İçeriğe atla

İstiklal Caddesi

Vikipedi, özgür ansiklopedi
(Cadde-i Kebir sayfasından yönlendirildi)
İstiklal Caddesi
Caddeden bir görüntü (2019)
Harita
Haritadaki yeri
Uzunluğu1.400 metre (1.4 kilometre)
GenişliğiYaklaşık 15 metre
Trafik durumuYaya
KonumBeyoğlu, İstanbul, Türkiye

İstiklal Caddesi (Osmanlıcaجادهٔ كبیر, romanizeCadde-i Kebir (Büyük Cadde); FransızcaGrande Rue de Péra), İstanbul'un Beyoğlu ilçesindeki Tünel Meydanı ile Taksim Meydanı arasında yer alan popüler bir caddedir. 19. yüzyılın sonlarından günümüze dek Türkiye'nin en popüler caddesi olma ünvanını koruyan cadde, 1,4 km uzunluğundadır.[1] Orta noktası Galatasaray Lisesi'nin yanından geçen Yeniçarşı Caddesi'nin caddeyi kestiği ve 50. Yıl Anıtı'nın bulunduğu yer kabul edilir. Ortalama olarak 74 metre yükseklikte yer alan İstiklal Caddesi idari olarak 9 ayrı mahalleyi kapsar.

Beyoğlu İlçesi adını, -aynı zamanda ana ekseni olan- İstiklal Caddesi ve ona açılan sokakların olduğu alanı kapsayan Beyoğlu semtinden alır. Tarlabaşı Bulvarı caddenin paralelinde uzanır.

Şekillenmesi ve gelişimi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Caddenin ilk şekillenmeye başlaması Haliç'in İstanbul yakasının ve karşısındaki Galata'nın aksine, Bizans döneminden sonraya rastlar. Bizans döneminde Galata surlarla çevrili bir Cenova kolonisiyken ve çeşitli Latin topluluklarını, Katolik ruhbanının kilise ve manastırlarını bulundurur ve Haliç'in bu yakasına Pera (karşı yaka) adı verilirken, nüfusun hemen tamamı surlar içindeydi. Haliç ve Boğaziçi arasında burun yapan Galata sırtlarının en yüksek noktasını ortalama 110 m eğrisinden geçen uzunlamasına ve bugün burunda dar açıyla başlayıp sonra genişleyen Beyoğlu Platosu denilen morfolojik yapı oluşturmaktaydı. Doğuda Boğaziçi'ne, batıda ise Haliç'e hakim olan bu tepe, bağlar, mezarlık, koruluk ve av alanlarıyla kaplıydı. Galata Kulesi'nin biraz kuzeyindeki sur kapısının ilerisinde yokuş yukarı, kent dışına çıkılınca sırtın güney ucuna varılıyor (bugünkü Tünel Meydanı), ondan sonra da mezarlıklar, bağlar, bahçeler arasında dar bir yol uzanıyordu. Burada tek tük bağ evleri ya da yazlık konutlar bulunmaktaydı. Bizans döneminde Galata'nın canlılığı ve ticari özellikleri, kentin Osmanlılara geçmesinden sonra çeşitli güvencelerle daha da gelişince, surlar içine sığamayan Latinler, dışarı doğru taşmaya, gerek Boğaz'a, gerek Haliç'e bakan yamaçlara taşınmaya başladılar. Bu arada sırt boyunca uzanan dar yol da yavaş yavaş değerlendiriliyor ve Grand Rue de Pera'nın nüvesi oluşuyordu. Galata'nın ve giderek Pera'nın ticari önemi arttıkça, İstanbul yakasındaki Venedik, Pisa, Amalfi kolonileri de Pera bağlarına göçecekler, ayrıca Avrupa'dan hem İtalya Yarımadası'ndan, hem de Osmanlı imtiyazlarına sahip Fransızlardan, ama aynı zamanda Hollandalılar ve İngilizlerden de gelip yerleşenler olacaktı. 16. yüzyılda iyice belirginleşen bu nispi Avrupalı akını sonucunda, Galata surları içinde açılan Fransız Sefareti, bir veba salgınından sonra Pera (Beyoğlu) bağlarının içindeki ve bugünkü İstiklal Caddesi'ne çok yakın bir konuta taşınacak, sonra da Fransız Elçiliği binası olan Fransız Sarayı (Maison de France) inşa edilecekti.

Aziz Antuan Katolik Kilisesi

Bu binayı, biraz ötede, ama sırtın Haliç'e bakan kesiminde inşa edilecek İngiltere Elçiliği olan İngiliz Sarayı izleyecekti. Bugünkü İstiklal Caddesi alanına giren yöredeki ilk Müslüman yerleşimleri ise 1491'de II. Bayezid'in armağan olarak verdiği arazi üzerinde İskender Paşa'nın Galata Mevlevihanesi'ni kurmasıyla başlar.

Gene II. Bayezid, o zaman “Dörtyol” (Yunanca: Stavrodromion) denilen mevkide bir mescit yaptırmıştı. Asmalı olmasından dolayı böyle bir tanımlama sıfatıyla anılan mescit bugün yerinde yoksa da, adı Asmalımescit Sokağı'nda yaşamaktadır. Aynı dönemde, bugünkü Galatasaray mevkiinde Acemioğlanlar Kışlası kurulmuş, bu kışla I. Süleyman döneminde (1520-1566) yıktırılıp yeniden yaptırılmıştır (Galatasaray Lisesi). Böylece 15. yüzyılın sonlarından itibaren Müslümanların yerleşmesi de cadde üzerinde ve çevresinde başlıyordu. Bununla birlikte yöreye esas olarak yabancılar yerleşmekteydi. Avrupa'dan gelenler, kendi geleneklerini, kültürlerini ve yaşam tarzlarını da getirip Pera'da sürdürüyorlar, yabancı nüfus çoğaldıkça onlara hizmet verecek dükkânlar da artıyordu. Grand Rue de Pera'nın, Osmanlı Türkçesiyle Cadde-i Kebir'in yavaş yavaş bir alışveriş ve zanaat merkezi haline dönüşmesi, Avrupalı ya da İstanbullu gayrimüslim esnaf ve zanaatkarlarla başlar. Gene bu dönemde Fransız Sarayı yanında yapılan St. Louis Kilisesi de Beyoğlu'nun ilk Latin kilisesi olarak bilinir (1628).

17. yüzyıl'da Cadde-i Kebir, Galata surlarının kuzeyinde Galata Kulesi yakınındaki Kule Kapısı'ndan başlayıp, Galata Sarayı adı verilen kışla mektebine dek sürüyordu. 17. yüzyıl gezgini Eremya Çelebi orada gördüğü bellibaşlı binaları, Galata Sarayı'na doğru, Ceneviz elçisinin evi, Hollanda Elçiliği, Fransisken Kilisesi, Terra Sainte Kilisesi, onun biraz aşağısında Venedik Elçiliği onun da yakınında Fransız Elçiliği, ileride tepede, Kasımpaşa'ya bakan bir mevkide İngiliz Elçiliği olarak belirtiyordu. 18. yüzyılda Grand Rue de Pera ekseni etrafında Beyoğlu'nun oluşması devam etti. Bugünkü Hollanda Başkonsolosluğu'nun bulunduğu Hollanda Elçiliği binası eski elçilik binasının yanması üzerine, şimdiki yerinde inşa edildi, İsveç Elçiliği olan İsveç Sarayı da bu yüzyılın ortalarında satın alınıp genişletildi. Aziz Antuan Katolik Kilisesi da ilk kez 1752'de yapılmıştır. Santa Maria Draperis Kilisesi ise yangın ve deprem geçirerek bugünkü haliyle 1769'da inşa edilmiştir. 18. yüzyılın sonu gelindiğinde Cadde-i Kebir karşılıklı binalarla dolmuştur, ama Galata Sarayı'ndan sonrası gene boştur, tek tük evler vardır. O dönemin seyyahlarının yazdıklarına göre kalabalıklaşmasına ve konut fiyatlarının hayli artmasına rağmen, birkaç kagir bina dışında, evler genellikle ahşaptır, bazı bölümleri ise kerpiçtir.

İstiklal Caddesi'nin Taksim Meydanı girişi (2006)

19. yüzyıla girildiğinde Grand Rue de Pera eksenli Beyoğlu hala bir çeşit sayfiye yer ya da Galata'nın bir banliyösü gibiydi. Cadde-i Kebir'in bugünkü tarzının gerçek şekillenmesi 19. yüzyılın ikinci yarısında başlar ve böyle bir caddenin oluşması Tanzimat'ın ürünü sayılabilir. Osmanlı toplumunun üstten gelen reformlarla Batı'ya açılması, kuşkusuz ki birçok Osmanlı aydını, genç soylusu ve zenginini Avrupa yaşam tarzına “alafranga” veya “Frenk usulü” denilen yaşama yönelttiği gibi, İstanbul'daki Levantenlerin ve konuk Avrupalıların ıslahatlarla elde ettikleri imtiyazlar birleşince Grand Rue de Pera birdenbire lüks, şık binaların yapıldığı, Avrupalı dükkânların, eğlenme ve dinlenme yerlerinin açıldığı son derece önemli bir merkez haline dönüştü. Gelişme özellikle Abdülaziz döneminde hızlandı ve yüzyıl biterken, Paris'teki La Belle Epoque tarzı yaşam ve tüketim Türkiye'de Grand Rue de Pera'da somutlaştı. Bu süre içinde sokakların taşla döşenmesi, gazla aydınlatılması, kanalizasyonların yapılması, daha sonra elektriğin getirilmesi, Tünel'in inşası, atlı tramvaylar, elektrikli tramvaylar vb ile çok sayıda altyapı hizmeti gerçekleştirildi. Bütün bu hizmetler özellikle Tünel - Taksim ekseni aksında yoğunlaşmaktaydı. Ona paralel Şişhane-Tepebaşı-Tarlabaşı-Taksim ekseni ise Cadde-i Kebir'in gelişmesinin yanında ikincil kalıyordu. Kısacası, servet, zenginlik, ihtişam bu caddede toplanıyordu.

20. yüzyıl'ın ilk yarısı, savaşlara, işgallere, karartmalara rağmen adı Cumhuriyetin ilanı'ndan sonra İstiklal Caddesi'ne dönüşen caddenin altın çağı oldu. Sinema ve tiyatrolarıyla, önemli lokantalarıyla, kafeleriyle, pastaneleri ve otelleriyle cadde görkemini her koşul altında sürdürdü, belki de en olağanüstü dönemini 1917 Ekim Devrimi'nden ve özellikle iç savaştan sonra ülkelerinden kaçan Beyaz Rusların kültürleriyle, müzikleriyle, alışkanlıklarıyla, özgül giysileriyle, askeri üniformalarıyla caddeyi ve arka sokaklarını kapladıkları yıllarda yaşadı.

19. yüzyılın sonlarında ve özellikle 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Cadde-i Kebir çok sayıda dilin konuşulduğu, Osmanlılarda var olan bütün etnik toplulukların, pek çok ulustan Levantenin ya da yabancının yaşadığı, gezdiği, eğlendiği, alışveriş yaptığı inanılmaz derecede kozmopolit bir yerdi. Cumhuriyetin ilanı'ndan sonra geçen zaman içinde, belli bir Türkleştirme politikası izlenmekle birlikte, Beyoğlu ve onun ekseni olan İstiklal Caddesi değişik renklerini ve tonlarını korudu. Ama kuşaktan kuşağa Levantenler azaldı ve diğer yabancılar da ülkelerine döndüler. Gayrimüslimlere yönelik olarak II. Dünya Savaşı sırasındaki Varlık Vergisi ile 1955'teki 6-7 Eylül Olayları gibi politikalar İstanbul'dan göçlerle sonuçlandı; özellikle Rum nüfus düştü, İsrail devletinin kurulması ise Yahudilerin göç etmesine neden oldu. Gidenlerden boşalan yerlere aynı zanaatlar, beceriler, ilgi alanları ikame edilemedi. İstiklal Caddesi yeni bir kimlik kazanamadı, tersine eski kimliği dejenere oldu, kültürel dokusunun içi boşaldı.

Böylece Beyoğlu ve İstiklal Caddesi yavaş yavaş köhneleşmeye, fakirleşmeye, zevksizleşmeye terk edildi. Binalar bakımsız kaldı, yıkılıp yerlerine çirkin ve ucuz yapılar inşa edildi.

1950'lerde başlayan büyük kentlere olağanüstü göçlerden, en çok da İstanbul nasibini aldı. Anadolu'dan gelenlerden işçileşenler gecekondu semtlerini oluştururken, lümpenleşenler de İstiklal Caddesi'nin yan sokaklarını mesken tuttular. Sayısız kahvehane, aşhane, batakhane erkek olsun, kadın olsun lümpenlerin barınağıydı ve hepsi de İstiklal Caddesi ekseni etrafında toplanmışlardı. Bunun sonucu 1960'lı, 1970'li ve 1980'li yıllarda İstiklal Caddesi çok kötüledi, alışveriş merkezi niteliğini Halâskârgazi Caddesi, Nişantaşı ve Etiler ile paylaşmak zorunda kaldı.

1990 yılında, kendisine açılan yan sokaklarla birlikte motorlu araç trafiğine kapatılarak tamamen yaya yolu haline getirildi. Yaklaşık 7 ay süren bu çalışmayla nostaljik tramvay da cadde boyunca işlemeye başladı. Bu gelişmeyle birlikte 1990'lı yılların başından itibaren İstiklal Caddesi'nde yeniden bir düzelme gözlenmeye başlandı, mimari değer taşıyan eski şık binalar onarıldı, ön cepheleri temizlendi, cadde o eski köhneliğinden sıyrılmaya yöneldi. Yan sokakların hiç değilse caddeye açılan kesimleri çoğunlukla trafiğe kapatıldı, zemin taşları yenilendi.

Caddenin özellikleri

[değiştir | kaynağı değiştir]
İstiklal Caddesi'nin boş olduğu gecelerden birisi (2006)

İstiklal Caddesi ve çevresi geçmişten kalma olumlu ve olumsuz özelliklerini bir arada sürdürmekle beraber Türkiye'nin istisnasız en kozmopolit bölgesi olma özelliğini de taşımaktadır. İstanbul'a gelen yabancı ve yerli ziyaretçilerin olmazsa olmaz ziyaret mekanı olan İstiklal Caddesi sabaha karşı sayılabilecek saatler dışında hemen hemen günün her saatinde her daim kalabalıktır. Dünyaca ünlü markalardan ucuz giysi satan pasajlara kadar cadde bugün alışveriş bakımından çok büyük ölçüde bir giyim mağazaları kompleksi gibidir. Giysi, iç çamaşır, aksesuar, bijuteri, kundura-çanta dükkânları, cadde üzerindeki alışveriş yerlerinin takriben yarısını oluşturmaktadır. Geri kalanları ise bankalar ile neredeyse her türlü damağa ve bütçeye hitap eden çabuk yemek (fast food) büfelerinden, küresel lokanta zincirlerine, balık lokantaları, muhallebiciler, tatlıcılar ve börekçiler gibi geleneksel tatlara uzanan lokantalar oluşturur. Gece gezmeleri için ise meyhanelerden türkü evlerine, fasıl mekanlarından rock barlara, striptiz kulüplerinden eşcinsel barlarına kadar uzanan muazzam genişlikteki bir yelpazeye sahiptir. Cadde ayrıca, tiyatro, sinema, kitabevleri ve sanat galerileri gibi birçok kültür merkezine ev sahipliği yapar.

Aynı zamanda yıllardır haklarını savunmak, seslerini çıkarmak ve bu toplumda görünür olmak isteyen birçok kişi bu caddede buluşup, haklarını savunmuşlardır. 15 Mayıs 2011 tarihinde on binlerce kişi Türkiye'de 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan yasayı protesto etmek için toplanmışlardır.

İstiklal Caddesi boyunca hizmet veren T2 (Taksim - Tünel) Nostaljik Tramvayı; Taksim Meydanı, 2019.

Nostaljik tramvay

[değiştir | kaynağı değiştir]

Tramvay hizmeti 1869'dan 1966'ya kadar İstanbul'da önce atlı sonra da elektrikli olarak sürdürülmüştü. Tramvay 1990 yılı sonlarında motorlu araç trafiğine kapatılan Taksim - Tünel arasında Nostaljik Tramvay adıyla tekrar işletmeye alındı. 1,65 km uzunluğundaki bu güzergâh tek hatlı olup bir matris ve römorktan oluşan iki vagonludur. Günlük ortalama 2.500 yolcu kapasitesiyle ulaşımdan çok turistik amaçlı bir hizmettir. 1990'lı yıllarda tramvay raylarına paralel olarak dikilen ağaçlar 2005'te söküldü.

İstiklal Senin

[değiştir | kaynağı değiştir]
İstiklal Senin logosu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2020 yılında oluşturulan İstiklal Senin projesi, İstiklal Caddesi'nin tarihinin korunması amacıyla başlatılmıştır.

İstiklal Caddesi saldırıları

[değiştir | kaynağı değiştir]

İstiklal Caddesi'nde 19 Mart 2016 ve 13 Kasım 2022 tarihlerinde iki adet bombalı saldırı gerçekleşmiştir. 2016 yılındaki saldırının sorumlusunun IŞİD, 2022'deki saldırının sorumlusunun PKK/PYD olduğu açıklanmıştır. İlk saldırıda 4, ikinci saldırıda 6 kişi hayatını kaybetmiştir.

İstiklal Caddesi'nde bulunan bazı yerler

[değiştir | kaynağı değiştir]

Tünel'den Taksim'e doğru İstiklal Caddesi üzerindeki kayda değer yapılardan bazıları;

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]
  1. ^ "İstanbul'da ulaşımın miladı... Nostaljik Tramvay". iett.gov.tr. İstanbul Büyükşehir Belediyesi. 18 Mart 2009. 18 Mart 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mart 2009. 
  • Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 4, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı

Dış bağlantılar

[değiştir | kaynağı değiştir]