İçeriğe atla

19. yüzyıl felsefesi

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Ørsted - Doğadaki Ruh, 1854

19. yüzyıl felsefesi, özellikle Alman felsefesi bağlamında romantizmin ve idealizmin doruk noktasına ulaştığı bir dönemdir. Aynı zamanda materyalizmin de yeni bir derinlik kazanarak öne çıktığı görülür. Fransız felsefesinde ise, bir yanda Charles Fourier, Pierre-Joseph Proudhon ve Claude Henri de Saint-Simon gibi reformcu düşünürler yer alırken; diğer yanda Auguste Comte ile pozitivizmin belirginleştiği dikkat çeker. Ayrıca tarihçi Alexis de Tocqueville ile sosyolog ve düşünür Émile Durkheim da bu dönemin önemli isimleri arasında sayılmalıdır.

19. yüzyıl genellikle bir "tarih yüzyılı" olarak tanımlanır. Bu tanım, hem tarih bilincinin gelişmesini hem de düşünce ve felsefenin tarihsel bağlamla birlikte ele alınarak değerlendirilmesi eğiliminin kuramsal bir nitelik kazanmaya başlamasını ifade eder. Bu süreçte, felsefe içinde siyasal teoriler ve sosyoloji gibi yeni disiplinler ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılın genel çizgileriyle, Almanya' idealist felsefenin, Fransa'da sosyalist düşüncenin, İngiltere'de ise iktisat teorisinin gelişip güçlendiği bir dönem olduğu söylenebilir. Bu yüzyılda felsefede; romantik düşünce, idealizm, materyalizm, realizm, rasyonalizm, tarihselcilik ve pozitivizm gibi akımlar öne çıkmıştır.

19. yüzyıl, tarihsel açıdan siyasal ideolojilerin öne çıktığı bir dönem olarak öne çıkar. Bu dönemde, sosyalist düşünce ve onun felsefi temelleri belirginleşmiş; öte yandan liberalizm ve onun dayandığı felsefi kökenler de netleşmiştir. 18. yüzyıl Aydınlanması'nın felsefi yaklaşımı sürdürülmekle birlikte, aydınlanmacı kavramlara belirli ölçüde kuşkuyla yaklaşan bir yönelim gelişmiştir. Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan hayal kırıklıklarının etkisi, 19. yüzyıl felsefelerinde açıkça görülür.

19. yüzyıl felsefesinde bazı önemli kişiler

[değiştir | kaynağı değiştir]

Önemli akımlar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Romantik düşünce, Aydınlanma ideallerinin ve bu ideallerin temelini oluşturan kuramsal yaklaşımların ilk eleştirisini ortaya koyan bir düşünce biçimidir. Büyük ölçüde Kant felsefesinden beslenmiştir. Doğa ve doğallaşma romantik düşüncenin temel önermeleri arasında yer alır.

Romantizm, farklı coğrafyalarda farklı biçimlerde ortaya çıkar: İngiltere'de daha çok bir estetik teori ve pratik olarak; Fransa'da sosyal bir tepki ve yeni bir toplumsal sözleşme arayışı olarak; Almanya'da ise felsefi ve düşünsel bir hareket olarak gelişmiştir.

Romantik düşünce, insanın kavranışı bakımından Aydınlanma düşüncesinden köklü biçimde ayrılır. İnsan, her zaman belirli bir gelenek, kültür ve yaşam biçimi içinde doğar. Doğarken elbette tüm doğal varlıklar gibi çıplaktır; ancak sonrasında "giyinir" ve bu giyinmeyle insanlaşır. İnsanlaşma, bu bağlamda insanın kendi doğasına yabancılaşması; yani doğal bir varlık olmaktan uzaklaşıp yapaylaşmasıdır.

Romantik düşünce, Aydınlanmacılıktan yalnızca insan anlayışı bakımından değil, aynı zamanda kurtuluş teorisi açısından da temelden ayrılır. Kurtuluş, belirli bir gelenek ve kültüre ait olmakla kazanılan bir "doğallaşma" değil; aksine, bu gelenek ve kültüre katılım yoluyla yitirilen doğallığın yeniden kazanılması, yani doğaya geri dönülmesidir.

Romantizm, kuramsal soyutlamalara ve aklın aşkın bir konuma yerleştirilmesine derin bir kuşkuyla yaklaşır. Rasyonel analiz yerine sezgisel ve duyusal olana öncelik verir. Bilim yerine estetik deneyim ve yaratıcı coşku öne çıkarılır.

Alman idealizmi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Klasik Alman felsefesi denildiğinde akla gelen başlıca akım, Alman idealizmidir. Bu akımın önde gelen temsilcileri Friedrich Schelling, Johann Gottlieb Fichte ve Hegel’dir. Alman idealizmi, özellikle Kant felsefesinin etkisi altındadır; Kant’ın kavramlarını ya devam ettirmiş ya da eleştirerek aşmaya çalışmışlardır.

Alman idealizmi içerisinde iki ana yönelim öne çıkar: öznel idealizm ve nesnel idealizm. Bu yönelimler bazen farklı filozoflarda ayrı ayrı görülürken, bazen de tek bir filozofun düşüncesinde bir arada bulunabilir.

19. yüzyılın ortalarından itibaren gelişen bir düşünce akımıdır. Özellikle Almanya’da tarih biliminin ayrı bir disiplin olarak gelişmesiyle birlikte ortaya çıktığı söylenebilir. Bu akım, olayların değerlendirilmesinde tarihe ve tarihselliğe öncelik veren bir anlayışı benimser.

Tarihselcilik anlayışına göre, insanın varlığı anlamını ve açıklamasını tarihselliğinde bulur. Dilthey, bu düşünce eğiliminin önemli temsilcilerindendir.

19. yüzyılda, güçlü Alman idealizmine karşı gelişen bir diğer önemli eğilim materyalizm olmuştur. Ludwig Feuerbach, materyalizmi temel tezleri bakımından şekillendirmiş; maddi yaşamın önceliği ve belirleyiciliği fikrini felsefi olarak temellendirmiştir. Feuerbach'a göre: "Temel doğadır. Doğanın dışında hiçbir şey yoktur. Her şey gibi düşünce de doğanın ürünüdür." (Geleceğin Felsefesi adlı eserinde)

Felsefi materyalizm düzleminde düşünce-gerçeklik ilişkisini ele alan ilk düşünürlerden biri olarak Feuerbach öne çıkar. Dinin antropolojik yapısını açıklarken de materyalist bir yaklaşım izler. Onun doğalcı düşüncelerinden etkilenen pek çok filozof olmuştur; ancak en çok etkilediği isim Karl Marx’tır.

Marx, Feuerbach'ın materyalizmini "mekanik" bulup eleştirir; fakat temelde onun felsefi konumunu sürdürür. Özellikle erken dönem yapıtlarında, temel tezlerini Feuerbach'tan hareketle oluşturduğu görülür. Marx'ın Feuerbach Üzerine Tezler adlı taslak notlarında, Feuerbach'la ilişkisi açık bir şekilde ortaya konur. Bu tezlerde Marx, hem idealizme hem de Feuerbach'ın materyalizmine karşı çıkarak, materyalizmin toplumsal boyutunun anlaşılmasında insan pratiğini felsefi bir kategori olarak vurgular.

Feuerbach'ın materyalizmi, Marx dışında da çeşitli düşünürleri etkilemiştir. Gottfried Keller, Richard Wagner, Max Stirner, Friedrich Engels, Friedrich Nietzsche gibi isimler bu etkilenim örnekleri arasında sayılabilir.

Pozitivizm, 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan ve özellikle Auguste Comte tarafından sistemleştirilen bir düşünce akımıdır. 19. yüzyıldaki diğer felsefi eğilimlerde de pozitivist ögeler bulunabilse de, bu akım esas olarak Comte ile birlikte belirginleşmiş ve kuramsal bir yapı kazanmıştır.

Pozitivizm, kesin bir bilimsellik iddiasıyla hareket eder; her türlü teolojiden ve metafizikten arınarak yalnızca maddi gerçekliğin bilgisine ulaşmayı hedefler. Bu yaklaşımda, yöntem sorunu temel bir mesele olarak ortaya çıkar. Pozitivist anlayışa göre, önemli olan olguların araştırılmasıdır. Yani yapılması gereken, olgular arasındaki ilişkileri ve yasaları belirlemek ve bunları kesin ilkeler hâlinde ortaya koymaktır.

Comte, bu yönelimiyle sosyoloji disiplininin kurucusu kabul edilir. Pozitivizm, yalnızca gözlemlenebilir olgulara dayalı bilginin gerçek bilgi olduğunu savunur. Gözlem ise, her türlü öznel etkiden arındırılmış şekilde yapılmalıdır. Bu şekilde ulaşılan pozitif bilgi, bilimsel bilgi olarak kabul edilir.

Yeni-Kantçılık

[değiştir | kaynağı değiştir]

Yeni-Kantçılık, 19. yüzyılın ortalarında Immanuel Kant'a dönüş hareketi olarak şekillenen felsefi eğilime verilen isimdir. Otto Liebmann'ın "Kant'a dönelim" çağrısı, bu eğilimin başlangıcı olarak kabul edilir. Üniversitelerde kürsü sahibi olan profesör filozoflar tarafından geliştirildiği için bu eğilim bazen kürsü felsefesi ya da akademik felsefe olarak da adlandırılır.

Yeni-Kantçılık, doğa bilimleri anlayışına, pozitivizme, Hegelci idealizme, Marksist materyalizme ve sosyal Darwinizme karşı bir felsefi tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu düşünce yönelimi, bir tür kültür bilimleri epistemolojisi geliştirmeye çalışmıştır. Yeni-Kantçılık, temelde Kant'ın numen-fenomen ayrımını esas alır.

Günümüzde etkisi azalmış olsa da hâlen varlığını sürdüren bu felsefe eğilimi, özellikle 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın ilk yarısında etkili olmuştur.

Yeni-Hegelcilik

[değiştir | kaynağı değiştir]

19. yüzyılın sonlarından itibaren gelişmeye başlayan, Hegelci diyalektik yönteme dayanan bir felsefe akımıdır. 20. yüzyılda daha belirginlik kazanmıştır. Bu geleneğin özellikle doğa bilimlerine karşı tin bilimlerini geliştirmeyi hedeflediği ve bu doğrultuda kültür ve tarih felsefesinde yenilikler getirdiği söylenebilir. Başlıca temsilcileri arasında Freyer, Ludwig Glockner, Bradley, Benedetto Croce ve diğerleri sayılabilir. Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde etkili olmuştur.

19. yüzyılın sonlarında Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan felsefe akımıdır. Genel anlamda doğruluğun ölçüsünü, pratik eylemliliğin sonuçları itibarıyla başarılarından hareketle değerlendirir. Bilginin ölçüsü olarak pratiği temel alır. Dolayısıyla eylem ve pratiği, felsefi ilke olarak bilgi ve düşünce karşısında üstün görür. William James felsefi pragmatizmin kurucusudur.

Yaşam felsefesi

[değiştir | kaynağı değiştir]

19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bir felsefi tutumdur ve "yaşam felsefesi" olarak adlandırılır. Bu tutum, bir yanda romantizmin, öte yandan pozitivizmin kuramsal konumlanışlarından, özellikle varlık ve varlığın bilgisi gibi konulara ilişkin yaklaşımlarından ayrılır. Dilthey, Kierkegaard ve Friedrich Nietzsche bu anlamda yaşam felsefesi olarak adlandırılan eğilim içinde değerlendirilirler. Bu felsefe eğilimi, bireyi, tarihi ve yaşamı ön planda tutan bir konum benimsediğinden, söz konusu filozoflar bu alanda değerlendirilir.

Bağımsız düşünürler

[değiştir | kaynağı değiştir]

Wilhelm von Humboldt

[değiştir | kaynağı değiştir]

Wilhelm von Humboldt (1767–1835), Alman devlet adamı, eğitmen ve düşünürdür. Humboldt, Almanya'da modern üniversitenin kurucularından biri olarak kabul edilir. Humboldt'un eğitim ideali özgürlükçü bir anlayışa dayanır ve öğretme/öğrenme özgürlüğünü önceler. Özgürlük, Humboldt'un düşüncesinde her türlü bilimle uğraşmanın temel koşuludur.

Arthur Schopenhauer

[değiştir | kaynağı değiştir]

Arthur Schopenhauer (1788–1860), Alman irrasyonalist düşünürlerdendir. Kant'tan etkilenmiş ve özellikle Nietzsche'yi etkilemiş bir filozoftur. Ancak Schopenhauer'i belirli bir felsefe geleneği içine yerleştirmek güçtür. Genel olarak kuşkucu, karamsar ve kinik felsefe geleneğine dahil edilebilir. Felsefedeki akıl kavramına eleştirel yaklaşmış ve irade kavramına dayanan bir felsefi görüş geliştirmiştir.

Søren Kierkegaard

[değiştir | kaynağı değiştir]

Søren Kierkegaard, Danimarkalı filozoftur. 19. yüzyılın güçlü sistematik felsefe geleneğine karşı yüzyıl sonunda ortaya çıkan en önemli itirazlardan biri Kierkegaard'a aittir. Hem yaşam felsefecileri arasında sayılır hem de varoluşçu felsefenin öncülerindendir. Felsefe dışı terimleri felsefe alanına dahil etmiş; korku, kaygı, umut, umutsuzluk gibi kavramları soyut felsefe geleneğinin dışında kavramsallaştırarak yeni bir yaklaşım geliştirmeye çalışmıştır. Bu nedenle onun felsefi tutumu, genel olarak felsefe, psikoloji, teoloji ve edebiyat eleştirisinin kesişim noktaları üzerine kurulu bir düşünce alanı olarak kabul edilir. Hegel ve benzeri sistematik felsefe geleneğine dahil filozoflar Kierkegaard'ın eleştiri odağıdır. Kierkegaard'a göre sistematik felsefe soyut kavramlarla uğraşmakta ve bu nedenle bireyi ve gerçek yaşamı gözden kaçırmaktadır. Onun felsefesinde öne çıkan kavramlardan biri de ironi kavramıdır.

Friedrich Nietzsche

[değiştir | kaynağı değiştir]

Nietzsche, 19. yüzyılın sonlarında "Tanrı öldü" sözleriyle ortaya çıkan, felsefe tarihinin ve Batı felsefesinin en ilginç ve kendine özgü filozoflarından biri olarak kabul edilir. Platon'dan beri süregelen metafizik felsefe geleneğine ve yerleşik düşünce kategorilerine karşı ilk köklü itirazları ve sorgulamaları Nietzsche yöneltmiştir. Yeni fikirlerini yeni bir üslupla dile getirmiş, felsefi metinlerinde şiirsel bir dil kullanmıştır. İmge yoğunluğu ve dolaylı anlatımlarıyla felsefe tarihinin en zor anlaşılan ve en çok yoruma açık isimlerinden biridir. Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabında, yüzyıllar sonra anlaşılacağı kehanetinde bulunur; söyledikleri neredeyse doğru çıkar. Postmodern düşünce, bir anlamda Nietzsche'nin yeniden keşfi üzerine kuruludur. Nietzsche, "değerlerin yeniden değerlendirilmesi"ni savunur, akla kuşkuyla yaklaşmayı sürdürür, varoluşu felsefe tarihinin bilinen kavramlarının ötesinde yeniden ele alır, "iyi ve kötünün ötesinde" yeni bir ahlak arayışını dile getirir ve doğruluk kategorisine şüpheyle yaklaşır.

Anarşist felsefe

[değiştir | kaynağı değiştir]

Anarşist felsefe, öncelikle siyasal alanda kendisini bir eylem felsefesi olarak ortaya koyar. Farklı anarşist filozoflarda farklı anarşizm felsefeleri söz konusu olmakla birlikte, temel kavramlar olarak özgürlük, iktidar karşıtlığı ve hiyerarşik düzenlemelerin reddi gibi ortak paydalar bulunabilir. Anarşizm, politik bir akım olarak 19. yüzyılın önemli eğilimlerindendir. Sosyalistlerin yanında özgürlükçü düşüncenin temsilcileri olarak anarşist düşünürler büyük bir rol oynamıştır. Ancak Proudhon, Stirner, Bakunin, Kropotkin, Tolstoy gibi anarşist teorisyenler, aynı zamanda filozof olarak da farklı kollardan anarşist felsefenin gelişimini sağlamışlardır. Bilgi, akıl ve bilim konularında anarşist filozoflar genel olarak bu kavramları sürdürme eğilimindedirler (örneğin Kropotkin, doğa bilimleri ile anarşist düşünce arasındaki derin bağlantıyı göstermeye ya da kurmaya çalışır); bununla birlikte sistematik felsefe ve hiyerarşik düşünce geleneği içindeki kırılmalarda anarşist filozofların belirleyici bir rolü olmuştur.

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]