Türk tarihi: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
YBot (mesaj | katkılar)
İnterviki bağlantıları çıkarıldı
Zeynep20172017 (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Etiketler: tanım değiştirme Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
4. satır: 4. satır:
[[Dosya:Male royal figure, 12-13th century, from Iran.jpg|thumb|right|280px|[[Selçuk Bey]]'e ait olduğu düşünülen ve [[İran]]'da bulunan bir heykelin kafası. New York Sanat müzesinde sergilenmektedir.]]
[[Dosya:Male royal figure, 12-13th century, from Iran.jpg|thumb|right|280px|[[Selçuk Bey]]'e ait olduğu düşünülen ve [[İran]]'da bulunan bir heykelin kafası. New York Sanat müzesinde sergilenmektedir.]]
[[Dosya:Hiung-nu kemer bağı.jpg|thumb|right|380px|[[Hiung nu]]'lardan kalan altın bir kemer bağı (M.Ö.300)]]
[[Dosya:Hiung-nu kemer bağı.jpg|thumb|right|380px|[[Hiung nu]]'lardan kalan altın bir kemer bağı (M.Ö.300)]]
'''Türk tarihi''', günümüzdeki [[Türk halkları]]nın ve yabancı halkların arasında zamanla erimeden önce [[Türk dilleri ailesi|Türk dilini]] konuşmuş olan Türk topluluklarının ortak tarihidir. [[Göktürkler]]den önce varolmuş Türk dili konuşan topluluklar bazı tarihçiler tarafından, ''Türk'' tabiri yerine ''[[Ön Türk]]'' tabiri ile anılır.
'''Türk topluluklarının ortak tarihidir. [[Göktürkler]]den önce varolmuş Türk dili konuşan topluluklar bazı tarihçiler tarafından, ''Türk'' tabiri yerine ''[[Ön Türk]]'' tabiri ile anılır.


Türk Adı ve Türk Soyu
En eski ve köklü kavimlerden biri olan Türkler aşağı yukarı 4 bin yıllık mazileri boyunca, Asya, Avrupa ve Afrika kıt‘alarına yayılmış bir millettir. Orta Asya’daki Anayurttan etrafa yaptıkları sürekli göç hareketleri Türkler’in aynı zamanda nüfusça kalabalık olduğunu da gösterir. Türkler bu nüfus çokluğu ve faal durumları dolayısıyla dünya tarihinde mühim rol oynamışlardır.
“Türk” Adı:
Türkler’in eski bir millet oluşu araştırıcıları Türk adını en eski tarih kaynaklarında aramağa sevketmiştir. Geçen asırdan beri birçok bilgin tarafından ileri sürülen görüşlere göre, Heredotos’un doğu kavimleri arasında zikrettiği Targitalar, veya “İskit” topraklarında oturdukları söylenen “ Tyrakae ” (Yurkae) veya Tevrat’ta adları geçen
Togharmanlar, veya eski Hind kaynaklarında tesadüf edilen Turukhalar (veya Turuşka), veya Thraklar , veya eski ön Asya çivi yazılı metinlerde görülen
Turukkular , veya Çin kaynaklarında M.Ö., 1. bin içinde rol oynadıkları belirtilen Tikler ( veya Di) ve hatta Troialılar vb. bizzat “Türk” adını taşıyan Türk kavimleri oldukları kuvvetle muhtemeldir.
İslâm kaynaklarında teferruatlı şekilde nakledilen İran menşeli Zend-Avesta rivayetleri ile, İsrail menşeli Tevrat rivayetlerinde de “Türk” adı aranmış Nuh’un torunu (Yafes’in oğlu) Türk’de, veya İran rivayetindeki Feridun (Thraetaona)’un oğlu Tûrac veya Tûr (Tûran, buradan geliyor) da Türk adını taşıyan ilk kavim olarak gösterilmek istenmiştir.
Tevrat rivayetlerinde Nuh tufanından sonra Nuh peygamber dünyayı üç oğlu arasında pay etmiştir. Yafes’e Orta Asya ve Çin ülkeleri düşmüş, Yafes ölürken tahtını sekiz oğlundan biri olan “Türk”e bırakmıştır.
Türk kelimesinin yazılı olarak kullanılması ilk defa MÖ 1328 yılında Çin tarihine “ Tu-Kiu ” şeklinde görülmektedir.
Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS. VI. yy’da kurulan Gök-Türk Devleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan “ Türk ” adı daha çok “ Türük ” şeklinde gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti’nin ilk defa resmî olarak kullanan siyasî teşekkülün GÖK-TÜRK İmparatorluğu olduğu bilinmektedir. Gök-Türkler’in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, sonradan Türk milleti’ni ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
MS.585 yılında Çin İmparatoru’nun GÖK-TÜRK Kağanı İşbara’ya yazdığı mektupta “ Büyük Türk Kağanı ” diye hitap etmesi, İşbara Kağan’ın ise Çin imparatoruna verdiği cevabî mektupta “Türk Devleti’nin Tanrı Tarafından Kuruluşundan Bu yana 50 Yıl Geçti ” hitapları Türk adını resmîleştirmiştir.
Gök- Türk yazıtlarında Türk sözü daha çok “ Türk Budun” şeklinde geçmektedir. Türk Budun’un ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade, siyasî bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzeri millî bir isim haline gelmiştir.
Türk Kelimesinin Anlamı
Türk adına gerek kaynaklarda, gerek araştırmalarda türlü mânalar verilmiştir: T’u-küe (Türk) = miğfer (Çin kaynakları); (Türk) = terk (İslam kaynakları); Türk = olgunluk çağı; Takye = deniz kıyısında oturan adam, cezb etmek vb. gibi mânalar ve tefsirler. Geçen asırda A. Vambery’nin ilmî izaha doğru ilk adım kabul edilen fikrine göre, “Türk” kelimesi “türemek” den çıkmıştır. Z. Gökalp adı
“türeli” (kanun ve nizâm sahibi) diye açıklamıştır. W. Barthold’un düşuncesi de buna yakındır. Fakat “Türk” sözünün cins ismi olarak “güç-kuvvet” (sıfat hâli ile: güçlü-kuvvetli) manasında olduğu bir Türkçe vesikadan anlaşılmıştır. Buradaki “Türk” kelimesinin millet adı olan “Türk” sözü ile aynı olduğu A. V. Le Coq tarafından ileri sürülmüş ve bu, Gök-Türk kitabelerinin çözücüsü V. Thomsen tarafından da kabul edilmiş (1922), daha sonra aynı husus Nemeth’in tetkikleri ile tamamen ispat edilmiştir.
İran kaynaklarında Türk sözü “ Güzel İnsan ” karışlığında kullanılırken, XI. Yy’da Kaşgarlı Mahmut “ Türk adının Türkler’e Tanrı tarafından verildiğini ” belirterek, “ Gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı” demek olduğunu bir kez daha belirtmiştir. Tarihçiler ise Türk kelimesinin “Güçlü- kuvvetli” anlamına geldiğini kabul etmektedirler.
Millet İsmi Olarak Türk Kelimesi
“Türk” kelimesini Türk Devleti’nin resmî adı olarak ilk kullanan siyâsî teşekkül “Gök-Türk imparatorluğudur (552-774). Bütün bunlar, “Türk” adının aslında belirli bir topluluğa mahsus “etnik” bir isim olmayıp, siyasî bir ad (bütün Türk soylu halkları kucaklayan üst kimlik olarak) olduğunu ortaya koymaktadır. Gök-Türk Hakanlığı’nın kuruluşundan itibaren önce bu devletin, daha sonra bu imparatorluğa bağlı, kendi hususî adları ile de anılan, diğer Türk’lerin ortak adı olmuş ve zamanla Türk soyuna mensup bütün toplulukları ifade etmek üzere millî bir ad payesine yükselmiştir.
Türk Kelimesinin Coğrafi Ad Olarak Kullanılması
Coğrafî ad olarak Turkhia (= Türkiye) tabirine ilk defa Bizans kaynaklarında tesadüf edilmektedir. VI. asırda bu tabir Orta Asya için kullanılıyordu. 9-10. asırlarda Volga’dan Orta Avrupa’ya kadar olan sahaya bu ad verilmekte idi (Doğu Türkiye = Hazarlar’ın ülkesi, Batı Türkiye = Macar ülkesi). 13. asırda Kölemen Devleti zamanında Mısır ve Suriye’ye “Türkiye” deniliyordu. Anadolu ise 12. asırdan itibaren “Türkiye” olarak tanınmıştır.
Türk Soyu, Türk Irkının Özellikleri:
Tarihte Türk ırkı hakkında yapılan tanımlamalar oldukça karışıktır. Gerek Çin yıllıklarında, gerek Latin ve Grek kaynaklarında Türkler daha çok Moğol tipinde tasvir edilmişlerdir. Eski çağlarda Türklerin “mongoloid” gösterilmeleri, o zamanın Türk devletlerinde Moğol unsurunun çokluğu ile açıklanabilir. Türkler’in tarih boyunca en sıkı temasları, yakın komşuları olan Moğollar’la olmuş, kalabalık Moğol kütleleri Türk idaresine alınmış (Asya Hunları’nda, Tabgaçlar’da olduğu gibi) ve on binlerce Moğol, Türkler’le birlikte uzun göçlere katılmıştır (Batı Hunları’nda olduğu gibi).
Ayrıca sıkı temasların mümkün kıldığı bazı ırkî karışmalar da düşünülürse, yabancıların dıştan yaptıkları gözlemlerine hayret etmemek gerekecektir.
Aslında son yarım asır içinde yapılan ilmî araştırmalar Türkler’in beyaz ırka mensup bulunduklarını ortaya koymuş ve yeryüzünde mevcut üç büyük ırk grubundan “Europid” adı verilen grubun “Turanid” tipine bağlı olan Türkler’in kendilerini başta “Mongoloid” Moğollar olmak üzere diğer topluluklardan ayıran antropolojik cizgilere sahip oldukları anlaşılmıştır (hakim vasfı beyaz renk, düz burun, değirmi çehre, hafif dalgalı saç, orta gürlükte sakal ve bıyık).
Ayrıca, bilindiği üzere Tevrat’ta nakledilen eski ananelerde ve Türk soyu (Hâm ve Sâm’dan değil, Yafes’den türemiş olarak) beyaz ırktan gösterilmiştir. Turan tipine örnek olan Orta Asya, Maveraünnehir ve diğer Yakın-Doğu Türkleri beyaz tenli, koyu parlak gözlü, değirmi yüzlü (“ay yüzlü, badem gözlü”), endamlı, sağlam yapılı erkek ve kadınları ile (Gök-Türk Prensi Kül Tegin’in büstü) Ortaçağ kaynaklarında güzelliğe misal olarak gösterilmiş, hatta İran edebiyatında “Türk” sözü “güzel insan” manasında alınmıştır.
Türkler'in siyasi bir topluluk olarak ilk tarih sahnesine çıkmalarının Hun (Hiung-nu'lar veya Şiongnu'lar) hükümdarlığı ile olduğuna dair iddialar vardır.<ref>Sina Akşin, ''Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi'', İmaj Yayınevi, Ankara, 1996, ISBN 975-7852-18-X, s.1.</ref><ref name="LarousseTürkler">Büyük Larousse, ''Türkler'' maddesi, İnterpress</ref>. Başlangıcı hususunda tartışmalar olsa da Türklerin tarihi, dünya tarihinin önemli bir parçasıdır. Avrasya ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkan her halkın tarihi uzaktan veya yakından Türklerin hareketlerinden etkilenmiştir. Türkler doğu kültürlerini batıya ve batı kültürlerini doğuya taşımakla da önemli bir rol oynamışlardır. Kendi dinleri [[Tengricilik]]'ten sonra benimsedikleri yabancı dinlerinde çok kez öncüsü ve savunucusu olmuş ve yayılmalarını ve gelişmelerini sağlamışlardır ([[Mani dini]], [[Musevilik]], [[Budizm]], [[Ortodoksluk|Ortodoks]] ve [[Nasturiler|Nasturi Hristiyanlığı]], [[İslam]]).
Türkler'in siyasi bir topluluk olarak ilk tarih sahnesine çıkmalarının Hun (Hiung-nu'lar veya Şiongnu'lar) hükümdarlığı ile olduğuna dair iddialar vardır.<ref>Sina Akşin, ''Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi'', İmaj Yayınevi, Ankara, 1996, ISBN 975-7852-18-X, s.1.</ref><ref name="LarousseTürkler">Büyük Larousse, ''Türkler'' maddesi, İnterpress</ref>. Başlangıcı hususunda tartışmalar olsa da Türklerin tarihi, dünya tarihinin önemli bir parçasıdır. Avrasya ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkan her halkın tarihi uzaktan veya yakından Türklerin hareketlerinden etkilenmiştir. Türkler doğu kültürlerini batıya ve batı kültürlerini doğuya taşımakla da önemli bir rol oynamışlardır. Kendi dinleri [[Tengricilik]]'ten sonra benimsedikleri yabancı dinlerinde çok kez öncüsü ve savunucusu olmuş ve yayılmalarını ve gelişmelerini sağlamışlardır ([[Mani dini]], [[Musevilik]], [[Budizm]], [[Ortodoksluk|Ortodoks]] ve [[Nasturiler|Nasturi Hristiyanlığı]], [[İslam]]).



Sayfanın 14.22, 30 Temmuz 2017 tarihindeki hâli

Selçuk Bey'e ait olduğu düşünülen ve İran'da bulunan bir heykelin kafası. New York Sanat müzesinde sergilenmektedir.
Hiung nu'lardan kalan altın bir kemer bağı (M.Ö.300)

Türk topluluklarının ortak tarihidir. Göktürklerden önce varolmuş Türk dili konuşan topluluklar bazı tarihçiler tarafından, Türk tabiri yerine Ön Türk tabiri ile anılır.

Türk Adı ve Türk Soyu

En eski ve köklü kavimlerden biri olan Türkler aşağı yukarı 4 bin yıllık mazileri boyunca, Asya, Avrupa ve Afrika kıt‘alarına yayılmış bir millettir. Orta Asya’daki Anayurttan etrafa yaptıkları sürekli göç hareketleri Türkler’in aynı zamanda nüfusça kalabalık olduğunu da gösterir. Türkler bu nüfus çokluğu ve faal durumları dolayısıyla dünya tarihinde mühim rol oynamışlardır. “Türk” Adı: Türkler’in eski bir millet oluşu araştırıcıları Türk adını en eski tarih kaynaklarında aramağa sevketmiştir. Geçen asırdan beri birçok bilgin tarafından ileri sürülen görüşlere göre, Heredotos’un doğu kavimleri arasında zikrettiği Targitalar, veya “İskit” topraklarında oturdukları söylenen “ Tyrakae ” (Yurkae) veya Tevrat’ta adları geçen Togharmanlar, veya eski Hind kaynaklarında tesadüf edilen Turukhalar (veya Turuşka), veya Thraklar , veya eski ön Asya çivi yazılı metinlerde görülen Turukkular , veya Çin kaynaklarında M.Ö., 1. bin içinde rol oynadıkları belirtilen Tikler ( veya Di) ve hatta Troialılar vb. bizzat “Türk” adını taşıyan Türk kavimleri oldukları kuvvetle muhtemeldir. İslâm kaynaklarında teferruatlı şekilde nakledilen İran menşeli Zend-Avesta rivayetleri ile, İsrail menşeli Tevrat rivayetlerinde de “Türk” adı aranmış Nuh’un torunu (Yafes’in oğlu) Türk’de, veya İran rivayetindeki Feridun (Thraetaona)’un oğlu Tûrac veya Tûr (Tûran, buradan geliyor) da Türk adını taşıyan ilk kavim olarak gösterilmek istenmiştir. Tevrat rivayetlerinde Nuh tufanından sonra Nuh peygamber dünyayı üç oğlu arasında pay etmiştir. Yafes’e Orta Asya ve Çin ülkeleri düşmüş, Yafes ölürken tahtını sekiz oğlundan biri olan “Türk”e bırakmıştır. Türk kelimesinin yazılı olarak kullanılması ilk defa MÖ 1328 yılında Çin tarihine “ Tu-Kiu ” şeklinde görülmektedir. Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS. VI. yy’da kurulan Gök-Türk Devleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan “ Türk ” adı daha çok “ Türük ” şeklinde gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti’nin ilk defa resmî olarak kullanan siyasî teşekkülün GÖK-TÜRK İmparatorluğu olduğu bilinmektedir. Gök-Türkler’in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, sonradan Türk milleti’ni ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. MS.585 yılında Çin İmparatoru’nun GÖK-TÜRK Kağanı İşbara’ya yazdığı mektupta “ Büyük Türk Kağanı ” diye hitap etmesi, İşbara Kağan’ın ise Çin imparatoruna verdiği cevabî mektupta “Türk Devleti’nin Tanrı Tarafından Kuruluşundan Bu yana 50 Yıl Geçti ” hitapları Türk adını resmîleştirmiştir. Gök- Türk yazıtlarında Türk sözü daha çok “ Türk Budun” şeklinde geçmektedir. Türk Budun’un ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade, siyasî bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzeri millî bir isim haline gelmiştir. Türk Kelimesinin Anlamı Türk adına gerek kaynaklarda, gerek araştırmalarda türlü mânalar verilmiştir: T’u-küe (Türk) = miğfer (Çin kaynakları); (Türk) = terk (İslam kaynakları); Türk = olgunluk çağı; Takye = deniz kıyısında oturan adam, cezb etmek vb. gibi mânalar ve tefsirler. Geçen asırda A. Vambery’nin ilmî izaha doğru ilk adım kabul edilen fikrine göre, “Türk” kelimesi “türemek” den çıkmıştır. Z. Gökalp adı “türeli” (kanun ve nizâm sahibi) diye açıklamıştır. W. Barthold’un düşuncesi de buna yakındır. Fakat “Türk” sözünün cins ismi olarak “güç-kuvvet” (sıfat hâli ile: güçlü-kuvvetli) manasında olduğu bir Türkçe vesikadan anlaşılmıştır. Buradaki “Türk” kelimesinin millet adı olan “Türk” sözü ile aynı olduğu A. V. Le Coq tarafından ileri sürülmüş ve bu, Gök-Türk kitabelerinin çözücüsü V. Thomsen tarafından da kabul edilmiş (1922), daha sonra aynı husus Nemeth’in tetkikleri ile tamamen ispat edilmiştir. İran kaynaklarında Türk sözü “ Güzel İnsan ” karışlığında kullanılırken, XI. Yy’da Kaşgarlı Mahmut “ Türk adının Türkler’e Tanrı tarafından verildiğini ” belirterek, “ Gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı” demek olduğunu bir kez daha belirtmiştir. Tarihçiler ise Türk kelimesinin “Güçlü- kuvvetli” anlamına geldiğini kabul etmektedirler. Millet İsmi Olarak Türk Kelimesi “Türk” kelimesini Türk Devleti’nin resmî adı olarak ilk kullanan siyâsî teşekkül “Gök-Türk imparatorluğudur (552-774). Bütün bunlar, “Türk” adının aslında belirli bir topluluğa mahsus “etnik” bir isim olmayıp, siyasî bir ad (bütün Türk soylu halkları kucaklayan üst kimlik olarak) olduğunu ortaya koymaktadır. Gök-Türk Hakanlığı’nın kuruluşundan itibaren önce bu devletin, daha sonra bu imparatorluğa bağlı, kendi hususî adları ile de anılan, diğer Türk’lerin ortak adı olmuş ve zamanla Türk soyuna mensup bütün toplulukları ifade etmek üzere millî bir ad payesine yükselmiştir. Türk Kelimesinin Coğrafi Ad Olarak Kullanılması Coğrafî ad olarak Turkhia (= Türkiye) tabirine ilk defa Bizans kaynaklarında tesadüf edilmektedir. VI. asırda bu tabir Orta Asya için kullanılıyordu. 9-10. asırlarda Volga’dan Orta Avrupa’ya kadar olan sahaya bu ad verilmekte idi (Doğu Türkiye = Hazarlar’ın ülkesi, Batı Türkiye = Macar ülkesi). 13. asırda Kölemen Devleti zamanında Mısır ve Suriye’ye “Türkiye” deniliyordu. Anadolu ise 12. asırdan itibaren “Türkiye” olarak tanınmıştır. Türk Soyu, Türk Irkının Özellikleri: Tarihte Türk ırkı hakkında yapılan tanımlamalar oldukça karışıktır. Gerek Çin yıllıklarında, gerek Latin ve Grek kaynaklarında Türkler daha çok Moğol tipinde tasvir edilmişlerdir. Eski çağlarda Türklerin “mongoloid” gösterilmeleri, o zamanın Türk devletlerinde Moğol unsurunun çokluğu ile açıklanabilir. Türkler’in tarih boyunca en sıkı temasları, yakın komşuları olan Moğollar’la olmuş, kalabalık Moğol kütleleri Türk idaresine alınmış (Asya Hunları’nda, Tabgaçlar’da olduğu gibi) ve on binlerce Moğol, Türkler’le birlikte uzun göçlere katılmıştır (Batı Hunları’nda olduğu gibi). Ayrıca sıkı temasların mümkün kıldığı bazı ırkî karışmalar da düşünülürse, yabancıların dıştan yaptıkları gözlemlerine hayret etmemek gerekecektir. Aslında son yarım asır içinde yapılan ilmî araştırmalar Türkler’in beyaz ırka mensup bulunduklarını ortaya koymuş ve yeryüzünde mevcut üç büyük ırk grubundan “Europid” adı verilen grubun “Turanid” tipine bağlı olan Türkler’in kendilerini başta “Mongoloid” Moğollar olmak üzere diğer topluluklardan ayıran antropolojik cizgilere sahip oldukları anlaşılmıştır (hakim vasfı beyaz renk, düz burun, değirmi çehre, hafif dalgalı saç, orta gürlükte sakal ve bıyık). Ayrıca, bilindiği üzere Tevrat’ta nakledilen eski ananelerde ve Türk soyu (Hâm ve Sâm’dan değil, Yafes’den türemiş olarak) beyaz ırktan gösterilmiştir. Turan tipine örnek olan Orta Asya, Maveraünnehir ve diğer Yakın-Doğu Türkleri beyaz tenli, koyu parlak gözlü, değirmi yüzlü (“ay yüzlü, badem gözlü”), endamlı, sağlam yapılı erkek ve kadınları ile (Gök-Türk Prensi Kül Tegin’in büstü) Ortaçağ kaynaklarında güzelliğe misal olarak gösterilmiş, hatta İran edebiyatında “Türk” sözü “güzel insan” manasında alınmıştır. Türkler'in siyasi bir topluluk olarak ilk tarih sahnesine çıkmalarının Hun (Hiung-nu'lar veya Şiongnu'lar) hükümdarlığı ile olduğuna dair iddialar vardır.[1][2]. Başlangıcı hususunda tartışmalar olsa da Türklerin tarihi, dünya tarihinin önemli bir parçasıdır. Avrasya ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkan her halkın tarihi uzaktan veya yakından Türklerin hareketlerinden etkilenmiştir. Türkler doğu kültürlerini batıya ve batı kültürlerini doğuya taşımakla da önemli bir rol oynamışlardır. Kendi dinleri Tengricilik'ten sonra benimsedikleri yabancı dinlerinde çok kez öncüsü ve savunucusu olmuş ve yayılmalarını ve gelişmelerini sağlamışlardır (Mani dini, Musevilik, Budizm, Ortodoks ve Nasturi Hristiyanlığı, İslam).

Türk tarihinin başlangıcı

Dünya üzerinde yaşayan insan topluluklarının milletleşme süreci onların avcı-toplayıcılıktan çiftçi-çobancılığa geçmesi ile başlar.[3]. Türkleri oluşturacak insan topluluklarının MÖ 6000'lerde koyun yetiştiriciliğine başladığı düşünülmektedir.[4] Bu tarih atlı göçebe Türk kültürünün başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu değişiklikler ile ilk Türk kültürü olan Anav kültürü ortaya çıkmıştır.

Türklerin atalarının MÖ 2500 ile MÖ 1700 yılları arasındaki Afanasiyevo kültürü ile başlayan ve MÖ 1700 ile MÖ 1200 yılları arasındaki Andronovo Kültürü ile devam ettiğini savunurlar. Bu ırkın savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, MÖ 1700 yılları sonrasında kitleler halinde Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasındaki bölgeye yayıldığı bilinmektedir.[2] Bilinen ilk Türk devleti İskitler'dir (Sakalar).[4][5][6][7][8]

Milattan Önce 3. yüzyıl

Çu Devleti MÖ 1200

  • MÖ 312: Büyük Hun Devleti'nin (Hiung-nu) kuruluşu ve Çin/Hiung nu arasında Kuzey Şansi Savaşı
  • MÖ 240: Bozkır halklarına karşı Çin'in duvar inşası: Çin Seddi
  • MÖ 209: Hiung nu lideri Teoman'ın ölümü ve Mete'nin Hiung-nu'ların (Hunların) lideri olması
  • MÖ 201: Kırgız halkından ilk kez söz edilmesi

MÖ 201: Pe-Teng Kuşatması

MÖ 2. yüzyıl

  • MÖ 187: Çin'in Hiung nu üzerine Pa-i-Teng seferi
  • MÖ 177-MÖ 165: Yue-çilerin Hiung nu'lar tarafından Kansu'dan Baktriane'ye sürülmeleri ve oradaki Helen Krallığını ortadan kaldırmaları
  • MÖ 177-MÖ 165: Hiung nu'ların Çin'e akınları
  • MÖ 138-MÖ 126: Baktria'da Çang Kien elçiliği. Çin-İran ilişkileri
  • MÖ 2. yüzyılda: Asya Hun Devleti(Büyük Hun Devleti) yıkıldı

MÖ 1. yüzyıl

1. yüzyıl

2. yüzyıl

3. yüzyıl

4. yüzyıl

5. yüzyıl

Orta Çağ/Türkler

6`ncı yüzyıl

  • 531-578: Kafkas Surları'nın İranlı Hüsrev tarafından dikilmesi
  • 534: Tabgaçların (Vey Hanedanlığı) dağılması
  • 552: Tu-kiu'lerin (Türküt'ler/Göktürkler) Rouran egemenliğe karşı ayaklanması. Birinci Göktürk Kağanlığı'nın kuruluşu.
  • 565: Ak Hunların (Eftalitler) Göktürkler tarafından ortadan kaldırılmaları
  • 582: Birinci Göktürk Kağanlığının bölünmesi

7. yüzyıl

Orta Asya

Doğu Avrupa

Bulgarların bölünmesi:

8. yüzyıl

Orta Asya

Doğu Avrupa

  • 713-737 Hazar-Arap Savaşı, Hazarların Kafkasya'yı kaybı
  • 716: Tuna Bulgar Hanlığı'nın Bizans İmparatorluğu ile ilk yazılı anlaşması ve vergi almaya başlaması
  • 717-718: Arapların İstanbul Kuşatması'na karşı Bulgarların Bizans'a yardımı
  • 740: Hazarların Yahudiliği resmi din olarak kabulü
  • 745-775: Bulgar-Bizans mücadelesi
  • 764: Hazarların Abbasiler'i yenerek Kafkasya ve İran'ın batısını istilası
  • 780: İtil Bulgar Hanlığı'nın kuruluşu
  • 792: Markeli Muharebesi sonrası Bizans'ın Bulgarlara tekrar vergi vermeye başlaması
  • 796: Macar ovasına sıkışmış Avar Kağanlığı'nın Franklar tarafından işgali

9. yüzyıl

Hazar Hanlığı gücünün zirvesindeyken

Orta Asya

Doğu Avrupa

Ön Asya ve Afrika

  • 833-842: Halife Mutasım döneminde Türk kölemen askerlerin Abbasi sarayında etkilerinin artması
  • 836: Abbasilerin başkentinin Bağdat'tan Türk kölemen garnizonunun bulunduğu Samerra'ya taşınması
  • 868: Tolunoğulları'nın Abbasi halifesine bağlı kalarak Mısır, Suriye, Filistin ve Irak'ın kuzeyine egemenlikleri

10. yüzyıl

Orta Asya

Doğu Avrupa

Ön Asya ve Afrika

11. yüzyıl

Orta Asya

Doğu Avrupa

Ön Asya

Güney Asya

12. yüzyıl

Ön Asya

İran ve Orta Asya

Güney Asya

Doğu Avrupa

Moğol İmparatorluğu'nun yayılmasından önce son durum

13. yüzyıl

13'ncü yüzyılda Moğol İmparatorluğu'nun yayılması

Ön Asya ve Ortadoğu

Orta Asya

Güney Asya

Doğu Avrupa

Moğol İmparatorluğu'nun bölünmesinden sonra Altın Ordu devleti Türkleşiyor

.

14. yüzyıl

Çağatay Hanlığı 1350 yılından itibaren tamamen Türkleşmiş oluyor.

15. yüzyıl

Ön Asya

Orta Asya

Güney Asya

Doğu Avrupa

Yeni Çağ

16. yüzyıl

Doğu Avrupa

Orta Asya

Ön Asya

Güney Asya

Afrika

  • 1516: Cezayir'de Osmanlı idaresinin kuruluşu
  • 1516-1517: Osmanlıların Kölemen Devleti'ni yıkması, Mısır'da Osmanlı egemenliği
  • 1551: Libya'da Osmanlı egemenliğinin başlangıcı
  • 1557: Osmanlıların Habeş Eyaleti'ni kurması
  • 1574: Tunus'ta Osmanlı egemenliğinin başlangıcı
  • 1577: Osmanlı egemenliğinin Fizan'a yayılması
  • 1576-1580: Fas'ta Osmanlı nüfuzu

17. yüzyıl

Doğu Avrupa

Ön Asya

Orta Asya

Güney Asya

Afrika

18. yüzyıl

Doğu Avrupa

Ön Asya

Orta Asya

Güney Asya

Afrika

19. yüzyıl

Doğu Avrupa

  • 1829: Yunanistan'ın bağımsız olması
  • 1878: Berlin Antlaşması, Sırbistan, Karadağ, Romanya'nın bağımsızlıklarını, Bulgaristan'ın özerkliğini kazanması
  • 1881: Yunanistan'ın Tesalya'yı ilhakı
  • 1885: Bulgaristan'ın Şarkî Rumeli'yi ilhakı

Ön Asya

Orta Asya

Güney Asya

Afrika

  • 1801-1815: ABD'nin Garp ocakları ile mücadelesi
  • 1822: Sudan'ın Osmanlı idaresine girmesi
  • 1830-1842: Fransa'nın Cezayir'i işgali
  • 1831-1840: Osmanlı-Mısır mücadelesi, Mısır'ın özerklik kazanması
  • 1869: Süveyş Kanalı'nın açılması
  • 1881':Fransa'nın Cezayir'i işgali
  • 1882: İngiltere'nin Mısır'ı işgali
  • 1885: İtalya'nın Habeş Eyaleti'ni işgali
  • 1885: Sudan'daki Türk yönetiminin sonu
  • 1888: İngiltere'nin Somali'yi işgali, Afrika Boynuzu'nda Türk varlığının sonu

20. yüzyıl

Anadolu Türkleri 60 yıl kadar bir zaman için tek uzun ömürlü, bağımsız bir devlete sahip Türk topluluğu olarak kalmıştır.

21. yüzyıl

  • 2005: Kırgızistan'da Lale devrimi.
  • 2005: Kazak lider Nursultan Nazarbayev'in yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Orta Asya'da ortak pazar kurulması teklifi.
  • 2005: Özbekistan'da Andican olayları
  • 2006: Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının hizmete girmesi.
  • 2007: Hazar denizinin statüsünün belirlenmesi için kıyıdaş ülkelerin ilk defa bir araya gelmesi.
  • 2008: 21 Kasım 2008 tarihinde Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi kurulması.

Kitaplar

Kanuni Sultan Süleyman'ın Nahçivan'a yürüyüşünü gösteren bir minyatur.

Türkçe kitaplar

  • Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca Türkler Ansiklopedisi, Adana, 2002.
  • İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, Ankara, 1983.
  • Zeki. Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1970.
  • Faruk Sümer, Oğuzlar, İstanbul, 1980.
  • Bahaeddin Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1962.
  • Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, İstanbul, 1978.
  • Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, Ankara, 1981.
  • Çeçen Anıl, Tarihte Türk Devletleri, İstanbul, 1986.
  • O. Esad Arseven, Türk Sanat Tarihi, İstanbul, 1955.
  • Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, İstanbul, 1977.
  • Erol Güngör, Tarihte Türkler, İstanbul, 1989.
  • Abdülkadir İnan, Eski Türk Dini Tarihi, İstanbul, 1976.
  • A. Nimet Kurat, Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1972.
  • Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, İstanbul, 1986.
  • Hüseyin Namık Orkun, Türk Tarihi, Ankara, 1946.
  • Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefrukesi Tarihi, İstanbul, 1978.
  • Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Ankara, 1971.
  • Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Ankara, 1946.
  • İbrahim Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, İstanbul, 1972.
  • İbrahim Kafesoğlu, Harzemşahlar Devleti Tarihi, Ankara, 1956.
  • M. Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Ankara, 1954.
  • Çağatay Uluçay, İlk Müslüman Türk Devletleri, İstanbul, 1977.
  • Faruk Sümer, Karakoyunlular, Ankara, 1984.
  • A.N. Kurat, Peçenek Tarihi, İstanbul, 1937.
  • B. Yenilmez, Yenilmez, Rize, 2002.

Yabancı kitaplar

  • R. Grousset, L'Empire des steppes, Paris, 1960 (Türkçe çevirisi: Reşat Uzmen-Bozkır İmparatorluğu, 1996.)
  • DE. Guignes, Histoire generale des Huns des Turcs et des Mongols, Paris, 1756.
  • Jean-Paul Roux, Historie des Turcs, 1984.
  • Jean-Paul Roux, Timur, 1994.
  • Fayard Paris, Historie des Turcs, 1984.
  • D.Sinor, Aspects of Altaic Civilization, 1963.
  • M. Barthold, Turkestan down to the Mongol Invansıon, Londra, 1968.
  • E. Berl, Historie de l'Europe d'Attila a Tamerlan, Paris, 1946.
  • M.A. Czaplıcka, The Turks of Central Asia in History and at the Present Day, Oxford, 1918.
  • W. Eberhard, Kultur und Siedlung der Randvölker China, 1942.
  • L. Hambis, La Haute-Asie, Paris, 1953.
  • Hammer-Purgstall, Von, Historie de l'Empire ottoman depuis son origine jusqu!a nos jours, Paris, 1835.
  • H.H. Howorth, History of the Mongols, Londra, 1876.
  • Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi - Pasifikten Akdenize 2000 Yıl, 2004

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Sina Akşin, Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi, İmaj Yayınevi, Ankara, 1996, ISBN 975-7852-18-X, s.1.
  2. ^ a b Büyük Larousse, Türkler maddesi, İnterpress
  3. ^ Jared Diamond Tüfek, Mikrop ve Çelik, TÜBİTAK Yayınları, ISBN 975-403-271-81997
  4. ^ a b Mirfatih Zekiyev, Türklerin ve Tatarların Kökeni, s. 143-178, Selenge Yayınları, Ağustos 2007
  5. ^ Tarhan, M. Taner - "Ön Asya Dünyası'nda İlk Türkler Kimmerler ve İskitler" Türkler Ansiklopedisi, C. I, Ankara 2002, s. 597
  6. ^ Kazi Laypanov/ İsmail Miziyev Türk Halklarının kökeni Selenge yaınları 2008 syf 77-101
  7. ^ GÜLER, Ali 2001 Türklük Bilgisi, Tamga Yayıncılık, ANKARA 34
  8. ^ MEMİŞ, Ekrem1987 İskitler’ in Tarihi, Selçuk Üniversitesi Yayınları, KONYA syf 79-80