İçeriğe atla

Erken modern felsefe

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Erken modern felsefe (ayrıca klasik modern felsefe),[1] Batı düşüncesinin gelişen bir hareketiydi. Madde ve zihin gibi konuları teoriler ve söylemlerle inceleyen felsefe tarihinde, modern felsefe olarak anılan dönemin başlangıcıyla örtüşen bir dönemdir. Ortaçağ felsefe döneminin ardından gelmiştir. Erken modern felsefenin genellikle 16. ve 18. yüzyıllar arasında meydana geldiği düşünülse de bazı filozoflar ve tarihçiler bu dönemi biraz daha erkene çekmektedirler. Bu dönemde, felsefenin günümüzdeki anlayışına katkı sağlayan Descartes, Locke, Hume ve Kant gibi etkili filozoflar yer almaktadır.

Genel özet[değiştir | kaynağı değiştir]

Tarihsel olarak erken modern dönem, yaklaşık 1500-1789 yılları arasındadır, ancak "erken modern felsefe" adı altında genellikle daha dar bir zaman dilimini ifade etmek için kullanılmaktadır.[2]

En dar anlamda, terim esas olarak 17. ve 18. yüzyıl felsefesini tanımlar ve genellikle René Descartes ile başlar. Bu tür analizlere genellikle dahil olmuş 17. yüzyıl filozofları arasında Thomas Hobbes, Blaise Pascal, Baruch Spinoza, Gottfried Wilhelm Leibniz ve Isaac Newton yer almaktadır. 18. yüzyıl, genellikle Aydınlanma Çağı olarak bilinir ve bu dönemde John Locke, George Berkeley ve David Hume gibi erken modern figürleri bulunur.

Terim bazen daha geniş bir bağlamda ele alınarak, 16. yüzyıldan önceki düşünürler Niccolò Machiavelli, Martin Luther, John Calvin, Michel de Montaigne ve Francis Bacon [3] gibi isimleri kapsar. Bazı tanımlar ise Voltaire, Giambattista Vico ve Thomas Paine gibi düşünürleri de "erken modern" etiketi altında değerlendirir. En geniş tanıma göre, erken modern dönemin Immanuel Kant'ın 1804'teki ölümüyle sona erdiği söylenir. Bu şekilde bakıldığında, dönem son Rönesans filozoflarından Aydınlanma Çağı'nın son günlerine kadar uzanmaktadır. Çoğu uzman, dönemin René Descartes’ın 1641'de Paris’te yayınlanan Meditationes de Prima Philosophiae (İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar) eseri ile başlayıp, Alman filozof Immanuel Kant’ın 1780'lerdeki Critique of Pure Reason (Saf Aklın Eleştirisi) eseriyle sona erdiğini kabul eder.[4]

Bu dönemde çeşitli düşünürler zorlayıcı felsefi problemlerle karşı karşıya kaldılar: Klasik Aristotelesçilik ve Hristiyan teolojisinin ilkelerini, Kopernik, Galileo ve Newton'un[5] ardından gelen yeni teknolojik gelişmelerle bağdaştırmak. Cansız nesnelerin hareketini fiziksel olmayan bir şeyin müdahalesi olmadan yöneten, matematiksel olarak tanımlanabilen evrensel yasaların hükmettiği modern bir mekanik kozmos imgesi, özellikle zihin, beden ve Tanrı hakkındaki yerel düşünce biçimlerini ciddi şekilde zorladı. Buna karşılık, deneysel gelişmelerde yer alan birçok filozof, insanların evren ile ilişkisine dair çeşitli bakış perspektifler geliştirip mükemmelleştirdiler.

Batı düşüncesini derinlemesine şekillendiren üç kritik tarihsel olay, Keşif Çağı, modern bilimin gelişmesi ve Protestan Reformasyonu ile sonuçlanan mezhep çatışmalarıydı.[6] Felsefe ile bilimsel araştırma arasındaki ilişki karmaşıktı, çünkü birçok erken modern bilim insanı kendilerini filozof olarak tanımlamakta ve bu iki disiplini birbirine karıştırmaktaydı.[7] Bu iki alan sonunda birbirinden ayrılacaktı. Bilimsel kesinlik konusundaki çağdaş felsefenin epistemolojik ve metodolojik kaygıları, böyle bir ayrılığa rağmen devamlılığını sürdürdü.

Erken modern entelektüel dönem de Batı felsefesinin gelişmesine katkı sağladı. Metafizik, toplumsal varlık, epistemoloji ve akılcı düşünce gibi yeni felsefi teoriler ortaya atıldı.[8] Gerçekliği araştırmak için akılcılığın, mantığın ve akıl yürütmenin ön plana atıldığı rasyonalizmin ilerletilmesi ve genişletilmesi üzerine güçlü bir vurgu vardı.

Aydınlanma dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]

Aydınlanma, aynı zamanda Aydınlanma Çağı olarak da tanımlanan 18. yüzyıl Avrupa'sında fikirler dünyasına hakim olan bir felsefi harekettir. Bu hareket, aklın temel güç ve meşruiyet kaynağı olduğu ilkesine dayanmaktaydı ve özgürlük, ilerleme, hoşgörü, kardeşlik, anayasal yönetim ve kilise-devlet ayrımı gibi prensipleri savunuyordu. Aydınlanma, bilime ve indirgemeciliğe odaklanmanın yanı sıra, dini baskıya karşı artan bir şüphecilik ile tanımlandı. Aydınlanma idealleri, monarşi ve kiliseye meydan okuyarak 18. ve 19. yüzyılların siyasi sorunlarının temelini attı. Fransız tarihçilere göre, Aydınlanma Çağı, Louis XIV'nin öldüğü 1715 yılında başlamış ve Fransız Devrimi'nin gerçekleştiği 1789 yılında sona ermiştir. Bazı çağdaş tarihçilere göre ise, bu dönem 1620'lerde, Bilimsel Devrim'in doğuşuyla başlamaktadır. Ancak, 18. yüzyılın ilk birkaç on yılı ve 19. yüzyılın ilk birkaç on yılı boyunca, hareketin çeşitli ulusal varyasyonları gelişmiştir.

17. yüzyılda Aydınlanma'nın önemli öncüleri olan İngiliz Francis Bacon ve Thomas Hobbes, Fransız René Descartes ve Galileo Galilei, Johannes Kepler ve Gottfried Wilhelm Leibniz gibi Bilimsel Devrim'in önde gelen doğa filozoflarıydı. Aydınlanma'nın kökenleri genellikle 1680'ler İngiltere'sine dayandırılır; bu dönemde Isaac Newton "Principia Mathematica" (1686) adlı eserini yayımlamış ve John Locke "Essay Concerning Human Understanding" (1689) adlı eserini kaleme almıştır. Bu iki eser, Aydınlanma'nın bilim, matematik ve felsefede büyük ilerlemeler kaydetmesinin temelini oluşturmuştur.[9]

Aydınlanma Çağı hızla Avrupa'nın geneline yayılıyordu. On yedinci yüzyılın sonlarında Isaac Newton gibi bilimciler ve John Locke gibi yazarlar mevcut düzeni sorguladılar. Newton'un yerçekimi ve hareket yasaları, evreni herhangi bir manevi olgudan bağımsız doğal ilkeler açısından tanımladı. Locke, İngiltere'nin siyasi istikrarsızlığının ardından, halkın doğal yaşam, özgürlük ve mülkiyet haklarını savunmayan bir hükûmeti değiştirme özgürlüğüne sahip olduğunu savundu. İnsanlar, insanları sonsuz lanetlenmeye kader koyabilen ve despotik bir hükümdarın yönetmesine güç sağlayan bir Tanrı'nın varlığına olan güvenlerini kaybetmeye başladılar. Bu fikirler Avrupa'yı kalıcı olarak değiştirecekti.

Başlıca Aydınlanma hareketleri[değiştir | kaynağı değiştir]

18.yüzyılın ortalarında Avrupa, yerleşik teorilere ve dogmalara meydan okuyan bir felsefi ve bilimsel etkinlik patlaması yaşadı. Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau, felsefi hareketin öncülerinden olarak, din ve Katolik teoloji yerine akıl üzerine kurulu bir toplum, doğal hukuk temelli yeni bir sivil düzen ve deney ve gözleme dayanan bir bilim savundular.[10] Siyaset filozofu Montesquieu, ABD Anayasası'nı hazırlayanlar tarafından coşkuyla kabul edilen hükûmetin güçler ayrılığı fikrini önerdi.

İki ayrı Aydınlanma felsefesi okulu vardı. Spinoza'nın teorisinden esinlenilen radikal Aydınlanma, demokrasi, bireysel özgürlük, ifade özgürlüğü ve dini otoritenin kaldırılmasını savundu. René Descartes, John Locke, Christian Wolff ve Isaac Newton tarafından desteklenen ikinci, daha ılımlı tür, reform ile eski güç ve dini kurumlar arasında bir denge politikasını amaçladı.[11]

Bilim, sonunda Aydınlanma söylemini ve düşüncesini domine etmeye başladı. Sayısız Aydınlanma yazarı ve düşünürü bilimsel geçmişe sahipti ve bilimsel ilerlemeyi, özgür konuşma ve fikirlerin gelişmesi konusunda dinin ve geleneksel otoritenin çöküşü ile eş değer olarak nitelendirdi. Genel olarak, Aydınlanma bilimi, ampirizme ve mantıksal akıl yürütmeye büyük önem verdi ve Aydınlanma'nın ilerleme ve gelişme idealiyle yadsınamaz bir şekilde bağlantılıydı. Bununla birlikte, Aydınlanma ideallerinin çoğunda olduğu gibi, bilimin avantajları genel olarak kabul görmüyordu.[4]

Aydınlanma, geleneksel olarak, günümüz Batı siyasi ve entelektüel kültürünün temelini attığı kabul edilir.[12] Batı'da demokratik ilkeler ve kurumlar üzerine odaklanan ve modern, liberal demokrasilerin kurulmasıyla sonuçlanan bir siyasi modernleşme dönemi başlattı. Avrupa liberal düşüncesinin temelleri arasında bireysel hak, tüm insanların doğal eşitliği, güçler ayrılığı, siyasi düzenin yapay doğası (bu da sivil toplum ve devlet arasındaki sonraki ayrımı tetikledi), tüm meşru siyasi gücün "temsilci" olması ve halkın rızasını gerektirdiği ve liberal yorumculuk yer alır.

Aydınlanma dönemi eleştirisi, Avrupa'nın önceki yüzyılındaki dini kargaşaya bir tepkiydi. Aydınlanma entelektüelleri, örgütlü dinin siyasi hakimiyetini sınırlamayı, böylece bir başka hoşgörüsüz dini şiddet dönemini önlemeyi amaçladılar. Deizm (Tanrı'nın Yaratıcı olduğuna, ancak İncil veya diğer otoriter kaynaklara referans olmaksızın inanma) ve ateizm gibi birçok yeni kavram ortaya çıktı.[4] İkincisi oldukça tartışıldı, ancak az sayıda destekçi kazandı. Voltaire gibi birçok kişi, yanlış yapanları cezalandıran bir Tanrı'ya inanılmadığında, toplumun ahlaki düzeninin bozulma tehlikesiyle karşı karşıya kalınacağına inanıyordu.

Nitelikler[değiştir | kaynağı değiştir]

Erken modern dönem, insan çabasının birçok alanında meydana gelen dramatik değişimlerden doğmuştur. En önemli özellikler arasında bilimin şekillenmesi, bilimsel ilerlemenin hızlanması ve sekülerleştirilmiş siyaset, hukuk mahkemeleri ve ulus devletin oluşturulması yer alır. Modern döneme ait geleneksel kavramlara, örneğin empiristler ve rasyonalistler arasındaki ayrım gibi, bazı şüpheler vardı; bu, etik, siyasi felsefe ve metafizik epistemolojiden uzaklaşan felsefi ve tarihi bir değişimi temsil ediyordu.[13]

Bireycilik de inanç ve otoriteye bir tepki olarak ortaya çıktı, o dönemin istenilen siyasi lideri kim olursa olsun Hristiyanlık ve Hristiyanlaştırılmış felsefenin onunla birleşmesine meydan okudu.[14] Burjuvazinin süregelen yükselişi, Kilise'nin gücüne meydan okuyacak ve sonunda kilise ile devletin ayrılmasına giden yolculuğa başlatacaktı Modern Avrupa'nın siyasi ve ekonomik durumu, özellikle etik ve siyaset felsefesi olmak üzere felsefi düşünce üzerinde etkili olacaktı.

Bu dönemde Bilimsel Devrim de meşruiyet kazandı. Sonsuzluk felsefesiyle başa çıkma girişimleri, akademik felsefi gelenekte kökenleri olan üç temel anlaşmazlık üzerine odaklandı ve tartışıldı. Leibniz ve Spinoza gibi filozoflar, Tanrı'nın niteliksel sonsuzluğunu matematiksel soyut sonsuzluk kavramından ayırmak için bu tanımı kullandılar. Erken modern düşünürler, fiili sonsuzluk ile potansiyel sonsuzluk arasında bir ayrım yaptılar. Akademik gelenek, yaratılmış dünyada fiili sonsuzlukların varlığını geleneksel olarak reddetmiş, ancak Aristoteles'in Zeno'nun paradokslarına yaklaşımını takip ederek potansiyel sonsuzlukları kabul etmiştir. Ayrıca, erken modern düşüncenin ortaya çıkışı, dönemin entelektüel ve kültürel bağlamındaki değişikliklerle bağlantılıydı; bu değişiklikler arasında doğal bilimin ilerlemesi, Katolik ve Protestan kiliseleri içindeki ve arasındaki teolojik çelişkiler ve modern ulus devletin büyümesi yer alıyordu.[15]

Önemli düşünürler[değiştir | kaynağı değiştir]

Descartes, Spinoza, Leibniz, Berkeley, Hume, Hobbes ve Kant, yanı sıra Hugo Grotius, Pierre Gassendi, Antoine Arnauld, Nicolas Malebranche, Pierre Bayle, Samuel von Pufendorf ve Francis Hutcheson gibi filozoflar, çeşitli felsefi dönemlerde geliştirdikleri kuramlar ve teorilerle erken modern felsefenin önemli figürleri olarak kabul edilirler.

John Locke tarafından geliştirilen doğal hukuk siyaset felsefesi, erken modern düşüncede yaygın ve önemli bir kavramdı. Doğal hukuk, bireysel haklar ve öznel iddialar haline evrildi. Aristoteles'in zaten bilinen felsefesine ek, Locke, hükûmetin vatandaşlarına temel ve doğal haklar vermesi gerektiğini öne sürdü. Alternatif olarak, Thomas Hobbes, doğal hukukun sınırlı bir alanı olduğunu iddia etti. Kontrolsüz özgürlük, herkesin hayatta kalma mücadelesi verdiği bir savaş durumuna yol açtı. Hobbes, bu şiddet halini, felsefenin en ünlü pasajlarından birinde şöyle özetledi: "Ve insanın hayatı yalnız, kötü, iğrenç, vahşi ve kısa". Thomas Hobbes'un dünya görüşü, sosyal ve siyasi düzene ve insanların iç savaş tehlikesi veya riski olmadan nasıl bir arada yaşayabileceklerine odaklandı.

Thomas Hobbes[değiştir | kaynağı değiştir]

Hobbes'un ahlaki ve siyasi teorisi, doğal hakların bir değerlendirmesini içerir. Hobbes'un doğal haklar kavramı, insanı bir "doğa durumu" içinde de değerlendiriyordu. Ona göre, temel doğal (insan) hakkı, doğasını korumak için gücünü istediği gibi kullanmaktı, ki bu da hayatını korumaktı.[16]

Doğal özgürlük, Hobbes'un prensip olarak adlandırdığı evrensel yasalardan farklıdır ya da akıl yoluyla keşfedilen ve bir insanın yaşamını yok edecek veya ona yaşamını sürdürme araçlarını elinden alacak bir şey yapmasını yasaklayan kurallardan farklıdır.[17]

Hobbes'un görüşüne göre, yaşam sadece özgürlüklerden oluşuyor ve "Bu yüzden, herkesin her şeye, hatta birbirlerinin bedenlerine bile hakkı var. Ancak, herhangi bir malın doğal insan haklarına sahip olduğu sürece, kimse için uzun vadeli güvenlik olamaz."[18]

Bu, "herkesin herkese karşı savaşı" adı verilen bir duruma yol açacaktı, insanlar birbirlerini öldürecek, çalmak ve köleleştirmek zorunda kalacaklardı. Hobbes, sınırsız haklar tarafından üretilen bir kaos durumunda insan varoluşunun yalnız, yoksul, çirkin, vahşi ve kısa olduğunu teorileştirdi. Bu nedenle, insanlar birçok temel haklarını feda etmeyi kabul edeceklerdi ki bir siyasi ve medeni toplum inşa edebilsinler. Toplumsal sözleşme teorisi, bu erken argümantasyon kullanılarak ilk defa açıklanmıştır.[19]

Doğal veya kurumsal yasalar, öncelikle bir egemen otorite tarafından tesis edilmeden önce işe yaramaz. Doğru ve haksız hakkında konuşmadan önce, bazı zorlayıcı otoritelerin insanları sözlerini tutmaya zorlaması gerekmektedir. Devletin kurulmasından önce böyle bir zorlayıcı güç yoktur.[20] Bu zorlayıcı Devlet, Hobbes'un görüşüne göre, yabancı müdahalelerden ve birbirlerinden vatandaşların güvenliğini garanti altına almak için mülkiyeti el koyma hakkına sahiptir.

Sosyal sözleşme teorisine göre, "devredilemez haklar", insanların egemenliğe devredemeyeceği haklardır. Bu içsel haklar, kanuna bağlı olmaksızın kabul edilen haklar olarak düşünülmüştür. Sadece en güçlüleri kendi ayrıcalıklarını doğa durumunda kullanabilir. Bu nedenle, bireyler korunmak için doğal haklarını feda ederler ve böylece bunu yapma gücü tarafından verilen yasal haklara sahip olurlar.[21]

Tarihsel kölelik ve otoriter yönetimlere yönelik birçok gerekçe, özgürlük ve özgürlükten vazgeçme haklarına ilişkin rıza esaslı düzenlemeleri içerir. Hukuki olarak devredilemezlik argümanları, tüm istenmeyen köleleştirmeye karşı anti-kölelik hareketinin temelini oluşturdu, sadece açıkça tanımlanan kölelik değil, kanunen kölelik olarak tanımlanan tüm zorla köleleştirmeye karşı argüman sunar. Bir hakkın hukuken haksızca bölünmesi anlaşması hukuka aykırı olacaktır. Benzer şekilde, bu argüman, demokratik hareket tarafından, bir halkı zorla köleleştiren açık veya örtük sosyal anlaşmaları (örneğin, Thomas Hobbes'un Leviathan'ındaki pactum subjectionis) reddetmek için kullanılmıştır.[22]

Etki[değiştir | kaynağı değiştir]

21.yüzyıla kadar, erken modern felsefe anlatıları ve geleneksel ders içerikleri, Anglosakson üniversitelerinde sunulan derslerde Descartes, Leibniz, Locke, Spinoza, Berkeley, Hume ve Kant gibi isimlerden oluşan bir tarih hakimdi.

Erken modern dönem teorileri, siyasi felsefe dahil olmak üzere birçok modern gelişmeyi önemli ölçüde etkilemiştir. Amerikalı siyaset filozofu A. John Simmons, erken modern dönemde birbirleriyle ilişkili iki dönüşümü incelemiştir. Birincisi, insanın doğuştan politik bir varlık olduğunu savunan siyasi natüralizm ile insanın doğal halinin politik olmadığını savunan siyasi anti-naturalizm arasındaki metafiziksel karşıtlık.[23] İkincisi ise, "karmaşık, bürokratik sistemlerden, iç içe geçmiş dini ve sözleşmeye dayalı ilişkilerden" "bağımsız, bölgesel devletler" biçimini alan siyasi kültürlere doğru tarihsel kayma.[24] Bu dönüşümlerin nasıl gerçekleştiğini gözlemlemek önemlidir, çünkü erken modern dönem siyasi teorisyenleri tarafından öne sürülen fikirler, bugün var olan siyasi kurumların yaratılmasında önemli bir rol oynamıştır.[25]

Erken modern felsefenin gelişimi, dönemin entelektüel ve kültürel ortamındaki önemli gelişmelerle, bilimdeki gelişmeler, Katolik ve Protestan kiliseleri ve modern ulus devletin yükselişiyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olarak kabul edilmiştir.[26]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Tlumak, Jeffrey (11 Ocak 2013). "Classical Modern Philosophy". doi:10.4324/9780203642429. 
  2. ^ Berman, Marshall (1982). All that is solid melts into air. The experience of modernity. New York: Simon, Schuster. ISBN 978-0-671-24602-0. 
  3. ^ Leiter, Brian, (Ed.) (5 Ağustos 2004). The Future for Philosophy. Oxford University PressOxford. ISBN 978-0-19-924728-8. 
  4. ^ a b c Zalta, Edward (1 Eylül 2006). "The Stanford Encyclopedia of Philosophy: A university/library partnership in support of scholarly communication and open access". College & Research Libraries News. 67 (8): 502-504. doi:10.5860/crln.67.8.7670. ISSN 2150-6698. 
  5. ^ Levers, Merry-Jo D. (1 Ocak 2013). "Philosophical Paradigms, Grounded Theory, and Perspectives on Emergence". SAGE Open (İngilizce). 3 (4): 215824401351724. doi:10.1177/2158244013517243. ISSN 2158-2440. 21 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  6. ^ Garber, Daniel; Rutherford, Donald, (Ed.) (6 Aralık 2018). Oxford Studies in Early Modern Philosophy, Volume VIII. 1 (İngilizce). Oxford University Press. doi:10.1093/oso/9780198829294.001.0001. ISBN 978-0-19-882929-4. 19 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  7. ^ Wu, Kun (1 Aralık 2016). "The Interaction and Convergence of the Philosophy and Science of Information". Philosophies (İngilizce). 1 (3): 228-244. doi:10.3390/philosophies1030228. ISSN 2409-9287. 20 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  8. ^ Beatty, Joy E.; Leigh, Jennifer S. A.; Dean, Kathy Lund (2009). "Philosophy Rediscovered: Exploring the Connections Between Teaching Philosophies, Educational Philosophies, and Philosophy". Journal of Management Education (İngilizce). 33 (1): 99-114. doi:10.1177/1052562907310557. ISSN 1052-5629. 21 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  9. ^ Schmidt, James (2006). "What Enlightenment Was, What It Still Might Be, and Why Kant May Have Been Right After All". American Behavioral Scientist (İngilizce). 49 (5): 647-663. doi:10.1177/0002764205282215. ISSN 0002-7642. 21 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  10. ^ "The origins of military thought: from the Enlightenment to Clausewitz". Choice Reviews Online. 27 (05): 27-2960-27-2960. 1 Ocak 1990. doi:10.5860/choice.27-2960. ISSN 0009-4978. 
  11. ^ Nicolaidis, Efthymios; Delli, Eudoxie; Livanos, Nikolaos; Tampakis, Kostas; Vlahakis, George (20 Eylül 2016). "Science and Orthodox Christianity: An Overview". Isis (İngilizce). 107 (3): 542-566. doi:10.1086/688704. ISSN 0021-1753. 12 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  12. ^ Zafirovski, Milan (2011). The Enlightenment and Its Effects on Modern Society (İngilizce). New York, NY: Springer New York. doi:10.1007/978-1-4419-7387-0. ISBN 978-1-4419-7386-3. 
  13. ^ Sellars, John (2020). "RENAISSANCE HUMANISM AND PHILOSOPHY AS A WAY OF LIFE". Metaphilosophy (İngilizce). 51 (2-3): 226-243. doi:10.1111/meta.12409. ISSN 0026-1068. 19 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  14. ^ Ash, Eric H. (2010). "Introduction: Expertise and the Early Modern State". Osiris (İngilizce). 25 (1): 1-24. doi:10.1086/657254. ISSN 0369-7827. 16 Kasım 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  15. ^ Spruyt, Hendrik (2002). "T HE O RIGINS, D EVELOPMENT, AND P OSSIBLE D ECLINE OF THE M ODERN S TATE". Annual Review of Political Science (İngilizce). 5 (1): 127-149. doi:10.1146/annurev.polisci.5.101501.145837. ISSN 1094-2939. 1 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  16. ^ Carmichael, D. J. C. (1990). "Hobbes on Natural Right in Society: The Leviathan Account". Canadian Journal of Political Science (İngilizce). 23 (1): 3-21. doi:10.1017/S0008423900011598. ISSN 0008-4239. 
  17. ^ Estrada, Fernando (2012). "El Leviathan de Thomas Hobbes (The Leviathan of Thomas Hobbes)". SSRN Electronic Journal (İngilizce). doi:10.2139/ssrn.2127939. ISSN 1556-5068. 
  18. ^ McCrudden, C. (1 Eylül 2008). "Human Dignity and Judicial Interpretation of Human Rights". European Journal of International Law. 19 (4): 655-724. doi:10.1093/ejil/chn043. ISSN 0938-5428. 
  19. ^ Minogue, K. R. (1970). "THE LOGIC OF LEVIATHAN". Philosophical Books (İngilizce). 11 (3): 10-12. doi:10.1111/j.1468-0149.1970.tb00060.x. ISSN 0031-8051. 19 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  20. ^ Skinner, Quentin (1966). "III. The Ideological Context of Hobbes's Political Thought". The Historical Journal (İngilizce). 9 (3): 286-317. doi:10.1017/S0018246X66000014. ISSN 0018-246X. 
  21. ^ Nodelman, Uri; Allen, Colin; Zalta, Edward N. (2002). "Stanford encyclopedia of philosophy". Proceedings of the second ACM/IEEE-CS joint conference on Digital libraries - JCDL '02. New York, New York, USA: ACM Press. doi:10.1145/544317.544327. 
  22. ^ Ellerman, David (2010). "Inalienable Rights: A Litmus Test for Liberal Theories of Justice". Law and Philosophy (İngilizce). 29 (5): 571-599. doi:10.1007/s10982-010-9076-8. ISSN 0167-5249. 
  23. ^ De Caro, Mario; Macarthur, David, (Ed.) (15 Aralık 2008). Naturalism in Question. Harvard University Press. ISBN 978-0-674-27197-5. 
  24. ^ Brutentz, K. (2009). "On Restructurization of Modern International Relations". World Economy and International Relations (12): 26-37. doi:10.20542/0131-2227-2009-12-26-37. ISSN 0131-2227. 
  25. ^ Brooks, Thom (2013). "In Defence of Political Theory: Impact and Opportunities". Political Studies Review (İngilizce). 11 (2): 209-215. doi:10.1111/1478-9302.12007. ISSN 1478-9299. 29 Ekim 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024. 
  26. ^ Loewenstein, David; Shell, Alison (3 Temmuz 2019). "Early Modern Literature and England's Long Reformation". Reformation (İngilizce). 24 (2): 53-58. doi:10.1080/13574175.2019.1665264. ISSN 1357-4175. 19 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2024.