Vikipedi:Günün maddeleri/Ekim 2019

Vikipedi, özgür ansiklopedi

1 Ekim
2012 Eurovision Şarkı Yarışması 57. kez gerçekleştirilen Eurovision Şarkı Yarışması'dır. Azerbaycan adına yarışan Ell & Nikki'nin 2011 yarışmasını kazanmasının ardından Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlendi. 22 ve 24 Mayıs günlerindeki yarı finaller ile 26 Mayıstaki final aşamaları yeni inşa edilen Kristal Salon'da gerçekleştirildi.

Kırk iki ülkenin katıldığı yarışmaya, en son 2009 yarışmasına katılan Karadağ geri dönerken, Azerbaycan ile Karabağ Savaşı'ndan bu yana çözülemeyen sorunlar ve güvenlik kaygısı nedeniyle Ermenistan ve Eurovision yerine 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası (Ukrayna ile birlikte ev sahipliği yaptığı) ve 2012 Yaz Olimpiyatları'na odaklanılacağı gerekçeleriyle Polonya katılmaktan vazgeçti. Öte yandan pek çok insan hakları savunucusu, Azerbaycan'daki hükûmetle ilgili endişelerin ifade edilmesinin kısıtlanmasını protesto etti. Yarışmanın tasarımı, Azerbaycan'ın bilinen yaygın takma adı "Odlar Yurdu"ndan ilham alınarak oluşturulan "Ateşini Yak!" sloganı etrafında inşa edildi ve 1998'den 2009'a kadar kullanılan oylama sistemine geri dönüldü. Oylama, performanslar sona erdikten sonraki 15 dakika içinde yapıldı. Her ülkenin oyu 50:50 sistemiyle belirlendi; oyların yarısını televoting sonuçları, yarısını ulusal jüri puanı oluşturdu. İsveç adına yarışan Loreen; Thomas G:son ve Peter Boström tarafından yazılan ve 372 puan toplamayı başaran "Euphoria" şarkısıyla birinci oldu. Rusya'yı temsil eden Buranovskiye Babuşki "Party for Everybody" adlı şarkısıyla ikinci, "Nije ljubav stvar" adlı şarkıyı seslendiren ve Sırbistan adına yarışan Željko Joksimović üçüncü oldu. "Büyük Beşli" grubunun üyelerinden Almanya, İtalya ve İspanya, ilk 10 içinde yer alarak sırasıyla sekizinci, dokuzuncu ve onuncu oldular. (Devamı...)


Henrik Ibsen (20 Mart 1828, Skien, Norveç - 23 Mayıs 1906, Christiania (Oslo), Norveç) Norveçli oyun yazarı ve şair, eleştirel rasyonalizm edebiyat anlayışının tiyatrodaki öncüsü, çağdaş tiyatronun kurucularındandır.

Mali bunalıma düşmüş Norveçli bir tüccarın oğlu olan Ibsen, Kristiania'ya giderek üniversite adayları için düzenlenen eğitim kurslarına katılır. 1850'de ilk oyunu "Katelina"'yı yazar. Bir yıl aradan sonra Bergen'de Den Nationale Scene'ye Sahne Ozanı olarak atandıktan sonra oyun yazarlığı daha ağırlık kazanır. 188 oyunun sahnelenmesinde yer alır. Norveç Tiyatrosu'nun sanat yönetmeni olur. Tiyatro iflas edince maddi güçlükler yaşar ve kendisine yardım bağlanması için Norveç Parlamentosu'na başvurur. 1863’te Norveç'te Kristiana Tiyatrosu'nda sanat danışmanı olur ve burs için yine hükümete başvurduğunda kendisine "burs değil, iyi bir dayak gerektiği" yanıtını alır. "Tatlı İsteyenler" adlı oyunun başarı kazanması üzerine hükümet yurt dışına geziye gidebilmesi için kendisine bu sefer mali yardımda bulunur. Dönemin en ünlü yazarı Björnstjerne Björnson'dan mali destek görerek 1864'te İtalya'ya gider ve zaman zaman Norveç'e dönse de uzun süre yurt dışında kalır. (Devamı...)


2 Ekim
Associazione Calcio Milan (İtalyanca telaffuz: [ˈassotʃatˈtsjoːne ˈkaltʃo ˈmiːlan], ya da yaygın kullanılan ismiyle AC Milan veya Milan, Milano Lombardiya'da kurulan, Serie A'da mücadele eden İtalyan profesyonel futbol takımı. Milan, bir girişimci olan Herbert Kilpin ve iş adamı Alfred Edwards tarafından 1899 yılında kuruldu. Kulüp, kurulduğu günden itibaren, 1980-81 ve 1982-1983 sezonları dışındaki tüm sezonlarında İtalyan futbolunun en üst düzey futbol kulüplerinden biri olmuştur.

Milan, UEFA ve FIFA tarafından organize edilen turnuvalarda kazanmış olduğu 18 uluslararası kupayla, Boca Juniors ile beraber dünya futbolunun en başarılı kulüplerinden birisi olmuştur. Milan, daha önce Kıtalararası Kupa olarak bilinen, günümüzde ise FIFA Kulüpler Dünya Kupası olarak organize edilen kupayı dört kez kazanarak bu alanda bir rekor kırmıştır. Bunun yanında, Şampiyonlar Ligi'nde elde ettiği yedi şampiyonluk ile Real Madrid'in ardından en başarılı ikinci takım olmuştur. Diğer taraftan, UEFA Süper Kupası'nı beş kez(bu alandaki rekor), UEFA Kupa Galipleri Kupası'nı ise iki kez kazanma başarısı göstermiştir. Milan, Avrupa Ligi dışında, mücadele ettiği bütün uluslararası turnuvalarda şampiyonluk kazanmıştır. Ulusal düzeyde ise Serie A'da kazandığı 18 lig şampiyonluğu ile Juventus'un ardından en başarılı ikinci futbol kulübüdür. Bunun dışında beş kez Coppa Italia'yı, ve yine beş kez Supercoppa Italiana'yı kazanma başarısı göstermiştir. Milan, kendi evindeki maçlarını Stadio Giuseppe Meazza olarak da bilinen Giuseppe Meazza Stadyumu'nda oynamaktadır. FC Internazionale Milano ile paylaşımlı olarak kullanılan stad, 80.018 seyirci kapasitesiyle İtalya'nın en büyük stadıdır. Milan ile en büyük rakibi olarak kabul edilen FC Internazionale Milano arasında oynanan ve Derby della Madonnina olarak bilinen maçlar dünya futbolunun en önemli derbi maçları arasında sayılmaktadır. 2010 yılı itibarıyla İtalya'da en çok desteklenen üçüncü takım olan Milan, Avrupa'da ise bu alanda yedinci sıradadır. (Devamı...)


Murat Boz (d. 7 Mart 1980), Türk şarkıcı, söz yazarı ve oyuncu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu yer olan Zonguldak'ın Karadeniz Ereğli ilçesinde tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. 1999'da İstanbul Bilgi Üniversitesi'ni kazandı, bu okulu bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde eğitimine devam etti. Aynı yıllarda başta Tarkan olmak üzere birçok şarkıcıya vokalistlik yaptı.

Boz, solo kariyerine 2006 yılında çıkardığı "Aşkı Bulamam Ben" single'ı ile adım attı. Bir sonraki yıl ilk stüdyo albümü Maximum'u satışa sundu ve çıkışını öven pek çok ödül kazandı. Ardından Şans (2009), Aşklarım Büyük Benden (2011) ve Janti (2016) albümleriyle kariyerini sürdürdü. Bu albümlerde yer alan "Maximum", "Uçurum", "Para Yok", "Özledim" ve "Sallana Sallana" şarkıları Türkiye Resmî Listesi'nde ilk beş başarısı gösterirken "Geri Dönüş Olsa" ve "Kalamam Arkadaş" zirveye yerleşti. Şarkıcı, müzikal kariyerinin yanı sıra 2014'ten itibaren oyunculuk kariyerine de odaklanarak Hadi İnşallah (2014) ve Kardeşim Benim (2016) filmlerinde başrol oynadı. Piyano, keman, davul ve ney çalabilen Murat Boz, müzikal kariyerinin yanı sıra çeşitli firmaların reklam yüzüdür ve bu firmaların reklam filminde rol almıştır. O Ses Türkiye programının dört jüri üyesinden biridir ve ilk sezonun kazanan jüri üyesidir. Ödülleri arasında üç Altın Kelebek Ödülü ve iki Kral Müzik Ödülü bulunmaktadır. Murat Boz, 7 Mart 1980'de Türkiye'nin Zonguldak ilinin Karadeniz Ereğli ilçesinde, Ayşe Nedret ve Cafer Boz çiftinin Ali adındaki ilk çocuğundan sonra ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini bu ilçede tamamladıktan sonra annesi, Boz'u müzik yarışmalarına yönlendirdi ve güzel sanatlar lisesine gitmesi için hazırladı. Boz, 1995 yılında girdiği yetenek sınavlarını kazanarak İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'ne başladı ve burada 4 yıl yatılı okudu. Okulda, piyano ve keman dersleri aldı. 1998'de Milliyet gazetesi tarafından düzenlenen Liseler Arası Müzik ve Halk Oyunları Yarışması'nın birincisi oldu, daha sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin Caz Vokal bölümüne katıldı. (Devamı...)


3 Ekim
1988 NBA All-Star Maçı 7 Şubat 1988 tarihinde Chicago'da bulunan Chicago Stadyumu'nda oynanan otuz sekizinci All-Star maçı. 29 dakika oyunda kalarak 40 sayı atan Chicago Bulls takımının yıldız oyuncusu Michael Jordan maçın NBA En Değerli Oyuncu Ödülünün sahibi oldu. Doğu takımının koçluğunu Atlanta Hawks takımından Mike Fratello yaparken, Batı'nın koçluğunu ise Los Angeles Lakers takımından Pat Riley yaptı. Maçı 18.403 biletli seyirci izledi.

Maçtan bir gün önce, cumartesi etkinlikleri içinde smaç yarışması (NBA Slam Dunk Contest) ve üçlük yarışması yer aldı. Üçüncü kez düzenlenen şut yarışmasını, Celtics'ten Larry Bird, Dale Ellis'ı finalde 17-15'lik sonuçla yenerek kazandı. Smaç yarışmasında ise, Chicago'nun yıldızı Michael Jordan kendi seyircisi önünde finalde Dominique Wilkins'i 147-145 ile geçti. (Devamı...)


Dag Hammarskjöld ya da tam adıyla Dag Hjalmar Agne Carl Hammarskjöld (29 Temmuz 1905, Jönköping, İsveç - 18 Eylül 1961, Rodezya), İsveçli iktisatçı, devlet adamı ve Birleşmiş Milletler'in ikinci genel sekreteri (1953-1961). BM'nin saygınlığını ve etkisini artırmış, ölümünden sonra Nobel Barış Ödülü (1961) verilmiştir.

İsveç başbakanı (1914-1917) ve Nobel Vakfı başkanı (1929-1947) Hjalmar Hammarskjöld'ün oğlu olan Dag Hammarskjöld, Uppsala ve Stokholm üniversitelerinde hukuk ve iktisat öğrenimi gördü. 1933-1936 arasında Stokholm Üniversitesi'nde siyasal iktisat dersleri verdi. Ardından Maliye bakanlığında daimi müsteşar olarak devlet hizmetine girdi, daha sonra da İsveç Merkez Bankası yönetim kurulu başkanı oldu. 1947'den sonra Dışişleri Bakanlığı'nda görev yaptı. 1951'de BM Genel Kurulu'ndaki İsveç delegasyonunun başkan yardımcılığına, 1952'de de başkanlığına getirildi. Norveçli Trygve Lie'nin BM genel sekreterliğinden istifa etmesinden beş ay sonra, 10 Nisan 1953'te beş yıl süreyle bu göreve seçildi. Eylül 1957'de yapılan seçimle beş yıllık bir dönem için yeniden aynı göreve getirildi. Genel sekreterliğinin ilk yıllarında ağırlıklı olarak Ortadoğu'da İsrail ile Arap devletleri arasındaki savaş ve savaş tehlikesi konularıyla ilgilendi. 1957 Nobel Barış Ödülü'nün sahibi, Kanadalı devlet adamı Lester Pearson'la birlikte, 1956'da patlak veren Süveyş Krizi'nin çözülmesi için yürütülen çalışmalara katıldı. Ayrıca 1958'de Lübnan ve Ürdün'de baş gösteren bunalımın çözümünde önemli rol oynadı. Belçika Kongosu'nun 30 Haziran 1960'ta bağımsızlığını kazanmasından kısa bir süre sonra başlayan ve bütün ülkeyi saran karışıklıkları durdurmak amacıyla bölgeye BM'ye bağlı birlikler gönderdi. (Devamı...)


4 Ekim
Masumiyet Müzesi Nobel ödüllü Türk yazar Orhan Pamuk'un 29 Ağustos 2008 tarihinde İletişim Yayınları tarafından piyasaya sunulan ve kızı Rüya'ya ithaf ettiği aşk romanı.

Günlük hayat, resim, arkadaşlık, cinsellik,yalnızlık, mutluluk, gazeteler ve televizyon, aile gibi konuları barındıran roman, Pamuk'un on yıllık çalışması sonucu oluşturuldu . Roman, Türkiye'de piyasaya çıktıktan sonraki ilk üç günde en çok satanlar listesinde birinci sıraya yerleşti. 1975 yılı ile başlayan kitapta, tekstil zengini Basmacı ailesinin okumuş 30 yaşındaki oğulları Kemal ile uzak akrabaları, yoksul Keskin ailesinin 18 yaşındaki güzel kızı, tezgahtarlık yapan Füsun arasındaki aşk anlatılmaktadır. Romanın çeviri hakları kitap basılmadan satıldı ve Türkiye'den sonra ilk kez Almanya'da Das Museum der Unschuld adıyla yüz bin adet basılacağı bildirildi. New York Times tarafından "2009'un en iyi kitapları" listesinde yer aldı. Ayrıca kitaptan esinlenerek bir müze oluşturuldu ve bu müze, 28 Nisan 2012'de açıldı. Orhan Pamuk'un küratörlüğünü yaptığı ve aynı zamanda İstanbul'un ilk şehir müzesi olma özelliğini taşıyan müze, Çukurcuma'da yer alan 1897 yapımı üç katlı tarihi binadan oluşmaktadır. Orhan Pamuk, kitabın fikri Masumiyet Müzesi'ni yazmaya başlamadan on yıl önce ortaya çıktı ve Kar'ı yayımladıktan sonra kitabı yazmaya başladı. Fakat bir yıl sonra romanı yazmayı bıraktı ve İstanbul: Hatıralar ve Şehir adlı anı kitabını yazdı. Ardından tekrar Masumiyet Müzesi'ne döndü ve kitabı toplamda yedi yıl kitap ile uğraştı. Romanı bitiren yazarın Nobel ödülü sonrası programının yoğunluğu nedeniyle, kitabın yayımı gecikti. Yazar, romanın toplamak, saklamak, koleksiyon yapmakla ilgili olan kısımları için müzecilik tarihini araştırdı. Avrupa ve Asya'da birçok müze gezdi. (Devamı...)


Arius (GrekçeἌρειος; 256 - 336), İskenderiye'de Baucalis Kilisesi'nde görev yapmış Libya kökenli çileci Hristiyan bir din adamıdır. Tanrı'nın doğası hakkındaki öğretisi, Baba'nın Oğul üzerindeki kutsallığının altını çizmesi, ve teslis inancına muhalefeti, 325 yılında Roma İmparatoru Konstantin tarafından toplanan Birinci İznik Konsili'nde onu ana konu haline getirmiştir.

İmparatorlar Licinius ve Konstantin, Roma İmparatorluğu'nda zamanın Hristiyanlığını meşru ve resmi hale getirdikten sonra, yeni tanınan Katolik Kilisesi tek ve berrak teoloji arayışına girdi. İskenderiyeli Athanasius'da aralarında olduğu Teslis savunucuları, Arius ve Aryanizm'i, Tanrı Baba ile Nasıralı İsa'nın "aynı mahiyetten" eş-tözlü ve eş-ebedi/ezeli olduklarını söyleyen denklik üzerine kurulu Teslis inancı Kristolojisi ile aynı fikirde olmayanları tanımlamakta kullanmışlardır. Arius'un teolojisini destekleyen bütün yazılar ortadan kaldırılmış veya gizlenmiş olsalar da, karşı olanların yazıları Arius'un teolojisini "Baba Tanrı"nın, "Oğul"dan önce var olduğu bir dönem olduğu şeklinde tanımlamaktadır. Birlikte hareket eden tüm muhalefete rağmen, 'Arian' ya da teslis karşıtı kiliseler, Gotlar arasında ve Alman krallıklarında, Avrupa ve Kuzey Afrika'da yaşamışlardır. Beşinci ve yedinci yüzyıllardan sonra askeri fetihler ile bastırılmışlar ya da kraliyetler gönüllü olarak Katolik inancına dönmüşlerdir. "Aryanizm" isim olarak öğretinin kaynağının Arius olduğuna işaret etse de, Oğul'un Baba ile kesin ilişkisi üzerine tartışma Arius ile başlamamıştır. Bu konu, onun gelişinden onlarca yıl tartışılmıştır, Arius, ihtilafı toparlamış ve İzmitli Eusebius gibi "Arian" destekçileri uzun erimde daha etkili kanıtlıyabilecekleri kilise çapındaki izleyicilere taşımıştır. İzmitli Eusebius, Kayseryalı Eusebius ile karıştırılmamalıdır. Gerçekten bazı sonradan gelen "Arian" destekçileri bu ismi öğretilerinin kendileri ile ilişkili olmadıklarını beyan ederek, inkar etmişlerdir. Arius ve hasımları arasındaki tartışma bu konuyu teolojik olarak öne getirmiş ve Arius'un ilan ettiği doktrin onun tarafından oluşturulmasa da "onun" olarak kullanılmıştır. (Devamı...)


5 Ekim
Coulomb yasası ya da Coulomb’un ters kare yasası, bir fizik kanunudur. Elektrik yüklü tanecikler arasındaki elektrostatiği tanımlar. Bu kanun 1785'te Fransız fizikçi Charles Augustin de Coulomb tarafından yayınlanmıştır ve klasik elektromanyetizmadaki önemli bir gelişmedir. Isaac Newton'un Newton'un evrensel kütle çekim yasasına benzer. Coulomb kanunu Gauss kanunundan ve vice versa(bahsi geçen hadisenin tam tersinin de geçerli olduğunu anlatmak için kullanılır)dan türetilmiştir. Kanun elektromanyetizmin prensibi durumuna gelmiştir.

Antik Akdeniz toplumlarında, kehribar çubuğunun kedi kürküne sürtüldüğünde tüy gibi hafif nesneleri çektiği bilinirdi. MÖ 600'de Miletli Thales statik elektrik üzerine bir takım gözlemler yaptı. Gördüğü şeyi, sürtünmenin mıknatıs görevi gördüğüne yordu. Buna karşın manyetit gibi minerallerin sürtünmeye ihtiyacı yoktu. Thales, bu çekim olayının manyetik alandan dolayı olduğu konusunda yanılıyordu fakat bilim daha sonra manyetizma ve elektriklenme arasında bir bağlantı olduğunu kanıtladı. Elektrik 17. Yüzyıla kadar bir merak olarak kalmıştır. Ardından William Gilbert adında bir İngiliz bilim adamı, mıknatıs taşını kehribarla sürterek oluşan statik elektrikle ilgili elektrik ve manyetizma hakkında araştırmalar yaptı ve bilime Latince bir kelime kazandırdı: electricus. Electricus küçük objelerin sürtündükten sonra birbirini çekme özelliği anlamına geliyordu. 18. Yüzyılın ilk araştırmacıları, elektriksel kuvvetin yerçekim kuvveti olayında olduğu gibi(ters kare yasası) uzaklıkla azaldığını saptamışlardır. Elektrikle yüklenmiş olan küreler üzerinde yapılan deneylere dayanarak, İngiliz bilim adamı Joseph Priestley ise elektriksel kuvvetin ters kare yasasına uyduğunu ileri süren ilk kişiydi. Fakat bu konunun detaylarına inemedi. (Devamı...)


Beyoncé ya da tam adıyla Beyoncé Giselle Knowles-Carter (İngilizce telaffuz: [biˈjɒnseɪ]; d. 4 Eylül 1981), Amerikalı şarkıcı, şarkı yazarı ve oyuncu. Houston, Teksas'ta doğup büyüyen Beyoncé, çocukken çeşitli şarkı ve dans yarışmalarında performans sergiledi. 1990'ların sonunda, R&B kız grubu Destiny's Child'ın solisti olarak ünlendi. Babası Mathew Knowles'un menajerliğini yaptığı grup, dünyada tüm zamanların en çok satan kız gruplarından biri oldu. Grubun müziğe ara verdiği dönemde Beyoncé, ilk solo albümü Dangerously in Love'ı (2003) yayımladı. Billboard Hot 100 listesinde bir numara olan "Crazy in Love" ve "Baby Boy" single'larına da yer veren albüm 11 milyon kopya sattı ve beş Grammy Ödülü kazandı.

Haziran 2005'te Destiny's Child'ın dağılmasının ardından "Déjà Vu", "Irreplaceable" ve "Beautiful Liar" hitlerinin de bulunduğu ikinci solo albümü B'Day (2006) yayımlandı. Öte yandan Beyoncé, performansıyla Altın Küre'ye aday gösterildiği Rüya Kızlar (2006) ile Pembe Panter (2006) ve Obsessed (2009) filmlerindeki başrolleriyle oyunculuğa adım attı. Rapçi Jay-Z ile evliliği ve Cadillac Records (2008) filminde Etta James'i canlandırması üçüncü albümü I Am... Sasha Fierce'ı (2008) etkiledi. Şarkıcının ikinci kişiliği Sasha Fierce'ın ortaya çıkmasına neden olan albüm, 2010'da "Single Ladies (Put a Ring on It)" ile Yılın Şarkısı dahil altı Grammy Ödülü elde ederek rekor kırdı. Beyoncé aynı yıl müziğe ara verdi ve kariyerinin yönetimini devraldı. Dördüncü albümü 4 (2011); 1970'lerin funk, 1980'lerin pop ve 1990'ların soul müziğine yer verdi. Sanatçının beşinci albümü Beyoncé (2013), deneysel yapımı ve daha karanlık temaları işlemesiyle önceki kayıtlardan ayrıldı. Kendi deyimiyle "çağdaş bir feminist" olan Beyoncé'nin şarkıları genelde aşk, ilişkiler, tek eşlilik ile kadın cinselliği ve güçlendirmesi temaları çevresinde şekillenmektedir. 18 yıla yayılan kariyerinde solo sanatçı olarak 75 milyondan fazla, Destiny's Child ile birlikte 60 milyon albüm sattı ve tüm zamanların en çok satan şarkıcılarından biri oldu. Bugüne kadar 20 Grammy Ödülü kazandı ve bu ödüle en çok aday gösterilen kadın oldu. Amerika Kayıt Endüstrisi Birliği, Beyoncé'yi Amerika'da 2000'lerin En Çok Sertifika Alan Sanatçısı kabul etti. 2009'da Billboard tarafından Onyılın En İyi Radyo Şarkıları Sanatçısı, 2000'lerin En İyi Kadın Sanatçısı ve 2011'de Milenyumun Sanatçısı seçildi. (Devamı...)


6 Ekim
Halı atkılarının atılmasından sonra (arka iplikleri) üzerine desene göre istenilen hav yüksekliğinde iplerin geçirilerek düğümlenmesi ile yapılan ev içinde ve genellikle yer örtüsü olarak kullanılan eşyadır. Bazı evlerde de duvarda görülür.

Halının kökü Anadolu Selçuklu Devletinden gelmiştir. Kilimle halı bir birinden farklıdır: Kilim ince bir halı tipidir. Dünyada bilinen ilk halılar Orta Asya'da Türkler tarafından dokunmuştur. Bu halıların günümüze kadar ulaşabilmiş en eski örneğinin MÖ 6-5. yüzyıllarda yapılmış olduğu ve halen Leningrad Müzesi'nde saklandığı bilinmektedir. Bu halı Pazırık Halısı olarak bilinmektedir. Halı insanların rahat ve sıcak bir zemin arayışı sonucu ortaya çıkan ve ev dekorasyonunda önemli bir yer tutan bir malzemedir. Tarihi ise insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar önce sıcak bir zemin yaratmak amacıyla hayvan postlarını kullanıyorlardı. İhtiyaçları arttıkça, ihtiyaçlarına uygun post bulamadıkları için, post taklidi yaygılar ürettiler. Zamanla sevdiklerini de desenleştirerek, bugünkü halının kaba örneklerine ulaştılar. Kısaca halı insanoğlunun doğaya karşı ve doğayı kendine uydurma mücadelesinin ilk ürünlerindendir. Günümüze kadar gelen halı, yaşantımıza ekonomik, sosyal ve kültürel olarak önemli bir yer tutar. (Devamı...)


Giacomo Puccini Giacomo Antonio Domenico Michele Secondo Maria Puccini ya da kısaca Giacomo Puccini (d. 22 Aralık 1858 Lucca, Toskana, Toskana Büyük Dükalığı - ö. 29 Kasım 1924 Brüksel, Belçika) İtalyan besteci. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki en büyük besteciler arasında yer almaktadır.

Giacomo, 22 Aralık 1858'de yedi çocuklu bir ailenin ilk erkek evlatı olarak Lucca'da dünyaya gelmiştir. Babasını, beş yaşındayken kaybetmiş ve eğitim için dayısı Fortunato Magi'nin yanına gönderilmiştir. Fortunato onu hem yetenekli hem de disiplinsiz bir öğrenci olarak görmüştür. Müzik geçmişi olan bir aileye mensup olması, Giacomo'nun da ataları gibi müzik eğitimi almasının başlıca nedenidir. Giacomo müzik eğitimi sayesinde önce kilisede org çalmaya başlamıştır. Operaya olan ilgisi, konservatuvar hocası Angeloni'nin teşviğiyle, Verdi'nin Aida operasının Pisa şehrinde 1876'daki bir gösteriminde başlar. 1880'den 1883'e kadar Milano konservatuvarında eğitim görür, Amilcare Ponchielli ve Antonio Bazzini'nin öğrencileri arasında yer alır. 1882'de, Sonzogno müzikevinin açtığı tek perdelik opera lirik yarışmasına katılır. Le Villi isimli bu ilk opera yarışmayı kazanamasa da, Ponchielli ve Fontana'nın yardımıyla Verme tiyatrosunda 1884'te sahnelenir. Bu sayede yayıncı Ricordi'nin dikkatini çeken Puccini'ye ikinci bir opera siparişi gelir. Bu dönemde, Puccini Elvira ile tanışır ve evlenirler. Bu evlilikten Tonio isimli oğlu dünyaya gelir. (Devamı...)


7 Ekim
Orion Bulutsusu (Avcı Bulutsusu) Orion kuşağının güneyine düşen bulutsu. En parlak bulutsulardan olan Orion yaklaşık 15 ışık yılı çapındadır ve gece çıplak gözle görülebilir. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion yaklaşık 1.500 ışık yılı uzaktadır. Messier 42, M42 veya NGC 1976 olarak da anıldığı olur.

Bulutsunun ışığı, iç bölgesinde yeni doğmakta olan ışıması güçlü yıldızlarla aydınlatılmasından kaynaklanmaktadır. Bulut ilk kez 1610'da Nicolas-Claude Fabri de Peiresc belgelendirmiştir. Herhangi bir teleskop veya dürbünle bu bulutsudan gelen olağanüstü ışığı kolayca farkedebilirsiniz. Devasa bir hidrojen bulutunun merkez bölgesinde oluşmuş yıldızlarca ısıtılması ve aydınlatılması ile görünür hale gelen bulutsunun 30 ışık yılı genişlikte olduğu, bazı yıldızların 2 milyon yıldan daha genç olduğu hesaplanmaktadır. Spitzer Kızılötesi Uzay Teleskopu'nun keskin gözleri, Orion Bulutsusu’nda çevrelerinde gaz ve toz diskleriyle oluşum aşamasında 2300 yıldız belirledi. Bu gaz ve toz disklerinin her biri, uygun koşullarda birer güneş sistemi oluşturmaya aday. Çıplak gözle bakıldığında Orion (Avcı) takımyıldızında Avcının kılıcı üzerinde bulanık bir nokta gibi görünen bulutsu, aslında görece yeni doğmuş ya da doğmakta olan binlerce yıldızı barındıran bir kuluçkalık. Bulutsu içindeki toz ya da çevrelerindeki toz disklerince gizlendikleri için optik teleskoplarla görülemeyen bu yıldızlar, yıldızlarından aldıkları ısıyı yeniden yayan toz sayesinde Spitzer'e yakalanıyorlar. Spitzer'le yapılan gözlemler Bulutsu içindeki yıldızların %60-70'inin toz disklerine sahip olduğunu ortaya koydu. Bir başka bulguysa, bulutsudaki yıldızların %60'ının, her biri yüzlerce birey içeren "yıldız kentlerinde" ya da kümelerde bir arada bulunmaları. (Devamı...)


George Eliot (22 Kasım 1819, Nuneaton - 22 Aralık 1880, Londra), ya da gerçek adıyla Mary Anne ya da Marian Evans, Victoria döneminde faal olan İngiliz yazar.

George Eliot yaşamının ilk 21 yılını İngiltere'nin Warwickshire yöresinde bir çiftlikte geçirdi. Bu yıllar insanları ve çevreyi yakından tanımasına yardımcı oldu. Annesinin ölümünden sonra büyük bir malikânenin kâhyası olan babasına bakmak zorunda kaldığı için okuldan ayrıldı. Din, ahlak ve siyaset konusunda katı bir tutumu olmayan, özgür düşünceli bir çevreye katılması yeni düşünceler edinmesine yol açtı. Babasının 1849'da ölümünün üzerine önce İsviçre'ye gitti, daha sonra Londra'da yerleşerek Westminster Review dergisinde çalışmaya başladı. Aydın bir kadın olan George Eliot, o dönemin önde gelen düşünür ve yazarlarıyla dost oldu. Bunlar arasında çok yönlü bir insan olan gazeteci George Henry Lewes'le olan dostluğu yaşamına ayrı bir anlam kattı. Lewes onu roman yazmaya özendirdi ve ilişkileri Lewes ölünceye kadar yaklaşık 25 yıl uyum ve mutluluk içinde sürdü. Edebiyat yaşamına eleştirmen ve çevirmen olarak başlayan George Eliot'un yayımlanan ilk öyküleri Scenes of Clerical Life'dır (1852; "Din Adamının Yaşamından Sahneler") 1859'da yayımlanan ilk romanı Adam Bede'de gözlenen, günlük yaşamı gerçekçi ayrıntılarla yansıtma yeteneği bundan sonraki yapıtlarının da başlıca özelliği oldu. 1860'ta Kıyıdaki Değirmen (The Mill on the Floss), bundan bir yıl sonra da tarihsel bir roman olan Romole yayımlandı. Bunları Silas Marner (1861), Felix Holt the Radical ("Radikal Felix Holt") ve bir başyapıt olan Middlemarch (1871-72) izledi. Bu roman birkaç konunun iç içe geçtiği , toprak sahiplerinden köylülere, meyhanecilerden işçilere kadar kişilerinin büyük bir gerçeklikle betimlendiği ve çağdaş düşüncelerin yer aldığı güçlü bir yapıttır. George Eliot yazmaktaki amacının "tozlu sokaklardan ve tarlalardan gelen etten kemikten insanların" yaşamlarının yansıtmak olduğunu söylemiştir. Lewes 1878'de öldükten sonra John Walter Cross'la evlenen George Eliot, bundan kısa bir süre sonra hastalanarak öldü. Gerçekçi bir yazar olan George Eliot çağdaş romanın en belirleyici özeliklerinden olan psikolojik çözümlemenin öncüsüdür. (Devamı...)


8 Ekim
Alpamayo Peru'nun, Cordillera Blanca dağ sırasında, 5.947 m yüksekliğinde, Dünya'nın en güzel dağlarında biri olarak kabul edilir.

Uzak ve zor geçit veren konumu sebebiyle bu çoğu zaman buz ve kardan yamuk şeklini andıran dağ, Avrupa'daki dağcılar tarafından geç tanındı. Üç başarısız Avrupa kaynaklı bilimsel gezi sonrasında (Avusturya 1936, İsviçre 1948, Fransa-Belçika 1951) nihayet 19 Haziran 1957'de ilk tırmanış başarılmıştır. Alman tırmanıcılar Günther Hauser, Bernhard Huhn, Frieder Knauss ve Horst Wiedmann güney sırtı üzerinden zirveye ulaşmışlardır. En kolay tırmanma yolu ise 1975 yılında güneybatı duvarından açılan Ferrari-Rotası'dır. Bu rota ismini , buradan ilk giden Casimiro Ferrari 'den alır. Ferrari 1975 yılında, D.Borgonovo, P. Castelnovo, Pino Negri, Sandro Liati ve Angelo Zoia ile beraber dağa karşı bu zaferi kazanabilmiştir. Devamı...


Hülagû Han (d. 1217 - ö. 8 Şubat 1265), İlhanlılar'ın kurucusudur. Cengiz Han'ın torunu, ve diğer Cengizli Büyük Han'larından Mengü Han ve Kubilay Han'ın da kardeşidir.

Hülagü, 1255 yılında ağabeyi Mengü Han tarafından Orta Doğu'da henüz ele geçirilmemiş toprakların fethini tamamlamak üzere görevlendirildi. Görevleri, güneydoğu İran halklarından olan Lurları hakimiyet altına almak, Haşhaşi tarikatını ortadan kaldırmak, Abbasi Halifeliği'ni yıkmak, Eyyubi ve Suriye topraklarının istilası ve son olarak da Mısır'daki Memlük Devleti'ni yıkmaktı. Mengü Han, Hülagü'ye teslim olanlara iyi davranmasını, karşı koyanları ise tamamen ortadan kaldırmasını emretti. Annesi Sorgotani Beki ve karısı Dokuz Hatun dinine bağlı birer Nasturi Hıristiyandı. Tıpkı yakın arkadaşı ve komutanı olan Ketboğa gibi. Moğol İmparatorluğu'nun dinlere karşı alışılmış hoşgürüsüne karşın Hülagü'nün Müslüman lara olan düşmanlığında bu üçünün etkisi olduğu düşünülüyor. Bir başka görüş de Emeviler ve bazı Abbasi halifelerinin Türk ve Moğol halklara karşı kötü muamele etmesinin Hülagü Han üzerinde intikam hissi uyandırmasının müslümanlara düşman olmasına etkisi olduğudur. Mengü Han'ın emriyle her on Moğol erkeğinden ikisi, emrindeki orduya alınan Hülagü, belki de o zamana kadarki en büyük Moğol ordusunun başında sefere çıktı. Luristan Atabeyliği kolayca ele geçirildi. Haşhaşilerden alınması imkânsız Alamut Kalesini normal koşullarda asla ele geçiremeyince Hülagü, orduda bulunan Hitaylı Mühendislerin katkısıyla kalenin altı tüneller açılarak oyulmuş ve petrol ile doldurularak kalenin bulunduğu tepe, o zamana kadar görülmemiş gerçek bir bombaya dönüştürülmüştür. Bu sayede Moğolların normal koşullar altında ele geçirmeyi rüyalarında bile göremeyecekleri bu kale, tüneller ateşlenerek patlatılmak suretiyle imha edilip ele geçirmiştir. Bu, o tarihe kadar asla kimsenin aklına bile getiremediği bir yöntemdi. Bu tarihe kadar da pek çok ordu bu kaleyi çok dik ve yalçın kayalar üzerinde kurulduğundan, ayrıca çok müthiş ve sert savunulduğundan ele geçirememişti. Daha sonra Bağdat'a yönelen Moğol ordusu, Halifeye yapılan teslim ol çağrısına olumsuz cevap verilmesini, Büyük Han'ın da emrine uygun olarak istila bahanesi olarak kullandı. Devamı...


9 Ekim
Boz fok (Halichoerus grypus), fokgiller (Phocidae) familyasının Halichoerus cinsine mensub, Kuzey Atlantik Okyanusu kıyılarında yayılmış bir fok türü.

Bayağı foktan (Phoca vitulina) çok daha cüsseli yapısıyla ayrılır. Bunun dışında, bayağı fokların kafaları yuvarlağımsıyken, boz foklarda baş daha sivri olarak devam eder. Erkeklerde koyu gri zemin üzerinde açık renk lekeler bulunurken, buna karşın dişiler gümüş gri zemin üzerinde koyu lekelere sahiptirler. Yavrular beyaz embriyo kürkle dünyaya gelir, 5 hafta sonra bunun yerini normal post alır. 230 cm boyu ve 220 kg ağırlığıyla erkek bir gri fok, bayağı fokdan belirgin olarak daha büyüktür. Ancak dişi bir boz foktan da (180 cm, 150 kg) epeyce büyüktür. Bundan başka erkekler dişilerden daha büyük bir buruna sahiptirler. Cinsiyetler arası yapı farklılığı, sadece çok az fokta bu kadar göze çarpar.ve hem sudu hem karada yaşar. Boz foklar birbirnden ayrılmış üç popülasyonda ortaya çıkarlar. (Devamı...)


Ho Chi Minh (Türkçe söylenişi: Ho Şi Minh; 19 Mayıs 1890 - 2 Eylül 1969), Vietnam bağımsızlık hareketinin önderi ve Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin ilk başkanı.

Ho Chi Minh, Vietnamca da "Işığa Kavuşturan" anlamına gelir ve halkı tarafından sevgiyle "Ho Amca" olarak anılır. Vietnam'da, o dönemde Fransız Çinhindi'nin egemenliği altındaki Nghe An'da doğan Ho Chi Minh'in asıl adı Nguyan That Thanh'dı. Öğrencilik yıllarında ülkesindeki Fransız yönetimine karşı yürütülen eylemlere katıldı. Ülkesinden ayrılarak iki yıl boyunca bir şilepte çalıştı; Akdeniz ve Afrika limanla­rında dolaştı. Fransız sömürge yönetimi altın­daki ülkeleri yakından tanıdı. Daha sonra gittiği Fransa'da sosyalist dünya görüşünü benimsedi. 1920'de Fransız Komünist Partisi'nin kurucuları arasında yer alan Ho Chi Minh, yazdığı yazılarla çevresindeki Vietnam­lı gençleri bilinçlendirerek onları ülkelerinin bağımsızlık mücadelesi için eğitti. 1925'te Çin'de, Kanton'da yaşayan siyasal sürgünleri örgütleyerek Vietnam Devrimci Gençlik Birliği'ni kurdu. 1930'da Ho Chi Minh'in öncülü­ğünde kurulan Çinhindi Komünist Partisi, yoksul köylülere toprak dağıtmayı ve yabancı işletmeleri kamulaştırmayı amaçlayan bir programı benimsedi. Ho Chi Minh'in eylemle­rinden tedirgin olan Fransız yönetimi, yoklu­ğunda ona ölüm cezası verdi. II. Dünya Savaşı sırasında, 1940'ta Japon birlikleri Çinhindi'ne girdi. Ho Chi Minh 1941'de, 30 yıllık bir ayrılıktan sonra gizlice ülkesine döndü. Fransız sömürgecilerine ve Japon işgalcilerine karşı halkın çeşitli kesim­lerini harekete geçirecek bir gerilla savaşı için hazırlığa başladı. Gizlilik koşullarında sürekli ad değiştirmesi gerekiyordu, son olarak ay­dınlatan anlamına gelen Ho Chi Minh adını aldı. Bu arada gerilla savaşı üzerine kitaplar yazdı. II. Dünya Savaşı'nda Japonlar'a karşı mücadelede destek bulmak amacıyla Çin'e gitti; ama Çan Kay-Şek onu tutuklattı. 18 ay süreyle çok ağır koşullarda yaşamak zorun­da bırakıldı. Carnet de prison ("Hapishane Defteri") adlı şiir kitabını da bu dönemde yazdı. (Devamı...)


10 Ekim
Yellowstone Millî Parkı (Yellowstone National Park), ABD'nin Idaho, Montana ve Wyoming eyaletlerinde yer alan ulusal parkı. 1 Mart 1872'de Devlet Başkanı Ulysses S. Grant'ın imzasıyla ABD'nin ve dünyanın ilk ulusal parkı olmuştur.

Dünyanın ilk ve en eski ulusal parkı olma özelliğini taşımaktadır. Yellowstone Ulusal Parkı'nın büyüklüğü yaklaşık olarak 8987 km²'dir. Amerika'nın Idaho, Wyoming ve Montana eyaletlerinin kesiştiği yerde bulunur. Büyük bir kısmı (%96) Wyoming'de olmakla birlikte %3'ü Montana ve %1 i ldaho eyaletine kadar uzanmaktadır. Özellikle içinde bulunan çok büyük gayzerleri ile tanınır. Dünyadaki sıcak su kaynaklarının yarısı burada bulunur ve sayıları 10000'i aşmaktadır. Yellowstone da 300 den fazla gayzer, 290 dan fazla da irili ufaklı şelale bulunmaktadır. 2010 yılında 3.7 milyon ziyaretçi sayısıyla 2009 yılının 3.2 milyon olan ziyaretçi sayısını aşarak rekor kırmıştır. (Devamı...)


Guglielmo Marconi ya da tam adıyla Guglielmo Marconi Birinci Marconi Markizi (İtalyanca: [ɡuʎˈʎɛːlmomarˈkoːni]; 25 Nisan 1874, Bologna, İtalya- 20 Temmuz 1937), İtalyan mucit ve elektrik mühendisi; uzun mesafeli radyo iletişimi, Marconi yasası, telsiz telgraf sistemi üzerine yaptığı çalışmalarıyla ünlüdür. Marconi, radyonun mucidi olarak bilinir ve kablosuz telgrafın gelişimine katkılarından ötürü Karl Ferdinand Braun ile 1909 Nobel Fizik Ödülü'nü paylaşmıştır. Girişimci, iş adamı ve daha sonra Marconi Şirketi adını alan ve 1897 yılında İngiltere’de kurulan "The Wireless Telegraph&SignalCompany"nin kurucusu olan Marconi, kendinden önce gelen fizikçi ve araştırmacıların çalışmalarını kullanarak ve değişiklikler yaparak radyonun ticari bir başarı kazanmasını sağlamıştır. 1929 yılında İtalya kralı Markoni’ye Markiz unvanıyla asalet bahşetmiştir. Marconi 25 Nisan 1874 yılında Bologna'da Guglielmo Giovanni Maria Marconi ismiyle, İtalyan bir aristokrat ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Giuseppe Marconi, Porretta Terme’de toprak sahibi İtalyan bir aristokrattır. Annesi ise İrlanda-İskoç kökenli Annie Jameson’dır. Annesi İrlanda'daki, County Wexford'da bulunan Daphne Kalesi’nin sahibi Andrew Jameson’un kızıdır. Annesinin Dedesi John Jameson viski üreticisi olan Jameson & Sons şirketinin kurucusudur. Marconi iki ve altı yaşları arasında, abisi Alfonso ile birlikte İngiltere'de, Bedford kasabasında yaşamıştır. (Devamı...)

11 Ekim
Girdap gökadası (ayrıca Messier 51a, M51a, veya NGC 5194 olarak da bilinir) yaklaşık 23 milyon ışık yılı uzaklıkta Av Köpekleri takımyıldızı bölgesinde bulunan etkileşen büyük plan sarmal gökada.

Gökyüzünün en ünlü sarmal gökadalarından biridir. Bu gökada ve ona eşlik eden (NGC 5195) amatör gözlemciler tarafından kolayca gözlemlenebilir, hatta iki gökada da iyi bir dürbünle gözlenebilir. Girdap Gökadası; özellikle sarmal kollar ve etkileşen gökadaların, yapılarının daha iyi anlaşılabilmesi için çalışan profesyonel gökbilimciler için, oldukça popülerdir. Girdap gökadası, Lord Rosse tarafından 1845 yılında keşfedilmiştir. Etkileşen gökada NGC 5195, 1781 yılında Pierre Méchain tarafından keşfedilmiştir. 1845 yılında Girdap Gökadası'nı ilk defa sarmal gökada olarak tanımlayan, İrlanda'da Birr şatosunda inşa ettiği 72 inç'lik teleskobuyla Lord Rosse olmuştur. Gökada çifti için M51 tanımlaması yapılabilir ancak bireysel olarak tanımlanmak istenirse (NGC 5194) için M51A, (NGC 5195) için M51B kullanılır. 2005 yılında görünür parlaklığı 14 olan (SN 2005cs) süpernovası gözlemlenmiştir. On yıl öncesine kadar NGC 5195'in gerçekten eşlik eden bir gökada mı yoksa uzaktan geçen bir gökada mı olduğu kesinlik kazanmamıştı. Radyo gökbilimi ile elde edilen M51 Radyo fotoğrafları, kesin bir etkileşim gerçeğini göstermiştir. (Devamı...)


Julius Fučík (23 Şubat 1903, Prag - 8 Eylül 1943, Berlin), Çek gazeteci.

Fučík öğrencilik yıllarında siyasal çalışmalara katıldı, yazılar yazmaya başladı. Bir yandan Trovba, Rude Pravo ve Halo Noving gibi komünist gazetelerde makaleler yayımlarken bir yandan da yeraltı çalışmalarını sürdürdü. 1930'da gizlice Sovyetler Birliği'ne gitti. 1934'teki ikinci gidişinde bu ülkede iki yıl kaldı, Orta Asya'yı dolaştı. Çekoslovakya'nın Almanlar tarafından işgal edilmesi üzerine Komünist Yeraltı Hareketi'nin önderlerinden biri olarak illegal yayınlar çıkardı ve yönetti. 1942'de tutuklandı, on sekiz ay süren tutukluluğunun ardından Berlin'de katledildi. Fučík, tutukevinde kaldığı süre içinde yazdığı ve yaşamının bu son dönemine ait izlenimlerini içeren "Reportaz psana na opratçe" (Darağacından Notlar) adlı kitabı Çek bir gardiyan yardımıyla parça parça dışarıya kaçırılmış ve Fučík'in ölümünden iki yıl sonra karısı tarafından bastırılmıştır. (Devamı...)


12 Ekim
Salmonella enterica çubuk şekilli, kamçılı, Gram-negatif bir bakteridir ve Salmonella cinsinin bir üyesidir.

S. enterica'nın olağanüstü çok sayıda serovarları veya suşları mevcuttur. 2000'den fazlası betimlenmiştir. Salmonella enterica Serovar Typhi (tarihsel olarak S. typhi adıyla tür seviyesine yükseltilmiştir) tifonun hastalık etmenidir. Typhimurium gibi diğer serovarları (S. typhimurium olarak da bilinir) salmonellozis olarak bilinen bir insan gastroenterit tipine neden olabilir. Typhi and Typhimurium LT2 serovarlarının genom dizinleri belirlenmiştir. Ayrıca, Typhimurium LT2'nin proteomunun farklı çevresel şartlardaki değişiminin analizi de yapılmıştır. Salmonella typhi (evvelden Salmonella choleraesuis olarak bilinen) Salmonella enterica'nın bir serovarıdır ve tifonun nedenidir. Organizma dışkı yoluyla (fekal-oral yolla) iletilir — İnsanlarda dışkı yoluyla atılır ve kirli su, gıda veya dokunma yoluyla bulaşır. Salmonella typhi üç ana antijenik faktöre sahiptir: O, veya somatik antijen; Vi, veya kapsül antijeni; ve H, veya kamçı (flagella) antijeni. Çoğu salmonellozis vakası S. enterica tarafından enfekte olmuş gıdalardan kanaklanır. Büyükbaş ve kümes hayvanları sıkça bu bakteri tarafından enfekte olurlar, ama ev kedileri ve evcil hamsterlerin de insan enfeksiyonlarının kaynağı olduğu gösterilmiştir. Elektrikli süpürge torbalarının incelenmesinde ev ortamının da bakteri için bir rezervuar olabileceğini görülmüştür; ancak bunun olasılığı ev halkından birinin bir enfeksiyon kaynağıyla teması halinde söz konusudur, örneğin birisi hayvancılıkla uğraşıyorsa veya veterinerlikte çalışıyorsa. (Devamı...)


Sir Edward Elgar (d. 2 Haziran 1857, Broadheath, Birleşik Krallık - ö. 23 Şubat, 1934, Worcester, Birleşik Krallık) Britanyali geç romantik stili müzik bestecisi ve orkestra şefi.

Edward Elgar'ın hazırladığı eserlerin çoğu Britanya ve uluslararası klasik batı müziği konserleri repretuvarına girmiştir. Orkestra için bestelediği ilk önemli eseri olan "Enigma Varyasyonları" çok büyük sükse kazanmıştır. Sonra oratoryolar, oda müziği eserleri, senfoniler, enstrumental konçertolar, keman ve viyolonsel için konçertolar, birkaç koro eseri (bunlar arasında popüler "Gerontius'un Rüyası" vardır) ve şarkılar da bestelemiştir. Bestelediği müzik arasında "Pomp ve Circumstance" marşları bulunmakta ve bu marşlardan ilki olan "Land of Hope and Glory" Ingıltere'nin ikinci gayriresmî millî marşı şeklini almıştır ve İngiltre'de önemli konserlerde (örneğin yıllık BBC Prom konserlerinden sonuncusunda) seyircinin yüksek sesle şarkısını söyleyerek orkestraya katılması bir gelenek haline gelmiştir. Diğer ülkelerde aynı müzik marşları düğün ve nikâhlarda çalınmaktadır. 1924'te ulusal bir şeref ve ödül olarak "Britanya Kraliyet Müzik Ustası (King's Master of Musick)" unvanı verilmiştir. Elgar çok kere tipik bir İngiliz bestecisi olduğu kabul edilmekle beraber, müziğine etki yapanlar İngiliz değil kıtasal Avrupa'dandılar. Hayatı boyunca Elgar kendini, sadece müziksel açıdan değil sosyal açıdan da, İngiliz cemiyetine bir yabancı gibi hissetmiştir. Britanya müzik çevrelerinde egemen olanlar akademik olarak yetişmişler ve akademik çalışmalar yapan müzisiyenlerken Elgar müzisiyen olarak kendi kendini yetiştirmişti. Britanya hristiyanlığı başta Anglikan Protestan olduğu için Elgar'ın Katolik mezhebinde olması bazı yüksek çeverelde şüpheler yaratmaktaydı. Britanya'da Krailçe Viktoriya döneminde ve Kral Edward döneminde sınıf farkları çok büyüktü ve yukarı sınıflara alt sınıflarai gayet küçümsemekteydiler; Elgar kariyerinde çok başarı kazanıp iyi tanındığı dönemlerde bile aslının alt sınıftan olduğu için yüksek sınıflardan kişilerin kendini küçümsemelerinie karşı çok hassastı. Buna rağmen çok yüksek rütbeli bir İngiliz ordu subayının kızı ile evlenmişti. Karısı ona hem müzik kariyeri ve hem de cemiyette sosyal gelişmesinde ilham sağlamıştır. (Devamı...)


13 Ekim
Fotoğraf (Eski Yunanca Yunancaφῶς (fos), Yunancaφωτός (fotos)), “ışık (gök cisimlerinin)“, “aydınlık“ ve Yunancaγράφειν (grafein), “çizmek“, “kazımak“, “resim yapmak“, "yazmak" kelimeleri birleştirilerek türetilmiş bir isimdir. Kelime anlamı, ışık yardımı ile iz bırakmaktır. Fotoğraf, cisimlerden yansıyan elektromanyetik radyasyonun toplanıp odaklanmasıyla oluşturulur. En yaygın rastlanan fotoğraflar insan gözünün görebileceği kalıcı görüntüler meydana getirin dalga boylarıyla olan fotoğraflardır.

Fotoğrafta en önemli unsur ışıktır. Işık üzerine vurduğu nesneleri görülebilir kıldığı gibi, fotoğraf oluşumunu da sağlar. Bu yüzden fotoğrafı çekecek makinedeki objektif de önem arzetmektedir. Objektifin diyafram değeri ne kadar küçükse içeriye giren ışık miktarı da o kadar çok olacağından fotoğraf çekiminde daha yüksek enstantaneler kullanılabilinecektir. Diyafram'ın 1, olması objektife gelen ışığın tamamının sensöre düşmesidir. Kaliteli ve pahalı lenslerin diyafram değerleri genel olarak 2,8 ve daha düşüktür. Fotoğrafın çekilebilmesi için ışık şarttır. Işık herhangi bir kaynaktan cisime gelir. Cisimden yansıyan ışık bir algılayıcıya yani göze ya da filme ya da sensore geldiği zaman görünür olur ve renkleri konusunda bilgi verir. Cisimlerin renkleri üzerine gelen ışığın ışık ısısı ve ne kadarını absorbe edip ne kadarını hangi dalga boyunda yansıttığına göre algılanır. Örneğin beyaz duvar sarı ışık ile aydınlatıldığında sarı, mavi ışık ile aydınlatıldığında ise mavi renk olarak görünür. Ancak kırmızı renkli cisim yeşil ışık ile aydınlatıldığında siyah gözükebilir. Objektifler ilk kamera sayılan camera obscuradan bu yana gelişme göstererek optik kusurları neredeyse tamamen giderilmiş hale gelmişlerdir. Geniş açı , normal odaklı ve tele objektif olarak kabaca 3 gruba toplanabilir. Aynı zamanda sabit odaklı ve değiştirilebilir odaklı(zoom) objektifler olarak iki ayrı grupta da toplanabilir. (Devamı...)


Romulus ve Remus Roma Mitolojisine göre MÖ 753'de Roma şehrinin kurucularıdır. Efsaneye göre Savaş Tanrısı Mars ile Rhea Silvia'nın ikizleridir. Ataları ise Truva'dan kaçan Afrodit'in oğlu Prens Aeneas'tır. Aeneas, Hektor'un kuzenidir.

Romulus, Roma şehri'ni beraber kurduğu kardeşi Remus'u öldürerek tahtın tek sahibi olmuştur. Remus, Romulus ile dalga geçtiği için Romulus'un Remus'u öldürdüğü sanılır. Gerçekte yaşayıp, yaşamadığı bilinmeyen Romulus'un tarihsel bir kişi olduğu şüphelidir.

İtalyan mitolojisine Etrüskler (Tuskiler) aracılığıyla geçmiş olan bir söylencedir. Türklerin mağarada kurt tarafından beslenen çocuk motifi ile birebir aynıdır. Romus ve Romulus iki (veya ikiz) kardeştirler ve Roma şehrini kurmuşlardır. Bir ırmağa bırakılırlar ve dişi bir kurt onları sudan çıkararak bir mağarada emzirir. Daha sonra çiftçi bir aile tarafından bulunarak evlat edinilirler. Roma şehrini kurmak için de kurt tarafından emzirildikleri yeri seçerler. Bu yerin etrafını çevirirken tartışmaya başlar ve kavga ederler bunun üzerine Romulus kardeşi Romus’u öldürür. Böylece kurduğu kent devletinin ilk hakanı kendisi olur. Kardeşleri besleyen Lupa kara renkli olarak betimlenir. (Devamı...)


14 Ekim
Işınlılar ya da Radiolaria; ameböid hareket eden Protozoa altaleminin bir sınıfı ya da Protista aleminin bir şubesidir.

Genellikle küre şeklinde, her tarafa uzanmış ince yalancıayakları olan, daha çok sıcak denizlerde bulunan silisten oluşmuş kabukları bulunan planktonik canlılardır. Hepsi denizlerde yaşayan, heterotrof canlılardır. En büyük özellikleri; vücutlarını iki bölgeye ayıran bir iç kapsülün bulunmasıdır. İç tarafta kalan kısım, endoplasma, dış kısım ise; ektoplasma olarak adlandırılır. Işınlıların çoğunda silisyum dioksitten yapılmış iskelet bulunur. Başlıca iskelet elemanları; iğneler, dikenler ve uçları dallı ya da çatallı çubuklar ve değişik şekillerde delinmiş kürelerdir. Bunlar, kapsülün hem iç, hem dış kısmında bulunabilirler ve değişik kombinasyonlarla çok ilginç görüntüler oluştururlar. Bazılarında çan, vazo, kafes gibi şekiller alıp, simetrili görünmelerine sebep olurlar. Kabukları jeolojik devirlerde kalın katmanları oluşturmuştur. Yalancıayaklar çoğunlukla filopot tipinde, her yöne doğru ışınsal uzanmışlardır. Işınlıların vurgan kofulları bulunmaz. Başlıca besinlerini kamçılılar, diyatomlar, ve küçük kopepotlar oluşturur. Çoğalmaları; ikiye bölünme ve çoğa bölünme şeklindedir. (Devamı...)


Juan Antonio Samaranch (d. 17 Temmuz 1920 - ö. 21 Nisan 2010) 1980-2001 yılları arasında Uluslararası Olimpiyat Komitesi başkanlığı yapmış olan İspanyol spor adamı.

Samaranch 15 Temmuz-18 Temmuz 1980 tarihleri arasında yapılan 83. IOC toplantısında başkan seçildi. Döneminde Olimpiyat Oyunları büyük TV ve sponsorluk anlaşmaları ile finansal açıdan kuvvetli hale geldi. 2001'deki seçimde tekrar aday olmadı ve yerini Jacques Rogge'a bıraktı. Samaranch Pierre de Coubertin'in (29 yıl) ardından en uzun süre IOC başkanlığı yapmış ikinci kişidir. Yıllardır hasta olan Samaranch, 21 Nisan 2010'da kalp ve solunum sistemi yetmezliği nedeniyle Barcelona'daki Hospital Quirón'da öldü. (Devamı...)


15 Ekim
Sarı şeker kuşu (Coereba flaveola), Coerebidae familyasının Coereba cinsine ait tek tür.

Ortalama 11 cm uzunluğa ulaşan çok küçük bir kuştur. İnce, eğilen bir gagası, çiçeklerden nektarı almaya adaptasyon sağlamıştır. Bazen, kenardan çiçekleri deler, bitki tozlaşmadan nektarı alır. Bir sinek kuşu gibi havada duramaz ve beslenirken her zaman tüner. Hem de, meyve ve böcekleri yerler. Çoğunlukla, bahçeleri ziyaret ederler ve çok evcil olabilirler. Üst parçalar, başta siyah bir taçla koyu gridir, ve sarı alt parçaları ve sağrısı vardır. Bananaquit'in, çıkık beyaz bir göz çizgisi vardır. Erkek ve dişi benzerdir. Yan bir giriş deliğiyle küresel yuvalar inşa eder, üç yumurta koyar. Lakabı şeker kuşudur, tanecikli şekerle depolanan kaseler veya kuş beslenmesine yakınlığından gelir, ABD Virgin Adaları'nda bu kuşları çekmenin ortak bir metoduda budur. (Devamı...)


José de San Martín (d. 25 Şubat 1778 Yapeyú, Arjantin - ö. 17 Ağustos 1850 Boulogne-sur-Mer, Fransa), Güney Amerikalı devrimcidir.

San Martín İspanyol bir anne-babanın oğlu olarak Yapeyú'da Río de la Plata Valiliği^'de, bugünkü Arjantin'de doğdu. Ancak İspanya'da büyüdü ve İspanyol ordusunda 20 yıl hizmet ederek subay olarak kariyer yaptı. San Martin bu zaman zarfında, Güney Amerika İspanyol kolonilerinin bağımsızlık çabaları için giderek daha fazla taraf oldu. 1812 yılında Arjantine döndü ve bağaımsızlık savaşı için bir devrimci ordu oluşturdu. 1817 yılıda San Martin Andlar'da bir isyankar grubu idare eder, İspanyolları Şili'de Chacabuco Muharebesi'nde mağlup eder ve Şili'nin başkenti [Santiago, Şili]]'yi işgal eder. 1818'de Maipú'da İspanyollara karşı elde ettiği son bir galibiyetten sonra San Martin Şili'de milli bir hükümet kurar ama yine de Şilili General Bernardo O’Higgins lehine başkanlıktan feregat eder. 1820 yılında Peru'nun kurtuluşu için İspanyol egemenliğine karşı bir operasyon düzenler. İspanyolları Aralık 1820'de Pisco'da yenerek Lima'yı işgal eder. 28 Temmuz 1821'de Peru'nun bağımsızlığını ilan ederek ülkenin Protektor'ü olarak tanımlanır. İspanyolların Peru'daki ilerleyen direnişi onun, Venezuelalı general ve devrimci Simón Bolívar'dan askeri destek istemesine neden olur. Her iki devrimci hükümet politikası konusunda uzlaşı içinde değildirler. San Martin monarşi yürütürken, Bolivar cumhuriyet yanlısıdır. 26 ve 27 Temmuz 1822 tarihlerinde bağımsızlık savaşlarının iki lideri farklılıkları ortadan kaldırmak için Guayaquil'de başarısızlıkla sonuçlanan bir buluşma gerçekleştirirler. San Martín Bolivar'ın lehine geri çekilir. San Martin'in geri çekilmesinin, bağımsızlığa Bolivar'ın yolu ile daha hizmet edileceği umuduyla, kendi isteği ile mi gerçekleştirdiği yoksa Bolivar'ın bu adımı Peru'ya yardım şartı ile mi attırdığı, bugüne kadar açıklığa kavuşmamıştır. (Devamı...)


16 Ekim
Fermuar (Fransızca: 'fermoir', kilit, kopça'dan), iki kumaş türü yakanın geçici olarak birleştirilmesine yarayan bağlantı türü.

1891 yılında Whitcomb Judson adlı Amerikalı mucit tarafından icat edildi. 1913 yılında Gideon Sundback tarafından geliştirilerek bugünkü modern fermuar icat edildi. 1918 yılına kadar yalnızca kovboy çizmelerinde kullanıldı. Elbise, valiz, çanta, çadır, uyku tulumu gibi tekstil ürünlerinde sıkça kullanılır. Yerine düğme, çıtçıt, bağcık, cırt-cırt da kullanılabilir. Günümüzde metal ya da plastikten oldukça ucuza imal edilebilmesine rağmen, tek bir dişin bozulmasıyla ürün fonksiyon dışı kalabilir. Çünkü bir diş kırılınca diğerleri de kullanılamaz hale gelir. Fermuar kullanılarak bitiştirilecek iki yaka, genelde sayıları 10 ile 100 arasında değişen ve birbiri içine geçebilen özel dişler içeren kumaş bantla donatılır. Fermuar, iki yaka arasında gidip gelebilen ve elle kontrol edilen özel bir sürgü sayesinde açılır ya da kapanır. Sürgünun içinde yer alan Y-şeklindeki kanal, dişleri sıkıştırarak birleştirir ya da ayırır. (Devamı...)


Nicolaus Copernicus (Lehçe: Mikolaj Kopernik; Almanca: Nikolaus Kopernikus; Türkçe: Nikolas Kopernik; 19 Şubat 1473 - 24 Mayıs 1543), rönesans matematikçisi ve Dünya yerine Güneş'in merkezde bulunduğu Güneş merkezli evren modelini formülleştiren astronom.

1543 yılında ölümünden kısa bir süre önce yayımlanan kitabı De revolutionibus orbium coelestium (Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine) bilim tarihinde önemli bir olay olarak kabul edilmektedir. Bu kitap Kopernik Devrimini başlatmıştır ve bilimsel devrime önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Kopernik, 1466 yılından beri Polonya Krallığı'nda bir bölge olan Royal Prussia'da doğmuş ve ölmüştür. Kopernik’in kilise hukuku üzerine doktorası vardı ve aynı zamanda diplomasız olarak bir doktor, polyglot (çok dil bilen insan), klasik âlim, vali, diplomat ve ekonomide günümüze kadar temel bir kavram olan Miktar Teorisi’ni yazıya döken ve Gresham Yasasının bir versiyonunu Gresham’dan önce 1519 yılında formülleştiren bir ekonomistti. Nikolas Kopernik, 19 Şubat 1473'te bir Prusya şehri olan Thorn'da doğdu. Babası Krakovlu bir tüccar, annesi de varlıklı bir ailenin kızıydı. Nikolas dört çocuklu bir ailenin en küçüğü idi. Kardeşi Andreas (Andrew) Frauenburg’da Augustinyan rahipti. Kız kardeşi Barbara Benedikt'in rahibesiydi ve son yıllarında Kulm’daki manastırın baş rahibesi oldu. 1517 yılından sonra öldü. Diğer kız kardeşi Katharina ise hem iş adamı hem de Thorn valisi olan Barthel Gertner ile evliydi. Barthel erken yaşlarda ölünce geride bıraktığı beş çocuğuna Kopernik baktı. Kendisi hiç evlenmemiş ve çocuk sahibi olmamıştır. (Devamı...)


17 Ekim
Atriyal septal defekt (kusur) ya da kısaca ASD (İngilizce: Atrial septal defect), kalbin sağ ve sol kulakçıklarını ayıran atriyal septumun üzerinde bir delik bulunması durumuna verilen isimdir.

Sol kulakçık temiz kanın kalpte toplandığı odacık iken sağ kulakçık vücuttan gelen kirli kanın kalpte toplandığı odacıktır. Ancak bu iki odacığı biribirinden ayıran atriyal septum üzerinde bir delik olduğu durumda akciğerlerden gelen temiz kanın bir bölümü, bu delikten geçerek sağ kulakcıktaki vücuttan gelen kirli kan ile karışır. Bu karışımın miktarı kusurun yani deliğin büyüklüğü ile orantılıdır. Zaten temiz olan kanın bir kısmı kirli kan ile, temizlenmek için tekrar akciğerlere pompalanır ve bu da akciğerlerin daha fazla çalışmasını neden olur. Eğer bu kusur giderilmez ya da kendi kendine kapanmaz ise ilerleyen yaşlarda kalp yetmezliğine ve pulmoner yüksek tansiyona neden olabilir. (Devamı...)


Rebeca Matte Bello (d. 29 Ekim 1875 – ö. 15 Mayıs 1929), Şilili heykeltıraş.

Eserleri Şili Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi’nde sergilenir. Müze dışında sergilenen ve ülkedeki en önemli heykellerden olan Ikarus ve Daidalus da ınun eseridir. 29 Ekim 1875 günü Santiago'da dünyaya geldi. Rebecca Reyes ve büyükelçi Augusto Matte’nin tek çocuduğudur.  Santiago’da yaşarken büyük annesi tarafından yetiştirildi. Devrin José Victorino Lastarria, Gabriel Jordan Amunátegui ve Alberto Blest Gana gibi Şili aydınları ile tanışma fırsatı buldu. Babasının Paris’e gitmesi ile eğitimine Avrupa’da devam etti. Avrupa’da önce Roma’da Giulio Monteverde ile sonra Paris’te Ernest Dubois ve Denys Puech ile çalıştı. Gençliğinde Auguste Rodin'in eserlerinden etkilendi. Diplomat Pedro Felipe Larrain Iñíguez ile evlenen sanatçının Lily Iñíguez Matte adında bir kızı oldu. Kızının 1929’da ölümü üzerine heykel yapmayı bıraktı. (Devamı...)


18 Ekim
Kasırga ya da tropikal siklon, büyük çaplı ve çok şiddetli Beaufort ölçeğine göre saatte 118 km'den (75 milden) fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgâr.

Doğu Büyük Okyanus ve Güney Atlantik hariç subtropikal ve tropikal iklim kuşağındaki bütün sıcak denizlerde sık sık meydana gelir. Ağustos, Eylül aylarında Antiller'de görülür. Batı Büyük Okyanus’unda Tayfun adını alır. Başlangıç ve mevsim sonu kasırgaları, Karayiplerin batısında görülür. Orta Amerika kıyılarının biraz açıklarında Büyük Okyanusunda ve Meksika Körfezi'nde de sık sık rastlanır. Kasırga kelimesi, Eski Türkçedeki "kasırku" sözünün günümüze ulaşmış biçimidir. Kasırku ise "titretmek, sallamak" anlamına gelen "kasmak" fiilinden türemiş "fırtına" anlamına gelen bir sözdür. Kasırga kelimesinin İngilizcedeki karşılığı "Hurricane"dir. Bu kelimenin Orta Amerika'da yaşamış olan Mayaların kullandığı "Huracan" kelimesinden geldiği söylenir. Mayaların dilinde "Huracan", büyük rüzgârların (fırtınaların) ve kötü ruhların tanrısı anlamına gelirdi. "Hurricane", İspanyolca "Huracán" kelimesi üzerinden türetilmiştir. Kasırgalara adları, Dünya Meteoroloji Örgütü'nün daha önceden belirlediği listelere göre belirlenir. Bu amaçla Atlas Okyanusu'yla ilgili kasırgaları adlandırmak üzere erkek ve kadın adlarından hazırlanmış altı liste vardır. Her altı yılda bir tekrar ilk listeye dönülür. Listedeki her adın ilk harfi albetik sıraya göre belirlenir. Q, U, X, Y ve Z harfleriyle başlayan adlar kallanılmaz. Bir fırtınanın hızı, saatte 200 km'yi geçerse kasırgaya dönüşmüş olarak kabul edilir ve bu listelerde sırada bulunan ad, o kasırgaya verilir. (Devamı...)


Emmelie de Forest ya da tam adıyla Emmelie Charlotte-Victoria de Forest (d. 28 Şubat 1993, Randers), Danimarkalı şarkıcı, besteci ve şarkı sözü yazarı. İsveç'in Malmö şehrinde gerçekleştirilen 2013 Eurovision Şarkı Yarışması'nda Danimarka'yı "Only Teardrops" isimli şarkı ile temsil etmiş ve birinci olmuştur. Only Teardrops isimli ilk albümü, Universal Music etiketi ile 6 Mayıs 2013 tarihinde yayınlanmıştır. De Forest, şarkı söylemeye dokuz yaşında iken annesi ile birlikte Steve Cameron Gospel Korosu'nda başladı. On dört yaşından sonra İskoç müzisyen Fraser Neill ile müzik festivallerinde sahne almaya başladıve bir ikili olarak, yalnızca yüz kopya satan Emmelié de Forest and Fraser Neill isimli bir albüm yayınladılar. De Forest, on sekiz yaşına geldiğinde Neill ile süren müzikal işbirliğine son verdi ve Complete Vocal Institute'e katılmak üzere Kopenhag'a taşındı. "Only Teardrops" (Lise Cabble, Julia Fabrin ve Thomas Stengaard tarafından yazılan) isimli şarkı ile De Forest, İsveç'in Malmö şehrinde gerçekleştirilen 2013 Eurovision Şarkı Yarışması'nda Danimarka'yı temsil etmek üzere aday olan on şarkıcıdan biri idi ve 26 Ocak 2013 tarihinde gerçekleştirilen ulusal finali kazandı. (Devamı...)

19 Ekim
Greyfurt (Citrus paradisi), sedef otugiller (Rutaceae) familyasından bugün birçok çeşit ve kültür formları yetiştirilen, yaprak dökmeyen meyve türü.

Greyfurt 1750 li yıllarda Jamaika'da ortaya çıkmış doğal hibrid bir türdür zira Jamaika'nın yerli tatlı portakalının yanında yetiştirilmek üzere Kaptan Shaddock tarafından Güney Asya'dan getirilen yine bir turunç cinsi olan pomelo türü bu adada dikildiğinde bu iki türün birbiriyle tozlaşmaya girdiği ve bunun sonunca 3. bir tür olan greyfurt'un ortaya çıktığı görülmüştür. Jamaika'dan dünyaya bu tür yayılmıştır. En çok greyfurt üretimi yapan ülke Çin'dir. Yaprakları derimsidir. Çiçekleri beyazımsı renkli, meyveleri büyük, toparlak yassı, açık sarı renkli, ince kabuklu, bol usarelidir. Meyvelerinin çekirdekli ve çekirdeksiz cinsleri bulunur. Meyve dilimlerinin kabukları soyulunca acılık kalmaz, rahatlıkla yenebilir. Meyvelerinden gıda olarak istifade edilir. C vitamini bakımından zengindir. Meyve kabuklarından marmelat yapılır. Hazmı kolaylaştıran ve kabızlığı önleyen greyfurt mikropları öldürme özelliği ile faydalı bir besindir. (Devamı...)


Albrecht Dürer (21 Mayıs 1471 - 6 Nisan 1528) tarihleri arasında yaşamış Alman ressam, matematikçi ve matbaacı idi. Geç gotik flamen sanatı uygular. Rembrant ve Goya ile birlikte eski basımların en önemli isimlerinden biridir. Nürnberg, Almanya'da doğmuş ve ölmüştür.

Dürer'in babası, 1455'te Macaristan'dan gelerek Nürnberg'e yerleşen bir kuyumcuydu. Dürer, çocukluğunu babasının kuyumcu dükkânında çalışarak geçirdi. 13 yaşındayken kendi portresini, 14 yaşındayken "Madonna ve Müzik Melekleri" portresini yaparak erken gelişen resim yeteneğini kanıtladı. 1486'da babasının girişimiyle ressam ve ağaç baskı ustası Michael Wohlgemulh'un (1434-1519) atölyesine çırak olarak girdi. 1489'da işinden ayrılarak seyahat etmeye başladı. 1490'da ilk yağlıboya eseri olan babasının portresini yaptı. O yıllarda sık sık seyahat ederek Basel, Alsace ve Felemenk'te bulundu. "Aziz Hieronymus Aslanı İyileştiriyor" adlı ilk ağaç baskısını Basel'de yaptı. 1493/94 yıllarında kısa süre Strazburg'da kaldı. Sonra Basel'e döndü.Strasbourg'dayken, parşömen üzerine yaptığı kendi portresiyle ilk başyapıtlarından birini verdi(1493). Yine Strasbourg'dayken küçük boyutlu dinsel resimler de yaptı. Mayıs 1494'te Nürnberg'e dönerek bir tüccarın kızı olan Agnes Frey ile evlenen Dürer, 1494 sonbaharında İtalya'ya ilk gezisini yaptı. Gezi 1495 ilkbaharına değin sürdü. İtalya'dayken de resim yapmaya devam eden Dürer, Güney Tirol Alplerini resmettiği bir dizi suluboya yaptı; bu yapıtlar, en güzel yapıtlarından sayılırlar. İtalya gezisinden çok hoşlanan Dürer,Venedik'te bulunduğu sırada Orta İtalyalı sanatçıların oymabaskılarını gördü. Floransalı ressam Antonio Pollaiuolo'nun eserlerinden etkilendi. Dürer, İtalya'dayken ayrıca "Hercules ve Stymphalis Kuşları" adlı yapıtını yaptı. (Devamı...)


20 Ekim
Big Ben (resmi adıyla Elizabeth Kulesi), Londra'da Westminster Sarayı'nın yanındaki ünlü saat kulesi. Dünyanın en büyük ikinci dört yüzlü saatidir. "Big Ben" aslında saat kulesinin çanının adıdır, ancak zamanla halk tarafından tüm yapıyı belirtmek için kullanılır olmuştur.

2000 kişinin katıldığı bir ankete göre Big Ben Birleşik Krallık'ın en önemli simgesidir. Kule adını muhtemelen büyük çanın yerleştirilmesinden sorumlu Sör Benjamin Hall'dan almıştır. Hall'un adı çana da kazınmış durumdadır. Bir başka popüler teoriye göre ise adını şampiyon boksör Ben Caunt'dan alır. Kule eski Westminster Sarayı'nın 16 Ekim 1834'te bir yangın ile tahrip olmasından sonra Charles Barry'nin yeni saray tasarımının bir parçası olarak dikildi. Kule Victoria Gotik stilinde ve 96.3 metre yüksekliğindedir. Kule üzerinde bulunan saatin ağırlığı 5,5 ton, çanın ağırlığı ise 13,5 tondur ve çan çaldığı zaman sesi 14 km uzak mesafeden duyulabilir. (Devamı...)


Cory Monteith ya da tam adıyla Cory Allan Michael Monteith (d. 11 Mayıs 1982; Calgary, Alberta, Kanada - ö. 13 Temmuz 2013) Kanadalı oyuncu ve şarkıcı. En çok Glee dizisinde oynadığı Finn Hudson rolü ile bilinir. Bonnie Dune adlı grupta ise bateri çalmaktaydı.

Calgary, Alberta'da doğan Monteith, iç mimar Ann McGregor ile asker Joe Monteith'in oğludur. Shaun adında büyük bir erkek kardeşi vardır. Ebeveynleri, Monteith yedi yaşındayken boşandı ve kardeşiyle beraber Victoria'da annesi tarafından yetiştirildi. Babasının aralıklı yokluğuyla uğraşırken, kendini arkadaş grubu arasında dışlanmış hissediyordu ve belalı bir gençliğin belirtilerini göstermeye başlamıştı. Bir zamanlar beş yaşında dördüncü sınıf seviyesini okuyabilen bir öğrenci olarak ümit veren Monteith, alkol ve uyuşturucu kullanmaya başladı. Bu durum derslerini ve okuldaki devamsızlığını kötü yönde etkiliyordu. Sıkıntılı gençler için alternatif programlar içeren 16 farklı okulda okuduktan sonra, 16 yaşında okulu bıraktı. Bu zaman sürecinde uyuşturucu ve alkol bağımlılığı arttı ve Monteith, arkadaşlarından ve ailesinden madde almak için para çalma gibi küçük suçlar işledi. Hayatındaki dönüm noktası annesinin ve bir grup arkadaşının Cory'nin durumuna müdahele edip, onu rehabilitasyon merkezine göndermesiyle oldu. Geçmişiyle ilgili Monteith, "Birçok açıdan çok şanslıyım. Hayatta olduğum için çok şanslıyım." demiştir. 2011 yılında Victoria'da küçükken okuduğu bir okuldan lise diplomasını almıştır. Oyunculuk kariyerine başlamadan önce Wal-Mart'ta müşterileri karşılama, taksi ve okul servisi şoförlüğü, bebek bakıcılığı gibi çeşitli meslekler yapmıştır. Monteith, ölümüne kadar Glee'de başrolü paylaştığı Amerikalı oyuncu Lea Michele ile çıkmaktaydı. Cory'ye yakın bir kaynağın söylediklerine göre 6 Temmuz'dan beri Vancouver'da tatil yapan Monteith, tatil dönüşünde sevgilisi Lea Michele'in evine taşınmayı planlıyordu. 19 yaşındayken madde bağımlılığı yüzünden tedavi görmüştü. 31 Mart 2013'te, Monteith'in gönüllü olarak madde bağımlılığından tekrar rehabilitasyon merkezine yattığı duyuruldu. Tedavisi 26 Nisan 2013'te sona erdi. (Devamı...)


21 Ekim
Sinek mantarı (Amanita muscaria), Gelin mantarı olarak da bilinen, Amanitaceae familyasından zehirli ve halüsinojen bir mantar türüdür. İbotenik asit, müsimol gibi zehirli bileşikler içerir ve Pantherina sendromu zehirlenmesine yol açar. Yarattığı delilik krizleri 4-6 saat sürer. Bu mantardan etkilenenlerde; ruh halinin değişmesi, (keyifli veya kaygılı durum), nedensiz gülme, hayal görme, konuşma güçlüğü, kas spazmları, görme ve işitme bozukluğu, yorgunluk gibi belirtiler görülür. Bu mantardan zehirlenmelerde ölüm olayı nadirdir, özellikle küçük çocuklarda tehlikeli olabilmektedir.

Parlak kırmızı ve turuncu renklerde olabilir. Diğer amanita türleri gibi beyaz renkli, yumurta şeklinde bir kapsülden çıkar, genelde üzerindeki zar'ın kalıntılarından kaynaklanan beyaz noktalar taşır. Avrupa'da sinek mantarının şans getirdiğine inanılır. Ortaçağ'da üzerine konan sinekleri sersemletip boğduğu için bu mantarın suyu sineklerden korunmak için kullanılmıştır. Etimolojik açıdan incelendiği zaman Yunancada amanitai "detaysız mantar", musc ise sinek anlamına gelir. Bu mantar her zaman insanların ilgisini çekmiş, süslemelerde, çocuk kitaplarında kırmızı renkli beyaz benekli sevimli bir mantar olarak resmedilmiştir. Sibirya'da şamanlar tarafından çeşitli amaçlarla kullanıldıkları, Vikinglerin de bir yeri işgal etmeden önce cesaret vermesi için bu mantarı yedikleri bilinmektedir. Şamanlar ayinlerini düzenlemeden önce bu mantarlardan yerler ve uykuya yatarlar. Mantarın getirdiği uyku hali ve halüsinojenik etkilerle gördükleri rüyaları anlatarak kehanette bulunurlar.Ayrıca ünlü oyun Mario'nun mantarının bu mantar türünden esinlendiği bilinmektedir. (Devamı...)


Leonid Andreyev (Rusça: Леонид Николаевич Андреев, d.9 Ağustos 1871 - ö. 12 Eylül 1919) Ulusal edebiyatta, dışavurumcu hareketin önderlerinden olan Rus Oyun ve kısa hikâye yazarı. 1905 ve 1917 Devrimleri arasında kalan zaman diliminde etkindi.

1871'de Rusya Orel'de doğdu. 1891’de Sankt-Peterburg Üniversitesi’ne girdi, bu sırada çok yoksulluk çektiği için üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı, intihara kalkıştı. 1897’te Moskova Üniversitesi’nde hukuk öğrenimini bitirdi fakat sadece bir sene hukukla ilgilendi. 1898’de mesleğini bıraktı. Moskova'da yayınlanan Moskovskiy Vestnik gazetesinde dikkate değer bir haber yapmaksızın mütavazi bir şekilde polis - mahkeme muhabiri olarak çalışmaya başladı. "Fakir bir öğrenci hakkında" isimli ilk hikâyesini yayımladı. Bu öykünün kendi öğrencilik yıllarını temel alan bir konusu vardı. Moskovskiy Kuryer'de James Lynch imzasıyla yayınlanan hikâyelerini Gorki keşfetmeden önce edebi kariyeri başlamamıştı. Kısa hikâyesi "Siste"yi (В тумане) 1902’de yazar. Eserlerinde 1905 ile 1917 devrimleri arasındaki zor döneminin bir yansıması görülür. Çarlık yönetimine karşı 1905 devrimin başarısızlığa uğraması ruhsal bunalımlar geçirmesine neden olur. I. Dünya Savaşı‘ndan sonra, kendini tamamen Anti-Bolşevik oyunlar yazmaya verir. Eserleri bitene kadar kahramanlarının hayatını bizzat yaşar. "Anatema" (1909) eserindeki Yahudi Layzer’i yaratırken, kendisi de bir Yahudi olur, farkında olmadan Ahdi Atik diliyle konuşmuştur. Bir başka eseri "Saşka Jegulyov" (1911) bitene kadar Volga bölgesinden Moskova’ya gelen bir derebeyi olmuştur. (Devamı...)


22 Ekim
Kanguru anavatanı Avustralya olan 4 memeli hayvanın ortak adı.

İlk defa 1770 yılında kaptan James Cook tarafından bir hayvanın ismi olarak kaydedilen söz, gangurru, aborjin dilinde "seni anlamıyorum" anlamındadır.Cinsel hayatları yoğun geçen hayvanlardır.Günde en az 3 4 kere cinsel ilişkiye girerler.Bu yüzden çok çoğalma izlenmiştir. Daha sonra 1820 yılında başka bir kaptan Phillip K. King, aynı hayvan için farklı bir isim kullanmıştır, "mee-nuah". Onun kullandığı bu söz ise büyük ihtimalle "yenilebilir hayvan" anlamına gelen "minha" dır. Kangurular zıplayan tek "büyük" hayvandır. Boyu yaklaşık 1,5m, kuyruğu 1m dir. Geriye doğru zıplayamazlar. Ortalama yaşam süreleri 4-6 yıldır bazen 23 yıla kadar çıkar. (Devamı...)


Abraham Lincoln (d. 12 Şubat 1809 - ö. 15 Nisan 1865), Amerikalı siyasetçi, devlet başkanı, hukukçu.

Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı ve Cumhuriyetçi Parti`nin ilk başkanıdır. Lincoln, Amerikan İç Savaşı'nda Amerika Konfedere Devletleri'ne karşı büyük bir galibiyet elde etti. Ülkenin birliğini korudu ve köleliği bitirdi. 1860 Başkanlık Seçimleri'nden önce savcılık, Illinois Temsilciler Meclisi üyeliği ve bir dönemde ABD Temsilciler Meclisi üyeliği yapmıştır. İki kez de ABD Senatosu'na girmek için adaylığını koymuştur fakat başarısız olmuştur. Lincoln ABD'de köleliğe karşı olduğunu resmen dile getirdi. 1860 yılında Başkanlık için resmen adaylığını koydu. Ertesi yıl oyların büyük çoğunluğunu alarak Cumhuriyetçi Parti'nin ilk başkanı oldu. 1863 yılında köleliğin kaldırılması için gerekenleri ve tedbirler konusunda önlemleri belirtti. Ardından Serbest Bırakma Beyannamesi ve On Üçüncü Yasa değişikliği bildirilince Haziran 1863 tarihinde ABD'den kölelik resmen kalkmış oldu. Lincoln, suikast sonucu ölen ilk ABD başkanı oldu. Tarihsel değerlendirmelerde en iyi Amerika Birleşik Devletleri başkanları'ndan biri olarak kabul edilir. (Devamı...)


23 Ekim
Buhar makinesi buharın içinde var olan ısı enerjisini, mekanik enerjiye dönüştüren bir dıştan yanmalı motordur. Buhar makineleri, lokomotifler, buharlı gemiler, pompalar, buharlı traktörler ve endüstriyel devreler olabilir.

Bir buhar makinesi basınç altında buhar üretmek için suyu kaynatacak bir kazana ihtiyaç duyar. Herhangi bir ısı kaynağı kullanılabilir, fakat genelde odun, kömür veya petrol türevi yakıtların yakılmasından elde edilen ateş kullanılır. Çalışma prensibi olarak, ısı enerjisini alan su buharlaşarak genişler ve bir odacığa alınır, odacık soğutulduğunda sıvı hale geçen buhar vakum yaratır böylece mekanizmaların hareket alması ile mekanik enerjiye yani işe dönüşür. Bilinen ilk buhar makinesi diyebileceğimiz örnek Mısırlı mühendis Heron'nun birinci yüzyılda 50 yıllarına doğru Mısır İskenderiye'de uçları birbirlerine göre zıt yönleri gösteren iki eğik tüpün yerleştirildiği oyuk bir küreden yaptığı türbin’dir. Kürede su kaynatıldığında buhar borulardan dışarı çıkmakta günümüzde etki tepki kanunu dediğimiz şeyin sonucunda kürenin dönmesine yol açmakta idi. Hero buharlı bir türbin ya da motor icat etmesine rağmen toplumda bir etki yaratmadığından bunu motor aygıtının icadı olarak görülmemektedir. (Devamı...)


Pablo Picasso tam adı ile Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso (25 Ekim 1881 - 8 Nisan 1973), İspanyol ressam ve heykeltıraş. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte kübizm akımının temelini atmıştır.

Picasso 25 Ekim 1881'de Málaga, İspanya'da doğdu. Babası bir ressam ve resim öğretmeniydi. Küçük yaşta resim yapmaya babası tarafından yönlendirildi. Resim yeteneği kısa sürede keşfedildi. 1895'te Barselona Güzel Sanatlar Okulu'na girdi. 1901 yılından itibaren anne soyadı olan Picasso'yu kullanmaya başladı. Eserleri İspanyol bir dergi olan Juventut'ta yayımlandı. 1900'de ilk kez Paris'e gitti. Dönemin yenilikçi sanatçılarının yaşadığı Montmartre semtinde bir süre para içinde yaşadı. Picasso yaklaşık 1901-04 arasındaki ilk dönem yapıtlarında sıradan insanların, sirk palyaçolarının, akrobatlarının resimlerini yaptı. Büyük kentlerdeki yaşam kadar, sirk yaşamı da ilgisini çekiyordu. Ne var ki, tablolarında bu yaşamın hüzünlü yanını yansıttı. Sanatçının bu dönemi 'Mavi Dönem' olarak tanımlanır. Picasso, Georges Braque ile kübizmin temellerini atmış sayılmaktadır. 1907'den 1914'e kadar kübist olarak adlandırılan tarzda tablolar yapar. Kübist tabloların genel özelliği, geometri ve geometrik şekillerin kullanılmasıdır. Resmedilen nesneler geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş yahut geometrik şekillere bölünmüştür. Kübizmin bir diğer özelliği de uzaydaki üç boyutlu bir cismi iki boyutlu yüzeye aktarma çabasıdır. Bu amaçla Picasso, şekilleri yanal yüzeylerine bölüştürüp her birini iki boyutlu yüzeyde göstermeye çalışır. Yine bu nedenden portrelerindeki insanların hem profili hem de önden görünüşü görülmektedir. (Devamı...)


24 Ekim
Atlasjet'in 4203 sefer sayılı uçuşu İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Isparta Süleyman Demirel Havaalanı'na yapılması planlanmış, tüm yolcular ve mürettebatın ölümüne yol açan bir kazayla sonuçlanan Atlasjet seferidir.

İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Isparta'ya 29 Kasım 2007 günü saat 23:20'de havalanması gerekirken, Priştine seferinden geç dönmesi nedeniyle 30 Kasım'da saat 00:51'de toplam 50 yolcu ve 7 mürettebat ile İstanbul'dan kalkış yapan KK4203 sefer sayılı uçak, saat 01:36'da Süleyman Demirel Havalimanı'na inişe geçtiği sırada Isparta'ya 18 km mesafede Keçiborlu'da düştü. Atlasjet Havayolları başkanı Tuncay Doğaner kazadan kimsenin sağ kurtulamadığını açıkladı. Atlasjet'in World Focus Havayolları'ndan kiralamış olduğu uçak bir McDonnell Douglas MD-83 idi. Uçak kaza esnasında World Focus Havayolları pilotları tarafından kumanda edilmekteydi. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi'ndeki bir fizik konferansına katılmak üzere uçakta bulunan nükleer fizikçiler Engin Arık, Fatma Şenel Boydağ ve yanlarında bulunan 4 akademisyen kazada hayatını kaybedenler arasındaydı. Yerel görevlilerin ve gazetecilerin açıklamalarına göre uçak Keçiborlu ilçesine bağlı Çukurören ve Kılıç köyleri arasındaki 1830 m rakımlı Türbetepe'de, orman gözetleme kulesine yakın bir yerde bulundu. Uçak bulunduğunda iki parçaya ayrılmış, gövdesi ve arka kısmı ayrı yerlere düşmüş durumdaydı. Bir kanadı ve motoru bir tepenin üzerinde iken gövdesi 150 metre aşağıda bulunmaktaydı. Kaza sonucu kokpit kısmı da gövdeden ayrılmıştı. Bagajlar, cesetler ve enkaz geniş bir alana dağılmış ve polis tarafından kordonla çevrilmişti. (Devamı...)


Natalia Oreiro (d. 19 Mayıs 1977, Montevideo, Uruguay), Tu Veneno albümü ile Latin Grammy ödüllerine aday gösterilmiş, kariyerinin büyük kısmını Arjantin'de yapmış Uruguaylı şarkıcı ve oyuncu.

İlk yıllarda daha çok pembe dizilerde yer alan Natalia Oreiro, daha sonraki yıllarda sinema filmlerinde başrol aldı. Müzikal kariyeri, ilk sinema filmi Un Argentino en New York'ta seslendirdiği "Que Sí, Que Sí" ile başlayan sanatçının ilk albümü Arjantin'de çift platin plak, Yunanistan, İsrail ve Slovenya'da altın plak kazandı. İkinci albümü Tu Veneno ile de Arjantin'de 2000 yılında ilk, 2002 yılında ikinci altın plak ödülünü kazandı. 2002 FIFA Dünya Kupası'nda Uruguay millî futbol takımının "vaftiz annesi" (ispanyolca: madrina) seçildi. 2006 yılında başrolünde oynadığı Sos mi vida dizisindeki Esperanza Muñoz - La Monita rolü ile 2006 Martín Fierro Ödülleri'nde "en iyi komedi (kadın) oyuncusu" seçildi. 2010 yılında Esquire dergisinin "Yaşayan En Seksi Kadın Atlası"nda yer aldı. Carlos Oreiro Poggio ve Mabel Iglesias Bourié'nin kızı olan Natalia, henüz çocuk yaşta Coca-Cola, Pepsi ve Johnson & Johnson gibi dünyaca ünlü markaların reklamlarında boy göstermeye başladı. Sekiz yaşından on dört yaşına kadar drama dersleri aldı. On beş yaşında Latin Amerika'nın en önemli şovlarından biri olan El Show de Xuxa'ya katıldı ve birinci oldu. On altı yaşına geldiğinde Uruguay'dan Arjantin'e taşınmaya ve kariyerini orada devam ettirmeye karar verdi. 17 yaşında MTV de VJ'lik yaptı. 1995 yılında Dulce Ana adlı dizide rol aldı. 90-60-90 modelos (1996) adlı dizinin oyuncu listesine de ismini yazdıran Natalia, asıl çıkışı Valeria rolünü oynadığı, Arjantin'de ve birçok ülkede tanınmasını sağlayan Ricos y famosos (1997) adlı dizi ile yaptı. Daha sonraki yıl ise şöhret olmak isteyen, hırslı bir genci oynadığı sinema filmi Un Argentino en New York (1998) ile seyircinin karşısına çıktı. Film, Arjantin'de 1998 yılında Titanik filminden sonra en çok izlenilen film oldu ve filmi toplam 1.634.702 kişi izledi. (Devamı...)


25 Ekim
Bal arılar tarafından çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından alınarak yutulan nektarın arıların bal midesi denilen organlarında invertaz enzimi sayesinde kimyasal değişime uğramasıyla oluşan ve kovandaki petek hücrelerine yerleştirilen çok faydalı bir besindir. Nektar bala çevrilirken arılar sağladıkları invertaz enzimi sayesinde sakkarozu inversiyona uğratarak fruktoz ve glikoz şeklinde basit şekerlere dönüştürür ve fermantasyonun meydana gelmesini önleyecek miktarda suyunu uçururlar. Kovandaki hücrelere yerleştirilen ve üzeri mumdan bir kapakla örtülen bal arılarca sağlanan özel havalandırma sistemi sayesinde bildiğimiz tat ve kıvama gelir.

Balın rengi, şeker dengesi ve tadındaki farklılık tamamen toplanan nektarlardan kaynaklanmaktadır. Balın kokusunu, çiçeklerdeki aromalı uçucu yağlar verir ki bu aynı zamanda çiçeklerin kokularını sağlayan yağdır. Bal üretiminde ½ kg ham nektarı toplamak için 900 bin arının bir gün boyunca çalışması gerekir. Toplanan bu nektarın ise ancak bir kısmı bala çevrilebilir. Elde edilen balın miktarı getirilen nektarın şeker konsantresine bağlıdır. Bal nem, güneş ışığı, kaynatma gibi sıradışı bir etkiye maruz kalmadıkça bozulmaz ve zaman faktöründen etkilenmez. (Devamı...)


Kristen Stewart ya da tam adıyla Kristen Jaymes Stewart (d. 9 Nisan 1990) Amerikalı televizyon ve sinema aktrisi. Alacakaranlık filmindeki "Bella Swan" karakteri ile ünlenmiştir. 2015 yılında Clouds of Sils Maria filmindeki perfosmansı ile César Ödülleri nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazanmıştır. Kristen Stewart César Ödülleri ni kazanan ilk Amerikalı kadın oyuncu olarak tarihe geçmiştir.

Los Angeles, Californiya'da doğmuş ve büyümüştür. Cameron (öz), Taylor (evlatlık) ve Dana (evlatlık) adlı erkek kardeşleri vardır. Babası FOX TV'de yapımcıdır. Annesi aslında Queensland, Avustralya'da Maroochydore'dan bir yazı denetimcisidir. Yedinci sınıfa kadar okula gitmiş ve sonra eğitimine mektuplarla devam etmiştir. 2009 yılında liseden mezun olmuştur. 2010 yılında ailesinin yanından taşınarak Los Angeles'a yerleşmiştir. Günümüzde de, Los Angeles ve Londra'da evi bulunmaktadır. Stewart'ın oyunculuk kariyeri sekiz yaşının sonunda, bir ajans ilk okulunun yılbaşı kutlamasındayken performansını gördükten sonra başlamıştır. Stewart'ın ilk rolü Disney Kanalı TV prodüksiyonu The Thirteenth Year'da oldukça kısa bir roldü ve Stewart konuşmuyordu. Sonra The Flintstones in Viva Rock Vegas adlı filmde küçük bir rolde gözüktü. Daha sonra The Safety of Objects adlı bağımsız filmde bekar, sorunlu bir annenin erkeksi kızını oynadı. Stewart Hollywood filmi Panik Odası 'nda başrol aldı ve filmde Jodie Foster'ın şeker hastası kızı rolü ile sinema dünyasına adımını attı. Film genellikle olumlu eleştiriler aldı ve Stewart performansından dolayı pozitif bir ilgi topladı. Bu filmdeki başarısından sonra Cold Creek Manor isimli diğer bir gerilim filminde rol aldı. Bu film gişede istenen başarıyı yakalayamamıştır. Bir sonraki filmi ise Max Thieriot ve Corbin Bleu'nun da yer aldığı çocuk aksiyon ve komedisi olan Catch That Kid olmuştur. Stewart, Lila rolüyle Undertow adlı bir gerilim filminde de rol almıştır. Tarih olarak, Stewart'ın en övgü aldığı rol, Laurie Halse Anderson'ın romanından uyarlanan televizyon filmi Konuş Benimle dir. Stewart (film çekilirken 13 yaşındaydı), zorla tecavüz edildikten sonra bütün sözlü iletişimlerini kesen ve çalkantılı bir duygusallıkla boğuşan lise birinci sınıf öğrencisi Melinda Sordino'yu oynadı. Stewart sadece birkaç konuşma çizgilerine sahip karakterleri oynaması konusunda da büyük bir övgü aldı ama film boyunca aklında koyu fikirli açıklamalarına devam etti. (Devamı...)


26 Ekim
Rüzgâr Gibi Geçti orijinal adıyla Gone with the Wind, Margaret Mitchell'ın Pulitzer Ödüllü aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış 1939 ABD yapımı bir filmdir.

Film 14 dalda Oscar'a aday olmuş ve 10 dalda bu ödülü kazanmıştır. Zamanında Türkiye sinemalarında da gösterime girmiş, defalarca televizyonlarda oynamıştır. Amerikan Film Enstitüsü'nün hazırladığı tüm zamanların En İyi Filmleri listesinde (AFI's 100 Years... 100 Movies) dördüncü sıradadır. Zamanında tüm dünyada toplam 400,176,459 $ hasılat yapmış olup enflasyona göre düzenlenen tabloya göre film tüm zamanların en çok gişe hasılatı yapan filmidir. 1993 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir. İrlandalı Scarlett O'Hara (Vivien Leigh) Tara isimli çiftlikte yaşamaktadır. 12 Meşeler Çiftliği'nin varisi Ashley Wilkes'e (Leslie Howard) aşık olduğunu düşünmektedir. Ashley'nin, kuzeni Melanie (Olivia de Havilland) ile evlenme kararı aldığını öğrenir. Scarlett, Ashley'nin evinde Rhett Butler (Clark Gable) ile tanışır. Ashley ve Melanie'nin evlenmesine engel olamayan Scarlett, çevresindeki erkeklerden biriyle acele bir evlilik yapar. Bu sırada Kuzey-Güney Savaşı patlak vermiştir. Melanie ve Scarlett'in kocası savaşa gider. Scarlett'in kocası savaşta ölür. Savaş, Güney'in şartlarını çok ağırlaştırır. Scarlett annesini kaybeder. Babası ise aklını yitirmiştir. Melanie ve Scarlett, Tara'da birlikte yaşamaya başlarlar. Ashley'den haber alınamamaktadır. Savaş biter ve Ashley geri döner. Tara'nın vergilerini ödeyemeyen Scarlett, kızkardeşinin nişanlısı ile evlenir ve çiftliği kurtarır. Scarlett'in yeni özgür olmuş fakir zenciler tarafından saldırıya uğraması üzerine Rhett, Ashley ve Scarlett'in kocası intikam almaya giderler. Scarlett'in ikinci kocası da çatışma sırasında ölür. (Devamı...)


Adolf Butenandt ya da tam adıyla Adolf Friedrich Johann Butenandt (d. 24 Mart 1903 - ö. 18 Ocak 1995) Alman biyokimyacı. 1939 yılında cinsiyet hormonlarıyla ilgili çalışmaları nedeniyle Lavoslav Ružička ile birlikte Nobel Kimya Ödülünü almıştır. II. Dünya Savaşı sebebiyle ödülünü ancak savaştan sonra 1949 yılında alabilmiştir.

Marburg ve Göttingen Üniversiteleri'nde öğrenim gördü. Göttingen Üniversitesi'nde 1927 yılında doktora derecesini aldı. Daha sonra bu okulda ve Danzig Teknik Üniversitesi'nde dersler verdi. 1936 yılında Kaiser Wilhelm Enstitüsü daha sonra da Max Planck Enstitüsü'nde yöneticilik yaptı. 1960 ve 1972 yılları arasında da Max Planck Bilimi Geliştirme Derneğini'nin başkanlığını yaptı. Butenandt kadınlarda cinsel gelişmeyi ve işlevleri düzenleyen östron hormonunu daha sonraları da erkeklerdeki cinsiyet hormonlarından androsteronu ve kadınlardaki progesteronu tanımlamayı başardı. Ayrıca cinsiyet hormonlarının birbiri üzerindeki etkisi ve kanser yapıcı özellileri üzerinde uzun süre çalışmalar yaptı. Bugün kortizonun büyük çapta üretimi Butenandt'ın bu konudaki çalışmalarından kaynaklanmaktadır. (Devamı...)


27 Ekim
Para mal ve hizmetlerin değiş-tokuşu için kullanılan araçlardan en yaygın olanı. Para sözcüğü ile genellikle madenî para ve banknotlar kastedilmekle birlikte; ekonomide, vadesiz mevduatlar ve kredi kartları da parayı meydana getiren unsurlardan sayılır. Vadeli mevduat, devlet tahvili gibi değişim araçları ise para benzeri olarak değerlendirilir.

Para değer denkliğinin bir göstergesi olarak değer ölçütü, değişim ve saklama aracı olarak kullanılır. Bu gösterge maddi ya da nominal değerde karşılıklar bulabilir. Maddî nitelikte paraya örnek olarak madeni para, banka teminat belgeleri ya da banknot, çek ya da senetler örnek verilebilir. Nominal nitelikte paraya ise banka hesabındaki para ya da kredi onayı örnek verilebilir. Para gündelik yaşamda takas aracı olarak kullanılır. Doğrudan doğruya takas yapan kişilerin ihtiyaçlarını karşılamasının yanında diğer takaslar için geçerli olması, parayı diğer takas araçlarından ayıran önemli bir özelliktir. Günümüzde kullanılan borca dayalı para sistemi ile işleyen ekonomilerde sanıldığının aksine parayı devletler üretmez. Bu sistemde para, borç demektir. Para bankalar tarafından müşterilerin borçlanmasıyla üretilir. Mevcut paraların tamamına yakını itibari para olduğu için nakit paranın altın ya da döviz rezervleriyle değişimi olanaksızdır. Günümüzde kullanılan nakit para miktarı, her devlette para basmaya yetkili özel bir banka olan merkez bankası tarafından kontrol edilmekte ve ticari bankalar aracılığı ile piyasaya sürülmektedir. Ticari bankalar Merkez bankalarından alınan paraların karşılığından fazla elektronik ortamda para yaratarak müşterilerine verebilirler. (Devamı...)


Edgar Degas (19 Temmuz 1834 - 27 Eylül 1917), tam adı Hilaire-Germain-Edgar Degas olan, Fransız ressam, heykeltıraş ve çizer. İzlenimcilik akımının kurucularından biri kabul edilse de ressam bu terimi reddedip gerçekçi olarak tanınmayı tercih ettiğini açıklamıştır. Tekniği başarılı bir ressam olan Degas, daha çok dans temalı resimleri ile tanındı. Çalışmalarının yarısından fazlası dansçılarla ilgiliydi. Bu çalışmaları aynı zamanda onun hareketin betimlemesindeki ustalığını gösteriyordu. Dans kadar at yarışları ve çıplak kadınlar çizmekte de başarılıydı. Portreleri de sanat tarihinin en başarılarından kabul edilir.

Degas, kariyerinin başlarında tarihi temalar işleyen bir ressam olmayı istedi. Bu sebeple titiz bir akademik eğitim aldı ve klasik sanat üzerine çalıştı. Otuzlarının başlarına geldiğinde kararını değiştirdi. Böylece çağdaş konuları geleneksel metotlarla resmeden, modern yaşamın klasik ressamı haline geldi. Degas, Célestine Musson De Gas ve Augustin De Gas'nın en büyük çocukları olarak Paris'te dünyaya geldi. Babası bankacıydı. Ressamın ailesi varlıklı sayılırdı. 11 yaşında Lycée Louis-le-Grand'e başlayan Degas, 1853 yılında edebiyat dalında derece alarak mezun oldu. Ressam çok küçük yaşlarda resme başladı. On sekiz yaşına geldiğinde evindeki bir odayı stüdyoya çevirdi ve Louvre'daki eserlerin kopyaları üzerine çalıştı. Fakat babası, onun hukuk okumasını istiyordu. Kasım 1853'te Paris'teki Hukuk Fakültesi'ne kaydını yaptırdı. Ancak derslerinden geçmek için hiçbir çaba sarfetmiyordu. 1855 yılında Degas çok saygı duyduğu Jean Auguste Dominique Ingres ile tanıştı. Ingres ona "Çizgiler çiz genç adam. Pek çok çizgi." tavsiyesinde bulundu. Aynı yılın Nisan ayında Degas, Ecole des Beaux-Arts'a (Güzel Sanatlar Okulu) kabul edildi. Orada Louis Lamothe ile birlikte çalıştı ve Ingres'nin tarzını takip etti. Temmuz 1856'da İtalya'yı ziyaret etti ve bu ülkede üç sene kaldı. O yıllar boyunca Michelangelo, Raphael, Titian ve Rönesans'ın diğer ressamlarının resimlerini kopyaladı. (Devamı...)


28 Ekim
Muhrip (İngilizce: destroyer, "yok edici"), donanma terminolojisinde, hızlı, yüksek manevra kabiliyeti olan, zırhlı, dayanıklı, filolara veya saldırı takımlarına, daha küçük araçlardan (torpido botu, denizaltı ve uçaklar) gelen saldırılara karşı koruma ve eskortluk yapan bir savaş gemisidir. Büyük savaş gemileri arasında ortada kalan Muhrip, Fırkateyn'den daha büyük ve kapsamlı, biraz hantal Kruvazör'den de küçükdür.

I. Dünya Savaşı öncesinde muhripler okyanus ötesi görevler için yapılmamış, hafif savaşçılardı, bu yüzden bir muhrip takımı ve bir muhrip botu şeklinde kullanılırken, II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında bağımsız, ve özellikle 1950 ve 1960'larda kruvazörler kadar tonaja ve öneme sahip oldular. Bununla birlikte Birleşik Devletler aktif olmayan ama herhangi bir ihtiyac durumunda aktif hale getirebileceği konumda bulunan iki adet Iowa-sınıfı zırhlıya sahiptir. Modern muhripler tonaj olarak II. Dünya Savaşı zamanının kruvazörlerine denk olsalar da silah yönünden bakılırsa küçük bir yaylım ateşiyle kentleri bile yok edebilecek şekilde ve nükleer füzelere sahip olarak üstündürler. Torpido atabilme kabiliyetine sahiptirler. (Devamı...)


Marie Antoinette ya da tam adıyla Josephe Jeanne Marie Antoinette von Habsburg-Lorraine (Jozef Jan Mari Antuanet von Habsburg Loren) (d. 2 Kasım 1755 – ö. 16 Ekim 1793), Fransa Kraliçesi ve Avusturya arşidüşesi. Kısaca Marie Antoinette veya Maria Antonia olarak bilinir. Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve eşi Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa'nın kızıdır. Henüz 14 yaşındayken Fransa veliahtı XVI. Louis ile evlendi. 1774 Mayıs'ında XVI. Louis Fransa kralı ve Fransa kraliçesi oldu. XVII. Louis'nin (Kayıp Döfen) annesidir. Fransız Devrimi esnasında "Vatan hainliği" ile suçlanarak giyotinle idam edildi.

2 Kasım 1755 tarihinde, Viyana'daki Hofburg Sarayı'nda, Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve Maria Theresia'nın onbeşinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Vaftizi esnasında Meryem onuruna "Maria" ismi verildi. Saray yetkilisi bebeği "Ufak ama tam anlamıyla sağlıklı bir arşidüşes" diye tarif etti. Sarayda kendisine "Madam Antoinette" deniliyordu. Ailenin en küçük iki kızı Maria Karolina ve Marie Antoinette idi. 1767 yılına kadar iki kız kardeşe de bir dadı bakıyordu. Her zaman dadıları onlara çok yakın bir şahsiyet oldu. Marie Antoinette henüz küçük bir çocuk iken, üç ağabeyi de (Joseph, Leopold ve Ferdinand Karl Habsburg İmparatorluğu üzerinde etkili olmaya başlamışlardı bile. Birçok kraliyet evliliğinden farklı olarak, Marie Antoinette'in, ebeveynleri aşk evliliği yapmışlardı ve aile hayatından oldukça zevk alıyorlardı. Saray hayatının tüm resmiyetine rağmen kraliyet ailesi özel hayatlarında oldukça sıradan bir aileydi. Arşidüşes Antonia, annesi Marie Theresa'nın oldukça sıkı ahlak kurallarına göre yönetilen sarayında büyüdü. Marie Theresa çok güçlü bir liderdi ve halkı tarafından çok seviliyordu. Çocuklarının yetiştirilmesi ile elinden geldiğince alakadar olmaya çalışıyordu ancak programının yoğunluğu nedeniyle Maria Antonia'nın yetiştirilmesi mürebbiyesine kalmıştı. Mürebbiyesi bu hareketli, neşeli ve güzel kızı oldukça şımartıyordu. Antonia zamanını ders çalışmaktan ziyade oyun oynamakla geçiriyordu. Bununla birlikte müzik derslerinden çok zevk alıyordu ve iyi bir harpçı ve dansçı olmuştu. (Devamı...)


29 Ekim
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ya da kısaca TCDD, Türkiye'deki demiryolu taşımacılığını düzenleyen, işleten ve kontrol eden resmi kurumdur.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde daha çok yap-işlet modeli ile sermaye sahiplerince işletilen demiryolları, 24 Mayıs 1924 tarihinde çıkarılan 506 sayılı Kanun ile devletleştirilmeye başlanmış ve Anadolu – Bağdat Demiryolları Müdüriyet-i Umumiyesi adı ile yapılandırılmıştır. Daha sonra demiryollarının yapımı ve işletilmesinin bir arada yürütülmesi ve daha geniş çalışma imkânları verilmesini sağlamak amacıyla çıkarılan 31 Mayıs 1927 tarih ve 1042 Sayılı Kanun ile Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi adını almıştır. 1953 yılına kadar katma bütçeli bir devlet idaresi şeklinde yönetilen kuruluş, 29 Temmuz 1953 tarihli 6186 Sayılı Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD) adı altında "İktisadî Devlet Teşekkülü" haline getirilmiştir. Son olarak uygulamaya konulan 233 sayılı KHK ile kurum Kamu İktisadî Kuruluşu (KİK) hüviyetini almıştır. (Devamı...)


Hilary Duff ya da tam adıyla Hilary Erhard Duff (d. 28 Eylül 1987, Houston, Teksas), Amerikalı sinema oyuncusu ve şarkıcı, ülkesi dışında da tanınan bir popüler kültür ikonu. Hilary Duff, Lizzie McGuire adlı televizyon dizisiyle ün sağladı. Bu dizide aldığı başrol sayesinde yapımcıların dikkatini çekti ve ardından birçok filmde rol aldı. Bu filmlerin başında, Lizzie McGuire (2003), Bir Külkedisi Masalı (2004), Cheaper by the Dozen (2003) gelmektedir. Bu işlerden 2005 yılında yaklaşık 15 milyon $ kazandı.

Duff, kariyerini sinema ve televizyonla sınırlamadı ve pop müzik alanında da çalışmaya başladı. 3 adet RIAA sertifikalı platin albüm çıkardı ve bu albümler dünya çapında 13 milyondan fazla satıldı. Ayrıca, Stuff by Hilary Duff adlı bir giyim mağazası zinciri ve With Love... Hilary Duff adlı bir parfüm markası ile iş dünyasına da girdi. (Devamı...)


30 Ekim
Buzul dağ zirvelerinde yaz kış erimeyen ve yer çekiminin etkisiyle yer değiştiren büyük kar ve buz kütlesidir. Eğimli arazilerde yıllar boyunca biriken kar kütlesinin önce buzkar, sonra da buza dönüşmesiyle oluşur. Buzullar okyanuslardan sonra dünya üzerindeki ikinci büyük su deposu ve en büyük tatlı su deposudur, tatlı suyun % 98,5'ini oluştururlar. Hemen hemen her kıtada buzullara rastlanır. Dünya'nın belirli bölgeleri, bütün yıl erimeyen ve "buzul" adını alan buzlarla kaplıdır. Bunlar kutup bölgeleriyle yüksek dağların tepeleridir. Buzul oluşabilecek bölgenin deniz yüzeyinden yüksekliği, enlemin artmasıyla azalır. Ekvator yakınlarında 0° enlem çevresinde buzullara rastlamak için Runewenzorilerin 4.400 m yüksekliğine çıkmak gerekirken, Alplerde (45°) 2500 m'ye, Norveç'te (60°) 1500 m'ye çıkmak yeterlidir. Kutupta buzullara deniz yüzeyinde rastlanır.

Buzullarla taşınan kayalar ve çökeltilerle oluşan uç, yanal, yer ve orta buzultaşları, buzul teknesi (U şekilli vadiler), buzyalağı (buz sirki) buzullarla ilgili jeolojik yüzey şekilleridir. Buzulu oluşturan kar sürekli olarak donma ve erimeye maruz kalır ve taze yağan kar tanelerinden bir çeşit taneli kar olan buzkar (névé) hâline dönüşür. Üzerindeki buz ve kar katmanlarının basıncı altında bu taneli kar daha da yoğun olan eski kara (firn) dönüşür. Yıllar süren bir dönemden sonra eski kar katmanları daha da sıkışarak buzulu oluşturan buza dönüşür. Buzulların kendine özgü mavimsi renginin nedeni gökyüzünün de mavi görünmesini açıklayan Rayleigh saçılımıdır. (Devamı...)


Ernesto "Che" Guevara kısaca Che Guevara ya da el Che, (14 Haziran 1928 - 9 Ekim 1967), Arjantinli Marksist-Leninist siyasetçi, Küba gerillaları ile Enternasyonalist gerillaların lideri ve devrimci.

Tıp eğitimi alırken Latin Amerika'yı baştan aşağı dolaştı ve bu sayede birçok insanın karşı karşıya kaldığı yoksulluğu doğrudan gözlemleyebildi. Bu deneyimler sonucunda bölgedeki ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmanın tek yolunun devrim olduğuna inanarak Marksizm’i incelemeye başladı ve Başkan Jacobo Arbenz Guzmán'ın önderliğinde Guatemala’nın sosyal devrimine katıldı. Bir süre sonra 1959 yılında Küba'da yönetimi ele geçiren Fidel Castro'nun askeri nitelikli 26 Temmuz Hareketi'nin bir üyesi oldu. Yeni hükümette çeşitli önemli görevlerde bulunduktan, gerilla savaşı teorisi ve uygulamaları üzerine makaleler ve kitaplar yazdıktan sonra diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere katılmak üzere 1965 yılında Küba'dan ayrıldı. İlk olarak Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ne daha sonra da CIA ve Amerikan Ordusu Özel Harekât Birlikleri'nin ortak operasyonu sonrası yakalanacağı Bolivya'ya gitti. Guevara 9 Ekim 1967'de Vallegrande yakınlarındaki La Higuera'da Bolivya Ordusu'nun elindeyken öldürüldü. Son saatlerinde yanında bulunanlar ve onu öldürenler, yargısız infaz edildiğine tanık olmuşlardır. (Devamı...)


31 Ekim
Lizbon (PortekizceLisboa, LatinceOlisipo), Portekiz’in başkenti ve en büyük şehridir. Lizbon bölgesine bağlı Büyük Lizbon altbölgesinin belediyelerinden biridir. Tejo Nehri’nin oluşturduğu haliç üzerine kurulu olan Lizbon, Atlantik Okyanusu kıyısındadır.

2017 yılında 505.526 nüfusa sahip olan Lizbon şehrinin içinde bulunduğu "Lizbon Metropolitan Alanı"nın nüfusu 2017 yılında yaklaşık 2.800.000 civarındadır. Lizbon bölgesi Avrupa Birliği ortalamasının üzerindeki refah düzeyi ile Portekiz’in en zengin bölgesidir. Avrupa’nın en renkli başkentlerinden birisi olan Lizbon Roma ve İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuştur. 1260 yılından beri Portekiz’in başkenti olan şehir 16. yüzyılda Portekiz İmparatorluğu zamanında en ihtişamlı dönemini yaşamıştır. Neolitik Çağ'da bölgede Avrupa’nın Atlantik kısmında yaşayan İberler yerleşmişti. Şehrin çevresindeki arazide halâ ayakta kalmış Dolmenler ve Menhirler gibi dinî anıtlar bu halk tarafından yapılmıştır. İlk binyılın sonunda bölgeyi işgal eden Keltler İberlerle karışmış ve Keltçe konuşan Cempsi gibi yerel kabileler ortaya çıkmıştır. São Jorge Kalesi’nin bulunduğu tepenin güney eteklerinde yapılan kazılar sonucunda elde edilen arkeolojik bulgular, M.Ö. 1200 yılından beri şehrin merkezi olan bu bölgede bir Fenike ticaret postasının kurulu olduğunu göstermektedir. (Devamı...)


Laurence Olivier yada tam adıyla Laurence Kerr Olivier (Baron Olivier Liyakat Nişanı) (22 Mayıs 1907 - 11 Temmuz 1989), Oscar, Altın Küre, BAFTA ve dört Emmy ödüllü İngiliz tiyatro ve sinema yönetmeni, oyuncusu ve yapımcısı. Birçok kişi tarafından Anglofon dünyada, 20. yüzyılın en büyük oyuncusu olarak kabul edilmektedir.

Olivier'in kariyeri hem tiyatroda hem de sinemada oldukça üretken onlarca yıla yayılmıştır. İki alanda da Shakespeare'in Othello'sundan Vahşi Koşu'daki Nazi dişçisine ve Onikinci Gece'deki Sir Toby Belch'e kadar birçok farklı rol oynamıştır. Kilisede görevli bir babanın oğlu olan ve şöhreti Londra West End'deki profesyonel tiyatro sahnelerinde bulan Olivier, Shakespeare uzmanı olmayı kafasına koydu ve ozanın 20. yüzyılda başı çeken yorumcularından biri oldu. Daha sonraki yıllarda, Olivier ikinci karısı Vivien Leigh'ı terk etmenin suçluluğu altında ezilerek kendini işine adadı. (Devamı...)