Vikipedi:Günün maddeleri/Ağustos 2017

Vikipedi, özgür ansiklopedi



Bu sayfada ana sayfaya çıkmış veya çıkacak olan maddeler gösterilmektedir.

Günün maddesini kullanıcı veya kullanıcı tartışma sayfalarınızda {{Anasayfa dinamik içerik}} şablonunu kullanarak çıkartabilirsiniz. Çıkacak olan maddelerle ilgili teklif, öneri düzeltme gibi istekleri Vikipedi:Günün maddesi sayfasında belirtebilirsiniz.




Ağustos 1 - Sal

Ortodoks Hristiyanlık Ortodoks Hristiyanlık, Doğu Ortodoks Kilisesi ve Oryantal Ortodoksluk için kullanılan ortak adlandırma. Hristiyanlığın bu iki mezhebi de antik Hristiyan kilisesi'nin inancı, doktrini ve uygulamalarına olan bozulmaz bağı vurgulamak için ortodoks (Yunanca'dan: orthos + doxa, anlamı doğru düşünce) kavramını kullanır. Bu iki mezhebin üyeleri kendilerine sadece "Ortodoks Hristiyan" dese de "Doğu" ve "Oryantal" sıfatları bu grupların dışındakiler tarafından bu iki grubu ayırmak için kullanılır. Bu iki grup 451 yılındaki Kalkedon Konsili'nin ortodoksisi hakkında görüş ayrılığı yaşamışlardır ve hala aralarında bir komünyon yoktur; ancak hala birçok aynı doktrine, benzer kilise yapılanmasına ve benzer ibadetlere sahiptirler. İki inancın birleşmesi için yakın zamanda birçok görüşme yapılmış, birçok konuda uzlaşı sağlanmışsa da resmi bir birlik için henüz somut adımlar atılmamıştır.

Ortodoks geleneğinin temellendiği kültürün Kapadokyalı üç kilise babası tarafından oluşturulduğu söylenebilir. 4. yüzyıl civarında yaşayan Nissalı Gregor, Nenizili Gregor ve Aziz Basileios, Grek ve özellikle Aristoteles felsefesini Hristiyanlığa sokarak teolojik anlamda Ortodoksluğun zeminini hazırlamışlardır. Bununla birlikte Ortodoksluğun tarihsel olarak 4. yüzyıldan itibaren vuku bulan siyasî çekişmelere ve İstanbul’un yeni bir siyasal merkez olarak ortaya çıkması ile ortaya çıkmıştır denebilir. 330’da Roma İmparatorluğu başkentinin Konstantinopolis’e taşınması Roma’da yerleşik olan siyasi ve dinî otoriteleri rahatsız etti. İstanbul’un dinî yönden taşıdığı öneme dair anlatılan çeşitli hikayeler, bu şehre Hristiyanlık açısından meşrutiyet kazandırmaya çalıştı. Örneğin Roma şehri kendisini Petrus’a dayandırırken Konstantinopolis kendisini Kefernahumlu balıkçı Andreas’a dayandırmaktaydı. Devamı...


Joachim Murat ya da tam adıyla Joachim-Napoléon Murat (Myura diye okunur), (İtalyanca: Gioacchino Napoleone Murat) (d. 25 Mart 1767 - 13 Ekim 1815) Fransız mareşal, Berg Büyük Dükü ve Napoli Kralı (1808-1815).

Murat, Napolyon dönemini yansıtan sosyal değişimin büyük bir örneğidir. Bir hancının oğlu iken Napoli Kralı olmuştur. Bir süre baba işini yaptı. Sonra, sıradan bir asker olarak orduya yazıldı (Şubat 1787). Monarşinin düşüşüyle devrim ordusuna girdi ve hızla yükseldi. 1795'te Paris'te Napolyon'u destekledi. İtalya ve Mısır seferlerinde onu takip etti. Napolyon'un kız kardeşi Carolina Bonaparte ile evlendi (iki kız iki erkek çocuğu oldu). 1800 yılında vekil olarak seçildi. Fransa meclisi onu, Birinci Tümen Kumandanı ve Paris Valisi olarak atadı. 1804'te İmparatorluk Mareşali ve iki yıl sonra Grandük oldu. 1808'de Napoli Kralı ilan edildi. Asker ve süvari kumandanı olarak, bütün savaşlarda Napolyon ile beraber oldu. 1808'de Napolyon, tarafından Napoli Kralı olarak atandı. Yeni görevi, Murat'a, kumandanlığa devam etmesine engel olmadı. Rusya seferine ve Leipzig Savaşına katıldı. Bu bozgun sonrası, Avusturya ile ayrı bir barış yaparak tahtını korumaya çalıştı. Yüz Gün olarak bilinen süreçte yeniden iktidara geçen Napolyon'un yanında yer aldı. 1815'te Avusturya İmparatorluğu ile yapılan Tolentino savaşında yenildi. 20 Mayıs 1815]]'te yapılan antlaşma düşüşünün onaylanması oldu. Napolyon'un ikinci düşüşü sonrası, Murat, nüfuzunu yükseltmek için Korsika'dan Napoli'ye kaçtı. Yakalandı, yargılandı ve bizzat istediği kanuna göre ölümle cezalandırıldı.13 Ekim 1815 tarihinde Castello di Pizzo, Calabria'da kurşuna dizilip idam edildi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 2 - Çrş

Demokrasi dünyadaki tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir. Yunanca Bu ses hakkındadimokratia  (δῆμος, yani dimos, halk zümresi, ahali + κράτος, yani kratos, iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçeye, Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilir.

Ana yurdu Eski Yunan'daki filozoflar Aristo ve Eflatun tarafından eleştirilmiş, halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlarla nitelendirilmiştir. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. Artık siyasetbilimciler hangi sistemin daha iyi işlediğinden çok hangi demokrasinin daha iyi işlediği tartışmalarına girmişler ve liberal, komünist, sosyalist, muhafazakâr, anarşist ve faşist düşünürler kendi sistemlerinin erdemlerini ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Bu sebeple demokrasinin çok sayıda değişik tanımı ortaya çıkmıştır. Demokrasinin tanımı tartışması günümüzde hâlâ devam eden bir tartışmadır. Bunun sebepleri arasında ülkelerdeki bazı kurumların görüşlerini haklı çıkartmak adına demokrasi tanımını kullanmaları, demokratik olmayan devletlerin kendilerini demokratik olarak tanıtma çabaları ve aslında genel bir kavram olan demokrasinin tek başına kullanılması (Anayasal demokrasi, sosyal demokrasi, liberal demokrasi vb.) gibi sebepler gösterilebilir. Demokrasiye farklı atıflar: (Devamı...)


Émile Zola ya da tam adıyla Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransa'da natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zola'nın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransa'yı terkedip bir süre Londra'da yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davası'nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında, kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü.

“Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır. Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla, hayatın zorluklarından bahsedilir. Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı, büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır. Natüralizm'in öncülerinden olan Emile Zola’nın romanı olan Thérèse Raquin de natüralizm örneğidir. Romanın baş karakteri olan Thérèse fizyolojik özellikleriyle ele alınmıştır. Romanda Thérèse yaşadığı çevrenin bir ürünü olarak görülmektedir. Yaşadığı çevre gibi ezilmiş bir yapıya sahiptir. Thérèse’in bu yapısı fizyolojik özellikleriyle kitapta şöyle anlatılmaktadır” Basık bir alnın altında dar,uzun ve çelik gibi bir burnu vardı.” Burada basık bir alın derken çevresinden gelen baskılardan ezilmiş olduğu ve çelik gibi bir burun derken de Thérèse’in güçlü kişiliği anlatılmaya çalışılmıştır. Romanda Thérèse çevresinden aldığı baskılar nedeniyle bütün duygularını içine atmıştır. Fakat bir süre sonra içgüdüsel dürtülerine dayanamayarak bütün duygularını açığa vurmuştur. Romanda Thérèse’in duygularını açığa vurması zorla beraber olduğu Camille'yi aldatıp Laurent’le beraber olmasıyla anlatılmaktadır. O zamana kadar Thérèse gerçek kişiliğini hep saklamış, karakterini baskı altına almıştır. Laurent'le olan konuşmalarında da bunu ikiyüzlü olduğunu söyleyerek dile getirmiştir. Thérèse'in şehvetli kişiliğini Afrikalı annesinden aldığı söylenmektedir. Bu da natüralizmin soya çekim özelliğine bir örnektir. Fakat Natüralizm’de de olduğu gibi romanda Thérèse yaptıklarından suçlanmamaktadır; çünkü yaptıkları onun yazgısı olarak görülmektedir. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 3 - Prş

Ramayana Hint halk ozanı Valmiki tarafından yazılmış bir destandır.

Dünyanın en bilinen ve Hindistan'ın en önemli iki destanından olan Ramayana, 24.000 beyitin oluşturduğu yedi bölümü içerir. Üç büyük Hindu tanrısından biri olan Vishnu’nun “yeniden doğumlarından biri olan Prens Rama’nın yaşadıklarını konu edinen destan, Antik Hint (Hindu) kültürü, dini, sosyal ve siyasal yaşamı hakkında içerik barındırır. Yunan destanlarında Odysseus'un Troya'dan İthaka'ya yolculuğundaki gibi Prens Rama da Hindistan'ın kuzeyinden güneyine seyahat eder ve yolculuk sonunda Seylan'a ulaşır. Ramayana, Mahabharata destanından sonra Hindistan’ın ikinci önemli destanıdır. Şimdiye kadar yazılmış en uzun şiir olan Mahabharata, tek bir kişi tarafından yazılmamıştır. Ramayana ise Valmiki tarafından yazılmış bir destandır. Ne zaman yazıldığı hakkında kesin bir bilgi yoktur; ancak MÖ 4. yüzyılla MS 2. yüzyıl arasında bir zaman diliminde yazıldığına dair yorumlar yapılmaktadır. Ramayana, yedi bölüm ve 24.000 beyitten oluşmuştur. Destanın birinci ve yedinci bölümlerinin sonradan eklendiği düşünülmektedir. Rama, bu destanda Vişnu’nun yeniden cisimleşmiş hali olarak karşımıza çıkar. Diğer kitaplarda ise; kahraman, bir insanı temsil etmektedir. Yeni yazılan eserlere üslup açısından bakıldığında eski eserlerdeki mükemmellik yoktur. Ancak Ramayana’nın yeni versiyonu bu görüşün aksine mükemmel bir anlatım tarzına sahiptir. (Devamı...)


Roberto Carlos ya da tam adıyla Roberto Carlos da Silva Rocha (d. 10 Nisan 1973, Garça, São Paulo), Brezilyalı eski millî futbolcu, teknik direktör.

Futbola ilk adımı 1993'te Sao Paulo bölgesi takımlarından Palmeiras'ta atan Carlos, ülkesindeki Palmeiras takımında yıldızı parladıktan sonra millî takıma çağrılmış, burada adının duyulmasının ardından FC Internazionale Milano'ya transfer olmuştur. Daha sonra Real Madrid'e transfer olmuş ve burada 11 sene takımına hizmet etmiştir. Fenerbahçe'deki ilk resmî karşılaşması 2007 Türkiye Süper Kupası finali olmuştur. Kupa mücadelesi 2-1'lik Fenerbahçe üstünlüğü ile sona ererken, bu kupa Roberto Carlos'un Fenerbahçe'deki ilk kupası olmuştur. Fenerbahçe'deki ilk golünü Fenerbahçe-Sivasspor maçında kafayla attı. Bu golü, futbol kariyerinde kafa ile attığı üçüncü goldür. İkinci golünü ise Hacettepespor'a sağ ayağıyla ceza sahası içerisinden attı.Ve ilk frikik golünü 30 metreden Konyaspor'a attı. 1996'ta Avrupa futboluna geçiş yapan futbolcu, Serie A'nın önde gelen kulüplerinden FC Internazionale Milano'ya ve bir yıl ardından da efsaneleştiği takımlardan biri olan Real Madrid'e geldi. Carlos 2 Ağustos 2005'te Brezilya vatandaşlığının yanına bir de İspanyol vatandaşlığı ekledi. Bu sayede Real Madrid'te Avrupalı futbolcu statüsünde forma giymeye başlayan Carlos, takımının da açılan kontenjan ile millî takımdan arkadaşı Robinho'yu almasını sağladı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 4 - Cum

WWE World Wrestling Entertainment, Inc. (veya bilinen adıyla WWE), Amerikalı profesyonel güreş eğlence şirketidir ve merkezi; Connecticut şehrindeki Stamford semtindedir. Şirketin sahibi ve başkanı, Vince McMahon'dır.

WWE, 1952 yılında Jess McMahon ile Toots Mondt tarafından "Capitol Wrestling Corporation" adıyla kuruldu. Şirket, ilk yıllarda profesyonel güreşi tanıtma ve dünyaya yayma çalışmalarında bulundu. Bunun için birçok şirketle rekabete girmek zorunda kaldı. Şirket, tam olarak 21 Şubat 1980 tarihinde kuruldu ve daha önce, 1979 yılında Massachusetts'ta kurulan Titan Sports adıyla biliniyordu. Capitol Wrestling Corporation'ın ismi; 1982 yılında World Wrestling Federation, WWF olarak değişti. Daha sonra ismi; 1998 yılında World Wrestling Federation, Inc., ardından 1999 yılında World Wrestling Federation Entertainment, Inc. ve son olarak, 2002 yılında ise World Wrestling Entertainment, Inc.' olarak değişti. Devamı...


Destiny's Child kadın üyelerden oluşan, Amerikalı R&B müzik grubu. Grubun son ve en aktif döneminde üyeleri Beyoncé Knowles, Kelly Rowland, ve Michelle Williams'ı içermekteydi. 1990 yılında Houston, Teksas'ta kurulan grup müzikal girişimlerine Girl's Tyme olarak, Knowles, Rowland, LaTavia Roberson ve LeToya Luckett dörtlüsü olarak başladı. Kısıtlı başarılardan sonra 1996 yılında Columbia Records'a Destiny's Child adıyla kayıt olan grup ana akım piyasadaki başarısını ise 1999'daki en çok satan albümü The Writing's on the Wall ile elde etti. Bu albümden "Bills, Bills, Bills" ve "Say My Name" gibi bir numara tekliler yayımlandı. Eleştirel ve ticari olarak başarılar devam ederken, grup, üyeleri arasındaki kavgalar ve yasal sürtüşmelerle çalkalandı. Bu dönemde Roberson ve Luckett, menajer Mathew Knowles'ın Knowles ve Rowland'ı kayırmasını gerekçe göstererek ayrılmayı talep etti.

Roberson ve Luckett ayrıldıktan kısa bir süre sonra Williams ve Farrah Franklin gruba dahil edildi. Ancak 2000'de kısa bir süre sonra Franklin gruptan ayrılarak üçlüyü yalnız bıraktı. Üçüncü stüdyo albümleri Survivor, grubun bu süreçte yaşadıklarını yansıtan bir eser olarak görüldüğü gibi "Independent Women", "Survivor" ve "Bootylicious" gibi uluslararası başarıda şarkılar üretti. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 5 - Cts

Yel değirmeni enerji üretmek için rüzgâr gücünden faydalanarak çalışan büyük pervaneli çarklı makine.

Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır. Hollanda'da bulunan yel değirmenleri, karayı denizden ayırmak için su pompalamakla görevlidir. Gelişmekte olan ülkelerde halâ önemli güç kaynağı olmalarına rağmen endüstri bakımından gelişmiş ülkelerde rolleri azalmıştır. Elektrik enerjisi kaynağı olarak kullanılan ilk yel değirmeni 1890 yılında Danimarka'da yapılmıştı. Bu tarihten sonra rüzgârla çalışan değirmenler küçük ev ve çiftliklere elektrik sağlamak için kullanılmıştır. Yel değirmeninin model ve çalışması rüzgâr hızına, yönüne ve yüksekliğine bağlıdır. Rüzgârın saatteki hızı ortalama 29 – 40 km olan yerler yel değirmenleri için uygundur. Saatte 8 km hızı olan hafif rüzgârlar yel değirmenini çalıştıramazlar, güçlü rüzgârlar ve fırtınalar ise yel değirmenini hasara uğratabilirler. Yel değirmenleri genel olarak rüzgârla dönen bazı parçalardan meydana gelir. Başlıca iki çeşidi vardır; yatay eksenli ve dikey eksenli yel değirmenler. Bir yel değirmenini döndüren rüzgârın gücü, hızının küpü, yel değirmenini döndüren pervane çapının karesi ve havanın yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Küçük çaptaki rüzgâr güç sistemleri, elektrik ve mekanik güç sağlamak bakımından ekonomik önem taşır. 6 kilowattlık bir rüzgâr jeneratörü, ortalama rüzgâr hızının saatte 16 km olduğu kabul edilirse, ayda 325 kilowatt saat (kWh) elektrik üretebilir. Bu da orta halli bir evin bütün elektrik ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Rüzgâr olmadığı zaman elektrik, rüzgâr enerjisinin kimyasal enerji olarak depolandığı akümülatörlerden sağlanır. (Devamı...)


Zoe Saldana ya da tam adıyla Zoe Yadira Zaldana Nazario (d. 19 Haziran 1978) Amerikalı aktris. Aynı zamanda Zoë Saldana, Zoe Saldaña ve Zoë Saldaña olarak da bilinmektedir.

Saldana New Jersey'de doğdu. Annesi Porto Rikolu babası ise Dominik Cumhuriyeti'ndendir. Queens, New York'ta büyüyen sanatçının ilk öğrendiği diller İngilizce ve İspanyolca oldu. Zoe, 9 yaşında iken babası bir trafik kazasında öldü. Bunun üzerine annesi Zoe'yi ve Zoe'nin kızkardeşini de alarak Dominik Cumhuriyeti'ne yerleşti. Orada, ülkenin en prestijli dans okuluna devam eden Zoe bale eğitimi aldı ve bir dansçı olmak için çalıştı. ABD'ye geri döndüklerinde lisede tiyatro programlarına yazıldı ve bir oyunculuk kursuna gitti. Aynı zamanda 1990'ların ortalarında Burger King'de kasiyer olarak çalıştı. Saldana, hala programın bir üyesi iken ilk kez bir televizyon yapımında rol aldı, Law & Order dizisinin 13 Ekim 1999 tarihli bölümünde göründü. Bir grup dansçının hikâyesini anlatan Center Stage filminde aldığı önemli rol sebebiyle okulu terketti ve 2000 yapımı bu filmde oynadı. 2002 yılında Britney Spears'ın Crossroads filminde ve Drumline adlı komedi filminde oynadı. Daha sonra Anamaria adlı bir korsanı canlandırdığı 2003 yapımı Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl filminde rol aldı.Devamında birçok televizyon şovu ve filmlerinde rol aldıktan sonra 2004 yılında The Terminal ve 2005 yılında Guess Who filmlerinde oynadı. Juan Luis Guerra'nın "La llave de mi corazón" adlı şarkısının klibinde rol aldı. Uhura rolüyle Star Trek filminin kadrosunda yer aldı. 2009 yılında Neytiri adlı bir Na'vi prensesini canlandırdığı, James Cameron'un Avatar filminde başrollerden birini oynadı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 6 - Paz

Ludwigshafen yangını 3 Şubat 2008'de Almanya'nın güneybatısındaki Ludwigshafen kentinde bir Türk'ün evinde çıkan yangın.

Yangında 9 Türk öldü, ölen Gaziantepli aile Alevi Bektaşi Dergahı'na bağlıydı. Yangında 60 kişi yaralanmasıyla sonuçlanmış ve itfaiye görevlilerinin 26 saat süren çalışması sonunda söndürülebilmiştir. Yangının çıkış nedeni hakkında oluşan şüpheler sonucunda 50 kişilik bir araştırma heyeti kurulmuş, Türkiye ise 4 emniyet görevlisinden oluşan bir heyeti yangını araştırmak üzere Almanya'ya göndermiştir. Türkiye'nin araştırma heyeti göndermesi Alman Die Welt gazetesinde "Türk Güvensizliği" başlığıyla yayımlanan haberde Alman makamlarına olan güvensizliğin sonucu olduğunu iddia etmiştir.

Yangına birçok Alman ve Türk politikacı tarafından tepki gösterilmiştir. Bunun yanı sıra sivil toplum örgütleri, ülkedeki Almanlar ve Türkler tarafından ortak bir şekilde tepki göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile Almanya Başbakanı da yangından dolayı üzüntü duyduklarını belirtmişlerdir.

Yangın Türk basınında da geniş yankı bulmuştur. Basının konuya yaklaşımında etkili olan durum ise evdeki küçük bir kızın yangının bir Alman tarafından başlatıldığı yönündeki iddiaları olmuştur. İlk incelemelere göre yangının çıkış nedeni anlaşılamamış ancak yangının bodrumda başladığı tespit edilmiştir. (Devamı...)


Joachim Löw (Almanca telaffuz: [ˈjoːaxɪm ˈløːf], d. 3 Şubat 1960) Alman eski futbolcu ve teknik direktör. Şu an Almanya millî futbol takımını çalıştırmaktadır. Almanya, 2014 yılında Brezilya'da düzenlenen Dünya Kupası'nı almayı başarmıştır.

Löw 1978 yılında kariyerine 2. Bundesliga takımlarından SC Freiburg'da başladı. İki kez döndüğü (1982, 1985) takım en çok gol attığı takım oldu. 1980 yılında Bundesliga'da mücadele eden VfB Stuttgart takımına transfer oldu. Ama ilk 11'e girmekte zorluk yaşayan futbolcu sadece dört maçta forma giydi.

1981-82 sezonunda Eintracht Frankfurt'ta oynadı. Oynadığı 24 maçta 5 gol attı. Sonraki yıl Freiburg'a döndü. 1982-83 sezonunda 2. Bundesliga'da 34 maça çıktı ve 8 gol attı. 1983-84 sezonunda yine 2. Bundesliga'da 31 maçta 17 gol attı. 1984-85 sezonunu Bundesliga'da Karlsruher SC takımında geçirdi. Çıktığı 24 maçta 2 gol attı. Sonraki sezon yine Freiburg'a döndü. Dört yıl boyunca 116 maça çıktı ve 38 gol attı. Kariyerini İsviçre'de FC Schaffhausen (1989-1992) ve FC Winterthur (1992-1994) takımlarında oynayarak bitirdi. Löw ayrıca dört kez Almanya 21 yaş altı millî futbol takımı adına forma giydi.

Löw teknik direktörlük kariyerine hâlâ futbol oynarken FC Winterthur'un genç takımında başladı. 1994-95 sezonunda FC Frauenfeld takımında futbol oynarken teknik direktörlük yaptı. 1995-96 sezonunda VfB Stuttgart'ta teknik direktör Rolf Fringer'in yardımcılığını yaptı. Fringer İsviçre millî takımına geçince Ağustos 1996'da geçici teknik direktörlük yaptı. Sonra kalıcı oldu. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 7 - Pzt

Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Bolşevik lider Vladimir Lenin tarafından Ağustos-Ekim 1916 tarihleri arasında yazılan eser. İlk kez 1974 yılında Cemal Süreya tarafından Türkçe'ye çevirilen kitap, Türkiye'de ilk kez Sol Yayınları tarafından 1979 yılında yayınlanmıştır.

Emperyalizm olgusu, Lenin'in marksist yönteme kattığı temel bir düşüncedir. Buna göre kapitalizmin ulaştığı en yüksek basamak emperyalizmdir ve kapitalist devletler kendi çıkarları doğrultusunda pazar bulma amacıyla başka uluslara müdahale etmektedir. Lenin, kapitalizmin bu gelişim sürecini eserinde "Kapitalizm geliştikçe hammadde eksikliği de kendini o denli duyurmaktadır; rekabetin koşulları o denli sertleşmekte, bütün yeryüzünde hammadde kaynakları arama çabaları o denli alevlenmekte, sömürgelere sahip olma savaşımı o denli amansız olmaktadır." sözleriyle açıklar. Devamı...


Alec Guinness (d. 2 Nisan 1914 - ö. 5 Ağustos 2000), İngiliz tiyatro ve sinema oyuncusu.

Bir reklam ajansında metin yazarı olarak çalışmaya başladı. Daha sonra oyunculuk dersleri alarak ilk kez 1934'te Londra'daki King's Theatre'da figüran olarak sahneye çıktı. Üç yıl sonra John Gielgud'ın tiyatro kumpanyasına katılarak Richard II (1937), The School for Scandal (1937), Üç Kızkardeş (1937), ve Venedik Taciri (1938) gibi klasiklerde rol aldı. 1938'de Londra'daki Old Vic Tiyatrosu'nda, modern giysilerle oynanan popüler Hamlet uyarlamasında başrole çıktı. 1948'de aynı tiyatroda sahnelenen (Twelfth Night) adlı oyunun yardımcılığını üstlendi. New York'ta ilk kez II. Dünya Savaşı'nda görev aldığı İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetleri'nden izinliyken sahneye çıktı; Flare Path (1942-1943) adlı bu oyundan yıllar sonra aynı kentte The Cocktail Party ve Dylan'da oynadı. Guinness sinema oyunculuğuna, Charles Dickens'ın romanından uyarlanan Büyük Umutlar (1946) adlı filmde Pip'in arkadaşı Herbert Pocket rolüyle başladı. 1948'de oynadığı Oliver Twist'ten sonra Ealing Stüdyoları için bir dizi komedi filmi çevirdi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 8 - Sal

Demokrasi dünyadaki tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir. Yunanca Bu ses hakkındadimokratia  (δῆμος, yani dimos, halk zümresi, ahali + κράτος, yani kratos, iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçeye, Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilir.

Ana yurdu Eski Yunan'daki filozoflar Aristo ve Eflatun tarafından eleştirilmiş, halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlarla nitelendirilmiştir. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. Artık siyasetbilimciler hangi sistemin daha iyi işlediğinden çok hangi demokrasinin daha iyi işlediği tartışmalarına girmişler ve liberal, komünist, sosyalist, muhafazakâr, anarşist ve faşist düşünürler kendi sistemlerinin erdemlerini ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Bu sebeple demokrasinin çok sayıda değişik tanımı ortaya çıkmıştır. Demokrasinin tanımı tartışması günümüzde hâlâ devam eden bir tartışmadır. Bunun sebepleri arasında ülkelerdeki bazı kurumların görüşlerini haklı çıkartmak adına demokrasi tanımını kullanmaları, demokratik olmayan devletlerin kendilerini demokratik olarak tanıtma çabaları ve aslında genel bir kavram olan demokrasinin tek başına kullanılması (Anayasal demokrasi, sosyal demokrasi, liberal demokrasi vb.) gibi sebepler gösterilebilir. Demokrasiye farklı atıflar: (Devamı...)


Émile Zola ya da tam adıyla Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransa'da natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zola'nın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransa'yı terkedip bir süre Londra'da yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davası'nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında, kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü.

“Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır. Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla, hayatın zorluklarından bahsedilir. Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı, büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır. Natüralizm'in öncülerinden olan Emile Zola’nın romanı olan Thérèse Raquin de natüralizm örneğidir. Romanın baş karakteri olan Thérèse fizyolojik özellikleriyle ele alınmıştır. Romanda Thérèse yaşadığı çevrenin bir ürünü olarak görülmektedir. Yaşadığı çevre gibi ezilmiş bir yapıya sahiptir. Thérèse’in bu yapısı fizyolojik özellikleriyle kitapta şöyle anlatılmaktadır” Basık bir alnın altında dar,uzun ve çelik gibi bir burnu vardı.” Burada basık bir alın derken çevresinden gelen baskılardan ezilmiş olduğu ve çelik gibi bir burun derken de Thérèse’in güçlü kişiliği anlatılmaya çalışılmıştır. Romanda Thérèse çevresinden aldığı baskılar nedeniyle bütün duygularını içine atmıştır. Fakat bir süre sonra içgüdüsel dürtülerine dayanamayarak bütün duygularını açığa vurmuştur. Romanda Thérèse’in duygularını açığa vurması zorla beraber olduğu Camille'yi aldatıp Laurent’le beraber olmasıyla anlatılmaktadır. O zamana kadar Thérèse gerçek kişiliğini hep saklamış, karakterini baskı altına almıştır. Laurent'le olan konuşmalarında da bunu ikiyüzlü olduğunu söyleyerek dile getirmiştir. Thérèse'in şehvetli kişiliğini Afrikalı annesinden aldığı söylenmektedir. Bu da natüralizmin soya çekim özelliğine bir örnektir. Fakat Natüralizm’de de olduğu gibi romanda Thérèse yaptıklarından suçlanmamaktadır; çünkü yaptıkları onun yazgısı olarak görülmektedir. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 9 - Çrş

Berlin Muharebesi Sovyetler Birliği'nin II. Dünya Savaşı sonlarında düzenlediği genel taarruzlardan biri olan Berlin Stratejik Taarruz Harekâtı sonunda gerçekleşen muharebedir. Avrupa Cephesi'ndeki son genel taarruz olmamakla birlikte, Almanya'nın kayıtsız şartsız teslimiyle sonuçlandığı için savaşı bitiren muharebe olarak kabul edilmektedir. Berlin Harekâtı, sadece Berlin'i almak için girişilen bir harekât değildi. Esas olarak üç Sovyet cephesi kuvvetlerinin, halen Alman kontrolünde olan Elbe Nehri'nin doğusundaki Alman topraklarının işgalini amaçlıyordu. Elbe, Alman topraklarını kuzeyden güneye kabaca ikiye bölmektedir. Berlin Muharebesi ise, kentin Kızıl Ordu birliklerince ele geçirilmesi içindi, çatışmalar kent sınırları içinde gerçekleşti ve Avrupa Cephelerinde savaşın sonunu getirdi.

Berlin Muharebesi'nin sonucu, Berlin Harekâtı'nın ilk aşamalarında, Alman başkentinin dışında belirlenmişti. Sovyet birlikleri kenti kuşatmaya çalışırken Alman kuvvetleri de bunu engellemek için mücadele etti ve sonunda bu birlikler kentin dışında ya imha oldular ya da silah bırakmak zorunda kaldılar. Bu mücadeleler kentin kaderini belirledi. Yine de daha sonra Berlin'de çok sert çatışmalar yaşandı. Kızıl Ordu birlikleri kent merkezine sokak sokak çatışarak ilerlediler. Kızıl Ordu, 16 Ocak 1945 tarihinde başlayan Vistül-Oder Taarruzu ile Alman cephesini yarmıştı ve Kızıl Ordu birlikleri günde 30 – 40 km.lik bir hızla batı yönünde ilerlemeye başladılar. Doğu Prusya, Aşağı Silezya, Doğu Pomeranya ve Yukarı Silezya topraklarını geçen Sovyet birlikleri, Oder Nehri üzerinde Berlin'in 60 km. doğusuna düşen Küstrin yakınlarındaki Oder köprübaşında geçici olarak durdular. Ardından Berlin'e yönelen genel taarruz boyunca iki Sovyet cephesine bağlı kuvvetler Berlin'e doğudan ve güneyden ilerlemişlerdi. Bir üçüncü Sovyet cephesi ise Berlin'in kuzey kesiminde mevzi almış olan Alman kuvvetlerini bu kesimde yenilgiye uğrattı. (Devamı...)


Walt Disney ya da tam adıyla Walter Ellas Disney (d. 5 Aralık 1901, Illinois; ö. 15 Aralık 1966, Kaliforniya), ABD'li yapımcı, yönetmen, senarist, seslendirmen ve animatör.

Flora Disney ve Elias Disney'in oğludur. Üç erkek, bir kız kardeşi vardır. Kardeşi Roy O. Disney ile Walt Disney Productions'ı kurdu ve şirketi dünyanın en ünlü film yapımcılarından biri oldu. Kurduğu şirket Walt Disney Şirketi, şu an yıllık 30 milyar dolar geliri olan bir medya devi haline geldi. Walt Disney genelde bir diyabetsiyen, ayrıca animasyon ve tema park (bir şeyle ilgili lunapark) tasarımlarıyla Oscar'a aday olamadı ama 59 adaylıktan 22 tanesini alarak en çok Oscar kazanan şahsiyet olarak tarihe geçti, 7 kez de Emmy Ödülleri'ne aday oldu. Halen de en fazla Oscar'a aday olan kişidir. Diane ve Sharon isimli iki kızı vardı. Walt Disney ve çalışanları; Dünya'nın en ünlü prodüksiyonlarını üretti. Disney'in iç kişiliği olarak görülen; farelerden korkmasına rağmen Mickey Mouse da başta olmak üzere Bugün Disney İsmiyle Özdeşleşen Pek Çok Karakter, Disneyland ve Walt Disney Resort gibi mekanlar da onun eseriydi. Walt Disney; Orlando, Florida'daki Walt Disney Dünyası açılmadan birkaç yıl önce gırtlak kanserinden 15 Aralık 1966'da öldü. 17 Aralık1966'da cenazesi yakıldı ve külleri Kaliforniya'daki Forest Lawn Anıt Mezarlığı'na defnedildi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 10 - Prş

Seçilmedi

Add oluştur

Ağustos 11 - Cum

Saraybosna (Boşnakça ve Hırvatça: Sarajevo, SırpçaСарајево) 2007 yılı sayımlarına göre 619.030 kişilik nüfusuyla Bosna-Hersek’in başkenti ve en büyük kentidir. Saraybosna, ayrıca Bosna-Hersek Federasyonu'nun ve fiilî başkenti Banyaluka olan Sırp Cumhuriyeti'nin de hukukî başkentidir. Saraybosna Kantonu'nun da merkezidir. Saraybosna, Bosna bölgesinin Dinar Alpleri'yle çevrili Saraybosna Vadisi içerisinde Miljacka Nehri'nin çevresinde kurulmuştur. Şehir, barındırdığı dinî çeşitliliğiyle bilinir. Müslümanlık, Katoliklik, Ortodoksluk ve Musevîlik, burada yüzyıllar boyunca barış içinde bir arada var olagelmişlerdir. İşte bu yüzden Saraybosna, Avrupa'nın Kudüs'ü olarak kabul edilir. Saraybosna Balkanlar'daki kültürel şehirlerin en önemlilerinden biri olarak kabul görür. Bu bölgedeki ilk yerleşim kalıntıları tarih öncesi döneme kadar uzanmasına rağmen modern şehrin ortaya çıkışı 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğuların bu bölgedeki hakimiyetiyle birlikte başlar. (Devamı...)

Aubrey Beardsley (21 Ağustos 1872 - 16 Mart 1898) bugün daha çok erotik illüstrasyonları ile tanınan, sonraki sanatçılar üzerinde etkili olmuş İngiliz illüstratör ve yazardı.

Beardsley Brighton'da doğdu. Ailesi 1883'te Londra'ya yerleşti. Beardsley ertesi yıl "çocuk müzik yıldızı" olarak ünlendi ve birçok konserde kız kardeşi ile birlikte çaldı. 1884'te Brighton, Hove and Sussex Grammar School'a başladı. 1888'de bir mimarın ofisinde, daha sonra Guardian Life and Fire Insurance Company'de çalışmaya başladı. 1891'de Sir Edward Burne-Jones ve Pierre Puvis de Chavannes'in önerisiyle profesyonel olarak sanatla ilgilenmeye başladı. 1892'de, o zamanlar Profesör Fred Brown'ın yönetimindeki Westminster School of Art'taki derslere katıldı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 12 - Cts

Akordeon akordiyon ya da akordion, bir körüğü harekete geçirmekle yaratılan hava akımının etkilediği serbest metal dillerinin titreşmesiyle ses çıkaran havalı çalgıdır.

Bir ya da iki kılavuz ile bir körükten oluşan akordiyonda, serbest metal dillerin titreşmesi, klavyenin tuşlarına basmakla sağlanır. Akordeon'un ilkel şeklinin 1822'de Berlin'de Christian Friedrich Ludwig Buschmann tarafından icat edildiğine inanılır. Ama yakın zamanda akordeon olarak adlandırılabilecek bir enstrümanın 1816'da veya daha önceki bir tarihte Nürnbergli Friedrich Lohner tarafından kullanıldığı saptanmıştır. Akordeon ismine ilk patent ise 1839'da, Viyanalı org ve piyano yapımcısı Cyrillus Demian tarafından günümüzdeki akerdeona çok da benzemeyen tek klavyeli küçük bir çalgı alındı. Kısa sürede, birçok firma bu yenin çalgının üretimine girişti. "Diyatonik akordeon" denilen ve diyezli ya da bemollü sesleri veremeyen bu çalgı, köylere kadar yayıldı. 1880'de,iki klavyeli kromatik akordeon gerçekleştirildi. Diyezli ve bemollü sesleri de verebilen bu yeni akordeon, kısa sürede çok tutundu. 1940'ta daha da gelişti ve konser akordeon adını aldı. George Auric ve Jean Françaix gibi besteciler bu çalgı için birçok parça besteledi. (Devamı...)


Carl Orff (d. 10 Temmuz 1895 Münih, Almanya - ö. 29 Mart 1982 Münih) Carmina Burana isimli sahne kantatının yaratıcısı olan Alman besteci. Orff çocuklara müzik öğretmek için özel bir eğitim yöntemi geliştirmiştir.

Subay kökenli, soylu bir aileden gelen Orff 10 Temmuz 1895 günü Münih'te doğdu. Annesi yetenekli bir piyanistti. Carl, müzik sevgisini annesinden almıştı ve küçük yaştan başlayarak tiyatroya da düşkündü. Henüz çocukken evde oluşturduğu kukla tiyatrosu için oyunlar yazan ve besteler yapan Carl, 17 yaşına geldiğinde bir opera ve pek çok şarkı bestelemişti. Münih Müzik Akademisi’ne girdiyse de, kısa sürede akademik müzik çalışmalarından sıkıldı. Sahne müziğine olan ilgisinden ötürü ortaçağ ve Rönesans döneminin ilk sahne müziği yapıtlarını inceledi. Bu çalışmaları 1935’te Carmina Burana’yı yaratması için Orff'a esin verdi. 1803’te Münih yakınlarında bir manastırın kütüphanesinde bulunan 200 kadar şarkı ve şiir Carmina Burana’ya kaynaklık etmiştir. Carmina Burana, çoğu oldukça açık saçık Latince metinlere dayanan bir üçlemenin ilk yapıtıdır. Trionfi (Zaferler) diye adlandırılan bu üçlemenin diğer yapıtları Catulli Carmina ve Trionfo di Afrodite’dir. Yapıtın ilk gösterimi 1937’de gerçekleşti ve Orff’a büyük ün getirdi. Orff, 1924’te dans öğretmeni Dorothee Günther ile genç kızların müzik eğitimi için Münih’te bir okul kurmuştu. Bu okulda çocuklar için müzik eğitimine yönelik araştırmalar yaptı. Okul, 1944’te Naziler tarafından kapatıldı. 4 yıl sonra Orff’un bazı dans müziği kayıtlarının rastlantı olarak yayınlanması, geliştirdiği yöntemlerin Almanya’da yayılmasını sağladı ve çocuklar için müzik yayını yapan radyo programları başladı. Orff, çocuklardaki doğal müzik yeteneklerinin basit vurmalı ve yaylı çalgılar yoluyla geliştirilebileceğini düşünüyordu. Geliştirdiği teknikler şimdi pek çok ülkede kullanılmaktadır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 13 - Paz

Satürn (eski adı ile Zühal) Güneş Sisteminin Güneş'e yakınlık sırasına göre 6. gezegenidir.

Büyüklük açısından Jüpiter'den sonra ikinci sırada gelir. Adını yunan mitolojisindeki Kronos'tan alır. Çıplak gözle izlenebilen 5 gezegenden biri (diğerleri, Merkür, Venüs, Mars, ve Jüpiter) olarak eski çağlardan beri insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşmakta ve gaz devleri sınıfına girmektedir. Su yoğunluğu ile karşılaştırıldığında 0.69 olan bu değer, Yerküre'nin yoğunluğunun % 12'si kadardır. Düşük yoğunluk, gezegenin akışkan yapısı ve kendi çevresindeki dönüş hızının yüksekliği ile birleşerek, Satürn'e ekvatorda geniş, kutuplarda basık elipsoid görüntüsünü vermektedir. Yansıtılabilirlik derecesi(albedo) 0.47 olan gezegen, böylece yüzeyine düşen güneş ışığının yarıya yakınını görünür tayfta yansıtmaktadır. Ancak kızılötesi alandaki ışınım ölçüldüğünde, Satürn'ün Güneş'ten aldığı enerjinin 3 kat fazlasını dışarı yaydığı görülür. Bu nedenle gezegen, Güneş'e olan uzaklığına göre hesaplanan 71K' den (-202 °C) çok daha yüksek bir etkin sıcaklığa sahiptir ve 95K (-178 °C) sıcaklığında bir kara cisim gibi ışır. Satürn'ün kendi içinde yarattığı bu enerji fazlası, gezegenin yerçekiminin etkisi ile yavaşça kendisi üzerine çökerek küçülmesi sırasında dönüştürülen potansiyel enerji ile açıklanmaktadır. Kelvin-Helmholtz mekanizması olarak adlandırılan ve daha sınırlı ölçüde Jüpiter'de de gözlenen bu olgu Satürn'ün yarattığı ısıl enerji fazlasını tek başına açıklamaya yeterli değildir. Ek bir mekanizma olarak, gezegenin yüzeye yakın katmanlarında hidrojen ile karışım halinde bulunan helyumun ağırlığı nedeniyle merkeze doğru süzülerek göç etmesi sırasında potansiyel enerjisinin bir kısmını açığa çıkarması önerilmektedir. (Devamı...)


[[Dosya:|sağ|150px]] Agatha Christie ya da tam adıyla Agatha Mary Clarissa Miller Christie Mollowan (15 Eylül 1890 – 12 Ocak 1976), İngiliz yazar, polisiye edebiyatın en önemli isimlerinden biri ve dedektif Hercule Poirot karakterinin yaratıcısıdır. Mary Westmacott takma adıyla aşk romanları da yazmıştır. Ancak asıl ününü, yazdığı 80 dedektif romanına ve West End tiyatrolarında sahnelenen oyunlarına borçludur.

Babası Frederick Alvah Miller, Agatha henüz küçük yaştayken öldü. Annesi tarafından evde eğitilen küçük kız, yalnız bir çocukluk geçirdi. Küçük yaşta öyküler yazmaya başladı. 16 yaşında, şan öğrenimi görmek üzere Paris’e yollandıysa da kısa sürede bundan vazgeçti. Ciddi anlamda ilk edebi denemeleri, duygusal konuları ele alan öyküler oldu. 1914’te pilot albay Archibald Christie ile evlendi ve yeniden Fransa’ya gitti. Dislektik olmasına rağmen öykü, roman okumayı çok seviyordu. Fransa'dayken vakit geçirmek üzere okuduğu dedektif öykülerinin daha iyilerini yazabileceğini düşünerek ilk polis romanı olan The Mysterous Affair at Styles’ı (Styles’daki Esrarengiz Olay) yazdı. Kitap çeşitli yayınevinlerince geri çevrildikten sonra 1920’de Bodley Head Yayınevi tarafından kabul edildi. Bu roman, Agatha Christie’nin ilk Hercule Poirot’lu romanıdır. Agatha Christie 1926’da 11 gün boyunca kaybolur. Bütün aramalara rağmen bulunamaz. Arabası bir göl kenarında bulunur; ağaçlara çarpmış, bavulları dağılmış bir şekilde.… Amaç, bellidir; “Agatha Christie göle düştü” süsü vermektir. Sonra birden ortaya çıkar Agatha Christie. Ama hiçbir açıklama yapmaz. Kimlerine göre Agatha Christie geçici hafıza kaybına uğradı. Kimilerine göre, Agatha Christie kocasının sevgilisini öldürmek planları yapmak için bilmediği bir yere gitti. Sır, hâlâ meçhul. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 14 - Pzt

Kunstformen der Natur (Doğanın Sanatsal Biçimleri), Alman biyolog Ernst Haeckel'in taş baskı eserlerinden oluşan bir kitaptır.

1899-1904 yılları arasında 10 levhalık setler halinde ve 1904'te de tam bir cilt olarak yayımlanan bu kitapta, çoğu ilk olarak Haeckel'in kendisi tarafından tanımlanmış olan çeşitli canlılara ait 100 adet baskı levha bulunur. Kitap, Haeckel'in kariyeri boyunca üretmiş olduğu taslaklar ve sulu boya resimlere dayanarak üretilmiş binden fazla baskı içinden en iyilerinin seçilmesiyle oluşturulmuştur. Haeckel'in kitabında özellikle dikkat çeken levhalar arasında, Protista âleminin Radiolaria (ışınlılar) şubesine dahil planktonlara ait olan ve bu canlıların amatör mikroskopçular arasında popülerleşmesine katkıda bulunan çeşitli baskılar vardır. Bu baskılardan, neredeyse her onluk sette en az bir tane bulunur. Hayvanlar âleminin Knidliler (Cnidaria) şubesi de kitapta oldukça öne çıkarılmıştır. Actiniaria, Semaeostomeae ve Siphonophora gibi çeşitli Knidliler takımlarından canlılara yer verilmiş olan kitabın birinci onluk setinde, Haeckel'in ikinci eşi Anna Sethe'nin ölümünden kısa bir süre sonra tanımladığı ve "Desmonema annasethe" adını verdiği (günümüzde, Cyanea annasethe), özellikle çarpıcı bir denizanası da resmedilmiştir. (Devamı...)


Ayumi Hamasaki (Japonca 浜崎あゆみ) (Hamasaki Ayumi, d. 2 Ekim 1978), ödül kazanmış bir J-pop şarkıcısı ve söz yazarıdır. Ayu olarak da bilinen Hamasaki Japonya'nın en ünlü ve itibarlı pop şarkıcılarından biridir ve "J-Pop'un İmparatoriçesi" unvanını taşımaktadır. Fukuoka'da, tek-ebeveynli bir ailede doğup büyüyen Hamasaki eğlence sektöründe kariyer izlemek amacıyla on dört yaşında Tokyo'ya yerleşti. İlk çıkışını 1998'de "Poker Face" single'ı ile yaptığından beri dokuz tam-uzunluklu stüdyo albümü, bir mini-albümü, dört derleme albümü, kırk dört single'ı ve sayısız stüdyo olmayan albümleriyle yaklaşık 50 milyon kayıt satmıştır.

39. single'ı "Startin'/Born to Be..." (2006) ile birlikte Hamasaki, Japonya'nın en çok bir numara single'ı bulunan bayan solo sanatçısı haline geldi. 2007'de "Talkin' 2 Myself" singleının çıkışıyla Hamasaki, 33 bir-numara singlea ("A Song Is Born" da dahil edildiğinde 34) ve Japon Oricon listelerinin Top 10'unda zirveye çıkmış 43 single'a imza atmış oldu. (2002'deki "Free & Easy"'den başlayan) 25 adet ardışık olarak bir-numara olmuş single'ı vardır. Ayrıca ilk orijinal on bir albümü Oricon listelerinde zirve yapmış ilk Japon sanatçıdır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 15 - Sal

Reichstag (Türkçe okunuşu: Rayhstag), Adolf Hitler'in Almanya'nın başına geçişine kadar Almanya Parlamentosu'nun toplandığı yerin ismidir. Bugün Almanya Parlamentosu yine aynı isimli binada, Berlin'de bulunmaktadır.

1870’li yıllara kadar çeşitli bölgelerde birçok bina Almanya Parlamentosu olarak hizmet verdiyse de doğan ihtiyaçtan dolayı 1882 yılında bir mimarlık yarışması düzenlendi. 189 aday arasından Frankfurt kökenli bir mimar olan Paul Wallot yarışmayı kazandı. 1884 yılında başlanan inşaat 1894 yılında tamamlandı. Açıldığından beri hizmet veren Reichstag 1933 yılında Hollandalı bir komünist olan Marinus van der Lubbe'in gerçekleştirdiği bir kundaklama sonucu harap oldu. Bugün bile bu kundaklamanın gerçek olup olmadığı açıklığa kavuşturulamadı. Halen tartışılmakta olan başka bir varsayım nasyonal sosyalistlerin bu Reichstag yangınını bizzat gerçekleştirip suçu bir komünistin üzerine atmakla rakiplerini ve de özellikle Almanya Komünist Partisi'ni yasaklamak için istedikleri bahaneyi elde etmiş olmalarıdır. Nazilerin iktidarı boyunca parlamento bir kez daha toplanamadı. Ama NSDAP iktidarında bina savaş kararları, ülke politikalarını planlamak için yapılan oturumlar için ve nasyonal sosyalist propaganda amaçlı kullanıldı. II. Dünya Savaşı'nda harap olan binaya savaşın sonlarına doğru SSCB tarafından Zafer Sancağı çekildi. Soğuk Savaş döneminde Batı Berlin sınırları içinde kaldı. (Devamı...)


Venkata Raman ya da tam adıyla Chandrasekhara Venkata Raman (சந்திரசேகர வெங்கட ராமன்) (d. 7 Kasım 1888 - ö. 21 Kasım 1970), ülkesinde fizik biliminin gelişmesini sağlayan Hint fizikçi. Raman etkisi ve Raman saçılması olarak literatüre geçen, ışığın saydam bir malzemeden geçmesiyle bir kısmının bükülerek farklı dalga boyları oluşturması keşfiyle 1930 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazanmıştır.

1983 yılında kendisi gibi bir fizikçi olan yeğeni, Subrahmanyan Chandrasekhar da Nobel Fizik Ödülü sahibi olmuştur.

Hindistan'ın ilk Nobel Ödülü kazanan ve dünyaca tanınan fizikçisi, Venkata Raman, 7 Kasım 1888'de Trichinopoly, Tamil Nadu, Güney Hindistan'da matematik ve fizik öğretim görevlisi “Chandrasekhara Ayyar” ile “Parvathi Ammal” çiftinin çocukları olarak dünyaya gelmiştir. 6 Mayıs 1907'de evlendiği “Lokasundari Ammal” ile “ Radhakrishnan” adını koydukları bir oğulları olmuştur. 21 Kasım 1970 tarihinde kalp yetmezliği nedeniyle hayata veda etmiştir. 1902 yılında “Cumhurbaşkanlığı Koleji”ne giren Raman, 1904'te fizik dalında birincilik ve altın madalya kazanır. 1907 yılında en yüksek puanla yüksek lisans eğitimine başlar. Fizik profesörü olan babasının etkisi altında yetişen Raman, bütün eğitimini Hindistan okullarında görmüştür ve 16 yaşında Madras Üniversitesi'nden mezun olmuştur. 19 yaşında yüksek lisansını tamamlayıp kamuda çalışmaya başlamıştır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 16 - Çrş

Kurbağa (LatinceAnura), Yunanca'daki "yokluk" ön eki olan ἀ(ν)- an- ile yine Yunanca'da "kuyruk" anlamına gelen οὐρά ourá sözcüklerinden sahte türetilmiş bir terimdir ve "kuyruksuz" demektir.

Erişkinlerinin uzun arka bacaklar, tıknaz gövde, araları zarlı parmaklar, çıkık gözler ve kuyruksuzluk gibi özellikleri bulunan kurbağaların büyük çoğunluğu yarı sucul bir yaşam sürer ama tırmanarak ya da zıplayarak karada da rahatça hareket edebilirler. Her memeli canlı gibi yumurta ile çoğalamazlar. Özellikle çiftleşme döneminde belirginleşen ve halk arasında "vıraklama" olarak anılan seslenişleriyle dikkat çeken kurbağalar, ekvatordan subarktik bölgelere kadar olan, geniş bir yayılım alanında bulunurlar. Çoğunluğu tropik yağmur ormanlarında olmak üzere, toplam 33 familyaya dağılmış yaklaşık 5250 türü bulunan bu canlılar, çeşitliliği en fazla olan omurgalılardandır. Ancak, kimi kurbağa türlerinin giderek azalan sayıları da dikkat çekmektedir. Kurbağalar yazın toprağın altında kurur. (Devamı...)


Theodore Schultz (d. 30 Nisan,1902 Arlington, South Dakota, ABD - ö. 26 Şubat,1998, Evanston, Illinois), Amerikalı iktisatçı. 1979'da Sir Arthur Lewis ile birlikte Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanmıştır.

Theodore Schultz, ABD South Dakota eyaletinin küçük bir şehri olan Arlington'da doğmuştur. 1921'de ziraat bilimi eğitimi için ABD'de South Dakota Üniversitesine girmiş ve 1927'de B.Sc diploma derecesi almıştır. Ondan sonra ABD'de Wisconsin-Madison Üniversitesi'nde iktisat üzerine doktora çalışmaları yapmış ve 1927'de Ph.D. doktora derecesini kazanmıştır. 1930-1943 dönemlerinde ABD'de Iowa Eyalet Üniversitesi'nde üniversite hocalığı yapmış; ondan sonra ABD'de Chicago Üniversitesi'nde profesörluk unvanını taşımıştır. 1998'de ABD İllinois eyaletinin Evanston şehrinde ölmüştür. Schultz'un ünlü çalışmaları hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde tarım sektörünün iktisadi gelişmede rolü üzerindedir. İnsan sermayesi kavramının bir bölümü olan eğitim sermayesi üzerinde ve özellikle eğitime yapılan yatırımların rolü üzerinde yaptığı çalışmalar 20. yüzyılda milletlerarası ve gelişen ülkeler içinde iktisadi politikaların geliştirilmesinde önemli etkileri olmuştur. 1998 Nobel Ekonomi Ödülü tarım ekonomisi ve tarım ekonomisinin gelişme ekonomisi içindeki rolü üzerindeki seçkin çalışmaları dolayısıyla verilmiştir. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 17 - Prş

Büyük Balık (Orj: Big Fish) , Tim Burton'ın yönettiği John August'un yazdığı 2003, ABD yapımı fantastik drama filmidir.

Daniel Wallace'ın Büyük Balık: Efsanevi Ölçülerde Bir Roman adlı romanından uyarlanan filmin başrollerinde Ewan McGregor, Albert Finney, Billy Crudup, Jessica Lange, Alison Lohman, Steve Buscemi, Helena Bonham Carter ve Danny DeVito yer alır. Will Bloom (Crudup), babası Edward (Finney) ile hiç konuşmadan geçirdiği üç yılın ardından Alabama'daki ailesinin yanına döner. Ölmek üzere olan Edward hayat hikâyesini kendi eşsiz, abartılı ve tamamen fantastik olaylara dayanan üslubuyla anlatmaya başlar (bu geriye dönüşlerde Edward'ın gençliği McGregor tarafından canlandırılır). Filmin, babasının ölümüyle birlikte projeyi alan, Tim Burton'dan önce, ilk olarak Steven Spielberg tarafından yönetilmesi planlanmıştı. Büyük oranda Alabama'da çekilen film Burton'ın Makas Eller ve Hayalet Süvari gibi filmleri kadar Gotik tonlar içermez. Eleştirmenler filmi Burton'ın başyapıtı olarak göstermişlerdir. Ayrıca film dört dalda Altın Küre'ye ve Danny Elfman'ın özgün bestesiyle de bir dalda Oscar'a aday oldu. Edward Bloom yıllar boyunca oğlu Will'e hep aynı hikâyeyi anlatmıştır: Will'in doğduğu gün, o yakalanması mümkün olmayan dev bir balığı kendi nişan yüzüğü ile birlikte yakalıyordur. Babası bu hikâyeyi Will'in düğün töreninde de anlatınca ilişkileri gerilir ve üç yıl boyunca birbirleriyle hiç konuşmazlar. Will, Paris'te gazeteci olur. Babasının sağlığı kötüye gitmeye başlayınca Will ve eşi Josephine, Alabama'ya dönerler. Uçakta, Will babasının çocukken bataklığa girdiği ve cam gözüyle ona nasıl öleceğini gösteren bir cadıyla karşılaştığı hikâyesini anımsar. Artık nasıl öleceğini bilen Edward yüzleşemeyeceği hiçbir garip durumun olmadığını bilir. (Devamı...)


Deepika Padukone (d. 5 Ocak 1986) Hint film aktrisi ve model. Hindistan'ın en çok kazanan ünlülerindendir. Başarılı bir Bollywood kariyeri vardır ve iki Filmfare Ödülü'ne sahiptir.

Padukone, Kopenhag'da doğdu ve Bangalore'da büyüdü. Ayrıca badminton yıldızı Prakash Padukone'un kızıdır. Gençken ulusal düzeyde badminton oynamış, fakat model olmak için spor kariyerine son vermiştir. Film rolleri için teklifler aldı ve çıkışını 2006 tarihli bir Kannada filmi Aishwarya ile yaptı. Padukone Bollywood çıkışını ise büyük başarı sağlayan Om Shanti Om ile yaptı ve En İyi Çıkış Yapan Kadın Oyuncu dalında Filmfare ödülü kazandı. Padukone Love Aaj Kal (2009), Lafangey Parindey (2010) gibi filmlerde canlandırdığı rollerle övgüler aldı, fakat bir romantik komedi olan Bachna Ae Haseeno (2008) ve komedi filmi Housefull (2010) ile negatif yorumlar aldı. 2012'nin box office hiti Cocktail filmi Padukone'un kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Olumlu eleştirilere aldı ve birkaç ödül töreninde En İyi Aktris dalında aday gösterildi. Baş rollerinde olduğu Yeh Jawaani Hai Deewani (2013), Chennai Express (2013), ve Happy New Year (2014) filmleri en fazla hasılat yapan Bollywood filmleri arasına girdi. Ayrıca dram-romantik türündeki Goliyon Ki Raasleela Ram-Leela (2013) filmindeki rolüyle övgü topladı ve En İyi Kadın Oyuncu dalında Filmfare ödülü kazandı. Arjun Kapoor ile başrolü paylaştığı Finding Fanny (2014) filmi de olumlu eleştiriler aldı ve Piku (2015) filmindeki rolü ile kariyerinin en iyi performansını gerçekleştirdiği türünde övgüler aldı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 18 - Cum

Eta Carinae (η Carinae veya η Car), Karina takımyıldızı içinde yaklaşık olarak 7.500 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir yıldız sistemidir. En az iki yıldızdan oluştuğu düşünülen sistemin birincil bileşeni bir Mavi ışık değişeni (LBV) dir. Başlangıçta kütlesinin 150 güneş kütlesi olduğu hesaplanan birincil bileşenin, en az 30 güneş kütlesini kaybettiği düşünülmektedir. Şu an bileşik bolometrik aydınlatma gücü Güneş'in 5 milyon katıdır. Günümüzde göreceli ayrıntı ile incelenebilen en büyük yıldızdır. Eta Carinae'yı çevreleyen büyük ve kalın kırmızı bulutsudan dolayı diğer bileşeni optik olarak görmek imkansızdır. Ancak buna rağmen 30 güneş kütlesine sahip sıcak bir üstdevin, birincil etrafında yörüngede olduğu bilinmektedir.

Eta Carinae, 165 yıl önce gizemli bir şekilde gecenin en parlak 2. yıldızı haline geldi ve bu yaklaşık 20 yıl sürdü. Etrafındaki Homunculus Bulutsusu'nun bu patlama sırasında oluştuğu düşünülmektedir. Bulutsunun merkezinde Eta Carinae'den yansıyan mor renkli ışık görülebilmektedir. Eta Carinae halen beklenmedik patlamalar geçirmekte olup, büyük kütlesi ve değişkenliği onu önümüzdeki birkaç milyon yıl içerisinde patlayabilecek görkemli bir üstnova adayı haline getirmektedir. (Devamı...)


Charles Babbage (d. 26 Aralık 1791 – ö. 18 Ekim, 1871), İngiliz matematikçi, analitik filozof, makine mühendisi ve programlanabilir bilgisayar fikrini ortaya atan (proto)-bilgisayar bilimcisi mucit.

Çalışmalarının bir kısmı Londra Bilim Müzesi'nde sergilenmektedir. Mekanik olarak çalışabildiği sonradan kanıtlanmış bir hesap makinesi geliştirmiştir. Yaptığı hesap makinesini günümüz bilgisayarlarının geliştirilmesinde en önemli katkılarda bulunduğu kabul edilir. 1991 Yılında, Babbage'ın özgün çalışmalarına sadık kalarak onun Fark makinesi diye adlandırdığı cihaz tamamlanmış ve mükemmel bir şekilde çalıştığı görülmüştür. Babbage'ın zamanında, matematiksel tablolar çok yüksek oranda işlem hataları içeriyorlardı. Cambridge'te iken insanlar tarafından hesaplanarak hazırlanan bu tabloların ne kadar hatalı yapıldığını görerek, kendini insandan kaynaklı hatalara engel olabileceği bir hesap makinesinin tasarımına adamıştır. 1822 yılında, polinom işlevlerin (fonksiyonların) değerlerinin hesaplanmasını olanaklı kılacak, Fark makinesi adını verdiği aygıtın yapımına başlamıştır. Babbage Charles 1830'ların ortalarında çözümleyici makine diye adlandırılan ve çağdaş sayısal (dijital) bilgisayarın öncüsü olan aygıtın tasarımını gerçekleştirdi. Bu aygıtta delikli kartlardan gelen komutlar uyarınca herhangi bir aritmetik işlemin yapılabilmesi öngörülüyordu. Ayrıca sayıların saklanabileceği bir bellek birimi, işlemlerin art arda ve sırasıyla yapılmasını sağlayacak ardışık kontrol ve bugünkü bilgisayarın daha birçok temel öğesi makinede yer alacaktı. Ama çözümleyici makine hiçbir zaman tamamlanamadı. Babbage'ın tasarımı 1937'de not defteri bulununcaya değin unutuldu. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 19 - Cts

Filateli veya pulculuk, posta pullarını konu edinen uğraş alanına verilen isim. Posta pulları ile ilgili ilk gün zarfı, özel gün damgası, antiye, posta tarihi ve benzeri maddeler ile de ilgilenir.

Filateli ile uğraşanlara filatelist denir. Çoğunlukla pul koleksiyonculuğu ile karıştırılır, oysa pul koleksiyonculuğu posta pulları ve posta pulları ile ilgili maddelerin biriktirilmesinden ibaretken, filateli, pulları bir inceleme konusu olarak değerlendirir. Koleksiyonculuk Filateli alanının bir parçası değildir, yani filatelik çalışma yapmak için çalışma konusu malzemeleri toplamak gerekli değildir. Elbette filatelistler arasında aynı zamanda koleksiyoncu olanlar çoğunluktadır. Pullar incelenirken pul maşası ile tutularak zamkın zarar görmemesi sağlanır, ve parmaklardaki yağlardan korunmuş olur. Güçlü bir büyüteç ise pulun kâğıt ve baskısındaki detayların daha iyi görülmesini sağlar. Ayrıca odontometre ile pulların dantel ölçülerinin ölçülmeside gerekebilir. Türk filatelisinde sıklıkla dönemler halinde çalışmalar yapılabilmektedir. (Devamı...)


Léo Delibes ya da tam adıyla Clément Philibert Léo Delibes (d. 21 Şubat, 1836, Saint-Germain-du-Val köyü, La Fleche, Sarthe, Fransa – 16 Ocak 1891, Paris), özellikle opera, operet ve bale eserleri yaratıcısı olarak tanınan bir Fransız besteci.

Léo Delibes Fransa'nın Pays de la Loire bölgesinde şimdi "La Fleche" şehrinin bir mahallesi olan Saint-Germain-du-Val adlı bir köyde doğmuştur. Babası bir postacı idi ve Delibes küçük yaşta iken öldü. Annesi çok yetenekli bir amatör müzisyen idi ve büyük babası bir opera şarkıcısı idi. Delibes annesi ve dayısı tarafından yetiştirildi. 1847'de Paris'e gidip Paris Konservatuvarı'nda eğitimine başladı ve Adolphe Adam tarafından verilen kompozisyon derslerini almaya başladı. Bir yıl sonra şan dersleri takibe başladı ise de şarkıcılıktan daha çok bir orgcu olarak yetişti. Konservatuvara devam ederken geçimini sağlamak için "Theatre Lyrique"de provalara piyano eşlik sağlama ve koro lideri işlerinde çalıştı. 1864'te Paris Operası'nda ikinci koro lideri oldu. 1865-1871 döneminde "Saint-Pierre-de-Chaillot" kilisesinde orgculuk yaptı. Delibes bir seri operet hazırlamıştır ve bunlardan ilki 1865'te Folies-Nouvelles'de galası yapılan "Deux sous de charbon, ou Le suicide de Bigorneau (İki Şu Değerine Kömür veya Bigorneau'nun İntiharı)" olmuştur. III. Napolyon için Algers (Cezayir) temalı ve aynı adlı bir törensel kantata ile o zamanki Fransız devlet başkanının ilgisini çekti. 1866'da kareografisini Leon Minkus'un yaptığı, hazırladığı "La Source (Kaynak)" adlı bale çok popüler oldu. 1870'te hazırlamış olduğu bir mekanik oyuncağın bir köylü gencini yaşayan sevgilisinden ayırması temasını işleyen Coppelia adlı bale eseri ile sanatının zirvesine eriştiği kabul edilir. Delibes bundan sonra 1876'da "Sylvia" adlı bir diğer bale eseri de hazırlamıştır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 20 - Paz

Ganj Nehri (गंगा Hindu dilinde Ganga), Hindistan'ın kuzey topraklarından ve Bangladeş'ten geçen 2.700 km uzunluğundaki akarsu. Doğu yönünde, Bengal Körfezi'ne doğru akar ve Brahmaputra ırmağı ile birlikte 4/5'i Bangladeş'a ait olan, 45.000 km²lik bir delta yaparak körfeze dökülür.

Ganj, yüksek Himalaya yaylâlarındaki Bhagirathi ve Alakmanda akarsularının birleşmesinden doğar. Dar ve sarp boğazlarla Siwalik tepeleri ve küçük bir ticaret şehrinin bulunduğu Hardvar Ovası boyunca akar. Geniş bir kavis çizerek Kuzey Hindistan'ın büyük alüvyal ovasında, Kanpur'dan Allahabad'a doğru iner; burada Jumna Irmağı ile birleşir. Doğuya doğru ilerler ve Varansi'den 200 mil kadar sonra sol tarafından Gogra ve Gandak adlı iki akarsuyu, sağ tarafında da Patna'yı geçtikten hemen sonra, Deccan yaylâlarında birleştiği tek akarsuyu, Son'u alır. Ganj Vadisi'nin en önemli endüstri bölgesi, delta üzerinde kurulu olan, bankaların ve endüstriyel yatırımların bulunduğu, Kalküta ve Howrah'dır. Bu bölgede en büyük jüt endüstrisi kuruludur. Ayrıca makina, kimya, kâğıt ve tüketim maddeleri endüstrisi de önemli yer tutar. Himalaya Dağları ile Deccan yaylâları arasında bulunan Ganj Vadisi, kesif tarımı, çeşitli endüstrisi, kalabalık şehirleri ve sıkışık trafiği ile Hindistan'ın kalbidir. Ayrıca Hindular, ölüleri yakarak küllerini Ganj Nehri'ne dökerler. Hinduizm inancında ne olursa olsun Ganj Nehri'nin kirlenemeyeceği inancı vardır. Bu nedenle yıllarca kirlilik için önlem alınmamış, birçok kanalizasyon hattı ve fabrika atıkları nehre boşaltılmıştır. Aşırı kirlilik yaratan deri sanayii ile birlikte nehre her gün tahminen 1 milyar litre lâğım akmaktadır. Ayrıca hindular hamile iken ölen bayanları ve çocukların cesetlerini ganj nehrine atarlar, Ganj nehrinde çok sayıda cesetin kıyıya vurup kuşlar tarafından parçalanarak yendiğini görebilirsiniz. Hindular bunun kutsal olduğunu düşünürler. Devlet şimdiden arıtma ve engellme çalışmaları için $33 Milyon dolar harcamışsa da bugün Ganj, dünyanın en kirli su kütlelerinden biridir. Fakat Hindular bunu kabul etmemekte ve her kutsal âyinde nehre girmeyi sürdürmektedir. Üstelik bu suda yıkanmanın yanı sıra içenler de olduğundan sarılık, tifo gibi pek çok hastalık kapılmaktadır. Aynı zamanda bu kirlilik uzun yıllardır nehir çevresinde yaşayan halk üzerinde alışa gelmedik bir etki yaratmıştır. Halk kutsal olduğuna inandığı nehir suyunu günlük işlerinde kullanmaktadır ve bu da nehirin barındırdığı hastalıklara karşı zamanla bağışıklık kazanmalarını sağlamıştır.Yerel halk bu yüzden nehirin suyunu şifalı kabul etmektedir. (Devamı...)


Golda Meir (doğumdaki adı Golda Mabovitch, d. 3 Mayıs 1898, Kiev-Ukrayna – ö. 8 Aralık 1978, Kudüs), İsrailli öğretmen, politikacı, İsrail'in dördüncü başbakanı ve İsrail devletinin kurucularından.

İsrail politik yaşamında çok önemli isimlerden biri olan Meir, 17 Mart 1969 ile 3 Haziran 1974 tarihleri arasında başbakanlık yaptı. İsrail'in ilk, dünyanın ise üçüncü kadın başbakanı oldu (Sri Lanka'da Sirimavo Bandaranaike ve Hindistan'da Indira Gandhi'den sonra). Golda Masovitch (Ukraynaca:  Ґольда Мабович) 3 Mayıs 1898 tarihinde Kiev, Rusya İmparatorluğu'nda doğmuştur. Ebeveynleri Neiditch (1951'de öldü) ve Moshe Mabovitch (1944'te öldü). Sheyna (1889 - 1972) ve Tzipke (1902 - 1981) adında iki kız kardeşi vardır. Diğer beş kardeşi, o çocukken ölmüştür. Moshe Mabovitch 1903 yılında iş bulmak için New York'a gitmiştir. 26 Şubat 1969 tarihinde Levi Eshkol'un ölümünün ardından başbakan seçilmiştir. 10 Mart 1969 ve 3 Haziran 1974 yılları arasında görevini sürdürmüştür. Görev süresi bitince görevini İzak Rabin'e teslim etmiştir. Meir, 8 Aralık 1978 tarihinde 80 yaşındayken Lenfoma kanserinden dolayı Kudüs'te ölmüştür. 12 Aralık tarihinde Herzl Tepesi'ne gömülmüştür. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 21 - Pzt

Marksizm-Leninizm Enstitüsü (Rusça: Институт марксизма-ленинизма), 1919'da Moskova'da temelleri atılan ve 1921-1991 yılında Sovyetler Birliği'nde Marksist-Leninist eserleri araştırıp yayın yapan akademi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından günümüzde ismi "Sosyalizm Tarihi ve Teorisi Enstitüsü" (Rusça: Институт теории и истории социализма) şeklindedir.

Akademinin ilk olarak David Riazanov tarafından kurulmuştur. Enstitü ilk kurulduğu yıllarda Karl Marx, Friedrich Engels ve Vladimir Lenin'in eserlerini derleyip basmaktaydı. 1930'lu yıllarda yaklaşık 400.000 kitap ve dergi, bununla birlikte Marx ve Engels'e ait yaklaşık 55.000 orijinal ve fotokopi belgeyi basarak, o dönemde dünyanın en zengin ve geniş sosyalist literatürüne sahipti. Bu dönemde kurumda 87'si tarihçi olmak üzere 109 kişi çalışmaktaydı. Enstitünün ortaya koyduğu eserleri Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) tarafından gözlenmesine rağmen tam olarak partiye bağlı değildi. Nitekim 1930 yılında çalışanlarından sadece 39 kişi SBKP üyesi idi.

İlk olarak "Marx-Engels Enstitüsü" adıyla kurulan enstitü, kuruluşundan bu yana birçok kez isim değişikliğine uğramıştır. 1952 yılında "Marx-Engels-Lenin Enstitüsü" olarak anılan kurum, 1956 yılında "Marx-Engels-Lenin-Stalin Enstitüsü" adını almıştır. Ardından Nikita Kruşçev döneminde başlayan destalinizasyon politikaları sonucu, kurumun ismi tekrar değiştirilerek, aynı zamanda en bilinen adı olan, "Marksizm-Leninizm Enstitüsü" olarak değiştirilmiştir. Ardından 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılması üzerine ismi "Sosyalizm Tarihi ve Teorisi Enstitüsü" olarak yeniden düzenlenmiştir. Günümüzde bu isim kullanılmakla birlikte resmi belgelerde "Rus Bağımsız Sosyal ve Ulusal Problemler Enstitüsü" olarak da geçmektedir. Devamı...


Charles Perrault (Telaffuz: [şarl pero], d. 12 Ocak 1628- ö. 16 Mayıs 1703), Fransız şair, yazar, edebiyat teorisyeni.

Yaşamının son yıllarında çocukları için derlediği ve Kaz Ana’nın Öyküleri (1697) adlı kitabında yayımladığı masallar (Uyuyan Güzel , Kırmızı Başlıklı Kız, Mavi Sakal, Çizmeli Kedi, Külkedisi) birer dünya klasiği haline gelmiştir. Perrault, yaşadığı dönemde Avrupa’da çok bilinen ve bir sözlü edebiyat ürünü olarak anlatılan çocuk masallarını bu kitapta bir araya getirmiş; yazıya geçirdiği masallar daha sonra başta Grimm Kardeşler olmak üzere başkaları tarafından da yeniden yazılmış; opera, bale (Çaykovski’nin Uyuyan Güzel balesi gibi), tiyatro ve filme ( Walt Disney şirketinin Külkedisi (1950) ve Uyuyan Prenses (film, 1959) animasyon filmleri gibi) uyarlanarak günümüze gelmiştir. Bunun için Perrault “çocuk kitaplarının babası” olarak anılır. XIV. Louis devrinin Fransız Akademisi üyesi önemli bir edebiyatçı olan Perrault, yaşadığı dönemde önce Fransa’yı sonra tüm Avrupa’yı saran “Eskiler - Yeniler Kavgası”nın ortaya çıkmasındaki rolü ile tanınmış bir entellektüeldir. Eskileri taklit eden çağdaş yazarları bu tutumlarından ötürü eleştiren Perrault, insan düşüncesinin zaman içinde olgunlaştığını, eskilere öykünmenin bir yararı olmayacağını ve yeni yapıtların daha üstün olduğunu öne sürmüştür. Devrin ünlü mimarlarından Claude Perrault’nun kardeşidir. Devamı...

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 22 - Sal

Moby Dick (Beyaz Balina) , Amerikalı yazar Herman Melville'in dünyaca ünlü romanıdır.

Bana İsmail deyin” cümlesi ile başlayan roman, anlatıcı İsmail'in ağzından Kaptan Ahab adlı roman kişisinin Moby Dick adlı balinanın peşinde yaşadığı macerayı anlatır. İlk kez Ekim 1851'de Londra'da Richard Bentley tarafından ve Kasım 1851'de New York Harper&Brothers Yayınevi tarafından basılmıştır. Sonradan klasikleşen roman ilk yayımlandığı dönemde ilgi görmemiş, sadece 3000adet satılmıştı. Yirminci yüzyılda ün kazandı, üzerine incelemeler yazıldı ve defalarca sinemaya uyarlandı. Simgesel okumalara açık bir kitap olan Moby Dick ile ilgili olarak; Ahab ve Moby Dick arasındaki çatışmanın birey ile doğa, Ahab ve gemi mürettebatı arasındaki çatışmanın birey ile toplum arasındaki gerilimi yansıttğı; Ahab karakterinin 20. yüzyılın diktatörlerinin habercisi olduğu; geminin Amerikan toplumunu, acımasız Ahab’ın ise acımasız kapitalizmi ifade ettiği şeklinde okumalar yapılmıştır. Roman, Amerikan edebiyatının başyapıtı kabul eden eserlerin üretildiği “Amerikan Rönesansı” diye adlandırılan dönemde yazılmıştır. Aynı dönemde Nathaniel Hawthorne Kırmızı Leke (Scarlet Letter) (1850), Harriet Beecher Stowe Tom Amca'nın Kulübesi (1852), Walt Whitman Çimen Yaprakları 'nı(1855) yayımlamıştı. Kendi denizcilik tecrübeleri ve denizlerde yaşanmış başka olaylardan (1820'de Essex adlı bir Amerikan gemisinin bir balina tarafından batırılması ve 1839'da Şili'de Mocha Dick adlı albino balinanın öldürülüşü) esinlenerek bir balina avı öyküsü kurgulayan Melville, kitap taslağını arkadaşı Nathaniel Hawthorne'a göstermiş ve onun tavsiyeleri üzerine kitabı “hayatın anlamını keşfetme” üzerine simgesel bir romana dönüştürmüştür. (Devamı...)


Antonina Krivoşapka ya da tam adıyla Antonina Vladimirovna Krivoşapka (RusçaАнтонина Владимировна Кривошапка; d. 21 Temmuz 1987), Rus kısa mesafe koşucusu. 400 metrede yarışmaktadır.

Daha önce 2003 Dünya Yıldızlar Atletizm Şampiyonası'nda madalya kazanmış olan Krivoşapka, 2009'dan itibaren uluslararası başarılara imza attı. 2009'da Rusya salon şampiyonu olan sporcu, 2009 Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'nda 400 metrede zirveye çıktı. Aynı şampiyonada Rus 4x400 metre takımında, Natalya Antyukh, Darya Safonova ve Yelena Voynova ile birlikte bir altın madalya daha kazandı. Berlin'de yapılan 2009 Dünya Atletizm Şampiyonası'nda 400 metrenin favorilerinden olan Krivoşapka, 49.71'le Sanya Richards ve Shericka Williams'ın arkasında kalarak bronz madalya kazandı. Sporcu 4x400 metrede bir bronz madalya daha kazanmayı başardı. Krivoşapka 2010 başında yaşadığı sakatlık sonucu 2010 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nı kaçırdı. Yıl sonunda 2010 Avrupa Atletizm Şampiyonası mücadelesinde 400 metrede bronz kazanırken, 4x400'de Rus takımıyla şampiyonluk unvanını korudu. 2010 IAAF Kıtalararası Kupa'da Avrupa 4x400 takımında yer alan sporcu burada gümüş madalya kazandı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 23 - Çrş

DNA dizileme bir DNA molekülündeki nükleotit bazlarının (adenin, guanin, sitozin ve timin) sırasının belirlenmesidir.

DNA dizilerinin bilinmesi temel biyoloji, biyoteknoloji, adli bilim, tıbbi tanı koyma gibi pek çok sahada vazgeçilmez hâle gelmiştir. DNA dizilemesi biyolojik araştırma ve keşifleri çok hızlandırmıştır. Modern DNA dizileme teknolojilerin mümkün kıldığı hızlı DNA dizileme sayesinde İnsan Genom Projesi'nde insan genomunun dizilenebilmiştir. Benzer projelerle pek çok hayvan, bitki ve mikrop genomunun tam dizisi üretilebilmiştir. İlk DNA dizileri 1970'lerin başlarında üniversite araştırmacıları tarafından iki-boyutlu kromatografiye dayanan zahmetli yöntemlerle elde edilmiştir. Otomatik analizle çalışan boya-tabanlı dizileme yöntemlerinin gelişimiyle DNA dizilemesi çok daha kolaylaşmış ve birkaç büyüklük mertebesi hızlanmıştır. RNA dizilemesi nükleotit dizilemesinin en erken biçimlerinden oldu. RNA dizilemesinin en önemli aşamaları, Gent Üniversitesi'nden (Gent, Belçika) Walter Fiers ve arkadaşlarının, 1972'de Bakteriyofaj MS2'ye ait bir genin, daha sonra 1976'da ise aynı bakteriyofajın tüm genomunun dizisi olmuştur. (Devamı...)


Andrey Saharov ya da tam adıyla Andrey Dmitriyeviç Saharov (Rusça; Андре́й Дми́триевич Са́харов, d. 21 Mayıs 1921 - ö. 14 Aralık 1989), insan haklarının önde gelen savunucularından SSCB'li nükleer fizikçi. SSCB'de reformların yapılmasını ve komünist olmayan ülkelerle iyi ilişkiler kurulmasını desteklemiş, 1975'te Nobel Barış Ödülü'nü kazanmış, ama yönetimin baskısıyla karşılaşarak 1986'ya değin ülke içinde sürgünde yaşamıştır.

Babası gibi fizik öğrenimi gören Saharov, doktora çalışmasını 1947'de tamamladı ve 32 yaşında SSCB Bilimler Akademisi tam üyeliğine seçildi. Bu dönemde İgor Tamm ile birlikte SSCB'nin ilk hidrojen bombasının yapım çalışmalarını gerçekleştirdi ve denetimli çekirdek kaynaşmasının (füzyon) kuramsal temellerini attı. Saharov, 1961'de Başbakan Nikita Kruşçev'in 100 megatonluk bir hidrojen bombasının atmosferde denenmesi yolundaki planına, deney sonucu oluşacak radyoaktif serpintinin yaygın hastalıklara yol açabileceği kaygısıyla karşı çıktı. Üç yıl sonra, Stalin dönemi biyologlarından Trofim Lisenko'nun egemen öğretilerine karşı bir muhalefet grubu oluşturmayı başardı. 1968'de batı ülkelerinde yayımlanan İlerleme, Birlikte Yaşama ve Düşünce Özgürlüğü adlı yapıtında nükleer silahların azaltılması gerektiğini savundu ve komünist ve kapitalist sistemlerin sonunda demokratik sosyalizm temelinde birleşeceğini öne sürdü. 1971'de insan hakları savunucularından Yelena G. Bonner ile evlendi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 24 - Prş

Venüs'ün Doğuşu İtalyan ressam Sandro Botticelli'nin 1482-1486 yılları arasında tuval üzerine tempera ile çizdiği tablodur. Tabloda, Venüs'ün ergen bir kadın olarak denizden doğarak kıyıya çıkışı betimlenir. Dünyanın en bilinen resimlerinden biri olan tablo, Floransa'daki Uffizi'de sergilenmektedir.

Bu büyük resim muhtemelen, tıpkı İlkbahar gibi, Lorenzo di Pierfrancesco de' Medici'ye ait Villa di Castello için 1482'de ya da belki daha önce çizildi. Ancak bazı araştırmacılara göre, Lorenzo için çizilen ve Giorgio Vasari'nin de sözünü ettiği Venüs tablosu, artık mevcut olmayan başka bir resimdir. Kimi kaynaklarda resmi Muhteşem Lorenzo'nun sipariş ettiği belirtilir. Bazı uzmanlara göre bu tablo, Giuliano di Piero de' Medici'nin Simonetta Vespucci'ye olan aşkının anısına çizilmiştir. Vespucci, deniz kenarında yer alan ve o bölgedeki inanışa göre Venüs'ün doğduğu yer olan Portovenere adındaki bir kasabada yaşıyordu. Botticelli de aslında eskiden, de' Medici'nin metresi olan Vespucci'ye aşıktı. Hatta genel inanışa göre Vespucci, bu resim ve İlkbahar da dahil olmak üzere, ressamın birçok resmindeki kadın figürleri için modellik yapmıştı. Roma Katolik geleneğine uygun sanat eserlerinni üretildiği bir zamanda ve yerde çizilmiş olan tablonun teması açıkça pagan etkileri gösteriyordu. Ressamın pagan etkisine sahip birçok başka eserinin Girolamo Savonarola tarafından yaktırılmış olmasına rağmen bu resim ortadan kaldırılmadı. Bunda Botticelli'nin Lorenzo de' Medici ile olan yakın dostluğu sebebiyle kilisenin bu eseri sapkın ilan etmemesi rol oynadı. Yunan mitolojisinde Kronus, babası Uranüs'ü hadım edip cinsel organını denize atar. Sonuçta deniz döllenmiş olur ve Venüs denizden doğar. Venüs bu tabloda, bir denizkabuğu üzerinde denizden yükselip, sol taraftaki iki rüzgâr tarafından kıyıya doğru sürüklenmiş şekilde betimlenir. Tabloya ilham veren antik dönem eserlerinde denizkabuğu, vulvayı simgeler. Çıplak olarak betimlenen Venüs'ün yanında, mevsim tanrıçaları olan Horae'den biri bulunur ve elindeki çiçekli pelerin ile tanrıçanın üzerini örtmeye çalışır. Ayrıca rüzgârlar Venüs'ün üzerine, ortası altın renginde güller dökmektedir. (Devamı...)


Horacio Cartes (d. 5 Temmuz 1956, Asunción), Nisan 2013 seçimlerinde Paraguay Devlet Başkanı seçilen bir Paraguaylı işadamı. Colorado Partisi'nin bir üyesi olarak ve 15 Ağustos 2013 tarihinde göreve başlaması planlanıyor.

Cartes, tütün, alkolsüz içecekler, et üretimi ve bankacılık dahil olmak üzere Grupo Cartes holding'in sahibidir. 2001 yılından bu yana Libertad futbol kulübünün başkanıdır. ABD'nin Oklahoma eyaletinde eğitim gören ve geçen yıl şampiyon olan Libertad futbol takımının da başkanı olan Cartes'in tütün tarlalarına ek olarak bir içecek fabrikası, tarım tesisleri ve yatırım fonları bulunuyor. Cartes'in babası bir Cessna uçağı franchising holding'inin sahibi idi. Horacio Cartes, ABD'de havacılık mühendisliği okudu. 19 yaşına geldiğinde döviz işine başladı. Daha sonraki yıllar içinde, Tabesa adlı ülkenin en büyük sigara üreticisi ve büyük bir meyve suyu şişeleme şirketi de dahil olmak üzere 25 şirketin kurulmasına yardımcı olmuştur. Cartes 1989 yılında yedi ay boyunca para dolandırıcılığı suçundan hapse atıldı. Sonunda bir mahkeme tarafından aklandı. 2000 yılındaki bir uyuşturucu operasyonunda polis, kokain taşıyan bir uçağını ele geçirdi, çiftliğinde ise esrar buldu ve uyuşturucu ticareti ile hiçbir ilgisi olmadığını ve de uyuşturucunun yasallaştırmasına karşı olduğunu iddia etti. 2010 yılından itibaren bir gizli WikiLeaks belgesi, Cartes'den kara para aklama araştırmalarının odağı olarak bahsetti. 2008 yılında kadar Cartes, siyasete olaylarına karışmamış ve hatta bir şekilde seçmen olarak kayıtlı olmamıştır. 2009 yılında merkez sağ Colorado Partisi'ne katıldı. Ekonomik yeteneği onu 2013 başkanlık seçimlerinde partisinden adaylığını koymasında yardımcı oldu. Başlattığı seçim kampanyasında, uluslararası yatırımları çekmek, istihdam yaratmak için kamu İşletmelerin modernize etme, ülkenin altyapısını yükseltmek için özel sermayeyi artırmayı vaat etti. 21 Nisan 2013'te, % 45.80 oy ile Paraguay Devlet Başkanı seçildi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 25 - Cum

Kaju (Anacardium occidentale ), sakız ağacıgiller (Anacardiaceae) familyasından bir tropikal iklim bitkisi. Brezilya'da yetiştirilip Portekizliler tarafından dünyaya tanıtılmıştır. En yoğun bulunduğu bölge Ekvator çevresidir.

16. yy başlarında Portekizliler Brezilya'yı istila ettiklerinde kaju ağacını da keşfettiler. Portekizli denizciler kaju tohumlarını Brezilya'dan batı Afrika kıyılarına taşıyarak bu topraklara ilk yerleşen Portekizlilerin orada yetiştirmelerini sağlamışlardır. Kaju ağacının yayılımı için yağışlı ve nemli ekvator iklimi çok elverişlidir. İklimi dolayısıyla kaju ağacı batı Afrika kıyılarına kolayca adapte olup hızla yayılmaya başlamıştır. Afrika'nın batı kıyısında Gabon, Angola ve Namibya gibi ülkelerden de doğu Afrika'daki ülkelere, Mozambik, Kenya ve Tanzanya'ya da yayılmıştır. Kaju ağacı Brezilya ve Afrika dışında Hindistan'da da yetiştirilmektedir. Günümüzde dünyanın en büyük kaju üreticisi ve ihracatçısı Hindistan'da Kerala Kaju Birliğidir. Brezilya ise kaju üretimi ve ihracatında dünya ikincisi, Afrika ise bu sıralamada üçüncü sırada yer alır. Hindistan'ın hasat zamanı Mayıs, Brezilya'da ise Ekim ayıdır. Kaju meyvesi çabuk çürüdüğünden ekonomik değere sahip değildir. Kaju fıstığının diğer fıstık çesitlerinden daha pahalı olma nedenlerinden biri her iklimde yetiştirilememesi ve her kaju elmasından ancak bir adet kaju fıstığı üretilebilmesidir. Toplanan kaju elmalarından çekirdekleri ayrılarak üzerlerindeki kabuk çıkartılıp kavrularak yenilir. (Devamı...)


Igor Stravinsky ya da tam adıyla Igor Fyodorovich Stravinsky (Rusça: Игорь Фёдорович Стравинский) (d. 17 Haziran 1882 Oranienbaum, Rusya - ö. 6 Nisan 1971 New York, ABD), Rus kökenli ABD ve Fransa vatandaşı besteci, piyanist ve orkestra şefi. 20. yüzyıl müziğinin en etkili ve önemli bestecilerinden biri olarak kabul edilir.

Stravinsky, 17 Haziran 1882'de Oranienbaum'da (bugün Lomonosov) Fiodor Ignatjevic isimli bir bas ile Sankt-Peterburg Kraliyet Operası'nda çalışmakta olan bir şarkıcının dört oğlundan üçüncüsü olarak olarak dünyaya geldi. Müziğe yeteneği erken yaşlarda ortaya çıktı ancak ailesinin isteğiyle müzik eğitimi değil, St.Petersburg Üniversitesi'nde hukuk eğitimi aldı; dönemin önde gelen Rus bestecisi Nikolai Rimsky-Korsakov'un oğluyla birlikte okudu. 1902'da babasını kaybeden Stravinsky, müziğe yöneldi ve konservatura gitmek yerine ikinci bir baba olarak kabul ettiği Nikolai Rimsky-Korsakov’dan ders almayı tercih etti. 1903'te başlayan özel dersleri 3 yıl sürdürdü; ilk bestelerinin hocasının desteğiyle yarattı. 1906'da üniversiteden mezun oldu; 1906'da kuzeniyle evlendi ve ardı ardına iki çocukları oldu. Paris'teki Rus Balesi için aldığı siparişler nedeniyle 1910-1914 arası Rusya'da fazla bulunamadı; I. Dünya Savaşı yıllarında İsviçre'ye yerleşti, iki çocuğu daha dünyaya geldi. Stravinsky savaştan sonra ailesiyle birlikte Fransa'ya yerleşti ve yirmi yıl değişik kentlerde yaşadı. Rusya'daki mülklerini yitirdiği için ek gelir sağlamak amacıyla besteciliğin yanı sıra piyanistlik ve orkestra şefliği yapmaya başladı. Avrupa'da, Kuzey ve Güney Amerika'da turnelere çıktı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 26 - Cts

Semizotu (Portulaca oleracea), semizotugiller familyasından bir bitki olup yaprakları salata olarak, ya da ıspanak gibi pişirilerek yemeklerde kullanılan bir sebzedir. Kökeni Ortadoğu ve Hindistan olmakla birlikte dünyanın birçok bölgesinde bulunmaktadır.

Sebzeler arasında en fazla miktarda Omega-3 içerdiği anlaşılmıştır. Semizotu ABD gibi bazı ülkelerde çabuk yayılan arsız bir bitki olarak tanınır ve yemeklerde kullanılmaz. Buna karşılık Asya ve Avrupa'da ekşimsi ve tuzlumsu tadı nedeniyle sevilerek yenir. Kullanımı ıspanağa çok benzer. Çiğ olarak salatalara konur. Yoğurtlu olarak yenir. Ya da etli yemeklerde veya böreklerde pişirilerek kullanılır. Mesane ve böbrek hastalıklarında idrar sökücü olarak etki gösterir. Mide yanmasına yani mide asidine karşı sahip olduğu sümüğümsü içeriği dolayısiyle kullanılır.ve salatası da yapılır. Yakma yöntemi de denilen alevlemeye dayanıklı yabancı ot türleri arasında yer alır. (Devamı...)


Engelbert Dollfuß (d. 4 Ekim 1892, Texing, Aşağı Avusturya - ö. 25 Temmuz 1934, Viyana) Avusturyalı siyasetçi ve şansölye (1932-1934).

1920'li yıllarda Hıristiyan Sosyal Parti'nin önderlerinden ve Aşağı Avusturya Köylüler Birliği'nin aktivistiydi. 1931'den itibaren tarım ve orman bakanlığı görevinde bulundu. Köylüler birliği ve Heimwehr adı verilen paramiliter faşist çetelerin desteğiyle 1932'de şansölye ve dışişleri bakanı oldu. Almanya'da Nazilerin iktidarı almasından sonra İtalyan diktatörü Mussolini ile işbirliği içinde Almanya'yla birleşmekten kaçındı. Mart 1933'te parlamentoyu kapattı, komünist partiyi ve Almanya'yla birleşmek isteyen Nazi Partisi'ni yasakladı. Kendisinin kurduğu ve kısa süre sonra tek yasal parti halini alacak olan Vatan Cephesi isimli paramiliter örgütün de desteğiyle Avusturya Faşizmi'ne dayanan otoriter bir devlet kurdu. Şubat 1934'te sosyal demokrat işçilerin başlattığı Şubat Ayaklanması'nı kanlı bir şekilde bastırdı. Mayıs ayında yeni bir otoriter anayasa ilan etti. 25 Temmuz 1934'te Nazilerin organize ettiği bir darbe girişimi sırasında Viyana'da öldürüldü. Yerine önce Heimwehr'in lideri Ernst Rüdiger Starhemberg, 1936'da onun gözden düşmesi sonucunda da Vatan Cephesi'nin lideri Kurt Schuschnigg geçti. Mart 1938'de Avusturya'nın Almanya'ya katılmasıyla Vatan Cephesi de dağıldı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 27 - Paz

Nar (Punica granatum), kınagiller (Lythraceae) familyasından içinde küçük çekirdekler ve meyve gövdesini oluşturan yüzlerce tanecikten oluşmuş, hafif ekşi ve bazen tatlı tadı olan, ılıman iklimlerde yetişen, bir meyve türü.

Narlar kuraklığa dayanıklıdır. Akdeniz yağış rejiminin etkili olduğu, dönenceler ile 40. enlemler arasında, 1000 m kadar yüksekliğe sahip bölgelerde yetişebilir. -10 °C’ye kadar soğuğa dayanabilir. Yıllık 500 mm yağış yeterli olmaktadır. Bol güneş seven bitki, yazın aralıklarla sulanırsa verim artmaktadır. Daha yağışlı bölgelerde sık sık mantar rahatsızlıklarından kaynaklanan kök çürümeleri ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Akdeniz havzasında birkaç bin yıldır ekilmekte olan narın ilk olarak İran’da ortaya çıktığı düşünülmektedir. Afganistan ve Pakistan’dan Himalayalar’a kadar geniş bir alanda yetişir. Gürcistan, Ermenistan ve Karadeniz’in doğu kıyılarında yabani nar bahçeleri vardır. Ermenistan, Azerbaycan, Türkiye, İran ve Hindistan nar yetiştiriciliği yapılan ülkeler arasındadır. Ayrıca, tarih öncesi zamanlardan beri Akdeniz ülkeleri ve Kafkaslar’da nar yetiştiriciliği yapılmaktadır. Latince ismi Punica granatumun kabaca Fenike elması anlamına gelmesi, Fenikelilerin yemişi Akdeniz havzasında taşımış olduklarını akla getirmektedir. Nar, kurak iklimlerde de yetişebildiğinden, Güneydoğu Asya’da, Malezya’da, tropikal Afrika’da da yetiştirilir. İpekyolu ve deniz tüccarları aracılığıyla Güney Çin’e ve Güneydoğu Asya’ya ulaşan nar, bu bölgelerde de yetiştirilmektedir. 18. yüzyılda İspanyollar tarafından Latin Amerika ve Kaliforniya’ya da getirilen nar, 2000'li yıllardan itibaren Kaliforniya ve Arizona’da ticari bir ürün olarak değer kazanmıştır. Türkiye'de pek çok yerde gözüken nar yoğunlukla Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ekine alınmıştır. Özellikle Denizli İli Irlıganlı kasabasında yoğunlukla yetiştirilmektedir. (Devamı...)


Tarkan tam adıyla Tarkan Tevetoğlu (d. 17 Ekim 1972, Alzey, Almanya) Türk şarkıcı, şarkı sözü yazarı, besteci, yapımcı ve aranjör. Batı Almanya'nın Renanya-Palatina eyaletindeki Alzey kasabasında doğup büyüdü, 1986'da ailesiyle beraber Türkiye'ye geldi ve müziğe çocukluk yıllarında başlayan ilgisi sonucunda, lise hayatına başladığı Karamürsel'de ilk müzik eğitimini almaya başladı. İlerleyen yıllarda İstanbul Plak şirketinin sahibi Mehmet Söğütoğlu ile tanışarak şirket ile bir albüm anlaşması imzaladı.

Tarkan, 1992'nin son aylarında ilk stüdyo albümü Yine Sensiz'i, piyasaya sürdü ve albümdeki "Kıl Oldum" şarkısıyla çıkış yaptı. 1994'te yayımladığı ikinci stüdyo albümü Aacayipsin ve 1997'de yayımladığı üçüncü stüdyo albümü Ölürüm Sana ile ticari başarı yakaladı. Ölürüm Sana albümünden çıkan "Şımarık" single'ı, birçok ülkenin ulusal listesine giriş yaptı. 1998'de Universal Music Group ile anlaşma imzaladı. 1999'da piyasaya sürdüğü toplama albümü Tarkan, çeşitli ülkelerden platin ve altın sertifikalar kazandı. 2001'de yayımladığı dördüncü stüdyo albümü Karma'daki "Kuzu Kuzu, "Hüp" ve "Verme" şarkılarını kliplendirdi. İki yıl sonra çıkan Dudu albümüyle yeniden ticari başarı yakaladı, 2006'da Come Closer adlı ilk İngilizce albümüyle bazı Avrupa listelerine giriş yaptı. "Bounce" ve "Start the Fire", albümden çıkan single'lar oldu. Tarkan, bir yıl sonra, altıncı stüdyo albümü Metamorfoz'u yayımladı. Albümdeki şarkıların sözleri, Türk Dil Kurumu tarafından takdir edildi. 2010 yılında yedinci stüdyo albümü Adımı Kalbine Yaz dinleyiciyle buluştu ve Türkiye'de yılın en çok satan albümü oldu. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 28 - Pzt

Çiy havadaki su buharının soğuk bir yüzey üzerinde sıvı hale geçmesi sonucu oluşan su damlacıkları. Atmosferik sınır tabakadaki hava parselinin aktüel buhar basıncının, yüzeyin sıcaklığına ait doymuş buhar basıncından daha yüksek olması sonucu, havadaki su buharının soğuk bir yüzey üzerinde yoğunlaşarak sıvı faza geçmesidir. Bahar aylarında bulutsuz gecelerde gerçekleşen radyasyon kaybı, yeryüzeyine temas eden ince bir hava tabakasında fazlaca soğumaya neden olur ve çiy de genellikle bu durumda -nem, sıcaklık ve basınç koşulları da uygunsa- gerçekleşir. Yer/cisim sıcaklığı donma seviyesinin altında ise, çiy yerine kırağı gerçekleşir. Çiy, meteoroloji biliminde yağış kategorisine girmez. Hatta klimatolojik rasat cetvellerinde meteorolojik hadise değil, müşahede olarak rapor edilir.

İlkbahar veya yaz mevsiminde sabahları cisimlerin üzerinde, bahçedeki bitkilerin yapraklarında su damlacıkları oluşur. Bu damlacıklar yağmur damlası değildir, geceleri havanın soğumasıyla havada bulunan su buharının yoğuşarak oluşturduğu damlacıklardır. (Devamı...)


Woody Guthrie ya da tam adıyla Woodrow Wilson "Woody" Guthrie (d. 14 Temmuz 1912 – ö. 3 Ekim 1967), Amerikalı şarkı sözü yazarı ve folk müzik sanatçısı. Guthrie müzik kariyerinde yüzlerce şarkıya, balata imza atmış, siyasi temalar içeren şarkılardan geleneksel şarkılara, geleneksel şarkılardan çocuk şarkılarına kadar birçok farklı dalda doğaçlama çalışmaları olmuştur. Hayatı boyunca canlı performanslarını sürdüren sanatçı sıklıkla gitarıyla, This Machine Kills Fascists yani "Bu Makine Faşistleri Öldürür" sloganıyla seyirci karşısına çıkmıştır. Amerikan okullarında sıklıkla söylenen "This Land Is Your Land" şarkısıyla da tanınır. Kaydettiği şarkıların birçoğu Kongre Kütüphanesi'nde arşivlenmiştir.

Guthrie Oklahoma'dan Kaliforniya'ya kadar göçmen işçilerle yol almış ve geleneksel folk ve blues şarkıları öğrenmiştir. Şarkıları özellikle Büyük Bunalım esnasındaki Dust Bowl dönemi olarak adlandırılan kuraklık dönemindeki deneyimlerini konu almaktadır ve "Dust Bowl Troubadour" yani "Kuraklık Dönemi Gezgin Müzisyeni" olarak da tanınmıştır. Her ne kadar Guthrie hayatı boyunca Amerika Birleşik Devletleri'ndeki komünist gruplarla ilişkilendirilse de görünüşte bunlardan hiçbirine üye olmamıştır. Guthrie üç kez evlenmiş ve Amerikan folk müzik müzisyeni Arlo Guthrie dahil sekiz çocuğu olmuştur. Ayrıca müzisyen Sarah Lee Guthrie'nin de büyükbabasıdır. Guthrie 55 yaşındayken Huntington Hastalığı olarak adlandırılan dejeneratif nörolojik bir bozukluğun komplikasyonları sebebiyle vefat etmiştir. Hastalığına rağmen, son yıllarında Guthrie folk müzik hareketinde başı çekmiş ve Ramblin' Jack Elliott ve Bob Dylan gibi müzisyenlerle sahip olduğu usta-çırak ilişkisinin yanı sıra genel olarak yeni folk müzisyenleri nesline ilham kaynağı olmuştur. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 29 - Sal

Buğday (Triticum), buğdaygiller familyasından bütün dünyada ıslahı yapılmış tek yıllık otsu bitki cinsi. Değişik araştırmacıların yaptıkları araştırmaların ışığında buğdayın gen merkezi olarak Anadolu, Batı İran ve Kafkasya kabul edilir.

Karasal iklimi tercih eder. Buğday; un, yem üretilmesinde kullanılan temel bir besin maddesidir. Kabuğu ayrılabileceği gibi kabuğu ile de öğütülebilir. Buğday aynı zamanda çiftlik hayvanları için bir yem maddesi olarak da yetiştirilmekdedir. Hasattan sonra atık ürün olarak saman balyası çıkar. Enerji miktarı 1.18dir. Sınıflandırmada ilk ele alınan bitki buğdaydır. Sınıflandırmada önce başak özellikleri dikkate alınmıştır. Kılçıklılık, kılçıksızlık, kavuz rengi, dane rengi ele alınan ilk kriterler olmuştur. Daha sonraları başak sıklığı buğdayların sınıflandırılmasında rol oynamıştır. Rusya taksonomistleri buğdayları sınıflandırmak için ekotipler ve biyotipler üzerinde durmuşlardır. Ekotip ve biyotiplerin sınıflandırılması morfolojik karakterlere göre olmuştur. Stoloji alanındaki ilerlemeler sonucu, buğdayların sınıflandırılması kromozom sayılarına göre yapılmaya başlamıştır. Kromozom sayıları sonucu buğdayların genom sayıları ve genom formülleri üzerinde durulmuştur. Kromozom sayıları ve genom formüllerine göre yapılan sınıflandırmalarda buğdaylar üç gruba ayrılır. Tür ve alttür üzerindeki çalışmalar sonucunda tetraploid ve hekzaploid gruptaki bütün buğdaylar tek tür altında toplanmıştır. Daha önce tür kabul edilen buğdaylar ise çeşit grupları haline sokulmuştur. Son olarak kromozom sayılarına göre buğdaylar, diploid ve alloploid olarak iki grupta toplanmıştır. Diploid buğdayların en önemlisi Triticum monococcum’dur. Alloploid buğdaylardan 2n= kromozomlu Triticum aestivum en önemli türleridir.(Devamı...)


Johnny Weissmuller (d. 2 Haziran 1904, Freidorf, Romanya – ö. 20 Ocak 1984, Acapulco, Meksika), ABD'li yüzücü ve sinema oyuncusu.

1920'li yılların Dünya yüzme şampiyonu olan ve olimpiyatlarda altın madalya kazanan Johhny Weissmuller, yüzme ve sutopu alanlarında toplam altı ödül sahibidir. 1924 yılında Olimpiyat rekorlarını kırarak kazandığı 100 ve 400 metre serbeste ek olarak, 4x200 bayrakta da birinci gelen takımda yer aldı ve sutopunda üçüncü gelen Amerikan takımında oynayarak 3 altın ve 1 bronz madalya kazandı. Weissmuller, dört yıl sonra yapılacak Amsterdam oyunlarında da 100 metre serbest ve 4x200 bayrakta iki altın madalya alacak ve 67 dünya rekorunun ardından Hollywood’da 12 serilik Tarzan filminde başrolü oynayacaktı. Tarzan rolüyle bir fenomen yaratan Weissmuller, ormanda vahşi hayat yaşayan, iyi kalpli bir kişiliği canlandırmış, milyonların gönlünde taht kurmuştur. Peter John Weissmüller olan kayıtlı kimliğinin gerçek adı, János Weißmüller'dir. Ailesi Romanya kökenli olan Johnny Weissmuller, Avusturya' nın Freidorf şehrinde doğmuştur. 1984 yılında Meksika'nın Acapulco şehrinde felç sonucu yaşamını yitirmiştir. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 30 - Çrş

Kahve kökboyasıgiller (Rubiaceae) familyasının Coffea cinsinde yer alan bir ağaç ve bu ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozun su ya da süt ile karıştırılmasıyla yapılan içecektir.

Kahve ağacının ilk bulunduğu yer olan Habeşistan'ın Kaffa yöresinin Arapça karşılığı "qahwah " dır. Araplar bugün bilinen kahveyi henüz tanımıyorken kelime keyif veren içki, şarap anlamında kullanmaktaydı. Bugünkü anlamını 14. yüzyılda kazanmaya başlamıştır. Bu Türkçe'de "kahve"ye dönüşmüş, buradan da Avrupa'da café, caffe, koffie, coffee, koffie, Kaffee şekline gelmiştir. Çiçekleri beyaz ve hoş kokulu, kirazı andıran kırmızı meyvesinin içinde iki çekirdek bulunan, dikildikten yaklaşık 3 yıl sonra meyve vermeye başlayan ve 30-40 yıl boyunca aralıksız meyve veren bir ağaç türüdür. Doğal haline bırakıldığında 8-10 metreye kadar uzayan ağaç, meyvelerin kolay toplanabilmesi için sürekli budanarak 4-5 metre uzunluğunda bir çalı boyutunda tutulur. Kahvenin defne yaprağına benzer derimsi ve kenarları dalgalı kışın dökülmeyen koyu, parlak ve sivri uçlu yaprakları vardır. Bol yağış alan, ortalama sıcaklığın 18-24°C arasında bulunduğu ve don olayının görülmediği, ekvatorun 25 Kuzey'i - 30 Güney'i arasındaki kuşakta yetişir. Soğukta ağaç ölür, ayrıca ani ısı değişiklikleri de ağaca zarar verir. Nemli ortamı sevdiğinden, kahve ağacının düzenli yağışın olduğu tropik bölgelerde yetiştirilmesi gerekir. Doğada pek çok yetişen türü olmasına rağmen yalnızca coffea arabica ve coffea robusta adındaki türlerin tarımı yapılmaktadır. Bol yağışların ardından kahve ağacı, yılda iki ya da üç kez bembeyaz muhteşem çiçekler açar. Güçlü ve keskin kokuları kimi zaman yasemini kimi zaman portakal ağacının çiçeğini andırır. Yeni çiçek vermeye başlamış bir ağaç, dallarında bir yılda toplam 20-30 bin çiçek taşır. Kahve çiçekleri açtıktan birkaç saat sonra solmaya başlar ve yavaşça meyve olmak için hazırlanırlar. (Devamı...)


Çan Kay Şek (Çince: 蔣介石 / 蒋介石 Pinyin: Jiǎng Jièshí; Wade-Giles: Chiang Chieh-Shih, İngilizce: Chiang Kai-shek, d. 31 Ekim 1887 – ö. 5 Nisan 1975), Çin doğumlu Tayvanlı asker ve siyasetçi. Aslı adı 蔣中正 / 蒋中正 Çan Çongçeng (Jiǎng Zhōngzhèng); soy kütüğünde 蔣周泰 Jiǎng Zhōutài), çocukluk adı: 蔣瑞元 (Jiǎng Ruìyuán), okul adı: 蔣志清 (Jiǎng Zhìqīng), Japonya'da kaldığı dönemde kullandığı Japonca soyadı: 中村 Nakamura'dır.

Çin'de Sun Yat-sen'in 1925 yılındaki ölümünden sonra Kuomintang'ın (Çin Milliyetçi Partisi: ÇMP) başına geçen askerî ve siyasi bir liderdir. Kuzey Seferi'nde komutan olarak Çin'i mahalli diktatörlere karşı birleştirerek 1928 yılında Çin Cumhuriyeti'nin lideri olmuştur. Çan, Çin-Japon Savaşı'nda Çin içerisindeki önemi zayıflamış uluslararası şöhreti ise artmıştır. Çin İç Savaşı'nda (1927–1949), Çan Çin komünistlerini kökünden yok etmek istese de bunda başarısız olup hükümetini Tayvan'a taşımak zorunda kalmıştır. Burada hayatını Çin Cumhuriyeti'nin Başkanı ve ÇMP'nin genel direktörü olarak sürdürmüştür. Çan, Çin'de Xikou adlı bir kasabada doğdu, ama gerçek memleketi olan Heqiao adlı kasaba Çin için önemli bir yerdir. (Devamı...')

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Ağustos 31 - Prş

Merapi Yanardağı (Endonezce: Gunung Merapi), konik şekilli ve Java adasının merkezi ile Yogyakarta arasında bulunan yanardağ. Endonezya'nın en aktif yanardağıdır ve 1548'den beri düzenli olarak lav püskürtmektedir. İsim ateş dağı anlamına gelir. Yogyakarta şehrine çok yakındır ve binlerce insan yanardağ eteklerinde, denizden 1700 metre yükseklikte olan köylerde yaşamaktadır.

Yılın 300 günü dağdan dumanların yükseldiği gözlemlenmesine rağmen, birkaç kez faliyete geçip ölümlere sebep oldu. 1994 yılında yaşanan patlama sonrası, yanardağın batısında çoğunukla Muntilan şehrinde, zehirli gazdan 43 kişi hayatını kaybetti. Yogyakarta depreminden kısa süre önce 2006'da diğer büyük patlama yaşandı. Merapi, güney Java'nın en genç yanardağlarından biridir. Hint-Avustralya Levhası'nın Avrasya Levhası'nun altına doğru kaydığı bir dalım bölgesinde bulunur. Endonezya'nın en az 129 yanardağından bir tanesidir, Pasifik Deprem Kuşağı'ndan ayrılan fay hattının bir bölümü Batı yarım küreden Japonya ve güney doğru Asya boyunca kesişir. Stratigrafik aalizlere göre Merapi alanındaki püskürmelerin, 400.000 yıl öncesinden başladığı ve 10.000 yıl öncesine dek sürdüğü, lavların tipik bir katılığa sahip olduğu ve yayılan lavların bazalt özelliği taşıdığı bilinmektedir. O zamandan beri indifalar patlama şeklinde, genelde lav domlarını yapışkan andezit lavlar oluşturmaktadır. Lav domlarının çöküşü genellikle , püskürme sütunlarıyla sonuçlanan piroklastik akıntıları ve daha büyük patlamaları oluşturur. Tipik olarak, küçük indifalar iki üç yılda bir büyük olanlar ise her 10-15 yılda bir meydana gelirler. Dikkate değer patlamaların birçoğu ölümlere sebep vermiştir. Yeni yaşanmış ve tarihinde en şiddetli patlamalar 1006, 1786, 1882 ve 1887 yıllarında meydana geldi. 1930 yılında yaşaan patlamada 13 köy yıkıldı ve 1400 insan pirolastik akıntıdan öldü. (Devamı...)


Sir Edward Victor Appleton BN, BİN, RS (6 Eylül 1892 – 21 Nisan 1965) İngiliz fizikçiydi.

Appleton Bradford, Batı Yorkshire şehrinde doğmuş ve Hanson Grammar Okulu'nda eğitim gördü. 18 yaşındayken Cambridge St. John 's Kolejine, burs kazandı. Fen Bilimlerinde birincilik derecesiyle mezun oldu. Birinci Dünya Savaşı sırasında West Riding Alayı'na katıldı, daha sonra Royal Engineers-Kraliyet Mühendsilerine aktarıldı. I. Dünya Savaşı'nda aktif hizmetten döndükten sonra, Appleton 1920 yılında Cavendish Laboratuvarı'nda deneysel fizik asistanı olmuştur. 1924-1936 senelerinde King's College London'ta fizik alanında profesör olmuş, 1936-38 senelerindeyse Cambridge Üniversitesi'nde doğa felsefesi alanında profesörlük yapmıştır. 1939-1949 yılları arası Bilimsel ve Endüstriyel Araştırmalar Departmanı'nın başkanlığını üstlenmiş ve 1947 yılında, daha sonradan radarın geliştirilmesine önayak olacak, iyonosfer hakkında yaptığı araştırmalarından dolayı Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür. 1949 yılından 1965'teki ölümüne kadar Edinburgh Üniversitesi'nde başkan ve şansölye yardımcısı görevlerini yerine getirdi. İsmi, ölümünden sonra Edinburgh Üniversitesi'nin derslik ve araştırma binalarından birine ("Appleton Tower") verilmiştir. (Devamı...')

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.



Bugün 28 Nisan 2024, Pazar ; saat 07.40 UTC