Kitle İletişim Kuramları

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Tarih boyunca insanlar iletişim aracılığıyla birbirleriyle ilişkiler kurmuş ve ortak bir toplum düzeni oluşturmuştur. Özellikle Sanayi Devrimi'nden sonra ortaya çıkan kapitalist düzen ve kitle toplumu nedeniyle iletişim araştırmalarına olan önem artırılmıştır. Ortaya çıkan kitleyi kontrol etmek amacıyla kitle iletişim araçlarına önem verilmeye başlanmıştır ve bu dönem içerisinde bir dizi kitle iletişim kuramı ve modeli geliştirilmiştir. İletişim kuramları temel olarak eleştirisel ve ana akım iletişim araştırmaları olarak iki sınıfa ayrılabilir. Bu iki temel ana sınıf kendi içerisinde ideolojilere ve kuramcıların bakış açılarına göre farklı sınıflandırılmaktadır.[1][2]

Ana akım (Egemen) İletişim Araştırmaları[değiştir | kaynağı değiştir]

Ana akım araştırmalar toplum bilimlerin işlevci yaklaşımına dayalı olarak geliştirilmiştir. Ticari amaçlı kitle iletişim araştırmalarını konu alır ve incelerler. Toplumsal süreçleri göz önüne almadan kuram ve inceleme yapmaya çalışır bunları yaparken medyanın amacını, mesajı ve etkileri toplumdan etkilerden soyutlar. Siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler bu iletişim araştırmaları türünde bulunmamaktadır. Siyasi, ekonomik, kültürel ilişkiler kurmadan kitle iletişim araçlarının kitleler üzerindeki ikna sürecini ve davranış değiştirmelerini ele alır. Ampirik (görgül) araştırma yöntemi kullanır ve kullandıkları araştırmaları yöntemleri her zaman egemen bir kurum tarafından finanse edilir. Kullanılan mesajlar ile egemen grubun (burjuva sınıfı) amacına göre içerikler yöneterek kitleleri yönlendirmeyi hedefler bu amacından dolayı Ana-akım kuramlar statükocu (sahip olan düzeni korumaya eğilimli) olarak kabul edilir. Egemen yaklaşım kuramlarının temelinde kitlesel hareketler bulunur. Kuramcılara göre insan davranışları önceden tahmin edilebilir ve gerekli veriler doğru bir şekilde toplanarak yeniden inşa edilebilir ve insan davranışları kontrol edilebilir. Ana akım araştırmalarda izleyici çoğunlukla pasif şekilde kabul edilir.[2]

Chicago Okulu[değiştir | kaynağı değiştir]

Okul 19. yüzyılın sonunda (1892) yılında kurulmuş ve sosyoloji, antropoloji, sosyal patoloji, sosyal psikoloji ve ekoloji gibi çeşitli alanlarda araştırmalar yapmıştırlar. Albion Small, Edward Ross ve Robert Park gibi önde gelenler isimler modernleşme ve kentleşme gibi kavramları inceleyerek kentteki örgütlü ve örgütsüz faaliyetleri anlamaya çalışmışlardır. Park kent yaşamının karmaşık yapısını analiz etmiş ve kenti oluşturan farklı etnik kökenden gelen göçmenlerin yaşayış biçimleriyle alakalı birçok veri toplamıştır. Park genellikle kentselleşme, modernleşme ve kentsel değişim sorunlarıyla ilgilenmiş, pratik sorunlara çözüm yolu bulmaya çalışmıştır. Okulun önde gelen isimlere göre, toplumsal yaşamda faaliyetler, kültür aracılığıyla dilden dile, kuşaktan kuşağa gerçekleşir ve toplumda ilişkiyi iletişim sağlar. İletişim aracılığıyla toplumsal çatışmaları, uyuma, adaptasyona ve asimilizasyona dönüştürmeyi amaçlanır ve aslında bu kavramların hepsi davranış psikolojisinden meydana gelen çalışmalardır.

Chicago Okulu hem kent bilim içerisinde hem de sosyoloji alanında yepyeni bir dönemin başlangıcını temsil etmiş, kent ve kentliyi hem sosyolojinin hem de kent bilimin gündemine sokmuştur. Davranışçı yaklaşımının (özellikle iletişim araçlarının) izleyici üzerindeki etkisinin ortaya çıkartılmasında görgül (ampirik) sınamalara başvurulmuştur aynı zamanda bilimsel bilgiye karşı sarılmaz bir güven duyulmaktadır.[3]

Temel Ana Akım İletişim Kuramları[değiştir | kaynağı değiştir]

Propaganda, Sihirli Mermi veya Hipodermik İğne Kuramı[değiştir | kaynağı değiştir]

Bu kuramda sanayi devrimiyle ortaya çıkan insanlar kuralsız yıkıcı varlıklar olarak görülüyordu ve bu kitleleri kontrol etmek amacıyla kitle iletişim araçları araç olarak kullanılmaya başlandı. İnsanlar propagandaya karşı direnecek akıldan ve bilgiden yoksul kabul ediliyordu çünkü kuramcılara göre kitleler çobanlar tarafından sürülen koyunlara benziyordu. Kuram doğrudan bir nedensellik ilişkisine dayanır. Göndericinin gönderdiği mesajlar direkt olarak alıcının davranışını etkilemektedir. Egemen sınıfın kitle iletişim araçlarını kullanarak kitlelere gönderdikleri iletiler (mesajlar) kitlelere sanki deri altlarına enjeksiyon yapan bir şırınga gibi doğrudan etki ettiği düşünülmüştür. Bu düşüncenin oluşmasında Nazilerin iktidara gelmesi ve işgal ettikleri ülkelerde veya kendi ülkelerinde kendi ideolojilerini propaganda yaparak oluşturması etkili olmuştur çünkü bu dönemde mesaj uyarıcı bir işlev görüp alıcıda anında etki yaratabiliyordu. ABD gibi ülkelerde bile medya, kitle kültürü ve popüler kültür aracılığıyla tüketici ve seçmenlerin düşüncelerinin değiştirilebileceği düşünüldü.

Shanon ve Weaver'in Enformasyon Kuramı[değiştir | kaynağı değiştir]

Kuram aynı zamanda matematiksel iletişim modeli olarak da isimlendirilmektedir. Bu kuramda iletişim süreci tek ve doğrusal bir süreç olarak kabul edilir. Gürültü iletişim sürecinin içerisinde işlev bozucu bir şekilde entegre edilmiştir. İletişimin sürecinin ilk unsuru bilgiyi oluşturan, kodlayan ve ileten kaynaktır. Normal süreçte kanal aracılığıyla alıcıya gönderilen mesajlar ortaya çıkabilecek bir gürültü tarafından engellenerek bozulabilir. Gürültünün ortaya çıkması durumunda iletişim süreci başarısız olacaktır. Aynı zamanda gürültü ne kadar çoksa iletişim süreci o kadar tekrarlanacaktır. İletişim formülasyonunda iki temel kavram vardır. Bunlar eksiklik (bilgideki eksiklik) ve fazlalıktır (gereksiz bilgi)

Lasswel'in Genel İletişim Modeli[değiştir | kaynağı değiştir]

Lasswell iletişim sürecini zincirli bir yapıda olarak kabul etmiş ve iletişim süreçlerini "Kim, kime, hangi kanalla, hangi etkiyle ve ne söylüyor" isimleriyle gruplara ayırmıştır. Kim mesajı kodlayan kaynağı, kime ile iletinin gönderildiği kitleyi, hangi kanalla aracılığıyla mesajı ileten kitle iletişim aracını, ne söylüyor ile iletilen mesajı açıklamaya çalışmıştır. Bu yaklaşımda aynı zamanda toplumsal bağlamlar göz ardı edilmiştir ve iletişim sürecindeki ögeler toplumsal süreç içerisinde incelenmez. Aynı zamanda güç ve iktidar mücadeleleri modelde yer almaz.

İki aşamalı Akış Modeli[değiştir | kaynağı değiştir]

Medya içeriklerinin toplum üzerindeki etkisinin birebir olmadığı zamanla anlaşılmasından sonra mesajın kitleler üzerindeki etkisini artırmak amacıyla kitleler tarafından güvenilir olarak kabul edilen kişilerin egemen kitlelerin mesajlarını iletmesine karar verildi. Kanaat önderi olarak isimlendirilen bu kişiler, egemen sınıftan kendilerine gönderilen mesajları, tekrar kodlayıp biçimlendirerek kitlelere yönlendirir. Kanaat önderi bu iletişim modelinde hem alıcı, hem de kaynak durumundadır. Kanaat önderlerinin başarısı iletişim sürecinin başarısını da etkiler. İlk kez kişiler arası iletişimin önemli olduğu bu model ile anlaşılmıştır ve daha önceden pasif olarak kabul edilen izleyici (alıcı) algısı bu modelle birlikte değişmeye başlamıştır. Modele iki aşamalı denmesinin nedeni egemen kurumundan kodlanarak çıkan mesajın, kanaat önderi tarafından tekrar kodlanması ve alıcılara iletilmesidir, kısacası bu modelde ileti iki kere kodlanır ve iletilir.

Deneye Dayalı Egemen İletişim Kuramları[değiştir | kaynağı değiştir]

Festinger'in Bilişsel Uyum Kuramı[değiştir | kaynağı değiştir]

İnsanların sahip oldukları tutumlar, inançlar ve değerler kendi arasında tutarlıdır. İnsanlar çatışmaları azaltmak için kendi dünyadaki farklı görüşleri kendilerine uygun bir hale getirmeye çalışırlar. Çoğunlukla insanlar kendi düşüncelerine göre uyumlu olan düşünceleri kabul ederken, zıt olan düşünceleri ise reddetme eğilimdedir. Düşüncenin kişinin dünya görüşüne zıt olması durumunda uyumsuzluk ortaya çıkar ve bu durumda birey konu ciddiyse hem konunun önemini azaltmaya çalışarak kendilerine uyumlu hale getirmeye çalışırlar hem de seçici davranmaya çalışırlar. Bireyin yapmış olduğu algıda seçicilik ikiye ayrılır. Bunlardan birincisi olan seçici davranış, insanların kendi görüşlerine yakın olan gazeteleri veya tv kanallarını izlerken diğerlerini izlemeye reddetmesidir. Seçici hatırlama ise bilginin sadece enformasyonun sadece gerektiği zaman hatırlanıp daha sonradan tekrar unutulmasıdır.

Ayrıca bakınız: Bilişsel çelişki

ABX Denge Modeli[değiştir | kaynağı değiştir]

Kişiler arası iletişimi açıklamak için Newcomb tarafından geliştirilmiş modeldir. Modelde iletişim sürecinde kişilerin inançları, tutumları ve davranışları önemli bir yere sahiptir böylece insanlar hem kendi içlerinde hem de başka kişilerle olan ilişkilerinde denge ararlar. Modelin ismindeki A ve B iletişim sürecindeki kişileri, X ise bir olay, olgu veya düşünceyi temsil eder. Eğer A ve B kişileri, X'e karşı farklı bir bakış açısına sahipse A ve B arasında dengesizlik ortaya çıkar ve iki kişiden biri X'e karşı olan tutumunu değiştirir. Kişiler arasında ortaya çıkan dengesizlik (gerilim) ortaya çıkar ve A-B kişileri arasında anlaşma olana kadar gerilim devam eder. Modelin anlayışına göre iletişimde bulunan kişilerin birbirlerine ve çevrelerindeki üçüncü nesnelere (kişi, olay, tutum) karşı ortak yönelimlerinde iletişim faaliyetleri etkilidir. İletişim sayesinde A,B ve X arasındaki bilgi akışındaki denge korunarak sürdürülür. Aynı zamanda insanlar aynı zamanda sadece uzlaşma için iletişim kurmazlar yaşanan dengesizlik ve çatışma sorunlarına da çözümler geliştirebilir.

Westley-MacLean'm Aracılanmış İletişim Modeli[değiştir | kaynağı değiştir]

Westley&MacLean İletişim Modeli, Bruce Westley ve Malcolm S. MacLean junior tarafından tanıtıldı. Westley, Wisconsin Üniversitesi’nde profesördü ve Malcolm, Jouralism Okulu Üniversitesi’nin direktörüydü. Model, Newcomb ortak oryantasyon modeline dayanıyordu. Kişiler arası iletişimi açıklamak için Newcomb tarafından geliştirilmiştir modelde aynı zamanda kitle iletişim sürecinde uyum vurgulanmıştır. Kitle iletişim sürecinde uyum vurgulanmıştır. A iletişimin kaynağıdır ve toplumda meydana gelen olay olgu ya da eylemlerden birini seçerek B'ye ileti olarak gönderir. Ayrıca B, X'i doğrudan kendisi de görebilir (XB) ve A (kaynak)'a karşı bir reaksiyon gösterebilir. Modelin ilk halinde A, bazı X'leri seçerek B ile iletişime geçer.

İkinci modelinde ise A ve B arasındaki X'e ilişkin mesajların aktarılmasında C kanalı devreye girer. C ile sembolize edilen olgu kanaldır (eşik bekçisi) X bu modelde C tarafından seçilen iletidir ve A'nın veya egemen kuruluşun düşüncesine göre yeniden C tarafından tekrar kodlanır. FBA izleyici olan B tarafından esas kaynak olan A'ya gönderilen geri beslemedir. A'nın amacı B'nin ürünü alması, bir partiye veya adaya oy vermesi ise FBA burada izleyicinin davranışıdır. FBC ise izleyicinin kuruma yolladığı geri beslemedir. Doğruda telefon etme, email yazma gibi davranışlardan oluşur. Bu geri besleme C'nin sonraki seçimleri için yol göstericidir. FCA ise iletişim kurumundan, mesajın asıl kaynağı olan A'ya yönelik iletişim girişimidir. A'nın mesajı seçme, kabul etme ya da reddetme şeklinde olabilir. X3C ise A olmaksızın kurum çalışanlarının X hakkında kendilerinin doğrudan edindikleri bilgidir.

Sosyolojik Yaklaşımlar[değiştir | kaynağı değiştir]

Riley ve Riley Modeli[değiştir | kaynağı değiştir]

Bu yaklaşım iletişimin tam olarak açıklanması için toplumsal yapıların önemine dikkat çeker ve iletişimi psikolojik ve kişisel bir süreç değil kurumsal ve toplumsal bir faaliyet olarak tanımlar. Kaynak olan kişi veya kurumları izleyiciyi etkileme amacında olan güçlü varlıklar olarak kabul edilir ve bu kişiler daha önceden bilinçli olarak tasarladıkları iletileri kanallar aracılığıyla izleyiciye göndererek onların davranışlarını değiştirmeye çalışırlar. Bu modele göre izleyiciler aslında kitle içerisinde atomize olmuş bireylerdir ve toplumda gruplar birincil (aile, arkadaş, yüz yüze iletişim kişileri) ve ikincil gruplar (hukuk, örgütler) olarak ikiye ayrılır. Toplumsal kurumlar insanların sahip olduğu değerlere göre normlarını ve düşüncelerini biçimlendirirler. Kaynaktan gelen iletiyi alan kişiler toplumların birincil veya ikincil gruplarının içerisinde bulunurlar ve toplumsal yapı kişilerin iletiyi anlamlandırması sonucunda nasıl reaksiyon vereceğini belirler. Modelin en geniş halinde gönderici ve alıcı sadece birincil ve ikincil gruplarla etkileşim halinde değildir iletişimde çok yönlü geniş toplumsal faaliyetler bulunur. Toplumsal yapı gönderici ve alıcı hem de onların bulunduğu grupları kapsar. Kitle iletişim medyaları toplumsal yapının bir parçasıdır toplumu etkilerken aynı zamanda onlardan da etkilenir.

Teknolojik Yaklaşımlar[değiştir | kaynağı değiştir]

Harold Innis (H.A Innis) Yaklaşımı[değiştir | kaynağı değiştir]

İletişim toplumsal ve ekonomik yapının belirleyicisidir. Her zaman içeriği ve toplumların nasıl örgütleneceğini belirler. Böylece teknoloji tarafından belirlenen bilgi, iktidarın dağılımını da belirler. İletişim aracılığıyla cisimlerin nitelikleri ve zaman denetim altına alınır. Innis'in yaklaşıma göre teknolojik araçlar egemen sınıfın ideolojisine göre içerik oluşturan ve yayınlayan araçlardır. İletişim araçlarının biçimi maddi (kil, tablet, kağıt) sosyal biçimlerin (yönetim biçimlerin, imparatorluk vb) belirli bir coğrafyada yeniden üretilmesine yardımcı eder. Teknolojik araçlar zamana bağlı ve mekana bağlı olarak ikiye ayrılmıştır. Zamana bağlı teknolojik aletler, el yazması ve sözlü iletişim gibi sınırlı dağılıma sahip olan ve kapalı toplumlar tarafından tercih edilen aletlerdir. Bu tarz aletler din veya sözlü gelenekler tarafından desteklenir. Mekana bağlı teknolojik aletler ise yazılı ve elektronik olarak yayınlanmış bütün içerikleri kapsar. Ticaretin ve imparatorluğun yaygınlaşmasını yağlar temel hedefleri merkezileştirmektir. Sözlü ve yazılı geleneklere düşmandır ve bu düşmanlık sayesinde bilgi tekeli oluşturmuştur. Yazılı olan sözleri kaldırmaya ve onları antika kültür haline getirmeye çalışırlar. Innis aynı zamanda kitle iletişiminin gelişmesiyle sözlü ve yüz yüze iletişimin toplumsal ilişkileri etkinliğini azalttığı ve pasif izleyici oluşturduğuna dikkat çeker. Demokrasi için sözlü kültürün önemine dikkat çeker.

Mc Luhan'ın Teknolojik Yaklaşımı[değiştir | kaynağı değiştir]

Medyayı Anlamak isimli kitabında iletişim araçlarının duyulara hitap ettiğini öne sürmüş aynı zamanda araçların insanların bir uzantısı olduğunu öne sürmüş ve "Araç Mesajdır" önermesini ortaya atmıştır. Mc Luhan'a göre medyanın geniş bir anlamı bulunmaktadır. Her bir teknoloji kendisinden bir önceki teknolojiyi yok etme eğilimdedir. (Mektuplaşmanın telefon tarafından yok edilmesi veya ateşli silahların oka karşı tercih edilmesi gibi). Günümüzde bilgi çağı nedeniyle artık sınırların ortadan kalktığını bilginin artık tek bir merkezde bulunmadığını, en uzak ülkedeki bilgiden bile bugün her yerden haberdar olunabileceğini öne sürerek Global Köy kavramını ortaya atmıştır. Aynı zamanda Mc Luhan, teknolojik araçları sıcak ve soğuk araçlar olarak ikiye ayırmıştır. Sıcak araçlar gazete, fotoğraf, sinema ve radyo gibi sadece görme veya duyma duyularına yönelik olan araçlardır. Soğuk araçlar ise birden fazla duyuya hitap edebilen televizyon vb. teknolojik araçlardır. Soğuk araçlardan elde edilen enformasyon (bilgi) her zaman daha fazladır.

Diğer Ana Akım Kuramlar[değiştir | kaynağı değiştir]

Kullanımlar ve Doyumlar[değiştir | kaynağı değiştir]

İlk defa Elihu Katz tarafından ortaya atılmış bir teoridir. İletişim çalışmalarının medyanın insanlara ne yaptığı üzerine odaklandığını aslında insanların medya ile ne yaptıklarının araştırılmasının önemli olduğunu vurgulamıştır. Katz'a göre insanların toplumsal ve psikolojik kökenli ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçlarını gidermek uğruna çeşitli beklentilere giderler. Medyaya maruz kalma neticesinde bu ihtiyaçlarının bir kısmını gerçekleştirerek doyuma ulaşırlar. Everette Deniss ise medya içeriklerinin insanların beklentilerine göre düzenlenmesi gerektiğini öne sürmüştür. Deniss'e göre izleyiciler ihtiyaçlarını gidermek için medyayı kullanarak doyuma ulaşırlar ve Deniss'in yaklaşımda insanlar ve medya arasında işlevsel bir ilişki vardır. Bu görüşe göre insanlar gönüllü ve bilinçli bir şekilde ihtiyaçlarını gidermek amacıyla çeşitli medya araçlarını kullanırlar. Kişilerin bilgi açıklarını hissetikleri zaman bu ihtiyaçlarını gidermek için televizyon veya kitap okumaları ve bilgi eksikliğini kapattıklarında kendilerini huzurlu hissetmeleri bu kurama örnek olarak verilebilir. Bu yaklaşımlarda insanı bir şeyleri tatmin etmeye zorlayan ekonomik ve politik çevre göz ardı edilir aynı zamanda insanların ihtiyaçlarına yönelik sorulara verilen cevaplar "evet, hayır" olacak şekilde tek düze indirilmiştir. Kuramcılara göre insanların düşünceleri özneldir bu nedenle içerikleri farklı bir şekilde yorumlayabilirler. Kullanımlar ve Doyumlar kuramı eksik ve hatalı olması nedeniyle çeşitli kuramcılar tarafından eleştirilmiştir çünkü medyanın kontrolü gerçekte kişilerin elinde değildir bu nedenle medyada ne varsa onu izlemek zorundalardır. Aynı zamanda insanlar medyada sunulan içerikleri direkt olarak öznel olarak yorumlayamazlar çünkü insanların sahip oldukları tutum ve davranışlar aslında kişilerin parçası olduğu toplumsal yapılar tarafından belirlenir bu nedenle aslında kişiler üye oldukları gruplarla ortak bir çerçeve etrafında mesajları anlamlandırırlar.

Suskunluk Sarmalı

Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilen bir siyaset bilimi ve kitle iletişim teorisidir.

Bir kişinin/grubun savunduğu fikir, mensubu olduğu toplumun (okulda sınıf, fabrikada soyunma odası, orduda yemekhane, belediye otobüsü, akraba ziyareti, hastane koridoru vs.) ‘genelgeçer’ kabul ettiği görüşlere uygun değilse, bu kişi toplumdan dışlanma korkusu nedeniyle konuşurken kendini kısıtlar veya fikrini söylemekten vazgeçer. Aynı kişi fikrinin (veya kendi fikrine yakın görüşlerin) toplum nezdinde yaygınlaşmaya başladığını sezerse, bu kez fikrini yüksek sesle söylemeye başlar.

‘Suskunluk Sarmalı’ teorisi içinde dört temel faktör vardır:

  • Kendi görüşlerinin toplum nezdinde, ‘kabul görmeyeceğini’ bilen fakat kaybedecek bir şeyleri olmadığına inanarak veya inanmayarak ‘sarmaldan’ çıkmış, her zaman azınlıkta kalacağının farkında olarak görüşlerinden taviz vermeyen kişi/gruplar,
  • Kitle iletişim araçlarının (Medya; [1], [2], [3]) etkisiyle (ve çoğu zaman bizzat medyanın sürekli tekrarlaması ile) yaratılmaya çalışılan ve en sonunda baskın gelen ‘Genelgeçer görüş’ bir diğer adla ‘Toplumsal Algı’,
  • Fikirleri ‘aykırı’ addedilen sınıf ile ‘genelgeçer’ addedilen sınıfa dahil olmak arasında, dışlanma korkusu nedeniyle fikirlerini açıkça söylemeyen ve kararsız kalan kişilerin toplamı.
  • Teori sadece ‘iki kutbun (düalizm)’ birbirine olan etkisini incelemek üzerine kurulu değildir. Hangi fikrin, siyasi görüşün, kanının, yaklaşımın, inanışın, geleneğin, tezin, anti-tezin, felsefenin vs. doğru hangisinin yanlış saptamasını yapmaya çalışmaz. Birden fazla algının bir arada yaşadığı ‘iklim içinde’, ‘Suskunluk Sarmalı’ teorisi eğilimlerin ne yönde olduğunu ve zamanla değişiklik gösterip göstermediğini araştırır.

Kültürel Göstergeler ve Ekme Kuramı[değiştir | kaynağı değiştir]

George Garbner televizyon izlemenin izleyicilerin gündelik yaşamları hakkındaki düşüncelerini etkileyip etkilemediğini anlamaya yönelik bir dizi araştırmalar gerçekleştirdi. Ekme kuramcılarına göre televizyonun kitleleri uzun dönemlidir ve derece derece birikerek oluşur. Televizyonun etkileri davranıştan çok tutumlar üzerinde etkilidir. Kuramcılara göre çok fazla televizyon izleyen biri gerçek hayattan çok televizyon programlarındaki dünyayla tutarlı tutumlar geliştirir ve televizyon izlemek dünyadaki şiddet hakkında insan zihnini biçimlendirir. Medya kültürde var olan egemen kültürün devamlılığını sağlamak için insanları birbirlerine bağlayan yeni değerler oluşturur, yayar ve sürdürür. Medya aslında endüstriyel kapitalist düzenin kültürel silahıdır ve ilk amacı geleneksel inançları sürdürmek, istikrar kazandırmak ve güçlendirmektir. Medyanın geleneksel inançları değiştirmek, tehdit etmek veya zayıflatmak gibi bir amacı yoktur. Kuramcılar medyaya toplumsal bir araç olarak bakarlar ve televizyon izledikçe insanların inanma oranının artığını öne sürürler aynı zamanda medya sosyelleşme sağlayan bir araçtır. Genç yaşta deneyimsiz olan kişiler ve yalnız yaşayan insanlar televizyondan gelecek enformasyona daha açıktır.

Gündem Belirleme[değiştir | kaynağı değiştir]

Kitle iletişim araçlarını kontrol etme gücünü sahip olan egemen kesim, insanların ne konuşacağını ve ne tartışacağını da belirler. Medya devleri toplumda olup biten haberlerden sadece kendi dünya görüşlerine uygun olanları yayınlarlar ve diğer görüşleri önemsiz kabul ederek yayınlamaz. Yayınlanan haberleri çarpıtarak, belirli bir sıralama ile izleyiciye sunar. İnsanlar bu sıralamaya göre en başta sunulan haberi önemli olarak kabul etmeye meyillidir bu nedenle ilk önce verilen bilgiler her zaman insanların ve toplumun gündemini oluşturur.

Eşik Bekçiliği Modeli[değiştir | kaynağı değiştir]

Eşik bekçileri haber üretim sürecinin ilk aşamasında bulunan insanlardır ve bu kişiler haber olacak konuları belirlerken, hangi olayın hangi sırada hangi süreyle haber olacağına da karar verirler. Eşik bekçileri çoğunlukla haber editörleridir ve bu kişiler çalıştıkları kurumların gündemlerini belirlerler. Bu yaklaşım haber üretim sürecinde kapitalist toplumsal formasyonun belirleyiciliğini, devletin haber kaynağı olmada, ekonomik kaynakların dağılımı, profesyonel ideoloji ile haber üretiminin gündelik pratiklerini gibi çeşitli oluşumları dikkate almaz. Onun yerine haber seçimini sadece eşik bekçilerinin belirlediğini ima eder. Haber akışının sürekli ve demokratik aktığını, yayın ilkeleri doğrultusunda bekçinin seçme yaptığını belirtir.

Bilgi Eksikliği Hipotezi[değiştir | kaynağı değiştir]

Kapitalist toplumlarda maddi olanaklar gibi bilgi ve eğitim de eşit değildir. Kitle iletişim araçlarından sunulan mesajlar (bilgiler) eşit bile olsa insanların sahip sosyal düzene göre mesajları algılama hızları farklıdır. Toplumun alt katmanında bulunan birisi bir olayı daha geç bir şekilde anlarken, üst katmanda bulunan bir kişi bilgiyi daha çabuk kabul ederek, hareket gerçekleştirir. Bilgi Eksikliği hipotezine göre insanlar arasındaki açıklık özellikle spesifik bilgi gerektiriyorsa gittikçe açılmaktadır. İlgi alanları söz konusu olduğunda fark hâlâ olmakla birlikte açıklık azalır.

Bağımlılık Kuramı[değiştir | kaynağı değiştir]

İnsanlar toplumda neler olduğunu öğrenmek için kitle iletişim araçlarına bağımlıdır. Bireyin toplumsal ve bireysel ihtiyaçları ile medya sistemi ve sistemin içinde yer aldığı sosyo-ekonomik/politik sistemin karşılıklı etkileşimiyle medyanın bireyler üzerinde etkisi vardır.

Modernleşme Kuramları ve Yeniliklerin Yayılması[değiştir | kaynağı değiştir]

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Batı ülkeleri ve ABD eski sömürgelerini komünizm tehlikesinden korumak için 3. dünya ülkesi olarak kabul ettikleri ülkeleri modernleşme ve demokratikleşme üzerine yoğunlaştı. Bu ülkeler gelişmekte olan ülkeler olarak kabul edildi ve bu ülkelere çeşitli yatırımlar yapılarak istihdam yaratılmaya çalışıldı. Kurama göre her toplumda aslında beş temel gelişim aşaması bulunmaktadır. Bunlar geleneksel toplum aşaması, kalkınma için ön koşulların yaratılma aşaması olan geçiş aşaması, kalkınma aşınması, olgunluğa ilerleme aşaması ve kitlesel tüketim aşamasıdır. Bu kurama göre gelişmekte olan toplumlarda geleneksel toplumlar vardır, öncelikle bunları harekete geçme yönünde faaliyetler düzenlenecek, olgunlaşma sürecinden sonra toplum kitle tüketim çağına ulaşılacaktır. Rostow'un yaklaşımının temelinde evrimci anlayış bulunur. Tarihsel sürecin çizgisel bir gelişim gösterdiği fikrine dayanır ve sömürü ve bağımlılık ilişkilerini görmezden gelir fakat bu yaklaşım bazı ülkelerin çok gelişmesi diğerlerinin daha az gelişmesine neden olmuştur. Aynı zamanda beş aşama aslında kapitalist ülkelerin emperyalist politikalarını gizleme yöntemidir. Bu yaklaşımda kitle iletişim araçları geleneksel toplumsal değerlere sahip insanlara eski adet ve alışkanlıkların yerine modern içerikler sunacaktır ve bu sayede az gelişen toplumlarda Batı düşüncesi oluşmaya başlayacaktır, eski değerler çağ dışı olarak kabul edilirken, kapitalist batı özgürlükle eşit konuma yerleşecektir. Medya insanlara okuryazarlık öğretecektir çünkü Lerner'in düşüncesine göre, modernleşme için kentleşme, okuryazarlığın artması ve medya gelişmesi önemliydi. Modernleşme sürecinde üçüncü dünya ülkelerinde radyo sistemleri kurtuldu, kentlere göç hızlandı. Ülkelerde biriken malların birikimi, ara ve mamuller ithali için Batı'ya kaydırıldı. Dış pazarı olmayan ülkeler döviz bulmak için Dünya Bankası ve IMF'ye borçlandı. Demokrasi yerine şiddete ve baskıya dayanan askeri rejimler ortaya çıktı. Reklamlar aracılığıyla tüketim kültürü yaratıldı ve toplumsal tatminsizliklerle kutuplaştırma ve şiddet olayları ortaya çıktı. Aslında bu kuram ile Batı'nın bu ülkelerde sömürüye dayalı kapitalist az gelişmiş bir ekonomi yaratmasına neden oldu ve dünya zengin ve fakirden oluşan iki kutuplu bir yapıya kavuştu.

Kitle iletişimi, Kitle Kültürü ve Popüler Kültür[değiştir | kaynağı değiştir]

Kapitalizmin ardından pazar için üretim ortaya çıkmış ve üretim büyüklük olarak artmıştır. Kitle toplumunun doğmasıyla bu kitlelerin kültürü olan kitle kültürü de doğmuştur. Kitle kültürü kavramı pazarda kitlesel olarak tüketilmek için kitlesel olarak üretilen ürünleri tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Pek çok insan seçkin ve seçkinci yaklaşıma sahip olan insanlar kitle kültürünü yüksek ve ciddi kültüre karşı tehdit olarak görmüşlerdir. Aynı zamanda kitle kültürü yüksek kültürün karşıtı olarak konumlandırılmıştır. Bu dönemde kitle kültürü seçkin kültürün karşısında konumlandırılmasına rağmen halk kültürü olarak kabul edilmiyordu. Halk kültürü bu dönemde kitle kültüründen daha güçlü ve gerçekçi olarak kabul ediliyordu çünkü halk kültürü halkın ihtiyaçlarından, kitle kültürü ise ticari üretim ve tüketim faaliyetlerinin sonucuydu. Halk kültürü halk tarafından, kitle kültürü ise sanayiciler tarafından oluşturulmuştu. Kitle kültürü tek düze, standart bir kültür olarak değerlendirildi ve bu kültürde tüketici pasif olarak konumlandırıldı. Kitle kültüründe tüketici sadece tüketmeye veya tüketmemeye karar verir ancak bu kültürde tüketmeyi seçmemek bile seçenek olarak kabul edilmiyordu. Kapitalist toplumlarda kitle kültürü toplumun her yerine yayıldığı için halk kültürünü tehdit etmeye başlamıştır aynı zamanda bu kültürün egemen olduğu toplumlarda siyasi baskı aracı haline dönüşmüştür.

Popüler Kültür ise kitle kültürünün bir parçası olarak kitle iletişim aracılıyla popüler edilen kültürü ifade etmek için kullanılır. Medyanın yaydığı ve toplumu oluşturan kitlelerin beğenisine getirdiği yapay bir ticari-tüketim kültürüdür. Standartlaştırılmış fantezilere dayanır ve sistemin mevcut çıkarına yöneliktir. Popüler kültür aracılığıyla sunulan eğlence, tüketim ve bireysel kaçış yoluyla var olan eşitsiz toplumsal ilişkileri yeniden üretir.

Eleştirisel İletişim Araştırmaları[değiştir | kaynağı değiştir]

Eleştirisel araştırmalar çoğunlukla liberalci toplum kuramlarına karşıt olarak gerçekleşmiştir. Eleştirisel yaklaşımlar Ana Akım yaklaşımların aksine iletişimin endüstrileşmesini ve toplumdaki etkisini konu aldılar. Var olan toplumsal ilişkilerin kurulmasında iletişimin nasıl rol aldığını araştırıp bununla ilgili çalışmalar gerçekleştirdiler. Kitle iletişim araçlarını egemen sınıfın düşüncelerini yayan araçlar olarak kabul ettiler ve onu iktidarın güç pekiştirme yolu olarak tanımladılar. Kuramcılara göre kitle iletişim araçları egemen sınıfın ideolojisini yayarak onların yapısını meşrulaştırır ve medyaya farklı anlamlar yükleyip çarpıtarak, yeniden yaratır. Eleştirisel yaklaşımlarda yapısalcılık, kültürel çalışmalar ve ekonomi politik başlığı altında üç temel paradigmaya ayrılır.[1][2]

Frankfurt Okulu[değiştir | kaynağı değiştir]

Dünya Savaşı yükselen Faşizm ve Bolşevik hareketlerin hakim olduğu bir dönemde Weimar Cumhuriyeti'nde kuruldu. Okul ilk defa kurulduğunda felsefi konulara ağırlık göstermesine rağmen Horkheimer'in okulun başına geçmesinin ardından mevcut sistemi (kitle kültürünü) eleştirmeye başladı. Okulun temel olan kuruluş amacı hakim olan düzeni eleştirmekti. Okuldaki kuramcılara göre bu dönemde özgürlük yerine kapitalizm artı değer kazanmış ve kitle iletişim araçları insanları köleleştirmek için kullanılmıştır. Kitle iletişim aracılığıyla ideolojik gerçekler çarpıtılmış ve insanlar aptallaşmaya çalışılmıştır. Kitle iletişim araçları kapitalist süreçteki güç ve iktidar mücadelelerini gizlemeye yardımcı olmuştur. Kapitalizm ile ortaya çıkan kültür endüstrisi ve popüler kültür gibi kavramlar ile insanların bilinci parçalanmış ve özgürleşmeleri engellenmiştir. Kuramlara göre pozitivizm akılcı bir yapıdan uzaktır.

Walter Benjamin[değiştir | kaynağı değiştir]

Kapitalizm ile sanat ürünlerinin de anlamları değişmiş ve sanatın ruhu kaybolmuştur. Bu dönemde üretilen ürünler yaratıcılık içermez ve çoğunlukla insanların zihnini zayıflatmak amacıyla üretilmişlerdir.

Adorno ve Horkheimer[değiştir | kaynağı değiştir]

Aydınlanma Diyalektiği isimli makalede tüketici kitle kültürünü ve kitle kültürü ürünlerini eleştirdiler. Onlara göre bu dönemde üretilen ürünler derinlikten yoksun eğlenme amacına hizmet etmek için üretilmiştir. Kültür Endüstrisi kavramını ortaya atmışlardır fakat bununla çoğunlukla kitle toplumunu ve kitle endüstrisini eleştirmişlerdir. Kültür endüstrisi tarafından üretilmiş bir ürüne kitlenin etkisinin çok fazla olmadığını öne sürmüşlerdir. Aile ve arkadaşlık gibi toplumsal temel yapılar etkilerini kaybetmeye yerlerini kitle kültürüne bırakmaya başlamıştır.

Kitle iletişim araçları baskıcı yapıdadır ve egemen kesimin eleştirilmesini engeller böylece toplumdaki farklı düşüncelerin bütünleşmesini engellerler. Kültür endüstrisi aslında kapitalizm kendisidir ve insanların hayatlarında yer aldıkça güçlenir. Sahip olduğu teknolojik yapısı sayesinde insanları pasifleştirir. Kar artırmak için yapmış oldukları bu faaliyetler sonucunda aynı zamanda egemenliklerini de pekiştirirler. Bu dönemde üretilen her şey tek tip ve düzdür amaçları insanları eğlendirmek ve sorunlarından uzaklaştırmaktır.[4]

Herbert Marcuse[değiştir | kaynağı değiştir]

Genellikle Liberalizm ve Faşizmi karşılaştırmıştır ona göre liberalizm kapitalist düzenin, faşizm ise tekelci anlayışın bir ürünüdür. Var olan düzenin sağlamış olduğu tüketim alanı insan varoluşunun bir bütünüdür. Bu dönemdeki her şey sermayenin kontrolü altındadır ve sermaye insanlara kendilerini yeniden üretmelerine olanak sağlayan sahte seçme fırsatları sunar. Bu yapıda mavi yakalar ve hizmet sektörü egemen kısmı güçlendirmek artırmıştır aynı zamanda kadınlar cinsel obje olarak görülür, eski birçok yapı oradan kalkmıştır. Medya zihinleri yönetmek için çalışır ve yanlış fikirleri çarpıtarak insanlara kabul ettirir. Toplumun en alt kısmında işçi sınıfı bulunur. Egemen yapıdan kurtulmak için devrim ve isyan gerekir fakat bunu yapacak son kişi dönemin getirdiği sorumluluklar altında ezilmiş olan işçi sınıfıdır.

J.Habermas[değiştir | kaynağı değiştir]

Habermas da diğer eleştirisel kuramcılar gibi kapitalizmi ve pozitivizmi eleştirmiştir ve onları egemen sınıfa hizmet eden olgular olarak kabul etmiştir. Habermas'a modern toplumun en temel özelliği özgür olmayışıdır ve bu toplumda insanın önemi yoktur. Ekonomi ön plandadır ve gelişme daha önceden tahmin edilemez. Modernizm insanların özgürleşmesini engeller ve aynı zamanda insanlar hareketlendiğinin baskılandığı dönemdir. Habermas, insanların hayatlarını iletişimle sürdürdüğünü savunmuştur. Sanayi devrimi öncesi toplumlarda insanların buluşup fikir alışverişi yaptığı Kamusal Alanlar burjuva sınıfının egemen olmasıyla ortadan kaldırılmıştır. Kamusal alanın kaldırılmasının en önemli nedeni sermayenin yabancılaşmasını karşı gelecek herhangi dayanışmayı engellemektir.

Antonio Gramsci[değiştir | kaynağı değiştir]

Çalışmalarının büyük çoğunluğu siyasi ve kültür odaklıdır. Ekonomik krizlere karşı toplumun neden isyan etmediğini düşünmüş ve bu konuda kuramlar geliştirmeye çalışmıştır. Gramsci'ye göre devlet egemen olan ideolojinin düzene oturtulmasında bir araçtır ve insanları kontrol altında tutmak için kullanılan din ve siyaset tamamen devlete bağlıdır. Gramsci çoğunlukla toplum içerisinde azınlıkta bulunan bir sınıfın nasıl toplumun büyük bir kısmını kontrol ettiğini anlamaya çalışmış ve bunun üzerine Hegemonya kavramını ortaya atmıştır. Hegemonya aslında azınlık bir kesimin toplumun büyük bir kısmı kontrol etmesine verilen isimdir. Öğretmenler, din adamları ve medya egemen sistemin yaygınlaşmasına neden olan faktörlerden sadece birkaçıdır. Bu dönemde sahip olan insanlara sahte sağ duyular yüklenir ve böylece insanların düşünceleri değiştirilir. İnsanlara göre fakir insanların fakir olması normal kabul edilir çünkü doğada hiçbir canlı için eşitlik yoktur. Medyadaki haberlerin hepsi egemen sınıfın isteklerine göre düzenlenir ve yayınlanır, farklı sesler bastırılır.

Louis Althusser[değiştir | kaynağı değiştir]

Althusser özcülük ve ekonomizm gibi kavramları reddederek bunlar yerine devlet kontrolünde olan bazı yapıları toplum üzerinde güç sahibi olarak kabul etti. İdeolojilerin sahip olduğu çeşitli kurumlar tarafından ekildiğini ve topluma yayıldığını savunarak Devletin İdeolojik Aygıtları kavramını oluşturdu. Althusser'e göre okullar ve dinsel kurumlar gibi bir devletin temel yapılarında bulunan kurumlar aslında topluma egemen sınıfın ideolojisini sunarak kendi egemenliklerini pekiştirirler. Aynı zamanda devlet ve kültürel yaşam birbirine bağımlıdır. Devletin ideolojik aygıtları çoğunlukla topluma ait yanlış fikirler oluşmasına neden olurlar.

Yapısalcılık[değiştir | kaynağı değiştir]

Yapısalcılık sosyal bir yapının aslında tek başına var olmadığını ve içerisinde birden fazla olgunun bulunduğunu savunur bu nedenle bir olay veya olguyu düzgün bir şekilde anlayabilmek için onu oluşturan diğer katmanlara bakmak yeterlidir. Toplumsal yapılarda çeşitli yapılar bulunur ve bu toplumlarda egemen olan dilsel süreçlerin hepsi şifrelidir eğer bir toplumun kültürü ve dili doğru bir şekilde anlaşılmak isteniyorsa bu şifreler çözülmelidir. Yapısalcılar aynı zamanda hikâye ve masal gibi toplumun yaşantılarından yola çıkarak yazılmış olan eserleri de inceleyerek toplumu anlamaya çalışmışlardır. Kültürü anlamak için gelenekler ve efsanelerden faydalanılır çünkü toplumun sahip olduğu gelenek ve efsaneler toplumun bilinçaltını ortaya çıkartır. Başlıca yapısalcılar Ferdinand Saussure, Roland Barthes ve C. Levi Strauss'tür.

Kültürel İncelemeler[değiştir | kaynağı değiştir]

Bu çalışmalar ideolojik olan kültürün anlaşılması için toplum içerisinde bulunan bütün kaynakların kullanılması gerektiğini savunur ve insanları ve onların sahip oldukları temsil yöntemlerini kullanarak kültürü anlamlaştırmaya çalışır. Araştırmacılara göre kültürün ortak bir tanımı yoktur ve toplumdaki dil ve paradigma gibi her şey kültürün bir parçası olarak kabul edebilir. Araştırmalar seçkin kültüre odaklanırlar, işçi kültürünün yapısını anlayabilmek için işçiler arasında yaygın olarak tüketilen popüler kültür ürünlerini (örneğin popüler kitaplar veya gazeteler) incelerler. Çalışan kesimin dünya görüşünü öğrenmeye çalışırlar. Tarihsel süreç içerisinde gelişen her şeyi tek bir süreç olarak kabul ederler ve sınıf ayrılıkları ve hegemonya üzerinde dururlar. Medya egemen sınıfa hizmet eden bir araçtır. Medya araştırmacılara göre ideolojiktir ve gizli şifreleri bulunmaktadır. İçeriğin oluşması ve anlaşılmasında tüketici rol oynar tüketici bu durumda ne çok aktif ne de çok pasiftir. Yayınlar her zaman kapitalist burjuva sınıfına hizmet eder. Stuart Hall, Encoding Decoding adlı eserinde medyadaki haberlerin insanlar tarafından direkt kabul edilmediğini kişilerin duruşunun bunu etkilediğini açıklamıştır. Aynı zamanda küreselleşme döneminde her şeyin dille taşındığı ve tarafsız olmadığı vurgulanmıştır.

Ekonomi Politik[değiştir | kaynağı değiştir]

Ekonomi politik, insanların maddi varlıklarını sürdürebilmek için gereken üretim ve değişimi inceleyen, özünde tarihsel ve sınıfsal bir bilimdir. İnsanlığın günümüze kadar çeşitli toplumsal dönemlerden geçtiklerini vurgular ve bu toplumsal dönemlerde her toplumun kendine özgü üretim, bölüşüm ve buna dayanan güç ilişkileri vardır. Ekonomi politik bir bilim olarak 17. yüzyılın sonunda doğmuş 18. yüzyılda ise Adam Smith'in çalışmaları ile bilim haline gelmiştir. Kapitalizmin ve sanayi devriminin sonucunda toplumun zenginleşmesini açıklamak için geliştirilmiştir. Ekonomi politiğin konusu toplumdur ve ekonomi politik biliminin amacı ise iktisadi süreci yöneten toplumsal kanunları incelemektir. Ekonomik kanunları tarihsel bir bakış açısıyla inceler ve kanunların birbirleriyle olan ilişkilerini, çeşitli toplumsal yapıları ve diğer toplumsal yapılara geçiş koşullarını araştırır. Ekonomi politikciler medyaya çoğunlukla araçsalcı bir yaklaşımla bakmışlardır. Onlara göre medya kuruluşlarını harekete geçiren şey toplumsal gerçekler değil, tamamıyla kar artırma dürtüsüdür. Ekonomi politik medyanın sahipliği ve kontrolü üzerinde çeşitli araştırmalar gerçekleştirirken aynı zamanda devletin rolü ve işlevinin ideolojik sistemin yeniden üretilmesindeki etkilerini de inceler. Ekonomi politik hiçbir zaman ekonomik yorum yapmaz sadece eleştirisel bir bakış açısı ile üretim sürecinde faaliyet gösteren sınıflar arasındaki toplumsal ilişkileri inceler.[2]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ a b Kitle İletişim Kuramları (PDF). İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi. s. 32. 1 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 6 Şubat 2021. 
  2. ^ a b c d Kitle İletişim Kuramları. Levent Yaylagül. ss. 5-184. 
  3. ^ "Şikago Okulu Kent Kuramı: Kentsel Ekolojik Kuram" (PDF). Ankara Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 25 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 8 Şubat 2021. 
  4. ^ "ADORNO VE HORKHEIMER'IN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME" (PDF). İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ GAZETECİLİK ANABİLİM DALI. 2009. 3 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 6 Şubat 2021.