İçeriğe atla

İlmiye: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Merube 89 (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
Merube 89 (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
14. satır: 14. satır:
==Osmanlı'da İlmiye Sınıfı==
==Osmanlı'da İlmiye Sınıfı==


[[Osmanlı Devleti]]'nde ilmiye sınıfı, bahsedilen farklı alanlarda bulunan görevlilerin hepsi, [[medrese]]de eğitim görmektedir. Medreseler, ilmiye sınıfını oluşturacak olan bireylere; hoca, yargı organı ve din görevlisi türünden görevler yüklenebilecek biçimde bir eğitim vermektedir<ref name="Vahap Sağ">Vahap Sağ. ''Toplumsal Değişim ve Eğitim Üzerine'' Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2003 Cilt: 27 No:1 11-25.</ref>. İlmiye sınıfı, hiyerarşik bir teşkilat olarak örgütlenmiştir. Dar anlamda İlmiye teşkilatı, tarik-i tedris ve tarik-i kaza'dan oluşturulmuş olup [[şeyhülislam]] bu teşkilatın en yüksek mevkiinde bulunmuştur. Yargıçlık ve öğretim görevini örgütleyen ilmiye teşkilatı, aynı zamanda [[padişah]] tarafından bahşedilen, ayrıcalık ve onur olarak da nitelenebilir. Ulema sınıfının özerkliği, ayrıcalığın sağlanmasıyla birlikte gelişmiştir. Bu sıkı hiyerarşi kurallara uygun atama ve terfi usulunü sağlamış, dolayısıyla ulema atamalarında dış yetkililerin müdahaleleri önlenmiştir. Ayrıca, [[kadı]]lar mahkeme harçlarını, [[müderris]]ler ise vakıf ücretini alma hakkını kazanıyordu<ref name="Akiba">Akiba Jun. ''Son Devir Osmanli Ilmiye Teskilatinda Reform, 1826-1914'' Annals of Japan Association for Middle East Studies, No.13(19980331) pp. 185-214. http://ci.nii.ac.jp/naid/110004854283/ ISSN 09137858 </ref>.
[[Osmanlı Devleti]]'nde ilmiye sınıfı, bahsedilen farklı alanlarda bulunan görevlilerin hepsi, [[medrese]]de eğitim görmektedir. Medreseler, ilmiye sınıfını oluşturacak olan bireylere; hoca, yargı organı ve din görevlisi türünden görevler yüklenebilecek biçimde bir eğitim vermektedir<ref name="Vahap Sağ">Vahap Sağ. ''Toplumsal Değişim ve Eğitim Üzerine'' Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2003 Cilt: 27 No:1 11-25. [http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/79.pdf Tam metin]</ref>. İlmiye sınıfı, hiyerarşik bir teşkilat olarak örgütlenmiştir. Dar anlamda İlmiye teşkilatı, tarik-i tedris ve tarik-i kaza'dan oluşturulmuş olup [[şeyhülislam]] bu teşkilatın en yüksek mevkiinde bulunmuştur. Yargıçlık ve öğretim görevini örgütleyen ilmiye teşkilatı, aynı zamanda [[padişah]] tarafından bahşedilen, ayrıcalık ve onur olarak da nitelenebilir. Ulema sınıfının özerkliği, ayrıcalığın sağlanmasıyla birlikte gelişmiştir. Bu sıkı hiyerarşi kurallara uygun atama ve terfi usulunü sağlamış, dolayısıyla ulema atamalarında dış yetkililerin müdahaleleri önlenmiştir. Ayrıca, [[kadı]]lar mahkeme harçlarını, [[müderris]]ler ise vakıf ücretini alma hakkını kazanıyordu<ref name="Akiba">Akiba Jun. ''Son Devir Osmanli Ilmiye Teskilatinda Reform, 1826-1914'' Annals of Japan Association for Middle East Studies, No.13(19980331) pp. 185-214. http://ci.nii.ac.jp/naid/110004854283/ ISSN 09137858 </ref>.


==Kurumsallaşması==
==Kurumsallaşması==
[[Resim:Kaptan pasa 2.jpg|thumb|right|180px|Soldan sağa: '''Kazasker''', kadıların amiri ve hükümet azası; '''Kaptan Paşa''', deniz kuvvetleri başkumandanı; '''Çuhadar''', vezir saraylarında dış hizmet erbabından]]
[[Resim:Kaptan pasa 2.jpg|thumb|right|180px|Soldan sağa: '''Kazasker''', kadıların amiri ve hükümet azası; '''Kaptan Paşa''', deniz kuvvetleri başkumandanı; '''Çuhadar''', vezir saraylarında dış hizmet erbabından]]
[[Osmanlı Devleti]]'nin ilk dönemlerinde ve Osmanlı'dan önceki İslam devletlerinde [[şeyhülislam]] kavramı bir ''tazim lafzı'' olarak kullanılmış ve resmi bir anlam ifade etmemiştir. [[Şeyhülislam]]lık ünvanı ilk olarak [[Fatih Sultan Mehmet]] devrinde kullanılmış ve; [[Fatih Kanunnamesi]]'nde "Şeyhülislam ulemanın reisidir" kuralı yer almıştır. Fatih döneminden önce "başkent müftüsü" olarak bilinen kimseler fetva vermekle görevlendirildikleri halde, şeyhülislam olarak anılmamışlardır. Daha sonraları ise, şeyhülislamlık kurumu resmi bir boyut kazanmış ve şeyhülislam başkanlığında dinsel-yönetsel bir yapılanmaya gidilmiştir<ref name="Ercan Türk">Ercan Türk, ''Dünden Bugüne Milli Eğitim Bakanlığı Kuruluş ve Tarihsel Süreç''. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Ekim 2003, Yıl: 4, Sayı: 44</ref><ref name="Yıldız">Dr. M. Cengiz Yıldız, ''Dinsel Bürokrasinin Türkiye'deki Serüvenine Kısa Bir Bakış''; Din Görevlilerinin Sorunları ve Beklentileri Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Elazığ Uygulaması (Basılmamış Doktora Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Elazığ, 1999 adlı çalışmanın I. Bölümünün bazı alt başlıklarından yararlanılması ve içeriğinin zenginleştirilmesiyle oluşturulmuştur</ref>.
[[Osmanlı Devleti]]'nin ilk dönemlerinde ve Osmanlı'dan önceki İslam devletlerinde [[şeyhülislam]] kavramı bir ''tazim lafzı'' olarak kullanılmış ve resmi bir anlam ifade etmemiştir. [[Şeyhülislam]]lık ünvanı ilk olarak [[Fatih Sultan Mehmet]] devrinde kullanılmış ve; [[Fatih Kanunnamesi]]'nde "Şeyhülislam ulemanın reisidir" kuralı yer almıştır. Fatih döneminden önce "başkent müftüsü" olarak bilinen kimseler fetva vermekle görevlendirildikleri halde, şeyhülislam olarak anılmamışlardır. Daha sonraları ise, şeyhülislamlık kurumu resmi bir boyut kazanmış ve şeyhülislam başkanlığında dinsel-yönetsel bir yapılanmaya gidilmiştir<ref name="Ercan Türk">Ercan Türk, ''Dünden Bugüne Milli Eğitim Bakanlığı Kuruluş ve Tarihsel Süreç''. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Ekim 2003, Yıl: 4, Sayı: 44 [http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi44/turk.htm Tam metin]</ref><ref name="Yıldız">Dr. M. Cengiz Yıldız, ''Dinsel Bürokrasinin Türkiye'deki Serüvenine Kısa Bir Bakış''; Din Görevlilerinin Sorunları ve Beklentileri Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Elazığ Uygulaması (Basılmamış Doktora Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Elazığ, 1999 adlı çalışmanın I. Bölümünün bazı alt başlıklarından yararlanılması ve içeriğinin zenginleştirilmesiyle oluşturulmuştur [http://www.akader.info/KHUKA/7_2000_ekim/dinsel_burokrasi.htm Tam metin] </ref>.


Osmanlılarda devletin sembolü olarak görülen [[kadı]]; kadı olarak görevlendirildiği andan itibaren hukukçu olarak nitelendirilebiliyordu. Fethedilen bir yerde kadının çalışmaya başlaması, o yerin Osmanlı egemenliğine girdiğinin en önemli kanıtı sayılıyordu. [[1326]] yılından itibaren kadıların [[şeriat]] adına hüküm verdikleri görüşü iyice yerleşmiş, işlerine müdahale edilemeyeceği kuralı benimsenmişti. Bu dönemde devletin üst düzey görevlilerinin önemli bir kısmının kadılık mesleğinden gelenlerden olduğunu görüyoruz<ref name="Arslan">Prof. Dr. Ramazan Arslan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı. 70. yıldönümü açılış konuşması. [http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-1995-44-01-04/AUHF-1995-44-01-04-Arslan.pdf Tam metin]</ref>.
Osmanlılarda devletin sembolü olarak görülen [[kadı]]; kadı olarak görevlendirildiği andan itibaren hukukçu olarak nitelendirilebiliyordu. Fethedilen bir yerde kadının çalışmaya başlaması, o yerin Osmanlı egemenliğine girdiğinin en önemli kanıtı sayılıyordu. [[1326]] yılından itibaren kadıların [[şeriat]] adına hüküm verdikleri görüşü iyice yerleşmiş, işlerine müdahale edilemeyeceği kuralı benimsenmişti. Bu dönemde devletin üst düzey görevlilerinin önemli bir kısmının kadılık mesleğinden gelenlerden olduğunu görüyoruz<ref name="Arslan">Prof. Dr. Ramazan Arslan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı. 70. yıldönümü açılış konuşması. [http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-1995-44-01-04/AUHF-1995-44-01-04-Arslan.pdf Tam metin]</ref>.

Sayfanın 00.08, 22 Ekim 2008 tarihindeki hâli

Soldan sağa doğru- Baş Çuhadar, padişahın giyeceklerini muhafaza edip taşıyan; Dersvekili, şeyhülislam namına ders okutan; Şeyhülislam, ulema sınıfının başı ve müftü; Vekayici, resmi tarih yazarı (vakanüvis)

İlmiye sınıfı, Ehl-i şer ya da Ulema, Osmanlı'da ilmiye sınıfını oluşturan, hukukçu, öğretim üyesi ve din adamı.

Bu zümrenin görevleri adalet hizmetleri, eğitim ve yargı görevlerini kapsamaktadır. Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde ve Osmanlı'dan önceki İslam devletlerinde şeyhülislam resmi bir anlam ifade etmemiş, resmi kullanımı ilk olarak Fatih Sultan Mehmet döneminde olmuştur. Zamanla üst düzey yöneticilerin istismarıyla bilimsel özelliğini yitirmiş ve bu sınıfın önde gelenlerinin çocukları iyi mevkiilere gelir olmuştur. Niteliklerine bakılmaksızın aile üyelerinin atanması sonucunda, 18. yüzyılda artık ilmiye sınıfı tüm reformlara karşı çıkan, kendini yenilemekten uzak, gelişen bilim ve hukuk konusunda çağının gerisinde bir konuma gelmiştir.

Görevleri

Soldan sağa: Baş Muhzir, sadaret dairesi muhafızı; Mekke Kadısı, mekke baş hakimi; Rumeli Kazaskeri, rumelideki kadıların amiri; Nakib-ül-eşraf, peygamber soyundan olanların başı; İstanbul Kadısı, İstanbul baş hakimi

Ehl-i şer; Osmanlı Devleti'nde adalet hizmetleri, eğitim ve yargı görevlerini ifa eden zümredir. Üç önemli görevleri şunlardır;

Osmanlı'da İlmiye Sınıfı

Osmanlı Devleti'nde ilmiye sınıfı, bahsedilen farklı alanlarda bulunan görevlilerin hepsi, medresede eğitim görmektedir. Medreseler, ilmiye sınıfını oluşturacak olan bireylere; hoca, yargı organı ve din görevlisi türünden görevler yüklenebilecek biçimde bir eğitim vermektedir[1]. İlmiye sınıfı, hiyerarşik bir teşkilat olarak örgütlenmiştir. Dar anlamda İlmiye teşkilatı, tarik-i tedris ve tarik-i kaza'dan oluşturulmuş olup şeyhülislam bu teşkilatın en yüksek mevkiinde bulunmuştur. Yargıçlık ve öğretim görevini örgütleyen ilmiye teşkilatı, aynı zamanda padişah tarafından bahşedilen, ayrıcalık ve onur olarak da nitelenebilir. Ulema sınıfının özerkliği, ayrıcalığın sağlanmasıyla birlikte gelişmiştir. Bu sıkı hiyerarşi kurallara uygun atama ve terfi usulunü sağlamış, dolayısıyla ulema atamalarında dış yetkililerin müdahaleleri önlenmiştir. Ayrıca, kadılar mahkeme harçlarını, müderrisler ise vakıf ücretini alma hakkını kazanıyordu[2].

Kurumsallaşması

Dosya:Kaptan pasa 2.jpg
Soldan sağa: Kazasker, kadıların amiri ve hükümet azası; Kaptan Paşa, deniz kuvvetleri başkumandanı; Çuhadar, vezir saraylarında dış hizmet erbabından

Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde ve Osmanlı'dan önceki İslam devletlerinde şeyhülislam kavramı bir tazim lafzı olarak kullanılmış ve resmi bir anlam ifade etmemiştir. Şeyhülislamlık ünvanı ilk olarak Fatih Sultan Mehmet devrinde kullanılmış ve; Fatih Kanunnamesi'nde "Şeyhülislam ulemanın reisidir" kuralı yer almıştır. Fatih döneminden önce "başkent müftüsü" olarak bilinen kimseler fetva vermekle görevlendirildikleri halde, şeyhülislam olarak anılmamışlardır. Daha sonraları ise, şeyhülislamlık kurumu resmi bir boyut kazanmış ve şeyhülislam başkanlığında dinsel-yönetsel bir yapılanmaya gidilmiştir[3][4].

Osmanlılarda devletin sembolü olarak görülen kadı; kadı olarak görevlendirildiği andan itibaren hukukçu olarak nitelendirilebiliyordu. Fethedilen bir yerde kadının çalışmaya başlaması, o yerin Osmanlı egemenliğine girdiğinin en önemli kanıtı sayılıyordu. 1326 yılından itibaren kadıların şeriat adına hüküm verdikleri görüşü iyice yerleşmiş, işlerine müdahale edilemeyeceği kuralı benimsenmişti. Bu dönemde devletin üst düzey görevlilerinin önemli bir kısmının kadılık mesleğinden gelenlerden olduğunu görüyoruz[5].

Özelliklerinin Bozulması

Bu sistem içinde 17. yüzyıl ortalarına kadar pek çok değerli kadılar, hâkimler ve hukuk bilginleri yetişmiş ise de; medresede uygulanan öğretim yöntemlerinin gelişmelere uyum sağlayamaması, bilakis gerilemesi ve devletin gücünün günden güne azalması nedeniyle, tüm kurumlarda olduğu gibi bu alanda da çöküş başlamıştır. Kadı atamalarında, müderrislik unvanı ve mülâzımlık belgesi verilmesinde uyulması gereken kurallara uyulmamaya başlanmış, daha çok aile üyeleri atanmaya başlanmıştır[5]. Bu uygulamanın ilk öerneklerinden biri; 16. yüzyıl'da Hoca Sadettin Efendi'nin yaptığı atamalardır. Hoca Sadettin Efendi'nin büyük oğlu Mehmed Efendi henüz oldukça gençken Mekke Kadısı ve hemen ardından İstanbul Kadısı tayin edildi. İki ay kadar sonra da Anadolu Kazaskeri oldu; bu tarihte 29 yaşında idi. Diğer oğlu Esad Efendi medreseden birden bire Edirne Kadılığına geçti ve arkasında İstanbul'a kadı oldu, henüz 25 yaşında idi[6]. Medreselerde bu tarihten sonra ilmi hürriyet kalkmış, iltimas ve siyaset karışmaya başlamıştır. Önceleri medresede yükselmek için gerekli bilimsel yeterlilik aranırken, 16. yüzyıldan sonra, bilimsel yetki arka plana düşürülerek, kayırmacılık ön plana geçmiştir[1].

Bu atamalarla hakiki alimler geri planda kalmış; şeyhülislam, kazasker, padişah hocası gibi önde gelenlerin çocukları iyi mevkiilere gelir olmuştur. 18. yüzyıldaki bazı büyük ilmiye ailelerinin hakimiyeti, ilmiye teşkilatının niteliklerinden meydana gelmiştir. Niteliklerine bakılmaksızın aile üyelerinin atanması sonucunda, 18. yüzyılda artık ilmiye sınıfı tüm reformlara karşı çıkan, kendini yenilemekten uzak, gelişen bilim ve hukuk konusunda çağının gerisinde bir konuma gelmiştir.

Reformlar

Yeniliklerin gerisinde kalan bu kurumun reformuna ilk olarak 1826 yılında başlanmıştır. Bu yıl Eski Ağa Kapısı, Şeyhülislam dairesine (Bab-i Fetva) çevrilmiştir. Böylece, daha once kendi konaklarında görev yapan Şeyhülislam, Kazasker ve İstanbul Kadısı, bu yıldan itibaren resmi ofiste çalışmaya başlamıştır. Resmi ofislerin kurulusundan sonra buralarda hizmet eden katipler, resmi memur sıfatını almıştır. 1855 yılında Tevcihat-i Menasib-i Kaza Nizamnamesi ve Nuvvab hakkında Nizamname ilan edilmiştir. Böylece kadılık ünvanının verilmesinde bir düzen kurulmuştur. Ancak yine aynı düzenlemeler ile kadılık mevkisinin eski yetkisi kalmamıştır. Naiblik ise kadılığın yerine fiili şer'i hakimliğe çevrilmiştir. 1854 yılında Mu'allimhane-i Nuvvab (Mekteb-i Nuvvab) ve sonra Meclis-i Intihab-i Hukkamu's-ser' (Ser'i Hakimler Secim Meclisi) kurulup naiblerin seçim usulu düzenlenmiştir. Şer'i mahkemenin yargı usulu de çeşitli talimatnameler ile düzenlenmiştir. Naiblik teşkilatının yanında yeni yargı sistemi (Mahakim-i nizamiye teşkilatı) kurulduğundan naibin yetkisi azalmıştır. 1888 tarihli irade-i seniyede; şer'i ve nizami mahkemelerin görevlerinin ayrılması belirlenmiştir. Bu yasa ile, şer'i mahkemelere sadece evlenme, miras ve vakıfla ilgili idare ve yargılama yetkileri bırakılmıştır[2].

Kaynaklar

  1. ^ a b Vahap Sağ. Toplumsal Değişim ve Eğitim Üzerine Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2003 Cilt: 27 No:1 11-25. Tam metin Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Vahap Sağ" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
  2. ^ a b Akiba Jun. Son Devir Osmanli Ilmiye Teskilatinda Reform, 1826-1914 Annals of Japan Association for Middle East Studies, No.13(19980331) pp. 185-214. http://ci.nii.ac.jp/naid/110004854283/ ISSN 09137858 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Akiba" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
  3. ^ Ercan Türk, Dünden Bugüne Milli Eğitim Bakanlığı Kuruluş ve Tarihsel Süreç. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Ekim 2003, Yıl: 4, Sayı: 44 Tam metin
  4. ^ Dr. M. Cengiz Yıldız, Dinsel Bürokrasinin Türkiye'deki Serüvenine Kısa Bir Bakış; Din Görevlilerinin Sorunları ve Beklentileri Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Elazığ Uygulaması (Basılmamış Doktora Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Elazığ, 1999 adlı çalışmanın I. Bölümünün bazı alt başlıklarından yararlanılması ve içeriğinin zenginleştirilmesiyle oluşturulmuştur Tam metin
  5. ^ a b Prof. Dr. Ramazan Arslan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı. 70. yıldönümü açılış konuşması. Tam metin Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Arslan" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
  6. ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt II. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. baskı. ISBN 975-6945-11-7 ISBN 975-6945-13-3