Güç dengesi (uluslararası ilişkiler)

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Daumier’in 1866 tarihli L'Equilibre Européen adlı karikatürü, farklı ulusların askerleri süngülerin üzerinde dünyayı sallarken güç dengesini temsil ediyor.

Uluslararası ilişkilerde güç dengesi teorisi, devletlerin herhangi bir devletin diğerlerine üstünlük kuracak kadar askerî güç kazanmasını önleyerek hayatta kalmalarını güvence altına alabileceğini öne süren teoridir.[1] Teori, bir devlet çok daha güçlü hale gelirse daha zayıf komşularından yararlanacağını ve böylece onları savunma amaçlı bir koalisyona iteceğini öngörür. Bazı realistler, rakip koalisyonlar arasında güç dengesi olduğunda saldırganlığın karlı olmamasından dolayı güç dengesi sisteminin, baskın bir devletin olduğu bir sistemden daha istikrarlı olduğunu savunurlar.[1]

Devletler tehdit edildiklerinde ya dengeleme yaparak hakim tehdide karşı diğerleriyle ittifak kurarak ya da tehdit eden güçle ittifak kurarak eklemlenip güvenlik arayışına girebilirler. Diğer ittifak taktikleri arasında sorumluluk yükleme ve prangalanmak yer alır. Realistler bir sistemin kutupluluğunun taktik seçimini nasıl etkilediğini uzun süredir tartışmaktadır. Genellikle iki kutuplu sistemlerde her büyük gücün diğeriyle doğrudan karşı karşıya gelmekten başka seçeneği olmadığı kabul edilmektedir. İttifak modellerinde dengelemenin yaygınlığı konusunda realistler arasındaki tartışmaların yanı sıra Konstrüktivizm (İnşacılar) gibi diğer uluslararası ilişkiler okulları da güç dengesi teorisine eleştirel yaklaşmakta ve uluslararası sistem ve devletlerin davranışlarına ilişkin temel realist varsayımlara itiraz etmektedir.

Tarihi[değiştir | kaynağı değiştir]

David Hume’un Güç Dengesi Üzerine Deneme adlı eserinde işaret ettiği üzere, dış politikanın bilinçli bir hedefi olarak güç dengesinin korunması ilkesi tarih kadar eskidir ve Yunan siyaset teorisyeni ve devlet adamı Thukididis kullanılmıştır.[2] International Studies Quarterly’de 2018 yılında yapılan bir çalışma “Korintlilerin Pers Savaşları öncesinde Peloponez Savaşı sonrasına kadar yaptıkları konuşmaların, dış politikalarının kalıcı bir tezini ortaya koyduğunu doğrulamıştır: Yunan şehir devletleri toplumunda, bir tiran şehrin ortaya çıkmasını önlemek için Atina, Sparta ve İstefe gibi emperyal hırs eğilimlerine karşı koyulmalıdır.”[3]

Rönesans dönemi İtalyan şehir devletleri arasında 15. yüzyılda yeniden ortaya çıkmıştır. Milano Dükü Francesco Sforza ve Floransa hükümdarı Lorenzo de' Medici, İtalik Birliği ile böyle bir politikayı aktif olarak izleyen ilk yöneticilerdi ancak tarihçiler genellikle yeniliği Floransa’nın Medici yöneticilerine atfetmişlerdir.[4] Floransa’nın politikasına ilişkin tartışmalar Medici’nin damadı Bernardo Rucellai’nin De Bello Italico adlı eserinde bulunabilir.[4] Bu eser Fransa Kralı VIII. Charles’ın İtalya’yı işgalinin tarihidir ve güç dengesi kavramını tarihsel analize sokmuştur.[4]

Vestfalya Barışı’ndan önce Avrupa uluslararası ilişkilerinin baskın yönü olan enternasyonalizm, yerini güç dengesi doktrinine bıraktı. Vestfalya Barışı’nda güç dengesinden açıkça bahsedilmese de müzakereler sırasında bu doktrine atıfta bulunulmuştur.[5] Devletlerin daha sonraki davranışları güç dengesini yansıtmıştır. 1713 Utrecht Antlaşması’nda doktrine birçok kez atıfta bulunulmuştur.[6]

Grotius ve haleflerinin uluslararası hukuk fikrini geliştirdikleri 17. yüzyılın başlarına kadar güç dengesi diplomasinin temel bir ilkesi olarak formüle edilmemişti ancak bu formülasyon mevcut uygulamaları yansıtıyor olmalıydı. Bu yeni disipline uygun olarak Avrupa devletleri bir tür federal topluluk oluşturdular. Bu topluluğun temel koşulu güç dengesinin korunmasıydı, yani öyle bir düzen kurulmalıydı ki hiçbir devlet ya da hükümdar diğerlerine kesinlikle üstünlük sağlayamamalı ve onlara yasalar dayatamamalıydı. Herkes bu çözümle eşit derecede ilgilendiğinden bu çözümün koşullarından herhangi biri ihlal edildiğinde ya da toplumun herhangi bir üyesi tarafından saldırıya uğradığında silah zoruyla bile olsa müdahale etmek her gücün çıkarı, hakkı ve görevi olarak kabul edildi.[7]

Güç dengesi ilkesi bir kez formüle edildikten sonra siyaset biliminin bir aksiyomu haline geldi. Fénelon, Talimatlar adlı eserinde bu aksiyomu genç Fransız veliahtına aşılamıştır. Büyük Frederick, Anti-Machiavel adlı eserinde bu ilkeyi dünyaya ilan etti. Friedrich von Gentz, 1806’da Güç Dengesi Üzerine Fragmanlar’da bu ilkeyi hayranlık uyandıracak bir açıklıkla yeniden ifade etti. Bu ilke, 14. Louis ve Napolyon’a karşı kurulan koalisyonların temelini ve Vestfalya Barışı (1648) ile Viyana Kongresi (1814) arasındaki Avrupa savaşlarının çoğunun sebebini oluşturmuştur. Özellikle Büyük Britanya tarafından I. Dünya Savaşı’na kadar savunulmuş ve Avrupa’nın kara gücünün kendi deniz üstünlüğüne sahip olmasını engellemeye çalışmıştır.[2]

19. yüzyılın büyük bir bölümünde Avrupa haritasını yeniden şekillendiren bir dizi ulusal ayaklanma, güç dengesini belirsizleştirdi. Yine de, Fransız Devrimi’nin serbest bıraktığı milliyetçilik güçlerini ehlileştirmek için diplomasinin tüm çabalarının temelini oluşturdu. Devrim sonrasında, nispeten sükunetin yeniden tesis edilmesiyle birlikte bu ilke, bir kez daha, görünürdeki amacı barışın korunması olan çeşitli siyasi ittifakların etkin nedeni olarak ortaya çıktı.[2] 1848-1914 dönemine ilişkin olarak İngiliz diplomasi tarihçisi A.J.P. Taylor şunları söyler:

Avrupa neredeyse savaş kadar barış da görmüştür ve bu barış dönemlerini güç dengesine borçludur. Hiçbir devlet diğerlerini yutacak kadar güçlü olmamıştır ve büyük güçlerin karşılıklı kıskançlığı kendilerini koruyamayacak olan küçük devletleri bile korumuştur.[8]

Amerikalı meslektaşı diplomasi tarihçisi Edward Mead Earle, Taylor tarafından özetlenen dönemin son çeyrek yüzyılına ilişkin şunları söylemiştir, “Yaklaşık 1890’da başlayan çeyrek yüzyıl boyunca Avrupa ve Uzak Doğu’da istikrarsız bir güç dengesi altında yaşadı ve bunun sonucunda… dünya çılgınca bir krizden diğerine ve nihayet felakete sürüklendi.” Earle şu sonuca varıyor: “Güç dengesi hepimizi krematoryuma götürebilir.”[9] Clarence Streit, ünlü Union Now adlı eserinde güç dengesi teorisinin 1914’te olduğu gibi 1939’da da felaketi hazırladığını söylemiştir: “Güç dengesinden daha kısır, hayali, fantastik, patlamış ve patlayıcı bir barış politikası yoktur.”[10]

1953 yılında Ernst B. Haas, güç dengesi teorisini eleştirmiş ve bu kavramı kullanan uluslararası ilişkiler çalışmalarının “filolojik, semantik ve teorik karışıklık” ile boğuştuğunu savunmuştur.[11]

1945’ten bu yana Streit ve Earle’ün argümanları Taylor’ınkilere üstün gelmiştir. Ayrıca atom bilimciler güç dengesi kavramına karşı da topyekün bir savaş açmışlardır:

Güç dengesi sistemi bugün gözden düşmüştür. Tarihçiler ve uluslararası hukukçular tarafından ona yapılan atıflar, genellikle ya defalarca başarısızlığa uğrayan bir savaş sistemi olduğunu ya da amacında genellikle başarılı olan bir savaş yapma sistemi olduğunu ima etmektedir… Bir Avrupa sistemi olarak hakim olduğu dönemde, örneğin 1648’ten 1918’e kadar, savaşı önleme konusundaki sicili kesinlikle çarpıcı değildi. Aslında, muhtemelen önlediğinden daha fazla savaşın başlamasından kendisi sorumluydu.[12]

Eski Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, 1945 sonrası Avrupa kavramının özünü, 1648 Vestfalya Barışı sonrasında ortaya çıkan Avrupa güç dengesi ilkesinin ve tek tek devletlerin hegemonik hırslarının reddi olarak yorumlamıştır ve “Avrupa entegrasyonu, bu kıtada yüzyıllardır süregelen ve tekrar tekrar korkunç hegemonya savaşlarıyla sonuçlanan ve 1914-1945 yılları arasında iki Dünya Savaşı’yla doruğa ulaşan istikrarsız güç dengesine bir yanıttı” demiştir.[13] Eski ABD Savunma Bakanı Dick Cheney de Avrupa ve diğer demokrasiler için aynı şeyi ifade etmiştir: “Bölgesel ve hatta küresel barış dengede dururken birden fazla askeri gücün güvenlik yapıları adı altında birbirini dengelediği eski dönemlere dönmek ne bizim ne de diğer demokrasilerin çıkarınadır.[14] NATO Genel Sekreteri Manfred Wörner, Soğuk Savaş’ın sonunda Avrupa’nın alternatifini özetlemiştir:

Avrupa’nın önünde temel bir seçim var: ya eski güç politikalarına ve geçmiş yüzyılların güç dengesi diplomasisine geri dönecek ya da ister çok uluslu ister uluslarüstü işbirliğine dayalı olsun yeni bir barış ve özgürlük düzenine giden yolda ilerleyecek. Seçimimiz açıktır: ileriye gidiyoruz.[15]

Tarihçi Sverre Bagge’ye göre, güç dengesi mantığı üç İskandinav krallığının (Norveç, İsveç ve Danimarka) birleşmesini engellemiş olabilir çünkü bir krallığın diğer krallıkları fethetmesini önlemek için dengeleyeci koalisyonlar kurulmuştur.[16]

İngiltere[değiştir | kaynağı değiştir]

Tarihçiler, 16. yüzyılda İngiltere’nin İspanya ve Fransa arasındaki dengeyi koruyacak bir dış politika izlemeye başladığını ve bunun bir güç dengesi politikasına dönüştüğünü ileri sürmüşlerdir:

İngiltere’nin (1525’ten sonraki) kıta politikası sabitti. Bu politika barışçıl, Avrupa işlerine aracılık eden, herhangi bir gücün kıtada hegemonya kurmasını ya da Manş kıyılarını kontrol etmesini engelleyecek bir dengeden yana olan bir politika olacaktı. İngiltere’nin deniz güvenliği ve Avrupa’daki güç dengesi, VIII. Henry döneminde ortaya çıkan ve tereddütsüz bir şekilde takip edilerek İngiltere’nin büyüklüğünü yaratacak olan iki büyük siyasi ilkeydi.[17]

1579 yılında Francesco Guicciardini’nin Storia d’Italia (“İtalya Tarihi”) adlı eserinin ilk İngilizce çevirisi, İtalyan güç dengesi teorisini İngiltere’de popüler hale getirdi. Bu çeviri İngiltere kraliçesi I. Elizabeth’e ithaf edilmişti ve “Tanrı, zamanımızdaki tüm Hristiyan krallarının eylemlerini ve öğütlerini sizin iradenizle dengelemek ve dengelemek için güç ve adalet dengesini elinize verdi” iddiasında bulunuyordu.[18]

Thomas Carlyle devlet adamlarından “gölge avında, gölge avı saatinde… Güç dengesi dedikleri belli bir hayalet şeye yoğun bir endişeyle bakıyorlar” diye bahsetmiştir.[19]

Devlet adamı Richard Cobden, belirsiz anlamı nedeniyle güç dengesini “bir kimera” olarak nitelendirmiştir: “Bu bir safsata, bir hata, bir sahtekarlık değil; tanımlanamayan, tarif edilemeyen, anlaşılamayan bir hiçtir.” Güç dengesi üzerine yazan yazarların hemfikir olduğu tek nokta, “böyle bir sistemin Avrupa ulusları tarafından kabul edildiğine dair temel yanılgıdır.” Uzun, kesintisiz, barışçıl ve refah içinde bir arada yaşamayı ima etmektedirler. Bunun yerine, yüzyıllar boyunca “Avrupa (sadece savaşçıların boşa giden enerjilerini toplamları sağlayacak yeterli aralıklarla) geniş ve sürekli bir savaş alanı olmuştur…”[20] Lord Bacon’ı güç dengesini evrensel bir kural olarak olarak benimsediği için eleştirmiştir.

Lord Bacon’ın kuralına gelince: Eğer insanlığın büyük düşmanı, tüm yaşam, zevk ve iyilik kapasitesiyle bu güzel dünyayı kendi Pandemonium’undan daha kasvetli bir ölüm ve sefalet tiyatrosuna dönüştürecek bir uluslar yasası tasarlamak için bir konsey toplasaydı, filozofun sözleri bu yasayı oluşturacaktı! Bizi hayvanların seviyesinin bile altına indirirdi… [Bu kural] evrensel olarak uygulandığı takdirde, bizi bir yok etme savaşına sürüklerdi… ne de bu kural yürürlükten kaldırılana ya da insanlık tek bozulmamış varlıkları olan dişlere ve tırnaklara indirgenene kadar tesviye mücadelesi sonra ererdi! [Bu tür gerekçelerle] güç dengesi sorunu daha fazla dikkate alınmayabilir.[21]

Sir Esme Howard, İngiltere’nin güç dengesini “16. yüzyıl boyunca bilinçsizce, 17. yüzyıl boyunca bilinçaltında ve 18-19 ve 20. yüzyıllar boyunca bilinçli olarak İngiliz politikasının temel taşı olarak benimsediğini çünkü İngiltere için kendi bağımsızlığını, siyasi ve ekonomik olarak korumanın tek planını temsil ettiğini” yazmıştır.[22] Ancak, İkinci Dünya Savaşı’nın gelmesiyle birlikte Edward Carr, bugün güç dengesinin İngiltere’nin bağımsızlığını kötü bir şekilde koruduğunu tespit etmiştir:

Uluslararası politikada etkili olan birimlerin boyutları giderek büyümektedir. Bugün Avrupa’da, geçmişte az çok eşit rekabetlerin Büyük Britanya’nın güç dengesi politikasıyla kendini güvence altına almasını sağladığı üç ya da dört önemli ve güçlü ülkeye artık yer yoktur. Son yıllarda güç dengesi hakkında çok saçma sapan konuşuldu. Ancak bu politikayı ahlaki açıdan sakıncalı bir politika olarak damgalama girişiminden kaynaklanan düşünce karmaşası, her zaman ve her koşulda uygulanabilecek bir politika olduğu varsayımından kaynaklanan karmaşadan daha az ciddi olmuştur. Bunun başlıca askeri nedeni… Avrupa’daki güç dengesinin umutsuzca bozulmuş olmasıdır… Dengeyi yeniden kurma olasılığı 1919’dan sonra mevcut değildi ve yanlış bir önermeye dayanan İngiliz politikası felaketle sonuçlandı.[23]

1941 yılında Winston Churcill, rakibi Adolf Hitler tarafından güç dengesine bağlılığı nedeniyle eleştirilmiştir:

Churchill, Avrupa güç dengesi gibi modası geçmiş bir siyasi fikre sahip bir adamdır. Artık gerçeklerin alanına ait değildir. Yine de Churchill bu batıl inanç yüzünden İngiltere’yi savaşa sürükledi.[24]

Başka bir yerde de şunları eklemiştir: Wehrmacht olmasaydı “Avrupa’da güç dengesine ilişkin gülünç İngiliz fikrini, tüm bayağılığını ve aptal geleneğiyle birlikte sonsuza dek ortadan kaldıracak bir dalga Avrupa’yı kasıp kavururdu.”[25]

Aslında Churchill de kısa bir süre içerisinde benzer bir görüşü benimsedi: Rus dostlarımız ve müttefiklerimiz diye konuşuyordu 1946’da, en çok güce hayranlık duyarlar ve askeri zayıflığa en az saygı gösterirler. “Bu nedenle eski güç dengesi doktrini sağlam değildir. Dar sınırlar üzerinde çalışarak güç denemelerine yol açmayı göze alamayız.” Eğer Batı Demokrasileri bir arada durmazlarsa “o zaman gerçekten de felaket hepimizi ezip geçebilir.” Bununla birlikte, “İngilizce konuşan Milletler Topluluğu’nun nüfusu, havada, denizde, dünyanın her yerinde, bilimde, sanayide ve ahlaki güçte bu tür iş birliğinin gerektirdiği her şeyle birlikte Birleşik Devletler’in nüfusuna eklenirse hırs ya da maceranın cazibesini sunacak titreyen, güvencesiz bir güç dengesi olmayacaktı. Aksine, ezici bir güvenlik güvencesi olacaktır.”[26]

Güç dengesi teorisine karşı tarihsel kanıtlar[değiştir | kaynağı değiştir]

Morten Skumsrud Andersen ve William C. Wohlforth tarafından 2021 yılında yapılan bir değerlendirme, güç dengesinin evrensel bir ampirik yasa olmadığı ve uluslararası ilişkiler araştırmalarında açıklayıcı bir önceliği hak etmediği sonucuna varmıştır.[27]

Bazı realistler güç dengesi teorisini çürütmek amacıyla modern Avrupa dışındaki uluslararası sistemlerde dengenin başarısız olduğu ve bir hegemonun ortaya çıktığı durumlara işaret etmişlerdir. Dokuz akademisyen (William Wohlforth, Richard Little, Stuart J. Kaufman, David Kang, Charles A. Jones, Victoria Tin-Bor Hui, Arthur Eckstein, Daniel Deudney ve William L. Brenner) arasındaki bir işbirliği, devlet benzeri birimlerin MÖ ilk bin yılda Asur’a, Büyük İskender’in ardılı Helen devletlerinin Roma’ya, Savaşan Devletlerin Antik Çin’deki Qin hanedanına ve diğer beş vakaya karşı dengelemede başarısız olduğuna işaret etmiştir.[28] Bu kültürler arası araştır şu sonuca varmaktadır:

Teorinin test ettiğimiz versiyonunun iddialarında evrenselci olduğu göz önüne alındığında –hegemonyanın düşünebildiğimiz tüm yüzyıllar boyunca… dengeye yol açtığı- vaka seçimi önemsizdir. Herhangi bir önemli karşı örnek evrensel iddiayı yanlışlar, bu türden sekiz örnek onu yıkar.[29]

Wohlforth ve diğerleri sistemik hegemonyanın tarihsel olarak yaygın olan iki koşul altında olası olduğunu belirtmektedir. Birincisi, yükselen hegemon fethettiği toprakları bünyesine katma ve etkin bir şekilde yönetme becerisini geliştirdiğinde. İkinci olarak uluslararası sistemin sınırları istikrarlı kaldığında ve sistemin dışından yeni büyük güçler ortaya çıkmadığında. Lider güç, fetihleri etkin bir şekilde yöneterek gücüne güç kattığında ve sistemin sınırları katı olduğunda hegemonya olasılığı yüksektir.[28] Anarşinin evrensel olarak yeniden üretilmesi argümanı Avrupa bağlamında doğru olabilir “oysa dünya tarihinin sistematik bir incelemesi, çok kutupluluğun yerini sıklıkla tek kutupluluğa veya hegemonyaya bıraktığını ortaya koymaktadır.”[30] Asıl mesleği tarihçilik olan Henry Kissinger, “güç dengesi teorileri genellikle bunun uluslararası ilişkilerin doğal biçimi olduğu izlenimini bırakmaktadır. Aslında, güç dengesi sistemleri tarihte çok nadiren var olmuştur” der. Yine de bu nadir olaylara dayanarak birçok realist “hayatın bir gerçeğini… dünya düzeninin yol gösterici bir ilkesi haline getirmektedir.”[31] Siyaset bilimci Martin Wight, modern dünya için açık bir anlama sahip bir sonuç çıkarmıştı:

Çoğu devlet sistemi, sistemin tüm devletlerini yutan evrensel imparatorlukla son bulmuştur. Örnekler o kadar çoktur ki iki soru sormamız gerekir: Doğrudan bir dünya imparatorluğunun kurulmasına yol açmayan herhangi bir devlet sistemi var mıdır? Kanıtlar, herhangi bir devletler sisteminin bu şekilde sonuçlanmasını beklememiz gerektiğini mi göstermektedir?... Her devlet, sisteminin varlığını ancak güç dengesi üzerinde sürdürebileceği bu dengenin doğası gereği istikrarsız olduğu ve er ya da geç gerilim ve çatışmaların bir güç tekeline dönüşerek çözüleceğini ileri sürebilir.[32]

Quincy Wright, dünya tarihindeki güç dengesi konusunda bir sonuç çıkarmıştır:

Güç dengesinin üç yüzyıl boyunca devlet adamlarının uygulamalarında baskın olması… dünya tarihi boyunca güç dengesi politikalarının hakim olduğu dönemlerin kural olmadığı gerçeğini gizlememelidir. Güç dengesi, 1500’den önce uluslararası politikanın bilinçli bir ilkesi olarak hemen hemen hiçbir yerde var olmamıştır…,[33]

Quincy Wright, eski Çin ve Roma uygarlıklarını örnek göstererek şunları ekledi:

Güç dengesi sistemleri geçmişte, daha küçük devletlerin daha büyük devletler tarafından fethedilmesi süreciyle, ilgili devletlerin sayısında azalmaya ve daha az sıklıkta ancak daha yıkıcı savaşların yapılmasına doğru eğilim göstermiştir. Ta ki sonunda geriye kalanlardan birinin fethi yoluyla evrensel bir imparatorluk kurulana kadar.[34]

Soğuk Savaş sonrası dönem, güç dengesi teorisi için de bir anomaliyi temsil etmektedir. Rousseau güç dengesinin ne kadar değiştirilebileceğinin teorik sınırını şu şekilde tanımlamıştır: “İki yada üç güçlü devletin diğerlerini boyunduruk altına almak için bir anlaşmaya varabileceği düşünülebilir mi? Öyle olsun. Bu üç iktidar, kim olurlarsa olsunlar, tüm Avrupa’nın gücünün yarısına sahip olamayacaklardır.”[35] “İki buçuk yüzyıl içinde, sadece bir iktidar Avrupa da dahil olmak üzere tüm dünyanın gücünün yarısına sahip olmuştur. 2008 yılında ABD’nin askeri harcamaları, ek harcamalar da dahil olmak üzere, dünyanın geri kalanının toplam harcamalarını aşmıştır.”[36][37] Neorealizmin kurucusu Kenneth Waltz, 2000 yılından bu yana “uluslararası politikanın mevcut durumunun doğal olmadığını”[38] söyleyip “Açıkça bir şeyler değişmiştir” diye ekleme yapmıştır.[39] Wohlforth, Little ve Kaufman, yukarıda bahsedilen tarihsel çalışmayı, tek kutuplu istikrarın “bulmacası” olarak adlandırdıkları şeyin üstesinden geldikten sonra gerçekleştirmişlerdir. Başka bir yerde Richard Little şöyle yazmıştır: Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana yaşananlar teori için “potansiyel bir anomali yaratmaktadır” çünkü sonuç “ABD’yi tek kutuplu bir dünyada tek süper güç olarak bırakmıştır… Realistler için büyük bir bilmece… tek kutupluluğun güç dengesini yeniden tesis etmek için küresel bir alarmı tetiklemiş olmalıdır.”[40] Aynı anormallik ittifaklar konusunda da on yedi başka uzmanı daha düşünmek zorunda bırakmıştır:  Stephen Walt, Randall Schweller, Xiaoyu Pu,[41] John Ikenberry, Robert Pape, T. V. Paul, Jack S. Levy, William R. Thompson, John Lewis Gaddis, David A. Lake, Campbell Craig, Fareed Zakaria, John M., Owen, Michael Mastanduno, Thomas S. Mowle, David H. Sacko ve Terry Narramore:[42]

En azından bugüne kadar, anlamlı bir anti-Amerikan ittifakı kurmak için ciddi bir çaba gösterildiğine dair çok az işaret var… Güç dengesi teorisinin geleneksel perspektifinden bakıldığında bu durum kesinlikle bir anomalidir. Uluslararası sistemde güç hiç olmadığı kadar dengesizdir ancak dengeleyici eğilimler oldukça zayıftır. Bunları bulmak mümkündür, ancak bunu yapmak için gözlerinizi iyice kısmanız gerekir.[43]

ABD-Sovyet iki kutupluluğunun sona ermesinden on yıldan fazla bir süre sonra ABD’yi dengeleyecek bir rakip henüz ortaya çıkmamıştır. Realist tahminlerin aksine, tek kutupluluk güç dengesini yeniden tesis edecek küresel alarmı sağlamamıştır.[44]

Direniş gerçekten de ortaya çıkmıştır ve artıyor olabilir ancak güç dağılımındaki keskin değişimlere rağmen diğer büyük güçlerin henüz güç dengesi teorisinin öngördüğü şekilde karşılık vermemiş olması dikkat çekicidir.[45]

Tarihsel olarak büyük güçler ABD’ye karşı nadiren denge kurmuşlardır ve tek süper güç haline geldiği 1990’lardan bu yana da hiç denge kurmamışlardır.[46]

Geleneksel güç dengesi teorisi… Soğuk Savaş sonrası dönemde devlet davranışlarını açıklamakta başarısız olmaktadır. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Amerika Birleşik Devletleri, ekonomik ve siyasi gücünü arttırmaktadır. Son zamanlarda ise giderek daha fazla tek taraflı askeri politikalar izlemeye başlamıştır… Gün geçtikçe artan bu maddi imkanlara rağmen Çin, Fransa, Almanya, Hindistan ve Rusya gibi büyük güçler savunma harcamalarında kayda değer bir artışa gitmemişlerdir. Geleneksel güç dengesi teorisinin öngördüğü gibi ABD’nin gücüne karşı koymak için askeri koalisyonlar da oluşturmamışlardır.[47]

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve “tek kutuplu an”ın ortaya çıkması, ABD’ye karşı bir büyük güç dengeleme koalisyonunun yokluğunun nasıl açıklanacağı konusunda önemli tartışmalara yol açmıştır… Genel olarak “gelmiş geçmiş en büyük süper güç” olarak kabul edilen ABD’nin böyle bir dengeleme koalisyonuna yol açmamış olması, güç dengesi teorisi için bir bilmece olarak görülmektedir.[48]

Realistler, Soğuk Savaş’ı doğru anlamış olsunlar ya da olmasınlar, sıcak barışı kesinlikle yanlış anladılar. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından on yıl sonra… onların karanlık gelecek vizyonu gerçekleşmedi. ABD, dünyanın tek süper gücü olmaya devam ediyor, tek kutupluluk geçici bir an değildi… En önemlisi, süregelen üstünlüğüne ve siyasi aktivizmine ve Kosova’daki yanlış adımlara tepki olarak uluslararası muhalefetin ilk gümbürtüsüne rağmen, ona karşı denge kuracak bir koalisyon ortaya çıkmadı… Bugün ABD, reelpolitiğin sözde değişmez yasalarına meydan okuyor.[49]

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Amerika’nın uluslararası sistemdeki tek kutuplu hakimiyetinin devam etmesi, Amerikan realist… teori okulunda bir kırılmaya neden olmuştur. Ancak Çin, Rusya ya da AB gibi ABD’nin potansiyel rakiplerinin ABD’ninkilere yaklaşan askeri yetenekler geliştirmede süregelen başarısızlığı bu öngörüyü boşa çıkarmış görünmektedir. Uluslararası siyasi sistemin görünüşteki radikal dengesizliğe rağmen, daha küçük devletler askeri güçlerini ABD’ninkine denk hale getirmeye çalışmıyor veya ona karşı çıkmak için resmi ittifak sistemleri oluşturmuyorlar… ABD’ye karşı dengelemenin olmaması neorealist teori için ciddi bir anormallik teşkil ediyor.[50]

Fareed Zakaria “Neden kimse ABD’ye karşı birleşmiyor?” sorusunu soruyor,[51] John Ikenberry ve John M. Owen da benzer soruları paylaşıyorlar.[52][53] Soğuk Savaş’ın önde gelen tarihçilerinden John Lewis Gaddis daha genel bir soru soruyor ve şöyle yanıtlıyor: “Zayıflar her zaman güçlülere karşı birleşir mi? Teoride evet ama pratikte ve tarihte her zaman değil. Siyaset bilimi disiplininin ‘son zamanlarda boğuştuğu konulardan birisi, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana ABD’nin ezici üstünlüğüne rağmen neden hala Amerikan karşıtı bir koalisyonun olmadığıdır.’[54] Fransız veya Çinli yetkililer ‘hiper gücü’ açıkça kınamakta ve “çok kutupluluğu” arzulamaktadırlar ancak dengeleyici bir koalisyon oluşturmaktan kaçınmaktadırlar.[55] Retorik olarak liderler ve halk ABD’nin dengelenmesini istemektedir ancak çok az dengeleme görebiliyoruz.”[56] Fransız akademisyen Michel Winock şöyle der: “Eskiden Amerika’nın yanında olduğumuzu söyleyebilirdik. Şimdi öyle değil. Karşı denge de yok.”[57] İki Amerikalı yeni muhafazakar düşünür, Robert Kagan ve William Kristol, tamamen aynı fikirdedirler: “Bugünün uluslararası sistemi bir güç dengesi üzerine değil, Amerikan hegemonyası üzerine kurulmuştur.”[58]

Christoper Layne, Soğuk Savaş sonrası durum üzerine iki makale yayınlamıştır: “The Unipolar Illusion…” (1993)[59] ve “The Unipolar Illusion Revisited” (2006).[60] Bunlardan ilki, güç dengesi teorisyenlerinin beklediği gibi yakın bir Amerikan karşıtı dengelemeyi öngörmüş, ikincisi ise “güç dengesi teorisyenlerinin neden yanıldığını” açıklamıştır.[61]

Dall’Agnol, tek kutupluluğun dengeleme davranışı üzerindeki etkilerini eleştirel bir bakış açısıyla analiz etmektedir. Bunu yapmak için Soğuk Savaş sonrası dönemde tek kutupluluğa ilişkin temel akademik tartışmalar tarafından işlenmediği varsayılan güç dengesi teorisinin dinamiklerini tartışmaktadır: a) tek kutuplu istikrar, b) tehditler dengesi, c) yumuşak dengeleme, d) liberal kurumsalcılık. Ardından, güç dengesi teorisine bağlı tek kutuplu yanılsama görüşü de dahil olmak üzere bu yaklaşımların, tek kutupluluğun diğer devletlerin dengeleme davranışları üzerindeki etkilerini abarttığını savunmaktadır Soğuk Savaş sonrası dönemde güç dengesi dinamiklerinin, özellikle de sert dengeleme dinamiklerinin hala gözlemlediği sonucuna varan yazar, literatürden çıkan iki temel sonucu eleştirmektedir: dengelemenin işlemez hale geldiği ve diğer devletler için mevcut tek stratejinin yumuşak dengeleme ile eklemlenme olduğu. Özetle, bu sonuç hem ABD’nin hem de başlıca rakiplerinin kullanabileceği stratejiler üzerinde doğrudan etkiye sahiptir.[62]

Realizm ve dengeleme[değiştir | kaynağı değiştir]

1814-1815 Viyana Kongresi'nden sonra Avrupa'da yeniden çizilen sınırlar, Avrupa güç dengesini sağlamaya çalışmanın klasik bir örneğini temsil etmektedir.

Güç dengesi teorisi hem klasik hem de neorealist teorinin temel ilkelerinden birisidir ve ittifak oluşumunu açıklamaya çalışır. Uluslararası sistemin bir sonucu olarak neorealist anarşizm fikri nedeniyle, devletler kendi kendine yardım eden bir dünyada güçlerini koruyarak veya arttırarak hayatta kalmalarını sağlamalıdır. Bir hegemonun saldırısı durumunda devletin üzerinde onu kurtarmaya gelecek bir otorite olmadığından devletler potansiyel bir hegemona karşı denge kurarak onun ortaya çıkmasını engellemeye çalışırlar.

Neorealizmin kurucusu Kenneth Waltz’a göre “güç dengesi politikaları sadece iki şartın yerine getirildiği her yerde geçerlidir: düzenin anarşik olması ve hayatta kalmak isteyen birimlerin olması.”[63] Bunu ya bir devletin ekonomik kapasitesini arttırmak için hareket etmek, akıllı stratejiler geliştirmek ve askerî gücünü arttırmak gibi iç çabaları kullandığı “iç dengeleme”[64] yoluyla ya da devletlerin müttefikler kurarak güvenliklerini arttırmak için dış önlemler almasıyla ortaya çıkan “dış dengeleme yoluyla yapabilirler.” Devletlerin diğer devletlerin niyetleri konusunda şüpheci oldukları varsayıldığından neorealistler öncelikler devletlerin askeri kabiliyetlerini arttırarak ve rakiplerinin askeri yeniliklerini kopyalayarak “kendi kendine yardım” yoluyla dengeleme yaptıklarını savunurlar.[65]

Sistemdeki yerlerinden memnun devletler “statükocu devletler” olarak bilinirken, güç dengesini kendi lehlerine değiştirmek isteyenler genellikle “revizyonist devletler” olarak adlandırılır ve hegemonya peşinde koşarak dengeyi kurmaya çalışırlar.[66]

Dengeleme ya da eklemlenme[değiştir | kaynağı değiştir]

Devletler iki nedenden dolayı dengelemeyi seçerler. Birincisi, potansiyel bir hegemonu çok güçlenmeden engelleyemezlerse hayatta kalmalarını riske atarlar. Baskın güçle ittifak yapmak, onun devam eden iyiliğine güvenmek anlamına gelir. İkincisi, zayıf tarafa katılmak, yeni üyenin ittifak içinde etkili olma olasılığını arttırır.[67]

Devletler eklemlenmeyi seçerler çünkü bu bir tür yatıştırma olabilir çünkü eklemlenen devlet, saldırıyı başka bir yere yönlendirerek saldırıdan kaçınmayı umabilir –savunmacı neden- ya da savaş zamanında zaferin ganimetlerini paylaşmak için baskın tarafla ittifak kurabilir –saldırgan neden-.[67]

Realistler, dengelemenin devletlerin hakim tehdide karşı ittifak yapması olduğunu ve daha güvenli bir dünya ile sonuçlandığını, eklemlenmenin ise dünyada yükselen hegemonlar kontrol altında tutulmadığı için güvenliğin az olduğunu iddia ederler.[68] Eklemlenme ile tehdit altındaki devlet, saldırganın kendi pahasına güç kazanmasını önleme umudunu terk eder ve bunun yerine savaş ganimetlerinin en azından küçük bir kısmını elde etmek için tehlikeli düşmanıyla güçlerini birleştirir.[69]

Devlet zayıfsa ve sonucu etkilemek için çok az şey yaptıklarından ve dolayısıyla kazanan tarafı seçmek zorunda olduklarından dengeden ziyade eklemlenme olasılığı o kadar yüksektir. Güçlü devletler kaybeden bir tarafı kazanan bir tarafa dönüştürebilir ve bu nedenle denge kurma olasılıkları daha yüksektir. Müttefikler mevcut olmadığında devletler aynı safta yer alma eğiliminde olacaktır ancak müttefik desteğine aşırı güven zayıf devletleri güvenliği sağlamak için başkalarının çabalarına güvenerek serbestçe hareket etmeye teşvik eder. “Saldırganların sürekli hoşgörüsüne güvenmeyi gerektirdiğinden” bazı realistlere göre dengeleme, eklemlenmeye tercih edilir.[70] Stephen Walt’a göre devletlerin barış zamanında denge kurmaları daha olasıdır ancak bir savaşın kaybeden tarafındalarsa “zaferin meyvelerini paylaşacakları” umuduyla taraf değiştirip eklemlenebilirler.[71]

Prangalanmak[değiştir | kaynağı değiştir]

Prangalanmak, bir devlet kendi güvenliğini ittifak ortağının güvenliğine bağlı gördüğünde ortaya çıkar.[72] Müttefikine yönelik herhangi bir saldırıyı kendisine yönelik bir saldırı ile eşdeğer görerek kendini prangalar. Bu da güç dengesi teorisinin bir başka yönüdür ve küçük devletler prangalanmış oldukları devletleri istemedikleri bir savaşa sürükleyebilirler. Birinci Dünya Savaşı öncesinde devletlerin birbirini prangalaması ve Avrupa’nın büyük bir kısmının görece büyük bir güç olan Avusturya-Macaristan ile küçük bir güç olan Sırbistan arasındaki anlaşmazlık yüzünden savaşa sürüklenmesi bunun en önemli örneklerinden birisidir. Dolayısıyla, devletler “hayatta kalmaları dengenin korunması için vazgeçilmez görülen pervasız müttefiklere kendilerini kayıtsız şartsız prangalayabilirler.”[73]

Sorumluluk yükleme ve dolaylı yıpratma[değiştir | kaynağı değiştir]

Güç dengesini korumak ve potansiyel bir hegemonun yükselişi önlemek için kullanılan başlıca stratejiler dengeleme ve sorumluluk yüklemedir (buck-passing).[74] Bazı devletler saldırgana karşı dengeleme yapmak yerine “sorumluluğu başkasına yüklemeyi” tercih etmekte, böylece potansiyel bir yükselişi önlemek için harekete geçmek yerine sorumluluğu başka bir devlete devretmektedir. Saldırgan realizmin teorisyenlerinden John Mearsheimer, tehdit altındaki devletlerin sorumluluğu başkasına yüklemeyi kolaylaştırmak için dört önlem alabileceğini söylemektedir: saldırgan devletin dikkatini “sorumluluğu alan devlete” yöneltmesi umuduyla onunla iyi diplomatik ilişkiler kurmak, sorumluluğu alan devletle savaşa sürüklenmemek için onunla soğukkanlı ilişkiler sürdürmek ve bunun sonucunda muhtemelen saldırgan devletle olumlu ilişkileri iyileştirmek, saldırgan devleti caydırmak ve sorumluluğu alan devlete odaklanmasına yardımcı olmak için askerî gücünü arttırmak ve sorumluluğu alması amaçlanan devletin gücünün artmasını kolaylaştırmak.[75]

Bir devletin hem saldırgan hem de hedeflenen sorumluluk alacak devlet ile düşman olması durumunda, sorumluluk yükleyen devlet rakibi yıpratma stratejisi (bait and bleed) uygulayabilir. Bu stratejide devlet iki rakibin uzun süreli bir savaşa girmesine neden olurken yemleyen taraf kenarda kalır.[76] Sorumluluk yüklemenin bu biçimi, devletin iki rakibi pahasına göreli gücünü arttırmasını sağlar. Bir devletin çatışmanın maliyetini ve süresini arttırmak için elinden geleni yaptığı bir başka varyant olan rakibi yıpratma (bloodletting), sorumluluk yükleyenin gücünü daha da arttırabilir.[77] Bu nedenle, tehdit altındaki devletler genellikle sorumluluk yüklemeyi dengelemeye tercih eder çünkü sorumluluk yükleyen, savaş durumunda saldırganla savaşmanın maliyetlerinden kaçınır.[69]

Bazı realistler, dengeleyici koalisyonların kendi içlerinde güçlü bir sorumluluk yükleme veya bedavacılık sorunu eğilimi olduğuna inanmaktadır. Genellikle ittifak ortaklarını düşmanı yıpratmanın ağır yükünü üstlenmeye bırakarak bedavacılık yapan ordunun savaşın son muharebelerini kazanmasını ve böylece barışı dikte etmek için daha iyi bir konumda olmasını sağlarlar. İngiltere’nin I. Dünya Savaşı’nın ilk aşamalarına hafif katılımı gibi.[78] Aynı şekilde, sorumluluk yükleyenler savaşlara her iki taraf da yıprandıktan sonra geç girebilir ve bu da sorumluluk yükleyenin savaş sonrası dünyaya hakim olmasına izin verir.[79]

Bu stratejinin potansiyel bir sakıncası da sorumluluk alan tarafın saldırganı kontrol edememesi durumunda, sorumluluk yükleyen tarafın çok daha savunmasız bir durumda kalmasıdır. Teorinin savunucuları, Sovyetler Birliği’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası ile imzaladığı Molotov-Ribbentrop Paktı aracılığıyla İngiltere ve Fransa’ya sorumluluk yükleyen rolüne işaret etmektedir. Fransa’yı saf dışı bıraktıktan sonra Almanların güçlerini bölebilecekleri bir Batı cephesi kalmamış, bu da güçlerini SSCB’ye karşı yoğunlaştırmalarına olanak sağlamıştır.[80]

2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre “diplomatik kayıtlar son 200 yılda barış zamanında dengeleyici sağlam koalisyonlara neredeyse hiç örnek vermemektedir. İttifaklar kurulduğunda, büyük güçler genellikle müttefiklerinin ve rakiplerinin müttefiklerinin güvenilirliğinden şüphe duymuşlardır.”[81]

Saldırgan ve savunmacı realizm[değiştir | kaynağı değiştir]

Savunmacı realizm[değiştir | kaynağı değiştir]

Savunmacı realistler, herhangi bir devletin çok güçlü hale gelmesi durumunda diğer güçlerin kuvvetlerini arttırması ve dengeleyici bir koalisyon oluşturması nedeniyle dengelemenin meydana geleceğini vurgulamaktadır.[82] Ortaya çıkan bu güvenlik ikilemi, hegemon olmak isteyen devleti daha az güvende bırakacağından savunmacı realistler gücünü maksimize etmek yerine statükoyu korumanın bir devletin çıkarına olduğunu savunmaktadır.[83]

Saldırgan realizm[değiştir | kaynağı değiştir]

Saldırgan realistler, tehdit altındaki devletlerin genellikle tehlikeli düşmanlara karşı denge kurduğunu kabul etmekle birlikte dengelemenin genellikle verimsiz olduğunu ve bu verimsizliği akıllı bir saldırgana düşmanlarından yararlanma fırsatı verdiğini savunurlar.[83] Dengeleyici bir koalisyona katılmak yerine sorumluluk yükleme, saldırgan realistlerin güç dengesi teorisine itiraz ederken işaret ettikleri bir başka taktiktir.[83]

Saldırgan realistler, savunma harcamalarının arttırılması ve zorunlu askerlik uygulaması gibi iç dengeleme önlemlerinin, tehdit altındaki bir devletin bir saldırgana karşı toplayabileceği ek kaynakların sayısında genellikle önemli sınırlamalar olduğundan yalnızca belirli bir dereceye kadar etkili olduğuna inanmaktadır.[75] Bununla birlikte, saldırgan realistler devletlerin her zaman güçlerini en üst düzeye çıkarmaya çalıştıklarını teorize ettiklerinden, devletler “her zaman etkin bir şekilde iç dengeleme yapmaktadırlar.”[75]

Tehdit dengesi[değiştir | kaynağı değiştir]

Tehdit dengesi teorisi, 1985 yılında Stephen M. Walt tarafından yükselen hegemonlara karşı dengelemenin tarihte neden her zaman tutarlı olmadığını açıklamak amacıyla ortaya atılan neorealist bir teoridir. Walt, geleneksel güç dengesi teorisyenlerinin aksine, devletlerin sadece güce karşı değil, tehditlere karşı da denge kurduğunu öne sürmektedir.[84] “Güç dengesi teorisi yanlış değildir; sadece eksiktir. Güç, denge eğilimini etkileyen faktörlerden birisidir ancak ne tek ne de her zaman en önemlisi değildir.”[85] Teori, gücün bir devletin oluşturduğu tehdit seviyesinde son derece önemli bri faktör olduğunu kabul etmekle beraber coğrafi yakınlık, saldırı kabiliyetleri ve algılanan niyetleri de içermektedir.[84] Tehdit dengesi teorisi neorealizmin ilginç bir tamamlayıcısıdır çünkü yapısal bir teori olarak neoralizmin sadece güç dengelerinin oluşacağını öngörür, belirli bir devletin dengeyi sağlayıp sağlamayacağını ya da hangi devletle dengeyi sağlayacağını değil. Kenneth Waltz’un belirttiği gibi: “Güç dengesi teorisi genellikle devletlerin belirli bir hamle yaptığını söylemez. Bunu yapmasını beklemek, evrensel yer çekimi teorisinin düşen bir yaprağın yönünü açıklaması beklemek gibi bir şeydir. Bir genellik düzeyindeki bir teori, farklı bir genellik düzeyindeki konular hakkındaki soruları yanıtlayamaz.”[63] Walt’ın tehdit dengesi formülasyonu, neorealizmin bir dış politika teorisi için temel oluşturmasına ve böylece bir devletin hangi potansiyel tehditlere karşı denge kurma olasılığının daha yüksek olduğunu açıklamasına veya tahmin etmesine olanak tanır.

Yumuşak dengeleme[değiştir | kaynağı değiştir]

Yumuşak dengeleme, 2000’li yıllarda tek kutuplu dengesiz dünyanın çağdaş anomalisini açıklamak için geliştirilmiştir.

Thomas Mowle ve David Sacko “yumuşak dengelemeyi” “hiç dengelemeyen dengeleme” olarak tanımlamaktadır. Realizm ve tek kutupluluk uyumlu olduğundan ve yapısal realizm daha ziyade tek kutuplu bir dünya için bir dizi hipotez geliştirmesi gerektiğinden bu teorik çabalar ters etki yaratmaktadır:” Akademisyenlerin umutsuzca dengeleme işaretleri aramalarına, dengelemeyi tanınmayacak kadar yumuşatmalarına ve yeni birçok kutuplu şafağın ilk parıltısını beklemelerine gerek yoktur.”[86]

Campbell Craig, yumuşak dengeleme teorisinin gelişimini Thomas Kuhn’un üç aşamalı modelinde, akademik toplulukların temel teorik tahminlerine açıkça meydan okuyan anomalilere nasıl tepki verdiklerini izah etti:

  1. Alanlarına hakim olmalarını sağlayan standart yorumlara bağlı önde gelen teorisyenler, ilk olarak anomalinin varlığını inkâr etme eğilimindedir. En fazla, bu bir “blip” yani önemsiz veya geçici bir faktördür. Başlangıçta, yapısal gerçekçiler tek kutupluluğun kalıcı ya da önemli olduğunu reddetmeye çalışmış ve hızlı bir şekilde yok olacağını öngörmüşlerdir. Waltz, Mearsheimer ve Layna 1990’ların başında ABD’yi dengelemek için yakında başka güçlerin ortaya çıkacağını öngörmüşlerdir.
  2. Anomalinin belirginliği yadsınamaz hale geldikçe teorisyenler teorik beklentilerini yeniden tanımlar ya da değiştirir, böylece daha önceki yazıları bunu dışlasa bile anomalinin gerçekten de orijinal teorileriyle açıklanabileceğini iddia ederler. Daha yakın zamanlarda, birçok yapısal realist tek kutupluluğun varlığını kabul etmiş ya da en azından ABD’ye karşı geleneksel dengelemenin olmadığını kabul etmiş ancak bunu güç dengesi teorisiyle uzlaştırmak için dengeleme davranışının standart tanımlarını değiştirmiştir. Böylece Mearsheimer, “denge” görünürde olmasa da İran ve Kuzey Kore’nin dengeleme yaptığını öne sürmüştür.
  3. Son olarak, eski teoriye profesyonel olarak daha az katkı yapmış bir grup genç akademisyen, sadece anomaliyi açıklamakla kalmayıp onu teorik merkezine yerleştiren yeni bir yorum geliştirdiler. Bu yeni teorik yorum eskisinin yerini alır ve birbirini takip eden araştırmak için yeni “paradigma” haline gelir. Robert Pape, T. V. Paul ve Stephen Walt, geleneksel dengelemenin gerçekleşmediğini kabul etmekte ancak yine de ABD’nin rakiplerinin “yumuşak dengeleme” yaptıklarını savunmaktadırlar.[87]

Daha yakın tarihli akademik çalışmalar yumuşak dengeleme tartışmasını ele almıştır. Kai He, devletlerin neden geçmişte olduğu gibi güç veya tehditlere karşı denge kurmak için ittifaklar kurmadıklarını veya silahlanma yarışları yürütmediklerini açıklamak için yeni bir analitik çerçeve olan negatif dengeleme modelini önermiştir.[88] Negatif dengelemeyi, rakibin gücünü zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir strateji veya diplomatik çaba olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık, pozitif dengeleme, bir devletin dünya siyasetinde kendi gücünü güçlendirmek için tasarlanmış eylemler veya politikalardır.[89]

Güç üstünlüğü[değiştir | kaynağı değiştir]

Güç üstünlüğü teorisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana güç dengesine bir alternatif olarak önerilmektedir. Frederick L. Schuman 1940 tarihli “Savaş, Barış ve Güç Dengesi” adlı makalesinde “Güç Üstünlüğünün Gerekliliği” başlıklı bir bölüme yer vermiştir. Bu bölümde şöyle diyordu:

Müttefikler mevcut savaşı kazanmadıkça ve Birleşik Devletler gücüyle orantılı sorumluluklar üstlenmedikçe –savaşta, savaştan sonraki barışta ve barıştan sonra yeni düzenin korunması ve geliştirilmesinde- ezici bir güç üstünlüğü… tamamen elde edilemez kalacaktır. Gerekli güç üstünlüğünün, Amerika Birleşik Devletleri, İngiliz Uluslar Topluluğu ve Fransız Cumhuriyeti’nin daimi ittifakı ile Latin Amerika devletleri ve katılmak isteyebilecek Avrupa demokrasileri dışında herhangi bir uluslararası birleşimden kaynaklanması olası değildir. Böyle bir koalisyon, eğer istikrarlı ve kalıcı olursa, dünyadaki güç dengesine son verebilir ve dış güçleri güç politikaları oyununu terk etmeye zorlayabilir. Şu anda muhtemel olan başka hiçbir koalisyon benzer bir umut vaat etmiyor gibi görünmektedir.[90]

1941 yılında Alfred Vagts, Thomas Jefferson’un sözlerini hatırlattığı “Birleşik Devletler ve Güç Dengesi” başlıklı bir makale yayınladı:

Tüm ulusların bağımsızlıklarını yeniden kazanmalarını ve korumalarını; aşırı büyümüş olanların güvenli güç ölçüsünün ötesine geçmemelerini, uluslar arasında her zaman yararlı bir dengenin korunmasını ve barışımızın, ticaretimizin ve dostluğumuzun herkes tarafından aranmasını ve geliştirilmesini diliyorum… Günümüzde değil ama uzak olmayan bir gelecekte herkesin başının üzerinde en sağlamlarını bile titretecek bir sopa sallayabiliriz.[91]

1942'de Robert Strausz-Hupé, ABD’nin “dengeleyici ve istikrar sağlayıcı” bir hakemlik gücünün uygulanacağı tek “coğrafi güç çekirdeği” olmasının “insanlığın olduğu kadar ABD’nin de çıkarına olduğunu” söylemiştir. Bu “yeni ve evrensel bir düzenin yolunu açacaktır” der.[92] Aynı yıl Life dergisinde yazan Joseph Rhorndike, güç dengesinin yerini almak üzere “savaş sonrası dünyada üstün güç” arayan “birçok gözlemciden” söz eder:

Güç dengesi gerçekten de Avrupa devletlerinin zamanın onurlu (ya da onursuz) politikasıdır. Ancak tarihsel olarak başarılı olmuş tek politika bu değildir. Roma bir güç dengesi değildi, baskın bir güçtü. ABD ve Britanya İmparatorluğu’nun birlikte hareket ederek savaş sonrası dünyada üstün güce sahip olabileceğini düşünen pek çok gözlemci var. Barış konferansı sırasında durum pekala böyle olabilir.[93]

Ancak Thorndike aynı 1942 tarihli makalesinde, birçok kişinin yıllar içinde Rusya ve Çin’in “Anglo-Amerika’ya rakip olup olmayacağını” merak edebileceğini de ekledi. Ertesi yıl, Pan-Avrupa Birliği’nin kurucusu Richard von Coudenhove-Kalergi de iki yüzyıl süren “Pax Romana” örneğine başvurarak ABD’nin hava gücü ve bölgeler arası örgütlenme üstünlüğüne dayanarak bunun tekrarlanabileceğini öne sürdü:

Savaşın sonunda Amerikan uçak üretiminin ezici üstünlüğü yerleşik bir gerçek olacaktır… Sorunun çözümü… hiçbir şekilde ideal değildir hatta tatmin edici bile değildir. Ancak, birbirleriyle savaşan rakip hava kuvvetlerinin alternatifi ile kıyaslandığında küçük bir kötülüktür… Savaşlarda fetih değil, tüm düşman şehirlerinin ve topraklarının tamamen yok edilmesi amaçlanmıştır… Bu tehlike… yalnızca tek bir gücün hava üstünlüğü ile önlenebilir… Kalıcı bir barış için tek gerçekçi umut budur… Savaş sonrası dünyanın barışçıl organizasyonu çifte temele dayanacaktır: Bölgesel temelde kurulacak bir Dünya Milletler Topluluğu ve uluslararası savaşları neredeyse imkansız hale getirecek olan Amerika’nın gökyüzündeki üstünlüğü… Bu çifte yöntem… tüm dünyada uzun bir barış ve refah dönemine yol açabilir…[94]

Aynı yıl, Nathaniel Peffer gücün üstünlüğü fikrini eleştirmiştir:

Eğilimler ne olursa olsun, Amerika diğer güçlere eylemlerini ve politikalarını dikte etmeye çalışıyorsa bunu ancak siyasi ve ekonomik kontrolün genişletilmesinde kendini gösteren bir güç üstünlüğünü sürdürerek yapabileceğini vurgulamak gerekir… Ancak tüm yakın tarihin ışığında, bilinçli olarak, kasıtlı olarak bu rotayı seçecek kişi ya okumamış ya okuduklarından çıkarım yapmaktan aciz ya da sapkındır.[95]

Peffer, kendi içinde çelişkili bir şekilde, savaş sonrası dönem için, topyekun ulusal çabayla desteklenen saldırgan türden bir güç üstünlüğünü önererek makalesini sonlandırmıştır: Amerika Birleşik Devletleri’nin “daha büyük bir daimi askeri kuruluşa”, ortak çıkarları olan diğer güçlerle ittifaklara Büyük Britanya ile sadece savunmaya değil aynı zamanda “açık, koşulsuz saldırıya” yönelik bir ittifaka ihtiyacı olacaktır. Bu tam ölçekli güç politikası anlamına gelmektedir ve “ulusun yaşamdaki diğer her şey buna uydurmalı ve bazen de tabi kılınmalıdır.”[96] 24 Eylül 1946’da Truman’ın Özel Danışmanı Clark M. Clifford, “Sovyetler Birliği ile Amerikan İlişkileri…” başlıklı üstün gücü savunan bir rapor sundu:

Sovyet hükümetine, gücümüzün herhangi bir saldırıyı püskürtmek için yeterli olacağı ve bir savaşın başlaması halinde SSCB’yi kesin olarak yenmek için yeterli olacağı açıkça belirtmelidir. Yenilgi ihtimali, Sovyetler Birliği’ni caydırmanın tek kesin yoludur.[97]

Soğuk Savaş’ın başlarında, ABD Dışişleri Bakanı Dean Acheson üstünlük ve sorumluluk yükleme kavramlarını birleştirdi. Kendi ifadesiyle, ABD” insanlığın başındaki lokomotif” olmak zorunda kalacak ve dünyanın geri kalanı ise “vagon” olacaktır.[98]

Reinhold Niebuhr, dengenin adalet için gerekli olduğunu savunurken “Komünist olmayan dünyadaki güç üstünlüğünden başka hiçbir şeyin barışı koruyamayacağını” iddia etmiştir.[99]

Melvyn Leffler, Soğuk Savaş boyunca ABD’nin stratejisini bir üstünlük stratejisi olarak tanımlamaktadır. Son yılında şöyle özetlemiştir: Stratejik üstünlükle desteklenen ABD, Avrasya sanayi bölgelerini entegre etti ve yeniden silahlandırdı, Avrasya çevresini güçlendirdi ve Demir Perde’yi geri çekti.[100]

Daha Soğuk Savaş döneminde bazı akademisyenler bu modelin güç dengesinden ziyade güç üstünlüğünü kabul ettiğini vurgulamışlardır. Güç dengesi, sistemde tek bir devletin üstün olmadığı bir güç dağılımını varsayar. Bu anlamda 1945-1965 döneminde “genel güç dengesine yönelik herhangi bir tehdit varsa… bu Sovyetler Birliği’nden ziyade ABD’den gelmiştir.[101]

Stephen Walt 1980’lerde tüm gelişmiş devletler de dahil olmak üzere çoğu devletin baskın güce karşı denge kurmak yerine onunla ittifak yaptığını gözlemlemiştir. Bu anormalliğe dikkat çeken Walt, tehdit dengesi hipotezini ortaya atmıştır:

İlk bakışta bu sonuç, devletlerin en güçlü olana karşı denge kurmak için ittifak ortakları seçtiği iddiasıyla çelişiyor gibi görünmektedir. Yalnızca toplam güce odaklanmak, ABD’nin üstün toplam kaynaklarını zararlı şekillerde kullanmasını önlemek için daha fazla devletin Sovyetler Birliği ile ittifak yapmasını beklememize yol açacaktır. Toplam gücün Batı lehine olan üstünlüğüne bakılırsa, pek çok devlet ABD ile ittifak kurarak dengeyi yağlamak yerine “sorumluluk yüklemiş” gibi görünmektedir. Bu durum, ABD’nin savaş sonrası dönemde ezici bir çoğunlukla dünyanın en güçlü ülkesi olduğunu ancak diğer endüstriyel güçlerin çoğunu kendisine karşı değil, kendisiyle aynı hizaya getirebildiği hatırlandığında daha da çarpıcı hale gelmektedir.[102]

Zbigniew Brzezinski 1986’da Soğuk Savaş’ın sona ereceğini henüz öngörmemişken içinde bulunduğumuz dönemin güç üstünlüğüne ilişkin tarihsel benzersizliğini vurgulamıştır: “Daha önce hiçbir zaman büyük rakip güçlerden birinin düşmesi diğerine etkin bir küresel üstünlük sağlamamıştı.”[103] Rakip süper güçlerden birinin yok olmasından kısa bir süre sonra Pentagon Bölgesel Savunma Stratejisi (1992) formüle edilmiştir: “Bölgesel ve hatta küresel barış dengede dururken birden fazla askeri gücün güvenlik yapıları adı altında birbirini dengelediği önceki dönemlere dönmek… bizim çıkarımıza değildir.”[104]

Soğuk Savaş sonrası ilk yılda Leffler, ABD’nin “güç üstünlüğü” stratejisini sürdürmesini savunmuştur. Christopher Layne, güç üstünlüğünün hem Soğuk Savaş hem de Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD’nin baskın stratejisi olduğunu iddia etmektedir.[105] “Üstünlüğün stratejik zorunlulukları İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde olduğu gibi aynıdır: Avrupa ve Doğu Asya’da pasifikasyon ve güvence ve bu bölgelerin çevredeki istikrarsızlıktan korunması.”[106][107] Soğuk Savaş sonrası üstünlük stratejisi, “yalnızca ABD gücünün üstünlüğünün barışı sağladığını” ve bunun “ABD yeteneklerinin tek başına tüm potansiyel meydan okuyucuları korkutmaya ve tüm koalisyon ortaklarını rahatlatmaya yeterli olduğu bir güç dengesizliğinin sonucu olduğunu” savunmaktadır. Sonuç olarak olarak eşitler arasında birinci olmak yeterli değildir… Birinci olmak gerekir.”[108]

Layne, Soğuk Savaş sonrası dönemin başlangıcından bu yana güç üstünlüğünün karşı dengelemeyi tetiklemesini beklemektedir. Layne’e göre “Washington’un başarılır bir üstünlük stratejisi izlemesine ve böylece diğer büyük güçlerin ortaya çıkışını engellemesine olanak tanıyan şey, savaş sonrası sistemin iki kutuplu yapısıdır.” [109] Ancak, “diğerlerinin iki kutuplu bir dünyada sadece rahatsız edici bulduğu güç üstünlüğü, tek kutuplu bir dünyada oldukça tehdit edici görünebilir.” Bu yapısal faktörler nedeniyle, “bir Amerikan üstünlük stratejisi… başarısızlığa mahkumdur” ve “diğer devletlerin ABD’ye karşı dengelenmesine neden olacaktır.”[110]

Bununla birlikte, akademik geleneksel bilgeliği tersine çevirerek, mevcut baskın güç, uluslararası ilişkiler araştırmalarının uzun süredir merkezi olan karşı dengelemeyi işlemez hale getiriyor gibi görünmektedir.[111] William Wohlforth, Amerikan gücünün üstünlüğü ve güç dengesinin yokluğu ile mevcut dünya düzeninin barışçıllığını ve istikrarını açıklamaktadır.[112] Hiçbir güç dağılımı savaşı dışlamaz. “Bununla birlikte, gücün üstünlüğü ne kadar büyükse, savaş üretmek için diğer değişkenlerin değerlerinin o kadar aşırı olması gerekir…”[113] Campbell Craig, “Güç Üstünlüğü teorisi”nin Soğuk Savaş sonrası dönemin baskın Amerikan Uluslararası İlişkiler ekollerinden birisi olacağına inanmaktadır.

…Güç üstünlüğü, güç dengesi neorealizminin yerini alacak ve öngörülebilir gelecekte Amerikan realizminin baskın markası haline gelecektir. Tek kutupluluk neorealizmin üstesinden gelemeyeceği kadar merkezi bir sorundur, özellikle de erken çöküşüne dair kendinden emin tahminler yanlış çıkarken ve ABD ile diğer rakipleri arasındaki uçurum büyümeye devam ederken…[114]

Amerikan karşıtı bir dengeleme bekleyen Waltz, çokça alıntılanan bir benzetme yapmıştır: “Doğanın boşluktan nefret ettiği gibi, uluslararası politika da dengesiz güçten nefret eder.”[115] Craig’in buna yorumu ise:

Teori açıklayıcı bir boşluktan nefret eder ve güç üstünlüğü ise bunu dolduruyor. Güç üstünlüğünün özü, muhtemel rakiplerin tek kutuplu düzeni bozmaya çalışmak yerine Amerikan üstünlüğünün statükosunu kabul etmek için güçlü teşviklere sahip olduğu iddiasıdır… Argüman… bazı yapısal realistlerin güç dengesinin tekrarlanacağının kesin olduğu yönündeki determinist iddialarından ayrılmaktadır…[116]

ABD’nin 2002 tarihli Ulusal Güvenlik Stratejisi, özgürlük lehine “güç dengesi” terimini tekrar tekrar kullanmaktadır. Preponderance of Power… (1992) adlı kitabın yazarı Melvyn Leffler ise bu duruma şaşırır: Güç dengesi tarihsel olarak Vestfalyan devlet sisteminin evrimiyle bağlantılıdır ve “Bush yönetimi hegemonya özlemi çekerken denge öngörür.” Bush’un danışmanları güç dengesi dilini kullandıklarında ise bir açıklıktan çok gizleme söz konusudur:

Kimin gücü dengelenecek? Bugün hiçbir ulus ya da grup Amerikan gücüne meydan okumuyor… Aslında, güç dengesi klasik biçimiyle işlerse, Amerika’nın ifade edilen hırslarına karşı bir ağırlık oluşturmak isteyen devletlerin karşı hamlelerini tetikleyecektir.[117]

Leffler’in yorumuna göre Bush, geleneği hegemonik ikilemle bütünleştirmek amacıyla bir güç dengesi sözlüğüne başvurmuştur.[118] İngiliz Orwell Ödüllü politika analisti Anatol Lieven şu yorumu yapmaktadır: Ancak bu anlayışta bir ifade “Orwellvari bir çift dilli konuşma biçimiydi. Aslında açık niyet o kadar güçlü olmaktı ki, diğer ülkelerin ABD’nin yanında yer almaktan başka çareleri kalmasın ve tüm gerçek güç ve hareket özgürlüğü Amerika’nın elinde toplansın.”[119] 2002’de Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde güç dengesi teriminin aşırtıcı bir şekilde rehabilite edilmesi “terminolojinin belgede hizmet ettiği mitopoetik işlev açısından açıklanabilir.” Yeni tek kutuplu dünyada geleneksel kavramı canlı tutmaktadır.[120]

Nihayetinde, “güç dengesinin özgürlükten yana” olduğunu ima eden açıklama 2018 tarihli “ABD Ulusal Güvenlik ve Savunma Stratejileri” tarafından çıkarılmıştır: Pentagon, ABD’nin “dünyanın önde gelen askeri gücü” olarak kalmasının ve bölgesel “güç dengelerinin bizim lehimize kalmasını” sağlayacaktır.[121] “Özgürlükten yana olan güç dengesi”, “bizden yana olan” güç dengesiyle özdeş görünmektedir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bunu şöyle şikayet etti: “Yeni bir güç dengesi kurmak yerine… ABD, uluslararası sistemi keskin ve derin bir dengesizliğe sürükleyen adımlar attılar.”[122]

1826’da George Canning “yeni dünyayı, eskisinin dengesini düzeltmek için var olmaya çağırdı.” 1898’de Theodore Roosevelt, ABD’nin “giderek tüm dünyanın güç dengesi” haline geldiğini tespit etmiştir.[123] 1941’de Ulusal Kaynaklar Planlama Kurulu’nda çalışan bir Yeni Düzen Ekonomisti olan Otto T. Mallery, “kaderin ABD’ye savaştan sonra dünyadaki nihai güç ve kaynak dengesini sunduğunu” belirtmiştir.[124] Colin Gray 2005’te yazdığı bölüme “Güç Dengesi Nerede?” sorusunu başlık yapmıştır. Bölüm şöyle açılmaktadır: “Kısa cevap, Birleşik Devletlerin güç dengesi olduğudur.”[125]

Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]

Notlar[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ a b Kegley & Wittkopf 2005, s. 503.
  2. ^ a b c Phillips 1911.
  3. ^ Dinneen, Nathan (2018). "The Corinthian Thesis: The Oratorical Origins of the Idea of the Balance of Power in Herodotus, Thucydides, and Xenophon". International Studies Quarterly (İngilizce). 62 (4). ss. 857-866. doi:10.1093/isq/sqy037. ISSN 0020-8833. 
  4. ^ a b c Gilbert 1949, s. 102.
  5. ^ Janžekovič, Izidor (2023). "The Balance of Power from the Thirty Years' War and the Peace of Westphalia (1648) to the War of the Spanish Succession and the Peace of Utrecht (1713)". History of European Ideas. 49 (3). ss. 561-579. doi:10.1080/01916599.2022.2077401. ISSN 0191-6599. 
  6. ^ Georg Schwarzenberger, Power Politics, London: Jonathan Cape, 1941, p. 120.
  7. ^ Phillips 1911 cites Emerich de Vattel, Le Droit des gens (Leiden, 1758)
  8. ^ A.J.P. Taylor, The Struggle for Mastery in Europe (1954) p xix
  9. ^ Edward Mead Earle, "Power Politics and American World Policy", Review of Nicholas J. Spykman’s America's Strategy in World Politics," Political Science Quarterly, 58/1, (1943): p 102, 103–104.
  10. ^ Clarence Streit, Union Now: The Proposal for Inter-Democracy Federal Union, (London & New York: Harper & Brothers Publishers, 1940), p 22.
  11. ^ Haas, Ernst B. (1953). "The Balance of Power: Prescription, Concept, or Propaganda?". World Politics (İngilizce). 5 (4). ss. 442-477. doi:10.2307/2009179. ISSN 1086-3338. JSTOR 2009179. 12 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ocak 2024. 
  12. ^ Jacob Viner, "The Implications of the Atomic Bomb for International Relations," Proceedings of the American Philosophical Society, special issue "Symposium on Atomic Energy and Its Implications," 90/1, (1946): p 56.
  13. ^ Joschka Fischer, "From Confederacy to Federation: Thoughts on the Finality of European Integration", (Berlin: Speech at the Humboldt University, 12 May 2000), http://ec.europa.eu/dorie/fileDownload.do?docId=192161&cardId=192161 27 Aralık 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  14. ^ Dick Cheney, "Defense Strategy for the 1990s: The Regional Defense Strategy", (January 1993, Washington DC: Department of Defense, http://www.informationclearinghouse.info/pdf/naarpr_Defense.pdf 7 Aralık 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.), p 8.
  15. ^ "The Atlantic Alliance and the European Security in the 1990s", (Brussels: Address to the Bremer Tabaks Collegium, May 17, 1990), http://www.nato.int/docu/speech/1990/s900517a_e.htm 2 Ekim 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  16. ^ Bagge, Sverre (2010). From Viking Stronghold to Christian Kingdom: State Formation in Norway, c. 900-1350 (İngilizce). Museum Tusculanum Press. s. 39. ISBN 978-87-635-0791-2. 
  17. ^ Pirenne 1963, s. 429.
  18. ^ Sheehan 2000, s. 35.
  19. ^ History of Friedrich II of Prussia (edition 1888) II:85
  20. ^ Richard Cobden, "The Balance of Power," 1836, (Theory and Practice of the Balance of Power, 1486–1914: Selected European Writings, ed. Moorhead Wright, London: Rowman & Littlefield, 1975), p 110-112.
  21. ^ "The Balance of Power," p 115-116.
  22. ^ Howard 1925, s. 261.
  23. ^ Conditions of Peace, (London: Macmillan, 1944), p 190, 193.
  24. ^ Adolf Hitler, Hitler's Table Talk, 1941–1944, His Private Conversations"", trs. Norman Cameron, & R. H. Stevens, New York: Enigma Books, 2000, p 202
  25. ^ Hitler, Adolf (2004). Domarus, Max (Ed.). Hitler; Speeches and Proclamations (PDF). 3. Bolchazy-Carducci Publishers. s. 2536. ISBN 978-0-86516-2280. 21 Haziran 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Eylül 2016. 
  26. ^ "The Senews of Peace," speech at Westminster College, Fulton, Missouri, 5 March 1946, NATO/OTAN Online Library, http://www.nato.int/docu/speech/1946/s460305a_e.htm 1 Şubat 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  27. ^ Andersen, Morten Skumsrud; Wohlforth, William C. (2021), "Balance of Power: A key concept in historical perspective", Routledge Handbook of Historical International Relations, Routledge, doi:10.4324/9781351168960-27, ISBN 978-1-351-16896-0, 12 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 18 Ocak 2024 
  28. ^ a b Wohlforth, Little & Kaufman 2007, ss. 155–185.
  29. ^ Wohlforth, Little and Kaufman, (2007), p 160.
  30. ^ Richard Little, The Balance of Power in International Relations: Metaphors, Myths, and Models, (Cambridge: Cambridge University Press, 2007), p 268.
  31. ^ Diplomacy, (New York: Simon & Schuster, 1994) p 21-22.
  32. ^ System of States, (Leicester: Leicester University Press, 1977, p 43-44).
  33. ^ Quincy Wright, A Study of War, (Chicago & London: The University of Chicago Press, 1964), p 125.
  34. ^ Quincy Wright, "On the Application of Intelligence to World Affairs," Bulletin of the Atomic Scientists, 4/8, (1 August 1948): p. 250, https://books.google.com/books?id=3A0AAAAAMBAJ
  35. ^ Rousseau, "Abstract of the Abbe de Saint-Pierres Project for the Perpetual Peace," (1761), in Theory and Practice of the Balance of power, 1486–1914: Selected European Writings, (ed. Moorhead Wright, London: Rowman & Littlefield, 1975), p 79.
  36. ^ Stephen Walt, "Alliances in a Unipolar World," World Politics, 61/1, (2009): p 92.
  37. ^ Stephen Walt, "Imbalance of Power," Foreign Policy, 193: (12 May 2012): p 1, https://foreignpolicy.com/2009/05/12/imbalance-of-power/ 16 Mayıs 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  38. ^ Kenneth Waltz, "Globalization and American Power," The National Interest, (Spring 2000), p 56.
  39. ^ Kenneth Waltz, "Structural Realism after the Cold War," America Unrivaled: The Future of the Balance of Power, (ed. John Ikenberry, Ithaka & London: Cornell University Press, 2002), p 54.
  40. ^ The Balance of Power in International Relations: Metaphors, Myths, and Models, (Cambridge, Cambridge University Press, 2007), p 12, 252.
  41. ^ Randall L. Schweller & Xiaoyu Pu, "After Unipolarity: China’s Visions of International Order in an Era of US Decline," International Security, 36/1, (2011): p 42, 44.
  42. ^ Terry Narramore, "China and Europe: Engagement, Multipolarity and Strategy," The Pacific Review, 21/1, (2013): 87–108, http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.548.2787&rep=rep1&type=pdf 8 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  43. ^ Stephen Walt, "Can the United States Be Balanced? If So, How?" (Chicago: American Political Science Association, September 2–4, 2004, http://citation.allacademic.com//meta/p_mla_apa_research_citation/0/5/9/9/6/pages59968/p59968-1.php 3 Ocak 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.), p 11-12.
  44. ^ Randall Schweller, "Unanswered Threats: A Neoclassical Realist Theory of Underbalancing," International Security, 29/2, (2004): p 160-161.
  45. ^ John Ikenberry, America Unrivaled: The Future of the Balance of Power, Ithaka & London: Cornell University Press, 2002), p 3.
  46. ^ Robert Pape, "Soft Balancing against the United States", International Security, 30/1, Summer: (2005), p 8.
  47. ^ T. V. Paul, "Soft Balancing in the Age of US Primacy", International Security, 30/1, (Summer 2005): p 52-53.
  48. ^ Jack S. Levy, & William R. Thompson, "Balances and Balancing: Concepts, Proposition and Research Design," Realism and the Balancing of Power: A New Debate, (eds. A. Vasques & Colin Elman, New Jersey: Prentice-Hall, 2003), p 7.
  49. ^ David A. Lake, "Ulysses' Triumph: American Power and the New World Order," Security Studies, 8/4, (1999): p 44-45.
  50. ^ Campbell Craig, "American Power Preponderance and the Nuclear Revolution," Review of International Studies, 35/1, (2009): p 27.
  51. ^ "The Arrogant Empire," Newsweek, (24 March 2003), p 37, http://europe.newsweek.com/arrogant-empire-132751?rm=eu
  52. ^ America Unrivaled: The Future of the Balance of Power, (Ithaka & London: Cornell University Press, 2002), p 3.
  53. ^ "Transnational Liberalism and American Primacy; or, Benignity Is in the Eye of the Beholder," America Unrivaled: The Future of the Balance of Power, (ed. Ikenberry, John G., Ithaka & London: Cornell University Press, 2002), p 239.
  54. ^ "A Grand Strategy of Transformation," Foreign Policy, 133, (2003): p 52.
  55. ^ Michael Mastanduno, "Incomplete Hegemony and Security Order in the Asia-Pacific," America Unrivaled: The Future of the Balance of Power, (ed. John Ikenberry, Ithaca & London: Cornell University Press, 2002), p. 187.
  56. ^ Thomas S. Mowle & David H., Sacko,The Unipolar World: An Unbalanced Future, (New York: Macmillan, 2007), p 149.
  57. ^ Cited in Stephen Walt, "Keeping the World 'Off Balance:’ Self Restraint and US Foreign Policy," (ed. John Ikenberry, Ithaka & London: Cornell University Press, 2002), p 125.
  58. ^ "The Present Danger," The National Interest, 39, (Spring 2000): p 57-58.
  59. ^ "The Unipolar Illusion: Why New Great Powers Will Rise?" International Security, 17/4, (1993): p 5-51.
  60. ^ "The Unipolar Illusion Revisited: The Coming End of the United States' Unipolar Moment", International Security, 31/2, (2006): p 7–41.
  61. ^ Christopher Layne, (2009). "The Waning of US Hegemony—Myth or Reality? A Review Essay," International Security, 34/1: p 150.
  62. ^ Dall'Agnol, Augusto C. Dall&#39, Augusto César (January 2018). "Balancing in unipolarity: who is afraid of balance of power?". Brazilian Journal of International Relations. 16 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ocak 2024.  Vol. 7, No. 3 (2018), pp. 494–515.
  63. ^ a b Waltz 1979, s. 121.
  64. ^ Waltz 1979, s. 118.
  65. ^ Parent, Joseph M.; Rosato, Sebastian (2015). "Balancing in Neorealism". International Security. 40 (2). ss. 51-86. doi:10.1162/isec_a_00216. ISSN 0162-2889. 
  66. ^ Mearsheimer 2010, s. 79.
  67. ^ a b Mearsheimer 2010, ss. 81–83.
  68. ^ Walt 1987, ss. 21–29.
  69. ^ a b Mearsheimer 2001, s. 139.
  70. ^ Walt 1987, s. 29.
  71. ^ Walt 1987, s. 21.
  72. ^ Christensen & Snyder 1990, s. 140.
  73. ^ Christensen & Snyder 1990, s. 138.
  74. ^ Mearsheimer 2001, s. 140.
  75. ^ a b c Mearsheimer 2001, s. 157.
  76. ^ Mearsheimer 2001, s. 151.
  77. ^ Mearsheimer 2001, ss. 154–155.
  78. ^ Mearsheimer 2001, s. 159–160.
  79. ^ Mearsheimer 2001, s. 160.
  80. ^ Mearsheimer 2001, s. 161.
  81. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; :22 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  82. ^ Mearsheimer 2010, ss. 81.
  83. ^ a b c Mearsheimer 2010, s. 83.
  84. ^ a b Walt 1987, s. 5.
  85. ^ Stephen Walt, "Keeping the World 'Off Balance:’ Self Restraint and US Foreign Policy," (ed. John Ikenberry, Ithaca & London: Cornell University Press, 2002), p 134.
  86. ^ The Unipolar World: An Unbalanced Future, (New York: Palgrave Macmillan, 2007), p 147, 158.
  87. ^ Campbell Craig, "American Power Preponderance and the Nuclear Revolution," Review of International Studies, 35/1, (2009): p 28-29.
  88. ^ He, Kai (1 Nisan 2012). "Undermining Adversaries: Unipolarity, Threat Perception, and Negative Balancing Strategies after the Cold War". Security Studies. 21 (2). ss. 154-191. doi:10.1080/09636412.2012.679201. ISSN 0963-6412. 
  89. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; :13 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  90. ^ The Annals of the American Academy of Political and Social Sciences, 210: p 80.
  91. ^ Alfred Vagts, "The United States and the Balance of Power," Journal of Politics, 3/4, (1941): p 416.
  92. ^ Robert Strausz-Hupé, Geopolitics: The Struggle for Space and Power, (New York: G. P. Putnam's Sons, 1942), p 194-195.
  93. ^ Thorndike, Joseph J. Jr. (21 Aralık 1942). "Geopolitics: The Lurid Career of a Scientific System which the Briton Invented, the Germans Used and the Americans Need to Study". Life. s. 115. 15 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ocak 2024. 
  94. ^ Crusade for Pan-Europe, (New York: G. P. Putnam’s Sons, 1943), p 298-304.
  95. ^ "America’s Place in the Postwar World," Political Science Quarterly, 58/1, (1943): p 15-16.
  96. ^ "America’s Place in the Postwar World," p 23-24.
  97. ^ John Lewis Gaddis, "The Strategy of Containment," Containment: Documents on American Policy and Strategy, 1945–1950, (New York: Columbia University Press, 1978), p 66.
  98. ^ Cited in Kagan, Robert (26 Mayıs 2014). "Superpowers Don't Get to Retire: What our tired country still owes the world". New Republic. 18 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ocak 2024. 
  99. ^ Cited in Inis L. Claude, "The Balance of Power Revisited," Review of International Studies, 15/2, (1989): p 79.
  100. ^ A Preponderance of Power: National Security, the Truman Administration, and the Cold War, (Stanford University Press, Stanford, 1992), p 517.
  101. ^ Hedley Bull, "The Great Irresponsibilities? The United States, the Soviet Union, and World Order", International Journal, 35, (1979/80): p 440.
  102. ^ "Alliance Formation and the Balance of World Power", International Security, 9/4, (1985), p 35.
  103. ^ Game Plan: A Geostrategic Framework for the Conduct of the US-Soviet Contest, (Boston & New York: The Atlantic Monthly Press, 1986), p 27.
  104. ^ Cited in Christopher Layne, "US Hegemony and the Perpetuation of NATO," Journal of Strategic Studies, 23/3, (2000): p 87.
  105. ^ A Preponderance of Power, p 518.
  106. ^ "From Preponderance to Offshore Balancing; America's Future Grand Strategy", International Security, 22/1, (1997): p 92.
  107. ^ Also The Peace of Illusions: American Grand Strategy from 1940 to the Present, (Ithaka & London: Cornell University Press, 2006).
  108. ^ Barry Posen & Andrew L. Ross, "Competing Visions for US Grand Strategy", International Security, 21/3, (1996/7): 32.
  109. ^ "The Unipolar Illusion: Why New Great Powers Will Rise?" International Security, 17/4, (1993): p 34-35.
  110. ^ "The Unipolar Illusion", p 51.
  111. ^ Stephen G. Brooks &, William C. Wohlforth, World Out of Balance: International Relations and the Challenge of American Primacy, Princeton & Oxford: Princeton University Press, 2008), p 3.
  112. ^ "US Strategy in a Unipolar World", America Unrivaled: The Future of the Balance of Power, (ed. John Ikenberry, Ithaka & London: Cornell University Press, 2002), p 14.
  113. ^ "The Stability of a Unipolar World", International Security, 24/1, (1999), p 25.
  114. ^ Campbell Craig, "American Power Preponderance and the Nuclear Revolution," Review of International Studies, 35/1, (2009): p 30.
  115. ^ "Structural Realism after the Cold War," International Security, 25/1, (2000): p 28.
  116. ^ "American Power Preponderance and the Nuclear Revolution," p 30.
  117. ^ Melvyn P. Leffler, "9/11 and the Past and Future of American Foreign Policy", Royal Institute of International Affairs, (79/5, October 2003), p 1058, https://www.jstor.org/stable/3568953 18 Ocak 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  118. ^ "9/11 and the Past and Future of American Foreign Policy," p 1061, 1063.
  119. ^ "America Right or Wrong: An Anatomy of American Nationalism," The Geopolitics Reader, (eds. Gearoid O’Tauthail, & Simon Dalby, London & New York: Routledge, 2004, p 172.
  120. ^ Richard Little, The Balance of Power in International Relations: Metaphors, Myths, and Models, (Cambridge University Press, 2007), p 82, 84.
  121. ^ "Summary of the 2018 National Defense Strategy of The United States of America" (PDF). Washington DC: Department of Defense. 2018. s. 4. 10 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 18 Ocak 2024. 
  122. ^ Putin, Vladimir (24 Ekim 2014). "Meeting of the Valdai International Discussion Club". President of Russia. 15 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ocak 2024. 
  123. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; kaganretire2 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  124. ^ Otto Tod Mallery, "Economic Union and Enduring Peace," Annals of the American Academy of Political and Social Science, 216, (1941): p 125.
  125. ^ "How Has War Changed Since the End of the Cold War?" US Army War College, 35/1, (2005): p 16.

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  • Ghervas, Stella (2017), "Balance of Power vs Perpetual Peace: Paradigms of European Order from Utrecht to Vienna, 1713–1815", The International History Review, 39 (3), ss. 404-425, doi:10.1080/07075332.2016.1214613 
  • Christensen, Thomas J.; Snyder, Jack (1990), "Chain Gangs and Passed Bucks: Predicting Alliance Patterns in Multipolarity", International Organization, 44 (2), ss. 138-140, doi:10.1017/s0020818300035232 
  • Gilbert, Felix (1949). "Bernardo Rucellai and the Orti Oricellari: A Study on the Origin of Modern Political Thought". Journal of the Warburg and Courtauld Institutes. Cilt 12. Warburg Institute. ss. 101-131. doi:10.2307/750259. JSTOR 750259. 
  • Howard, Sir Esme (May 1925), "British Policy and the Balance of Power", The American Political Science Review, 19 (2), ss. 261-267, doi:10.2307/2938920, JSTOR 2938920 
  • Kegley, Charles W.; Wittkopf, Eugene R. (2005), World Politics: Trends and Transformation, 10th, s. 503 
  • Mearsheimer, John (2010), "Structural Realism" (PDF), Dunne, Tim; Kurki, Milja; Smith, Steve (Ed.), International Relations Theories, New York: Oxford University Press, ss. 79-85 
  • Mearsheimer, John (2001), The Tragedy of Great Power Politics, New York: Norton, ss. 139-161 
  • Pirenne, J. (1963), The Tides of History: From the Expansion of Islam to the Treaties of Westphalia, II, Londra, s. 429 
  • Sheehan, Michael (2000), The Balance of Power: History & Theory, Routledge, s. 35 
  • Waltz, Kenneth N. (1979), Theory of International Politics, Reading, MA: Addison-Wesley, ss. 118, 121 
  • Walt, Stephen M. (1987), The Origins of Alliances, New York: Cornell University Press, ss. 5, 17-29 
  • Wendt, Alexander (1992), "Anarchy Is What States Make of It: The Social Construction of international Politics", International Organization, s. 397 
  • Wohlforth, W.C.; Little, R.; Kaufman, S.J.; ve diğerleri. (2007), "Testing Balance-Of-Power Theory in World History", European Journal of International Relations, 13 (2), ss. 155-185, doi:10.1177/1354066107076951 
Attrition