Silsiletu’z Zeheb Hadisi

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Silsiletu’z Zeheb Hadisi (Arapçaحديث سلسلة الذهب); şiilerin sekizinci imamı olan Ali er-Rızâ tarafından nakl edilmiş kudsi hadis.[1] Şii inancına göre, şii imamlar bu hadisi atalarından ve sonra İslam peygamberi olan Muhammed tarafından nakl etmişler. Genel olarak bu hadis tevhit ve şartları hakkındadır. Ali er-Rızâ, bu hadisi, Merv’e doğru giderken Nişabur’da beyan etti.

Silsiletu’z Zeheb Hadisi

Hadisin Metni[değiştir | kaynağı değiştir]

اللَّه جَلَّ جَلَالُهُ یقُولُ لَا إِلَهَ‏ إِلَّا اللَّهُ‏ حِصْنِی‏ فَمَنْ دَخَلَ حِصْنِی أَمِنَ مِنْ عَذَابِی قَالَ (فَلَمَّا مَرَّتِ الرَّاحِلَةُ نَادَانَا) بِشُرُوطِهَا وَ أَنَا مِنْ شُرُوطِهَا
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "La İlahe İllallah" benim kalemdir; o halde kim kaleme girerse, azabımdan güvende olur.” (Ali er-Rızâ’ın merkebi hareket ettiği sırada, Ali er-Rızâ yüksek bir sesle şöyle dedi) “Bu kaleye girmenin şartları vardır ve ben de o şartlardan biriyim.”[2]

Hadisin adı[değiştir | kaynağı değiştir]

Bu hadis, İslam peygamberi olan Muhammed'e kadar uzanan ravilerin hepsinin şiilerin masum imamlardan olması ve nihayetinde de Allah’a ulaşması sebebiyle “Altın Silsile” anlamına gelen “Silsiletu’z Zeheb” hadisi olarak meşhur olmuştur.

Genelde hadis ilminde tamamı güvenilir râvilerden meydana gelen isnad için “silsiletü’z-zeheb” (altın zincir), “esahhu’l-esânîd”, “ecellü’l-esânîd” (isnadların en üstünü), “ecvedü’l-esânîd” (isnadların en güzeli), “esbetü’l-esânîd” (isnadların en sağlamı), “akve’l-esânîd” (isnadların en güçlüsü), “ercahu’l-esânîd” (isnadların en çok tercih edileni), “ahfezü’l-esânîd” (isnadların en sahihi), “ahsenü’l-esânîd” (isnadların en güzeli) tabirler ifade edilmektedir.[3]

Hadisin Senet ve yorumları[değiştir | kaynağı değiştir]

Bu rivayeti şii alimlerin çoğu eserlerinde zikretmişler. Örneğin Şeyh Saduk bu hadisi et-Tevhid,[2] El-emali,[4] Meâni'l Ahbâr[5] ve Uyûnü aḫbâri’r-Rıżâ[6] gibi eserlerinde nakletmiştir. Fetal Nişaburi[7] ise Revzet’ul- Vaizin'de ve İmadüddin Taberi, Beşaret'ul Mustafa[8] adlı eserinde rivayeti, farklı senetlerle getirmişler.

Kimlere göre rivayetin hicri üçüncü yüzyıldan sonra farklı muhaddisler tarafından nakledildiği için mütevatir hadislerden sayılır.[9] Bazı kaynaklara göre Silsiletu’z Zeheb Hadisi, Ali er-Rızâ tarafından nakledildiği zaman yaklaşık yirmi bin kişi onu kaydettiler.[10][11] Ahmed bin Hanbel, Eba Selt Herevi, Süleyman bin İbrahim Konduzi gibi Sünni alimler de bu rivayeti eserlerinde nakletmişler.[12][13]

Hadise göre Tevhit'e itikatlı olmak insanı cehennem ateşinden kurtarır. Fakat Ali er-Rızâ kendisini bu kurtarmanın şartı olarak beyan etmiştir. Şii alimlere göre, Ali er-Rızâ'nın maksadı imamet makamına ve şii imamlara itikatlı olmaktır.

Şeyh Saduk et-Tevhid kitabında İshak b. Rahıveyh’in şöyle söylediğini nakletmektedir: Ali er-Rızâ Horasan yolunda Nişabur şehrine geldiğinde, oradan çıkıp Memun'un yanına gideceği sırada, o şehirdeki raviler onun yanına gelerek şöyle arz ettiler: “Ey Allah Resulü'nün oğlu! Bizim şehrimizden ayrılacakken bize bir hadis buyurmayacak mısınız?” Muhaddislerin bu isteği üzerine, Ali er-Rızâ oturmuş olduğu tahtırevandan başını çıkararak şöyle buyurdu:

“Babam Musa b. Cafer’den, o da babası Cafer b. Muhammed'den, o da babası Muhammed b. Ali'den, o da babası Ali b. Hüseyin'den, o da babası Hüseyin b. Ali'den, o da babası Ali b. Ebu Talib'den, o da Allah Resulü’nden şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Cebrail'den Allah-u Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu duydum: "«La İlahe İllallah» benim kalemdir. O halde kim kaleme girerse, azabımdan güvende olur." Ali er-Rızâ’nın merkebi hareket ettiği sırada, Ali er-Rızâ yüksek bir sesle şöyle söyledi: “Bu kaleye girmenin şartları vardır ve ben de o şartlardan biriyim.”[2]

Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Saduk, Sevabu’l Amal ve İkabu’l Amal, s. 22.
  2. ^ a b c (Arapça) Saduk, et-Tevhid, 1389 h.k. s.25
  3. ^ "SİLSİLETÜ’z-ZEHEB" Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 37. cilt. İstanbul, 2009. Erişim: 30 Haziran 2022.
  4. ^ (Arapça) Saduk, El-emali, 1376 h.k. s.235
  5. ^ (Arapça) Saduk, Meâni'l Ahbâr, 1403 h.k. s.371
  6. ^ (Arapça) Saduk, Uyûnü aḫbâri’r-Rıżâ, 1378 h.k., c.2, s.135
  7. ^ Fetal Nişaburi, Revzet’ul- Vaizin, 1375 h.ş., c.1, s.42
  8. ^ Taberi Amuli, Beşaret'ul Mustafa, 1383 h.k., s.269
  9. ^ (Farsça) Habibi Tebar, Moruci Tabesi, Tevhit ve imamet der hadis-i Silsiletu’z Zeheb, 1392 h.ş., s.44
  10. ^ (Arapça) Münavi, Muhammed Abdürraûf, Feyżü’l-ḳadîr şerḥu’l-Câmiʿi’ṣ-ṣaġīr, 1391 h.k., c.4, s.641
  11. ^ (Arapça) İbn Hacer el-Heytemi, eṣ-Ṣavâʿiḳu’l-muḥriḳa, 1417 h.k., s.595
  12. ^ (Arapça) İbn Hacer el-Heytemi, eṣ-Ṣavâʿiḳu’l-muḥriḳa, 1417 h.k., c.2, s.594-5
  13. ^ (Arapça) Süleyman bin İbrahim Konduzi, Yenabi’i-ul Meveddet, 1422 h.k., s.364