Ön Türkler: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Beyaz Zenci (mesaj | katkılar)
Gerekçe: + yapıcı olmayan değişiklik
Liderpasa (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
{{Kaynaksız}}
{{yanlış}}
{{özgün araştırma}}
{{Türk tarihi}}
{{Türk tarihi}}
'''Proto Türkler''' veya '''Ön Türkler''', [[Göktürkler]]den önceki tarih devirlerinde var olmuş ve sonradan [[Türk halk grubu|Türkler]] tarafından benimsenen bazı sosyal özelliklere sahip olan, [[Türk dilleri|Türk dil ailesi]]ne mensup diller konuştukları ve [[anaerkil]] oldukları; ancak daha sonra çevre toplumların etkisiyle [[ataerkil]] oldukları tahmin edilen topluluklardır.<ref>Roux, Jean Paul. Türklerin Tarihi, Büyük Okyanus'tan Akdeniz'e iki bin yıl. AD. ISBN 9755060189</ref>
'''Ön Türkler''', [[Göktürkler]]'den önceki tarih devirlerinde (6. yüzyıldan önce) var olmuş ve sonradan [[Türk halk grubu|Türkler]] tarafından benimsenen bazı sosyal özelliklere sahip olan, [[Türk Dil Ailesi]]ne mensup diller konuştukları ve [[anaerkil]] oldukları; ancak daha sonra çevre toplumların etkisiyle [[ataerkil]] oldukları tahmin edilen topluluklardır <ref>Roux, Jean Paul. Türklerin Tarihi, Büyük Okyanus'tan Akdeniz'e iki bin yıl. AD. ISBN 9755060189</ref>.


Fransız Türkolog [[Jean Paul Roux]], antik Çin yazılarında sözü edilen "''Tue'kue''" <ref name="jproux1" />
Fransız Türkolog [[Jean Paul Roux]]'a göre, antik Çin yazılarında sözü edilen "''Tue'kue''" <ref name="jproux1" />
sözcüğünün ''Türk'' anlamına geldiğini kabul eder{{olgu}} ve "Türk" olgusunu milattan önceki yüzyıllara kadar geri götürmenin mümkün olduğu görüşünü savunur.<ref>Reha Oğuz Türkkan, Kazım Mirşan, Ahmet Taşağıl konuşmaları.Örn=http://www.youtube.com/watch?v=SKJC3zBjF3Q</ref> Ancak çoğu batılı bilim adamı, M.S 6. yüzyıl ortalarında [[Göktürk Kağanlığı]]'nın ortaya çıkışından önceki dönem için "Türk" sözcüğünü kullanmaz ve bundan daha eski olan ve Türklerle akraba olan halklara Proto<ref>Yunanca ilk anlamına gelen ön ek. [http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=Proto&ayn=tam TDK ''BSTS / Biyoloji Terimleri Sözlüğü'' 1998]</ref> Türk veya Ön Türk adını verir.<ref>Joseph de Guignes, Thomsen, W.Radloff, E.Chavannes,Roux, Jean Paul/http://bilinmeyengercekturktarihi.blogspot.com/2011/05/proto-turk-tarihinin-antik-kaynaklar.html</ref>
sözcüğünün ''Türk'' anlamına geldiğini kabul eder ve "Türk" olgusunu milattan önceki yüzyıllara kadar geri götürmenin mümkün olduğu görüşünü savunur.<ref>Reha Oğuz Türkkan, Kazım Mirşan, Ahmet Taşağıl konuşmaları.Örn=http://www.youtube.com/watch?v=SKJC3zBjF3Q</ref> Ancak çoğu batılı bilim adamı, M.S 6. yüzyıl ortalarında [[Göktürk Kağanlığı]]'nın ortaya çıkışından önceki dönem için "Türk" sözcüğünü kullanmaz ve bundan daha eski olan ve Türklerle akraba olan halklara Proto<ref>Yunanca ilk anlamına gelen ön ek. [http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=Proto&ayn=tam TDK ''BSTS / Biyoloji Terimleri Sözlüğü'' 1998]</ref> Türk veya Ön Türk adını verir.<ref>Joseph de Guignes, Thomsen, W.Radloff, E.Chavannes,Roux, Jean Paul/http://bilinmeyengercekturktarihi.blogspot.com/2011/05/proto-turk-tarihinin-antik-kaynaklar.html</ref>


== İlk Türk dili konuşanlar ==
== İlk Türk dili konuşanlar ==

===Genel Kabul Gören Tez===
[[Dosya:Beringia2.jpg|thumb|240px|Son [[buzul çağı]] sonrasında [[Bering Boğazı]] çevresindeki [[buzul]]ların erimesiyle kara bağlantısı ortadan kalkar.]]
[[Dosya:Beringia2.jpg|thumb|240px|Son [[buzul çağı]] sonrasında [[Bering Boğazı]] çevresindeki [[buzul]]ların erimesiyle kara bağlantısı ortadan kalkar.]]
Yaklaşık 10.000 yıl önce son [[buzul çağı]] sona ermeye, eriyen [[buzul]]ların suları alçalmış olan denizleri tekrar doldurmaya başlamıştır. Bu zamana kadar var olmuş olan [[Asya]] - [[Amerika]] bağlantısı [[Beringiya]] da tekrar sular altında kalmış ve o zamana kadar iki kıta arasında gerçekleşen göçebe trafiğine son vermiştir.
Yaklaşık 10.000 yıl önce son [[buzul çağı]] sona ermeye, eriyen [[buzul]]ların suları alçalmış olan denizleri tekrar doldurmaya başlamıştır. Bu zamana kadar var olmuş olan [[Asya]] - [[Amerika]] bağlantısı [[Beringiya]] da tekrar sular altında kalmış ve o zamana kadar iki kıta arasında gerçekleşen göçebe trafiğine son vermiştir.


Türklerin ataları, Batılı tarihçiӀere göre M.Ö. 2500 ile M.Ö. 1700 yılları arasındaki [[Afanasiyevo kültürü]] ile başlar ve M.Ö. 1700 ile M.Ö. 1200 yılları arasındaki [[Andronovo Kültürü]] ile devam eder. Bu ırkın savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, M.Ö. 1700 yılları sonrasında kitleler halinde [[Altay Dağları]] ile [[Tanrı Dağları]] arasındaki bölgeye yayıldığı bilinmektedir.<ref name="LarousseTürkler">Büyük Larousse, ''Türkler'' maddesi, İnterpress</ref><ref>[http://www.yeniturkiye.com/display.asp?c=6015#x ''Türkler Ansiklopedisi'' (İngilizce:''The Turks'']</ref>
Türklerin ataları, Batılı tarihçiӀere göre M.Ö. 2500 ile M.Ö. 1700 yılları arasındaki [[Afanasiyevo kültürü]] ile başlar<ref name="the Turks ansiklopedisi">http://www.yeniturkiye.com/display.asp?c=6005 The Turks (Türkler) ansiklopedisi, <br />Alıntı:''It is hard to precisely specify the beginning of Turkish history. There is a high probability that the oldest culture of Central Asia, the so-called Anav Culture, which was unearthed at the end of toilsome archaeological and anthropological research and has a history that goes back to 4000 B.C., has ties to proto-Turks. As we move forward into the more recent millennia of history, we more clearly see the linkage between the cultures of Kelteminar and Afenesavo (3000 B.C.), Andronova (1700 B.C.), Karasuk (1200 B.C.), Tagar and Tashtyk (700 B.C.) and proto-Turks. There is plenty of scientific evidence proving this linkage, most notably among archaeological findings obtained from the Pazyryk and Issyk mounds.'' {{ing}}</ref> ve M.Ö. 1700 ile M.Ö. 1200 yılları arasındaki [[Andronovo Kültürü]] ile devam eder.<ref name="the Turks ansiklopedisi"/><ref>More on Archaeology and Language: Mario Alinei, Richard N. Frye: [http://www.jstor.org/discover/10.1086/345686?uid=2&uid=4&sid=21104599125433 Current Anthropology, Vol. 44, No. 1 (February 2003), sayfa 109-110.] Published by: The University of Chicago Press on behalf of Wenner-Gren Foundation for Anthropological Research. DOI: 10.1086/345686. alıntı:
*"''A migration-free theory that assumes the continuity of all European and Asiatic populations from Paleo-/Mesolithic times is gaining consensus not only among prehistorians (cf., e.g., Marcel Otte's and Alexander Hausler's work) but also, and especially, among linguists (Alinei 1996-2000 n.d.; Ballester n.d; Cavazza 2001; Costa 1998; Poghirc 1992). In this framework not only Andronovo but also the whole cultural sequence that precedes it, from Srednyi Stog to the Pit Grave, Catacomb Grave, and Timber Grave cultures (cf. Makkay's comment), can only be seen as expressions of an already developed Turkic branch of the Altaic population, originating in Central Asia in Paleolithic times. Among other advantages, this conclusion produces (1) a straightforward explanation of the numerous Turkic loanwords for horse terminology in Samoyed and other Uralic languages, as well as in Slavic, and (2) a convergence between a hippocentric geo-cultural scenario, on the one hand, and the continuity of the archaeological record, on the other ("The steppe tribes of horse-breeders and mobile pastoralists had already begun, in the Copper Age, to play the role which they were to continue to play for the next 5,000 to 5,500 years of human history" [Chernykh 1992:42-3]), pace Anthony and other scholars who continue to cultivate the myth of the hippocentrism of the Indo-Europeans and the Indo-Iranians. The origin of the Iranians, in turn, must be sought in Iran itself, and their role in the steppes should be seen as an aspect of a later expansion from the south (see Khlopin 1990:177).''"</ref><ref>Archaeology and Language: The Indo-Iranians, by [http://mapageweb.umontreal.ca/tuitekj/cours/IE/LambergKarlovsky.pdf C.C. Lamberg-Karlovsky, Harvard University, Current Anthropology Volume 43, Number 1, February 2002, © by The Wenner-Gren Foundation for Anthropological Research, sayfa 63-84.] alıntı:
*"''Russian and Central Asian scholars working on the contemporary but very different Andronovo and Bactrian Margiana archaeological complexes of the 2nd millennium b.c. have identified both as Indo-Iranian, and particular sites so identified, are being used for nationalist purposes. There is, however, no compelling archaeological evidence that they had a common [Indo-European] ancestor or that either is Indo-Iranian. Ethnicity and language are not easily linked with an archaeological signature, and the identity of the Indo-Iranians remains elusive. [...]. There are serious problems in determining the chronology of the Common Altaic protolanguage. The question is not whether an Altaic protolanguage existed but how shared linguistic material due to early contacts can be distinguished from that inherited from the supposed Common Altaic. Whatever the answer to this question, it is very unlikely that in the chronological range of Andronovo and the Bactrian Margiana complex a Common Altaic (still) existed. This means that the possible languages of the bearers of these archaeological cultures can only be Turkic or Mongolian (for several reasons I would exclude Manchu-Tunguzian and other supposed Altaic languages such as Korean or Japanese).[...]. Both Proto-Turkic and Proto-Mongolian could, however, reflect a culture like the Andronovo. [.]. It is not surprising that the majority continue to hold the view that the bearers of the Andronovo culture spoke Indo-Iranian. Consensus is not, however, the hallmark of all responses. [...]. Renfrew favors an Indo-Iranian identity for the Andronovo, and he fully realizes that there is not a shred of evidence that identifies the Andronovo with the traditional homeland of the Indo-Iranian-speakers either on the Iranian Plateau or in South Asia. There is, however, clear evidence for a Bactrian Margiana presence on the Iranian Plateau (Amiet 1984, Hiebert and Lamberg-Karlovsky 1992) and in South Asia (Jarrige 1993, n.d.). [...]. Such diversity among the Andronovo appeals to me. Framing the question as what language the Andronovo spoke is, I believe, misdirected. The Andronovo was made up of many cultures subject to constant change; some may have spoken Indo-Iranian, others Proto-Turkic, and yet others Proto-Mongolian, and, pace Mallory, there may have been an occasional Finno-Ugric-speaker among the lot.''"</ref><ref>C.C. Lamberg-Karlovsky, In: [http://books.google.de/books?id=NDRRNGj17EMC&pg=PA169&lpg=PA169&dq=Thus,+there+is+an+equally+valid+quest+in+searching+for+the+homeland+and+subsequent+migration+of+the+Altaic+languages+%28Turkish,+Mongolian%29,+Ugric+%28Finnish,+Hungarian,+Estonian%29+-+see+Gamkrelidze+and+Ivanov+for+a+full+listings+of+these+language+families+and+Elamo-Dravidian.&source=bl&ots=wYmPNr89ml&sig=U5f0avr2XByI-83hF5Qje2unSAk&hl=de&sa=X&ei=aJrUUofTHcbWswbu2oGYAQ&ved=0CDEQ6AEwAA#v=onepage&q=Thus%2C%20there%20is%20an%20equally%20valid%20quest%20in%20searching%20for%20the%20homeland%20and%20subsequent%20migration%20of%20the%20Altaic%20languages%20%28Turkish%2C%20Mongolian%29%2C%20Ugric%20%28Finnish%2C%20Hungarian%2C%20Estonian%29%20-%20see%20Gamkrelidze%20and%20Ivanov%20for%20a%20full%20listings%20of%20these%20language%20families%20and%20Elamo-Dravidian.&f=false The Indo-Aryan Controversy: Evidence and Inference in Indian History. Edwin Bryant, Associate Professor of Early Indian Religions and Laurie Patton, Laurie Patton, Routledge 2013, sayfa 142-172.] alıntı:
*"''Thus, there is an equally valid quest in searching for the homeland and subsequent migration of the Altaic languages (Turkish, Mongolian), Ugric (Finnish, Hungarian, Estonian) - see Gamkrelidze and Ivanov for a full listings of these language families and Elamo-Dravidian. Each of these three language families have their roots on the Eurasiatic steppes and/or in Central Asia. The fact that these language families, compared to Indo-European, are of far less interest to the archaeologist with regard to the study of homeland(s) and/or subsequent spread, may have a great deal to do with the fact that it is primarily speakers of Indo-European who address this topic in search of their own roots. [...] Although there is a consensus among archaeologists working on the steppes that the Andronovo culture is in the right place at the right time, and thus is to be considered Indo-Iranian, there is neither textual, ethnohistoric, nor archaeological evidence, individually or in combination, that offers a clinching argument for this consensus.''"</ref> Bu ırkın savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, M.Ö. 1700 yılları sonrasında kitleler halinde [[Altay Dağları]] ile [[Tanrı Dağları]] arasındaki bölgeye yayıldığı bilinmektedir.<ref name="LarousseTürkler">Büyük Larousse, ''Türkler'' maddesi, İnterpress</ref><ref>[http://www.yeniturkiye.com/display.asp?c=6015#x ''Türkler Ansiklopedisi'' (İngilizce:''The Turks'']</ref>


[[Türk]]lerin de en eski ataları aralarında bulunmuş olması gereken bu çekik gözlü{{olgu}} ve [[brakisefal]] tipi insanlardan oluşan göçebe toplulukların o dönemdeki yaşam şekillerini, [[Sibirya]] ile [[Alaska]] yerlilerinin ortak noktalarını bularak, net bir şekilde ortaya koyabilmek mümkündür. Elde edilen manzara, iyi gelişmiş bir göçebe kültürünü göstermektedir. Türklerin en eski ataları uzun süre böyle yaşamış ve bu kültürü hayvan yetiştiriciliği ile geliştirmiştir. M.Ö.450 yıllarına kadar [[Sibirya]]nın [[Tayga]] ikliminde [[ren geyiği]] yetiştiricileri olarak yaşadıkları kabul edilir.{{olgu}} M.Ö. 450'den itibaren [[Moğolistan]]'a doğru hareket ettikleri ve orada bulunan [[Hint-Avrupa halkları]]nı oradan kaçırdıkları, bölgede bulunan kafataslarının incelenmesi ile kanıtlanmıştır.{{olgu}}
[[Türk]]lerin de en eski ataları aralarında bulunmuş olması gereken bu çekik gözlü ve [[brakisefal]] tipi insanlardan oluşan göçebe toplulukların o dönemdeki yaşam şekillerini, [[Sibirya]] ile [[Alaska]] yerlilerinin ortak noktalarını bularak, net bir şekilde ortaya koyabilmek mümkündür. Elde edilen manzara, iyi gelişmiş bir göçebe kültürünü göstermektedir. Türklerin en eski ataları uzun süre böyle yaşamış ve bu kültürü hayvan yetiştiriciliği ile geliştirmiştir. M.Ö.450 yıllarına kadar [[Sibirya]]nın [[Tayga]] ikliminde [[ren geyiği]] yetiştiricileri olarak yaşadıkları kabul edilir. M.Ö. 450'den itibaren [[Moğolistan]]'a doğru hareket ettikleri ve orada bulunan [[Hint-Avrupa halkları]]nı oradan kaçırdıkları, bölgede bulunan kafataslarının incelenmesi ile kanıtlanmıştır.


[[Jean-Paul Roux]] ''Türklerin Tarihi'' adlı kitabında Altay halklarının bu dönemdeki coğrafi dağılımlarını şöyle tarif etmektedir:[[Dosya:Türk Tarihi M.Ö. 450.jpg|thumb|300px]]
[[Jean-Paul Roux]] ''Türklerin Tarihi'' adlı kitabında Altay halklarının bu dönemdeki coğrafi dağılımlarını şöyle tarif etmektedir:[[Dosya:Türk Tarihi M.Ö. 450.jpg|thumb|300px]]
27. satır: 23. satır:
== Ön Türk toplulukları ==
== Ön Türk toplulukları ==


En meşhur Ön Türkler olan [[Hunlar]]ın yanında tarihi Çin yıllıklarında tarif edilen ve günümüze kadar hala sadece [[Çince]] adları ile tanılan bazı tarihi topluluklarında Ön Türk olduğu düşünülür<ref name="jproux1" />. Bunlardan en tanılmışları şunlardır: [[Hiung-nu]], [[Vu sun]], [[Tukyu]] (Tue'kue, Tuyku ya da Tu'kut), Ti, Tili, Tiele, Beiti, [[Yüan yüan]], [[Tiele]] (veya Dingling. Türkiye menşeli tarih kitaplarında ''Tölesler'') ve [[I li]].<ref name="jproux1">{{Kitap kaynağı
En meşhur Ön Türkler olan [[Hunlar]]ın yanında tarihi Çin yıllıklarında tarif edilen ve günümüze kadar hala sadece [[Çince]] adları ile tanılan bazı tarihi topluluklarında Ön Türk olduğu düşünülür<ref name="jproux1" />. Bunlardan en tanılmışları şunlardır: [[Hiung-nu]], [[Vu sun]], [[Tukyu]] (Tue'kue, Tuyku ya da Tu'kut), Ti, Tili, Tiele, Beiti, [[Yüan yüan]], [[Tiele]] (veya Dingling. Türkiye menşeili tarih kitaplarında ''Tölesler'') ve [[I li]].<ref name="jproux1">{{Kitap kaynağı
| son = Roux
| son = Roux
| ilk = Jean Paul
| ilk = Jean Paul
55. satır: 51. satır:
Böyle bir alanda İlkçağ ve Orta Çağ'da yaşayan topluluklarda ekonominin temeli hayvancılığa dayanmaktadır. Geniş steplerde en çok [[at]] ve [[koyun]] yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bunlardan başka [[deve]] ve [[sığır]] da beslenmektedir. Koyunun yünü eğilerek ip yapılır ve bundan [[halı]], [[kilim]] üretilmektedir. [[Andronova Kültürü|Andronova]] ve [[Afanasyevo kültürü‎|Afanasyevo]] Kültür kalıntıları sebebiyle, bilim adamları halının ana yurdu olarak Orta Asya'yı göstermektedir.
Böyle bir alanda İlkçağ ve Orta Çağ'da yaşayan topluluklarda ekonominin temeli hayvancılığa dayanmaktadır. Geniş steplerde en çok [[at]] ve [[koyun]] yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bunlardan başka [[deve]] ve [[sığır]] da beslenmektedir. Koyunun yünü eğilerek ip yapılır ve bundan [[halı]], [[kilim]] üretilmektedir. [[Andronova Kültürü|Andronova]] ve [[Afanasyevo kültürü‎|Afanasyevo]] Kültür kalıntıları sebebiyle, bilim adamları halının ana yurdu olarak Orta Asya'yı göstermektedir.


Özellikle Orta Asya nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden göçebe toplumlarda [[hayvancılık]] ön plandaydı. Bu yüzden Orta Asya bozkırlarında göçebe hayatı yaşayan insan toplulukları yazlık alanlar ve kışlık alanlar belirleyerek belirli bir yol üzerinde göç ederlerdi. Göçler rastgele değildi. Göç edilecek yerler ve takip edilen yollar önceden belirliydi. Böyle bir Bozkır hayatına bağlı olarak [[12 Hayvanlı Türk Takvimi|On iki Hayvanlı Takvimi]] gelişmiştir. Bu takvim; güneş ile ay arasındaki döngüye ve "geyik böğürtüsü", "bir hayvanın doğması","bir göçmen kuşun geri dönmesi" gibi doğa olaylarına bağlıdır.
Özellikle Orta Asya nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden göçebe toplumlarda [[hayvancılık]] ön plandaydı. Bu yüzden Orta Asya bozkırlarında göçebe hayatı yaşayan insan toplulukları yazlık alanlar ve kışlık alanlar belirleyerek belirli bir yol üzerinde göç ederlerdi. Göçler rasgele değildi. Göç edilecek yerler ve takip edilen yollar önceden belirliydi. Böyle bir Bozkır hayatına bağlı olarak [[12 Hayvanlı Türk Takvimi|On iki Hayvanlı Takvimi]] gelişmiştir. Bu takvim; güneş ile ay arasındaki döngüye ve "geyik böğürtüsü", "bir hayvanın doğması","bir göçmen kuşun geri dönmesi" gibi doğa olaylarına bağlıdır.


Bozkır hayatında, sebzeye karşı fazla istek duyulmazdı. Sütlü [[darı]], [[peynir]], [[yoğurt]] ve kısrak sütünden yapılan [[kımız]], Orta asya topluluklarının başlıca besin maddeleriydi. At ve koyun etinin saklama ihtiyacı "ilkel konserveciliğin" gelişmesine yol açmıştır. Göçebe topluluklarda "[[yonca]]"nın ve "darı"nın oldukça önemi vardı.
Bozkır hayatında, sebzeye karşı fazla istek duyulmazdı. Sütlü [[darı]], [[peynir]], [[yoğurt]] ve kısrak sütünden yapılan [[kımız]], Orta asya topluluklarının başlıca besin maddeleriydi. At ve koyun etinin saklama ihtiyacı "ilkel konserveciliğin" gelişmesine yol açmıştır. Göçebe topluluklarda "[[yonca]]"nın ve "darı"nın oldukça önemi vardı.<ref>http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/orta_asya_t%C3%BCrk_k%C3%BClt%C3%BCr_ve_uygarl%C4%B1%C4%9F%C4%B1</ref>


=== Arabalar ve Çadırlar ===
=== Arabalar ve Çadırlar ===
82. satır: 78. satır:
Bu rakamlar, göçebelerin savaşa en az kişi başına üç at götürdükleri ve bunun oranla her zaman yorgun olmayan bineklere sahip olmak olanağı sağladığı yolundaki görüşleri doğrular niteliktedir. Bir milyon at, 300.000 kişilik ordu için yeterli olmanın yanında aşırı bir sayıdır.
Bu rakamlar, göçebelerin savaşa en az kişi başına üç at götürdükleri ve bunun oranla her zaman yorgun olmayan bineklere sahip olmak olanağı sağladığı yolundaki görüşleri doğrular niteliktedir. Bir milyon at, 300.000 kişilik ordu için yeterli olmanın yanında aşırı bir sayıdır.


Bir milyon atı beslemek Çin ve Hindistan'da imkânsızdır. Macaristan ve tüm Avrupa otlakları bir milyon at için yetersizdir. Bu nedenle Türkler gittiği her ülkedeki araziyi otlağa çevirmeye çalışmış ve tarımı ikinci plana atmıştır. Çinliler, bu kadar atlı güçten korunmak amacıyla akıldışı fiyatlarla çok sayıda at satın alınarak Orta Asya gücünü kırmaya çalışmıştır (MS. Çin kayıtları). İleri dönemlerde at yetiştiriciliği sebebiyle Türkler'in uygarlık topraklarında (Avrupa-Mısır-Irak-İran-Anadolu-Karadeniz'in kuzeyi) tutunmaları iki yüz yılı almıştır.
Bir milyon atı beslemek Çin ve Hindistan'da imkânsızdır. Macaristan ve tüm Avrupa otlakları bir milyon at için yetersizdir. Bu nedenle Türkler gittiği her ülkedeki araziyi otlağa çevirmeye çalışmış ve tarımı ikinci plana atmıştır. Çinliler, bu kadar atlı güçten korunmak amacıyla akıldışı fiyatlarla çok sayıda at satın alınarak Orta Asya gücünü kırmaya çalışmıştır (MS. Çin kayıtları). İleri dönemlerde at yetiştiriciliği sebebiyle Türkler'in uygarlık topraklarında (Avrupa-Mısır-Irak-İran-Anadolu-Karadeniz'in kuzeyi) tutunmaları iki yüz yılı almıştır.<ref>http://www.bilgicik.com/yazi/turk-tarih-ve-kulturunde-at/</ref>


=== Ticaret ===
=== Ticaret ===
90. satır: 86. satır:
İpek yolu'ndan geçen maddeler: Baharat, misk, kürk, madenler, deri, tekstil ürünü, değerli taşlar, porselenler ticari açıdan ipekten değerliydi. Kervanlar Türk kabileleri için büyük gelir kaynağıydı.
İpek yolu'ndan geçen maddeler: Baharat, misk, kürk, madenler, deri, tekstil ürünü, değerli taşlar, porselenler ticari açıdan ipekten değerliydi. Kervanlar Türk kabileleri için büyük gelir kaynağıydı.


Pek çok kabile bu ürünlerin taşımacılığını yapıyordu. Devasa kervanlar ve kervan ticareti ekonomik hayatın büyük kısmını oluşturuyordu. Çin kayıtlarına göre, Çinliler Orta Asya topluluklarından canlı hayvan, deri, kürk ve hayvani gıdalar alırlari onlara giyim eşyası ve tahıl satarlardı.
Pekçok kabile bu ürünlerin taşımacılığını yapıyordu. Devasa kervanlar ve kervan ticareti ekonomik hayatın büyük kısmını oluşturuyordu. Çin kayıtlarına göre, Çinliler Orta Asya topluluklarından canlı hayvan, deri, kürk ve hayvani gıdalar alırlari onlara giyim eşyası ve tahıl satarlardı.


Şehirlerde yaşayan halk, ticaretle uğraşmaktaydı. Kürk Yolu ve İpek Yolu üzerinde pek çok şehir ve kasaba kurulmuştur. Çin yıllıklarına göre kürk yolundan "sincap, sansar, samur, kunduz ve vaşak" kürkleri ticareti yapılıyordu. [[Uygur Kağanlığı|Uygur döneminin]] önemli şehirleri; [[Karabalgasun]], [[Beşbalık]], [[Turfan]], [[Karahoca|Hoça]], [[Karashar|Karaçar]]'dı.<ref>http://www.ihkupcu.com/makale/turklerticaret.htm</ref>
Şehirlerde yaşayan halk, ticaretle uğraşmaktaydı. Kürk Yolu ve İpek Yolu üzerinde pekçok şehir ve kasaba kurulmuştur. Çin yıllıklarına göre kürk yolundan "sincap, sansar, samur, kunduz ve vaşak" kürkleri ticareti yapılıyordu. [[Uygur Kağanlığı|Uygur döneminin]] önemli şehirleri; [[Karabalgasun]], [[Beşbalık]], [[Turfan]], [[Karahoca|Hoça]], [[Karashar|Karaçar]]'dı.<ref>http://www.ihkupcu.com/makale/turklerticaret.htm</ref>


=== Tarım ve Sanayi ===
=== Tarım ve Sanayi ===
110. satır: 106. satır:
Çin kayıtlarına göre Hun başkentinde usta marangozlar ve tahta oymacılar vardı. Masa, sandalye, koltuk, dolap, yatak gibi eşyalar Hun saraylarında ve aristokrat kesimde kullanılıyordu.
Çin kayıtlarına göre Hun başkentinde usta marangozlar ve tahta oymacılar vardı. Masa, sandalye, koltuk, dolap, yatak gibi eşyalar Hun saraylarında ve aristokrat kesimde kullanılıyordu.


En eskisine Pazırık kurganında rastlanan halılar, göçebe ve yerleşik hayatın bir parçasıydı.
En eskisine Pazırık kurganında rastlanan halılar, göçebe ve yerleşik hayatın bir parçasıydı.<ref>http://www.tarihportali.net/tarih/ders_notlari/orta_asya_turk_sanati_islamiyet_oncesi-t3388.0.html</ref>


=== Savaş ===
=== Savaş ===
124. satır: 120. satır:
Çin kayıtlarına göre Hunların ve Göktürklerin bir milyon civarında askeri vardı. Çin kayıtlarına göre, en iyi süvariler ve en iyi okçular Orta Asya halklarınınkiydi.
Çin kayıtlarına göre Hunların ve Göktürklerin bir milyon civarında askeri vardı. Çin kayıtlarına göre, en iyi süvariler ve en iyi okçular Orta Asya halklarınınkiydi.


Türklerin kullandıkları savaş taktikleri arasında [[Geri çekilme taktiği]], [[Hilal taktiği]], [[Kurt kapanı taktiği]], [[Çöle sürme taktiği]] gibi taktikler sayılmaktadır.
Türklerin kullandıkları savaş taktikleri arasında [[Geri çekilme taktiği]], [[Hilal taktiği]], [[Kurt kapanı taktiği]], [[Çöle sürme taktiği]] gibi taktikler sayılmaktadır.<ref>http://www.frmtr.com/tarih-ve-inkilap-tarihi/3077474-turklerin-savas-taktikleri.html</ref>


=== Bozkurtun yeri ===
=== Bozkurtun yeri ===
Genel olarak her halkın kendine özgü bir kültür yapısı vardır. Bu kültür yapısı genellikle halkın yaşadığı bölgenin yapısına göre şekillenir. Türk kültürü de buna uygun olarak Asya'nın bozkır yapısı üzerine oluşmuştur. Bozkurtlarda bu oluşumun getirilerinden biridir.


Genel olarak her halkın kendine özgü bir kültür yapısı vardır. Bu kültür yapısı genellikle halkın yaşadığı bölgenin yapısına göre şekillenir. Türk kültürüde buna uygun olarak Asya'nın bozkır yapısı üzerine oluşmuştur. Bozkurtlarda bu oluşumun getirilerinden biridir.<ref>http://www.bilgicik.com/yazi/bozkurt/</ref>
[[Bozkurt]]larda düzenli bir grup, aile şekliyle hareket etmeleri, avlanmaları sebebiyle Türklerin dikkatini çekmişlerdir. Bozkurtların dini olarak gökyüzüne bakarak ulumaları(Türkler dua ettiklerini sanırdı) , askeri olarak avlanırken kullandıkları taktikler başta olmak üzere; yaşam şekilleri Türkleri etkilemiş ve onları örnek almalarını sağlayarak başlıca bir kültür öğesi haline getirmiştir. Örneğin Türklerin savaşlarında sıkça kullandığı [[Hilal taktiği]](Turan taktiği), bozkurtların avlanırken kullandığı bir hareket şeklinden türediği öne sürülmektedir.

[[Bozkurt]]larda düzenli bir grup, aile şekliyle hareket etmeleri, avlanmaları sebebiyle Türklerin dikkatini çekmişlerdir. Bozkurtların dini olarak gökyüzüne bakarak ulumaları(Türkler dua ettiklerini sanırdı) , askeri olarak avlanırken kullandıkları taktikler başta olmak üzere; yaşam şekilleri Türkleri etkilemiş ve onları örnek almalarını sağlayarak başlıca bir kültür öğesi haline getirmiştir. Örneğin Türklerin savaşlarında sıkça kullandığı [[Hilal taktiği]](Turan taktiği), bozkurtların avlanırken kullandığı bir hareket şeklinden türediği öne sürülmektedir.<ref>http://tculkucu.hareket-forum.net/t17-bozkurt-oyunu-turan-taktigi</ref>

=== Giyim ve Beslenme ===


=== Giyim ve beslenme ===
Gerek Ön-Türk kültürlerinde gerekse Hun ve Göktürk kurganlarında günlük hayatta kullanıldığı anlaşılan, düğme, kemer, kemer tokası, ilkel pantolon, ilkel ceket, çizme, şemsiye bulunmuştur.
Gerek Ön-Türk kültürlerinde gerekse Hun ve Göktürk kurganlarında günlük hayatta kullanıldığı anlaşılan, düğme, kemer, kemer tokası, ilkel pantolon, ilkel ceket, çizme, şemsiye bulunmuştur.


137. satır: 135. satır:


=== Din ===
=== Din ===

''Ana maddeler: [[Tengricilik]], [[Tengri]]''
''Ana maddeler: [[Tengricilik]], [[Tengri]]''


İlk Türk topluluklarında dini açıdan ise [[Tengricilik]] ''(Göktanrı dini)'' ve Yer Tanrı Dini olduğu söylenegelmiştir, bu yanlış bir tercümeden ibaretttir aslı Yerin ve göğün tanrısıdır. Göktürkçede cennet, "uçmak"; cehennem "tamu" olarak tanımlanıyordu. Din adamlarına "kam" deniyordu. Bunun yanında "Atalar kültü" adı verilen ritüeller de toplum yaşantısında öne çıkyordu. Orta Çağ'ın sonlarıyla farklı dinlerle de tanışmışlardır. Ölen kişi adına "yuğ" adı verilen cenaze töreni yapılırdı.Fakat bazı kaynaklarda da Şamanizm ya da Kamcılık (şamanlar tarafından "deneyim" olarak ifade edilir), varlığı tüm insanların tarihinde erken taş devrine ve daha da geriye kadar kanıtlanabilen, inisiyasyon içeren bir vecd ve trans tekniği olan bu din inancı belirtilir.
İlk Türk topluluklarında dini açıdan ise [[Tengricilik]] ''(Göktanrı dini)'' ve Yer Tanrı Dini olduğu söylenegelmiştir, bu yanlış bir tercümeden ibaretttir aslı Yerin ve göğün tanrısıdır. Göktürkçede cennet, "uçmak"; cehennem "tamu" olarak tanımlanıyordu. Din adamlarına "kam" deniyordu. Bunun yanında "Atalar kültü" adı verilen ritüeller de toplum yaşantısında öne çıkyordu. Orta Çağ'ın sonlarıyla farklı dinlerle de tanışmışlardır. Ölen kişi adına "yuğ" adı verilen cenaze töreni yapılırdı.Fakat bazı kaynaklarda da Şamanizm ya da Kamcılık (şamanlar tarafından "deneyim" olarak ifade edilir), varlığı tüm insanların tarihinde erken taş devrine ve daha da geriye kadar kanıtlanabilen, inisiyasyon içeren bir vecd ve trans tekniği olan bu din inancı belirtilir.


Şamanizmi uzun süre ayakta tutmuş olan toplulukların arasında Türkler de vardır. Eski Türk şamanizm geleneği, Kuzey ve Orta Asya'nın bazı Türk topluluklarında günümüze kadar hâlâ sürdürülmektedir.
Şamanizmi uzun süre ayakta tutmuş olan toplulukların arasında Türkler de vardır. Eski Türk şamanizm geleneği, Kuzey ve Orta Asya'nın bazı Türk topluluklarında günümüze kadar hâlâ sürdürülmektedir densede, Tarihde puta tapmamış tek millet Türklerdir. Türklerin asıl dini Hanif dinidir, İslam dini ile tanışmaları ve kabül görmesi bu yüzden kolay olmuştur.<ref>http://www.yarindansonra.com/eski_turklerde_din.htm</ref>


== Bazı Ön Türk araştırmacıları ==
== Bazı Ön Türk araştırmacıları ==
163. satır: 162. satır:


== Kaynakça ==
== Kaynakça ==

{{Kaynakça}}
{{Kaynakça|2}}


== Dış bağlantılar ==
== Dış bağlantılar ==
* [http://www.onturk.net/ Öntürkler hakkında belgesel çalışmalar]
* [http://www.onturk.net/ Eski Türk Yaşamı]
* [http://www.dmy.info/ilk-turkler-eski-turkler-kimdir Ön Türkler Hakkında]
* [http://www.dmy.info/ilk-turkler-eski-turkler-kimdir Ön Türkler Hakkında]



Sayfanın 21.53, 11 Aralık 2015 tarihindeki hâli

Ön Türkler, Göktürkler'den önceki tarih devirlerinde (6. yüzyıldan önce) var olmuş ve sonradan Türkler tarafından benimsenen bazı sosyal özelliklere sahip olan, Türk Dil Ailesine mensup diller konuştukları ve anaerkil oldukları; ancak daha sonra çevre toplumların etkisiyle ataerkil oldukları tahmin edilen topluluklardır [1].

Fransız Türkolog Jean Paul Roux'a göre, antik Çin yazılarında sözü edilen "Tue'kue" [2] sözcüğünün Türk anlamına geldiğini kabul eder ve "Türk" olgusunu milattan önceki yüzyıllara kadar geri götürmenin mümkün olduğu görüşünü savunur.[3] Ancak çoğu batılı bilim adamı, M.S 6. yüzyıl ortalarında Göktürk Kağanlığı'nın ortaya çıkışından önceki dönem için "Türk" sözcüğünü kullanmaz ve bundan daha eski olan ve Türklerle akraba olan halklara Proto[4] Türk veya Ön Türk adını verir.[5]

İlk Türk dili konuşanlar

Genel Kabul Gören Tez

Son buzul çağı sonrasında Bering Boğazı çevresindeki buzulların erimesiyle kara bağlantısı ortadan kalkar.

Yaklaşık 10.000 yıl önce son buzul çağı sona ermeye, eriyen buzulların suları alçalmış olan denizleri tekrar doldurmaya başlamıştır. Bu zamana kadar var olmuş olan Asya - Amerika bağlantısı Beringiya da tekrar sular altında kalmış ve o zamana kadar iki kıta arasında gerçekleşen göçebe trafiğine son vermiştir.

Türklerin ataları, Batılı tarihçiӀere göre M.Ö. 2500 ile M.Ö. 1700 yılları arasındaki Afanasiyevo kültürü ile başlar ve M.Ö. 1700 ile M.Ö. 1200 yılları arasındaki Andronovo Kültürü ile devam eder. Bu ırkın savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, M.Ö. 1700 yılları sonrasında kitleler halinde Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasındaki bölgeye yayıldığı bilinmektedir.[6][7]

Türklerin de en eski ataları aralarında bulunmuş olması gereken bu çekik gözlü ve brakisefal tipi insanlardan oluşan göçebe toplulukların o dönemdeki yaşam şekillerini, Sibirya ile Alaska yerlilerinin ortak noktalarını bularak, net bir şekilde ortaya koyabilmek mümkündür. Elde edilen manzara, iyi gelişmiş bir göçebe kültürünü göstermektedir. Türklerin en eski ataları uzun süre böyle yaşamış ve bu kültürü hayvan yetiştiriciliği ile geliştirmiştir. M.Ö.450 yıllarına kadar Sibiryanın Tayga ikliminde ren geyiği yetiştiricileri olarak yaşadıkları kabul edilir. M.Ö. 450'den itibaren Moğolistan'a doğru hareket ettikleri ve orada bulunan Hint-Avrupa halklarını oradan kaçırdıkları, bölgede bulunan kafataslarının incelenmesi ile kanıtlanmıştır.

Jean-Paul Roux Türklerin Tarihi adlı kitabında Altay halklarının bu dönemdeki coğrafi dağılımlarını şöyle tarif etmektedir:

Dosya:Türk Tarihi M.Ö. 450.jpg
Az çok güvenilir bir yer saptamasında bulunamadığımız en eski Orta Asya insan coğrafyası tablosu Ön-Tunguzları en doğu uç noktaya, yani bugünkü Mançurya'ya, Ön-Moğolları Doğu Moğolistan ile Batı Mancurya'ya yerleştirir. Ön-Türkleriyse Moğolistan'ın büyük bir bölümüne ve Balkaş Gölü yönünde biraz daha batıya doğru yayarak yerleştirmektedir. Bunun dışında kalan bütün bölgeler ile güneydeki ve batıdaki bozkırlar Hint-Avrupalıların ve paleo-Asyalıların bölgeleridir ve bu bölgelerde en küçük Altay yerleşimine henüz rastlanılmamıştır. Sibirya'da zamanında Karasuk diye anılan (M.Ö.1200-700) ve Yukarı Yenisey kıyısında bulunan Minusinsk bölgesinde yapılan kazılarda çıkan brakisefal kafataslarında düzenli bir artış görülmüştür. Bu, büyük bir olasılıkla Ön-Türklerin sonraki devirlerde buraya yerleşmesinden kaynaklanmaktadır. Tagar çağındaysa (M.Ö.700-300) aynı durum Altay bölgesinde meydana gelmiştir. Ve nihayet M.Ö.300 yılından sonra Güney Sibirya ile Altay sıradağlarının güneyinde brakisefallerde artış meydana gelmiştir. Dolayısıyla Türklerin o güne kadar hep kuzeyde kalan atalarının miladın başlarında, önceleri yavaş yavaş, daha sonralarıysa birden kopup gelerek Balkaş Bozkırları ile Tien-Şan Dağlarının kuzey bölgelerine kadar eriştiklerini söyliyebiliriz.
Bu yeni gelenler, önlerine çıkan Hint-Avrupalıları kovmuşlar, onlara karışmışlar ya da onları etkileri altına alarak, kendi kültür ve dillerini benimsemelerini sağlamışlardır. Büyük bir olasılıkla Kırgızlar da bu etkinin altında kalmıştır ve onlarla birlikte ilk defa (?) Hint-Avrupalı olan, en azından Mongoloyit olmayan bir halk da Türklerin arasına katılır. (Sayfa 53/54)

Ön-Türkler'in, kültürel açıdan M.Ö'ki karanlık dönemleri açısından Afanasyevo kültürü, Anav Kültürü, Andronovo Kültürü, Karasuk kültürü, Tagar Kültürü, Kelteminar Kültürü gibi alanlardan etkilendikleri ve Türk kültürünün bu tarihi çevrelerden beslendiği ileri sürülmektedir.

Ön Türk toplulukları

En meşhur Ön Türkler olan Hunların yanında tarihi Çin yıllıklarında tarif edilen ve günümüze kadar hala sadece Çince adları ile tanılan bazı tarihi topluluklarında Ön Türk olduğu düşünülür[2]. Bunlardan en tanılmışları şunlardır: Hiung-nu, Vu sun, Tukyu (Tue'kue, Tuyku ya da Tu'kut), Ti, Tili, Tiele, Beiti, Yüan yüan, Tiele (veya Dingling. Türkiye menşeili tarih kitaplarında Tölesler) ve I li.[2]

Ön Türklerde yaşam şekli

Tarihte Ön Türklerin yaşamış olduğu Selenga bölgesinden bir görüntü

Bozkır

Ana madde: Bozkır imparatorluğu

Coğrafi zorunluluklar ve iklim değişikliklerin gibi sebeplerle Sibirya ve bugünkü Rus düzlüklerinden Orta Asya bozkırlarına indiği düşünülen Türkler, orman avcılığından göçebe çobancılığa geçiş süreci yaşamıştır. Türk dilinde ormancılık ve orman yaşamıyla ilgili sözcüklerin, bozkır yaşantısındaki sözcüklerden daha eski olması ve Pazırık Kurganında ren geyiği görünümü verilmiş atlar çıkartılmış olması bu süreci doğrulamaktadır. Coğrafi şartlar ve iklim değişiklikleri veya bilinemeyen nedenlerden ötürü Türk kabilelerinin büyük bir kısmı yerleşik ve ormancılık hayatından bozkır hayatına geçmişlerdir ve bir şekilde bozkır hayatına adapte olmuşlardır.

Bugünkü Doğu Türkistan, Moğolistan ve Altay bölgelerinin İlkçağ'da ve Orta Çağ'ın başlarında Türkler'in anayurdu olduğu düşünülmektedir. Bu alan; 1200 ila 1400 metre arasında değişen bir yayladır. Büyük çöküntüler ve yüksekliklerden oluşan bu arazide Altay Dağları'nın yüksekliği 4600 metreden fazladır. Ötüken'in bulunduğu bölge 4000 metre civarındadır. Cungarya ve Gobi Çölü'nün bulunduğu alan yılda 100 milimetreden az yağış alır. Bugünkü Doğu Türkistan, Moğolistan ve Altay bölgelerin de yıllık yağış 200 milimetreyi geçmez. Kışın soğuk şiddetlidir: -50 dereceye kadar düşer. Kışın büyük bölümü toprak karlar altındadır. Yazın hava çok sıcak olabilir ya da kötü geçen yıllarda fırtına da görülebilir. Sık ladin, çam, köknar ormanlarıyla kaplı yüksekliklerin eteklerinde çayırlar vardır. Çukur yerlerde ise ağaçlıklı otlaklar ve çalılıklar vardır. Bu bölgelerden Çin'e doğru giden topraklar ve İran'a doğru giden topraklar uçsuz bozkırlarla ve çöllerle kaplıdır. Altay'a yakın Sibirya bölgelerinde ise tayga iklimi vardır.

Böyle bir alanda İlkçağ ve Orta Çağ'da yaşayan topluluklarda ekonominin temeli hayvancılığa dayanmaktadır. Geniş steplerde en çok at ve koyun yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bunlardan başka deve ve sığır da beslenmektedir. Koyunun yünü eğilerek ip yapılır ve bundan halı, kilim üretilmektedir. Andronova ve Afanasyevo Kültür kalıntıları sebebiyle, bilim adamları halının ana yurdu olarak Orta Asya'yı göstermektedir.

Özellikle Orta Asya nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden göçebe toplumlarda hayvancılık ön plandaydı. Bu yüzden Orta Asya bozkırlarında göçebe hayatı yaşayan insan toplulukları yazlık alanlar ve kışlık alanlar belirleyerek belirli bir yol üzerinde göç ederlerdi. Göçler rasgele değildi. Göç edilecek yerler ve takip edilen yollar önceden belirliydi. Böyle bir Bozkır hayatına bağlı olarak On iki Hayvanlı Takvimi gelişmiştir. Bu takvim; güneş ile ay arasındaki döngüye ve "geyik böğürtüsü", "bir hayvanın doğması","bir göçmen kuşun geri dönmesi" gibi doğa olaylarına bağlıdır.

Bozkır hayatında, sebzeye karşı fazla istek duyulmazdı. Sütlü darı, peynir, yoğurt ve kısrak sütünden yapılan kımız, Orta asya topluluklarının başlıca besin maddeleriydi. At ve koyun etinin saklama ihtiyacı "ilkel konserveciliğin" gelişmesine yol açmıştır. Göçebe topluluklarda "yonca"nın ve "darı"nın oldukça önemi vardı.[8]

Arabalar ve Çadırlar

Orta Asya'da bir yurt

Herhangi bir vesileyle ya da mevsimsel olarak yapılan yolculuklar,"iki hörgüçlü deve" olarak adlandırılan soğuğa dayalı develer, arabalar ya da "kızaklar"la yapılırdı. "Kızaklar"dan yazıtlarda söz edilmiş olup, oyma resimlerle de tasvir edilmiştir. Develer daha çok ticarette kullanılıyordu. Yaylak ve kışlak arasında göçlerde, hayvan koşulan arabalar yeğleniyordu. Bu taşıt araçları, bozkır hayatında rakipsiz hüküm sürüyordu. Bu arabalar öküzler ve daha da seyrek olarak develerle çekiliyordu. Pazırık Kurganında bir mezarda bulunduğu gibi bu arabaların boyutları oldukça büyük idi. Eldeki bir örnekten anlaşıldığına göre, yüksekliği 3 metre, genişliği 3,35 metre, tekerleklerin çapıysa 2,15 metreydi. Çin kayıtlarında olduğu gibi, "yüzlercesi aynı zamanda düz bir çizgi halinde ağır ağır ilerler" durumundaydı. Hun döneminde ailelerin taşınması için iki tekerlekli Çinliler'in "tie-lo" ya da "ting-ling" dediği arabalar da kullanılmaktaydı.

Tam anlamıyla birer göçebe arabası olan bu arabalar, içinde ev tanrılarının taht kurduğu, kadınların yün eğirdikleri, dikiş diktikleri, gerçek birer konuttu. Bu arabaların kullanılması "keçe çadır"dan yararlanılmasını ortadan kaldırmamıştır ya da ikame edilen bir gereç değildi. Göçün sonunda toprağa "keçe çadırları" kurulurdu.

Devlet erkanı için dikdörtgen ya da kare tabanlı çadırlar ve halk arasında yuvarlak çadırlar kullanılıyordu. Bu çadırlara "yurt" denilirdi. Yurt bugün Türkçe'de, "ülke, konaklama yeri, kişinin üzerine evini inşa ettiği toprak parçası"anlamına gelmektedir.

Birbirine yan yana bağlanmış keçe kaplı, esnek odunlardan yapılan yurtlar, yuvarlak tabanlı ve büyük bir çan şeklindeydi. Üst ucunda bir duman deliği vardı. Çadırın ortasındaki ocağın üstüne açılan ve aşağıdan kapatılabilen bu delik, çadırın ana eksenini oluşturmaktaydı. Çadırlarda kapı "güneşin doğduğu yöne saygı" nedeniyle doğuya açılırdı. Eski Türkler tarafından kesin şekilde uygulanan bu kural, 10.yüzyıla doğru güneşin geçtiği en yüksekteki nokta göz önüne alınarak güneye açılacak şekilde yapılmaya başlanmıştır. Evin yönleri, dört ana renkle adlandırılırdı: Ak, Kara, Sarı, Kızıl. Çadıra girişte "kapı girişine basmak ve oturmak" ata ruhlarının giremeyeceği inancıyla yasaktı.

Yerleşik olmayan halk "yurt" ya da "otağ" adı verilen çadırlarda kalırdı. Yerleşik halk ise kerpiç ve ahşap malzemeden yapılan evlerde kalıyordu.[9]

Atın önemi

Bozkır hayatında hayvan yetiştiriciliği temel uğraştı. Orta Asya düzlükleri ve çayırları hayvan yetiştirmek için uygun şartları sunmuştu. Devletlerin başkentleri için at ve deve yetiştiriciliğinin en uygun yapıldığı yer olan Orhun vadisi tercih edilirdi. Orta Asya bozkırlarında at yetiştiriciliği yaygın bir faaliyet haline gelmiştir. Ama çöllerde, ormanlık bölgelerde, tarım bölgelerinde, Sibirya'da, Çin'de, Avrupa'da, ırmak vadilerinde, Mısır'da at yetiştiriciliği imkânsızdı. Çünkü yerleşik ülkelerin hiçbirinin büyük sürüleri beslemeye yetecek kadar otlağı yoktu. Bu nedenle Türkler, yerleşmektense buralara konaklamayı tercih edeceklerdir. Atlı gücün varlığı ve bekası bozkırlardı.

Çin kayıtlarına göre, Asya Hunlarının sürülerindeki hayvan sayısı normal zamanda kişi başına onbeş ila yirmibeş büyükbaş hayvan arasında değişiyordu. Bu sayı yokluk yıllarında en yoksul boylarda kişi başına ikiden aza düşer. Refah döneminde en zengin boylarda kişi başına yaklaşık üç yüze çıkardı (M.Ö.127 Çin kayıtları).

Asya Hunlarının sayısı 1.5 milyon olduğu tahmin edildiğine göre, 30 milyon hayvan bulunuyordu. Ve bunların 4 milyon kadarı attı. Bu sayı bolluk dönemlerinde 12 milyon ata çıkmaktaydı (MS. 46 Tarihi kayıtları).

Bu rakamlar, göçebelerin savaşa en az kişi başına üç at götürdükleri ve bunun oranla her zaman yorgun olmayan bineklere sahip olmak olanağı sağladığı yolundaki görüşleri doğrular niteliktedir. Bir milyon at, 300.000 kişilik ordu için yeterli olmanın yanında aşırı bir sayıdır.

Bir milyon atı beslemek Çin ve Hindistan'da imkânsızdır. Macaristan ve tüm Avrupa otlakları bir milyon at için yetersizdir. Bu nedenle Türkler gittiği her ülkedeki araziyi otlağa çevirmeye çalışmış ve tarımı ikinci plana atmıştır. Çinliler, bu kadar atlı güçten korunmak amacıyla akıldışı fiyatlarla çok sayıda at satın alınarak Orta Asya gücünü kırmaya çalışmıştır (MS. Çin kayıtları). İleri dönemlerde at yetiştiriciliği sebebiyle Türkler'in uygarlık topraklarında (Avrupa-Mısır-Irak-İran-Anadolu-Karadeniz'in kuzeyi) tutunmaları iki yüz yılı almıştır.[10]

Ticaret

Hayvancılık, avcılık, savaş ve istilalar gibi insanlığın temel gereksinimleri Orta Asya'daki Türklerin ekonomik faaliyetlerini fazlasıyla karşılamaktaydı. Ticaret genel olarak Türkler'in yapısıyla uymuyordu. Ancak İpek Yolu ve Kürk Yolunun varlığı, Türkler için vazgeçilmezdi. Bu yolları tam denetim altına alınması, ülkenin refaha kavuşması anlamına gelmekteydi.

İpek yolu'ndan geçen maddeler: Baharat, misk, kürk, madenler, deri, tekstil ürünü, değerli taşlar, porselenler ticari açıdan ipekten değerliydi. Kervanlar Türk kabileleri için büyük gelir kaynağıydı.

Pekçok kabile bu ürünlerin taşımacılığını yapıyordu. Devasa kervanlar ve kervan ticareti ekonomik hayatın büyük kısmını oluşturuyordu. Çin kayıtlarına göre, Çinliler Orta Asya topluluklarından canlı hayvan, deri, kürk ve hayvani gıdalar alırlari onlara giyim eşyası ve tahıl satarlardı.

Şehirlerde yaşayan halk, ticaretle uğraşmaktaydı. Kürk Yolu ve İpek Yolu üzerinde pekçok şehir ve kasaba kurulmuştur. Çin yıllıklarına göre kürk yolundan "sincap, sansar, samur, kunduz ve vaşak" kürkleri ticareti yapılıyordu. Uygur döneminin önemli şehirleri; Karabalgasun, Beşbalık, Turfan, Hoça, Karaçar'dı.[11]

Tarım ve Sanayi

Türk topluluklarının bir kısmı da köylerde ve şehirlerde yaşamaktaydı. İklim ve toprağı elverişli bölgelerde tarımla uğraşılmaktaydı. Yerleşik topluluklarda ipek böcekçiliği oldukça yaygındır. Çin kaynaklarında, Hunlar'ın buğday ve darı yetiştirdiklerinden bahsedilir. Altay ve Sayan Dağları'nda, buğday üretiminin enaz üç bin yıldır yapıldığı arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Göktürk Kağanı Kapgan Kağan'ın Çinle yaptığı anlaşmanın bir maddesi "Göktürklere tarım aletleri ve tohumluk verilmesiyle" ilgiliydi. Hunlar ve Göktürkler zamanında tarımın geliştiğini gösteren kanıtlardan birisi de "Tötö kanalları"dır. Kanalın uzunluğu 10 km kadardır ve Altay bölgesindedir.

Uygurlar döneminde tarımla uğraşan halk Çin kayıtlarına göre "bakla, bezelye, karpuz, kavun ve üzüm" üretmekteydi. Üzümden "şarap ve pekmez" yapılmaktaydı. Bu dönemde tarlaya "tarıglag", çiftçiye "tarıgçı" denmekteydi. Sakalar'ında kullandığı "Saban" kelimesi Türkçenin en eski sözcüklerinden birisidir.

Bilge Kağan'ın Çin'deki örneklerine bakarak bir kent kurmayı düşlediği günler, Uygurlar'la birlikte bir Türk realitesi haline gelmiştir.

Orta Asya halklarının bir sanayisi olduğundan söz etmek elbette mümkündür. Bunlar: Keçe ve halı maden sanayi (demir-tunç-altın vb.) alanındaki üstünlüğü çevre ülkelerle kıyaslandığında yadsınamaz. Göktürkler zamanında Bizanslılara bile demir satmışlardır.[12]

Sanat

Çoğu göçebe olan Orta Asya topluluklarında demircilik ve maden işçiliği gelişmiştir. "Eyer" ve "koşum takımları" yapımı çevre kültürlere göre oldukça gelişmişti. Yapılan eşyaların çoğu pars, kaplan, geyik, kurt, koyun, keçi ve at figürleriyle süslenmekteydi. Realistik sanat anlayışı egemendi. Tekstil ürünlerinde geometrik şekiller ve damgalarda bulunmaktaydı.

Çin kayıtlarına göre Hun başkentinde usta marangozlar ve tahta oymacılar vardı. Masa, sandalye, koltuk, dolap, yatak gibi eşyalar Hun saraylarında ve aristokrat kesimde kullanılıyordu.

En eskisine Pazırık kurganında rastlanan halılar, göçebe ve yerleşik hayatın bir parçasıydı.[13]

Savaş

Karşı tarafca "Yenilmez" olarak kodlanan Orta Asya halkları, bu duygunun güvencesi altında başarılar elde etmiştir. Üzerine yüklenen "Yenilmezlik" vasfını çok iyi kullanmışlardır. Bu sıfat, sürdürdükleri savaşın korkutucu görünmesi gerçekliğe ve düşmanları üzerinde yarattıkları kaygıya uygundu.

İlk Türk toplulukları, başıbozuk ve öfkeli vahşi bir grup değil, düzenli ve iyi yönetilen ordulara sahiptiler. Herkes askerdi. M.Ö. tarihlerden beri ordular tümen sistemiyle kurulurdu. Dönemlerindeki tüm gözlemciler, bu orduların azla yetinme özelliklerine hayran kalmışlardır. Atlı süvariler yanında piyade askerler de vardır. Çin kayıtlarına göre, sefere çıkan Tonyukuk'un askerlerinin 1/3'ü piyadeydi. Ordular aynı zamanda arkasından sürüklediği ekonomi demekti. Ordu sürekli yenilenen ve dinamik bir güçtü. Hareket kabiliyeti genişti.

Savaş aletleri, kalkan, kargı, kılıç, temrendi. Kılıç kabzaları çoğunlukla hayvan figürleriyle süslenmiştir.

Kurganlarda çıkan kalıntılarda, eyerler, at zırhları, koşum takımları, zırh, kılıç, kalkan, oklar vardı. Türk sanatıyla işlenmiştir. Gözetleme kulesi kalıntıları bulunmuştur.

Çin kayıtlarına göre Hunların ve Göktürklerin bir milyon civarında askeri vardı. Çin kayıtlarına göre, en iyi süvariler ve en iyi okçular Orta Asya halklarınınkiydi.

Türklerin kullandıkları savaş taktikleri arasında Geri çekilme taktiği, Hilal taktiği, Kurt kapanı taktiği, Çöle sürme taktiği gibi taktikler sayılmaktadır.[14]

Bozkurtun yeri

Genel olarak her halkın kendine özgü bir kültür yapısı vardır. Bu kültür yapısı genellikle halkın yaşadığı bölgenin yapısına göre şekillenir. Türk kültürüde buna uygun olarak Asya'nın bozkır yapısı üzerine oluşmuştur. Bozkurtlarda bu oluşumun getirilerinden biridir.[15]

Bozkurtlarda düzenli bir grup, aile şekliyle hareket etmeleri, avlanmaları sebebiyle Türklerin dikkatini çekmişlerdir. Bozkurtların dini olarak gökyüzüne bakarak ulumaları(Türkler dua ettiklerini sanırdı) , askeri olarak avlanırken kullandıkları taktikler başta olmak üzere; yaşam şekilleri Türkleri etkilemiş ve onları örnek almalarını sağlayarak başlıca bir kültür öğesi haline getirmiştir. Örneğin Türklerin savaşlarında sıkça kullandığı Hilal taktiği(Turan taktiği), bozkurtların avlanırken kullandığı bir hareket şeklinden türediği öne sürülmektedir.[16]

Giyim ve Beslenme

Gerek Ön-Türk kültürlerinde gerekse Hun ve Göktürk kurganlarında günlük hayatta kullanıldığı anlaşılan, düğme, kemer, kemer tokası, ilkel pantolon, ilkel ceket, çizme, şemsiye bulunmuştur.

Çevre medeniyetlerle karşılaştırıldığında (Çin-Hindistan) ketenin ilk Orta Asya bozkırlarında kullanıldığı görülmektedir. Bunun yanında pamuk, kenevir, yün ve ipek kullanımı da mevcuttur.[17]

Din

Ana maddeler: Tengricilik, Tengri

İlk Türk topluluklarında dini açıdan ise Tengricilik (Göktanrı dini) ve Yer Tanrı Dini olduğu söylenegelmiştir, bu yanlış bir tercümeden ibaretttir aslı Yerin ve göğün tanrısıdır. Göktürkçede cennet, "uçmak"; cehennem "tamu" olarak tanımlanıyordu. Din adamlarına "kam" deniyordu. Bunun yanında "Atalar kültü" adı verilen ritüeller de toplum yaşantısında öne çıkyordu. Orta Çağ'ın sonlarıyla farklı dinlerle de tanışmışlardır. Ölen kişi adına "yuğ" adı verilen cenaze töreni yapılırdı.Fakat bazı kaynaklarda da Şamanizm ya da Kamcılık (şamanlar tarafından "deneyim" olarak ifade edilir), varlığı tüm insanların tarihinde erken taş devrine ve daha da geriye kadar kanıtlanabilen, inisiyasyon içeren bir vecd ve trans tekniği olan bu din inancı belirtilir.

Şamanizmi uzun süre ayakta tutmuş olan toplulukların arasında Türkler de vardır. Eski Türk şamanizm geleneği, Kuzey ve Orta Asya'nın bazı Türk topluluklarında günümüze kadar hâlâ sürdürülmektedir densede, Tarihde puta tapmamış tek millet Türklerdir. Türklerin asıl dini Hanif dinidir, İslam dini ile tanışmaları ve kabül görmesi bu yüzden kolay olmuştur.[18]

Bazı Ön Türk araştırmacıları

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Roux, Jean Paul. Türklerin Tarihi, Büyük Okyanus'tan Akdeniz'e iki bin yıl. AD. ISBN 9755060189
  2. ^ a b c Roux, Jean Paul. Türklerin Tarihi, Büyük Okyanus'tan Akdeniz'e iki bin yıl. AD. ISBN 9755060189. Belki de ilk çağ yazarlarının sözün ettikleri Toharlar olan Yüe-çiler İli ırmağı'nın vadisine yerleşmeye çalıştılar. Ama orada bulunan ve proto-Türk oldukları kesin olan Vusun'lar yerlerini onlara bırakmadılar.   Bilinmeyen parametre |yazarurl= görmezden gelindi (yardım); 219. harf sırasında bulunan |alıntı= parametresi line feed character içeriyor (yardım)
  3. ^ Reha Oğuz Türkkan, Kazım Mirşan, Ahmet Taşağıl konuşmaları.Örn=http://www.youtube.com/watch?v=SKJC3zBjF3Q
  4. ^ Yunanca ilk anlamına gelen ön ek. TDK BSTS / Biyoloji Terimleri Sözlüğü 1998
  5. ^ Joseph de Guignes, Thomsen, W.Radloff, E.Chavannes,Roux, Jean Paul/http://bilinmeyengercekturktarihi.blogspot.com/2011/05/proto-turk-tarihinin-antik-kaynaklar.html
  6. ^ Büyük Larousse, Türkler maddesi, İnterpress
  7. ^ Türkler Ansiklopedisi (İngilizce:The Turks
  8. ^ http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/orta_asya_t%C3%BCrk_k%C3%BClt%C3%BCr_ve_uygarl%C4%B1%C4%9F%C4%B1
  9. ^ http://www.edebiyadvesanatakademisi.com/sanat/153-cadir_gelenegi_ve_turk_cadirlari.html
  10. ^ http://www.bilgicik.com/yazi/turk-tarih-ve-kulturunde-at/
  11. ^ http://www.ihkupcu.com/makale/turklerticaret.htm
  12. ^ http://www.cokbilgi.com/yazi/eski-turklerde-tarim/
  13. ^ http://www.tarihportali.net/tarih/ders_notlari/orta_asya_turk_sanati_islamiyet_oncesi-t3388.0.html
  14. ^ http://www.frmtr.com/tarih-ve-inkilap-tarihi/3077474-turklerin-savas-taktikleri.html
  15. ^ http://www.bilgicik.com/yazi/bozkurt/
  16. ^ http://tculkucu.hareket-forum.net/t17-bozkurt-oyunu-turan-taktigi
  17. ^ http://www.sanalda1numara.net/kultur/75451-bozkir-kulturunde-beslenme-ve-giyim.html
  18. ^ http://www.yarindansonra.com/eski_turklerde_din.htm

Dış bağlantılar