Vikipedi:Günün maddeleri/Eylül 2020

Vikipedi, özgür ansiklopedi

1 Eylül
COVID-19 pandemisi, 1 Aralık 2019 tarihinde Çin'in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan'da ortaya çıkan virüs salgını. Çeşitli hastalarda belirli bir neden olmaksızın gelişen ve tedavi ile aşılara cevap vermeyen bir zatürre görülmesi üzerine SARS-CoV-2 olarak adlandırılan yeni bir koronavirüs teşhis edildi. Kişiden kişiye bulaşabilen virüsün bulaşma oranı 2020 Ocak ortasında büyüme gösterdi. İlerleyen zamanlarda Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik'te yer alan çeşitli ülkelerde yaşanan virüs vakaları rapor edilmeye başlandı. 11 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edildi. 13 Mart 2020'de Avrupa'nın artık koronavirüs krizinin merkez üssü haline geldiği bildirildi. 31 Ağustos 2020 tarihi itibarıyla dünyada 25.393.379 onaylanmış vaka, 17.710.715 iyileşen varken virüs nedeniyle 850.669 hasta hayatını kaybetti.

Virüs ile temastan semptomların oluşmasına kadar geçen sürenin 2 ile 27 gün sürdüğü hastalıkta, virüsün belirtiler ortaya çıkmadan önce de bulaşıcı olduğuna dair bazı kesin olmayan kanıtlar bulunmaktadır. Hastalık semptomları arasında yüksek ateş, öksürme ve nefes almada güçlük bulunmakta olup virüs ölüme sebep olabilmektedir. (Devamı...)


Watch Dogs 2, (WATCH_DOGS 2 olarak stilize edilir) Ubisoft Montreal tarafından geliştirilen ve Ubisoft tarafından yayınlanan 2016 yapımı aksiyon-macera video oyunudur. 2014'te yayınlanan Watch Dogs oyununun devamı niteliğindedir. PlayStation 4, Xbox One ve Microsoft Windows için piyasaya sürülmüştür. San Francisco Körfez Bölgesi'nin oyuna uyarlanmış kurgusal şehrinde yer alan oyun üçüncü şahıs bakış açısı ile oynanmakta ve oyundaki açık dünya yürüyerek veya araçla dolaşılabilmektedir. Oyuncular, şehrin ctOS olarak bilinen gelişmiş gözetim sistemini ele geçirmek için bilgisayar korsanı grubu DedSec ile çalışan bir bilgisayar korsanı olan Marcus Holloway'ı kontrol etmektedir. Görevleri tamamlamanın birden çok yolu vardır ve her görevdeki başarının ardından DedSec grubunun takipçi sayısı artar. Oyunda mevcut olan eşli oynanış, rekabetçi ve bire bir dövüş gibi sürümler ile diğer oyuncularla bağlantı kurmayı sağlar.

Ubisoft Montreal, Watch Dogs 2'de nelerin geliştirilebileceğini değerlendirmek için ilk oyundan gelen oyuncu geri bildirimlerini inceledi ve yeni araştırmalar için Kaliforniya'ya sık sık geziler düzenledi. Ubisoft Reflections, sürüş simülasyonu tekniklerini elden geçirmekten sorumluydu. Özgün bir senaryo ve oyun mekaniği geliştirmek için gerçek bilgisayar korsanlarına danışıldı. Ayrıca oyun, gerçek hayatta yaşanmış olan protesto ve olaylardan kurgulandı. Oyunun müzikleri Hudson Mohawke tarafından bestelendi. Oyundaki bilgisayar korsanlığı, sürüş simülasyonları, karakter ve mekan tasarımları serinin önceki oyunu Watch Dogs'a göre tekrar düzenlendiği için eleştirmenlerden olumlu yönde eleştiriler aldı. Bununla birlikte karakterlerdeki tutarsızlıklar, ateşli silahlar ve sık görülen teknik sorunlar – daha sonra yamalandı – oyunun kusurları olarak eleştirmenler tarafından belirtildi. Watch Dogs 2'nin devam oyunu olan Watch Dogs: Legion halen geliştirilme aşamasındadır. (Devamı...)


2 Eylül
Optik ışığın davranışını, özelliklerini, madde ile etkileşimini inceleyen; ışığı kullanan, tespit eden optik aygıt yapımında yararlanılan fiziğin alt dalı. Optik genellikle görünür, morötesi ve kızılötesi ışığın hareketini inceler. Çünkü ışık bir elektromanyetik dalgadır ve diğer elektromanyetik dalga türleri (X-ray, mikrodalga, radyo dalgaları gibi) ile benzer özellikler gösterir.

Çoğu optik olay ışığın klasik elektromanyetizma tanımı ile açıklanabilmektedir. Işığın elektromanyetik tanımlarını tam anlamıyla pratikte kullanmak zordur. Pratik (uygulanabilir) optikte genelde basitleştirilmiş modeller kullanılır. Bu modellerin en yaygını olan geometrik optik; ışığı bir demet olarak ele alır ve ışığı yüzeylerden yansırken, geçerken bükülen bir çizgi varsayar. Fiziksel optik ise ışığın daha kapsamlı bir modelidir. Geometrik optikle açıklanamayan dalga, kırınım, girişim olaylarını barındırır. Tarihsel olarak ışığın demet temelli modeli dalga modelinden önce geliştirilmiştir. 19. yüzyılda elektromanyetik teorideki gelişim ışık dalgalarının aslında elektromanyetik dalga olduğunu göstermiştir. Bazı optik fenomenleri dalga parçacık ikiliğini ortaya çıkarır. Bu etkiler kuantum mekaniği ile açıklanır. Işığın parçacık modeli söz konusu olduğunda ışık foton adı verilen parçacıkların birleşimi olarak modellenir. Kuantum optiği, kuantum mekaniğini optik sistemlerine uyarlar. (Devamı...)


Ahmet Hamdi Tanpınar (23 Haziran 1901 – 24 Ocak 1962), Türk romancı, öykücü, şair, öğretmen, çevirmen, edebiyat tarihçisi, siyasetçi.

Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar; "Bursa'da Zaman" şiiri ile geniş bir okuyucu kitlesi tarafından tanınmış bir şairdir. Şiir, hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi gibi birçok türe yönelen Tanpınar, "Yirmi Beş Senenin Mısraları" adı altında beş yazılık bir deneme serisi de yayımlamıştır. TBMM VII. dönem Maraş milletvekilidir. 23 Haziran 1901'de Şehzadebaşı’nda doğdu. Babası Gürcü asıllı Hüseyin Fikri Efendi, annesi Nesime Bahriye Hanım'dır. Tanpınar, ailenin üç çocuğundan en küçüğüdür. Çocukluğu, kadı olan babasının görev yaptığı Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya'da geçti. Annesini Kerkük'ten yaptıkları bir yolculuk sırasında 1915'te tifüsten kaybetti. Lise öğrenimini Antalya'da tamamladıktan sonra yükseköğrenim için İstanbul'a gitti. Halkalı Ziraat Mektebinde bir yıl yatılı olarak okuduktan sonra 1919 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. Yahya Kemal'in öğrencisi oldu. Yahya Kemal onun şiir zevkinin, millet ve tarih hakkında görüşlerinin oluşmasında önemli rol oynadı. Celâl Sahir Erozan'ın bir şiir ve hikâye toplamı şeklinde yayımladığı seriden “Altıncı Kitap”'taki “Musul Akşamları”, yayımladığı ilk şiir oldu (Temmuz 1920). Yahya Kemal'in çıkardığı Dergâh'ta 1921-1923 arasında 11 şiiri yayımlandı. 1923 yılında Şeyhî'nin "Hüsrev ü Şirin" adlı mesnevisi üzerine yazdığı lisans teziyle Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. (Devamı...)


3 Eylül
Yel değirmeni enerji üretmek için rüzgâr gücünden faydalanarak çalışan büyük pervaneli çarklı makine.

Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır. Hollanda'da bulunan yel değirmenleri, karayı denizden ayırmak için su pompalamakla görevlidir. Gelişmekte olan ülkelerde halâ önemli güç kaynağı olmalarına rağmen endüstri bakımından gelişmiş ülkelerde rolleri azalmıştır. Elektrik enerjisi kaynağı olarak kullanılan ilk yel değirmeni 1890 yılında Danimarka'da yapılmıştı. Bu tarihten sonra rüzgârla çalışan değirmenler küçük ev ve çiftliklere elektrik sağlamak için kullanılmıştır. Yel değirmeninin model ve çalışması rüzgâr hızına, yönüne ve yüksekliğine bağlıdır. Rüzgârın saatteki hızı ortalama 29-40 km olan yerler yel değirmenleri için uygundur. Saatte 8 km hızı olan hafif rüzgârlar yel değirmenini çalıştıramazlar, güçlü rüzgârlar ve fırtınalar ise yel değirmenini hasara uğratabilirler. Yel değirmenleri genel olarak rüzgârla dönen bazı parçalardan meydana gelir. Başlıca iki çeşidi vardır: yatay eksenli ve dikey eksenli yel değirmenleri. Bir yel değirmenini döndüren rüzgârın gücü, hızının küpü, yel değirmenini döndüren pervane çapının karesi ve havanın yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Küçük çaptaki rüzgâr güç sistemleri, elektrik ve mekanik güç sağlamak bakımından ekonomik önem taşır. 6 kilowattlık bir rüzgâr jeneratörü, ortalama rüzgâr hızının saatte 16 km olduğu kabul edilirse, ayda 325 kilowatt saat (kWh) elektrik üretebilir. Bu da orta halli bir evin bütün elektrik ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Rüzgâr olmadığı zaman elektrik, rüzgâr enerjisinin kimyasal enerji olarak depolandığı akümülatörlerden sağlanır. (Devamı...)


Zoe Saldana ya da tam adıyla Zoe Yadira Zaldana Nazario (d. 19 Haziran 1978) Amerikalı aktris. Aynı zamanda Zoë Saldana, Zoe Saldaña ve Zoë Saldaña olarak da bilinmektedir.

Saldana New Jersey'de doğdu. Annesi Porto Rikolu babası ise Dominik Cumhuriyeti'ndendir. Queens, New York'ta büyüyen sanatçının ilk öğrendiği diller İngilizce ve İspanyolca oldu. Zoe, 9 yaşında iken babası bir trafik kazasında öldü. Bunun üzerine annesi Zoe'yi ve Zoe'nin kızkardeşini de alarak Dominik Cumhuriyeti'ne yerleşti. Orada, ülkenin en prestijli dans okuluna devam eden Zoe bale eğitimi aldı ve bir dansçı olmak için çalıştı. ABD'ye geri döndüklerinde lisede tiyatro programlarına yazıldı ve bir oyunculuk kursuna gitti. Aynı zamanda 1990'ların ortalarında Burger King'de kasiyer olarak çalıştı. Saldana, hala programın bir üyesi iken ilk kez bir televizyon yapımında rol aldı, Law & Order dizisinin 13 Ekim 1999 tarihli bölümünde göründü. Bir grup dansçının hikâyesini anlatan Center Stage filminde aldığı önemli rol sebebiyle okulu terketti ve 2000 yapımı bu filmde oynadı. 2002 yılında Britney Spears'ın Crossroads filminde ve Drumline adlı komedi filminde oynadı. Daha sonra Anamaria adlı bir korsanı canlandırdığı 2003 yapımı Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl filminde rol aldı. Devamında birçok televizyon şovu ve filmlerinde rol aldıktan sonra 2004 yılında The Terminal ve 2005 yılında Guess Who filmlerinde rol aldı. Juan Luis Guerra'nın "La llave de mi corazón" adlı şarkısının klibinde oynadı. Uhura rolüyle Star Trek filminin kadrosunda yer aldı. 2009 yılında Neytiri adlı bir Na'vi prensesini canlandırdığı, James Cameron'un Avatar filminde başrollerden birini oynadı. (Devamı...)


4 Eylül
Simurg (Farsça: سيمرغ) veya bir diğer ismiyle Zümrüdü Anka efsanevi bir kuştur. Pers mitolojisi kaynaklı olsa da zamanla diğer Doğu mitoloji ve efsanelerinde de yer edinmiştir. Sênmurw (Pehlevi) ve Sîna-Mrû (Pâzand) diğer isimlerindendir. Ayrıca zaman zaman sadece Anka kuşu olarak da anıldığı olmuştur. Türk mitolojisinde karşılığı Tuğrul kuşu'dur.

İsim Avesta'daki mərəγô saênô "Saêna kuşu"ndan türemiştir. Orijinalde bir yırtıcı kuş, kartal veya şahin, olduğu etimolojik olarak aynı olan Sanskritçe śyenaḥ`dan çıkarılabilir. Halk etimolojisinde ilişkilendirilen ilk öğe Farsça "otuz"dur. Fakat tarihi anlamda ilgili değillerdir. Bu kuşun küllerinden yeniden doğduğu da söylentiler arasındadır. Mistik kuş Simurg Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için yavrularını emzirirdi. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir antik İran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir. İran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur. Sasani Persler Simurg'un yere bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı, Gaokerena'da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi tedavi eden, düzelten kutsal Haoma bitkisinin yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki İran geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü haline gelmiştir. Ayrıca, Sên-Murv/Simurg Pers edebiyatında Homâ olarak tanımlanmış, Arapça'ya ise Rukh olarak girmiştir. (Devamı...)


Antik Yunanistan bugünkü Yunanistan toprakları ile Küçük Asya'da (Anadolu) yaşayan toplumların kurduğu devlet ve uygarlıkların, MÖ 756 (Arkaik dönem) ile MÖ 146 (Roma işgâli) tarihleri arasında hüküm sürdükleri bölgenin adı.

Balkanlar'a göç eden Yunan kabilelerin kurmuş olduğu Yunan şehir devletleri demokrasinin ilk temellerinin atıldığı yerlerdir. Eshilos, Aristofanes, Evripides, Sofokles, Aristo, Eflatun, Sokrates, Herodot ve Ksenofon gibi büyük filozofların yetiştiği Atina, Sparta, Tebai ve Nakşa gibi büyük şehirler gerek birbirleriyle gerek o dönemin en önemli güçlerinden biri olan Persler ile üstünlük mücadelelerine girmişlerdir. Antik Yunan uygarlığının zirveye çıktığı, en çok geliştiği dönemler İskender yönetiminde olmuştur. Yunan kültürü içinde bir eğitim almış olan İskender, babası II. Filip'in ölmeden önce hazırlamış olduğu ortamı kaybetmemiş, Antik Yunan kültürünü batıda Makedonya'dan doğuda Hindistan'a, kuzeyde Fergana'dan güneyde Mısır çöllerine kadar yaymıştır. (Devamı...)


5 Eylül
Kaligrafi ya da Hat sanatı (Yunanca: κάλλος - kallos - "güzellik" + γραφή - graphẽ "yazı"), yazı sistemleri ve yazı öğeleri kullanılarak geliştirilen, sıklıkla dekoratif amaçla kullanılan, bir görsel sanat türü. Bu sanatla uğraşanlara hattat veya kaligraf denir.

Bu sanat dalının çağdaş bir tanımı ise "işaretlere anlamlı, ahenkli ve hünerli bir şekilde biçim verilmesi sanatı" şeklindedir. Belirli bir yazı stiline yazı tipi, hat türü, el veya alfabe gibi tanımlanabilir. Farklı yazı sistemlerinde farklı şekillerde, farklı coğrafyalarda ortaya çıkmış olan kaligrafi, özellikle matbaa öncesinde büyük önem arz etmiştir. Bugün tipografi sanatıyla ilişkilendirilebilir ve sıklıkla yazı sistemlerine veya farklı hat kültürlerine göre sınıflandırılır: İslam hat sanatı (İslami kaligrafi), Arap hat sanatı (Arap kaligrafisi), Pers hat sanatı (Pers kaligrafisi), Japon hat sanatı (Japon kaligrafisi), Çin hat sanatı (Çin kaligrafisi), Batı hat sanatı (Batı kaligrafisi) gibi. Modern hat sanatı işlevsel el ile yazılmış betiklerden ve tasarımlardan işaretlerin soyut bir şekilde ifade edildiği ve bazen bu soyutsal ifadenin harflerin okunabilirliğinin yerine geçtiği güzel sanat eserlerine kadar geniş bir yelpazededir. Klasik hat sanatı tipografiden ve klasik olmayan yazı tiplerinden farklı olsa da bir hat sanatçısı bu alanların hepsinde eser verebilir; karakterler tarihsel bir şekilde disipline edilmiş olsalar da yazı anında doğaçlama bir şekilde oluşturulurlar, değişken ve spontanedirler. (Devamı...)


Yehudi Menuhin (d. 22 Nisan 1916, New York - ö. 12 Mart 1999, Berlin), Amerikalı keman virtüözüdür.

Belarus göçmeni Yahudi bir ailenin çocuğu olan Menuhin, henüz üç yaşındayken, bit pazarından alınıp kendisine hediye edilen bir kemanı çalmakta gösterdiği ustalıkla, müzik derslerine dört yaşında başladı. Yedi yaşındayken San Fransisco'da ilk dinletisini yaparak yeteneğini kanıtladı. 1927 yılında New York Senfoni Orkestrası'yla birlikte Carnegie Hall'da sahneye çıkan sanatçı, iki yıl sonra ilk kişisel konserini Einstein'ın da davetli olduğu bir salonda Berlin'de verdi. Uzun süren konserler dizisiyle yorgun düşen Menuhin, ara verdiği bir buçuk yılın ardından yine sahneye çıktığı zaman, Schumann'ın sonradan bulunan keman konçertosu, Mendelssohn'un bilinmeyen ve Berlin'de bir kütüphanede bulduğu Re Minör keman konçertosu gibi eserleri ilk kez seslendirdi. 1958 yılından itibaren çeşitli müzik festivalleri düzenledi, orkestra yöneticiliğine başladı. 1962’de İngiltere’de, 8-18 yaş arasındaki üstün yetenekli gençlere mali konumlarına bakmaksızın eğitim olanağı tanıyan, The "Yehudi Menuhin School"’u kurdu. Ünlü sanatçılar Nigel Kennedy, Benjamin Marquise Gilmore, Miho Kawashima, Ella Rundle bu okuldan yetişmiştir. Dünyanın birçok ülkesinde konserler veren Menuhin'e Bela Bartok, Georges Enesco, William Walton gibi ünlü besteciler eserler yazdı. Öldüğünde, İngiliz vatandaşıydı ve Lordlar Kamarası üyesiydi. (Devamı...)


6 Eylül
Muhrip (İngilizce: destroyer, "yok edici"), donanma terminolojisinde, hızlı, yüksek manevra kabiliyeti olan, zırhlı, dayanıklı, filolara veya saldırı takımlarına, daha küçük araçlardan (torpido botu, denizaltı ve uçaklar) gelen saldırılara karşı koruma ve eskortluk yapan bir savaş gemisidir. Büyük savaş gemileri arasında ortada kalan Muhrip, Fırkateyn'den daha büyük ve kapsamlı, biraz hantal Kruvazör'den de küçükdür.

I. Dünya Savaşı öncesinde muhripler okyanus ötesi görevler için yapılmamış, hafif savaşçılardı, bu yüzden bir muhrip takımı ve bir muhrip botu şeklinde kullanılırken, II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında bağımsız, ve özellikle 1950 ve 1960'larda kruvazörler kadar tonaja ve öneme sahip oldular. Bununla birlikte Birleşik Devletler aktif olmayan ama herhangi bir ihtiyac durumunda aktif hale getirebileceği konumda bulunan iki adet Iowa-sınıfı zırhlıya sahiptir. Modern muhripler tonaj olarak II. Dünya Savaşı zamanının kruvazörlerine denk olsalar da silah yönünden bakılırsa küçük bir yaylım ateşiyle kentleri bile yok edebilecek şekilde ve nükleer füzelere sahip olarak üstündürler. Torpido atabilme kabiliyetine sahiptirler. (Devamı...)


Marie Antoinette ya da tam adıyla Josephe Jeanne Marie Antoinette von Habsburg-Lorraine (Jozef Jan Mari Antuanet von Habsburg Loren) (d. 2 Kasım 1755 – ö. 16 Ekim 1793), Fransa Kraliçesi ve Avusturya arşidüşesi. Kısaca Marie Antoinette veya Maria Antonia olarak bilinir. Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve eşi Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa'nın kızıdır. Henüz 14 yaşındayken Fransa veliahtı XVI. Louis ile evlendi. 1774 Mayıs'ında XVI. Louis Fransa kralı ve Fransa kraliçesi oldu. XVII. Louis'nin (Kayıp Döfen) annesidir. Fransız Devrimi esnasında "Vatan hainliği" ile suçlanarak giyotinle idam edildi.

2 Kasım 1755 tarihinde, Viyana'daki Hofburg Sarayı'nda, Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve Maria Theresia'nın onbeşinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Vaftizi esnasında Meryem onuruna "Maria" ismi verildi. Saray yetkilisi bebeği "Ufak ama tam anlamıyla sağlıklı bir arşidüşes" diye tarif etti. Sarayda kendisine "Madam Antoinette" deniliyordu. Ailenin en küçük iki kızı Maria Karolina ve Marie Antoinette idi. 1767 yılına kadar iki kız kardeşe de bir dadı bakıyordu. Her zaman dadıları onlara çok yakın bir şahsiyet oldu. Marie Antoinette henüz küçük bir çocuk iken, üç ağabeyi de (Joseph, Leopold ve Ferdinand Karl Habsburg İmparatorluğu üzerinde etkili olmaya başlamışlardı bile. Birçok kraliyet evliliğinden farklı olarak, Marie Antoinette'in, ebeveynleri aşk evliliği yapmışlardı ve aile hayatından oldukça zevk alıyorlardı. Saray hayatının tüm resmiyetine rağmen kraliyet ailesi özel hayatlarında oldukça sıradan bir aileydi. Arşidüşes Antonia, annesi Marie Theresa'nın oldukça sıkı ahlak kurallarına göre yönetilen sarayında büyüdü. Marie Theresa çok güçlü bir liderdi ve halkı tarafından çok seviliyordu. Çocuklarının yetiştirilmesi ile elinden geldiğince alakadar olmaya çalışıyordu ancak programının yoğunluğu nedeniyle Maria Antonia'nın yetiştirilmesi mürebbiyesine kalmıştı. Mürebbiyesi bu hareketli, neşeli ve güzel kızı oldukça şımartıyordu. Antonia zamanını ders çalışmaktan ziyade oyun oynamakla geçiriyordu. Bununla birlikte müzik derslerinden çok zevk alıyordu ve iyi bir harpçı ve dansçı olmuştu. (Devamı...)


7 Eylül
İspanya İç Savaşı (İspanyolcaGuerra Civil Española), 17 Temmuz 1936’dan 1 Nisan 1939 tarihleri arasında, demokratik seçimle İkinci İspanyol Cumhuriyeti’ne sadık "Cumhuriyetçiler" ile General Francisco Franco liderliğinde isyancı bir grup olan "Milliyetçiler" arasında yaşanmıştır. İç savaşı Milliyetçiler kazandı ve Franco, 1939’dan ölümüne kadar olan 1975 yılına kadar İspanya’yı yönetti.

Savaş, İkinci İspanya Cumhuriyeti’nin –Başkan Minuel Azaña liderliğindeki– seçili hükümetine José Sanjurjo komutası altındaki İspanyol Cumhuriyetçi Ordusu’nun bir grup generalin pronunciamento’sundan (muhalefeti ilan etmesinden) sonra başladı. İsyankar darbe, İspanya Özerk Haklar Konfederasyonu, dindar-muhafazakar Carlsistler ve faşist Falanjistlerin dahil de olduğu bazı gruplar tarafından desteklendi. Darbe Fas, Pamplona, Valladolid, Cádiz, Cordova ve Sevilla’daki askerî birlikler tarafından desteklendi. Ancak, önemli şehirlerde isyan eden birlikler- Madrid, Barcelona, Valencia, Bilbao ve Malaga gibi- amaçlarına ulaşamadılar ve hükümet kontrolü altında kaldılar. Böylece İspanya askerî ve politik anlamda ikiye ayrıldı. Milliyetçiler –o vakit General Francisco Franco tarafından liderlik ediliyordu– ve Cumhuriyetçi hükümet, ülkenin kontrolü için savaşıyorlardı. Sovyetler Birliği ve Meksika, Cumhuriyetçilere yardım için araya girerken Nazi Almanyası ve Faşist İtalya Milliyetçilere asker ve cephane yardımında bulunuyordu. Diğer ülkeler, İngiltere ve Fransa gibi, resmî politika olarak araya girmemeye karar kıldılar. 1937’de Milliyetçiler güney ve batıdaki kalelerinden İspanya’nın kuzey kıyı şeridinin çoğunu ele geçirdiler. Savaşın çoğunda Madrid’i ve Madrid’in güney ve batıdaki alanlarını kuşattılar. 1938 ve 1939’da Katalonya’nın çoğunu ele geçirince savaş Milliyetçilerin zaferiyle ve binlerce solcu İspanyolun sürgüne gönderilmesiyle sona erdi. Sürgüne gönderilenlerin çoğu Fransa’daki mülteci kamplarına gitti. Kaybeden Cumhuriyetçilerin ortak özelliği, hepsinin kazanan Milliyetçiler tarafından zulme uğramasıdır. Savaştan sonraki süreçte General Francisco Franco önderliğinde faşist bir diktatörlük kuruldu ve bütün sol partiler Franco rejimi yapısı içinde eridi. (Devamı...)


Sarah Bernhardt (d. 22 Ekim 1844 - ö. 26 Mart 1923) tiyatro aktrisiydi. Ününü Avrupa'da 1870'lerde duyurdu, ve bunun ardından Avrupa ve Amerika'da aranılan biri oldu. Ünü ciddi drama aktrisi olarak gelişti ve "Kutsal Sarah" takma adını aldı.

Paris'te Rosine Bernardt olarak doğan Bernhardt; "Youle" ismiyle tanınan Julie Bernardt isminde Hollandalı Musevi bir hayat kadınının hayatta kalan evlilik dışı en büyük kızıydı. Geçimini sağlayabilmek için, kariyeri aktrislik ve hayat kadınlığınını bir karışımıydı - bu zamanlarda, her iki meslek de bir bakıma skandaldı; ancak hayat kadınları sosyal çevrelerde kabul edilmekteydi ve eğitimli olmaları durumunda eşit olarak görülmekteydiler. Bu vesile ile hayat kadınlığının yanı sıra bazı durumlarda daha saygı duyulan bir mesleğe ek iş olabiliyordu. Duc de Morny sponsorluğunda 1859 yılında tiyatro eğitimi için Convervatoire de Musique et Declamation okutuldu. Sahne kariyeri 1862'de başlayan Sarah; ünlü Fransız okulu Comedie Francaise'de bir öğrenciydi. Ünü de 1870'li yıllarda Avrupa'da yayıldı ve Amerika'da New York'a kadar uzandı. Kısa bir süre sonra dramatik aktris olarak bir ün kazandı ve "Kutsal Sarah" lakabını bu dönemin en ünlü aktrislerinden biri olması sayesinde kazandı. Liane de Pougy de başta olmak üzere birçok genç kadını aktris olarak yetiştirdi ve eğitti. Bir sahne sanatçısı olsa da; Bernhardt birçok prodüksiyonda kayıt diyalogları da yaptı. Bunlardan ilki de; Jean Racine'in Phedre'sini Thomas Edison'un New York'u 1880'lerde ziyareti sırasında okumasıydı. Aktrisliğinin yanı sıra; görsel sanatlarla da ilgilendi; ressamlık ve heykeltıraşlığın yanı sıra; Antonio de La Gandara'ya da modellik yaptı. Bunun yanı sıra birçok kitap ve oyun da yayınladı. Bernhardt'ın ayrıca opera üzerinde de etkisi olmuştur. Tosca ve Salome örneğin; operanın en tanınmış iki kadın kahramanı Bernhardt'ın oyunlarında yazdığı karakterler üzerineydi. (Devamı...)


8 Eylül
Denizanası veya medüz, Scyphozoa ve Cubozoa sınıflarında bulunan, serbestçe yüzen ve beyni bulunmayan deniz canlısı.

Denizanaları, yassılaşmış ve yüzmeye uyum yapmış varlıklar olarak tanımlanabilirler. Vücut şekli çoğunlukla yayvan ya da kubbeli bir şemsiye şeklindedir. Poliplerden daha karmaşık yapılı canlılardır. Yüzme organı olarak bir şemsiye gelişmiştir. Bu organ sayesinde hayvan ileriye doğru hareket eder. Medüzlerin beyinleri yoktur. Bunun yerine sinir sistemleri ışığa ve kokuya duyarlı şekilde gelişmiştir. Küçük balıklarla ve diğer küçük deniz canlılarıyla beslenirler. Vücutları hidrodinamik olmadığı için yavaş yüzerler ve avlarını yakalamalarına yardımcı olacak şekilde bir dalgalanma yaratırlar. Denizanaları bir eşeysiz üreme şekli olan tomurcuklanmayla ürerler. Denizanasının çeşitli türleri dokungaçlarında zehir taşırlar. Başka bir canlının bunlarla teması halinde, denizanasının ölü olduğu durumlarda bile, zehirlenme söz konusu olabilir. Bu durum denizanası sokması olarak nitelendirilir. (Devamı...)


Konrad Adenauer ya da tam adıyla Konrad Hermann Josef Adenauer (d. 5 Ocak 1876, Köln – ö. 19 Nisan 1967, Rhöndorf, Bonn), Alman devlet adamı, şansölye.

Konrad Hermann Josef Adenauer, 5 Ocak 1876'da, Katolik Özel Kalem Müdürü Konrad Adenauer ve eşi Helene'nin (Kızlık soyadı Scharfenberg) beş çocuğundan üçüncüsü olarak Köln'de dünyaya geldi. Liseden mezun olduktan sonra Freiburg, Münih ve Bonn'da Hukuk ve Ekonomi Politikası tahsili gördü. Daha sonra Köln'de stajyer hakim olarak çalıştı. Savcılıkta hakim muavini, iki yıl sonra Avukat Kausen'ın bürosunda ve bunun ardından da Köln Eyalet mahkemesinde yardımcı hakim olarak görev aldı. 1904'te Emma Weyer ile evlendi ve bu evlilikten çocukları Konrad, Max ve Ria dünyaya geldi. 1905'te Alman Merkez Partisi'ne üye oldu. 1906'da Köln Belediye Meclisi üyesi oldu. 1917'de Köln Belediye Başkanlığına seçildi. 1918'de Adenauer ömür boyu Prusya Senatosu'nun üyesi oldu. İşçi ve Asker Kurulu tarafından disiplin görevlisi olarak atandı. İmparator II. Wilhelm'in tahtı bırakmasının ardından Köln'de burjuva ve sosyalist partilerin katılımıyla bir vakıf komisyonu oluşturuldu; Konrad Adenauer bu komisyonun başkanlığına getirildi. 1919'da Adenauer, Alman meclisinde bulunan ve Ren nehrinin sol yakasını temsil eden milletvekilleri, Prusya Eyalet Meclisi üyeleri ve işgal altında bulunan Ren şehirlerinin belediye başkanlarının Köln'de katıldığı bir konuşmasında Adenauer Alman İmparatorluğu'nun birliği çerçevesinde bir Batı Alman Federal Devleti'nin kurulmasını önerdi. Köln Üniversitesi'nin kurulmasına olan katkılarından dolayı, Politika, Tıp, Hukuk ve Felsefe alanlarında Köln Üniversitesi fahri doktorluğuna layık görüldü. (Devamı...)


9 Eylül
Ayla Erduran (d. 22 Eylül 1934), Türk keman sanatçısı. Türkiye'de ve dünyanın bir çok yerinde verdiği konserler ile tanınmış bir keman virtüözüdür. Üroloji alanında Türkiye'nin öncü doktorlarından Behçet Sabri Erduran'ın kızı olan Ayla Erduran, kemana dört yaşında Karl Berger'in öğrencisi olarak başladı. 1946-1951 yılları arasında Paris Ulusal Konservatuvarı'nda eğitim görerek keman bölümünden birincilikle mezun oldu. Avrupa'daki konser kariyerine Polonya'da, Varşova Filarmoni Orkestrası eşliğinde çaldığı Aleksandr Glazunov'un keman konçertosuyla başladı. 1971'de Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı aldı. Erduran bir yandan konser kariyerine devam ederken 1973'ten 1990'lara kadar İsviçre'deki Conservatoire Populaire'de ve Lozan Konservatuvarı ustalık sınıfında öğretmenlik yaptı. (Devamı...)

Kamışlı Muharebesi Suriye İç Savaşı sırasında paramiliter güç olan Asayiş Güçleri ve hükûmete bağlı Ulusal Savunma Kuvvetleri arasında şehir savaşı türünde gerçekleşen silahlı çatışma. Tarafların ateşkes imzalaması ile sona ermiştir. 20 Nisan 2016 tarihinde, Ulusal Savunma Kuvvetleri mensupları Kamışlı'daki bir kontrol noktasını geçmesi ve bunun sonucu Kürt gruplarca durdurulmaya çalışması sonucu Asayiş Güçleri'ne saldırdı. Bu saldırı sonucunda iki Asayiş üyesi ve iki sivil keskin nişancı ateşiyle hayatını kaybetti. Ardından çıkan çatışmada Asayiş Güçleri, sekiz Ulusal Savunma Kuvvetleri mensubunu öldürmüş ve kalan askerleri tutuklamıştır. Bu olaylardan sonra iki grup arasında gerilim tırmanmıştır. Ertesi gün hükûmet güçleri şehrin ortasında tur atarak bir cezaevini ve bir fırını ele geçirerek beş Asayiş militanını öldürdü. Ardından çıkan çatışmalarda kırk beş hükûmet askeri teslim oldu ve çıkan çatışmalarda siviller yaşamını yitirdi. Çatışmalar devam ederken Asayiş Güçleri ele geçirdiği bölgelerde Beşşar Esad posterlerini indirmeye başladı. Hükûmet güçleri havan toplarıyla karşılık verdi. Aynı gün Irak ve Şam İslam Devleti bombalı araç ile saldırdı ve patlama sonucunda on beş Asayiş savaşçısı yaralandı. (Devamı...)

10 Eylül
Küçük orman ötleğeni, veya küçük orman çalı bülbülü (Dendroica angelae), Elfin-woods Warbler (İngilizce) veya Reinita de Bosque Enano (İspanyolca) Karayiplerde yer alan Porto Riko adasına özgü ve nadir türde bir kuştur. 1968 yılında keşfedilmiş ve 1972 yılında tanımlanmıştır. Orman ötleğenigiller (Parulidae) familyasının en son tanımlanan türüdür. Türün ismindeki angelae, kâşiflerinden biri olan Angela Kepler'e atfendir. Böcekçil olan kuş, yapraklar üzerindeki küçük böcekleri toplayarak beslenir.

Küçük popülasyonları ve sınırlı habitatları sebebiyle, 1982 yılından itibaren koruma çalışmaları başlamıştır ve 2005 itibarı ile hâlâ korunmaya muhtaçtır. Yaşam alanının koruma altındaki ağaçlık bölgelerde olmasından dolayı büyük bir tehdit altında değildir, ancak bölgeye sonradan getirilen sıçanlar ve kuyruksürengiller gibi türlerin varlığı, yaşam alanlarının daralması ve doğal afetler sonucunda tür, muhtemel tehlike altındadır. Küçük orman ötleğeni, Parulidae familyasının Dendroica cinsinin 29 türünden biri olan orman ötleğenigiller türüne aittir. İlk olarak 1968 yılında Cameron ve Angela Kepler tarafından, Porto Riko'nun endemik kuş türleri olan Porto Riko papağanı ve Porto Riko todusu üzerinde çalışmalarını devam ettirirken keşfedilmiştir. 18 Mayıs 1971'de, o zamanlar tek yaşam alanı olduğu düşünülen Karayip Ulusal Ormanı'nda bir örnek yakalanmıştır. Bir yıl sonra Kepler ve Parkes, türü tanımlayarak isimlendirmiş ve böylece Yeni Dünya'da keşfedilen en yeni ötleğen (Dendroica spp.) olmuştur. Ayrıca Batı Hint Adaları'nda 1927'den sonra keşfedilen ve 20. yüzyılda Porto Riko'da tanımlanan ilk tür olmuştur. Küçük orman ötleğeninin gövdesinin üstü ağırlıklı olarak siyahtır ve beyaz alanlarla kaplıdır. Gövdenin alt kısmı ise, beyazdır ve siyah çizgiler vardır. Diğer tanımlayıcı özellikleri ise, koyu kahverengi gözleri, kulaklarındaki ve boynundaki beyaz benekler, tamamlanmamış beyaz bir göz halkası, gözünün üzerindeki beyaz bir çizgi ve dış kuyruk tüylerinde bulunan iki beyaz noktadır. (Devamı...)


Judo, (jū:kibar,nazik; dō:yol, öğreti : nezaket yolu) Japonya kaynaklı bir dövüş sanatı ve bir spor dalıdır. Judo, Jujutsu'dan geliştirilmiş ve temel ilkeleri 1882'de Dr. Jigoro Kano tarafından tanımlanmıştır. Judo Japon modern dövüş sanatlarının ilk örneği olmuştur. Gendai Budo (Modern Dövüş Sanatları) geleneksel Japon dövüş sanatları okullarının (Koryu) ilkelerinden geliştirilmiştir.

Judonun ilk dönemlerinin ve onun temellerini atmış olan matematik öğretmeni Jigoro Kano (1860-1938) tarihçesi birbirinden ayrı düşünülemez. Kano nispeten varlıklı bir ailede doğmuştu. Dedesi Japonya merkezindeki Shinto Bölgesinde kendi geçimini sağlayan bir sake üreticisiydi. Kano'nun babası en büyük evlat olmağı için işi devralmadı ve bir Shiton Rahibi ve devlet memuru olup, oğlunun Japonya İmparatorluk Üniversitesindeki ikinci senesine devam etmesini sağlayacak yeterli feyzi oğluna verdi. Kano 17 yaşında iken Jujutsu ile başladı, o zamanlarda bayındır bir sanattı, ama kendisini ciddiye alacak bir hoca bulmanın da zorluğu ile az bir ilerleme gösterdi. (Devamı...)


11 Eylül
Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı (İngilizce: Indiana Jones and the Kingdom of the Crystal Skull), 22 Mayıs 2008'de vizyona giren, Indiana Jones macera serisinin dördüncü filmidir. George Lucas yapımcı olarak, Steven Spielberg yönetmen olarak bu yapımda yer aldı. 1950'li yıllarda çevrilen bilimkurgu filmlerinden esinlenerek çekilen filmin konusu 1957 senesinde geçmektedir. Harrison Ford maceraperest arkeolog Indiana Jones rolünü burada da tekrarladı. Aktöre Karen Allen, Cate Blanchett, Ray Winstone, John Hurt, Jim Broadbent ve Shia LaBeouf gibi isimler eşlik etti. Filmin senaryo aşaması çok uzun sürdü, çünkü Lucas ve Spielberg, serinin ruhundan uzaklaşmak istemiyordu. Filmin senaristliğini David Koepp yaptı. (Devamı...)

Paul Robeson (9 Nisan 1898, Princeton - 23 Ocak 1976, Philadelphia), Amerikalı oyuncu, atlet, bas - bariton ses sanatçısı, yazar, sivil haklar savunucusu.

Köle kökenli bir ailenin çocuğu olarak doğan Robeson, yoksullukla geçen çocukluk yıllarında ilkokuldayken ırkçılıkla karşılaştı. Okuldaki iki zenci çocuktan biriydi. Kuvvetli yapısı ve çalışkan olması nedeniyle ırkçı davranışlara direnerek okulunu başarıyla bitirdi. ABD tarihinde o zamana kadar hiçkimseye verilmeyen "Onurlu aile" belgesi kazanan Paul, fiziksel yatkınlığı nedeniyle okul takımına seçildi. Daha sonra atletizm ve Amerikan futbolunun önemli isimlerinden biri oldu. (Devamı...)


12 Eylül
Sporla üreme döllenme özelliğinde olmayan, monoploit bir üreme hücresidir. Ancak her spor, başka bir hücre ile birleşmeden, tek başına yeni bir organizma oluşturabilir. Sporların dış yüzeyinde bulunan bir örtü, onları çevrenin olumsuz şartlarından koruma özelliği kazandırır. Uygun koşullara düşen her spordan, monoploit bir döl oluşur. Bazı tek hücrelilerde, mantarlarda, su yosunlarında, karayosunu ve eğrelti otu gibi yerleşik bitkilerde görülür.

Mantarların hem tek hücreli, hem de çok hücreli türleri vardır. Ancak tüm mantar türleri, spor oluşumuna bağlı olarak ürerler. Bu nedenle mantarlar çok sayıda spor oluşturur. Örneğin, bir ekmek küfünün spor kesesinde oluşan binlerce spor kesesinin patlamasıyla çevreye yayılır. Her spor, ulaştığı ortama musilaj denilen yapışkan madde salgılayarak yapışır. Sporların çimlenmesinden önce, miseller, misellerinden üzerinden ise ince uzun dallanmış yapılar oluşur. Hif denilen bu yapılar üzerinde de spor kesesi oluşur. Sporların bir kısmı bu şekilde eşeysiz ürerken, bir kısmı eşeyli üremeye katılabilir. Karayosunu, yaşamlarının büyük bölümünü monoploit olan, erkek ve dişi gametofitler halinde geçirirler. Erkek gametofit, mitoz bölünme ile sperm, dişi gametofit ise yumurta oluşturur. Sperm ve yumurtaların birleşmesinden de zigot oluşur. Dişi gametofit üzerinde oluşan bu zigottan embriyo, embriyodan da sporofit döl gelişir. Sporofit döl tüm yaşamını, dişi gametofit üzerinde kısmen parazit olarak sürdürür. Olgunlaşan sporofit dölün, spor keselerinde bulunana diploit hücrelerin, mayoz bölünmesinden sporlar oluşur. Bu sporların uygun koşullarda çimlenmesinden ise yeni erkek ve dişi gametofit döller gelişir. Eşeyli ve eşeysiz üremenin ardışık olarak gerçekleştiği bu üreme şekillerine döl değişimi (metagenez) denir. (Devamı...)


Abdullah Tukay (Tatarca dilinde: Möxämmätğärif ulı Ğabdulla Tuqay) veya bilenen adıyla Abdullah Tukay (Tatarca: Ğabdulla Tuqay) (26 Nisan 1886 - 15 Nisan 1913), Tatar halk şairi, yazar ve yayımcı.

Tukay, çağcıl İdil Tatar edebiyatı ve dilinin babasıdır. 26 Nisan 1886'da Kazan bölgesi Quşlawıç adlı kentinde doğdu. Elden ele dolaşarak çocukluğunu Sasna, Üçili kentinde geçirdi, ilk öğretimini Kırlay medresesinde aldı. 1895'ten sonra Kazakistan'da Uralsk adlı kentinde akrabalarının yanında aile terbiyesi gördü. Orada Tatar edebiyatı ile halk edebiyatını incelikleriyle öğrendi. Arapça, Farsça, Rusça, Başkurtça, Türkçe gibi ve diğer halkların edebiyatları, Şark felsefesi ile aruz teorisini hocasının oğlu olan ve o dönemde medresede ders veren Kamil Muti'den öğrendi. Türk ceditçisi, göçmen Abdülveli onu Türkçe ve Fransız edebiyatları ile tanıştırdı. Tukay daha sonra Abdülveli için dünyayı tanımak için gözümü açan kişi demiştir. Tukay medresede okurken şiirler yazmaya başladı. 1905 yılının başında Sosyal Demokratlar organı olan Uralets gazetesine mürettip olarak girdi. Şehirde cereyan eden ihtilâl hareketlerine de iştirak etti. Kamil Muti'nin çıkardığı Fikir, El Asrü Cedit gazetelerinde, Uklar jurnalında faal olarak çalıştı. Bu organların hem mürettibi, hem musahhihi, hem yazarlarından birisi, hem de redaktörü idi. Cayık'ta Tukay'ın şairliği ve yazarlığı gelişti, şöhreti bütün Rusya'ya yayıldı. Tukay 1907 yılının güzünde Kazan'a döndü. O zamanki edebî medenî muhitin merkezinde olgunlaştı. (Devamı...)


13 Eylül
Puma (Puma concolor), ya da Dağ aslanı, Kuzey ve Güney Amerika'da yaşayan, kedigiller (Felidae) familyasından yırtıcı bir hayvan türüdür. Bu büyük ve yalnız dolaşan kedi kuzeyde Kanada'nın Yukon bölgesinden güneyde And Dağları'nın güneyine kadar oldukça geniş bir alanda yaşar. Bulunduğu çevreye uyum sağlayabilen puma Amerika kıtasındaki belli başlı her habitatta yer alır. Aşırı avlanma ve doğal yaşam alanlarındaki insan yerleşmeleri sonucu tarihi olarak bulundukları bölgelerde sayıları azalmıştır. Ancak bazı alanlarda son zamanlarda yapılan koruma çalışmaları ile popülasyonlarının arttığına rastlanmıştır.

Çok geniş bir alana yayılan puma değişik habitatlarda çok çeşitli renklerde ve cüssededir. Amerika kıtasında jaguardan sonra ikinci en büyük kedi olan puma, kaplan, aslan ve jaguardan sonra dünyanın en büyük dördüncü kedisidir. Kuzey Amerika'daki pumalar tropik leoparlardan daha da büyük olsa bile puma kükreyemediği için büyük kediler arasında sayılmaz ve Panthera cinsi içinde değil de Puma cinsi içinde sınıflandırılır. (Devamı...)


Anthony Martial (d. 5 Aralık 1995), Fransız millî futbolcudur. Şu an Premier League takımlarından Manchester United'ın formasını giymektedir ve Fransa millî takımında da oynamaktadır.

Massy, Essonne şehrinde dünyaya gelen Martial, futbol kariyerine; 2001 yılında Paris'te yer alan CO Les Ulis'de başladı. Martial, 12 yaşındayken Manchester City tarafından da denenmeye alındı. Martial, 2009 yılında 14 yaşındayken Lyon futbol akademisine katıldı. Lyon U-17 formasıyla ikinci sezonunda 21 maçta 32 gol attı ve bu performansıyla, Slovenya'da düzenlenen 2012 Avrupa 17 Yaş Altı Futbol Şampiyonası için Fransa U-17 kadrosuna dahil edildi.

Martial, kariyerindeki ilk maçına; 6 Aralık 2012 tarihinde Avrupa Ligi mücadelesinde 2-0 kazandıkları maçta Hapoel Ironi Kiryat Shmona karşısında Yassine Benzianın yerine oyuna girerek çıktı. İlk Ligue 1 maçına ise; 3 Şubat 2013 tarihinde 3-1 kaybettikleri maçta Ajaccio karşısında Rachid Ghezzalın yerine oyuna girerek çıktı. Monaco, 30 Haziran 2013 tarihinde Martial'ı 5 milyon € karşılığında transfer etti ve onunla üç yıllık sözleşme imzaladı. (Devamı...)


14 Eylül
SARS-CoV-2, ya da açık adıyla Şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü 2, Aralık 2019'da varlığını belirten pozitif yönelimli ve tek iplikçikli RNA virüsü olan yeni tip bir koronavirüs. Virüsün insandan insana bulaştığı ve Çin'den başka diğer ülkelerden gelen raporlar sonucu bulaşma hızının Ocak 2020 ortalarında daha da hızlandığı görülmüştür. Virüs, 2019-2020 Vuhan zatürre salgını sırasında zatürre olan bir hastada, pozitif bir örnek üzerinde yapılan nükleik asit testinden sonra genomik olarak dizildi.

Ocak 2020'de, salgını araştıran sağlık komisyonu ekibi başkanı Zhong Nanshan'a göre Çin'in Guangdong eyaleti'nde, insandan insana bulaşma doğrulandı. Şu anda yeni virüs için spesifik bir tedavi mevcut değildir, ancak mevcut anti-virallerin kullanılabilme ihtimali olabilir. Çin bilim insanları hastalığa dair bir aşı üretmiş olmakla birlikte bu konudaki klinik insan çalışmalarının Nisan ayında başlayacağı öngörülüyor.

13 Eylül 2020 itibarıyla Dünya çapında SARS-CoV-2 virüsü nedeniyle 29.095.600 vaka, 926.821 ölüm ve 20.942.717 iyileşme gözlenmiştir. (Devamı...)


Rodos kan iftirası, 1840'ta Yahudilere atılmış bir kan iftirasıdır. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı olan Rodos'taki Yunan Ortodokslar, 1840 yılının Şubat ayında kaybolan bir Hristiyan erkek çocuğunu bir ayin esnasında kurban ettikleri gerekçesiyle Yahudileri suçladı.

Başlangıçta kan iftirası, aralarında Birleşik Krallık, Fransa, Avusturya İmparatorluğu, İsveç ve Yunanistan olan bazı Avrupa ülkelerinin konsoloslukları tarafından desteklendi. Bunlardan bazıları ise sonradan Yahudi cemaatini desteklemeye başladı. Rodos'un Osmanlı valisi, uzun yıllar süren kan iftiralarını kabul etmeme geleneğini bozup dini cinayet suçlamalarını destekledi. Hükûmet birkaç Yahudiyi tutukladı ve bunlardan bazılarına işkence yapıp suçlamaları zorla kabul ettirdi. Yahudi mahallesi on iki gün boyunca ablukaya alındı. Rodos Yahudi cemaati, İstanbul Yahudi cemaatinden yardım edilmesini talep etti ve İstanbul Yahudi cemaati bu talebi Avrupa hükûmetlerine iletti. Birleşik Krallık ve Avusturya Yahudileri, hükümetlerinden destek aldı. Bu ülkeler İstanbul'a elçiler yollayıp, kan iftirasını açık bir şekilde kınadı. Bu suçlamaların asılsız olduğuna dair görüş birliğine varıldı. Rodos valisi, fanatik Hıristiyanları kontrol altına alamayınca durumu merkezi hükûmete havale etti ve konuyla ilgili resmi soruşturma başlatıldı. Soruşturmalar sonucunda, Temmuz 1840'ta Yahudilerin suçsuz olduğuna karar verildi. Aynı yılın kasım ayında Osmanlı sultanı bir ferman yayınlayıp kan iftiralarının geçersiz olduğunu bildirdi. (Devamı...)


15 Eylül
SMS Friedrich Carl, 1900'lü yılların başında Alman İmparatorluk Donanması için inşa edilmiş bir zırhlı kruvazör idi. Prinz Adalbert sınıfının ikinci ve son gemisidir. Friedrich Carl, Hamburg'daki Blohm + Voss tersanesinde inşa edildi. 1901'de kızağa konuldu, Aralık 1903'te tamamlandı, toplam maliyeti 15.665.000 Goldmark idi. Ana bataryaları dört adet 21 cm'lik toptan oluşuyordu ve 20,4 kn (37,8 km/sa) hız yapabilmekteydi.

1909'da torpido eğitim gemisi olarak kullanılmadan önce Alman donanmasına hizmet etti. Ağustos 1914'te I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla beraber Baltık Denizi'nde Tuğamiral Behring'in bayrak gemisi olmak üzere yeniden aktif göreve getirildi. Friedrich Carl'ın 17 Kasım'da Memel'deki Rus mayınlarına çarpmasıyla beraber geminin savaş hizmeti sona ermiş oldu. Mayınlar ölümcül hasara yol açmıştı, ancak geminin yavaş bir şekilde batması sayesinde çok sayıda mürettebat güvenli şekilde tahliye edildi. Bu kazada yalnızca yedi mürettebat hayatını kaybetti. (Devamı...)


Aubrey Beardsley (21 Ağustos 1872 - 16 Mart 1898), daha çok erotik illüstrasyonları ile tanınan, sonraki sanatçılar üzerinde etkili olmuş İngiliz illüstratör ve yazar.

Beardsley Brighton'da doğdu. Ailesi 1883'te Londra'ya yerleşti. Beardsley ertesi yıl "çocuk müzik yıldızı" olarak ünlendi ve birçok konserde kız kardeşi ile birlikte çaldı. 1884'te Brighton, Hove and Sussex Grammar School'a başladı. 1888'de bir mimarın ofisinde, daha sonra Guardian Life and Fire Insurance Company'de çalışmaya başladı. 1891'de Sir Edward Burne-Jones ve Pierre Puvis de Chavannes'in önerisiyle profesyonel olarak sanatla ilgilenmeye başladı. 1892'de, o zamanlar Profesör Fred Brown'ın yönetimindeki Westminster School of Art'taki derslere katıldı. (Devamı...)


16 Eylül
British Museum İngiltere'nin Londra şehrinde Dünya'nın her yanından getirilen seçkin Antik çağ yapıtları ve etnografya koleksiyonlarını kapsayan müze.

British Museum, hekim ve doğabilimci Sir Hans Sloane'un (1660-1753) biriktirdiği ünlü bir kitap, elyazması ve doğa tarihi nesneleri koleksiyonunun hükümet tarafından satın alınmasıyla 1753'te kuruldu. Oxford kontları Edward ve Robert Harley'nin daha önce miras bıraktıkları önemli elyazması kütüphanesi ve Sir Robert Bruce Cotton'ın (1571-1631) bağışlamış olduğu elyazmaları, sikkeler ve antikalar da Sloane koleksiyonuna katıldı. II. George'un, Krallık Kütüphanesi'ni 1757'de armağan etmesinden iki yıl sonra müze, Bloomsbury'deki Montagu House'da halka açıldı. 19. yüzyılda arkeolojiye ilgi artınca, British Museum, armağan, satın alma ya da çalma-kaçırma (özellikle Anadolu'dan) yoluyla Antik çağ'la ilgili paha biçilmez yapıtlar elde etti. Atina Akropolis'indeki klasik Yunan heykellerinin (Elgin mermerleri) 1816'da elde edilmesi buna örnek verilebilir. 1823'te III. George'un kütüphanesinin alınmasıyla genişleyen koleksiyon için daha geniş bir yer gereksinmesi doğunca, tasarımını Sir Robert Smirke'ün yaptığı günümüzdeki yapı, 1847'de Montagu House'un yerini aldı. Müzenin başkütüphanecisi Sir Anthony Panizzi'nin çizdiği planlara göre yapılan dev kubbeli kütüphane on yıl sonra tamamlandı. Müzenin doğal tarih koleksiyonu, 1883'te Güney Kensington'a taşınarak Doğa Tarihi Müzesi (Natural History Museum) adını aldı. British Museum'daki ve öbür kütüphanelerdeki elyazması ve basılı kitap koleksiyonlarının bir araya getirilmesiyle de 1973'te British Library (Britanya Kütüphanesi) oluşturuldu . (Devamı...)


Johann Sebastian Bach (21 Mart 1685 - 28 Temmuz 1750) dünyaca ünlü Alman barok müzik bestecisi ve orgcudur. Bach köklü Alman stillerini özellikle İtalya ve Fransa gibi dış ülkelerden aldığı ritimlerin, formların ve yapıların adaptasyonu ve kontrpuan, armoni, müzikal motiflerin organizasyonundaki ustalığıyla geliştirmiştir. Bach'ın besteleri Brandenburg Konçertoları, Goldberg Varyasyonları, Si minor Missa, 2 Çile, ve 200 tanesi günümüze kadar ulaşmış 300’den fazla kantatayı kapsamaktadır. Bach'ın müziğine teknik hakimiyeti, artistik güzelliği, entelektüel derinliği sayesinde büyük saygı duyulmuştur. Bach 19. yy.'da müziğinin tekrar çalınmaya başlaması ve ilginin tekrar canlanmasına kadar kendi döneminde büyük bir besteci olarak bilinmemiş ancak kendisine bir orgcu olarak büyük saygı duyulmuştur. Bugün en büyük bestecilerden biri olarak kabul edilir.

Hemen hemen bütün bireyleri müzisyen olarak yetişmiş ve yüzyıllarca sürmüş uzun bir sülâlenin en yüksek doruğunu oluşturan Johann Sebastian Bach yalnızca soyadı ile “Bach” olarak anılabilir, çünkü bu büyük ailenin diğer üyeleriyle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sanatçı olmuştur. Bach ve ailesi 16. ve 17. yüzyıllar boyunca hep müzisyenler yetiştirmişlerdir. Sanki dedelerden torunlara dek bütün aile bireyleri birbirine müzik ile bağlanmıştı denilebilir. Bach ailesinin bilinen en eski bireyi Veit Bach 1555'te doğup 1619'da ölmüştür. Fırıncı ve değirmenci olan Veit, Gotha yakınlarındaki Wechmar köyündendir. Bir dönem Macaristan'a gitmiş fakat oradaki Katolikler arasında kendi Protestanlığından dolayı tedirgin olarak yine köyü Wechmar'a dönmüştür. “Cytringen” denen küçük bir lavta çalardı. (Devamı...)


17 Eylül
Moby Dick (Beyaz Balina) , Amerikalı yazar Herman Melville'in dünyaca ünlü romanıdır.

Bana İsmail deyin” cümlesi ile başlayan roman, anlatıcı İsmail'in ağzından Kaptan Ahab adlı roman kişisinin Moby Dick adlı balinanın peşinde yaşadığı macerayı anlatır. İlk kez Ekim 1851'de Londra'da Richard Bentley tarafından ve Kasım 1851'de New York Harper&Brothers Yayınevi tarafından basılmıştır. Sonradan klasikleşen roman ilk yayımlandığı dönemde ilgi görmemiş, sadece 3000 adet satılmıştı. Yirminci yüzyılda ün kazandı, üzerine incelemeler yazıldı ve defalarca sinemaya uyarlandı. Simgesel okumalara açık bir kitap olan Moby Dick ile ilgili olarak; Ahab ve Moby Dick arasındaki çatışmanın birey ile doğa, Ahab ve gemi mürettebatı arasındaki çatışmanın birey ile toplum arasındaki gerilimi yansıttığı; Ahab karakterinin 20. yüzyılın diktatörlerinin habercisi olduğu; geminin Amerikan toplumunu, acımasız Ahab'ın ise acımasız kapitalizmi ifade ettiği şeklinde okumalar yapılmıştır. Roman, Amerikan edebiyatının başyapıtı kabul edilen eserlerin üretildiği “Amerikan Rönesansı” diye adlandırılan dönemde yazılmıştır. Aynı dönemde Nathaniel Hawthorne Kırmızı Leke (Scarlet Letter) (1850), Harriet Beecher Stowe Tom Amca'nın Kulübesi (1852), Walt Whitman Çimen Yaprakları 'nı(1855) yayımlamıştı. Kendi denizcilik tecrübeleri ve denizlerde yaşanmış başka olaylardan (1820'de Essex adlı bir Amerikan gemisinin bir balina tarafından batırılması ve 1839'da Şili'de Mocha Dick adlı albino balinanın öldürülüşü) esinlenerek bir balina avı öyküsü kurgulayan Melville, kitap taslağını arkadaşı Nathaniel Hawthorne'a göstermiş ve onun tavsiyeleri üzerine kitabı “hayatın anlamını keşfetme” üzerine simgesel bir romana dönüştürmüştür. (Devamı...)


Antonina Krivoşapka ya da tam adıyla Antonina Vladimirovna Krivoşapka (RusçaАнтонина Владимировна Кривошапка; d. 21 Temmuz 1987), Rus kısa mesafe koşucusu. 400 metrede yarışmaktadır.

Daha önce 2003 Dünya Yıldızlar Atletizm Şampiyonası'nda madalya kazanmış olan Krivoşapka, 2009'dan itibaren uluslararası başarılara imza attı. 2009'da Rusya salon şampiyonu olan sporcu, 2009 Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'nda 400 metrede zirveye çıktı. Aynı şampiyonada Rus 4x400 metre takımında, Natalya Antyukh, Darya Safonova ve Yelena Voynova ile birlikte bir altın madalya daha kazandı. Berlin'de yapılan 2009 Dünya Atletizm Şampiyonası'nda 400 metrenin favorilerinden olan Krivoşapka, 49.71'le Sanya Richards ve Shericka Williams'ın arkasında kalarak bronz madalya kazandı. Sporcu 4x400 metrede bir bronz madalya daha kazanmayı başardı. Krivoşapka 2010 başında yaşadığı sakatlık sonucu 2010 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nı kaçırdı. Yıl sonunda 2010 Avrupa Atletizm Şampiyonası mücadelesinde 400 metrede bronz kazanırken, 4x400'de Rus takımıyla şampiyonluk unvanını korudu. 2010 IAAF Kıtalararası Kupa'da Avrupa 4x400 takımında yer alan sporcu burada gümüş madalya kazandı. (Devamı...)


18 Eylül
[[Dosya:|sağ|150px]] 1896 Yaz Olimpiyatları'nda Avustralya, daha sonraları Avustralya olarak adlandırılan ve o dönemde bir Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı sömürgesi olan Victoria, Yunanistan'ın başkenti Atina'da düzenlenen 1896 Yaz Olimpiyatlarına, iki sporda mücadele eden bir sporcu ile katıldı ve iki altın madalya kazandı. Edwin Flack Avustralya'yı olimpiyatlarda temsil eden ve ülke adına madalya kazanan ilk sporcu oldu. (Devamı...)

Kuzey Haçlı Seferleri, veya Baltık Haçlı Seferleri, Kuzey Avrupa, Baltık Denizi, güney ve doğu kıyıları etrafında yaşayan pagan halklarına karşı Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'na bağlı Alman Saksonya Krallığı; Danimarka Krallığı ve İsveç Krallığı Katolik Hıristiyan kralları ve Livonyalı Kılıç Kardeşleri ve Töton Şövalyeleri askeri tarikatları ve onların müttefikleri tarafından yürütülen haçlı seferleridir. Devamı...

19 Eylül
Su aygırı (Hippopotamus amphibius), Nil aygırı olarak da bilinen, su aygırıgiller (Hippopotamidae) familyasından çok büyük memeli bir otobur hayvan. Bu familyanın diğer türü ormanda yaşayan cüce su aygırıdır (Hexapotodon liberiensis).

Bilimsel ismi olan Hippopotamus, yunanca ἱπποπόταμος -Nehiratı (ἵππος = hippos - At ve ποταμός = potamos - nehir) kelimesinin latince şeklidir. İsmine rağmen su aygırı, atlardan çok balinalara ve yunuslara daha yakın akrabadır. Nil aygırı adı, ilk su aygırlarının bugün alt kısımlarında artık türü kurutulmuş olan Nil kıyılarında keşfedilmiş olmasına dayanmaktadır. Yetişkin bir su aygırının omuz yüksekliği 1.50 m, vücudu 4.50 m uzunluğundadır ki bundan, gövdeye basık kuyruk 50 cm pay alır. Su aygırı 2700 ila 4500 kg ağırlığındadır. Böylelikle gergedanlarla birlikte fillerden sonraki en büyük ikinci kara hayvanı olma konusunda rekabet halindedir. Bir su aygırı belli durumlarda saatte azami 48 km/sa. hıza ulaşabilir. (Devamı...)


James Brown (3 Mayıs 1933, Güney Karolina - 25 Aralık 2006, Atlanta), Amerikalı müzisyen, şarkıcı, söz yazarı, soul ve funk müziğin babası.

Sorunlu çocukluğu kariyerini de belirlemiştir. 16 yaşında silahlı soygun suçundan ilk kez hapse girdi. 4 sene demir parmaklıkların arkasında kaldıktan sonra kilise korosunda şarkı söylemeye başladı. Kısa zamanda sesi ve ilahilere getirdiği özgün yorumları ile dikkati çekti. 20. yüzyıl dünya müzik tarihinin kilometre taşlarından biri olan James Brown, 1955 yılında ilk albümü "Please Please Please"i çıkarttı. Büyük ses getiren ilk albümünün ardından Rock N' Roll'un babalarından sayılan Little Richard ile tanıştı ve upsetters grubu ile çalışmaya başladı. 1958 yılında R&B single'ı "Try Me" ile listelerde üst sıralara yerleşerek ününü pekiştirdi. 1992 yılında "Grammy Yaşam Boyu Başarı Ödülü" alan James Brown, filmlerde de rol aldı ve şarkıları film müziği olarak da kullanıldı. (Devamı...)


20 Eylül
Kuasar evrenin en uzak köşelerinde yüksek bir enerjiyle parlayan gökadalara verilen addır. Evrenin genç ve çalkantılı dönemindeyken oluştukları bilinmektedir. Merkezlerindeki dev karadeliklerin kütleçekim gücüne kapılan büyük miktarda maddenin ısınıp şiddetli ışınım yayması nedeniyle muazzam parlaklıklarını kazandıkları düşünülmekteydi. Bu nedenle de yaygın görüş, kuasarların gazca zengin dev gökadalarda ya da başkalarıyla çarpışıp hareketlenmiş gökadaların merkezlerinde bulundukları biçimindeydi. Ancak, dünyadan 10 milyar ışıkyılı uzaklıkta 10 kuasar üzerinde kızılötesi teleskopla yapılan gözlemler, ev sahibi gökadaların, küçük gökadalar olduğunu ortaya koydu. 1045 ile 1048 erg/s aralığındaki enerji çıktıları ile en ışıtmalı etkin çekirdek gösterirler.

Bir kuasar çok uzakta bulunan radyo kaynağı olup içinde bir sürü takım yıldızı barındırır. Kuasarlar çok parlak ve enerjiktir, ilk kez kırmızıya kayma miktarları ile saptanmıştır. Bu elektromanyetik dalgaların boyları radyo dalgaları ve görünür ışığın arasındaki spektrumdadır. Bu dalgalar, galaksiler gibi geniş alanlı ışık kaynaklarından bizlere yıldız gibi görünen nokta kaynaklarından gelmektedir. 1980'in başlarına kadar bu objelerin doğası hakkında tartışmalı görüşler olsa da, şu an uzlaşılmış bilimsel kanı şu yöndedir: Kuasar çok büyük bir galaksinin merkezindeki sıkıştırılmış alandır. Ayrıca bu alanın merkezini birçok büyük kütleli karadelik çevrelemektedir. Büyüklükleri yaklaşık olarak Schwarzschild yarıçapının 10 ile 10000 katı olarak değişmektedir. Kuasar bir karadeliğin etrafından olan büyüme diski tarafından kuvvetlendirilir. (Devamı...)


Panait Istrati (10 Ağustos 1884 - 18 Nisan 1935) Rumen yazar. Balkanların Maksim Gorki'si olarak anılır.

Romanya'nın bir liman kenti olan İbrail'de doğan yazar, gençliğini, aralarında İstanbul'un da olduğu pek çok Osmanlı İmparatorluğu kentinde geçirdi. Babası Yunandır. Mısır'ı, Lübnan'ı, Suriye'yi gezdi. Bu dönemde, bulduğu bir sözlük sayesinde Fransızca öğrendi. 1921 yılında, Fransa'nın Nice kentine giderken, yalnızlığı dolayısıyla intihar girişiminde bulundu. O sırada üzerinde Romain Rolland'a yazılmış fakat henüz gönderilmemiş bir mektup bulunuyordu. İlk romanı Kira Kiralina (Yaşar Nabi Nayır tarafından Türkçeye çevrilmiştir) 1923 yılında Romain Rolland'ın yazdığı önsözüyle birlikte basılmıştır. Panait Istrati tüm eserlerini anadili olan Rumence değil, Fransızca olarak yazmıştır. Türkçeye de çevrilmiş önemli eserleri arasında, Arkadaş (Mihail), Akdeniz, Sokak Kızı (Nerantsula), Angel Dayı, Kodin, Baragan'ın Devedikenleri, Uşak ve Sünger Avcıları gelir. Gençlik yıllarında devrimci hareketlerin etkisine kapılmış olan Istrati, 1929'da Komünist Partinin daveti üzerine Sovyetler Birliği'ni gezdikten sonra umutsuzluğa kapılmış ve politik mücadelenin dünyada bir şeyleri değiştirmek için yetersiz olduğu fikrini edinmiştir. Pek çok romanında da politikadan, politik mücadeleden çok insanı insan yapan değerler üzerinde durması bu yüzdendir. Panait Istrati romanlarının çoğunda yaptığı yolculukları anlatır. Fakat gezdiği ülkeler değil, tanıdığı insanlar ön plandadır. Istrati'nin eserlerinde gerçek bir insan sevgisi hissedilir. Bu karşılıksız ve koşulsuz sevginin hikâyesindeki kahramanların başına getirdiği belalar kadar, onlara yaptığı katkı da nesnel bir biçimde anlatılır. (Devamı...)


21 Eylül
Seikilos Yazıtı 1882-1883 yıllarında Aydın- İzmir demir yolunun inşaatı sırasında Tralleis antik kentinde bulunan ve üzerindeki müziksel gösterimi ile bilim insanlarının ilgisini çeken Eski Yunan gömüt taşı.

Kopenhag'da, Danimarka Ulusal Müzesi'nde sergilenen taşın üstünde, Seikilos adlı bir kişinin yazdırdığı ağıtın sözleri, notaları ve gömüt yazısı alt alta yazılmış olarak bulunur. "Seikilos'un Şarkısı" olarak tanınmakta ve günümüze dek kalan en eski müzik yapıtlarından biri olarak bilinmektedir. Gömüt Taşının altındaki açıklamada şu sözler yazar: “Ben bir taşım, bir imgeyim. Seikilos ölümsüz anısının sonsuz bir belirtisi olarak beni buraya koydu.” Sözler, 6/8'lik nota ölçüleriyle ezgiye dönüştürülerek batıda müzik marketlerde özgün müzik olarak müzikseverlere sunulmuştur. Aydın- İzmir demiryolunun inşaatı sırasında firma yetkilisi Edward Purser tarafından bulunan eser, özel koleksiyonda kalmış; 1922'de İzmir'in işgali'nden sonra yurtdışına götürülmüştür. Taş, 1966'da Danimarka Ulusal Müzesi tarafından satın alındı. Türkiye'ye getirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır. (Devamı...)


Svetlana Aleksiyeviç ya da tam adıyla Svetlana Aleksandrovna Aleksiyeviç (RusçaСветлана Александровна Алексиевич; BelarusçaСвятлана Аляксандраўна Алексіевіч; d. 31 Mayıs 1948), Beyaz Rus, 2015 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi araştırmacı gazeteci, yazar.

Ukrayna SSC'nin Stanislav (1962'den sonra adı İvano-Frankivsk olan yerleşim birimi) şehrinde, Beyaz Rus baba ve Ukraynalı bir anneden dünyaya geldi. Çocukluğu Beyaz Rusya'da geçen yazar, Beyaz Rusya Devlet Üniversitesi gazetecilik bölümünden 1972'de mezun oldu. Sonrasında bazı yerel gazetelerde çalıştıktan sonra, Minsk'te yayınlanan Neman isimli edebiyat dergisinin muhabiri oldu. II. Dünya Savaşı, Sovyet-Afgan Savaşı, Çernobil faciası, Sovyetler Birliği'nin dağılması gibi dramatik olayları yaşamış, bu olaylara tanık olmuş kişilerle röportajlar yaptı. Bu insanlardan dinlediklerinin izlerini yazdığı kitaplarda kolayca görmek mümkündür. Yazıları Lukashenko rejimini rahatsız etti. 2000 yılında hakkında yasal kovuşturma başlatıldı. Bunun üzerine ülkesini terk etti. Hayatının sonraki on yıllık kısmını, kendisine kucak açan Paris, Göteborg ve Berlin gibi şehirlerde, siyasi sürgün olarak geçirdi. Nihayet 2011 yılında ülkesine, Minsk şehrine geri döndü. Yazarın kitapları, SSCB'de yaşamış insanların, ülke dağılmadan önce ve sonrasındaki, duygusal hayatlarındaki değişimlerin edebi kroniği olarak tanımlanmaktadır. Sovyet-Afgan Savaşı'nın ilk ağızdan anlatıldığı Çinko Çocukları ve Çernobil kazasının ele alındığı Çernobil'den Sesler isimli kitapları en önemli eserleridir. (Devamı...)


22 Eylül
Marksizm-Leninizm adını Karl Marx ve Vladimir Lenin'den alan, 1920'li yıllarda komünist partiler arasında popülerlik kazanan ideolojik akım. Marksizm-Leninizm, Marx ve Lenin'in ortaya koyduğu temel öğretilere bağlı kalarak, değişen koşullara ve çağın gereklerine uygun bir biçimde sosyalist sistemde yeniden uygulanmasıdır.

Komintern'in de kuruluş ideolojisi olarak benimsenen bu görüş, en yaygın benimsenen komünist ideolojidir. Özelinde kapitalizme, faşizme ve emperyalizme karşıdır ve sınıfsız bir toplum yaratmak için özel mülkiyete dayalı üretim biçimlerinin tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunur. Marksist-Leninist ideoloji kişiye ait özel mülkiyete karşı değil, büyük ölçekli işletmelerin ve toplumsal üretim alanlarının özel teşebbüse ait olmasına karşıdır. Ekonomide küçük ölçekli işletmelerin korunmasını ve teşvik edilmesini savunmakla birlikte, büyük ölçekli üretim alanlarında kolektif işletme biçimini savunur.

Tarihsel olarak Paris Komünü sayılmazsa, Marksist-Leninist ilkeler ilk olarak 1917 yılında gerçekleşen Ekim Devrimi'nden sonra Sovyetler Birliği'nde uygulandı ve ardından devletin resmi ideolojisi haline geldi. Ayrıca ülkede Marksizm-Leninizm Enstitüsü adında bir bilim akademisi bulunmakta ve birçok eser yayınlamaktaydı.

Bununla birlikte Marksist-Leninist ilkelerin ortaya çıkışından bu yana bu görüşlere karşı dünyanın birçok yerinde antikomünizm adı verilen politikalar üretilmiş ve bu ilkeleri savunanlara çeşitli baskılar uygulanmış, hatta toplu katliamlara kadar varan uygulamalar gerçekleştirilmiştir. (Devamı...)


[[Dosya:|sağ|150px]] İşçi ve Çiftçi Kadın Heykeli ideolojik ve kavramsal olarak Boris İofan tarafından ortaya atılan, Vera Muhina tarafından tasarlanan, Paris'te 1937 yılında gerçekleşen uluslararası fuarda sergilenen, paslanmaz çelikten yapılmış, 60 ton ağırlığında ve 24,5 metre uzunluğundaki heykel. İlk kez denenen nokta kaynak metodu ile yapılan heykel, komünizmin sembolü olan orak ve çekiç taşıyan bir kadın ve bir erkekten oluşmaktadır.

Heykel sadece Sovyetler Birliği sanatı ile sınırlı kalmamış, bununla birlikte dünyanın pek çok yerinde kullanılan sanatsal ve siyasi sembollerinden biri olmuştur. Ayrıca eser, Büyük Sovyet Ansiklopedisi tarafından sosyalist gerçekçilik akımının standartı olarak seçilmiştir. Bu kapsamda Kuzey Kore'de inşa edilen Juche Kulesi'nin önünde, bu yapıdan esinlenilen bir heykel bulunmaktadır.

Bununla birlikte heykel, Türkiye'de Ağustos 2002 tarihinden bu yana yayımlanan "KöZ" adlı aylık gazetenin de simgesidir. (Devamı...)


23 Eylül
Ben-Hur 1959 tarihli sinema filmi. Yönetmeni William Wyler olan film, bugün Lewis Wallace'nin romanı Ben-Hur: A Tale of the Christ`in en ünlü sinema uyarlamasıdır. Başrollerde, Judah Ben-Hur rolüyle Charlton Heston ve Messala rolüyle Stephen Boyd vardır.

Filmin galası New York'ta, 18 Kasım 1959 tarihinde Loews Theater'da yapılmıştır. Film sürpriz bir şekilde 11 Akademi Ödülü kazanmıştır; 2011 yılı itibarıyla bu sayıyı sadece 1997'de Titanic ve 2003'te The Lord of the Rings:The Return of the King filmleri yenileyebilmiştir. Filmin en çok tepki çeken yanı da tarihi bir film olmasına karşın bir karede kırmızı bir arabanın gözükmesidir.Film MGM65mm ismi verilen bir camera ile 2.76:1 sinemaskop formatında çekilmiştir. Filmin uyarlandığı romanın yazarı Lewis Wallace ABD İç Savaşı'nda Kuzey Orduları generaliydi ve II. Abdülhamid zamanında, 1882 yılında ABD'nin İstanbul'daki Osmanlı İmparatorluğu elçiliğine getirilmişti (“Memaliki Müctemial Amerikan Devleti Sefiri Kebiri”). Ben-Hur, 2004 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir. (Devamı...)


Tirunesh Dibaba (d. 1 Haziran 1985, Addis Ababa), Etiyopyalı atlet.

Dibaba, altı çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak Addis Ababa'da doğdu. Büyük kardeşi Ejegayehu Dibaba, küçük kardeşi Genzebe Dibaba ve 1992 Barselona ve 2000 Sidney olimpiyatlarında altın madalya kazanan kuzeni Derartu Tulu da atlettir. Dibaba, atletizm hayatına kuzeni sayesinde başlamıştır. İlk kez 2002 yılında uluslararası organizasyonlarda ülkesini temsil etmeye başlayan Dibaba, ilk büyük başarısını 2003 yılında Paris'te düzenlenen Dünya Atletizm Şampiyonası'nda 5000 m.de altın madalya alarak kazandı. 2005 Dünya Atletizm Şampiyonası'nda hem 5000 m.de hem de 10.000 m.de altın madalya kazandı. Osaka'da düzenlenen 2007 Dünya Atletizm Şampiyonası 10.000 m koşusunda ise 31:55.41 lik derece yaparak Türk atlet Elvan Abeylegesse'nin 4 saniye önünde yarışmayı 1. bitirdi ve altın madalyanın sahibi oldu. Etiyopyalı atlet, 2004 Yaz Olimpiyatları 5000 m yarışında vatandaşı Meseret Defar ve Isabella Ochichi'nin arkasında 3. olarak 14:51.83 lik derecesiyle bronz madalya kazandı. Çin'de düzenlenen 2008 Yaz Olimpiyatları bayanlar 10.000 m yarışının son anlarında yaptığı atakla Elvan Abeylegesse'yi geçerek 29.54.66 ile hem altın madalyayı kazandı hem de olimpiyat rekorunun yeni sahibi oldu. Ayrıca yine aynı organizasyonda 5.000 m finalinde 15:41.40 lık derecesiyle 10.000 m de olduğu gibi 5.000 m de de altın madalyanın sahibi oldu. Dibaba, ayrıca 6 Haziran 2008'de Oslo Golden League 5000 m yarışında, daha önce Meseret Defar'a ait olan 14:16.63'lük rekoru yaklaşık 5 saniye geliştirerek 14.11.15'lik derece ile dünya rekorunu da kırdı. (Devamı...)


24 Eylül
El yıkama ya da el hijyeni: sabun ile birlikte su veya başka bir sıvı kullanarak ya da sıvı kullanmadan, ellerden toprağın, kirin ve mikroorganizmaların temizlenmesi işlemi. Tıbbi el hijyeni, ilaç ve tıbbi bakım idaresi ile ilgili hijyen uygulamalarına ilişkin bir terimdir, hastalıkların oluşmasını ve yayılmasını önler veya en aza indirir.

El yıkamadaki temel amaç bakteriler ve virüsler gibi hastalık etkenlerini ve kimyasal maddeler gibi zararlıları temizlemektir. Sağlık alanında çalışan ve gıda işi yapanlar için özellikle önemlidir ama genel halk sağlığı için de önemli bir uygulamadır. İnsanlar gözlerine, ağızlarına ve burunlarına dokunmadan önce ellerini yıkamazlar ise solunum ve sindirim sistemi hastalıklarına yakalanabilirler, enfeksiyon kapabilirler. CDC (Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri): "Patojenlerden korunmanın en etkili yollarından birinin el yıkamak" olduğunu belirtmiştir.

Genel bir kural olarak el yıkamak, kızamık, suçiçeği, grip ve tüberküloz gibi damlacık yoluyla ve hava yoluyla bulaşan hastalıklara karşı insanları korur. Doğrudan fiziksel temas ile (örneğin: gastroenteritin birçok formları gibi) ve fekal-oral yollardan bulaşan hastalıklara (örneğin: İmpetigo) karşı en iyi korumayı sağlar. Sadece su kullanarak yapılan sembolik el yıkama, Bahailik, Hinduizm ve Yahudiliğin tevilah ve netilat yadayim kolları gibi birçok dinde ritüellerin bir parçasıdır. Bunlara benzer lavabo uygulamaları Hristiyanlıkta, İslamda (Abdest) ve Şinto dininde (Misogi) de mevcuttur. Devamı...


Türkiye'de COVID-19 pandemisi ilk vakası Sağlık Bakanlığı tarafından 11 Mart 2020'de açıklandı. Ülkedeki koronavirüsü hastalığına bağlı ilk ölüm ise 17 Mart 2020'de gerçekleşti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 23 Mart 2020'de yaptığı açıklamada koronavirüs vakalarının tüm Türkiye'ye yayıldığını açıkladı. 22 Eylül 2020 itibarıyla Türkiye'de koronavirüs ile enfekte olmuş toplam 7.639 kişinin hayatını kaybettiği, toplam vaka sayısının 306.302 olduğu; mevcut vakalardan 1.522 kişinin yoğun bakımda tedavi görmekte olduğu, şimdiye kadar iyileşen hasta sayısının ise 269.696 olduğu bildirildi. Bugüne kadar toplam 9.496.268 kişiye test yapıldı.

Salgın Türkiye'de sosyal, ekonomik, siyasi, iktisadi, idari, hukuki, askerî, dinî ve kültürel alanlarda birçok önemli etkilere ve sonuçlara neden olan radikal kararlar alınmasına neden oldu. Devamı...


25 Eylül
Göz göz çukurunda bulunan, iri bir bilye büyüklüğünde, görmeyi sağlayan küremsi bir organdır.

Göz, ışığı geçirmeye ve kırmaya elverişli üç tabakanın birleşmesinden oluşmuştur. En dıştaki birinci tabakaya, Sklera ya da "gözakı" denir. Bu tabaka önde tümsekleşerek, saydam Kornea tabakası olarak devam eder. Beyaz ve lifli yapıda olan bu sert tabaka, gözü dış darbelere karşı koruyan kalın bir zardır. Çok damarlı bir bağ dokusu olan damar tabaka, iki yüzündeki boyalı hücre örtüsüyle, gözyuvarını tam bir karanlık oda haline getirir. Bunun ön bölümünde, kirpiksi cisim kasları ile kirpiksi bölge yer alır; kirpiksi bölgenin çok damarlı olan asıcı bağı gergin tutmak için kanla dolan küçük piramitler halindeki çıkıntılara, "kirpiksi uzantı" denir. Kirpiksi bölgenin uzantısı olarak, ön bölümde damar tabaka renk değiştirerek ortası delik (gözbebeği) bir diyafram oluşturur (iris). Rengi insandan insana değişen iris, gözbebeğini büyütüp küçültmeye yarayan kas liflerini kapsar: Dikey olarak yerleştirilmiş bulunan kas lifleri kasılarak gözbebeğinin genişlemesini, çember halinde yerleştirilmiş kas lifleri ise, kasıldıklarında göz bebeğinin büzülmesini sağlar. (Devamı...)


José Carlos Mariátegui (14 Haziran 1895, Lima - 16 Nisan 1930, Lima, Peru), Perulu siyasi önder ve deneme yazarı. Ülkesinin siyasal ve kültürel sorunlarını Marksist bir anlayışla çözümlemeye çalışan ilk Perulu aydındır.

Ülkede kişisel diktatörlüğünü kuran Augusto Leguía rejiminin (1919-30) ateşli muhaliflerinden biri olan Mariátegui'yi uzaklaştırmak amacıyla öğrenim görmesi için 1919'da İtalya'ya gönderdi. O güne değin daha çok kendi kendini yetiştirmiş olan Mariátegui, İtalya'da Henri Barbusse, Antonio Gramsci, Maksim Gorki ve Georgi Çiçerin gibi dönemin önde gelen sosyalist düşünürleriyle yakın ilişki kurdu. İtalyan komünist hareketinin kuruluşuna katıldı ve Marksizmi benimsedi. 1923'te Lima'ya döndü ve Víctor Raúl Haya de la Torre'nin kurduğu Amerika Devrimci Halk Birliği'nin güçlü bir destekçisi oldu. Apristalar denen bu hareketin önderlerinden Luis Alberto Sánchez'le arasında görüş ayrılığı çıkması üzerine birlikten ayrılarak Peru Komünist Partisi'ni (1928) kurdu ve partinin ilk genel sekreteri oldu. (Devamı...)


26 Eylül
Salome Alman besteci Richard Strauss tarafından Oscar Wilde'ın orijinal Fransızca Salome oyunundan Hedwig Lachmann tarafından uyarlanan librettosuna göre hazırlanmış bir perdelik "müzikli dram" janrında bir opera. Bu eser Ernst von Schuch'un orkestra şefliği altında ilk defa 9 Aralık 1905'te Dresden "Konigliches Opernhaus" operaevinde sahnelenmiştir.

Muhafız gücünün komutanı olan genç asker Narraboth Sarayda verilen festival ziyafetinde bulunan güzel prenses Salome'nin karşı durulmaz güzeliğine hayran olup onu gözlemektedir. Herod'un genç hizmetlisi onunla konuşmaya koyulur. Bu genç muhafızlar komutanına bu takıntısından vazgeçmesini tavsiye eder. Bu türlü soylu kadınların tehlikeli kişiler olduklarını bildirir. Saray ziyaretçilerini gözlemenin makul erkekler tarafından yapılmaması gereken bir şey olduğunu söyleyerek onu ikaz eder. (Devamı...)


II. Stanisław August Poniatowski asıl adı Stanisław Poniatowski (17 Ocak 1732 - 12 Şubat 1798), bağımsız Polonya'nın son kralı (1764-1795). Hükümdarlık yıllarında Polonya'nın Rusya, Avusturya ve Prusya arasında taksimi tamamlanmıştır.

Polonya soylularından Stanislaw Poniatowski ve Prenses Konstancja Czartoryska'nın altıncı çocuğuydu. İyi bir eğitim gördü, Batı Avrupa'da uzun gezilere çıktı. 1757'de, Kral III. August'u devirme planlarına destek sağlaması için annesinin ailesi tarafından Petersburg'a gönderildi. Rus sarayında ailesinin çıkarlarını gözetmek için fazla çaba harcamadı ve geleceğin çariçesi Yekaterina'nın aşığı oldu. O dönemde Polonya sürekli geriliyordu. (Devamı...)


27 Eylül
Küresel yıldız kümesi galaksi merkezi etrafında uydu gibi dolanan, yıldızların küresel bir bileşimidir. Küresel yıldız kümeleri yerçekimi ile bir arada durabilirler. Yerçekimi sayesinde küresel bir şekle ve göreceli olarak merkeze doğru artan bir madde yoğunluğuna sahiplerdir. Yıldız kümesinin bir alt kategorisi olan küresel yıldız kümesi, Latince bir sözcük olan ve küçük küre anlamına gelen globulus kelimesinden türetilmiştir. Galaksi hâlesi içinde bulunan küresel yıldız kümelerinin, disk içinde bulunan daha az yoğunluktaki açık yıldız kümesine göre çok daha fazla yıldız içerdikleri ve daha yaşlı oldukları bulunmuştur. Küresel yıldız kümeleri tam anlamıyla galaksi içerisinde yaygın durumdadırlar. Samanyolu galaksisi içinde şu âna kadar bulunan 150 tane küresel yıldız kümesi vardır. 10 ila 20 arasında hâlâ keşfedilmemiş küresel yıldız kümesi olduğu sanılmaktadır. M87 gibi bazı devasa eliptik galaksilerde, özellikle galaksi kümelerinin merkezinde, 13.000 tane küresel yıldız kümesi bulunabilir. Bu küresel yıldız kümeleri galaksi etrafında, 40 kiloparsek (yaklaşık olarak 131,000 ışık yılı) gibi büyük yarıçaplarda dolanırlar. Yerel gruptaki her yeterli kütleye sahip galakside, bağlantılı küresel yıldız kümesi grupları vardır. Neredeyse incelenmiş her büyük galaksinin, küresel yıldız kümesi sistemine sahip olduğu bulunmuştur. (Devamı...)
Hidrosefali "beyinde su toplanması" olarak da bilinen, beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde BOS (Beyin Omurilik Sıvısı, Serebrospinal Sıvı) birikmesi durumudur. Bu durum kafatasının içindeki kafa boşluğunda basıncın artmasına ve kafanın artan ölçüde büyümesine, kasılmalara ve zihinsel engelli olma sonuçlarına yol açabilir. Bu terim hidro (su) ve sefali (kafa) terimlerinden türemiştir. Hidrosefali'nin muayenesi hastalığın kronikliğine göre değişir. Ventriküler sistemin akut dilatasyonu (genleşmesi), artan kafa içi basıncının belirgin olmayan işaretleri ve belirtileri ile açığa çıkar. Buna karşıt olarak kronik dilatasyon (özellikle ileri yaşlarda) Hakim üçlemesinde olduğu gibi daha sinsi bir başlangıç izleyebilir. Kafa boşluğunun içindeki artan basıncın belirtileri baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, papil-ödem, uykusuzluk ve baygınlık olarak ortaya çıkabilir. Yüksek kafa içi basıncı temporal lopta ve/veya serebellar tonsilde fıtık oluşumuna ve ölümcül beyin sapı sıkışmasına yol açabilir. Hakim üçlemesinin yürüyüş bozukluğu, idrar kaçırma ve akıl hastalıkları gibi belirtileri, normal basınçlı hidrosefali'nin tipik belirtileridir. (Devamı...)

28 Eylül
Gılgamış, Sümer şehir devleti Uruk'un tarihî kralı, antik Mezopotamya mitolojisinin önemli bir kahramanı ve 2. binyılın sonlarında Akadca yazılan epik şiir Gılgamış Destanı'nın protagonistidir. Muhtemelen MÖ 2800 ile 2500 arasındaki bir zaman aralığında ülkeyi yönetmiş ve ölümünden sonra tanrısallaştırılmıştır. Ur'un üçüncü hanedanlığı (y. MÖ 2112-2004) döneminde Sümer efsanelerinde önemli bir şahsiyet olmuştur. Gılgamış'ın efsanevi kahramanlıkları günümüze kadar gelen beş Sümer şiirinde anlatılmıştır. Bunların tespit edilebilen en eskisi Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı'dır. Bu şiirde Gılgamış, tanrıça İnanna'nın yardımına gelir ve tanrıçanın huluppu ağacını istila eden yaratıkları defeder. İnanna, Gılgamış'a mikku ve pikku adı verilen iki bilinmeyen nesne verir fakat Gılgamış, bunları kaybeder. Enkidu'nun ölümünden sonra gölgesi, Gılgamış'a Ölüler Diyarı'nın kasvetli koşullarını anlatır. Gılgamış ve Agga şiiri, Gılgamış'ın tâbi olduğu Kral Agga'ya karşı ayaklanmasını anlatır. Diğer Sümer şiirleri Gılgamış'ın dev Huvava ve Gök Boğası (veya Cennetin Boğası) ile ilişkisini anlatırken kötü muhafaza edilmiş olan sonuncu şiir Gılgamış'ın ölümüyle cenazesini anlatır. (Devamı...)

Pisagor, ya da Pythagoras (Yunanca: Πυθαγόρας), MÖ 570 - MÖ 495 yılları arasında yaşamış olan İyonyalı filozof, matematikçi ve Pisagorculuk olarak bilinen akımın kurucusu.

En iyi bilinen önermesi, kendi adıyla anılan Pisagor önermesidir. "Sayıların babası" olarak bilinir. Pisagor ve öğrencileri her şeyin matematikle ilgili olduğuna, sayıların nihai gerçek olduğuna, matematik aracılığıyla her şeyin tahmin edilebileceğine ve ölçülebileceğine inanmışlardır. Kendisini filozof (Yunanca:φιλοσοφος), yani bilgeliğin dostu olarak adlandıran ilk kişiydi. Pisagor, düşüncelerini yazıya dökmediği için onun hakkında bildiklerimiz öğrencilerinin yazılarında anlattıklarıyla sınırlıdır. Pisagor'a atfedilen birçok eser gerçekte onun öğrencilerinin olabilir. Pisagor Yunanistan'da, Ege Denizi'nde, Dilek Yarımadası'nın karşısında bir ada olan Sisam Adası'nda doğmuştur. Yüzük taşı yapımcısı Mnesarkhos'un oğludur. İlk eğitimini doğduğu adada aldı. (Devamı...)


29 Eylül
Marcus Annius Verus Sezar (162 veya 163 - 169), Roma İmparatoru Marcus Aurelius ve İmparatoriçe Annia Galeria Faustina'nın 13 çocuğundan 12.'siydi. Annius, 12 Ekim 166'da kardeşi Commodus ile birlikte imparatorluğun ortak mirasçıları olarak ilan edildi. Annius, 10 Eylül 169'da yedi yaşında kulağının altındaki bir tümörün çıkarıldığı ameliyatın komplikasyonları nedeniyle öldü. Onun ölümü üzerine Commodus tek mirasçı oldu. (Devamı...)

Li Na (Çince李娜; pinyin: Lǐ Nà; (d. 26 Şubat 1982 Wuhan, Hubei), Çinli profesyonel tenisçidir. İlk 30'a (Haziran 2006), ilk 20'ye (Ağustos 2006) ve ilk 10'a (2010) giren ilk Çinli tenisçidir. Li, ayrıca Grand Slamlerde şampiyon olan tek Çinli tenisçidir (Fransa Açık 2011). Ülkesinin tarihindeki en başarılı tenisçilerden biridir ve Şubat 2009'da Asya ve Çin'in 1 numaralı tenisçisidir. (Dünya sıralamasında No. 10) 2010 Avustralya Açık'da yarı finale çıkan Li, ülkesinde dünya sıralamasında ilk 10'a giren ilk tenisçi olmuştur. 2010 Avustralya Açık sırasında Li ve diğer bir Çinli tenisçi olan Zheng Jie yarı finale çıkmış ve ikisi birlikte bir grand slam'de bunu başaran ilk Çinli tenisçiler olmuşlardır.

Raket sponsoru Babolat, giysi sponsoru Nike'tır. 1999 ve 2004 arasında Li, toplam 20 tane kadın teki kazandı: 19 tane ITF ve kazanan ilk Çinli kadın olarak WTA Turu'nda bir tane teki de kazandı. Ocak 2008'de, yaklaşık üç sene süren sessizlikten sonra ikinci WTA Tur unvanını kazandı. 2013 TEB Paribas WTA İstanbul şampiyonasında finale yükseldi. Ancak finalde Serena Williams'a 6/0 ve 6/3'lük setlerle 2-1 yenilerek 2. oldu. (Devamı...)


30 Eylül
Meksika devrimi (1910 - 1917), 20. yüzyılın ilk büyük devrimi.

Meksika devrimi 1876-1910 arasında Meksika'yı yöneten Porfirio Díaz'ın diktatörlüğünü devirmek amacıyla başladı. O tarihte Meksikalılar'ın %80'i köylüydü. Meksika burjuvazisinin krize çare olabileceği umuduyla Díaz diktatörlüğüne alternatif olarak öne çıkarmaya çalıştıkları Madero, serbest seçim ve tek dönemli başkanlık sistemi gibi politikaları savununca Diaz tarafından tutuklandı. Tutuklu olduğu süreçte düzenlediği seçimlerle kendini yeniden seçtiren Díaz, Madero’yu şartlı salıverdi. ABD'ye kaçmadan önce Díaz'ın başkanlığının geçersizliğini, haksızca el konulan toprakların sahiplerine iadesi talebini ilan eden bir planı da geride bırakan Madero, halkı ayaklanmaya çağırdı. Ayaklanmanın başlangıcı olarak 20 Kasım'ı belirlemişti. Ayaklanma tarihi yaklaştıkça Maderatistler hazırlıklarını hızlandırdı. (Devamı...)


Selma Lagerlöf (20 Kasım 1858, Marbacka, İsveç - 16 Mart 1940, Marbacka, İsveç) İsveçli yazar. Efsane ve masallara dayanan yapıtlarıyla tanınmıştır. Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan hem ilk kadın yazar, hem de ilk İsveçli yazardır.

1858 yılında på Värmland'da Marbacka adlı bir çiflikte dünyaya geldi. Çocukken geçirdiği bir hastalık yüzünden bir süre sakat kaldı. Dönemin geleneklerine göre evde özel eğitim gördü. 1882 sonbaharında babasının rızası olmadan Stockholm'de öğretmen okuluna girdi. Eğitimi sırasında babası ekonomik sıkıntıya girdi ve Marbacka çiftliği satıldı. 1885'te babasını kaybeden Selma Lagerlöf aynı yıl Landskrona'da öğretmenliğe başladı. İki ciltlik romanı Gösta Berlings Saga'yı bu sırada yazdı. 1924'te Mauritz Stiller'in sinemaya uyarladığı roman, Lagerlöf'ün doğup büyüdüğü Vaermland bölgesinin en parlak dönemini, bölgenin demir döküm atölyeleri ve küçük malikanelerle dolup taştığı yıllardaki yaşamı anlatıyordu. 1890'larda İsveç'te romantizmin canlanışında önemli bir rol oynadı ve Osynliga Länkar (Görünmez Bağlar)'ı yazdı. (Devamı...)