İçeriğe atla

İshak Paşa Sarayı

Koordinatlar: 39°31′14″K 44°07′44″D / 39.52056°K 44.12889°D / 39.52056; 44.12889
Kontrol Edilmiş
Vikipedi, özgür ansiklopedi
İshak Paşa Sarayı
Sarayın uzaktan görünümü (2018)
Harita
Genel bilgiler
TürSaray
Mimari tarzSelçuklu, Osmanlı, Barok, Rokoko, Ampir, Gotik
KonumYukarıtavla, Doğubayazıt, Ağrı
Koordinatlar39°31′14″K 44°07′44″D / 39.52056°K 44.12889°D / 39.52056; 44.12889
Başlama1685
Tamamlanma1784
Teknik ayrıntılar
Zemin alanı7.600 m²
Tasarım ve inşaat
Mimar(lar)Mehmet Paşa

İshak Paşa Sarayı; Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde bulunan bir saraydır. Yapımına 1685 yılında başlanan ve 1784'te tamamlanan saray; içinde barındırdığı cami, türbe, kütüphane, mahzenler, koğuşlar, harem ve selamlık bölümleri ile büyük bir yapı kompleksidir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmesine karşın genel olarak Selçuklu mimarisinden izler taşıyan İshak Paşa Sarayı'nda; Batı kökenli barok, gotik, rokoko ve ampir gibi sanat akımlarının etkileri de gözlemlenir. 2000 yılından beri UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunmaktadır.

İshak Paşa Sarayı, ocaklık olarak Bayazid Sancağına tasarruf eden Kürt beylerinden Mahmut Paşa (sancak beyliği 1720-1768) tarafından yaptırılmış ve onun yeğeni veya akrabası olan İshak Paşa (1775-1799) zamanında yapılan eklemelerle tamamlanmıştır. Harem kapısı üzerindeki 1785 tarihli kitabeden ötürü İshak Paşa adı yerleşmiştir. Bu İshak Paşa'nın 1789-1790'da vezir rütbesiyle kısa bir süre Çıldır valisi olan diğer İshak Paşa ile herhangi bir ilgisi yoktur.[1]

Kürt fakih ve şair Ahmed-i Hani, Bayezid beylerinin kapısında katiplik yapmış olup türbe olarak ziyaret edilen kabri sarayın yakınındadır.

İshak Paşa Sarayı'nı 2022 yılında 226 bin 600 kişi ziyaret etti.[2]

Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan en önemli sivil mimari örneklerinden biri olarak kabul edilen İshak Paşa Sarayı'nın inşa sürecinde tek bir mimari üsluba bağlı kalınmamıştır. Sarayın kapı, pencere ve kemer detaylarında sıkça kullanılan geometrik ve bitkisel taş süslemeler Türk sanatının yanı sıra barok, rokoko, ampir gibi Batı kökenli sanat akımları ile İran, Gürcistan, Ahıska ve Kafkasya bölgelerindeki geleneksel sanat anlayışlarının etkisinde kalınarak üretilmiştir.[3]

Temelde üç ana bölümden oluşan İshak Paşa Sarayı'ndaki iki avlu ve has bahçe arasındaki geçişler büyük taç kapılarla sağlanır. Saray kompleksi içerisinde yer alan her yapı ise bu avluların etrafında konumlandırılmıştır. Cümle kapısının açıldığı birinci avluda muhafız koğuşları, zindanlar, arabalık ve tavla bölümleri ile bir çeşme bulunurken; ikinci avluda sarayın selamlık kısmı olan muayede salonu, kütüphane, türbe, cami ve ambarlar yer alır. İkinci avludan açılan başka bir büyük kapı aracılığıyla da harem, ziyafet salonu, hamam, kiler, mutfak ve bahçe gibi kısımlara ulaşılır.[3]

Harem kapısındaki aslan kabartmaları ve bitki motifli bordürler

İshak Paşa Sarayı'nın mimarisinde öne çıkan unsurların başında taç kapılar gelir. Farklı boyutlarda ve değişik tarzda süslemelerle inşa edilmiş bu kapıların her biri kendine özgü bir karakter kazanmıştır. Bu yönüyle yapı, Sivas'taki Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası ile benzerlik gösterir. Saray taç kapılarında yaklaşık 110 farklı motifin kullanılması, yapının bulunduğu coğrafyanın farklı kültürel bölgelerin kesişiminde yer almasıyla açıklanabilir. Öte yandan İshak Paşa Sarayı'nın kapı detaylarına işlenen bezemeler; Türk-İslam sanatına başta Batı kökenli barok, gotik, rokoko ve ampir üslupları olmak üzere İran ve Kafkasya gibi bölgelere ait yabancı mimari unsurların girmesine de sebep olmuştur.[4]

Cümle kapısı

[değiştir | kaynağı değiştir]
Cümle kapısının mukarnaslı kavsarası

Sarayın bölümleri arasında geçişi sağlayan, anıtsal nitelikte dört büyük kapı bulunur. Bu kapıların taç kemerlerinde kullanılan süslemeler ise birbirinden farklılık göstermekle birlikte yapıdaki estetiği ön plana çıkaran önemli unsurlardan biridir. Sarayın doğu cephesinde bulunan cümle kapısı, yapıya dışarıdan erişimi sağlayan tek kapıdır. 10.6 metre genişliğinde, 11.8 metre yüksekliğinde ve 4.8 metre derinliğinde olan bu kapı, tipik Selçuklu kapı mimarisinin etkisinde kalınarak inşa edilmiştir. Doğudaki beden duvarının güneye doğru çıkıntı yaptığı noktada bulunan kapının etrafını fazla derin olmayan mukarnaslı bir kavsara ve iç içe geçmiş yüksek pahlı iki sivri kemer çevreler. Beşi öndeki güney cephede, beşi ise arka tarafta kalan kuzey cephede bulunan toplamda on adet gömme sütun kapı boşluğunu sınırlarken bu sütunların arasına da dikdörtgen nişler yerleştirilmiştir. Yüksek kaideler üzerinde yükselen sütunlarda ampir üslubun etkileri gözlemlenir. Nişlerin içerisinde ise girift tekniğiyle oluşturulmuş simetrik madalyonlar bulunur. Bunları, rokoko tarzındaki bitki motifli kabartmalardan oluşan bordürler çevreler. Kompozisyonda kalp, palmet, lotus ve göz gibi motiflerin bulunması; sarayda yaşayanların neşesinin, kem gözlerden korunması adına bir nazarlık görevi görmesi için kullanıldığı şeklinde yorumlanır. Kapı boşluğunun birbirine bakan iç cephelerinde ise yine rokoko tarzda, düğümlenerek devam eden ve köşelerinde akantus yaprakları barındıran başka bir madalyon kullanılmıştır. Kısacası yapısal özellikleri itibarıyla geleneksel Selçuklu mimarisinin devamı niteliğinde olan cümle kapısının süslemelerinde Batılı sanat akımlarından da sıklıkla yararlanıldığı gözlemlenir.[4]

Avlu taç kapısının pahlarında bulunan servi kabartmaları

Birinci ve ikinci avluların arasında kalan avlu kapısı, ana giriş kapısının aksine üzerinde bulunduğu duvar ile kaynaştırılmış bir vaziyettedir. İç içe geçmiş fakat ilkine kıyasla daha yüksek boyutlu iki kemerin içerisinde yer alan bu kapıda genel olarak gotik mimarinin etkileri görülür ve cümle kapısı üzerinde bulunan süslemelere göre daha sade motifler tercih edildiği söylenebilir. İki katlı olan taç kapının alt kısmı, dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış olan basık kemerli bir girişe ev sahipliği yapar. Burada başlayan beşik tonozlu ve düz tavanlı koridor, yaklaşık 11 metre boyunca kuzeye doğru ilerleyerek avluları birbirine bağlar. Tavanda bulunan madalyon, birbirinin içinden geçen dört şeritli bir rumî ve yaprak motifleriyle oluşturulmuştur. Her bir köşeye yerleştirilen çeyrek motif ise sonsuzluk fikrine işaret eder. Bu madalyonda kullanılan kompozisyonun benzerlerine, dönemin halı desenlerinde ve cilt kapağı süslemeciliğinde de rastlamak mümkündür. Kapının iki yan pahında karşılıklı yerleştirilmiş stilize servi ağacı kabartmaları bulunur. Servi, İslam sanatında da sıkça kendine yer bulan bir figür olmasına karşın burada tepesinin yana yatık oluşu ve lotus çiçeğiyle tamamlanması itibarıyla geleneksel kullanımından farklılaşmış bir tasarıma yer verilmiştir. Benzer bir kullanıma Azerbaycan'daki Şeki Han Sarayı'nda da rastlandığı için burada Kafkas sanatının etkisinden söz edilebilir.[4]

Selamlık kapısının kenar nişindeki ağaç motifi ve bordür süslemeleri

Selamlık kapısı

[değiştir | kaynağı değiştir]

İkinci avluya açılan kapılardan bir diğeri de sarayın kütüphane, muayede salonu ve cami gibi kısımlarını içeren selamlık bölümünün kapısıdır. Üzerinde bulunduğu duvarı ortalayan kapı, yapısal özellikleri bakımından tipik bir Selçuklu kapısıdır. Saraydaki diğer kapılar gibi iç içe geçmiş iki kemerden oluşan selamlık kapısının iç kısmında mukarnaslı kavsarayla birleşen gömme sütunlar yer alır. İlk kemerin içinde kapı kanatlarını çevreleyen ve yıldız çiçeği, tomurcuk, dal gibi motiflerden oluşan bir bordür bulunur. Kapı boşluğunun birbirine bakan cephelerine simetrik şekilde yerleştirilmiş dikdörtgen nişlerin içine ise barok tarzda tasarlanmış ve çağdaşı olan başka bir yapıda benzerine rastlanmayan iki ağaç motifi işlenmiştir. Bir vazodan çıkarak birbirine geçmiş şekilde ilerleyen dalların uçlarına stilize çilek veya üzüm figürleri yerleştirilmiştir. Geleneksel Türk İslam sanatına yabancı olan bu kompozisyonun erken dönemdeki kullanımlarına Kudüs'teki Kubbetü's-Sahre ve Tunus'taki Kayrevan Ulu Camii'nde rastlanır. Selamlık kapısındaki bir diğer süsleme ise diğerlerine nazaran iyi korunamamış olan ve kapı boşluğunda, kemerin hemen üzerinde yer alan bir kabartmadır. Dikdörtgen formunda bir panonun orta kısmında bulunan rozeti, iç içe geçmiş stilize rumî motifleri çevreler. Rozetin içindeyse tezhip sanatında kullanılan penç figürüyle benzerlikler taşıyan, yoğun yapraklı bir çiçek kompozisyonu yer alır.[4]

İki yanındaki hayat ağacı heykelleriyle Harem kapısı

İshak Paşa Sarayı'nın anıtsal nitelikteki son taç kapısı, yine ikinci avludan ulaşılan harem kapısıdır. İki katlı, dikdörtgen bir çerçeve ile üzerinde bulunduğu cepheden ayrılmış olan bu kapıya kesme bazalt taştan yapılmış, üç basamaklı bir merdiven aracılığıyla erişim sağlanır. Gömme sütunların yukarı doğru uzanıp tepede birleşerek dikdörtgen formunu aldığı bu çerçevenin iç kısmındaki bordürde bitkisel motiflerin yanı sıra hayvan kabartmalarında da yer verilmiştir. Bordürün alttaki başlangıç noktasında birbirine bakan iki aslan figürü görülür. Aslanların kuyruklarından dallanarak başlayan motifler birbirleriyle iç içe geçerek bir hayat ağacı oluşturur. Ağacın dallarında ise nar ve akantus betimleri göze çarpar. Aslan tasvirlerinin genel özellikleri incelendiğinde Selçuklu mimarisinde kullanılagelen formlardan ziyade İran sanatındaki aslan figürlerine daha çok benzediği söylenebilir. Harem kapısındaki aslan figürlerinin benzerlerine II. Gıyâseddin Keyhüsrev'in armalı gümüş parası üzerinde, Burdur'daki İncirhan Kervansarayı'nın taç kapısında ve Erzurum'daki Yakutiye Medresesi'nde de rastlanır. Saraydaki diğer taç kapıların tamamında olduğu gibi yine mukarnaslı bir kavsara içine alınmış olan kapı girişini de bitkisel bir bordür çevreler. Bu bordürün hemen üzerindeyse sekiz satırlık bir kitabe kuşağı yer alır. Sivri kemer formunu alarak sona eren kavsaranın yukarısında içi iri yaprak ve dal kabartmalarıyla doldurulmuş, kare çerçeveli bir niş bulunur. "Hüvel hallakul-baki" ifadesinin yazılı olduğu bu nişin üstündeyse kapı kompozisyonunun ikinci katını oluşturan balkon penceresi yer alır. Harem kapısını yapıdaki diğer taç kapılardan ayıran en önemli özellik ise dikdörtgen çerçevenin her iki yanına simetrik şekilde yerleştirilen üç boyutlu ağaç kabartmalarıdır. Vazoya benzer bir gövdeden çıkarak yine hayat ağacı formunu alan bu duvar heykelleri, tıpkı kapı çerçevesi gibi dikdörtgen nişler içine alınmıştır. Fakat geleneksel hayat ağacı motiflerinden ziyade burada palmet, akantus, stilize çiçekler, üzüm salkımı ve ay çiçeği gibi alışılagelmişin dışındaki tasarımlara yer verilmiştir. Dikkatli incelendiğinde palmiye yapraklarını andıran bu hayat ağacının dalları arasına cennet meyveleri yerine kartal veya melek benzeri kanatlı figürleri yerleştirildiği görülür. Dolayısıyla harem kapısındaki bu süslemeler, geleneksel Türk-İslam sanatına barok ve rokoko kökenli yabancı motiflerin dahil edildiği eklektik bir yapı teşkil eder. Harem kapısında kullanılan son motif grubu ise diğerlerine kıyasla daha fazla hasar almış olan servi ağacı tasvirleridir. Avlu kapısındakilerle benzerlikler taşımakla beraber daha küçük boyutlu ve vazosuzdur. Süsleme açısından da ayrıntıya girilmediği dikkat çeker.[4]

İshak Paşa Sarayı Camii

Saraydaki yapı topluluğunun öne çıkan örneklerinden biri olan camiye, ikinci avluya açılan selamlık kapısı vasıtasıyla erişim sağlanır. Tek minareli ve kare planlı olarak inşa edilen cami, hemen hemen aynı büyüklükte olan iki bölümden oluşur. Güney kısmında üzeri kubbe ile örtülü harim kısmı yer alırken, kuzeyde ise dört adet sütun üzerinde yükselen tonozlu medrese bölümü bulunur. Yapının genel özellikleri incelendiğinde Osmanlı mimarisinden ziyade Selçuklu dönemindeki cami anlayışından etkilenildiği kolaylıkla görülür. Örneğin bölgenin iklim koşulları göz önünde bulundurulduğunda cami ve medresenin iç içe olması bölge mimarisinde sık rastlanan bir durum olsa da; bunun geleneksel Osmanlı mimarisinde yeri yoktur. Dolayısıyla bu durumun, Kayseri'deki Kölük Camii ve Hacı Kılıç Camii örneklerinde olduğu üzere, erken dönem Anadolu Selçuklu cami mimarisine ait bir uygulama olduğu söylenebilir. Medrese bölümündeki orta alanın üzerinde bulunan ve sütunlarla desteklenen tonoz örtünün merkezinde yıldız motifi işlemeli mozaik bezemeler bulunması da yine Osmanlı mimarisinde yeri olmayan pratiklerden bir tanesidir. Söz konusu süsleme tarzına Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Ani Kervansarayı ve Mardin'deki Artuklu dönemi yapılarında rastlanır. Harim bölümünü örten yüksek kasnaklı ve şişkin karınlı kubbe formu da çoğunlukla Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde Orta Asya'dan Mısır'a kadar uzanan oldukça geniş bir coğrafyada kullanılmış olmakla birlikte benzer örneklerine Serahs, Mihne ve Merv şehirlerinde rastlanır. Çift cidarlı kubbede dikkat çeken bir diğer özellik ise Osmanlı'daki kurşun kaplı kubbe anlayışı yerine Selçuklu geleneğindeki taş kaplama kubbe anlayışının benimsenmiş olmasıdır. Caminin kuzeybatı ucunda yükselen iki renkli, düzgün kesme taş işçilikli minare de mimari ve bezeme özellikleri bakımından Selçuklu etkilerini taşımaktadır.[5]

Sarayın ikinci avlusunda, caminin güneydoğu köşesinde kalan noktada bir türbe bulunur. Üzerindeki kitabeye göre 1799-1800 yılları arasında inşa edilen yapı, iki katlı ve sekizgen planlıdır. Klasik Selçuklu kümbetleriyle büyük oranda benzerlikler taşımakla birlikte Bursa'daki Yeşil Türbe'de olduğu gibi cenazelik uygulamasının kullanıldığı ender Osmanlı türbelerinden biridir. Örtü elamanı olarak dilimli külah kullanılmış; bezemelerde de Selçuklu geleneğine sadık kalınmıştır. Türbenin dış duvarlarında yer alan ve hayat ağacını andıran üç boyutlu kompozisyonlar ise Batılı sanat geleneklerinin etkisinde kalarak tasarlanmıştır. Bununla birlikte Kayseri'deki Döner Kümbet ile Niğde'de bulunan Hüdâvent Hatun Türbesi; süsleme özellikleri bakımından İshak Paşa Sarayı'ndaki türbe ile benzerlik gösterir.[5]

  1. ^ "Bayezid Sancakbeyi İshak Paşa Üzerine bir Araştırma". Hakan Kaya. Mart 2020. 7 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^ "İshak Paşa Sarayı geçen sene son 9 yılın ziyaretçi sayısı rekorunu kırdı". Haberturk.com. 16 Nisan 2022. 16 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Nisan 2023. 
  3. ^ a b "Issızlığın Ortasındaki Beylik Sarayı" (PDF). İshak Paşa Sarayı Tanıtım Broşürü. Ağrı İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü. 17 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 17 Mayıs 2023. 
  4. ^ a b c d e Bulat, Serap (2013). "İshak Paşa Sarayı Taçkapılarının Bezemeleri Açısından Değerlendirilmesi". Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 30. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü. ss. 19-43. ISSN 1300-9206. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2023. 
  5. ^ a b Yusuf Çetin; Özgür Yeni (2017). Eğilmez, Mustafa; Maden, Fahri; Kundakçı, Sibel (Ed.). "Ağrı'daki Osmanlı Dönemi Eserlerinin Selçuklu Etkileri Bakımından Bir Değerlendirmesi". Uluslararası Malazgirt'ten Osmanlı'ya Selçuklu Sempozyumu Bildirisi. Kastamonu: Kastamonu Üniversitesi. ss. 715-741. 18 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2023. 

Dış bağlantılar

[değiştir | kaynağı değiştir]