Kızılbaş
![]() | Vikipedi'nin kalite standartlarına ulaşabilmesi için, bu maddenin veya bir bölümündeki ansiklopedik olmayan içeriğin temizlenmesi gerekmektedir. Görüşlerinizi lütfen tartışma sayfasında belirtiniz. (Mart 2025) |
Makale serilerinden |
Makale serilerinden |
![]() |
Kızılbaş, eski dinî inanış ve kültürleri ile İslamiyeti kendilerine has bir şekilde birleştirip Şiilikten etkilenen Azerice[1][2][3][4][5][6] konuşan Türkmen Safevi müridleri için kullanılan terim.[7]
Osmanlı kaynaklarında Kızılbaş tabiri; Safevi Tarikatı müridleri ve Kızılbaş askeri, Kızılbaş tarafı, Kızılbaş üzerine sefere çıkmak gibi tabirler doğrudan Safevî Devleti için kullanılır.[8] Safevî Devleti kaynaklarında ise Kızılbaş tabiri Safevî Devleti'nin ordusunu oluşturan ve Azerbaycan Türkçesi konuşan[9][10][11] Türkmenler için kullanılır.[8]
Tanımı
[değiştir | kaynağı değiştir]Safevî şeyhlerinden Şeyh Haydar, müritleri arasında birliği sağlamak için yeni bir kıyafet kabul etti. Bu kıyafetin en orijinal tarafı başa geçirilen serpuştu. Kırmızı renkte ve 12 dilimli olan bu serpuşun her diliminde On İki İmam'ın adları yazılıydı. Bu serpuştan sonra Osmanlılar, Safevîlerin resmi dinî haline dönüştürülen Safevîliğe mensup kişiler için "Kızılbaş" tabirini kullanmaya başladı.[12][13]
Kızılbaşlar, tamamı Azerice Rumlu, Şamlı, Ustaçlu, Afşar, Kaçar, Tekeli ve Dulkadirli boylarından meydana geliyordu.[14][15]
Tarihçe
[değiştir | kaynağı değiştir]Kızılbaşlar Osmanlı İmparatorluğu ve Şeybânî Hanlığı'nın "Kızılbaş ülkesi" olarak hitap etikleri Safevi Hanedanı'nın kurulmasında büyük rolü oynamış ve 'soyurghal' adlı büyük toprak sahibi olmuşlardır. Ancak siyaseti karıştırdıkları gerekçesiyle Kızılbaş ordusu yerine saray gulam (Osmanlı'daki Kapıkulu)larından modern orduyu oluşturan Şah Abbas tarafından merkezden uzaklaştırılmışlardır.
Anadolu'da Kızılbaş
[değiştir | kaynağı değiştir]"Kızılbaş" kelimesi, Anadolu ve Bulgaristan Alevilerini tanımlamak için de kullanılmıştı.[kaynak belirtilmeli] Osmanlı kayıtlarında Alevî Türkmen kökenli Seyyid Müslümanlara "Kızılbaş" deniliyordu.[kaynak belirtilmeli] Anadolu'da, 13 ile 14. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan Şiiliğin Hurûfilik mezhebinin etkisi altında faaaliyetlerini sürdüren Bektaşîlik ile, 15. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan I. İsmail'in takipçilerinin oluşturduğu Kızılbaşlık olmuştu.[kaynak belirtilmeli]
Kızılbaş ve Safevîler
[değiştir | kaynağı değiştir]Safevî adlarını bir Alevî Türkmen tarikatlarından olan Bektâşî ve Sultân’ûl-Halvetî [16] Tac’ed-Dîn İbrahim Zahid el-Geylânî’nin kızı “Bibi Fâtıma” ile evlenen ve böylece Tac’ed-Dîn’in vefâtından sonra da kendi adıyla anılan Safevî Tarikâtı kuran Safî’ûd-Dîn-i İshâk Erdebilî’den almaktadır. Şeyh Cüneyd devrinde Şiiliğin “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini resmen benimseyen Safevî’îyye Tarikâtı, Cüneyd’in torunu İsmâ‘il zamanında kurulan Safevî Devleti’nin de altyapısını oluşturdu. İsmâ‘il Safevî’nin himâye altına almak istediği “Anadolu Alevîleri” Çaldıran Muharebesi esnasında aralarındaki ittikadî ve Seyyid Türkmen soyu olan akrabalıktan dolayı Safevîler’e destek verdiler. Safevî ordusundaki askerler, kafalarına İsmâ‘il’in babası Şeyh Haydar’ın icâdı olan ve On İki İmam inancını anımsatmak maksadıyla da “On İki kıvrımılı - kızıl renkli kumaş ile sargılanan mihverler” taktıklarından ötürü “Kızılbaş” olarak adlandırıldılar.
Karakoyunlular’ın Safev’îyye Tarikâtı’nın i’tikadî eğilimleri üzerindeki tesirleri
[değiştir | kaynağı değiştir]İran'da zamanın en güçlü hanedanı olan Karakoyunlu hükûmdârı Cihan Şah Şeyh Cüneyd’e Erdebil’i terk etmesini aksi takdirde şehri yakıp yıkacağını bildirmişti.[17] Bu hâdise üzerine Şeyh Cüneyd, Karakoyunlular’ın hasımları olan Akkoyunlu Uzun Hasan’dan sığınma talebinde bulunmuş ve daha sonra da Uzun Hasan’ın kızkardeşi “Hatice Begüm” ile evlenerek bu ilişkiyi bir akrabalığa dönüştürmeyi başarmıştı. Şeyh Cüneyd’in Şirvanşahlar üzerine düzenlenen bir seferde ölümü üzerine yerine geçen oğlu Şeyh Haydar da, Uzun Hasan’ın Trabzon Rum İmparatorluğu Prensesi Theodora Despina Hatun’dan olan kızı “Martha Âlemşâh Begüm”[18] ile evlendi. Bu evlilikten doğan İsmâ‘il ise daha sonra Safevî Devleti’ni kurdu. Uzun Hasan’ın “Pontus Rum Prensesi Theodora Despina Hatun”[19] ile evlendirilmesinin sebebi ise Theodora Despina'nın babası IV. İoannis (Trabzon imparatoru)’un kendi ülke toprakları olan Trabzon Rum İmparatorluğu’nun Osmanlı istilâsından korunması için Uzun Hasan’nın yardımına muhtaç olmasıydı.[20]

Makale serilerinden |
![]() |
Akkoyunlu Şii Hükûmeti devrinde Anadolu'da Alevîlik hareketleri
[değiştir | kaynağı değiştir]Sekizinci hicrî asırda Anadolu hemen hemen tamamıyla Şii bir hüviyete bürünmüştü. Harezm’den geri dönen aşîretler, asırlar boyunca çeşitli mezhep mücadelelerinden bitâp düşmüş bir çevrenin sâhip olduğu i’tikadları da beraberlerinde getirmişlerdi. İlhanlılar’ın yıkılması ve Moğol saraylarında yaşayan Şii ulûlarının buralardan tardedilmelerinden sonra Diyâr-ı Bekir Türkmen Beyliği’nin oluşumuna kadar geçen süre zarfında bu aşîretler bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdi.
Diyâr-ı Bekir Türkmen Beyliği’nin “Akkoyunlu Aşîreti" tarafından kurulması üzerine İlhanlı ve Moğol saraylarını terk eden Şii âlimleri bu topraklara sığındılar. Çünkü Akkoyunlu Hükûmeti Şiiliği resmî mezhebi olarak kabul etmişti. H. 837 / M. 1434 tarihinden sonra Şiilik olanca gücüyle Anadolu’da yayılmağa devam etmekteydi. H. 892 / M. 1487 yılında Karakoyunlular Akkoyunlular tarafından mağlûp edilince ülkeleri ellerinden çıktı. Bilâhare Akkoyunlular da H. 907 / M. 1502 tarihinde Nahçivan civarında İsmâ‘il Safevî Hatai ile giriştikleri meydan muharebesini kaybederek tarih sahnesinden silindiler.
Şîʿa’nın resmî devlet mezhebi haline dönüşmesi
[değiştir | kaynağı değiştir]On dördüncü asırda, “Ali bin Şehâb’ed-Dîn-i Hemdânî” ve “Lûtf’ûl-Lâh Nişaburî” ile Hurûfîliğin kurucusu olan “Fadl’ûl-Lâh Ester-Âbâdî” Anadolu'da Râfızîliğin yayılmasında en etkin rolü oynayan şahsiyetlerin başında gelmektelerdi. Sünni Timur Hükûmeti'nin varisi olan “Şâh-Rûh” uygulamaya koyduğu en şiddetli tedbirlere rağmen bu cereyanın önünü almakta bir başarı sağlayamıyordu. Sonunda, H. 857 / M. 1453 yılında İran'daki dînî hâkimiyet bilûmum “Şia” mezheplerinin üstünlüğü altına girdi. Safevî Tarikâtı pîri ve ayni zamanda Şeyh Hâmid Hâmid’ûd-Dîn-i Aksarayî’nin de mürşidi olan Hoca Âlâ’ed-Dîn-i Âli’nin devrinde Bâtınîlik Safev’îyye tarikâtının bünyesine girdi. Bunun oğlu olan “Şeyh Şâh” nâmıyla ünlenen “Şeyh İbrahim” zamanında ise Safevi Tarikatı’nın mâli yapısı epey güçlenmişti. Şii Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah’ın tehditleri neticesinde İbrahim’in oğlu Şeyh Cüneyd devrinde Karakoyunlular’ın himâyesi altına giren tarikât, bu yönetimin idaresi altında iken Şîʿa’nın “İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini resmen kabul etmek zorunda kaldı. Bilhassâ Keyumers’in girişimleri neticesinde Rüstemvârlar’ın hâkimiyetleri altında bulunan bölgelerde Şiilik tam mânasıyla resmîyyet kazandı.[21]
Şiilerin kurduğu Safevî Hükûmeti devrinde Anadolu’daki “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri
[değiştir | kaynağı değiştir]Akkoyunlular çökmesi üzerine İsmâ‘il Safevî önce Tebriz’i kendisine payitaht edindi ve sonra da buradan İran’ın tamamının fethine başladı. Dokuzuncu hicrî asrın Şii’ûl-Mezhep mutasavvıfları arasında seçkin bir yere sâhip olan “Hoca Ahmed Hitlânî” ve onun baş müridi olan “Seyyid Muhammed Nûrbahş” Safevîler’in ortaya çıkmasında çok mühim gayretler sarfederek başlıca rolü üstlendiler.
Nûrbahş’ın Mehdi ilân edilmesi hâdisesi
[değiştir | kaynağı değiştir]Nûrbahş’ın Mehdiliğini ilân ederek büyük bir ihtilâlin çıkmasına sebebiyyet veren “Hoca İshâk Hitlânî” Timur'un oğlu “Şahrûh” tarafından i'dam edilirken, o sıralarda henüz bulûğ çağına ermemiş bir çocuk olan “Nûrbahş” i'dam edilmemişti. Şehriyâr köylerinden Sulfan'da ikâmet eden, hattâ H. 871 / M. 1467 yılında Hindistan'a “Mevlâna İmad’ed-Dîn” adında bir de dâî göndermiş olan “Nûrbahş”, H. 889 / M. 1484 tarihine kadar hiç aralıksız Şiilik propagandalarıyla meşgul olmuştu. Nûrbahş'ın vefâtı üzerine bütün varını yoğunu ayni dâva uğruna harcayan “Şems’ed-Dîn Muhammed Ceylânî Lâhcı” yerine geçti. Hattâ İsmâ‘il Safevî Şiraz’ı feth ettiğinde kendisini ziyâret ederek himmet dualarını almıştı.

Nûrbahş’îyye Tarikâtı devrinde “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri
[değiştir | kaynağı değiştir]Şiiliği tamim etmekle ünlü “Nûrbahş’îyye Tarikâtı”, “Seyyid Kâsım Feyiz Bahş” tarafından İran'da kuruldu. Dokuzuncu hicrî asırda Hindistan'a kadar yayılan bu tarikât tamamıyla Bâtınî bir simâ arz etmekteydi. Bunun müridlerinden Keşmir taraflarına dâî olarak atanan “Mîr Şems’ed-Dîn Irakî” de tam bir “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mensubuydu. Horasan, Azerbaycan, İran, Irak hudutlarından Anadolu’ya giren “Nûrbahş’îyye Tarikâtı” dervişlerinin gayretleriyle Safevîler, hükûmetlerinin temeltaşlarını atmaya muvaffak oldular.
Devrin meşhur “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mübeşşirleri
[değiştir | kaynağı değiştir]Bu devrin Bâtın’ûl-Mezhep şairlerinden Emîr Şahı, Sebnervârî ile, İmamiye Şiası’ndan Hasan Sebzvârî’nin H. 854 / M. 1450 tarihinde İmâm Rıza hakkında inşad ettiği medhiyeler sayesinde şöhret kazanan Şiilerden “Fahr’ed-Dîn Evhadi Müstevfî”, “İbn-i Hüssâm”, “Baba Sevdâî”, “Kâtibî”, “Nerşizî” ve “Nesîmî” müridleri Şii zümrelerin sayılmaya değer mübeşşirleri arasında yer almaktaydılar.[22]
Yavuz’un Anadolu’da kırk bin Safevî’yye taraftarını i’damı
[değiştir | kaynağı değiştir]Dokuzuncu hicrî yüzyılın sonlarında İsmâ‘il Safevî’nin Şiiliğin “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik" mezhebini İran'da resmen kabul etmesinden sonra Anadolu'nun mezhebî vaziyeti de bir hâyli karışık bir hâle gelmişti. Yavuz Sultan Selim ile Safevîler arasında vuku bulan Çaldıran Muharebesi'ne rastlayan zaman dilimi içerisinde, kararlaştırılmış olan İran seferi sebebiyle Safev’îyye yakınlaşmasından doğması olası ihtilâllerin önünü almak için, Yavuz'un emriyle kırk bin Hatai taraftarı Türk de i'dam edilmişti.[23] (kaynak yetersiz)
Safevî-Osmanlı mücadelesi
[değiştir | kaynağı değiştir]
Safevi Hanedanı doğu ve batısında yer alan Sünni Türk devletlerine karşı kendi istiklâlini sürdürebilmek için, İran'da Şiiliği resmi bir devlet mezhebi şekline sokmağa ve İran'ın çeşitli mıntıkalarında yaşayan Sünnilere de zorla kabul ettirmeye mecburdular. Siyasi bir maksada yönelik olan bu harekete karşı da, Osmanlı İmparatorluğu'nun Sünniliği şiddetle yüceltmesi ve Safevîler’in Anadolu ve Rumeli’de sürdürmekte oldukları şiddetli Şiilik yanlısı propagandalarına en hâşin şekillerde mukabelelerde bulunması din kisvesi altında gizlenen siyâsî menfaatlere dayalı tarihî zaruretlerden başka bir şey değildi.[24]
Şiilik mezhepleri
[değiştir | kaynağı değiştir]
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde Kızılbaş meseleleri
[değiştir | kaynağı değiştir]Tarihi İpek Yolunun kara bölümünü kontrol eden ve bu ticareti elinde bulunduran Türkmenler’in gittikçe güçlenerek Karadeniz ve Akdeniz’deki limanlara inmeleri başta Osmanlılar olmak üzere Ceneviz ve Venedikliler'i telaşlandırmıştır. Safevî Şahı İsmâ‘il'in daha fazla batıya gelmemesini isteyen Osmanlılar Çaldıran'da Şah İsmâ‘il'in ordusunu bozguna uğratarak bölgede kesin hâkimiyet sağlamıştır. Yükselme ve varlık döneminde sessiz kalan Alevîler, Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama döneminde çiftçilerin vergi sorunları (ekonomik), Tımar sisteminin bozulması (askerî) ve iyice teokratikleşen yönetim gibi nedenlerle Celali ayaklanmalarını başlattılar. Bu ayaklanmalar Kuyucu Murat Paşa ve IV. Murad gibi padişah ve sadrazamlar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminde Pir Sultan Abdal’ın bir vali tarafından asılması üzerine sorunlar yeniden baş gösterdi ve Sivas bölgesi ayaklanmaya başladı. Daha sonra, Amasya ve Tokat bölgelerinde başlayıp süren ayaklanmalara, Tanzimat sonrasında Tunceli de katıldı. Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde Dersim ayaklanmaları ile devam eden Celali ayaklanmaları Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla sona ermiştir.
Safevî-Kızılbaş i'tikadının gelişim sürecine tesir eden unsurlar şemâsı
[değiştir | kaynağı değiştir]
Kızılbaş sözcüğünün hakaret olarak kullanılması
[değiştir | kaynağı değiştir]Kubbealtı Lugati'nde kızılbaş sözcüğünün 3. anlamı Halk arasında “İslâmî emirlere uymayan, ahlâkça dürüst olmayan” anlamında aşağılama sözü olarak kullanılır şeklinde verilmektedir.[33] Bazı sözlüklerde incest/ensest sözcüğünün karşılığı olarak kızılbaşlık sözcüğü yer almaktadır.[34][35][36][37] 1966 yılında Turist Ömer filminin bir sahnesinde kız kardeşi ile münasebette bulunan Ömer'e komiser tarafından "Ulan sen kızılbaş mısın?" denilmesi T.B.M.M.'nde gündeme gelmiştir.[38] Star TV'de 1995 yılında Turnike programını sunan Güner Ümit, hamile taklidi yapan hosteslerden biriyle atışırken, "Benden mi hamile kaldın?" sorusuna "Yok, babamdan" cevabını veren hostese "Yoksa sen Kızılbaş mısın?"[39] şeklinde karşılık vermiş ve bu durum tepkilere sebep olmuştur.[40] Kızılbaş sözcüğüne böyle anlamlar yüklenmesinin, münzevi bir hayat sürdürmeleri sebebiyle kendileriyle ilgili ortaya çıkan zanlardan kaynaklandığı iddia edilmektedir.[41]
Ayrıca bakınız
[değiştir | kaynağı değiştir]Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ Grigoriev, Sergei (2000). "Об этнической принадлежности шиитов Афганистана" [On the ethnicity of the Shiites of Afghanistan]. Восток: история и культура (Rusça). Saint Petersburg. ss. 32-46.
Кызылбаши, первоначально состоявшие из представителей семи малоазиатских тюркоязычных племен румлу, шамлу, устаджлу, афшар, каджар, текелю и зулкадар, говоривших на азербайджанском языке, были с XV в. одной из главных военно-политических опор Сефевидского государства.
- ^ Floor, Willem; Javadi, Hasan (2013). "The Role of Azerbaijani Turkish in Safavid Iran". Iranian Studies. 46 (4). s. 569. doi:10.1080/00210862.2013.784516. ISSN 0021-0862. JSTOR 24482868. 7 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Eylül 2023.
- ^ Blow, David. *Shah Abbas: The Ruthless King Who Became an Iranian Legend*. p. 165.
- ^ Григорьев, С. Е. "Об этнической принадлежности шиитов Афганистана." // Восток: История и культура. Институт востоковедения (Российская академия наук), Санкт-Петербургский филиал.
- ^ Korganyan, N. K., Papazyan, A. P. *Abraham of Crete, Narration*. p. 290.
- ^ Doerfer, G. "Where Did Ibn Muhanna Come From?" p. 246.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 25, sayfa: 546
- ^ a b Tufan GÜNDÜZ, Kızılbaşlar Osmanlılar Safevîler, 2. baskı, sayfa: 110-112
- ^ W. Floor, H. Javadi, «The Role of Azerbaijani Turkish in Safavid Iran», p. 1
Browne observed that the Safavid army’s war cry “was not ‘Long live Persia!’ or the like, but, in the Turkish language, ‘O my spiritual guide and master whose sacrifice I am!”
- ^ Willem Floor, Hasan Javadi: The Role of Azerbaijani Turkish in Safavid Iran. During the Safavid period Azerbaijani Turkish, or, as it was also referred to at that time, Qizilbash Turkish, occupied an important place in society, and it was spoken both at court and by the common people… Throughout the Safavid period there were two constants to Azerbaijani Turkish as a spoken language in Iran. First, it was and remained the official language of the royal court during the entire Safavid period. Second, the language remained the spoken language of the Turkic Qizilbash tribes and was also spoken in the army.
- ^ David Blow: Shah Abbas: The Ruthless King Who Became an Iranian Legend. S. 165. The primary court language remained Turkish. But it was not the Turkish of Istambul. It was a Turkish dialect, the dialect of the Qizilbash Turkomans, which is still spoken today in the province of Azerbaijan, in north-western Iran.
- ^ Von Hammer-Purgstall, Joseph (1989). Büyük Osmanlı Tarihi. 2. İstanbul.[sayfa belirt]
- ^ Tufan GÜNDÜZ, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri “Bozulus Türkmenleri 1540-1640”, s. 14
- ^ Grigoriev, Sergei (2000). "Об этнической принадлежности шиитов Афганистана" [On the ethnicity of the Shiites of Afghanistan]. Восток: история и культура (in Russian). Saint Petersburg: 32–46.
Кызылбаши, первоначально состоявшие из представителей семи малоазиатских тюркоязычных племен румлу, шамлу, устаджлу, афшар, каджар, текелю и зулкадар, говоривших на азербайджанском языке, были с XV в. одной из главных военно-политических опор Сефевидского государства.
- ^ Floor, Willem; Javadi, Hasan (2013). "The Role of Azerbaijani Turkish in Safavid Iran". Iranian Studies. 46 (4): 569. doi:10.1080/00210862.2013.784516. ISSN 0021-0862. JSTOR 24482868. 7 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Eylül 2023.
- ^ Abdülbaki Gölpınarlı, Türkiye'de Mezhepler ve Tarikâtlar, İnkılâp Yayınevi, 1997.
- ^ RM Savory, Safavids, Encyclopedia of Islam, 2. baskı.
- ^ Anthony Bryer. "Greeks and Türkmens: The Pontic Exception", Dumbarton Oaks Papers, Vol. 29 (1975), Appendix II - Genealogy of the Muslim Marriages of the Princesses of Trebizond
- ^ Peter Charanis. "Review of Emile Janssens' Trébizonde en Colchide", Speculum, Vol. 45, No. 3 (July 1970), p. 476.
- ^ Anthony Bryer, open citation, p. 136.
- ^ Ateşgede, Sayfa 346.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimi, Türk Tarihinde Mezhep Cereyanları – Şiîler’in Safevî Hükûmeti ve büyük Şiî misyonerleri, Sayfa 172, Ahmed Said Matbaası, Kanaat Kitabevi, 1940.
- ^ Solakzâde Tarihi, Sayfa 361.
- ^ Barthold, W., İslâm Medeniyeti Tarihi, Professör Dr. Fuad Köprülü’nün Geniş, izah, düzeltme ve ilâvelerle tercümesi, Sayfa 245, Türk Tarih Kurumu Baskısı, Ankara, 1963.
- ^ Muhammed Ebû Zehra: Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (Câ’bir, i’tikad ve imân esasları konusunda Câ’fer-i Sâdık’tan ders almış ve onun i’tikadını benimsemiştir. Câ’bir bin Hayyân, Câf’er-i Sadık’ın îlmini topladığı beşyüz risâlesini bir araya getirerek tek bir kitâp halinde yayınlamıştır. Câ’bir bu risâlelerin, kendisinin Câf’er-i Sadık’tan edindiği feyz ve ilhâmlar sayesinde teşekkül ettiğini belirtmiştir.)
- ^ Muhammed Ebû Zehra, Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (İmâm Câ’fer’in Allah’ın mevcûdiyetini bilme gayesi için Kozmoloji ilmiyle uğraştığını bildiren deliller vardır. Elde ettiği bilgileri Allah’ın vahdaniyetini ispat etmek amacıyla kullanmıştır. Bu konuda, İmâm Câ’fer-i Sadık, Kur'an’in evren ve tabiât hakkında bilgiler vererek insanları düşündürme methodunu uygulamıştır. Mufaddal bin Amra’ya yazdırdığı “Risalet-ût Tevhîd” adlı kitabında tabiât olaylarının insanın hizmetine sunulmuş olduğunu öne sürerek, hepsinin bir yaratıcının eseri olması gerekliliği hakkında yürüttüğü fikirlerini savunmuştur.)
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk Tarihinde Mezhep Cereyanları, (Mukaddime ve Notlar: Hilmi Ziya Ülken), Ahmet Sait tab'ı, 271 sayfa, Kanaat Kitabevi, İstanbul, 1940.
- ^ a b Ocak, Ahmet Yaşar XII yüzyılda Anadolu'da Babâîler İsyânı, sahife 83-89, İstanbul, 1980.
- ^ TDV, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 4, Sahife 373-374, İstanbul, 1991.
- ^ Araştırmacı, yazar ve tarikât uzmanı Abdülbaki Gölpınarlı'ya göre ise "Kızılbaş" Hurremiyye'in ruhânî torunlarndan başka bir şey değillerdi. (Kaynak: Roger M. Savory, Encyclopaedia of Islam, "Kizil-Bash", Online Edition 2005)
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk Tarihinde Mezhep Cereyanları – Anadolu Şiilikliğinin çok mühim iki cephesi: Hurûfîliğin esâs âkaidi, Sayfa 198, Kanaat Kitabevi, 1940.
- ^ Aleviliğin tanınmış araştırmacılarından Ahmet Yaşar Ocak'a göre ise "Bektâşîler" Türk toplumlarındaki Semen’îyye i'tikadının İslamî bir cilâ altında yeniden ortaya çıkmasından başka bir şey değillerdi. (Kaynak: Ocak, Ahmet Yaşar XII yüzyılda Anadolu'da Babâîler İsyânı, sahife 83-89, İstanbul, 1980.)
- ^ Kubbealtı Lugati, kızılbaş maddesi
- ^ Ragıb Rıfkı Özgürel (1931), Almanca-Türkçe Büyük Lugat, s. 76
- ^ Mehmet Gültekin, İngilizce-Türkçe büyük lûgat, Yeni Basımevi, 1940
- ^ Karl Steuerwald (1974), Almanca-Türkçe Sözlük, Otto Harrassowitz Verlag, s. 119: yakın akrabalarla zina; kızılbaşlık
- ^ Resuhi Akdikmen (2006), Langenscheidt Pocket Turkish Dictionary: Turkish-English, English-Turkish, s. 404
- ^ T.B.M.M. Tutanakları, B : 98 17.6.1966 O : 1
- ^ "Milliyet - 11 Ocak 1995". gazetearsivi.milliyet.com.tr. 19 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mart 2024.
- ^ NTV Haber, 07.10.2010, İkinci Güner Ümit vakası!
- ^ Elise Massicard (2013), The Alevis in Turkey and Europe: Identity and Managing Territorial Diversity, s. 16.