Dünya'nın geleceği: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Khutuck (mesaj | katkılar)
Kaynaklar
Khutuck (mesaj | katkılar)
→‎Kaynakça: kaynak düzenleme
143. satır: 143. satır:


== Kaynakça ==
== Kaynakça ==
;Özel

{{Kaynakları düzenle|detay=İngilizce maddesinden kaynakların aktarılması ve uygun biçimde düzenlenmesi gerekmekte}}{{Kaynakça|colwidth=20em}}
{{Kaynakları düzenle|detay=İngilizce maddesinden kaynakların aktarılması ve uygun biçimde düzenlenmesi gerekmekte}}{{Kaynakça|colwidth=20em}}

;Genel
{{refbegin|colwidth=30em}}
* {{citation | last1=Adams | first1=Fred C. | date=2008 | editor1-first=Nick | editor1-last=Bostrom | editor2-first=Milan M. | editor2-last=Ćirković | title=Global catastrophic risks | contribution=Long term astrophysical processes | publisher=Oxford University Press | isbn=978-0-19-857050-9 | url=https://books.google.com/books?id=-Jxc88RuJhgC&pg=PA33 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Brownlee | first1=Donald E. | date=2010 | chapter=Planetary habitability on astronomical time scales | title=Heliophysics: Evolving Solar Activity and the Climates of Space and Earth | editor1-first=Carolus J. | editor1-last=Schrijver | editor2-first=George L. | editor2-last=Siscoe |editor2-link=George Siscoe | chapterurl=https://books.google.com/books?id=M8NwTYEl0ngC&pg=PA79 | publisher=Cambridge University Press | isbn=978-0-521-11294-9 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Calkin | first1=P. E. | last2=Young | first2=G. M. | chapter=Global glaciation chronologies and causes of glaciation | title=Past glacial environments: sediments, forms, and techniques | series=Glacial environments | volume=2 | editor1-last=Menzies | editor1-first=John | isbn=978-0-7506-2352-0 | publisher=Butterworth-Heinemann | date=1996 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Cowie | first1=Jonathan | date=2007 | title=Climate change: biological and human aspects | publisher=Cambridge University Press | isbn=978-0-521-69619-7 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Fishbaugh | first1=Kathryn E. | first2=David J. | last2=Des Marais | first3=Oleg | last3=Korablev | first4=François | last4=Raulin | first5=Phillipe | last5=Lognonné | title=Geology and habitability of terrestrial planets | volume=24 | series=Space Sciences Series of Issi | publisher=Springer | date=2007 | isbn=978-0-387-74287-8 | postscript=. }}
* {{citation | first1=Guillermo | last1=Gonzalez | date=2004 | first2=Jay Wesley | last2=Richards | title=The privileged planet: how our place in the cosmos is designed for discovery | publisher=Regnery Publishing | isbn=978-0-89526-065-9 | url=https://books.google.com/books?id=KFdu4CyQ1k0C&pg=PA48 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Hanslmeier | first1=Arnold | date=2009 | title=Habitability and cosmic catastrophes | work=Advances in Astrobiology and Biogeophysics | publisher=Springer | isbn=978-3-540-76944-6 | url=https://books.google.com/books?id=PRqVqQKao9QC | postscript=. }}
* {{citation | last1=Hoffman | first1=Paul F. | date=1992 | chapter=Supercontinents | title=Encyclopedia of Earth System Sciences | series=Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology | volume=95 | issue=1–2 | pages=172–173 | publisher=Academic press, Inc | chapterurl=http://www.eps.harvard.edu/people/faculty/hoffman/pdfs/supercontinents.pdf | postscript=. | bibcode=1992PPP....95..172A | doi=10.1016/0031-0182(92)90174-4 }}
* {{citation | last1=Lunine | first1=Jonathan Irving | last2=Lunine | first2=Cynthia J. | title=Earth: evolution of a habitable world | date=1999 | publisher=Cambridge University Press | isbn=978-0-521-64423-5 | url=https://books.google.com/books?id=sZgB52BCa0UC&pg=PA244 | postscript=. }}
* {{citation | first=Arthur Jack | last=Meadows | date=2007 | title=The future of the universe | publisher=Springer | isbn=978-1-85233-946-3 | url=https://books.google.com/books?id=KTa-jBOBS5UC&pg=PA34 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Nield | first1=Ted | date=2007 | title=Supercontinent: ten billion dates in the life of our planet | publisher=Harvard University Press | isbn=978-0-674-02659-9 | postscript=. | url=https://archive.org/details/supercontinentte00niel }}
* {{citation | last1=Myers | first1=Norman | date=2000 |editor1=Peter H. Raven |editor2=Tania Williams | contribution=The Meaning of [[biodiversity loss|Biodiversity Loss]] | pages=63–70 | title=Nature and human society: the quest for a sustainable world : proceedings of the 1997 Forum on Biodiversity | isbn=978-0-309-06555-9 | publisher=National Academies | postscript=. }}
* {{citation | last1=Palmer | first1=Douglas | date=2003 | title=Prehistoric past revealed: the four billion date history of life on Earth | publisher=University of California Press | isbn=978-0-520-24105-3 | postscript=. | url=https://archive.org/details/prehistoricpastr00palm }}
* {{citation | last1=Reaka-Kudla | first1=Marjorie L. | last2=Wilson | first2=Don E. | last3=Wilson | first3=Edward O. | title=Biodiversity 2 | edition=2nd | publisher=Joseph Henry Press | date=1997 | isbn=978-0-309-05584-0 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Roberts | first1=Neil | date=1998 | title=The Holocene: an environmental history | edition=2nd | publisher=Wiley-Blackwell | isbn=978-0-631-18638-0 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Stevenson | first1=D. J. | date=2002 | contribution=Introduction to planetary interiors | publisher=[[IOS Press]] | editor1-first=Russell Julian | editor1-last=Hemley | editor2-first=G. | editor2-last=Chiarotti | editor3-first=M. | editor3-last=Bernasconi | editor4-first=L. | editor4-last=Ulivi | title=Fenomeni ad alte pressioni | isbn=978-1-58603-269-2 | url=https://books.google.com/books?id=IsKCaK9W0EwC&pg=PA605 | postscript=. }}
* {{citation | last=Tayler | first=Roger John | date=1993 | title=Galaxies, structure and evolution | edition=2nd | publisher=Cambridge University Press | isbn=978-0-521-36710-3 | url=https://books.google.com/books?id=mxb1IxSyu7wC&pg=PA92 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Thompson | first1=Russell D. | last2=Perry | first2=Allen Howard | title=Applied Climatology: Principles and Practice | pages=127–28 | publisher=Routledge | date=1997 | isbn=978-0-415-14100-0 | postscript=. }}
* {{citation | last1=van der Maarel | first1=E. | date=2005 | title=Vegetation ecology | publisher=Wiley-Blackwell | isbn=978-0-632-05761-0 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Ward | first1=Peter Douglas | date=2006 | title=Out of thin air: dinosaurs, birds, and Earth's ancient atmosphere | publisher=National Academies Press | isbn=978-0-309-10061-8 | postscript=. }}
* {{citation | last1=Ward | first1=Peter Douglas | last2=Brownlee | first2=Donald | title=The life and death of planet Earth: how the new science of astrobiology charts the ultimate fate of our world | date=2003 | publisher=Macmillan | isbn=978-0-8050-7512-0 | postscript=. }}
{{refend}}


[[Kategori:Dünya'nın jeolojik tarihi]]
[[Kategori:Dünya'nın jeolojik tarihi]]

Sayfanın 16.16, 29 Temmuz 2020 tarihindeki hâli

A dark gray and red sphere representing the Earth lies against a black background to the right of an orange circular object representing the Sun
Yaklaşık 7 milyar yıl sonra, Güneş'in kırmızı dev aşamasına girmesinden itibaren, yanan Dünya'nın konjekte edilmiş illüstrasyonu[1]

Biyolojik ve jeolojik olarak Dünya'nın geleceği, birçok uzun vadeli olayın tahmini etkilerine dayanarak öngörülebilir. Bu olaylar Dünya yüzeyindeki kimyayı, gezegenin iç soğuma oranını, Güneş Sistemi'ndeki diğer nesnelerle yerçekimi etkileşimlerini ve Güneş'in parlaklığında sürekli bir artışı içerir. Bu ekstrapolasyondaki belirsiz faktör, gezegende önemli değişikliklere neden olabilecek iklim mühendisliği gibi,[2] insanların getirdiği teknolojinin devam eden etkisidir.[3][4] Etkileri beş milyon yıla kadar sürebilen mevcut Holosen yok oluşu'na[5] teknoloji[6] neden olmaktadır.[7][8] Bununla birlikte teknoloji, insanlığın da yok olmasına neden olabilir, ve gezegeni yalnızca uzun vadeli doğal süreçlerden kaynaklanan daha yavaş bir evrimsel hıza geri döndürür.[9][10]

Yüz milyonlarca yıllık zaman aralıklarında, göksel olaylar biyosfer için küresel bir risk oluşturur ve bu da kitlesel yok oluşlara neden olabilir. Bu riskler, kuyruklu yıldızların veya asteroitlerin etkilerini ve 100 ışık yılı yarıçapı içinde süpernova adı verilen büyük yıldız patlaması olasılığını içerir. Diğer büyük ölçekli jeolojik olaylar ise daha öngörülebilirdir. Milankovitch teorisi, gezegenin en azından Kuvaterner buzullaşması sona erene kadar buzul dönemlerine devam edeceğini tahmin etmekte. Bu dönemler dışmerkezlilik, eksenel eğim ve Dünya yörüngesinin devinmesindeki değişikliklerden kaynaklanır.[11] Devam eden süper kıta döngüsünün bir parçası olarak, plaka tektoniği muhtemelen 250-350 milyon yıl içinde süper kıta ile sonuçlanacaktır. Gelecek 1,5-4,5 milyar yıl içinde, Dünya'nın eksenel eğimi, 90°'ye kadar olan eksenel eğimdeki değişikliklerle kaotik varyasyonlara girmeye başlayabilir.[12]

Güneş'in parlaklığı sürekli artarak yeryüzüne ulaşan güneş radyasyonunu arttıracak ve bu, silikat minerallerinin daha yüksek bir oranda ayrışmasına neden olarak atmosferdeki karbondioksit seviyesinde azalmaya neden olacaktır. Yaklaşık 600 milyon yıl sonra, karbondioksit seviyesi C3 karbon fiksasyonu fotosentezi için ağaçların ihtiyaç duyduğu seviyenin altına düşecek. Bazı bitkiler 10ppm'e kadar düşük karbon dioksit derişimi sağlayan bir yöntem olan C4 karbon fiksasyonunu kullanmakta. Bu, uzun vadede bitki yaşamının tamamen ölmesi demektir. Dünya'daki besin zincirinin temeli olan bitkilerin yok olması, neredeyse tüm hayvan yaşamının ölümü ile zincirleme bir reaksiyon gösterecektir.[13]

Yaklaşık bir milyar yıl içinde, güneşin parlaklığı şu ankinden %10 daha yüksek olacaktır. Bu, atmosferin "nemli sera" haline gelmesine ve okyanusların kaçak buharlaşmasına neden olacaktır. Muhtemel bir sonuç olarak, tüm karbon döngüsü ile plaka tektoniği sona erecek, bu olaydan sonra yaklaşık 2-3 milyar yıl içinde ise, gezegenin manyetik dinamosunun durma ihtimali vardır, bu manyetosferin çürümesine neden olur ve dış atmosferden hızlanan bir uçucu kaybına yol açabilir.[14] Bundan dört milyar yıl sonra, Dünya'nın yüzey sıcaklığındaki artış kaçak sera etkisine neden olacak ve yüzeyi eritecek kadar ısıtacaktır. Bu noktada, Dünya'daki tüm yaşamın soyu tükenecek,[15][16] gezegenin en olası kaderi ise kırmızı dev yıldız aşamaya girdikten ve gezegenin mevcut yörüngesinin ötesine genişledikten sonra, 7.5 milyar yıl içinde Güneş tarafından yutulmasıdır.

İnsan etkisi

Ukrayna'daki Azofstal fabrikası

İnsanlar biyosferde önemli bir rol oynar, kalabalık insan nüfusu Dünya'nın ekosistemlerinin büyük çoğunluğuna hakimdir. Bu, şu anda Holosen yok oluşu olarak bilinen mevcut jeolojik çağda, diğer türlerin yaygın ve sürekli bir kitlesel yok oluşa neden olmuştur. Biyotik kriz olarak adlandırılan, 1950'lerden bu yana insan etkisinin neden olduğu türlerin büyük ölçekli kaybı 2007 itibarıyla toplam türlerin yaklaşık %10'una denk gelmektedir. Mevcut oranlarda, türlerin yaklaşık %30'u önümüzdeki yüz yıl içinde yok olma riski altındadır. Holosen yok oluşu olayı; habitat tahribatı, istilacı türlerin yaygın dağılımı, avcılık ve iklim değişikliğinin sonucudur.[17] Günümüzde, insan faaliyetlerinin gezegenin yüzeyi üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Kara yüzeyinin üçte birinden fazlası insan eylemleriyle değiştirildi ve insanlar küresel birincil üretimin yaklaşık %20'sini kullanmaktadır. Atmosferdeki karbondioksit derişimi, Sanayi Devrimi'nin başlamasından bu yana %30'a yakın bir oranda artmıştır.

Kalıcı bir biyotik krizin sonuçlarının en az 5 milyon yıl süreceği tahmin edilmektedir.[18] Bu, zararlılar ve yabani otlar gibi fırsatçı türlerin çoğalmasının eşlik ettiği biyoçeşitlilik ve biyotaşların homojenizasyonunun azalmasıyla sonuçlanabilir. Buna karşılık yeni türler de ortaya çıkabilir; özellikle insan egemen ekosistemlerde yaşamayı başaran taksonlar hızla birçok yeni türe dönüşebilir. Mikropların besin açısından zengin çevresel nişlerdeki artıştan fayda sağlaması muhtemeldir. Mevcut büyük omurgalıların yeni türlerinin ortaya çıkması ise muhtemel değildir ve besin zincirleri muhtemelen kısalacaktır.

Gezegen üzerinde küresel etkisi olabilecek riskler için birden fazla senaryo vardır. İnsanlık açısından bakıldığında bunlar kalımlı ve ölümcül risklere ayrılabilir. İnsanlığın kendine yönelttiği riskler arasında iklim değişikliği, nanoteknolojinin kötüye kullanılması, nükleer soykırım, programlanmış bir süper istihbaratla savaş, genetik olarak tasarlanmış hastalık, bir fizik deneyinin yol açtığı felaketler ve daha fazlası sayılabilir. Benzer şekilde, birçok doğal olay, aşırı derecede virülans bir hastalık, bir asteroit veya kuyruklu yıldızın etkisi, kaçak sera etkisi ve kaynak tükenmesi gibi olaylarda bir kıyamet tehdidi oluşturabilir. Ayrıca Dünya dışı bir yaşam biçimi tarafından istila olasılığı da muhtemeldir. Ortaya çıkan bu senaryoların gerçeklik olasılıkları, imkansız değilse bile zordur.

İnsan ırkının soyu tükenirse, insanlık tarafından bir araya getirilen çeşitli özellikler bozulmaya başlayacaktır. En büyük yapıların tahmini çürüme yarılanma ömrü yaklaşık 1.000 yıldır. Ayakta kalan son yapılar büyük olasılıkla açık maden ocakları, büyük çöp sahaları, büyük otoyollar, geniş kanal kesimleri ve toprak-dolgu barajlar olacaktır. Giza Nekropolü'nün piramitleri veya Rushmore Dağı'ndaki heykeller gibi birkaç büyük taş anıt ise tüm bunlara rağmen, bir milyon yıl sonra bile hâlâ bir şekilde hayatta kalabilir.

Olası olaylar

Arizona, Flagstaff'taki Barringer Göktaşı Krateri, göksel nesnelerin Dünya üzerindeki etkisi hakkında kanıtlar sunmakta

Güneş, Samanyolu'nun etrafında dönerken, kayan yıldızlar Güneş Sistemi üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olacak kadar yaklaşabilirler. Yakın bir yıldız karşılaşması, Oort bulutundaki kuyruklu yıldızların perihelion mesafelerinde (güneşin yarım ışık yılı içindeki yörüngede dönen buzlu cisimlerin küresel bölgesi) önemli bir azalmaya neden olabilir. Bu tür bir karşılaşma, İç Güneş Sistemi'ne ulaşan kuyruklu yıldız sayısında 40 katlık bir artışı tetikleyebilir. Bu kuyruklu yıldızların etkileri ise yeryüzünde yaşamın kitlesel olarak yok olmasını tetikleyebilir. Bu yıkıcı karşılaşmalar ortalama 45 milyon yılda bir gerçekleşir. Güneş'in, Güneş sistemindeki başka bir yıldızla çarpışması için ortalama süre yaklaşık 3 × 1013 yıldır, bu da evrenin tahmini yaşından çok daha uzundur. Bu, Dünya'nın ömrü boyunca meydana gelen böyle bir olayın düşük olasılığının göstergesi olarak kabul edilebilir.[19]

5-10 km (3-6 mi) veya daha büyük çaplı bir asteroit; veya kuyruklu yıldızın etkisinden enerji salınımı, küresel bir çevresel felaket oluşturmak ve türlerin yok olma sayısında istatistiksel olarak önemli bir artışa neden olmak için yeterlidir. Büyük bir olaydan kaynaklanan zararlı etkiler arasında, birkaç ay boyunca (nükleer kışa benzer) gezegeni örten, doğrudan güneş ışığının Dünya yüzeyine ulaşmasını engelleyen ve böylece bir hafta içinde kara sıcaklıklarını yaklaşık 15°C (27°F) düşüren, ve fotosentezi durduran ince toz ejekta bulutu bulunur. Büyük etkiler arasındaki ortalama sürenin en az 100 milyon yıl olduğu tahmin edilmektedir. Son 540 milyon yıl boyunca simülasyonlar, böyle bir etki oranının 5 veya 6 kitlesel yok oluşa, 20-30 tane de düşük şiddetli olaya neden olmak için yeterli olduğunu göstermiştir. Bu, Phanerozoic Eon sırasındaki önemli yok olmaların jeolojik kayıtları ile eşleşir ve bu tür olayların ise gelecekte devam etmesi beklenir.

Kepler Süpernovası kalıntısının X-ışını, optik ve kızılötesi birleşimi

Süpernova, bir yıldızın felaket bir şekilde patlamasıdır. Samanyolu galaksisinde süpernova patlamaları ortalama 40 yılda bir gerçekleşmektedir. Dünya tarihi boyunca, Dünya-yakın süpernova olarak bilinen 100 ışık yılı uzaklıkta bir çok olay meydana gelmiştir. Bu mesafe içindeki patlamalar, gezegeni radyoizotoplarla kirletebilir ve biyosferi etkileyebilir. Bir süpernova tarafından yayılan gama ışınları atmosferdeki azotla reaksiyona girerek azot oksitler üretir. Bu moleküller, Güneş'ten gelen ultraviyole (UV) radyasyonlardan koruyan ozon tabakasının aşınmasına neden olur. UV-B radyasyonunda sadece %10-30'luk bir artış ise yaşam üzerinde önemli bir etkiye neden olmak için yeterlidir; özellikle de okyanus besin zincirinin temelini oluşturan fitoplankton için. 26 ışık yılı mesafede bir süpernova patlaması, ozon kolon yoğunluğunu yarıya indirecektir. Ortalama olarak, birkaç yüz milyon yılda bir 32 ışık yılı içinde bir süpernova patlaması meydana gelir. Bu birkaç yüzyıl içinde ozon tabakasının tükenmesiyle sonuçlanır.[20] Sonraki iki milyar yıl içinde, 20 süpernova patlamasından kaynaklı gama ışını patlaması, gezegenin biyosferi üzerinde önemli bir etkiye neden olacaktır.

Gezegenler arasındaki yerçekimi pertürbasyonlarının artış gösteren etkisi, İç Güneş Sistemi'nin bir bütün olarak uzun zaman dilimleri boyunca düzensiz davranmasına neden olur. Bu, Güneş Sistemi'ni birkaç milyon yıl veya daha kısa aralıklar içinde kayda değer biçimde etkilemez, ancak milyarlarca yıl boyunca gezegenlerin yörüngeleri öngörülemez hale gelir. Bilgisayar simülasyonları, Güneş Sistemi'nin önümüzdeki beş milyar yıl içindeki evrimini Dünya ile, Merkür, Venüs veya Mars arasında bir çarpışma olasılığının düşük (%1'den az) olduğunu göstermektedir. Aynı zaman diliminde, Dünya'nın bir yıldız tarafından Güneş Sistemi'nden atılması ihtimali 1/105'dir. Böyle bir senaryoda, okyanuslar birkaç milyon yıl içinde katılaşacak ve sadece yerin yaklaşık 14 km (8,7 mi) altında çok az miktarda su kalacak. Buna karşılık Dünya'nın, geçen bir ikili yıldız sistemi tarafından yakalanması ve gezegenin biyosferinin bozulmadan kalması ihtimali ise 3 milyonda bir olsa da vardır.

Yörünge ve dönüş

Güneş sistemi

Güneş Sistemi'ndeki diğer gezegenlerin yerçekimi bozuklukları, Dünya'nın yörüngesini ve dönüş ekseninin yönünü değiştirebilir. Bu değişikliklerin gezegen iklimini etkilemesi de olağandır. Bu tür etkileşimlere rağmen, son derece hassas simülasyonlar, Dünya'nın yörüngesinin milyarlarca yıl boyunca dinamik olarak istikrarlı kalmasının mümkün olduğunu göstermektedir. Yapılan 1.600 simülasyonun hepsinde, gezegenin yarı eksen, eksantrikliği ve eğimi neredeyse sabit kalmıştır.

Buzullaşma

Tarihte, buzul tabakalarının periyodik olarak kıtaların daha yüksek enlemlerini kapladığı döngüsel buz çağları olmuştur. Buz Çağları, okyanus dolaşımı ve kıtasallık değişiklikleri tarafından uyarılan levha tektoniği nedeniyle oluşabilir.[21] Milankovitch teorisine göre buzul dönemleri, astronomi ve iklim geri dönüş mekanizması faktörlerinin birleşmesi nedeniyle Buzul Çağı'nda gerçekleşir. Birincil astronomik sebepler, normal yörüngesel dışmerkezlilik, düşük eksenel eğim (veya eğiklik) ve yaz gündönümü ile aphelion arasındaki hizalamadır. Bu etkilerin her biri döngüsel olarak oluşur. Örneğin, dış merkezlilik yaklaşık 100.000 ve 400.000 yıllık zaman döngüleri boyunca değişir ve oran 0.01'den küçükken 0.05'e kadar çıkabilir.

Dünya, kuvaterner buzullaşma olarak bilinen ve şu anda Holosen interglasiel döneminde olan bir buzul çağından geçmekte. Bu sürenin normal olarak yaklaşık 25.000 yıl içinde bitmesi beklenir.[22] Ancak, insanlar tarafından atmosfere karbondioksit salınımı artış hızı en az 50,000-130,000 yıl kadar, bir sonraki buzul döneminin başlamasını geciktirebilir. Öte yandan, sınırlı süreli bir küresel bir ısınma (fosil yakıt kullanımının 2200 yılına kadar sona ereceği varsayımına dayanarak) muhtemelen buzul dönemini yaklaşık 5.000 yıl etkileyecektir. Bu nedenle, birkaç yüzyıl içinde sera gazı emisyonunun neden olduğu kısa bir küresel ısınma dönemi, uzun vadede sınırlı bir etkiye sahip olacaktır.

Eğiklik

A small gray circle at the top represents the Moon. A green circle centered in a blue ellipse represents the Earth and its oceans. A curved arrow shows the counterclockwise direction of the Earth's rotation, resulting in the long axis of the ellipse being slightly out of alignment with the Moon.
Ay'ın Dünya'nın dönüşünü yavaşlattığı gelgitsel frenleme etkisinin diyagramı

Ay'ın gelgitsel ivmesi Dünya'nın dönüş hızını yavaşlatır ve Dünya-Ay mesafesini arttırır. Çekirdek ile manto, ve atmosfer ile yüzey arasındaki sürtünme etkileri, Dünya'nın dönme enerjisini yok edebilir. Bu kombine etkilerin önümüzdeki 250 milyon yıl içinde gün uzunluğunu 1.5 saat, eğimi ise yarım dereceden fazla arttırması beklenmektedir. Bunun sonucunda aynı zaman diliminde Ay'a olan mesafe yaklaşık 1.5 Dünya yarıçapı artacaktır.

Bilgisayar modellerinden alınan verilere göre, Ay'ın varlığı, Dünya'nın eğikliğini stabilize etmekte. Bu ise gezegenin dramatik iklim değişikliklerinden kaçınmasına yardımcı olabilmektedir. Bu stabilite Ay'ın Dünya dönme ekseni devinim oranını arttırması ve böylece gezegen yörünge düzlemi, dönme ve devinim arasında titreşimi (yani, devinim hareket yörüngesini) önlemesi ile oluşur. Bununla birlikte, Ay'ın yörüngesinin yarı büyük ekseni artmaya devam ettikçe, bu stabilize edici etki azalacaktır. Bir noktada, pertürbasyon etkileri muhtemelen Dünya'nın eğikliğinde kaotik değişikliklere neden olup, eksenel eğim, yörünge düzleminden 90°'ye kadar büyük açılarla değiştirebilir. Bunun ise 1.5 ile 4.5 milyar yıl içinde gerçekleşmesi beklenmektedir.

Büyük bir eğiklik, muhtemelen iklimde dramatik değişikliklere neden olur ve gezegenin yaşanabilirliğini bozabilir.[20] Dünya'nın eksenel eğimi 54°'yi aştığında, Ekvator'daki yıllık güneşlenme kutuplardan daha az olur. Buna ek olarak gezegen, 10 milyon yıl boyunca 60° ila 90° arasında bir eğimde kalabilir.

Jeodinamikler

Tektonik temelli olaylar gelecekte oluşmaya devam edecek ve yüzey, tektonik yükselme, ekstrüzyonlar ve erozyon ile sürekli olarak yeniden şekillendirilecektir. Vezüv Yanardağı'nın önümüzdeki 1000 yıl içinde yaklaşık 40 defa patlaması beklenmekte. Aynı dönemde, San Andreas Fay Hattı boyunca 8 veya daha fazla büyüklükte beş ila yedi deprem meydana gelmesi beklenirken, dünya çapında yaklaşık 9 büyüklüğünde 50 deprem beklenebilir. Mauna Loa Dağı, önümüzdeki 1000 yıl boyunca yaklaşık 200 patlama yaşayacak ve Eski Sadık Gayzer muhtemelen etkinliğini kaybedecektir. Niagara Şelaleleri yukarı doğru geri çekilmeye devam edecek ve yaklaşık 30.000-50.000 yıl içinde Buffalo'ya ulaşacaktır.[23]

10.000 yıl içinde, Baltık Denizi'nin buzul sonrası glasiyoizostazi'si yaklaşık 90 m (300 ft) azaltacaktır. Hudson Körfezi'nin derinliği ise aynı dönemde 100 m azalacaktır.[24] 100.000 yıl sonra, Hawaii adası yaklaşık 9 km (5,6 mi) kuzeybatıya kaymış olacak, aynı zamanda gezegen ise, başka bir buzul dönemine girecektir.[23]

Kıtasal sürüklenme

Levha tektoniği teorisi, Dünya kıtalarının yılda birkaç santimetre oranında yüzey boyunca hareket ettiğini göstermektedir. Bunun gelecekte devam etmesi ve plakaların yer değiştirmesiyle çarpışmasına neden olması beklenmektedir. Kıtaların kaymasına iki faktör sebep olur: gezegen içindeki enerji üretimi ve bir hidrosferin varlığı. Her ikisinin de kaybı ile kıtaların kayması durur.[25] Radyojenik süreçlerle ısı üretimi, önümüzdeki 1,1 milyar yıl boyunca manto konveksiyonunu ve plaka iletimini korumak için yeterlidir.[26]

Tektonik levha sınırları ve yönlerini gösteren fiziki Dünya haritası

Şu anda, Kuzey ve Güney Amerika kıtaları Afrika ve Avrupa'dan batıya doğru ilerliyor. Araştırmacılar tarafından bu sürecin gelecekte nasıl devam edeceğine dair çeşitli senaryolar oluşturuldu. Bu jeodinamik modeller, okyanus kabuğunun bir kıta altında yaptığı yitim zonu ile görülebilir. İç içe geçme modelinde, daha genç ve iç Atlantik Okyanusu göreceli olarak çökmekte ve Kuzey ve Güney Amerika'nın mevcut göçü tersine çevrilmektedir. Dışa dönüklük modelinde ise, eski ve dış Pasifik Okyanusu göreceli olarak bastırılmış durumdadır ve Kuzey ve Güney Amerika doğu Asya'ya göç etmektedir.[27][28]

Jeodinamik anlayışı geliştikçe, bu modeller revizyona tabi tutulacaktır. Örneğin 2008'de, önümüzdeki 100 milyon yıl boyunca manto konveksiyonunun yeniden düzenlenmesinin, Antarktika çevresinde Afrika, Avrasya, Avustralya, Antarktika ve Güney Amerika'dan oluşan yeni bir süper kıta meydana getirip getirmeyeceğini öngörmek için bir bilgisayar simülasyonu kullanıldı.[29]

Kıtasal göçün sonucuna bakılmaksızın, devam eden yitim zonu, suyun mantoya taşınmasına neden olur. Bir milyar yıl sonra, jeofizik bir model, mevcut okyanus kütlesinin %27 azalacağını tahmin etmekte. Bu süreç gelecekte değişmeden devam ederse, mevcut okyanus kütlesi %65 azaldıktan sonra, yitim zonu bir dengeye ulaşacaktır.[30]

İçe dönüklük

Christopher Scotese ve meslektaşları, Paleomap Projesi kapsamında birkaç yüz milyon yıllık geleceğe yönelik öngörülen hareketleri planladılar. Senaryolarına göre 50 milyon yıl sonra Akdeniz yok olacak ve Avrupa ile Afrika arasındaki çarpışma, Basra Körfezi'nin şu anki konumuna kadar uzanan uzun bir dağlık alan oluşturacaktır. Avustralya, Endonezya ile birleşecek ve Baja California kıyı boyunca kuzeye doğru kayacaktır. Kuzey ve Güney Amerika'nın doğu kıyılarında yeni yitim zonları görülebilecek ve bu kıyı çizgileri boyunca dağ zincirleri oluşacaktır. Antarktika'nın kuzeye göçü, tüm buz tabakalarının erimesine neden olacaktır. Bu, Grönland buz tabakalarının erimesi ile birlikte ortalama okyanus seviyesini 90 m (300 ft) arttıracaktır. Buna bağlı olarak kıtaların iç selleri de iklim değişikliklerine neden olacaktır.

Bu senaryo devam ettikçe, bugünden 100 milyon yıl sonra, kıta yayılımı maksimum boyutuna ulaşacak ve kıtalar birleşmeye başlayacaktır. 250 milyon yıl içinde Kuzey Amerika, Afrika ile çarpışacak. Güney Amerika, Afrika'nın güney ucuna dolanacaktır. Sonuç, Pangea Ultima olarak da adlandırılan, Pasifik Okyanusunun gezegenin yarısını kapladığı yeni bir süper kıta oluşumudur. Antarktika ise buna bağlı olarak yönünü değiştirecek ve yeni bir buz örtüsü oluşturacak şekilde Güney Kutbuna dönecektir.

Dışa dönüklük

Kıtaların mevcut hareketlerini tahmin eden ilk bilim insanı Harvard Üniversitesi'nden Kanadalı jeolog Paul F. Hoffman'dı. 1992'de Hoffman, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarının Pasifik Okyanusu boyunca ilerlemeye devam edeceğini ve Asya ile birleşmeye başlayana kadar Sibirya etrafında döneceğini tahmin etmiştir. Ortaya çıkan süper kıta Amasia olarak adlandırıldı.[31][32] Daha sonra, 1990'larda Roy Livermore benzer bir senaryo hesaplayarak, Antarktika'nın kuzeye göç etmeye başlayacağını Doğu Afrika ve Madagaskar'ın Asya ile çarpışmak için Hint Okyanusu üzerinden geçeceğini tahmin etti.[33]

Bir dışa dönüklük modelinde, Pasifik Okyanusu'nun kaplanması yaklaşık 350 milyon yıl içinde tamamlanmış olacaktır.[34] Bu, mevcut süper kıta döngüsünün tamamlandığını gösterecektir; kıtalar ayrılır ve yaklaşık her 400-500 milyon yılda bir yeniden birleşir.[35] Süper kıta oluştuktan sonra, plaka tektoniği ve yitim zonu bir büyüklük sırasına göre oluştuğu için bir hareketsizlik dönemine girebilir. Bu stabilite süresi, her 100 milyon yılda bir, manto sıcaklığını 30-100 °C (54-180 °F) arttırabilir, bu da eski süperkıtaların minimum ömrüdür. Buna bağlı bir sonuç olarak volkanik aktivite de artabilir.[28][34]

Süperkıta

Gelecekteki üç süper kıta modelinden biri olan Pangaea Ultima'nın kabaca çizimi

Süperkıta oluşumu çevreyi önemli ölçüde etkileyebilir. Plakaların çarpışması, dağ oluşmasına neden olacak ve böylece iklim düzenlerini değiştirecektir. Buzullaşmanın artması nedeniyle de deniz seviyeleri azalacaktır.[36] Yüzeyde ayrışma oranının artmasıyla, organik malzemelerin gömülme oranında da bir artışa neden olabilir. Bunlara karşılık süperkıtalar, küresel sıcaklıklarda bir düşüşe ve atmosferik oksijende bir artışa neden olabilir. Bu iklimi de etkileyebilir, ve sıcaklıkları daha da düşürebilir. Tüm bu değişiklikler ise yeni nişler ortaya çıktıkça daha hızlı biyolojik evrim ile sonuçlanabilir.[37]

Süperkıta oluşumu mantoyu yalıtır. Bundan dolayı ısı akışı konsantre olarak, volkanizmaya ve geniş alanların bazalt ile dolmasına neden olacaktır. Yarıklar oluşarak süperkıta bir kez daha bölünecektir.[35] Daha sonra gezegen, Kretase döneminde meydana gelen bir ısınma periyodu yaşayabilir,[37] bu da önceki Pangea süperkıtasının bölünmesini işaret eder.

Dış çekirdeğin katılaşması

Dünyanın demir açısından zengin çekirdek bölgesi, 1.220 km (760 mil) yarıçaplı katı bir iç çekirdeğe ve 3.480 km (2.160 mi) yarıçaplı sıvı bir dış çekirdeğe bölünmüştür. Dünyanın dönüşü, dış çekirdek bölgesinde dinamo işlevi görerek konvektif girdaplar oluşturur. Bu, Dünya etrafında, parçacıkları güneş rüzgârından saptıran ve atmosferin aşınmasının önemli ölçüde önleyen bir manyetosfer oluşturur. Çekirdekten gelen ısı mantoya doğru dışa aktarıldıkça, net eğilim, sıvı dış çekirdek bölgesinin iç sınırının donmasıdır, böylece termal enerji açığa çıkar ve katı iç çekirdeğin büyümesine neden olur. Bu demir kristalleşme süreci yaklaşık bir milyar yıldır devam etmektedir. Modern çağda, iç çekirdeğin yarıçapı, dış çekirdek pahasına, yılda ortalama kabaca 0,5 mm (0,02 inç) oranında genişlemektedir. Dinamoya güç sağlamak için ihtiyaç duyulan enerjinin neredeyse tamamı bu iç çekirdek oluşum süreci tarafından sağlanmaktadır.

İç çekirdeğin büyümesi nedeniyle şu andan itibaren 3-4 milyar yıl sonra dış çekirdeğin çoğunun tükenmesi beklenebilir, bu da neredeyse tamamı demir ve diğer ağır elementlerden oluşan sağlam bir çekirdeğin oluşması ile sonuçlanır. Geriye kalan sıvı dış kabuk esas olarak daha az karışacak daha hafif elementlerden oluşacaktır. Buna karşılık, bir noktada plaka tektoniği sona ererse, iç kısım daha az verimli bir şekilde soğuyacaktır, bu da iç çekirdeğin büyümesine son verebilir. Her iki durumda, manyetik dinamonun kaybolmasına neden olabilir. İşlevsel bir dinamo olmadan Dünya'nın manyetik alanı, jeolojik olarak kısa bir süre olan yaklaşık 10.000 yıl içinde bozulacaktır. Manyetosferin kaybı, Dünya'nın dış atmosferinden uzaya doğru hafif elementlerin, özellikle hidrojenin aşınmasında bir artışa neden olarak yaşam için daha az elverişli koşullara neden olacaktır.

Güneş'in evrimi

Güneş'deki enerji oluşumları hidrojenin helyumla termonükleer füzyonuna dayanır. Bu füzyon, proton-proton zincirleme reaksiyonu işlemi kullanılarak yıldızın çekirdek bölgesinde meydana gelir. Güneş çekirdeğinde konveksiyon olmadığı için, helyum konsantrasyonu bu bölgede yıldız boyunca dağılmadan birikir. Güneş'in çekirdeğindeki sıcaklık, helyum atomlarının üç alfa işlemiyle nükleer füzyonu için çok düşüktür, bu nedenle bu atomlar Güneş'in hidrostatik dengesini korumak için gereken net enerji üretimine katkıda bulunmaz.

Günümüzde, çekirdekteki hidrojenin neredeyse yarısı tüketilmiştir, geri kalan atomlar ise esas olarak helyumdan oluşmaktadır. Birim kütle başına hidrojen atomu sayısı azaldıkça, enerji üretimi nükleer füzyon yoluyla sağlanır. Bu, basınç desteğinde bir azalmaya yol açar, bu da yoğunluk ve sıcaklığın artmasını sağlayarak çekirdek basıncı yukarıdaki katmanlarla dengeye gelene kadar çekirdeğin büzüşmesine neden olur. Yüksek sıcaklık, kalan hidrojenin daha hızlı bir oranda füzyonuna neden olmasını sağlar, böylece dengeyi korumak için gereken enerjiyi üretir.

Güneş'in parlaklığı, yarıçapı ve etkin sıcaklığının mevcut Güneş'e kıyasla evrimi. Ribas'tan sonra (2010)

Bu sürecin sonucunda Güneş'in enerji üretiminde sürekli bir artış olmuştur. Güneş ilk cüce yıldız olduğunda, mevcut parlaklığının sadece %70'ini yaydı. Parlaklığı bugüne kadar her 110 milyon yılda bir %1 artarak neredeyse doğrusal bir şekilde arttı. Benzer şekilde, üç milyar yıl sonra Güneş'in %33 daha parlak olması bekleniyor. Çekirdekteki hidrojen yakıtı, Güneş'in şu ankinden %67 daha parlak olacağı beş milyar yıl içinde tükenecek. Daha sonra Güneş, parlaklığı mevcut değerin %121'in üzerine ulaşana kadar çekirdeğini çevreleyen bir kabukta hidrojen yakmaya devam edecektir. Bu, Güneş'in cüce ömrünün sonunu işaret eder ve daha sonra alt aşamadan geçerek ve kırmızı dev haline gelecektir.

Bu zamana kadar Samanyolu ve Andromeda çarpışma süreci devam etmeli. Bu, Güneş Sisteminin yeni birleşik galaksiden atılmasına neden olsada, Güneş veya gezegenleri üzerinde herhangi bir olumsuz etkiye sahip olması muhtemel değildir.

İklim etkisi

Artan sıcaklıklar kimyasal süreçleri hızlandırdığı için silikat minerallerinin ayrışma oranı artacaktır. Bu ayrışma süreçleri karbondioksit gazını katı karbonatlara dönüştürdüğü için atmosferdeki karbondioksit seviyesinde düşüşe sebebi olacaktır. Bugünden sonraki 600 milyon yıl içinde, karbondioksit derişimi C3 fotosentezini sürdürmek için milyonda yaklaşık 50 ppm olan gerekli kritik eşiğin altına düşecektir. Bu noktada, şimdiki formlarındaki ağaçlar ve ormanlar artık hayatta kalamayacak. Son yaşayan ağaçlar ise yaprak dökmeyen kozalaklı ağaçlar olacaktır. Bitki yaşamındaki bu düşüşün, keskin bir düşüşten ziyade uzun vadeli bir düşüş olması muhtemeldir. Buna karşılık bitki gruplarının milyon başına 50 ppm'e ulaşılmadan önce birer birer ölmesi de muhtemeldir. Kaybolan ilk bitkiler C3 otsu bitkiler, ardından yaprak döken ormanlar, yaprak dökmeyen geniş yapraklı ormanlar ve son olarak yaprak dökmeyen kozalaklı ağaçlar olacaktır. Bununla birlikte, C4 karbon fiksasyonu milyonda 10 ppm üzerine çıkana kadar çok daha düşük derişimlerde devam edebilir. Bu nedenle C4 fotosentezi kullanan bitkiler, en az 0.8 milyar yıl ve muhtemelen 1.2 milyar yıl kadar yaşayabilirler, bundan sonra yükselen sıcaklıklar biyosferin sürdürülemez olmasını sağlar. Günümüzde C4 bitkileri Dünya bitki biyokütlesinin yaklaşık %5'ini ve bilinen bitki türlerinin %1'ini oluşturmaktadır. Örneğin, tüm çim türlerinin (Buğdaygiller) yaklaşık %50'si otsu Ispanakgiller familyasındaki birçok türde olduğu gibi C4 fotosentetik yöntemini kullanır.

Karbondioksit seviyeleri fotosentezin neredeyse sürdürülebilir olmadığı sınıra indiğinde, atmosferdeki karbondioksit oranının yukarı ve aşağı salınması beklenir. Bu, tektonik aktivite ve hayvan yaşamından dolayı ortaya çıkan solunum nedeniyle karbondioksit seviyesinin her yükselişinde toprak bitki örtüsünün gelişmesine izin verecektir. Bununla birlikte, uzun vadeli eğilim, atmosferdeki kalan karbonun çoğu Dünya'da tecrit edildiğinden, karadaki bitki yaşamının tamamen ölmesi yönündedir. Bazı mikroplar, 1 ppm kadar düşük karbon dioksit derişimlerinde fotosentez yapabilir, bu nedenle bu yaşam formları sadece artan sıcaklıklar ve biyosferin kaybı nedeniyle ortadan kalkacaktır.

Bitkiler -ve genişleme yoluyla hayvanlar- fotosentetik işlemler için daha az karbondioksit gerektirme, etçil olma, kuruma adapte olma veya mantarlarla ilişkilendirme gibi diğer stratejiler geliştirerek daha uzun süre hayatta kalabilirler. Bu adaptasyonların nemli seranın başlangıcına yakın bir zamanda ortaya çıkması muhtemeldir. (daha fazla bilgi için)

Daha yüksek bitki ömrünün kaybı, hayvanların soluması, atmosferdeki kimyasal reaksiyonlar ve volkanik püskürmeler nedeniyle oksijenin yanı sıra ozon kaybına da neden olacaktır. Bu, DNA'ya zarar veren UV ışınlarının daha az zayıflamasına ve ayrıca hayvanların ölümüne yol açacaktır. Kaybolan ilk hayvanlar büyük memeliler, ardından küçük memeliler, kuşlar, amfibiler, büyük balıklar, sürüngenler, küçük balıklar ve son olarak omurgasızlar olacaktır. Bu gerçekleşmeden önce yaşamın, daha az arazi yüzey alanı olan yüksek rakımlar gibi düşük sıcaklıktaki refugiaya konsantre olması, ve böylece nüfus büyüklüklerini kısıtlaması beklenir. Daha küçük hayvanlar, daha az oksijen gereksinimi nedeniyle büyük olanlardan daha iyi hayatta kalırken, kuşlar daha soğuk sıcaklıklar arayan büyük mesafelere seyahat etme yetenekleri sayesinde memelilerden daha iyi bir yaşam sürerler. Atmosferdeki oksijen yarılanma zamanına dayanarak, hayvan yaşamı yüksek bitkilerin kaybından sonra en fazla 100 milyon yıl sürecektir.

Yazarlar Peter D. Ward ve Donald Brownlee, Dünya Gezegeni'nin Yaşamı ve Ölümü adlı çalışmalarında, Dünya'nın bitki yaşamının çoğu ortadan kalktıktan sonra bile bir tür hayvan yaşamının devam edebileceğini savundular. Ward ve Brownlee, Kambriyen Patlaması'nın iklimini saptmak için Kanada, Britanya Kolumbiyası'nda bulunan Burgess Shale'den fosil kanıtları kullanıyor ve bunu geleceğin iklimini tahmin etmek için kullanıyor, Güneş'in neden olduğu artan küresel sıcaklıklar ve azalan oksijen seviyeleri hayvan yaşamının tükenmesiyle sonuçlanır. Başlangıçta, deniz yaşamı ile birlikte bazı böceklerin, kertenkelelerin, kuşların ve küçük memelilerin hayatlarını sürdürmesini bekliyorlar. Bununla birlikte, bitki yaşamında oksijen ikmali olmadan, hayvanların muhtemelen birkaç milyon yıl içinde boğulma nedeniyle öleceğine inanıyorlar. Atmosferde bir miktar fotosentezin kalması ile yeterli oksijen olsa bile, küresel sıcaklıktaki istikrarlı artış, biyolojik çeşitliliğin kademeli olarak kaybolmasına yol açacaktır.

Sıcaklık artmaya devam ettikçe, hayvan yaşamının son türleri kutuplara ve muhtemelen yeraltına doğru geçiş yapacaktır. Öncelikle kutup gecesi boyunca aktif olacaklar, yoğun ısı nedeniyle kutup günü boyunca yaz uykusuna yatacaklardır. Yüzeyin çoğu çorak bir çöl haline gelecek ve yaşam öncelikle okyanuslarda sürecektir. Bununla birlikte, karadan okyanuslara giren organik madde miktarındaki azalma ve çözünmüş oksijendeki azalma nedeniyle, deniz yaşamı Dünya yüzeyine benzer bir yol izleyerek ortadan kalkacaktır. Bu süreç, tatlı su türlerinin kaybı ile başlayacak ve omurgasızlarla son bulacak, özellikle de termitler gibi canlı bitkilere veya Riftia cinsi solucanlar gibi hidrotermal menfezlere yakın olanlara bağlı olmayanlarla. Bu süreçlerin bir sonucu olarak, çok hücreli yaşam formlarının yaklaşık 800 milyon yıl içinde soyu tükenebilir ve 1,3 milyar yıl içinde ökaryotlar yerini prokaryotlara bırakılabilir.

Okyanusların kaybı

Light brown clouds wrap around a planet, as seen from space.
Venüs'ün atmosferi "süper sera" durumundadır

Bundan bir milyar yıl sonra, bugünkü okyanusların yaklaşık %27'si mantoya batmış olacak. Bu sürecin kesintisiz devam etmesine izin verilirse, mevcut yüzey rezervinin %65'inin yüzeyde kalacağı bir denge durumuna ulaşacaktır. Güneş parlaklığı mevcut değerinden %10 daha yüksek olduğunda, ortalama küresel yüzey sıcaklığı 320K'ye (47°C; 116°F) yükselecektir. Atmosfer, okyanusların kaçak buharlaşmasına yol açan "nemli bir sera" haline gelecektir. Bu noktada, Dünya'nın gelecekteki ortam modellemeleri, stratosferin artan su seviyeleri içerdiğini göstermektedir. Bu su molekülleri, Güneş UV'si ile fotodisosiyasyon yoluyla parçalanacak ve hidrojenin atmosferden kaçmasına izin verecektir. Net sonuç, deniz suyunun günümüzden yaklaşık 1,1 milyar yıl sonra yok olmasıdır.

Gelecekte ısınmanın iki karşılığı olacaktır: su buharının troposfere egemen olduğu "nemli sera", ve su buharının atmosferin baskın bir bileşeni haline geldiği (okyanuslar çok yavaş buharlaşırsa) "kaçak sera". Okyanussuz bu çağda, su derin kabuk ve mantodan sürekli olarak serbest bırakıldığı için yüzey rezervuarları olmaya devam edecektir, burada Dünya'nın şu anda mevcut olan birkaç katına eşit miktarda su olduğu tahmin edilmektedir. Kutuplarda biraz su kalabilir ve nadiren yağmur fırtınaları olabilir, ancak gezegen çoğunlukla Şili'deki Atacama Çölü gibi, ekvatorunu kaplayan büyük kum tepelerini ve bir zamanlar okyanus tabanındaki tuz düzlükleri barındıran kuru bir çöl olurdu.

Bir yağlayıcı görevi görecek su olmadan, plaka tektoniği büyük olasılıkla durur ve jeolojik aktivitenin en görünür işaretleri mantonun sıcak noktaları üzerinde bulunan kalkan volkanlar olacaktır. Bu kurak koşullarda gezegen, bazı mikrobik ve hatta çok hücreli bir yaşam sürdürebilir. Bu mikropların çoğu halofiller olacak ve Venüs'te olduğu öne sürüldüğü gibi atmosferde yaşam sürebileceklerdir. Bununla birlikte, giderek artan aşırı koşullar, muhtemelen prokaryotların 1.6 milyar yıl ve 2.8 milyar yıl arasında yok olmasına yol açacak, sonuncusu ise yüksek enlemlerde ve yüksekliklerde kalan su göletlerinde veya buzla kaplanmış mağaralarda yaşayacaktır. Ancak, yeraltı yaşamı daha uzun sürebilir. Bundan sonra ne olacağı tektonik aktivite düzeyine bağlıdır. Volkanik püskürme ile düzenli bir karbondioksit salınımı, atmosferin Venüs gezegeni gibi bir "süper sera" durumuna girmesine neden olabilir. Ancak, yukarıda belirtildiği gibi, yüzey suyu olmadan, plaka tektoniği muhtemelen durur ve karbonatların çoğu, Güneş kırmızı dev haline gelene ve parlaklığı kayaçları karbon dioksit serbest bırakacak kadar ısıtana kadar güvenli bir şekilde gömülür.

Daha düşük bir atmosfer basıncı sera etkisini azaltarak yüzey sıcaklığını düşürür. Bu nedenle atmosfer basıncı düşecek olsaydı, okyanus kaybı gelecek 2 milyar yıla kadar ertelenebilirdi. Doğal süreçler azotu atmosferden uzaklaştırırsa bu gerçekleşebilir. Organik çökeltiler üzerinde yapılan araştırmalar, son dört milyar yıl içinde atmosferden en az 100 kilopaskal (0.99 atm) azot uzaklaştığını göstermiştir; serbest bırakılırsa, mevcut atmosfer basıncını etkili bir şekilde ikiye katlayacak kadar. Bu uzaklaştırma oranı, önümüzdeki iki milyar yıl boyunca artan güneş parlaklığının etkilerine karşı koymak için yeterli olacaktır.

2.8 milyar yıl sonra, Dünya'nın yüzey sıcaklığı kutuplarda bile 422K'ye (149°C; 300°F) ulaşmış olacak. Bu durumda, aşırı koşullar nedeniyle kalan yaşam sona erecektir. Eğer dünyadaki suyun tamamı bu noktadan buharlaşırsa, gezegen Güneş altında kırmızı dev oluncaya kadar yüzey sıcaklığında sabit bir artışla aynı koşullarda kalacaktır. Eğer bu olmazsa, yaklaşık 3-4 milyar yıl içinde alt atmosferdeki su buharı miktarı %40'a yükselecek ve Güneş'ten gelen parlaklık bugünkü değerinden %35-40 fazlasına ulaştığında bile "nemli sera" etkisi başlayacaktır. Atmosferin ısınmasına ve yüzey sıcaklığının 1.600K civarında (1.330°C; 2.420°F) yükselmesine neden olan "kaçak sera" etkisi ortaya çıkacaktır. Bu gezegenin yüzeyini eritmek için yeterlidir. Ancak atmosferin çoğu, Güneş kırmızı dev aşamasına girene kadar korunacaktır.

Hayatın tükenmesiyle 2.8 milyar yıl sonra Dünya'da kimyasal fosillerin ortadan kalkması ve yerini biyolojik olmayan süreçlerin neden olduğu fosil izleriyle değiştirmesi bekleniyor.

Kırmızı dev aşaması

A large red disk represents the Sun as a red giant. An inset box shows the current Sun as a yellow dot.
Şu anki Güneş'in (şu anda cüce yıldız aşamasında), kırmızı dev fazındaki tahmini boyutuyla karşılaştırılması

Güneş çekirdeğindeki hidrojen yanması, çekirdeğinin kabuğundaki hidrojen yanmasına dönüştüğünde, çekirdek kasılmaya başlar ve dış katman genişler. Toplam parlaklık, Güneş'in 12.167 milyar yıllık mevcut parlaklığının 2.730 katına ulaşana kadar milyarlarca yıl boyunca istikrarlı bir şekilde artacaktır. Dünya atmosferinin çoğu uzaya karışacak ve yüzeyi, yüzer metal ve metal oksit kıtasına sahip bir lav okyanusunun yanı sıra, refrakter malzemelerin buz dağlarından oluşacak ve yüzey sıcaklığı 2.400K'den (2.130°C; 3.860°F) fazla olacaktır. Güneş, toplam kütlesinin yaklaşık %33'ünün güneş rüzgarı ile dökülmesiyle daha hızlı kütle kaybı yaşayacaktır. Kütle kaybı, gezegenlerin yörüngelerinin genişleyeceği anlamına gelecektir. Dünya'nın yörünge mesafesi ise mevcut değerinin en fazla %150'sine yükselecektir.

Güneş'in kırmızı dev aşamasına genişlemesinin en hızlı kısmı, Güneş'in yaklaşık 12 milyar yaşında olacağı son aşamalarda gerçekleşerek, hem Merkür'ü hem de Venüs'ü yutacak şekilde genişleyecek ve maksimum 1.2AU (180.000.000 km) yarıçapa ulaşacaktır. Dünya, Dünya'nın yörünge yarıçapını azaltmaya neden olacak Güneş'in dış atmosferi ile gelgitle etkileşime girecektir. Güneş'in atmosferinde sürüklenmek Dünya'nın yörüngesini de küçültecektir. Bu etkiler Güneş'in kütle kaybının neden olduğu etkileri dengelemek için harekete geçecek ve Dünya muhtemelen Güneş tarafından yutulacaktır.

Güneş atmosferinden sürüklenme Ay'ın yörüngesinin bozulmasına neden olabilir. Ay'ın yörüngesi 18.470km (11.480mi) mesafeye ulaştığında, Dünya'nın Roche limtini geçecektir. Bu, Dünya ile gelgit etkileşiminin Ay'ı parçalayıp bir halka sistemine dönüştüreceği anlamına gelir. Yörüngesel halkanın çoğu bozulmaya başlar ve enkaz Dünya'yı etkiler. Bu nedenle, Dünya Güneş tarafından yutulmasa bile, gezegen Aysız kalabilir. Güneşe karşı bozulan bir yörüngeye düşmesinden kaynaklanan erime ve buharlaşma, Dünya'nın mantosunu kaldırabilir ve sadece çekirdeğini bırakarak en fazla 200 yıl sonra yok edebilir. Bu olaydan sonra, Dünya'nın tek kalıntısı güneş metalikliğinde çok küçük bir artış (%0.01) olacaktır.

Kırmızı dev sonrası aşama

Çekirdeğindeki helyumu karbonla birleştirdikten sonra Güneş, tekrar tekrar çökmeye başlayacak ve dış atmosferini gezegenimsi bir bulutsu olarak çıkardıktan sonra kompakt beyaz cüce yıldıza dönüşecektir. Tahmin edilen nihai kütle, muhtemelen karbon ve oksijenden oluşan mevcut değerin %54,1'i kadar olacaktır.

Şu anda, Ay, Dünya'dan yılda 4 cm (1,5 inç) hızla uzaklaşıyor. 50 milyar yılda, eğer Dünya ve Ay Güneş tarafından yutulmazsa, daha büyük, istikrarlı bir yörüngeye dönüşerek her biri sadece bir yüzü diğerine bakacak şekilde hareket eder. Daha sonra, Güneş'in gelgit hareketi sistemden açısal momentum çıkaracak ve Ay'ın yörüngesinin bozulmasına, Dünya'nın dönüşünün hızlanmasına neden olacaktır. Yaklaşık 65 milyar yıl içinde, Dünya-Ay sisteminin kalan enerjisinin kalan Güneş tarafından emilmesi ve Ay'ın yavaşça içe doğru Dünya'ya hareket etmesine neden olması sonucunda Ay'ın Dünya ile çarpışabileceği tahmin edilmektedir.

1019 (10 kentilyon) yıllık bir ölçekte, Güneş Sisteminde kalan gezegenler şiddetli gevşeme ile sistemden atılacaktır. Eğer Dünya genişleyen kırmızı dev Güneş tarafından yok edilemez ve Dünya şiddetli gevşeme ile Güneş Sisteminden atılamazsa, gezegenin nihai kaderi yörüngesinin, yerçekimi radyasyonu yoluyla bozulması nedeniyle siyah cüce Güneş ile çarpışması olacaktır. Bu durum 1020 (Kısa Ölçek: 100 çeyrek milyon, Uzun Ölçek: 100 trilyon) yıl içinde gerçekleşecektir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Özel
  1. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; apj418 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  2. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; aree25_245 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  3. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; Mooney isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  4. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; pnas104_31 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  5. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; pnas98_1 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  6. ^ Myers 2000, ss. 63–70.
  7. ^ Myers 2000.
  8. ^ Reaka-Kudla, Wilson & Wilson 1997, ss. 132–33.
  9. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; bostrom2002 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  10. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; geo2_3_113 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  11. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; cc79 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  12. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; aaa318 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  13. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; mj2012 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  14. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; lunine09 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  15. ^ Ward & Brownlee 2003, s. 142.
  16. ^ Fishbaugh et al. 2007, s. 114.
  17. ^ Cowie 2007.
  18. ^ Reaka-Kudla, Wilson & Wilson 1997.
  19. ^ Tayler 1993.
  20. ^ a b Hanslmeier 2009.
  21. ^ Lunine & Lunine 1999.
  22. ^ Roberts 1998.
  23. ^ a b https://watermark.silverchair.com/i1553-040X-2-3-113.pdf?token=AQECAHi208BE49Ooan9kkhW_Ercy7Dm3ZL_9Cf3qfKAc485ysgAAAlowggJWBgkqhkiG9w0BBwagggJHMIICQwIBADCCAjwGCSqGSIb3DQEHATAeBglghkgBZQMEAS4wEQQMSBb74dOQmKvCrmflAgEQgIICDVbPB9j1OppY0YPyKa0mTflkMcDIj5jZPKcuz4bNTxSoo4WOPDE7-8hPJ-uokx8H9nv_AEdicqhle7ZcuClnLe3aAp59EcfxeMP2tAEblc6FSYAH9jbly6iygvWs1o7BMRQtVNcA9-ONY_Oal86lPgxefsk2sscYDVuz4rYjc0no_dvKWu45veGVm19hUIODY0FPSndwNRXd2e5QVDUGHy8HFJ9C3no3UKzFCFraynniujezE8w-LGrPV2G8Ly4Lus8fBii9a6_5Ry0UnKJ0_4yrGeOe7LUsASfQxkSkAu3CgGYecQdydXNTKOByy0s5lpwWqNk2AhIIGsjmx4jx9G1GxAHib4s-Z8h7ysg317u9cDdqO-ewnJeC2-r8a1_Rtw6QGhmME0KCz0T6zojMXy9iEl2FdR2HRmurufx-6xuZqQ5dOgUxFaGGL7giNUCLquGqcHLgaVnrH8zXKgpNN8e64UL3K0sVEZ_196lufLZd-YXWHi4vrMVl6rCp8i4j4FLjOMBPWHL5wuU76y4JyEH9--CodpQcAr5K39qefowFfbB9nEpIWQiWkEuqw7dQ-GdrWqaamAfWtvozEIBBAXnLCC5tER15klCl_y7VOrpaPoCde5EZIH8BH2o1orc3zHUFlsjuVa0UKdgeL7fDPEw-HaxRztGSfiL6WQA5jcrTf52La5e5tMr632yZKQ
  24. ^ https://web.archive.org/web/20110726223911/http://www.obspm.fr/actual/nouvelle/jun09/colli.en.shtml
  25. ^ https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0301926801002194?via%3Dihub
  26. ^ https://www.lpi.usra.edu/lpi/lindsay/papers/reply.pdf
  27. ^ https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1342937X08001469?via%3Dihub
  28. ^ a b https://science.sciencemag.org/content/319/5859/85
  29. ^ https://hal.archives-ouvertes.fr/hal-00532142/file/PEER_stage2_10.1016%252Fj.pepi.2008.03.011.pdf
  30. ^ https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2001HESS....5..569B/abstract
  31. ^ https://archive.org/details/supercontinentte00niel
  32. ^ https://eps.harvard.edu/people/faculty/hoffman/pdfs/supercontinents.pdf
  33. ^ https://web.archive.org/web/20080413162401/http://www.science.org.au/nova/newscientist/104ns_011.htm
  34. ^ a b https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2006AGUFM.U13B..08S/abstract
  35. ^ a b https://archive.org/details/prehistoricpastr00palm
  36. ^ Küresel buzullaşma kronolojileri ve buzullaşmanın nedenleri. ISBN 978-0-7506-2352-0. 
  37. ^ a b Uygulamalı Klimatoloji: İlkeler ve Uygulama,. ISBN 978-0-415-14100-0. 
Genel