Bağışıklık sistemi: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Cat (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
Cat (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
149. satır: 149. satır:
Bağışıklık sisteminin başka bir önemli rolü de tümörleri tanıması ve yok etmesidir. Tümörlerin değişime uğramış hücreleri normal hücrelerde bulunmayan tümör antijenlerini ifade eder. Bağışlıklık sistemine bu antijenler yabancı olarak görünür ve onların sunumları bağışıklık sistemini hücrelerinin değişmiş tümör hücrelerine saldırmasına neden olur. Tümör hücrelerince ifade olunan antijenlerin bazı kaynakları vardır; <ref name = anderson>{{cite journal | author = Andersen MH, Schrama D, Thor Straten P, Becker JC |title=Cytotoxic T cells |journal=J Invest Dermatol |volume=126 |issue=1 |pages=32–41 |year=2006 |pmid=16417215}}</ref> bazıları servikal kansere neden olan insan papillomavirüsü gibi onkojenik virüslerden köken alırken,<ref>{{cite journal | author = Boon T, van der Bruggen P |title=Human tumor antigens recognized by T lymphocytes |journal=J Exp Med |volume=183 |issue=|pages=725–29 |year=1996 |pmid=8642276 }}</ref> diğerleri düşük seviyelerde normalken yüksek seviyelerde kansere neden olan canlının kendi proteinleridir. Enzimlerden tirosinaz olarak bilineni yüksek seviyelerinde olağan deri hücrelerini (örn. melanositleri) melanoma diye bilinen tümörlere değiştirir.<ref>{{cite journal | author = Castelli C, Rivoltini L, Andreola G, Carrabba M, Renkvist N, Parmiani G |title=T cell recognition of melanoma-associated antigens |journal=J Cell Physiol |volume=182 |issue=|pages=323–31 |year=2000 |pmid= 10653598 }}</ref><ref name = romera>{{cite journal | author = Romero P, Cerottini JC, Speiser DE |title=The human T cell response to melanoma antigens |journal=Adv Immunol. |volume=92 |issue=|pages=187–224 |year=2006 |pmid=17145305}}</ref> Tümör antijenlerinin üçüncü bir olası kaynağı hücre büyümesi ve yaşamasını düzenleyen, çoğunlukla onkogen diye adlandırılan moleküllerin kansere dönüşmesini sağlayan proteinlerdir.<ref name = anderson/><ref name = guevara>{{cite journal | author = Guevara-Patino JA, Turk MJ, Wolchok JD, Houghton AN |title=Immunity to cancer through immune recognition of altered self: studies with melanoma |journal=Adv Cancer Res. |volume=90 |issue=|pages=157–77 |year=2003 |pmid= 14710950}}</ref><ref>{{cite journal | author = Renkvist N, Castelli C, Robbins PF, Parmiani G |title=A listing of human tumor antigens recognized by T cells |journal=Cancer Immunol Immunother |volume=50 |issue=|pages=3–15 |year=2001 |pmid=11315507}}</ref> Bağışıklık sisteminin tümörlere ana yanıtı yardımcı T hücrelerinin yardımıyla öldürücü T hücrelerini kullanarak anormal hücreleri yok etmektir.<ref name = romera/><ref>{{cite journal | author = Gerloni M, Zanetti M. |title=CD4 T cells in tumor immunity |journal=. Springer Semin Immunopathol |volume=27 |issue=1 |pages=37–48 |year=2005 |pmid=15965712 }}</ref> Tümör antijenleri viral antijenlere benzer yollarla MHC sınıf I molekülleri üzerinden sunulur. Bu öldürücü T hücrelerinin tümör hücrelerini anormal olarak tanımasına izin verir. <ref name = seliger>{{cite journal | author = Seliger B, Ritz U, Ferrone S |title=Molecular mechanisms of HLA class I antigen abnormalities following viral infection and transformation |journal=Int J Cancer |volume=118 |issue=1 |pages=129–38|year=2006 |pmid=16003759 }}</ref>
Bağışıklık sisteminin başka bir önemli rolü de tümörleri tanıması ve yok etmesidir. Tümörlerin değişime uğramış hücreleri normal hücrelerde bulunmayan tümör antijenlerini ifade eder. Bağışlıklık sistemine bu antijenler yabancı olarak görünür ve onların sunumları bağışıklık sistemini hücrelerinin değişmiş tümör hücrelerine saldırmasına neden olur. Tümör hücrelerince ifade olunan antijenlerin bazı kaynakları vardır; <ref name = anderson>{{cite journal | author = Andersen MH, Schrama D, Thor Straten P, Becker JC |title=Cytotoxic T cells |journal=J Invest Dermatol |volume=126 |issue=1 |pages=32–41 |year=2006 |pmid=16417215}}</ref> bazıları servikal kansere neden olan insan papillomavirüsü gibi onkojenik virüslerden köken alırken,<ref>{{cite journal | author = Boon T, van der Bruggen P |title=Human tumor antigens recognized by T lymphocytes |journal=J Exp Med |volume=183 |issue=|pages=725–29 |year=1996 |pmid=8642276 }}</ref> diğerleri düşük seviyelerde normalken yüksek seviyelerde kansere neden olan canlının kendi proteinleridir. Enzimlerden tirosinaz olarak bilineni yüksek seviyelerinde olağan deri hücrelerini (örn. melanositleri) melanoma diye bilinen tümörlere değiştirir.<ref>{{cite journal | author = Castelli C, Rivoltini L, Andreola G, Carrabba M, Renkvist N, Parmiani G |title=T cell recognition of melanoma-associated antigens |journal=J Cell Physiol |volume=182 |issue=|pages=323–31 |year=2000 |pmid= 10653598 }}</ref><ref name = romera>{{cite journal | author = Romero P, Cerottini JC, Speiser DE |title=The human T cell response to melanoma antigens |journal=Adv Immunol. |volume=92 |issue=|pages=187–224 |year=2006 |pmid=17145305}}</ref> Tümör antijenlerinin üçüncü bir olası kaynağı hücre büyümesi ve yaşamasını düzenleyen, çoğunlukla onkogen diye adlandırılan moleküllerin kansere dönüşmesini sağlayan proteinlerdir.<ref name = anderson/><ref name = guevara>{{cite journal | author = Guevara-Patino JA, Turk MJ, Wolchok JD, Houghton AN |title=Immunity to cancer through immune recognition of altered self: studies with melanoma |journal=Adv Cancer Res. |volume=90 |issue=|pages=157–77 |year=2003 |pmid= 14710950}}</ref><ref>{{cite journal | author = Renkvist N, Castelli C, Robbins PF, Parmiani G |title=A listing of human tumor antigens recognized by T cells |journal=Cancer Immunol Immunother |volume=50 |issue=|pages=3–15 |year=2001 |pmid=11315507}}</ref> Bağışıklık sisteminin tümörlere ana yanıtı yardımcı T hücrelerinin yardımıyla öldürücü T hücrelerini kullanarak anormal hücreleri yok etmektir.<ref name = romera/><ref>{{cite journal | author = Gerloni M, Zanetti M. |title=CD4 T cells in tumor immunity |journal=. Springer Semin Immunopathol |volume=27 |issue=1 |pages=37–48 |year=2005 |pmid=15965712 }}</ref> Tümör antijenleri viral antijenlere benzer yollarla MHC sınıf I molekülleri üzerinden sunulur. Bu öldürücü T hücrelerinin tümör hücrelerini anormal olarak tanımasına izin verir. <ref name = seliger>{{cite journal | author = Seliger B, Ritz U, Ferrone S |title=Molecular mechanisms of HLA class I antigen abnormalities following viral infection and transformation |journal=Int J Cancer |volume=118 |issue=1 |pages=129–38|year=2006 |pmid=16003759 }}</ref>


Doğal öldürücü hücreler de ayrıca tümörlü hücreleri benzer yollarla, özellikle tümörlü hücreler yüzeylerinde normalden biraz daha az MHC sınıf I molekülünü taşıyorlarsa öldürür, bu tümörlerde yaygın bir durumdur.<ref>{{cite journal | author = Hayakawa Y, Smyth MJ. |title=Innate immune recognition and suppression of tumors |journal=Adv Cancer Res |volume=95 |issue=|pages=293–322 |year=2006 |pmid=16860661 }}</ref> Sometimes antibodies are generated against tumor cells allowing for their destruction by the [[complement system]].<ref name = guevara/> Açıkçası, bazı tümörler bağışıklık sisteminden kaçabilir ve sürebilirler. <ref name = selig>{{cite journal | author = Seliger B |title=Strategies of tumor immune evasion |journal=BioDrugs |volume=19 |issue=6 |pages=347–54 |year=2005 |pmid=16392887 }}</ref> Tümör hücreleri sıklıkla yüzeylerinde MHC sınıf I moleküllerinin bir kısmını indirgemişlerdir, bu yüzden öldürücü T hücrelerinin taramasından kaçabilirler.<ref name = seliger/> Bazı tümör hücreleri ayrıca bağışıklık yanıtını baskılayan ürünler de salarlar; örneğin lenfositlerin ve makrofajların etkinliğini baskılayan[[TGF beta|TGF-β]] sitokinini salgılanması.<ref>{{cite journal | author = Frumento G, Piazza T, Di Carlo E, Ferrini S |title=Targeting tumor-related immunosuppression for cancer immunotherapy |journal=Endocr Metab Immune Disord Drug Targets |volume=6 |issue=3 |pages=233–7 |year=2006 |pmid= 17017974}}</ref> In addition, [[immune tolerance|immunological tolerance]] may develop against tumor antigens, so the immune system no longer attacks the tumor cells.<ref name = selig/> Birbirine ters olarak, tümör hücrereleri makrofajları çeken sitokinleri ve tümör gelişimini besleyen gelişme faktörlerini bıraktıklarında makrofajlar tümör gelişimini desteklerler.<ref>{{cite journal | last = Stix | first = Gary |title=A Malignant Flame | journal =Scientific American |pages=60–67 | date =July 2007 |url=http://podcast.sciam.com/daily/pdf/sa_d_podcast_070619.pdf | format = [[PDF]] | accessdate = 2007-01-01}}</ref>
Doğal öldürücü hücreler de ayrıca tümörlü hücreleri benzer yollarla, özellikle tümörlü hücreler yüzeylerinde normalden biraz daha az MHC sınıf I molekülünü taşıyorlarsa öldürür, bu tümörlerde yaygın bir durumdur.<ref>{{cite journal | author = Hayakawa Y, Smyth MJ. |title=Innate immune recognition and suppression of tumors |journal=Adv Cancer Res |volume=95 |issue=|pages=293–322 |year=2006 |pmid=16860661 }}</ref> Sometimes antibodies are generated against tumor cells allowing for their destruction by the [[complement system]].<ref name = guevara/> Açıkçası, bazı tümörler bağışıklık sisteminden kaçabilir ve sürebilirler. <ref name = selig>{{cite journal | author = Seliger B |title=Strategies of tumor immune evasion |journal=BioDrugs |volume=19 |issue=6 |pages=347–54 |year=2005 |pmid=16392887 }}</ref> Tümör hücreleri sıklıkla yüzeylerinde MHC sınıf I moleküllerinin bir kısmını indirgemişlerdir, bu yüzden öldürücü T hücrelerinin taramasından kaçabilirler.<ref name = seliger/> Bazı tümör hücreleri ayrıca bağışıklık yanıtını baskılayan ürünler de salarlar; örneğin lenfositlerin ve makrofajların etkinliğini baskılayan[[TGF beta|TGF-β]] sitokinini salgılanması.<ref>{{cite journal | author = Frumento G, Piazza T, Di Carlo E, Ferrini S |title=Targeting tumor-related immunosuppression for cancer immunotherapy |journal=Endocr Metab Immune Disord Drug Targets |volume=6 |issue=3 |pages=233–7 |year=2006 |pmid= 17017974}}</ref>
In addition, [[immune tolerance|immunological tolerance]] may develop against tumor antigens, so the immune system no longer attacks the tumor cells.<ref name = selig/> Birbirine ters olarak, tümör hücrereleri makrofajları çeken sitokinleri ve tümör gelişimini besleyen gelişme faktörlerini bıraktıklarında makrofajlar tümör gelişimini desteklerler.<ref>{{cite journal | last = Stix | first = Gary |title=A Malignant Flame | journal =Scientific American |pages=60–67 | date =July 2007 |url=http://podcast.sciam.com/daily/pdf/sa_d_podcast_070619.pdf | format = [[PDF]] | accessdate = 2007-01-01}}</ref>


Ek olarak, tümördeki hipoksinin bir kombinasyonunda ve bir sitokin makrofajlarca üretildiğinde, tümör hücrelerinin metastazı bloklayan bir proteinin üretimini azaltır ve bu suretle kanser hücrelerinin yayılmasına yardımcı olur.
Ek olarak, tümördeki hipoksinin bir kombinasyonunda ve bir sitokin makrofajlarca üretildiğinde, tümör hücrelerinin metastazı bloklayan bir proteinin üretimini azaltır ve bu suretle kanser hücrelerinin yayılmasına yardımcı olur.

==Patojenlerle uygulamalar==
Herhangi bir patojende başarı onun ev sahibi bağışıklık yanıtlarından kaçmabilme kabiliyetine bağlıdır. Bu yüzden patojenler bağışıklık aracılı yıkımdan kaçabilirlerken ev sahibini başarıyla enfekte edebilmelerine izin veren bazı metodlar geliştirmişlerdir.<ref name=Finlay>{{cite journal | author = Finlay B, McFadden G |title=Anti-immunology: evasion of the host immune system by bacterial and viral pathogens |journal=Cell |volume=124 |issue=4 |pages=767-82 |year=2006 |pmid=16497587}}</ref> Bakteriler sıklıkla bariyerleri eriten enzimler salgılayarak - örneğin [[tip II salgılama sistemi]] kullanarak- fiziksel engellerin üstesinden gelirler. <ref>{{cite journal | author = Cianciotto NP.|title=Type II secretion: a protein secretion system for all seasons |journal=Trends Microbiol. |volume=13 |issue=12 |pages=581-8 |year=2005 |pmid=16216510}}</ref> Farklı olarak, [[tip III salgılama sistemi]] kullanarak patojenden konağa proteinlerini doğrudan aktarmayı sağlayan ev sahibinin hücresine içi boş bir tüp yerleştirebilirler; bu proteinler tüp boyunca ilerler ve genellikle konağın savunmalarını kapatırlar.<ref>{{cite journal | author = Winstanley C, Hart CA|title=Type III secretion systems and pathogenicity islands |journal=J Med Microbiol. |volume=50 |issue=2 |pages=116-26 |year=2001 |pmid=11211218}}</ref> Doğuştan gelen sistemi kandıran bazı patojenlerce kullanılan bir kaçma stratejisi de (intraselüler patogenez olarak da isimlendirilen) hücreiçi [[replikasyon]]dur. Burada patojen hayat döngüsünün çoğunu, bağışıklık hücreleri antikorlar ve tamamlayıcılarla doğrudan temasdan korunduğu konak hücrelerde geçirir. Hücre içi patojenlerin bazı örnekleri; [[virüs]]ler, besin bozucu bakterilerden ''[[Salmonella]]'' ve [[malarya]] etkeni olan [[ökaryotik]] [[parazit]] ''[[Plasmodium falciparum]]'' ve [[leishmania]] etkeni ''[[Leishmania|Leishmania spp.]]''dir. ''[[Mycobacterium tuberculosis]]'' gibi diğer bakteriler tamamlayıcıların [[lizis]]inden korundukları koruyucu bir kapsül içinde yaşarlar. <ref>{{cite journal | author = Finlay B, Falkow S |title=Common themes in microbial pathogenicity revisited | url=http://mmbr.asm.org/cgi/reprint/61/2/136.pdf |journal=Microbiol Mol Biol Rev |volume=61 |issue=2 |pages=136-69 |year=1997 |pmid=9184008}}</ref> Bazı patojenler konağın bağışıklık yanıtını yanlış yönlendiren veya etkisini azaltan bileşenler salarlar.<ref name=Finlay/> Bazı bakteriler kendilerini bağışıklık sisteminin hücrelerinden ve proteinlerinden koruyan [[biyofilm]]ler şekillendirirler. Böyle biyofilmler bazı enfeksiyonlarda başarılı olabilirler; örneğin, [[kistik fibrozis]]in karaktersitik enfeksiyonözleri kronik ''[[Pseudomonas aeruginosa]]'' ve ''[[Burkholderia cenocepacia]]''. <ref>{{cite journal | author = Kobayashi H |title=Airway biofilms: implications for pathogenesis and therapy of respiratory tract infections |journal=Treat Respir Med |volume=4 |issue=4 |pages=241-53 |year=2005 |pmid=16086598}}</ref> Diğer bakteriler antikorları bağlayan ve etkisizleştiren yüzey proteinleri üretirler; örneğin ''[[Streptococcus]]'' (protein G), ''[[Staphylococcus aureus]]'' (protein A), ve ''[[Peptostreptococcus|Peptostreptococcus magnus]]'' (protein L).<ref>{{cite journal | author = Housden N, Harrison S, Roberts S, Beckingham J, Graille M, Stura E, Gore M |title=Immunoglobulin-binding domains: Protein L from Peptostreptococcus magnus | url=http://www.biochemsoctrans.org/bst/031/0716/0310716.pdf |journal=Biochem Soc Trans |volume=31 |issue=Pt 3 |pages=716-8 |year=2003 |pmid=12773190}}</ref> Virüsleri edinilmiş bağışıklık sisteminden koruyan mekanizmalar ise daha karmaşıktır. En basit yakınlaşma da saldırganın yüzeyindeki temelli-olan [[epitop]]lar saklanırken temelli-olmayan epitoplar ([[amino asit]]ler ve/veya [[şeker]]ler) hızlıca değiştirilir. Örneğin [[HIV]], konak hedef hücreye girmesi için gerekli olan viral kapsülündeki proteinleri düzenli olarak değiştirir. Antijenlerdeki bu sık değişimler bu proteinlere yönlenen [[aşı]]ların neden başarısız olduğunu açıklayabilir. <ref>{{cite journal | last = Burton | first = Dennis R. | coauthors = Robyn L. Stanfield and Ian A. Wilson |title=Antibody vs. HIV in a clash of evolutionary titans | journal =Proc Natl Acad Sci U S A.|volume=102 |issue=42 |pages=14943-8 |year=2005 |pmid=16219699}}</ref> Antijenleri konağın molekülleriyle maskeleme de yaygın olarak kullanılan başka bir kaçınma stratejisidir. HIV'deki vironu kaplayan kapsül konağın en dış membranından şekillenir; kendini-kaplayan virüsler böylece bağışıklık sistemininin "kendinden-olmayan"ı tanımasını zorlaştırır. <ref>{{cite journal | author = Cantin R, Methot S, Tremblay MJ.|title=Plunder and stowaways: incorporation of cellular proteins by enveloped viruses |journal=J Virol. |volume=79 |issue=11 |pages=6577–87 |year=2005 |pmid=15890896}}</ref>


==Dış bağlantılar==
==Dış bağlantılar==

Sayfanın 17.17, 30 Nisan 2008 tarihindeki hâli

Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte virüslerden parazitik solucanlara kadar arama yapar ve onları canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bu ayrım patojenlerin konak canlıdaki enfeksiyon yapmaları için yeni yollar bulmalarına ve uyum yapmalarına neden olacak kadar karmaşıktır. Bu meydan okumayla bazı işleyişler patojenleri tanır ve onları nötralize eder. Hatta bakteriler gibi basit tek hücreli canlıların viral enfeksiyonlara karşı duran enzim sistemleri onlarda koruma yapar.

Sarı olarak görünen bir nötrofilin turuncu olarak görünen bir şarbon bakterisini yutmasının taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile çekilmiş görüntüsü.

Geçmiş ökaryotik canlılarda diğer basit bağışıklık işleyiş sistemleri gelişmiş ve günümüzdeki bitkiler, balıklar, sürüngenler ve böcekler gibi torunlarına miras kalmıştır. Bunlar, defensinler olarak adlandırılan antimikrobiyal peptidleri, fagositleri ve tamamlayıcı sistemi kapsar. Daha tecrübeli sistemler omurgalıların evrimiyle nispeten yakın zamanda gelişmiştir.[1] İnsanlar gibi omurgalılardaki bağışıklık sistemleri dinamik işleyiş sırasında birbirlerini etkileyen seçilmiş proteinlerin, hücrelerin, organların ve dokuların bazı çeşitlerinden oluşur. Bu daha karmaşık olan bağışıklık yanıtının bir kısmında, omurgalı sistemleri patojenleri tanımada daha etkili ve uygun zamanlıdır. Uyum süreci bağışıklık belleğini yaratır ve bu patojenlerle gelecek karşılaşmalarda daha etkili koruma sağlar. Edinilmiş bağışıklığın bu süreci aşılamanın temelini oluşturur.

Bağışıklık sistemindeki bozukluklar hastalıklara neden olabilir. Bağışıklık yetmezliği hastalıkları, bağışıklık sistemi normalden daha az etkin olduğunda meydana gelir, tekrarlayan ve yaşamı tehdit eden enfeksiyonlarla sonuçlanır. Bağışıklık yetmezliği ayrıca X-SCID gibi genetik hastalıkların bir sonucu ya da farmosötikler veya HIV retrovirüsünün neden olduğu AIDS gibi bir enfeksiyonun sonucu olarak da görülebilir. Buna zıt olarak, kendine bağışık (otoimmün) hastalıklar, normalden fazla etkin olan bir bağışıklık sisteminin vücudun kendi dokularını yabancı olarak algılayıp, onlara saldırması sonucudur. Yaygın kendine bağışık hastalıklar, romatoid artrit, diyabet tip 1 ve sistemik lupus eritematozus'dur.

İmmünolojinin sağlık ve hastalıklardaki önemli rolü, bilimsel çalışmaların oldukça önemli alanlarını oluşturmaktadır.

Bağışıklıkta tabakalanmış savunma

Bağışıklık sistemi gittikçe artarak özelleşen katmanlı savunmalarla canlıları enfeksiyonlardan korur. En basitçe fiziksel engeller bakteri veya virüs gibi patojenlerin vücuda girmelerini engeller. Eğer bir patojen bu engellerden birini aşarsa, doğuştan gelen bağışıklık sistemi hemen devreye girer fakat özgül bir yanıt oluşturmaz. Doğştan gelen bağışıklık sistemi bütün bitki ve hayvan gruplarında bulunur.[2] Bununla beraber, patojenler doğuştan gelen yanıttan kaçabilirler. Omurgalılarda üçüncü bir koruma engeli olarak doğuştan gelen yanıtla etkinleştirilen edinilmiş bağışıklık sistemi gelişmiştir. Burada bağışıklık sistemi enfeksiyon sırasında patojeni tanımasını geliştirecek yanıtlara uyum sağlar. Bu gelişmiş yanıt, patojen ortadan kaldırıldıktan sonra da bir bağışıklık belleği şeklinde hatırlanır ve aynı patojenle bir daha karşılaşıldığında daha hızlı ve güçlü bir yanıt verilmesini sağlar.[3]

Bağışıklık sistemi genelde iki bölüm halinde incelenir:

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi Edinimiş bağışıklık sistemi
Yanıt özgü değil Patojen ve antijene özgü yanıt verilir
Bulunan keşife hızlıca en büyük düzeyde yanıt verilir bulunmayla yanıt arasında gecikme vardır
Hücre aracılı ve humoral bileşenler Hücre aracılı ve humoral bileşenler
Bağışıklık belleği bulunmaz Bağışıklık belleği oluşturulur
Neredeyse yaşamdaki bütün canlı şekillerinde bulunur Sadece Gerçekçenelilerde bulunur.

Doğuştan ve edinilmiş bağışıklıkların her ikiside kendinden olan ve kendinden olmayan moleküllerin ayrımına bağlıdır. İmmünolojide kendinden olan moleküller, bir canlının vücudunda bulunan ve bağışıklık sistemince yabancı moleküllerden ayrılabilen bileşenlerdir.[4] Kendinden olmayanlar ise yabancı moleküller olarak tanımlanabilir. Kendinden olmayan moleküllerin bir sınıfı antijenler olarak bilinir ve özgü bağışıklık almaçlarına bağlanıp bir bağışıklık yanıtının oluşmasına neden olan maddeler olarak tanımlanabilirler.[5]

Yüzey engelleri

Mukus salgılayan hücreler canlıda bağışıklığın mekanik olarak korumasında yardımcı olurlar.

Mekanik, kimyasal ve biyolojik bazı engeller canlıları enfeksiyonlardan korur. Bitkilerin mumlu yaprakları, böceklerin dış iskeletleri, yumurtaların koruyucusu yumurta kabukları ve deri, enfeksiyon karşısında ilk hatta bulunan mekanik engellerin örnekleridir.[5] Bununla birlikte canlılar etraflarındaki çevre karşısında tamamen korunamazlar, akciğerler, bağırsak ve idrar açıklıkları gibi diğer sistemler vücudun açıklıklarını korumak zorundadırlar. Akciğerlerde öksürük ve hapşırma, solunum yollarını tehdit oluşturan patojenlerin ve diğer maddelerin dışarı atılmasını sağlayan mekanik korumalardandır. Gözyaşıyla yıkama, idrar, solunum ve sindirim yolundaki mukus salgıları da mikroorganizmaları mekanik olarak dışarı atma yollarındandır.[6]

Kimyasal engeller de enfeksiyona karşı koruma yaparlar. Deri ve solunum alanındaki ß-defensinler olarak salgılar gibi.[7] Tükürükteki lizozim, fosfolipaz A2 gibi enzimler, gözyaşı ve göğüs sütü de antibakteriyal vücut salgılarındadır.[8][9] Vajinal salgılar patojenleri öldürmek üzere hafif asidik özellikteyken, meni çinko ve defensinleri içermektedir.[10][11] Midede gastrik asit ve proteaz yutulmuş patojenler karşı oldukça güçlü koruma yapan kimyasalardandır.

Bağırsaklarda ve gastrointestinal alanlarda bulunan komensalizm florası da, ortama yerleşmek isteyen patojenik bakterilerle mücadeleye girerek, bazı hallerde ortamın pH ve ulaşılabilir demir miktarı gibi şartlarını değiştirerek biyolojik bir engel olarak görev görür.[12] Bu, patojenlerin hastalığa neden olacak kadar yeterli sayıya ulaşma ihtimalini azaltır. Bununla beraber antibiyotiklerin çoğu bakterilere özgül olarak hedeflenmezler bu yüzden kullanıldıklarında bu florayı yok edebilirler, ayrıca mantarlara karşı da işlev görmezler bu yüzden bakterileri florasının azalmasıyla vajina gibi bazı bölgelerde mantarların çoğalmasına yol açabilirler. [13]

Burada, normalde yoğurtta bulunan lactobacillus gibi canlılardaki probiyotik floranın tekrar girişinin iyi bir kanıtı bulunmaktadır; bu flora çocukların intestinal enfeksiyonlarındaki mikrobiyal populasyonların sağlıklı bir şekilde dengelenmesine yardımcı olur ve bakteriyal gastroenteritis, enflamasyonlu bağırsak hastalığı, idrar yolu hastalıkları ve ameliyat-sonrası enfeksiyonlar için yapılan çalışmalarda öncü olan bilgilerdendir.[14][15][16]

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi

Bir canlıya başarıyla girebilen mikroorganizmalar doğuştan gelen bağışıklık sisteminin mekanizmaları ve hücreleriyle karşılaşırlar. Doğuştan olan yanıt genellikle mikroorganizmaların geniş gruplarında saklı bileşenleri tanıyan örnek tanıma reseptörlerince tanınan mikroplar tarafından tetiklenir.[17] Doğuştan gelen bağışıklık sistemi özgül değildir yani bu sistem patojenleri soysal olarak tanır ve yanıtlar.[5] Sistem, bir patojen karşısında uzun süreli bağışıklık kazandırmaz. Doğuştan gelen bağışıklık sistemi çoğu canlıda ev sahibinin korunmasında baskın olan sistemdir. [2]

Humoral ve kimyasal engeller

Yangının belirtileri kızarıklık, şişme, ağrı, sıcaklık ve işlevselliğin azalmasıdır.

Yangı (Enflamasyon)

Yangı, bağışıklık sisteminde enfeksiyona karşı gösterilen ilk tepkilerden birisidir.[18] Enflamasyonun belirtileri, dokudaki kan artışı sonucu olan kızarıklık ve şişmedir. Yangı, yaralanmış ya da enfekte olmuş hücrelerce salınan eikosanoidler ve sitokinlerce yapılır. Eikosanoidler ateşi üreten, yangıyla ilişkili olarak kan damarlarının genişlemesine neden olan ve beyaz kan hücreleri lökositleri çeken lökotrienler ve prostaglandinleri kapsar.[19][20] Yaygın sitokinler beyaz kan hücreleri arasında iletişimden sorumlu olan interlökinleri, kemotaksiyi ilerleten kemokinleri ve konak hücrede protein sentezini kapatmak gibi anti-viral etkileri olan interferonları kapsar.[21] Büyüme faktörleri ve sitotoksik faktörler de ayrıca salınabilir. Bu sitokinler ve diğer kimyasallar bağışıklık hücrelerini enfeksiyon alanına toplar ve patojenlerden kurtulma sonrasında hasarlı dokunun iyilşemesini ilerletir. [22]

Tamamlayıcı sistem

Tamamlayıcı sistem yabancı hücre yüzeylerine saldıran bir biyokimyasal kaskaddır. 20 farklı protein içerir ve patojenleri antikorlarla öldürmele yeteneklerinden dolayı bu şekilde isimlendirilmiştir. Tamamlama, doğuştan gelen bağışıklık yanıtının ana humoral bileşenlerindendir.[23][24] Bitkiler, balıklar ve bazı omurgasızlar gibi memeli olmayan bazı türler de tamamlayıcı sistemler içerirler.[25] Bu yanıt, insanlarda mikropları antikorlarla tamamlayıcı bağlamayla veya mikropların yüzeylerindeki karbonhidratlarla proteinlere bağlanıp onları tamamlayan antikorlarlarla etkinleştirilir. Bu tanıma sinyali bir hızlı öldürme yanıtını tetikler.[26] Bu yanıtın hızı, ayrıca proteazlar olan tamamlayıcı moleküllerin bir dizi proteolitik etkinleşmesiyle oluşan sinyal büyümesinin bir sonucudur. Tamamlayıcı proteinler mikroba bağlandıklarında, sırayla diğer proteazları tamamlayan ve devam eden proteaz aktivitelerini ilk olarak etkinleştirirler. Bu üretim bir katalitik kaskaddır ve pozitif geribeslemeyle kontrol edilen ilk sinyali yükseltir. [27] Kaskad bağışıklık hücrelerini çeken peptidlerin üretimiyle sonuçlanır, vasküler geçirgenliği arttırır ve patojenlerin yüzeylerini kaplayarak (opsonizasyon) onları yıkım için işaretler. Tamamlamanın kalıntıları ayrıca hücre zarlarını yırtmak suretiyle hücreleri doğrudan öldürebilir.[23]

Doğuştan gelen sistemin hücresel engelleri

Doğuştan gelen sistemin hücreleri

Beyaz kan hücreleri (lökositler) tek hücreli canlılar gibi bağımsız davranabilirler ve doğuştan gelen bağışıklık sisteminin ikinci kollarıdırlar.[5] Doğuştan gelen lökositler fagositleri, makrofajları, nötrofilleri, dendritik hücreleri, mast hücrelerini, eozinofilleri, bazofilleri ve doğal öldürücü hücreleri kapsar. Bu hücreler patojenleri tanımlar ve yok ederler, daha büyük patojenlerle iletişime geçer ya da onları yutarak öldürürler.[25] Doğuştan gelen hücreler ayrıca edinilmiş bağışıklık sistemini etkinleştiren aracı moleküllerin (mediyatörlerin) salınmasında da önemlidirler. [3]

Fagositler doğuştan gelen hücresel bağışıklığın önemli biçimleridir; patojenleri veya parçacıkları yutmalarından (fagosite etmelerinden) ya da yemelerinden dolayı böyle isimlendirilmişleridir. Fagositler genellikle patojenleri arayarak vücutta dolaşırlar ve sitokinler tarafından özelleşmiş bölgelere çağırılabilinirler. [5] Bir patojen bir fagosit tarafından yutulduğunda, hücre içinde bir kümeye konur ve bu fagozom olarak isimlendirilir, fagozom sonradan lizozom denilen diğer kümelerle birleşir ve fagolizozom olarak isimlendirilir. Patojen, fagolizozom içinde sindirim enzimlerinin etkinliğiyle ya da solumsal (okisdatif) tepkimeyi izleyen serbest radikallerin fagolizozom içine bırakılmasıyla öldürülür.[28][29] [30] Fagositler muhtemelen ev sahibi savunmasındaki en eski şekillerdir ve omurgasızların ve omurgalıların her ikisinde de bulunurlar. [31]

Nötrofiller ve makrofajlar da vücutta saldırgan patojenleri takip eden fagositlerdir. [32]

Nötrofiller normalde dolaşım sisteminde bulunurlar ve fagositlerin en çok bulunan tipleridir; toplam kanda dolaşan lökositlerin %50-60'ını oluştururlar. [33] Kısmen bakteriyal enfeksiyonun sonucu olan yangının akut fazlarında, nötrofiller yangının olduğu bölgeye doğru kemotaksi olarak bilinen süreçle göç ederler ve genellikle enfeksiyon bölgesine ilk ulaşan hücrelerdir.

Makrofajlar ise, dokularda bulunan ve çok yönlü hücrelerdir, enzimler, tamamlayıcı proteinler ve interlökin 1 gibi düzenleyici faktörleri gibi kimyasalların geniş çeşitliliğini üretirler. [34] Makrofajlar ayrıca çöpçüler gibi de davranıp etkin edinilmiş bağışıklık sisteminin antijen sunan hücrelerinin atıkları veya vücudun parçalanmış hücreleri gibi döküntüleri temizlerler. [3]

Dendritik hücrelerin hareketleri

Dendritik hücreler, dış çevreyle ilişkide bulunan dokularda bulunan fagositlerdir; bu yüzden ana olarak deride ("Langerhans hücreleri" olarak isimlendirilirler), burunda, akciğerlerde, midede ve bağırsaklarda bulunurlar. [35] Sinir hücreleri nöronların dendritlerine benzemelerinden dolayı böyle isimlendirilmiş olsalar da, sinir sistemiyle ilgileri yoktur. Dendritik hücreler antijen sunumu sürecinde doğuştan gelen ile edinilmiş bağışıklık sisteminde arasında T hücrelerine antijen sunmaları gibi bir rolle bağlantı oluşturduklarından edinilmiş bağışıklık sisteminin anahtarlarından biridirler.[35]

Mast hücreleri, bağ dokuda ve muköz membranlarda yerleşik olarak bulunurlar ve yangı yanıtını düzenlerler.[36] Mast hücreleri, patojenlere karşı savunmayla ve sıcaklıkla (calor) yakından alakalı, fakat daha çok alerji ve anafilaksi ile ilişkilendirilen doğuştan gelen bağışıklık sistemi hücrelerinin bir çeşididir. [33]

Bazofiller ve Eozinofiller nötrofillerle bağlantılı hücrelerdir. Bir patojence etkinleştirildiklerinde, bazofiller paratizlere karşı savunmada ve (astım gibi) alerjik reaksiyonlarda önemli rolü olan histamini salarlar. [37] Eozinofillerin etkinleştirilmesi ve toksin salınımı bu yüzden herhangi bir doku harabiyetinin önlenmesiyle oldukça ilişkilidir.[33]

Doğal öldürücü hücreler (NK hücreler), tümör hücreleri veya virüslerce enfekte edilmiş hücrelere saldırıp onları yokeden lökositlerdir. [38] İsimleri olan 'doğal öldürücü', etkinleştirilmeye ihtiyaç duymadan "kendini-kaybetmiş" hücreleri öldürdüklerinden verilmiştir.

Edinilmiş bağışıklık sistemi

Edinilmiş bağışıklık sistemi, ilkel omurgasızlarda evrimleşmiş ve bağışıklık belleği gibi daha güçlü bir yanıtın verilmesine olanak sağlayan, her patojenin antijen imzasıyla hatırlandığı bir bağışıklık sistemidir. [39] Edinilmiş bağışıklık yanıtı antijene özgüdür ve kendinden-olmayan antijenleri, "antijen sunumu" diye bilinen süreçte tanımayı gerektirir. Antijen özgüllüğü, özgü patojenler veta patojen-enfeksiyonlu hücrelere uydurulmuş yanıtların doğuşuna izin verir. Bu uygun yanıtların vücutta uygun şekilde kalması ise bellek hücreleriyle sağlanır. Eğer bir patojen vücuda tekrar girerse, bu bellek hücreleri sayesinde daha hızlı ve güçlü bir yanıt alarak yokedilir.

Lenfositler

Edinilmiş bağışıklık sisteminin hücreleri lökositlerin özel tipleri lenfositler olarak isimlendirilir. Periferik kanda lenfositlerin %20-50'sini dolaşır, kalanı lenfatik sistemle hareket eder.[5]

Bir lenfositin SEM ile çekilmiş görüntüsü

B ve T hücreleri lenfositlerin kemik iliğindeki hematopoietik kök hücrelerinden köken alan iki temel tipidir.[25] B hücreleri humoral bağışıklık yanıtını oluştururken, T hücreleri hücresel bağışıklığı oluştururlar. B ve T hücrelerinin her ikiside özgü hedefleri tanıyan reseptör molekülleri taşırlar. "MHC" olarak bilinen 'kendinden olan' reseptör kombinasyonlarıyla antijenler işlenip ve sunulduktan sonra T hücreleri, patojen gibi kendinden-olmayan hedefleri tanırlar. T lenfositler kanda dolaşan bütün lenfositlerin % 80'ini oluştururlar. T lenfositlerin iki ana alt tipi bulunmaktadır: yardımcı ve öldürücü T lenfositler. Öldürücü T lenfositler sadece MHC sınıf I ile eşlenmiş molekülleri tanırken, yardımcı T hücreleri MHC sınıf II ile ilişkili molekülleri tanır. Antijen sunumunun bu iki mekanizması T hücrelerinin iki farklı rolde olmasına neden olur. Üçüncü bir alt grup olan γδ T hücreleri ise MHC reseptörlerine bağlı olmayan tam antijenleri tanır. [40] Zıt olarak, B hücresinin antijene özgü reseptörü, B hücresi yüzeyinde bulunan bir antikor molekülüdür ve antijen sunuma gerek duymadan bütün patojenleri tanır. B hücrelerinin her soyu farklı bir antikoru ifade eder, bu yüzden B hücresi antijen reseptörünün tüm takımları vücudun üretebildiği bütün antikorları sunarlar. [25]

Öldürücü T hücreleri

Dosya:Cytotoxic T cell.jpg
Öldürücü T hücresi (sitotoksik T hücresi veya CTL olarak da isimlendirilir) yüzeylerinde yabancı ya da anormal moleküller taşıyan diğer hücrelere doğrudan saldırır. CTLler özellikle virüslerde işlevseldirler.

Öldürücü T hücreleri virüslerle veya diğer patojenlerle enfekte olmuş ya da işlev göremeyen veya hasarlanmış hücreleri öldüren T hücrelerinin alt gruplarından biridir.[41] B hücreleri gibi T hücrelerinin her tipi de farklı antijenleri tanır. Öldürücü T hücreleri kendi T reseptörleri (TCR) özgül antijenini bir başka hücrenin MHC sınıf I reseptörüyle bağlayarak bir kompleks oluşturduğunda etkinleşirler. Bu MHC'nin tanınması: antijen kompleksine T hücresindeki "CD8" diye adlandırılan yardımcı bir ko-reseptörle yardım edilir. Sonrasında T hücresi bu antijeni taşıyan MHC I reseptörlerini aramak için vücutta dolaşır. T hücresi böyle hücrelerle iletişime geçip etkinleştiğinde, perforin gibi hedef hücrenin hücre zarı porlarından iyonların, suyun ve toksinlerin geçmesine izin veren sitotoksinleri salar. Bir proteaz olan granülizin de hücreyi apoptozise götüren başka bir toksindir. [42] T hücrelerinin ev sahibi hücrelerini öldürmesi kısmen virüslerin replikasyonunun önlenmesinde önemlidir. T hücresi etkinleştirilmesi sıkıca kontrol edilir ve genellikle çok güçlü MHC/antijen aktivasyon sinyalini gerektirir ya da ek sinyaller yardımcı T hücreleri (aşağıda) ile sağlanır.[42]

Yardımcı T hücreleri

Yardımcı T hücreleri doğuştan ve edinilmiş bağışıklık yanıtlarını düzenler ve belirli bir patojene vücudun bağışıklık yanıtı tiplerinden hangisinin yapılacağına karar verir.[43][44] Bu hücrelerin öldürücü (sitotoksik) işlevselliği yoktur ve enfekte hücreleri öldürmez veya doğrudan patojenleri temizlemezler. Bunun yerine bu hizmetlerdeki diğer hücreleri yönlendirerek bağışıklık yanıtını kontrol ederler. Yardımcı T hücreleri, MHC sınıf II moleküllerine bağlı antijenleri tanıyan T hücresi reseptörlerini ifade ederler.

MHC: T hücresinin etkinleştirilmesinden sorumlu olan (Lck gibi) molekülleri T hücresinin içinde toplayan, yardımcı T hücresinin CD4 yardımcı reseptörü tarafından da tanınan bir antijen kompleksidir.

Yardımcı T hücreleri MHC ile daha zayıf ilişkidedirler: öldürücü T hücreleri için o zaman antijen kompleksi yerine getirilir, T hücresi üzerinde bulunan bazı reseptörler (200-300 civarında) MHC tarafından bağlanmalıdırlar:antijenin yardımcı hücreyi etkinleştirmesi için, öldürücü T hücreleri tekli bir MHC molekülüyle ilişkilenip etkinleştirildiğinde:antijen molekülü.

Yardımcı T hücrelerinin etkinleştirilmesi ayrıca antijen sunan bir hücreyle ilişkilenmesi nedeniyle daha uzun süreye ihtiyaç duyar.[45] Dinlenen bir T hücresinin etkinleştirilmesi, bazı hücre tiplerinin hareketlerini etkilen sitokinlerin salınmasına neden olur. Sitokin sinyalleri makrofajların mikrobiyal fonksiyonunu ve öldürücü T hücrelerinin etkinliğini geliştiren yardımcı T hücreleri tarafından üretilir. [5] Ek olarak, yardımcı T hücrelerinin etkinleştirilmesi, T hücresinin yüzeyinde ifade edilen, antikor üreten B hücrelerinin etkinleştirilmesinde tipik olarak gerek duyulan, fazladan uyarı sinyalleri sağlayan CD40 (CD154) zinciri gibi moleküllerin düzenlenmesine (upregülasyonuna) neden olur. [46]

γδ T hücreleri

T hücreleri, CD4+ ve CD8+ (γδ) T hücrelerinden farklı bir T hücresi reseptörüne (TCR) sahiplerdir ve T hücrelerinin, sitotoksik T hücrelerinin ve yardımcı T hücrelerinin özelliklerini paylaşırlar. γδ T hücrelerinden yanıt oluşturan şartlar henüz tam olarak aydınlanmamıştır. Diğer alışılagelmemiş T hücresi altkümelerindeki benzer olarak CD1d-bağlı doğal öldürücü hücreler gibi değişmeyen TCRler, γδ T hücreleri doğştan ve edinilmiş bağışıklık arasındaki hatta bulunurlar.[47] Diğer taraftan γδ T hücreleri, edinilmiş bağışıklığın reseptör çeşitliliğini üretmek ve ayrıca hatırlanabilir bir fenotipi geliştirmek için TCR genlerini düzenleyen bileşenleridir. Öteki taraftan çeşitli altkümeler ayrıca doğuştan gelen bağışıklık sisteminin örnek tanıma reseptörleri gibi kullanılan TCRlerini ya da DÖH reseptörlerini bağlayan parçalarıdır. Örneğin insan Vγ9/Vδ2 T hücreleri mikroplar tarafından üretilen peptidik olmayan antijenlere ve epiteldeki Vδ1+ T hücreleri stres altındaki epitel hücrelerine saatler içinde karşılık verir. [48]

B lenfositler ve antikorlar

Bir B hücresi bir patojeni, yüzeyindeki antikorlara özgü yabancı antijenler bağlandığında tanımlar. [49] Bu antijen/antikor kompleksi B hücresi tarafından kabul edilir ve proteolizis tarafından peptidlerin içine işlenir. B hücresi o zaman bu antijenik peptidleri yüzeyindeki MHC sınıf II moleküllerinde gösterir. MHC'nin bu kompleksi ve antijen, lenfokinleri salan ve B hücrelerini etkinleştiren eşlenik bir yardımcı T hücresini çeker. [50] Etkin B hücresi o zaman bölünmeye başlar ve ürünlerini (plazma hücreleri) antijenleri tanıyan antikorların milyonlarca kopyalarını salgılar. Bu antikorlar kan plazmasında ve lenfde dolaşır, antijen sunan patojenleri bağlar ve onları tamamlayıcı sistemin ya da fagositlerin yıkımı ve kaldırması için işaretler. Antikorlar ayrıca mücadeleleri bakteriyal toksinleri bağlayarak veya virüslerin ve bakterilerin enfekte hücrede kullandıkları reseptörlere müdahalede bulunarak doğrudan nötralize edebilirler.[51]CD20 antijeni ayrıca B lenfositlerinde de bulunur.

İnsan bağışıklığının bozuklukları

Bağışıklık sistemi farkedilebilir derecede özgüllüğün, toplanmanın ve uyumun birleştirilmesi gibi etkileyici bir yapıya sahiptir. Ev sahibinin savunmasında hatalar oluşabilir ve bunlar üç kategori altında incelenir: bağışıklık yetmezlikleri, kendine bağışıklık, ve aşırı duyarlılık.

Bağışıklık yetmezlikleri

Bağışıklık yetmezliği, bağışıklık sisteminin bileşenlerinden biri ya da birkaçı inaktif duruma geldiğinde meydana gelir. Bağışıklık sisteminin patojenlere olan yanıtı genç ve yaşlıların her ikisinde de 50'li yaşlarda belirgin olarak "bağışıklık yaşlığılığıyla" ilişkili olarak azalır.[52][53] Gelişmiş ülkelerde obezite, alkolizm ve yasal olmayan ilaçlar bağışıklık işlevlerinin zayıflamasına neden olan başlıca sebeplerdir. [53] Bununla beraber iyi beslenmeme de gelişmiş ülkelerde bağışıklığı düşüren önemli nedenler arasındadır.[53] Protein fakiri beslenme hücre-aracılı bağışıklığının azalması, tamamlama etkinliği, fagositik işlevsellik, IgA antikor yoğunluğu ve sitokin üretimiyle ilişkilendirilir. Şunlar gibi tekli besinlerin eksiklikleri; demir, bakır, çinko, selenyum, vitaminler, A vitamini, C vitamini, E vitamini ve B6 ve folik asit (vitamin B9) ayrıca bağışıklık yanıtlarını azaltır.[53] Ek olarak, timusun erken yaşlarda genetik mutasyonlar veya operasyon sonucu kaybedilmesi bazı bağışıklık yetmezliklerine ve yüksek enfeksiyon kapma olasılığıyla sonuçlanır. [54] Bağışıklık yetmezlikleri ayrıca kalıtılabilir ya da edinilebilir.[5] Fagositlerin patojenleri yok etmek için indirgenmiş bir yetenek kazandıkları kronik granülomatus hastalığı kalıtılmış ya da konjenital bağışıklık yetmezliği örneğidir. AIDS ve kanserlerin bazı tipleri edinilmiş bağışıklık yetmezliklerine neden olur. [55][56]

Kendine bağışıklık

Aşırı etkin bağışıklık yanıtları bağışıklık sisteminin disfonksiyonlarının diğer sonlarını, özellikle kendine bağışık yetmezlikleri kapsar. Burada bağışıklık sşstemi kendinden ve kendinden-olmayanı uygun şekilde ayırmakta hataya düşer ve vücudun kendi parçalarına saldırır. Normal şartlar altında bile bazı T hücreleri ve antikorlar kendinden peptidlerle tepkimeye girerler. [57] Timus ya da kemik iliğinde özelleşmiş hücrelerin fonksiyonlarından biri genç lenfositleri kendi antijenleriyle vücudun içine üretip sunmak ve bu hücrelerin kendinden-antijenleri, kendine bağışıklığı engelleyerek seçmesidir. [49]

Aşırı duyarlılık

Aşırı duyarlılık, vüğcudun kendi dokularına zarar veren bir bağışıklık yanıtıdır. Aşırı duyarlılık reaksiyon zamanı ve uyarlandıkları karmaşık mekanzimalara göre 4 sınıfa ayrılırlar: Tip I aşırı duyarlılık; sıkı sık alerjiyle ilişkili olan derhal ya da anaflaktik olan reaksiyondur. Semptomlar orta düzey rahatsızlıktan ölüme kadar gidebilir. Tip I aşırı duyarlılığa mast hücrelerinden ve bazofillerden salınan IgE ile aracılık eder.[58] Tip II aşırı duyarlılık; antikorlar hastanın kendi hücrelerindeki antijenlere bağlanıp, onları yıkım için işaretlediklerinde meydana gelir. Bu ayrıca antikor-bağımlı (ya da sitotoksik) aşırı duyarlılık olarak isimlendirilir ve IgG ve IgM antikorları tarafından aracılık edilir.[58] Çeşitli dokularda bulunan bağışıklık kompleksleri (antijenlerin yapışmaları, tamamlayıcı proteinler ve IgG ve IgM antikorları) tip III aşırı duyarlılık reaksiyonlarını tetikler.[58] Tip IV aşırı duyarlılık; (hücre-aracılı ya da gecikmiş tip aşırı duyarlılık olarak da bilinir) genellikle gelişmesi iki ya da iç gün süren aşırı duyarlılık tipidir. Type IV reaksiyonları bazı kendine bağışık ve enfeksiyonöz hastalıklarıyla ilişkilidir, fakat bunlardan başka kontakt dermatitis (zehirli sarmaşık) ile de ilişkili olabilir. Bu reaksiyonlara T hücreleri, monositler ve makrofajlarca aracılık edilir.[58]

Ev sahibi savunmasının diğer şekilleri

Omurgasızların lenfositleri veya vücut bağışıklığına bağlı antikorları yoktur ve bağışıklık sistemleri çok hücrelilerinkine, ilk olarak omurgalılarda görülen edinilmiş bağışıklığa benzer.[1] Bununla beraber bazı türler omurgalı bağışıklığının bakışında öncü olarak görülen bazı mekanizmaları kullanırlar. Bakteriler ve (belki bazı diğer prokaryotik organizmalar) kendilerini bakteriyofaj gibi diğer patojenlerden korumak için restriksiyon-modifikasyon sistemi olarak bilinen eşsiz bir savunma mekanizması geliştirmişlerdir. [59] Patern tanıma reseptörleri, nerdeyse bütün organizmalarca, mikrobiyal patojenlerle ilişkili molekülleri tanımlamak için kullanılan proteinlerdir. Defensinler olarak adlandırılan antimikrobiyal peptidler, bütün hayvanlar ve bitkilerde bulunan ve omurgasızlarda sistemik bağışıklığın ana şekillerini gösteren evrimsel olarak korunmuş doğuştan gelen bağışıklığın bileşenleridir.[1] Tamamlayıcı sistem ve fagositik hücreler ayrıca omurgasızların çoğu hayat formlarınca kullanılırlar. Ribonükleaz ve RNA interferans yolları bütün ökaryotlarda saklıdır ve virüslere karşı bağışıklık yanıtının oluşmasında rol aldıkları düşünülmektedir.[60]

Hayvanlardan farklı olarak, bitkiler fagositik hücrelerden yoksunlardır ve çoğu bitkinin bağışıklık sistemi yanıtı, bitkinin tamamına yayılan sistemik kimyasal sinyaller gönderir.[61]

Bitkinin bir parçası enfekte edildiğinde, sınırlı bir hipersensivite yanıtı (HR) oluşturur, enfeksiyonun olduğu bölgede bitkinin diğer parçalarına yayılmasını engelleyen hızlı programlanmış hücre ölümü gerçekleştirilir. Sistemik kazanılmış dayanıklılık (SAR), tüm bitkiyi birçok enfeksiyon ajanına karşı dirençli hale getiren bir savunma yanıtı tipidir. [61] RNA interferans mekanizmaları özellikle bu sistemik yanıtlarda virüs replikasyonunu önleyebildikleri için önemlidir. [62]

Tümör immünolojisi

Macrophages have identified a cancer cell (the large, spiky mass). Upon fusing with the cancer cell, the macrophages (smaller white cells) will inject toxins that kill the tumor cell. Immunotherapy for the treatment of cancer is an active area of medical research.[63]

Bağışıklık sisteminin başka bir önemli rolü de tümörleri tanıması ve yok etmesidir. Tümörlerin değişime uğramış hücreleri normal hücrelerde bulunmayan tümör antijenlerini ifade eder. Bağışlıklık sistemine bu antijenler yabancı olarak görünür ve onların sunumları bağışıklık sistemini hücrelerinin değişmiş tümör hücrelerine saldırmasına neden olur. Tümör hücrelerince ifade olunan antijenlerin bazı kaynakları vardır; [64] bazıları servikal kansere neden olan insan papillomavirüsü gibi onkojenik virüslerden köken alırken,[65] diğerleri düşük seviyelerde normalken yüksek seviyelerde kansere neden olan canlının kendi proteinleridir. Enzimlerden tirosinaz olarak bilineni yüksek seviyelerinde olağan deri hücrelerini (örn. melanositleri) melanoma diye bilinen tümörlere değiştirir.[66][67] Tümör antijenlerinin üçüncü bir olası kaynağı hücre büyümesi ve yaşamasını düzenleyen, çoğunlukla onkogen diye adlandırılan moleküllerin kansere dönüşmesini sağlayan proteinlerdir.[64][68][69] Bağışıklık sisteminin tümörlere ana yanıtı yardımcı T hücrelerinin yardımıyla öldürücü T hücrelerini kullanarak anormal hücreleri yok etmektir.[67][70] Tümör antijenleri viral antijenlere benzer yollarla MHC sınıf I molekülleri üzerinden sunulur. Bu öldürücü T hücrelerinin tümör hücrelerini anormal olarak tanımasına izin verir. [71]

Doğal öldürücü hücreler de ayrıca tümörlü hücreleri benzer yollarla, özellikle tümörlü hücreler yüzeylerinde normalden biraz daha az MHC sınıf I molekülünü taşıyorlarsa öldürür, bu tümörlerde yaygın bir durumdur.[72] Sometimes antibodies are generated against tumor cells allowing for their destruction by the complement system.[68] Açıkçası, bazı tümörler bağışıklık sisteminden kaçabilir ve sürebilirler. [73] Tümör hücreleri sıklıkla yüzeylerinde MHC sınıf I moleküllerinin bir kısmını indirgemişlerdir, bu yüzden öldürücü T hücrelerinin taramasından kaçabilirler.[71] Bazı tümör hücreleri ayrıca bağışıklık yanıtını baskılayan ürünler de salarlar; örneğin lenfositlerin ve makrofajların etkinliğini baskılayanTGF-β sitokinini salgılanması.[74]

In addition, immunological tolerance may develop against tumor antigens, so the immune system no longer attacks the tumor cells.[73] Birbirine ters olarak, tümör hücrereleri makrofajları çeken sitokinleri ve tümör gelişimini besleyen gelişme faktörlerini bıraktıklarında makrofajlar tümör gelişimini desteklerler.[75]

Ek olarak, tümördeki hipoksinin bir kombinasyonunda ve bir sitokin makrofajlarca üretildiğinde, tümör hücrelerinin metastazı bloklayan bir proteinin üretimini azaltır ve bu suretle kanser hücrelerinin yayılmasına yardımcı olur.

Patojenlerle uygulamalar

Herhangi bir patojende başarı onun ev sahibi bağışıklık yanıtlarından kaçmabilme kabiliyetine bağlıdır. Bu yüzden patojenler bağışıklık aracılı yıkımdan kaçabilirlerken ev sahibini başarıyla enfekte edebilmelerine izin veren bazı metodlar geliştirmişlerdir.[76] Bakteriler sıklıkla bariyerleri eriten enzimler salgılayarak - örneğin tip II salgılama sistemi kullanarak- fiziksel engellerin üstesinden gelirler. [77] Farklı olarak, tip III salgılama sistemi kullanarak patojenden konağa proteinlerini doğrudan aktarmayı sağlayan ev sahibinin hücresine içi boş bir tüp yerleştirebilirler; bu proteinler tüp boyunca ilerler ve genellikle konağın savunmalarını kapatırlar.[78] Doğuştan gelen sistemi kandıran bazı patojenlerce kullanılan bir kaçma stratejisi de (intraselüler patogenez olarak da isimlendirilen) hücreiçi replikasyondur. Burada patojen hayat döngüsünün çoğunu, bağışıklık hücreleri antikorlar ve tamamlayıcılarla doğrudan temasdan korunduğu konak hücrelerde geçirir. Hücre içi patojenlerin bazı örnekleri; virüsler, besin bozucu bakterilerden Salmonella ve malarya etkeni olan ökaryotik parazit Plasmodium falciparum ve leishmania etkeni Leishmania spp.dir. Mycobacterium tuberculosis gibi diğer bakteriler tamamlayıcıların lizisinden korundukları koruyucu bir kapsül içinde yaşarlar. [79] Bazı patojenler konağın bağışıklık yanıtını yanlış yönlendiren veya etkisini azaltan bileşenler salarlar.[76] Bazı bakteriler kendilerini bağışıklık sisteminin hücrelerinden ve proteinlerinden koruyan biyofilmler şekillendirirler. Böyle biyofilmler bazı enfeksiyonlarda başarılı olabilirler; örneğin, kistik fibrozisin karaktersitik enfeksiyonözleri kronik Pseudomonas aeruginosa ve Burkholderia cenocepacia. [80] Diğer bakteriler antikorları bağlayan ve etkisizleştiren yüzey proteinleri üretirler; örneğin Streptococcus (protein G), Staphylococcus aureus (protein A), ve Peptostreptococcus magnus (protein L).[81] Virüsleri edinilmiş bağışıklık sisteminden koruyan mekanizmalar ise daha karmaşıktır. En basit yakınlaşma da saldırganın yüzeyindeki temelli-olan epitoplar saklanırken temelli-olmayan epitoplar (amino asitler ve/veya şekerler) hızlıca değiştirilir. Örneğin HIV, konak hedef hücreye girmesi için gerekli olan viral kapsülündeki proteinleri düzenli olarak değiştirir. Antijenlerdeki bu sık değişimler bu proteinlere yönlenen aşıların neden başarısız olduğunu açıklayabilir. [82] Antijenleri konağın molekülleriyle maskeleme de yaygın olarak kullanılan başka bir kaçınma stratejisidir. HIV'deki vironu kaplayan kapsül konağın en dış membranından şekillenir; kendini-kaplayan virüsler böylece bağışıklık sistemininin "kendinden-olmayan"ı tanımasını zorlaştırır. [83]

Dış bağlantılar

Kaynaklar

  1. ^ a b c Beck, Gregory (November 1996). "Immunity and the Invertebrates" (PDF). Scientific American: 60–66. Erişim tarihi: 2007-01-01.  Bilinmeyen parametre |coauthors= görmezden gelindi (yardım) Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Beck" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
  2. ^ a b Litman G, Cannon J, Dishaw L (2005). "Reconstructing immune phylogeny: new perspectives". Nat Rev Immunol. 5 (11): 866-79. PMID 16261174. 
  3. ^ a b c Mayer, Gene (2006). "Immunology - Chapter One: Innate (non-specific) Immunity". Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine.  Bilinmeyen parametre |erişim= görmezden gelindi (yardım)
  4. ^ Smith A.D. (Ed) Oxford dictionary of biochemistry and molecular biology. (1997) Oxford University Press. ISBN 0-19-854768-4
  5. ^ a b c d e f g h Şablon:Kitap belirt
  6. ^ Boyton R, Openshaw P. "Pulmonary defences to acute respiratory infection". Br Med Bull. 61: 1–12. PMID 11997295. 
  7. ^ Agerberth B, Gudmundsson G. "Host antimicrobial defence peptides in human disease". Curr Top Microbiol Immunol. 306: 67–90. PMID 16909918. 
  8. ^ Moreau J, Girgis D, Hume E, Dajcs J, Austin M, O'Callaghan R (2001). "Phospholipase A(2) in rabbit tears: a host defense against Staphylococcus aureus". Invest Ophthalmol Vis Sci. 42 (10): 2347–54. PMID 11527949. 
  9. ^ Hankiewicz J, Swierczek E (1974). "Lysozyme in human body fluids". Clin Chim Acta. 57 (3): 205-9. PMID 4434640. 
  10. ^ Fair W, Couch J, Wehner N (1976). "Prostatic antibacterial factor. Identity and significance". Urology. 7 (2): 169-77. PMID 54972. 
  11. ^ Yenugu S, Hamil K, Birse C, Ruben S, French F, Hall S (2003). "Antibacterial properties of the sperm-binding proteins and peptides of human epididymis 2 (HE2) family; salt sensitivity, structural dependence and their interaction with outer and cytoplasmic membranes of Escherichia coli". Biochem J. 372 (Pt 2): 473-83. PMID 12628001. 
  12. ^ Gorbach S (1990). "Lactic acid bacteria and human health". Ann Med. 22 (1): 37–41. PMID 2109988. 
  13. ^ Hill L, Embil J (1986). "Vaginitis: current microbiologic and clinical concepts". CMAJ. 134 (4): 321-31. PMID 3510698. 
  14. ^ Reid G, Bruce A (2003). "Urogenital infections in women: can probiotics help?". Postgrad Med J. 79 (934): 428-32. PMID 12954951. 
  15. ^ Salminen S, Gueimonde M, Isolauri E (2005). "Probiotics that modify disease risk". J Nutr. 135 (5): 1294–8. PMID 15867327. 
  16. ^ Reid G, Jass J, Sebulsky M, McCormick J (2003). "Potential uses of probiotics in clinical practice". Clin Microbiol Rev. 16 (4): 658-72. PMID 14557292. 
  17. ^ Medzhitov R (2007). "Recognition of microorganisms and activation of the immune response". Nature. 449 (7164): 819–26. doi:10.1038/nature06246. PMID 17943118. 
  18. ^ Kawai T, Akira S (2006). "Innate immune recognition of viral infection". Nat Immunol. 7 (2): 131-7. PMID 16424890. 
  19. ^ Miller, SB (2006). "Prostaglandins in Health and Disease: An Overview". Seminars in Arthritis and Rheumatism. 36 (1): 37–49. PMID 16887467. 
  20. ^ Ogawa Y, Calhoun WJ. (2006). "The role of leukotrienes in airway inflammation". J Allergy Clin Immunol. 118 (4): 789–98. PMID 17030228. 
  21. ^ Le Y, Zhou Y, Iribarren P, Wang J (2004). "Chemokines and chemokine receptors: their manifold roles in homeostasis and disease" (PDF). Cell Mol Immunol. 1 (2): 95–104. PMID 16212895. 
  22. ^ Martin P, Leibovich S (2005). "Inflammatory cells during wound repair: the good, the bad and the ugly". Trends Cell Biol. 15 (11): 599–607. PMID 16202600. 
  23. ^ a b Rus H, Cudrici C, Niculescu F (2005). "The role of the complement system in innate immunity". Immunol Res. 33 (2): 103-12. PMID 16234578. 
  24. ^ Mayer, Gene (2006). "Immunology - Chapter Two: Complement". Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine.  Bilinmeyen parametre |erişim= görmezden gelindi (yardım)
  25. ^ a b c d Şablon:Kitap belirt
  26. ^ Liszewski M, Farries T, Lublin D, Rooney I, Atkinson J. "Control of the complement system". Adv Immunol. 61: 201-83. PMID 8834497. 
  27. ^ Sim R, Tsiftsoglou S (2004). "Proteases of the complement system" (PDF). Biochem Soc Trans. 32 (Pt 1): 21-7. PMID 14748705. 
  28. ^ Ryter A (1985). "Relationship between ultrastructure and specific functions of macrophages". Comp Immunol Microbiol Infect Dis. 8 (2): 119-33. PMID 3910340. 
  29. ^ Langermans J, Hazenbos W, van Furth R (1994). "Antimicrobial functions of mononuclear phagocytes". J Immunol Methods. 174 (1–2): 185-94. PMID 8083520. 
  30. ^ May R, Machesky L (2001). "Phagocytosis and the actin cytoskeleton". J Cell Sci. 114 (Pt 6): 1061–77. PMID 11228151. 
  31. ^ Salzet M, Tasiemski A, Cooper E (2006). "Innate immunity in lophotrochozoans: the annelids". Curr Pharm Des. 12 (24): 3043–50. PMID 16918433. 
  32. ^ Zen K, Parkos C (2003). "Leukocyte-epithelial interactions". Curr Opin Cell Biol. 15 (5): 557-64. PMID 14519390. 
  33. ^ a b c Şablon:Kitap belirt
  34. ^ Bowers, William (2006). "Immunology -Chapter Thirteen: Immunoregulation". Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine.  Bilinmeyen parametre |erişim= görmezden gelindi (yardım)
  35. ^ a b Guermonprez P, Valladeau J, Zitvogel L, Théry C, Amigorena S. "Antigen presentation and T cell stimulation by dendritic cells". Annu Rev Immunol. 20: 621-67. PMID 11861614. 
  36. ^ Krishnaswamy G, Ajitawi O, Chi D. "The human mast cell: an overview". Methods Mol Biol. 315: 13–34. PMID 16110146. 
  37. ^ Kariyawasam H, Robinson D (2006). "The eosinophil: the cell and its weapons, the cytokines, its locations". Semin Respir Crit Care Med. 27 (2): 117-27. PMID 16612762. 
  38. ^ Middleton D, Curran M, Maxwell L (2002). "Natural killer cells and their receptors". Transpl Immunol. 10 (2–3): 147-64. PMID 12216946. 
  39. ^ Pancer Z, Cooper M. "The evolution of adaptive immunity". Annu Rev Immunol. 24: 497–518. PMID 16551257. 
  40. ^ Holtmeier W, Kabelitz D. "gammadelta T cells link innate and adaptive immune responses". Chem Immunol Allergy. 86: 151-83. PMID 15976493. 
  41. ^ Harty J, Tvinnereim A, White D. "CD8+ T cell effector mechanisms in resistance to infection". Annu Rev Immunol. 18: 275–308. PMID 10837060. 
  42. ^ a b Radoja S, Frey A, Vukmanovic S (2006). "T-cell receptor signaling events triggering granule exocytosis". Crit Rev Immunol. 26 (3): 265-90. PMID 16928189. 
  43. ^ Abbas A, Murphy K, Sher A (1996). "Functional diversity of helper T lymphocytes". Nature. 383 (6603): 787-93. PMID 8893001. 
  44. ^ McHeyzer-Williams L, Malherbe L, McHeyzer-Williams M. "Helper T cell-regulated B cell immunity". Curr Top Microbiol Immunol. 311: 59–83. PMID 17048705. 
  45. ^ Kovacs B, Maus M, Riley J, Derimanov G, Koretzky G, June C, Finkel T (2002). "Human CD8+ T cells do not require the polarization of lipid rafts for activation and proliferation". Proc Natl Acad Sci U S A. 99 (23): 15006-11. PMID 12419850. 
  46. ^ Grewal I, Flavell R. "CD40 and CD154 in cell-mediated immunity". Annu Rev Immunol. 16: 111-35. PMID 9597126. 
  47. ^ Girardi M (2006). "Immunosurveillance and immunoregulation by γδT cells". J Invest Dermatol. 126 (1): 25–31. PMID 16417214. 
  48. ^ Holtmeier W, Kabelitz D (2005). "γδ T cells link innate and adaptive immune responses". Chem Immunol Allergy. 86: 151–183. PMID 15976493. 
  49. ^ a b Sproul T, Cheng P, Dykstra M, Pierce S (2000). "A role for MHC class II antigen processing in B cell development". Int Rev Immunol. 19 (2–3): 139-55. PMID 10763706. 
  50. ^ Kehry M, Hodgkin P (1994). "B-cell activation by helper T-cell membranes". Crit Rev Immunol. 14 (3–4): 221-38. PMID 7538767. 
  51. ^ Bowers, William (2006). "Immunology - Chapter nine: Cells involved in immune responses". Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine.  Bilinmeyen parametre |erişim= görmezden gelindi (yardım)
  52. ^ Aw D, Silva A, Palmer D (2007). "Immunosenescence: emerging challenges for an ageing population". Immunology. 120 (4): 435–446. PMID 17313487. 
  53. ^ a b c d Chandra, RK (1997). "Nutrition and the immune system: an introduction". American Journal of Clinical Nutrition. Vol 66: 460S-463S. PMID 9250133.  Free full-text pdf available
  54. ^ Miller JF (2002). "The discovery of thymus function and of thymus-derived lymphocytes". Immunol. Rev. 185: 7–14. PMID 12190917. 
  55. ^ Joos L, Tamm M (2005). "Breakdown of pulmonary host defense in the immunocompromised host: cancer chemotherapy". Proc Am Thorac Soc. 2 (5): 445-8. PMID 16322598. 
  56. ^ Copeland K, Heeney J (1996). "T helper cell activation and human retroviral pathogenesis". Microbiol Rev. 60 (4): 722-42. PMID 8987361. 
  57. ^ Miller J (1993). "Self-nonself discrimination and tolerance in T and B lymphocytes". Immunol Res. 12 (2): 115-30. PMID 8254222. 
  58. ^ a b c d Ghaffar, Abdul (2006). "Immunology - Chapter Seventeen: Hypersensitivity Reactions". Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine.  Bilinmeyen parametre |erişim= görmezden gelindi (yardım)
  59. ^ Bickle T, Krüger D (1993). "Biology of DNA restriction". Microbiol Rev. 57 (2): 434-50. PMID 8336674. 
  60. ^ Stram Y, Kuzntzova L. (2006). "Inhibition of viruses by RNA interference". Virus Genes. 32 (3): 299–306. PMID 16732482. 
  61. ^ a b Schneider, David (Spring 2005). "Innate Immunity - Lecture 4: Plant immune responses". Stanford University Department of Microbiology and Immunology. Erişim tarihi: 2007-01-01. 
  62. ^ Baulcombe D (2004). "RNA silencing in plants". Nature. 431 (7006): 356-63. PMID 15372043. 
  63. ^ Morgan R; ve diğerleri. (2006). "Cancer regression in patients after transfer of genetically engineered lymphocytes". Science. 314: 126–129. PMID 16946036. 
  64. ^ a b Andersen MH, Schrama D, Thor Straten P, Becker JC (2006). "Cytotoxic T cells". J Invest Dermatol. 126 (1): 32–41. PMID 16417215. 
  65. ^ Boon T, van der Bruggen P (1996). "Human tumor antigens recognized by T lymphocytes". J Exp Med. 183: 725–29. PMID 8642276. 
  66. ^ Castelli C, Rivoltini L, Andreola G, Carrabba M, Renkvist N, Parmiani G (2000). "T cell recognition of melanoma-associated antigens". J Cell Physiol. 182: 323–31. PMID 10653598. 
  67. ^ a b Romero P, Cerottini JC, Speiser DE (2006). "The human T cell response to melanoma antigens". Adv Immunol. 92: 187–224. PMID 17145305. 
  68. ^ a b Guevara-Patino JA, Turk MJ, Wolchok JD, Houghton AN (2003). "Immunity to cancer through immune recognition of altered self: studies with melanoma". Adv Cancer Res. 90: 157–77. PMID 14710950. 
  69. ^ Renkvist N, Castelli C, Robbins PF, Parmiani G (2001). "A listing of human tumor antigens recognized by T cells". Cancer Immunol Immunother. 50: 3–15. PMID 11315507. 
  70. ^ Gerloni M, Zanetti M. (2005). "CD4 T cells in tumor immunity". . Springer Semin Immunopathol. 27 (1): 37–48. PMID 15965712. 
  71. ^ a b Seliger B, Ritz U, Ferrone S (2006). "Molecular mechanisms of HLA class I antigen abnormalities following viral infection and transformation". Int J Cancer. 118 (1): 129–38. PMID 16003759. 
  72. ^ Hayakawa Y, Smyth MJ. (2006). "Innate immune recognition and suppression of tumors". Adv Cancer Res. 95: 293–322. PMID 16860661. 
  73. ^ a b Seliger B (2005). "Strategies of tumor immune evasion". BioDrugs. 19 (6): 347–54. PMID 16392887. 
  74. ^ Frumento G, Piazza T, Di Carlo E, Ferrini S (2006). "Targeting tumor-related immunosuppression for cancer immunotherapy". Endocr Metab Immune Disord Drug Targets. 6 (3): 233–7. PMID 17017974. 
  75. ^ Stix, Gary (July 2007). "A Malignant Flame" (PDF). Scientific American: 60–67. Erişim tarihi: 2007-01-01. 
  76. ^ a b Finlay B, McFadden G (2006). "Anti-immunology: evasion of the host immune system by bacterial and viral pathogens". Cell. 124 (4): 767-82. PMID 16497587. 
  77. ^ Cianciotto NP. (2005). "Type II secretion: a protein secretion system for all seasons". Trends Microbiol. 13 (12): 581-8. PMID 16216510. 
  78. ^ Winstanley C, Hart CA (2001). "Type III secretion systems and pathogenicity islands". J Med Microbiol. 50 (2): 116-26. PMID 11211218. 
  79. ^ Finlay B, Falkow S (1997). "Common themes in microbial pathogenicity revisited" (PDF). Microbiol Mol Biol Rev. 61 (2): 136-69. PMID 9184008. 
  80. ^ Kobayashi H (2005). "Airway biofilms: implications for pathogenesis and therapy of respiratory tract infections". Treat Respir Med. 4 (4): 241-53. PMID 16086598. 
  81. ^ Housden N, Harrison S, Roberts S, Beckingham J, Graille M, Stura E, Gore M (2003). "Immunoglobulin-binding domains: Protein L from Peptostreptococcus magnus" (PDF). Biochem Soc Trans. 31 (Pt 3): 716-8. PMID 12773190. 
  82. ^ Burton, Dennis R. (2005). "Antibody vs. HIV in a clash of evolutionary titans". Proc Natl Acad Sci U S A. 102 (42): 14943-8. PMID 16219699.  Bilinmeyen parametre |coauthors= görmezden gelindi (yardım)
  83. ^ Cantin R, Methot S, Tremblay MJ. (2005). "Plunder and stowaways: incorporation of cellular proteins by enveloped viruses". J Virol. 79 (11): 6577–87. PMID 15890896. 

Şablon:Kaynak wiki

Şablon:Link FA Şablon:Link FA