Kullanıcı:𐰇𐱅𐰚𐰤/Çalışma

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Arka plan[değiştir | kaynağı değiştir]

29 Ekim 1914'teki Karadeniz Baskını ile fiilen İttifak Devletlerinin safında I. Dünya Savaşı'na katılan Osmanlı İmparatorluğu, 1918 yılının sonlarına gelindiğinde Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalarak dağılma sürecinin sonuna gelmiş bir devlet görünümü sergilemekteydi.[1][2] Karşılıklı silah bırakışımının ötesinde hükümler barındıran antlaşma ile Osmanlı boğazların hâkimiyeti, ulaşım ile iletişim hatlarının idaresi, yeraltı kaynaklarının kullanımı, askerî birlikler üzerindeki tasarruf hakları gibi egemenlik haklarını mağlup olduğu İtilaf Devletlerine devretmişti.[3] Bunlara ek olarak galip devletlere ülkenin herhangi bir yerini işgal etme hakkı tanıyan 7. ile Vilâyat-ı Sitte'yi işgal etmeye olanak sağlayan 24. maddeler kamuoyunun bir kısmında tepki çekmekte, savaş ile kaybedilen topraklara ek olarak savaşmadan yeni bölgelerin de elden çıkacağına yönelik endişe yaratmaktaydı.[4][5] Aynı zamanda aksi görüşler de bulunmakta, özellikle İstanbul basını ile hükûmet kanadında imza koşullarına rağmen dört yıl süren savaşın biterek barış döneminin başlaması ve saltanatın korunması olumlu gelişmeler olarak görülmekteydi.[6]

O günlerde 7. Ordu'yu kumanda eden Mustafa Kemal Paşa, arkadaşları vasıtasıyla İstanbul'daki son gelişmelerden haberdar oluyordu.[7] Mütarekenin imzalanmasından bir süre önce Tevfik Paşa'nın hükûmet kurma konusunda yaşadığı güçlükleri de haber almış ve birtakım girişimlerde bulunmuştu.[8] İstanbul'da bulunan yakın dostu Rasim Ferit Bey vasıtasıyla VI. Mehmed'in başyaveri Naci Bey'e ulaştırdığı gizli telgrafta Tevfik Paşa'nın hükûmet kurmakta zorlandığı takdirde Ahmet İzzet Paşa'ya görev verilmesi gerektiğini savunuyordu.[9] Kurulacak hükûmette ise Fethi Bey, Rauf Bey, İsmail Bey, Azmi Bey, Hasan Tahsin Bey ve Hayri Efendi'ye ek olarak kendisine de harbiye nâzırı olarak görev verilmesini öneriyordu.[10] Bu telgraf Naci Bey'in eline ulaştığı vakitlerde VI. Mehmed, hükûmet kurma görevini vermek üzere Ahmet İzzet Paşa'yı kabul etmekteydi ve telgraf o sırada padişaha sunuldu.[11] Önerilen kişilerden Fethi Bey, Rauf Bey ve Hayri Efendi'ye önceki sadrazam Talat Paşa'nın ricası doğrultusunda kabinede yer veren Ahmet İzzet Paşa, Mustafa Kemal Paşa'ya cevaben gönderdiği telgrafta yakın zamanda kendisine Yıldırım Ordular Grubu'nun kumandanlığının verileceğini belirterek şimdilik harbiye nâzırlığını bizâtihi üstleneceğini, barıştan sonra kendisiyle işbirliği yapmaktan memnun olacağını yazmıştı.[12][13] Hüsamettin Ertürk'e göre Mustafa Kemal Paşa'nın harbiye nâzırı olmasını VI. Mehmed de istese de Ahmet İzzet Paşa "sonu gelmez istekleri bitmeyen ihtiraslı bir adam" olarak gördüğü Mustafa Kemal'in bu göreve gelmesine katiyetle karşı çıkmıştı.[14][15] Rauf Orbay'ın aktarımına göre ise Ahmet İzzet Paşa, Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'da memuriyetle görevlendirilmesi yerine sahada orduların başında bulunmasının daha yararlı olduğuna inanmaktaydı.[16]

Mütarekenin imzalandığı 30 Ekim gününe dek Otto Liman von Sanders'in başında bulunduğu Yıldırım Ordular Grubu'na bağlı 7. Ordu'yu kumanda eden Mustafa Kemal, ertesi gün Liman Paşa'nın görevinden ayrılması sonrası tüm ordular grubunun başına getirilmiştir.[17] Mütarekenin 5. ve 21. maddeleri uyarınca orduyu terhis ederek tüm mühimmatı İtilaf temsilcilerine teslim etmesi gereken Mustafa Kemal Paşa'nın ilk icraatıysa 5 Kasım günü verdiği emirle İskenderun Limanı'na çıkmaya teşebbüs edecek İtilaf birliklerine karşı silahlı mücadele kararıydı.[18] Yıldırım Ordular Grubu'nun kumanda merkezi Adana'dan başkent ile iletişim kuran Mustafa Kemal Paşa sekiz gün boyunca sadrazam olarak hükûmetin başında bulunan Ahmet İzzet Paşa'yı işgallere meydan verilmemesi, ordunun dağıtılmaması konusunda iknaya çalıştı.[19] Bu süreçte gönderdiği telgraflarda İtilaf kuvvetlerinin Osmanlı topraklarını peyderpey işgal edeceklerini, ileride "hatt-ı vükelâmızın Britanya hükûmeti tarafından intihap edilmesi"nin de uzak ihtimal olmadığını savunan Mustafa Kemal Paşa fikirlerini hükûmete kabul ettiremeyince istifasını sunmuş ancak kabul edilmemiştir.[20][21] Mustafa Kemal Paşa'nın hükûmetin İtilaf ordularının İskenderun'a çıkmalarına engel olmama, askerleri terhis etme ve silahları teslim etme emirlerine uymaması neticesinde Harbiye Nezâretinin 10 Kasım 1918 tarihli kararı ile Yıldırım Ordular Grubu lağvedilmiş, Mustafa Kemal Paşa da merkeze çekilmiştir.[22] Bu sırada VI. Mehmed ile anlaşmazlık yaşayarak istifa eden Ahmet İzzet Paşa, Mustafa Kemal Paşa'ya çektiği hususi telgrafta bir an önce başkente gelmesini isteyerek kendisiyle görüşme isteğinde bulunmuştur.[23]

Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Grubu lağvedilmeden önce henüz Ahmet İzzet Paşa ile müzakereleri sürdürmekteyken bir yandan da emri altında bulunan ve aynı zamanda Harbiye'den arkadaşı olan 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa'yı Adana'ya davet ederek bir görüşme gerçekleştirmiştir. Britanya'nın Musul'u işgal etmesi ve İskenderun Limanı'na çıkma ısrarı işgallerin bu kadarla kalmayacağı, padişahın ise olaylara karşı çıkmayarak tahtını düşüneceği konusunda iki kumandanı mutabık kılmıştı.[24] Mustafa Kemal Paşa, yaşanan gelişmeler ışığında Yıldırım Ordular Grubu'nun ve 7. Ordu'nun lağvedileceğini öngörmüş, Ali Fuat Paşa'nın 20. Kolordu'nun başında bulunduğu müddetçe mütareke koşullarına uymayıp Adana merkezli olmak üzere gizlice direniş örgütlemesi hususunda ortak karara varmışlardır.[25] Mustafa Kemal Paşa'nın 10 Kasım 1918'de Adana'dan ayrılarak İstanbul'a hareket etmesini takiben aldıkları kararları uygulamaya koyan Ali Fuat Paşa 20. Kolordu'nun subay ve erat kadrosu ile mühimmatlarını Umum Jandarma Kumandanlığına kaydırarak direniş birliklerini hazırlamaya başladı.[26][25] Mütareke koşulları gereği orduda hizmet gören kadrolar terhis edilmekteyken ordu kuvveti olarak sayılmayan jandarma unsurları asayişi sağlamak adına bölgelerinde kalabiliyorlardı.[27]

Türkiye'deki resmî tarih anlatısında Millî Mücadele'nin başlangıcı olarak Bandırma Vapuru'nun Samsun'a ulaştığı 19 Mayıs 1919 tarihi kabul edilmesine karşın Stanford Shaw Mustafa Kemal Paşa'nın orduyu terhis etmemek için gösterdiği direnci, İskenderun Limanı'na çıkacak İtilaf birliklerine karşı koyma kararını, Ali Fuat Paşa ile birlikte silahlı direnişe yönelik ilk planları yapmasını göz önüne alarak bu tarihi Kasım 1918'e çekmektedir.[28][29]

İstanbul günleri[değiştir | kaynağı değiştir]

55 parçalık birleşik İtilaf donanmasının İstanbul Boğazı'ndan geçiş yaptığı 13 Kasım 1918 günü yaveri Cevat Abbas ile Haydarpaşa Garı'na ulaşan Mustafa Kemal Paşa'yı yakın dostu ve doktoru Rasim Ferit Bey karşıladı.[30][31] Avrupa Yakası'na geçmek için gemilerin geçmesini beklemek zorunda kalan paşanın "Hata ettim, İstanbul'a gelmemeliydim. Ne yapıp yapıp Anadolu'ya dönmenin çaresine bakmalı" cümlesiyle pişmanlığını ifade ettiği, merasim bitip de karşıya geçerken ise demirlemiş donanmaya bakarak "Geldikleri gibi giderler" dediği yanındakilerin hatıratlarında aktarılmaktadır.[32][33]

Kabineye girme denemeleri[değiştir | kaynağı değiştir]

Pera Palas'a yerleşen Mustafa Kemal Paşa burada Rauf Bey ile buluşarak İstanbul'a varmasının ertesi gününde o sırada sadrazamlıktan istifa etmiş bulunan Ahmet İzzet Paşa'yı ziyaret etti.[34] Ahmet İzzet Paşa'nın yerine atanan Tevfik Paşa henüz Meclis-i Mebûsan'dan güvenoyu alamamıştı. Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey, ülkenin zorlu günler geçirdiği böylesi bir dönemde Tevfik Paşa'nın başarılı bir idare gösteremeyeceğini savunarak Ahmet İzzet Paşa'yı yeni bir kabine kurmaya ikna ettiler.[35] Buna göre Tevfik Paşa'nın güvenoyu alamaması için mebusları iknaya çalışacaklar, Ahmet İzzet Paşa da yeni bir liste oluşturacaktı.[36] İlerleyen günlerde Fethi Bey, İsmail Bey, Hasan Tahsin Bey ve Hayri Efendi de aynı fikirleri benimseyerek kulis çalışmalarına katıldılar.[37] Ayrıca Fethi Bey'in imtiyaz sahibi olduğu Minber gazetesinde Tevfik Paşa ve kabinesi aleyhinde kampanya başlatılarak kamuoyu oluşturulmaya çalışılmış, Mustafa Kemal Paşa'yı öne çıkaran bir yayın anlayışı benimsenmişti.[38][39]

Mebuslarla önce tek tek görüşen Mustafa Kemal Paşa, 18 Kasım günü güvenoyu gündemiyle toplanan Meclis-i Mebûsan'da oylama başlamadan önce bir salonda toplanan mebuslara konuşma yaparak güvenoyu verilmemesini salık verdi.[39] Her ne kadar paşanın görüşlerine çoğu mebus katılsa da güvenoyu verilmemesi hâlinde meclisin kapatılacağına dair endişelerinin giderilememesi sonucu Tevfik Paşa Kabinesi 33 redde karşı 91 kabul oyu aldı.[40] Falih Rıfkı Atay'ın aktarımına göre Mustafa Kemal Paşa bu durum karşısında düşüncelerini "Ne yalan söyleyeyim, biraz hayret ettim. Benim teklifimi kabul ettiklerini söyleyen mebus adedi küçümsenecek gibi değildi. Bunlar arasında özellikle sözlerinin ve mevkilerinin çok etkili olduğu zannını verenler de vardı. Fakat şüphesiz meclisteki havanın bir an içinde değişebilecek mahiyette olduğundan daima uzak kalan benim gibi bir askerin şaşkınlığı normaldir." şeklinde ifade etmişti.[41] Meclis-i Mebûsan'da istediği kararı aldırmayı başaramayan Mustafa Kemal Paşa "önlem olarak düşündüğünü açıkça söylemek ve bu önlemin zorunluluğunu izah etmek" maksadıyla VI. Mehmed'le 29 Kasım'da görüşme gerçekleştirse de padişahın konuya ilgisiz kalmasıyla bu çaba da sonuçsuz kaldı.[42][43][not 1] Görüşmeyi takiben Minber'de "Kuvvetli hükûmet isteriz" ve "Kabine var mı yok mu?" başlıklı hükûmeti tenkit eden, padişahı vaziyet ile gidişat üzerine son kez uyarmayı amaçlayan yazılar yayımlandı.[48]

Tevfik Paşa'nın güvenoyu almasına karşın İstanbul'daki Osmanlı gemilerinin gözaltına alınması, Adana ile Musul gibi yerlere İngilizlerin asker çıkarması gibi gelişmeler hükûmete duyulan güveni azaltmış ve yeni bir kabinenin oluşacağına dair dedikodular başlamıştı.[49] Bu ortamda öne çıkan kişi ise Meclis-i Âyan Reisi Ahmed Rıza'ydı ve ilk temasları kuran Fethi Bey'in aracılığıyla Mustafa Kemal Paşa ile bir görüşme ayarlandı.[50] Görüşmede ortak bir zeminde anlaşılmış, olası kabineye dair Mustafa Kemal Paşa'nın liste hazırlamasında karar kılınmıştı.[51] Mustafa Kemal Paşa, Ahmed Rıza'nın sadrazamlığında kurulacak hükûmette harbiye nâzırı olarak yer almak istese de Ahmed Rıza'nın aklındaki kişi Cevat Paşa idi.[52] Aynı sıralarda İsmail Bey de Teceddüt Fırkasının önde gelenlerinden Mehmet Sabri Bey'le görüşerek Ahmed Rıza'nın hükûmet kurmasını nasıl karşılayacaklarını öğrenmeye çalışıyordu.[53] Sabri Bey, Mustafa Kemal Paşa'nın harbiye nâzırı olmasının fırkaca hoş karşılanmayacağını ancak isterse başka bir nezâretin başına geçebileceğini, harbiye içinse Rauf Bey'i uygun gördüklerini belirtmiş; İsmail Bey'in harbiye nâzırı olarak "yalnızca" Mustafa Kemal Paşa'yı düşündüklerini söylemesiyle böyle bir hükûmete güvenoyu veremeyecekleri cevabını almıştı.[51] Bu görüşmelerden bir sonuç çıkmadığı gibi hükûmet değişimi de olmamıştı.[54]

İngilizlerin baskısından bunalan VI. Mehmed'in iradesiyle 21 Aralık günü Meclis-i Mebûsan feshedilecekti.[55] Mustafa Kemal Paşa ve yakınındakiler işgallere karşı itiraz seslerinin yükselebildiği Meclis-i Mebûsan'ın kapatılmasını hükûmeti değiştirebilme ihtimalleri ellerinden alındığından dolayı hoş karşılamamışlardı zira 18 Aralık'ta hükûmet aleyhine gensoru önergesi verilmişti, Teceddüt Fırkası ile Osmanlı Hürriyetperver Avam Fırkasının güvensizlik oyu vererek hükûmeti düşürmesi bekleniyordu.[56] Bu ortamda bir araya gelen Mustafa Kemal Paşa, Fethi Bey, Ali Fuat Paşa, Kâzım Paşa, Cafer Tayyar Bey, Rauf Bey, İsmail Bey gibi genç kumandanlar üç gece boyunca fikir teatisi yaparak izleyecekleri yeni yolu kararlaştırdılar.[57] Buna göre hükûmeti değiştirmek ve yeni hükûmette yer almak en olası çözüm olarak kararlaştırılmış, Mustafa Kemal Paşa ve Kâzım Paşa'nın hâlihazırda yakınlıklarının bulunduğu VI. Mehmed ile görüşme gerçekleştirmeleri uygun görülmüştü ancak bu görüşmelerden de bir sonuç alınamamıştı.[58] Üstelik bu süreçte Tevfik Paşa hükûmeti dağılsa da padişah tarafından tekrar sadârete getirilmiş ve kurulan yeni kabinede de harbiye ile bahriye nâzırı olarak işgallere karşı tutum sergilemeyen yaşlı paşalar getirilmişti.[59] Bu sefer Mâbeyn Başkâtibi Ali Fuat Bey'in padişahla görüşerek etkili bir hükûmetin gerekliliğine ikna etmesi düşünülmüş ancak görüşme gerçekleşmemişti.[60] Dirayetli bir hükûmet kurma amaçlarını bir türlü gerçekleştiremeyen, padişahla üst üste yaptıkları görüşmelerden de sonuç alamayan grubun siyasi yolla bir kazanım elde etme umutları kalmamıştı.[60] Bu dönemde Sabri Bey ile Kara Kemal'in Mustafa Kemal Paşa'ya sadâret şoförünü değiştirerek Tevfik Paşa'nın kaçırılması ve ihtilâl yoluyla idareyi ele almak yönünde bir teklifinin olduğu ancak İsmail Bey'in sert bir şekilde bu öneriye karşı çıkmasıyla fiiliyata geçmediği bilinmektedir.[61] 30 Ocak'ta Fethi ve İsmail Beyler başta olmak üzere Mustafa Kemal Paşa'nın yakınındakilerin İttihatçılık suçlamasıyla tutuklanmasını takip eden günlerde Kara Kemal aynı teklifi bir kez daha Mustafa Kemal Paşa'ya yapsa da gerek Rauf Bey'in gerekse de kendisinin komitacılık olarak adlandırdıkları bu eylem yöntemine sıcak bakmamaları sebebiyle yalnızca tasarı olarak kalmıştır.[62][63][64] Grup ayrıca bu teklifin geldiği tarihlerde siyasi mücadeleden umudunu kesmiş, millî direncin İstanbul'dan değil Anadolu'dan idare edilmesi gerektiğine kanaat getirmişlerdi.[60]

Mustafa Kemal Paşa'nın neden ısrarla harbiye nâzırı olmak istediğinin nedenleri daha sonraki yıllarda etrafındakilerin yayımladıkları hatıratlarında görülmektedir. Yunus Nadi Abalıoğlu, Cumhuriyet'te tefrika hâlinde yayımladığı hatıralarında Mustafa Kemal Paşa'nın "Eğer ben o hükûmette bulunsaydım işi daha İstanbul'un eşiğinde iken çözerdim. Elbette karaya İtilaf devletleri askerlerini çıkartmamak için kesin önlemler alırdım. Ne olacaksa orada olurdu. Ve emin olabilirsin Nadi Bey ki, karaya işgalci askerleri dâhi pekala çıkmayabilirdi." cümlelerini aktarırken Yusuf Hikmet Bayur'un Atatürk: Hayatı ve Eseri adlı kitabında harbiye nâzırı olduğu takdirde ne yapmayı planladığı sorusuna paşanın verdiği cevap "Padişah ve hükûmeti alıp Anadolu'ya çekilir, mütareke ve barış görüşmelerini oradan idare ederdim." şeklinde aktarılmaktadır.[65][66] Mustafa Kemal Paşa, İzmir İktisat Kongresi'nde konuya dair gelen bir soruyu da "Ben böyle bir unvan için o makamı istemiyordum. Ben o makamı yıkmak için oraya gitmek istiyordum. Hakikaten benim gördüğüm manzarayı gördükten sonra yapılacak şey derhal bütün kuvvetimizi, bütün önemli vasıtalarımızı, bütün servet kaynaklarımızı –ki bunlar İstanbul'da toplanmıştı– bunların tamamını bir an önce Anadolu'ya atmak ve derhal hükümeti Anadolu'ya nakletmek, mütarekenâme hükümlerine aykırı yapılan en ufak bir harekete karşı derhal kuvvet kullanmak gerekiyordu. Ve ben onu yapmak istiyordum." şeklinde cevaplamıştı.[67] Sabahattin Selek konu üzerine yaptığı değerlendirmede Mustafa Kemal Paşa'nın istediği makama gelmesi hâlinde mütareke hükümlerinin bu kadar muğlak olmayabileceği, Ahmet İzzet Paşa hükûmetinin korunabileceği ve ordunun terhis edilmesinin önüne geçilebileceğini savunurken; Alev Coşkun işgallere karşı dirayet gösterebilecek güçlü bir hükûmetle daha iyi şartlara sahip bir barış anlaşması zemininin oluşabileceğini, bunun mümkün olmadığı takdirdeyse tüm hükûmet ve askerî güçleri Anadolu içlerine aktararak daha avantajlı bir durumda Millî Mücadele'nin başlatılabileceği görüşündedir.[68][69]

İtalyanlarla temas[değiştir | kaynağı değiştir]

I. Dünya Savaşı sürerken Londra Paktı ile İttifak Devletlerinden ayrılarak İtilaf Devletleri safına katılan İtalya, 1917'de yeni müttefikleriyle imzaladığı Saint-Jean-de-Maurienne Anlaşması hükümlerince savaş sonrasında İzmir-Kayseri-Mersin üçgeninin kendilerine bırakılacağı teminatını almıştı.[70] Bu anlaşmadan yaklaşık iki yıl sonra, savaş ertesinde toplanan Paris Barış Konferansı'ndaysa daha önce kendilerine bırakılacağı söylenen İzmir'in Yunanlara verilmesi İtalyanları müttefiklerinden uzaklaştırdı.[71] Geçen süre içerisinde Rus İmparatorluğu çökmüş, Yunanistan ve Amerika Birleşik Devletleri savaşa dahil olmuş, küresel siyasi ortam değişmişti; ayrıca İtalya'nın muharip katkısını çok sınırlı olarak gören İngiltere ve Fransa, ileride Doğu Akdeniz'de güçlü bir İtalyan varlığının oluşabileceği görüsüyle İtalyanların etkinliğini sınırlayarak Yunanlara daha çok pay vermeyi uygun görmüşlerdi.[71]

Paris'teki konferans sonrası İtalyan hükûmeti olası bir Türk direniş hareketini destekleme siyaseti gütmeye başlamıştı, İtalya'yı temsilen yüksek komiser unvanıyla İstanbul'a atanan Carlo Sforza'nın şahsi görüşü de İtilaf Devletlerinin görüşünün aksine Anadolu'nun sorunsuzca elde edilemeyeceği yönündeydi.[72] Türklere karşı yumuşak bir siyaset izlenmesi gerektiğini, aksi takdirde ellerindeki faal kuvvetleri Anadolu içlerine çekip tekrar örgütlenerek karşılarına çıkabileceklerini düşünüyordu.[73]

Sforza, yüksek komiser olarak İtalya'nın Osmanlı topraklarındaki etkinliğini artırmak için İzmir Müdâfaa-i Hukuk-ı Osmâniye Cemiyeti ve Vilâyât-ı Şarkiye Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti temsilcilerinin yanı sıra İzmir bölgesinde hatırlı kişilerle de temas kurmuştu.[74] İzmir'deki cemiyetin temsilcisi olarak İstanbul'a gelen Moralızâde Nail'i kabul ederek İzmir'in Yunanlar tarafından işgal edileceğini, kaçınılmaz olan işgalin onlar yerine kendileri tarafından yapılmasının Türkler için daha hayırlı olacağı inancını aşılamış ve ikna etmişti.[75] Varılan anlaşmaya göre İzmir Müdâfaa-i Hukuk-ı Osmâniye Cemiyeti tarafından İzmir'de kurultay yapılarak bölgede Yunan yerine İtalyan işgalinin tercih edildiğine dair bir açıklama yapılacak, karşılığında bir cemiyet heyetinin İtalyanlarca Paris Barış Konferansı'na götürülmesi sağlanacaktı.[75] Moralızâde Nail ile birlikte İtalyan dostu olarak tanınan Cami Bey ve Ahmed Dino da Bronzetti torpidosuyla İzmir'e ulaştırıldı ve büyük kurultayda her ne kadar İtalyan mandasının yeğlenmesi için çalışmalar yapsalar da çoğu Kuvâ-yi Milliyeci olan delegeler herhangi bir manda kararı almadı.[76]

İtalyanların dirsek temasına geçtiği kişiler arasında Mustafa Kemal Paşa da bulunmaktaydı ve ilk temas paşanın Şişli'deki evinin bir Karabinyer birliği tarafından aranmak istenmesiyle dolaylı olarak gerçekleşmişti. Paşa aramanın yapılmasına müsaade etmeyerek komiserlikle telefonda görüşmüş, birlik evi aramadan terk etmiş, ertesi gün bu hanenin rahatsız edilmeyeceğine dair resmî bir emir çıkmıştı.[77] Falih Rıfkı Atay'ın aktarımına göreyse bu olay Zübeyde Hanım'ın Akaretler'deki evinin aranması sırasında olmuştu.[78] Andrew Mango bu anlatıların birbirine karışmış iki farklı olay mı yoksa yanlış aktarımlar sonucu farklı hikayelere dönüşen tek bir olay mı olduğunu kestirememektedir.[79]

Mustafa Kemal Paşa ve Carlo Sforza arasındaki ilk yüz yüze görüşmeyse Fethi Bey'in de olduğu hâlde 17 Aralık 1918 tarihinde Bonmarşe'nin karşısında İtalyan bir mimarın apartman dairesinde yapıldı.[80][81] Dışişleri Bakanlığına çektiği telgrafta görüşmenin içeriğiyle ilgili bilgi veren Sforza, Osmanlı memleketinin selameti için mevcut Tevfik Paşa Kabinesi'nin yerine yeni bir tanesinin kurulması gerektiğini salık vermekte ve kendini "Türk dostu" olarak niteleyerek Fethi Bey ile Mustafa Kemal Paşa'nın güçlü bir hükûmet kurma olanakları olup olmadığını sormaktaydı.[82] Mustafa Kemal Paşa çevresindekilerle yürüttüğü fikir teatisi sonucu, ilk kez görüştükleri bu kimsenin niyetinin Türklerin esenliğini sağlamaktan ziyade kendi gizli ajandalarını uygulamak olduğu kanısına varmışlardı.[83]

Lord Kinross, taraflar arasında iki gazeteci aracılığıyla başka bir görüşme daha ayarlandığını belirtmekle birlikte, Mevlüt Çelebi bu gazetecilerin Celâl Nuri Bey ile Suphi Nuri Bey olduğu kanısındadır.[84] Âti gazetesini çıkartan Celâl Nuri ve Suphi Nuri Beyler, Yunanlar İzmir'e çıkarsa İtalyanların askerî teçhizat sağlaması karşılığında bölgede bir direniş örgütlemeyi taahhüt etmiş ve bu hareketin başına Mustafa Kemal Paşa'nın geçmesini önermişlerdi.[85] Gerekli ortam hazırlandıktan sonra Fethi Bey'in de bulunduğu hâlde paşa ile yüksek komiser arasında görüşme tertip edildi, bizzat Sforza tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya "girişeceği bütün işlerde İtalya'nın arkasında olacağı" teminatı verilse de paşanın temkinli davranmayı seçmesiyle herhangi bir sonuca ulaşılamadı.[85] Mustafa Kemal Paşa'nın bu görüşme hakkındaki düşüncesi "Yıldırımla vurulmuşa döndüm, teessürümü saklamak için nefesimi güç tuttum. İtalyan tebaası mı oluyordum?" şeklinde olmuştu.[49] Alev Coşkun, Celâl Nuri'nin Mustafa Kemal Paşa ile çok yakın olmasını göz önünde tutarak bu buluşmanın kendisi tarafından organize edildiği görüşündedir.[86]

En yakınındakilerin tutuklandığı dönemde İngilizler Mustafa Kemal Paşa'yı da tutuklayarak Malta'ya sürmeyi düşünüyorlardı.[87] O dönem İtalyanlarla temasta olan paşa, ortak bir tanıdık vasıtasıyla başına böyle bir şey gelmesi durumunda kendisine destek çıkıp çıkmayacaklarını sordurmuş, gerekirse elçilikte ağırlanacağı teminatını almıştı.[88] İtalyanların bu tavrı müttefik devletler arasında çelişki yaşanmasının önüne geçmek için İngilizleri geri adım atmaya itmişti.[89] Andrew Mango, Mustafa Kemal Paşa ile dostluğu bulunan İtalyan asıllı Madam Corinne'in arabulucu rolü üstlenen "ortak tanıdık" olabileceğini belirtir.[90]

Alev Coşkun, taraflar arasındaki dolaylı ve doğrudan temasların Aralık 1918'de başlayarak Şubat 1919'a kadar sürdüğünü düşünmektedir.[80]

Gelişmeler yaşanırken konakladığı Pera Palas'tan ayrılarak önce Beyoğlu'nda Salih Fansa'nın misafiri olan Mustafa Kemal Paşa ardından şehirden ayrılana dek oturacağı Şişli'deki Madam Kasabyan'ın üç katlı evini kiralamıştır.[91] Ayrıca daha önce Sofya'da iken yazdığı Zabit ve Kumandan ile Hasbihal'i bastırma imkânı bulmuş, daha sonraları yayımlanacak bir diğer yapıtı Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe'yi de yazmaya başlamıştır.[92]

Anadolu'ya geçmek kararı[değiştir | kaynağı değiştir]

Tutuklamalar neticesinde siyasi mücadeleyle bir kazanım elde edemeyecekleri ve hükûmette yer alamayacakları kesin sonucuna varan Mustafa Kemal Paşa mücadeleyi Anadolu'ya geçerek sürdürmekte karar kıldı.[62] Erik-Jan Zürcher bu kararın Nisan 1919'da alınmış geç bir karar olduğunu savunurken daha öncesinde de paşa ve yakın çevresinin bu konuda tartışmalara girdiği bilinmektedir.[93] İsmet Paşa'nın hatıratlarında Mustafa Kemal Paşa'nın kendisinden Anadolu'ya hangi yollardan gidilebileceğine dair harita üzerinde tafsilat istediğine dair aktarımlar bulunmakta, Fethi Bey'in hatıratlarındaysa Anadolu'ya geçildiği takdirde neler yapılabileceğine dair beyin fırtınası yapıldığı bilgisi verilmektedir.[94] Örneğin Mustafa Kemal Paşa İsmet Paşa'ya "Hiçbir sıfat ve yetki sahibi olmaksızın Anadolu'ya geçmek ve orada milleti uyandırarak kurtuluş çareleri aramak için en uygun bölge ve beni o bölgeye götürecek en kolay yol hangisi olabilir?" sorusunu yöneltmişti.[not 2] Bunlara ek olarak "Hata ettim, İstanbul'a gelmemeliydim. Ne yapıp yapıp Anadolu'ya dönmenin çaresine bakmalı" cümlesine atıfta bulunan Semih Yalçın ve Salim Koca bu kararın her zaman Mustafa Kemal Paşa'nın aklının bir köşesinde olduğunu, siyasi girişimlerin sonuçsuz kalmasının ardından uygulamaya koyulduğunu savunur.[97] Ali Fuat Paşa da siyasi girişimlerinin sonuçsuz kalması üzerine ocak ayının sonları itibarıyla İstanbul'da bir şey başarmalarının olanaksız olduğunu anladıklarını ve planlarını artık millî direnişi Anadolu'dan yönetmek üzerine yapmaya başladıklarını hatıratlarında aktarmaktadır.[98]

Mustafa Kemal Paşa'nın Ereğli'de konuşlu 20. Kolordu'ya ulaşmak için kullanmayı planlandığı güzergâh.

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'ya hareket etme kararının kesinleşmesinin ardından karayoluyla gizlice geçiş yapma olanaklarını araştırmaya koyuldu. İlk somut adımlarından biri yaveri Cevat Abbas Bey'e Taşköprü üzerinden ya da İzmit civarından 20. Kolordu'ya ulaşacak güvenli bir yolun oluşturulması talimatıydı.[99] Cevat Abbas Bey yapığı keşifte Gebze-Tavşancıl-Değirmendere istikametinin en güvenli geçişi sağlayacağını tespit etmiş, Mustafa Kemal Paşa ise ormanın yapraklandığı nisan-mayıs aylarını beklemenin faydalı olacağını düşünmüştü.[100] Ermeni ve Rum çetelerinin etkin olduğu yolun güvenliğini sağlamak içinse Yahya Kaptan'ın çetesi ve yerel gönüllü küçük silahlı kuvvetlerden temin edilen koruma grupları oluşturuldu.[101] Plana göre Mustafa Kemal Paşa ve Cevat Abbas Bey tebdîl-i kıyafet şekilde önce Gebze'den Tavşancıl'a inecek, burada Yahya Kaptan ile buluşulup tenha bir dağ yolu takip edilerek Değirmendere'ye geçilecekti.[102] Değirmendere'de çetecilik yapan ancak Cevat Abbas'ın girişimleriyle Kuvâ-yi Milliye'ye katılmayan ikna edilen küçük bir silahlı kuvvetin de gruba eklenmesiyle İznik bölgesine ulaşılacaktı.[102] Bu noktadan sonraysa 20. Kolordu'nun bir askerî kuvvetine ulaşmak çok kolaylaşıyordu. Bu güzergâh üzerinde mutabık kalınmasını takiben Şişli'deki evinde Yenibahçeli Şükrü ile görüşen Mustafa Kemal Paşa, plandan bahsetmeyerek Gebze-İzmit hattının denetim altına alınması gerekliliğini kendisine bildirmiş; Yenibahçeli Şükrü de Dayı Mesut ve Küçük Doktor olarak tanınan Fahri Bey kanalıyla bu yolun güvenliğini sağlayacağı teminatını vermişti.[103]

Anadolu'ya açılan yolun belirlenmesi ve emniyete alınmasının ardından Anadolu'ya geçişten sonra neyin nasıl ve kimlerce yapılacağı planlanmaya başlandı. İznik'ten sonra kavuşulması beklenen 20. Kolordu'nun kumandanı Ali Fuat Paşa o sıralarda hastalık sebebiyle izinli olarak hâlen İstanbul'da bulunuyordu.[104] 20 Şubat 1919'ta Mustafa Kemal Paşa'nın evinde Ali Fuat Paşa ve Rauf Bey'in katıldığı bir üçlü toplantı yapıldı.[105] Bu tarihten önce Ali Fuat Paşa'nın bir an önce Ereğli'de konuşlu olan ordusunun başına geçerek Ankara'ya taşınması ve direnişin buradan yönetilmesi düşünülmüştü.[98] Mustafa Kemal Paşa'nın bir süre daha İstanbul'da kalacak, kendisine Anadolu'da geniş yetki sağlayan bir görev verilmesine çalışılacak, bu mümkün olmaz ise sivil şekilde Anadolu'ya geçerek millî mücadelenin başına geçecekti.[105] Ali Fuat Paşa Ereğli'ye dönmeden önce yapılan bu son toplantıda daha önce aldıkları kararları hatırlatarak sivil şekilde Anadolu'ya geçerse en güvendiği kumandanın yanına geçerek işe orada başlayacağını bildirmiş, Ali Fuat Paşa kendisinin ve kolordusunun her zaman emrinde olduğunu belirterek güven tazelemişlerdi.[106] Ayrıca bahriyeli olan Rauf Bey'in de Anadolu içlerinde bir görev alması olanaksız olduğundan askerlikten istifa etmesi ve direniş güçlerine katılması kararı alınmıştı.[106]

Sabiha Sultan ile evlilik meselesi[değiştir | kaynağı değiştir]

VI. Mehmed'in ikinci kızı Sabiha Sultan, evlilik çağında geldiği vakitlerde Rauf Orbay, Mahmud Kâmil Paşa, Saffet Bey, Ahmed Şah gibi nüfuzlu kişilerin ilgisini çekmiş ancak çeşitli sebeplerle bu taliplilerden hiçbiri olumlu cevap alamamıştı.[107] Sultanın bu dönemde Mustafa Kemal Paşa ile de evliliği konu olmuş olup anlatılar farklı kaynaklara göre değişmektedir.[108]

Yusuf Hikmet Bayur'a göre, sultan ile paşa arasında bir evlilik yapılması fikri ilk olarak Mustafa Kemal Paşa'nın o sırada veliaht olan Şehzade Mehmed'in yaveri olarak Almanya yolculuğuna çıkmadan önce ortaya atıldı.[109] 14 Aralık 1917'de Şehzade Mehmed'in musahibi İbrahim Bey aracılığıyla Mustafa Kemal Paşa'nın yaveri Cevat Abbas'a ikili arasında evlilik düzenlenmesi niyeti iletilse de Almanya dönüşü paşanın tedavi amacıyla Karlsbad kaplıcalarına gitmesi ve dönüşünde de I. Dünya Savaşı ortamında muharip kuvvetlere katılmasıyla konunun üzerinde durulmadı.[109]

Savaşın sona ermesi ve paşanın İstanbul'a dönmesiyle konu tekrar açıldı. Mustafa Kemal Paşa'nın yakın çevresinin aktarımına göre artık padişah olan VI. Mehmed'in yeğeni Münibe Hanım, paşayı evlerinde misafir eden Selma Fansa'yı aracı olarak ziyaret ederek konuyu açmış, padişahın kızı Sabiha Sultan'ı paşayla evlendirme niyeti olduğunu söylemiş[not 3] ve cevap almak için birkaç gün sonra tekrar geleceğini belirtmişti.[111] Mart 1919'un ortalarına denk gelen bu tarihte Ali Fuat Paşa Anadolu'ya geçmiş, Fethi Bey ise tutuklanmıştı.[112][113] Konuyu görüşlerine kıymet verdiği bir diğer dostu Rasim Ferit Bey'e açan paşa nihayetinde konuya olumsuz bakmış, Münibe Hanım'la olan görüşmesinde Sabiha Sultan'ı konağa davet ederek "gelsin görüşelim" cevabını vermişti.[114][115] Bir görüşme olacaksa bunun usulen sarayda yapılması gerektiğini, bir sultanın başka bir erkeğin ayağına gidemeyeceğini belirten Yılmaz Çetiner'e göre bu cevap nazik bir hayır anlamına geliyordu.[116]

Sabiha Sultan'ın yaklaşık kırk yıl sonra dünürü olacak olan Suat Hayri Ürgüplü'yle olan sohbetlerinde bahsettiğine göreyse bu evliliği Mustafa Kemal Paşa istemiş ancak Enver Paşa ile Naciye Sultan'ın evliliklerinden hareketle hırslı bir kumandan olan Mustafa Kemal Paşa'yla mutlu bir evlilik yürütemeyeceği inancıyla ret cevabı vermişti.[117] Murat Bardakçı'nın kanısına göre de Mustafa Kemal Paşa bizzat padişahtan kızını istemiş ancak sultanın gönlünün başkasında olduğu gerekçesiyle olumsuz yanıt almıştı.[118]

Notlar[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Mustafa Naşit Uluğ ve Sadi Borak, 22 Kasım ile 29 Kasım tarihlerinde iki ayrı görüşme yapıldığını savunmaktadır.[44][45] Falih Rıfkı Atay'ı kaynak alan Gotthard Jaeschke ise 22 Kasım'da bir görüşme olmadığı savındadır.[46] Padişahın görüşme defterini kaynak gösteren Halûk Y. Şehsuvaroğlu da 22 ve 29 Kasım'da iki ayrı görüşme olmadığını belirtir.[47]
  2. ^ Sadi Borak bu görüşmenin tarihini 30 Mart 1919 olarak verirken Utkan Kocatürk 15 Ocak 1919 tarihinde olmuş olmasını olayların akışına daha uygun bulduğunu savunmakta, Alev Coşkun'sa Ocak 1919'un ikinci yarısındaki herhangi bir tarihte gerçekleştiği kanısındadır.[95][96]
  3. ^ Şerafettin Turan'a göre bu girişim doğrudan padişah tarafından olmasa da saray tarafından gelmişti.[110]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

Özel
  1. ^ Kut, Gün (2012). "Bir Dış Politika Kararı Olarak 29 Ekim 1914 Karadeniz Baskını: Kandırılma mı, Önleyici Darbe mi?". Özcan, Gencer (Ed.). Türk Dış Politikasını Düşünmek: A. Halûk Ülman'a Armağan. İstanbul: Der Yayınları. ss. 43-60. ISBN 9789753533812. 
  2. ^ Eyicil, Ahmet (2019). "30 Ekim 1918 Mondros Mütârekesi". Yavuz Akengin, Aynur; Tokur, H. Aytuğ (Ed.). Mondros Mütârekesi'nin 100. Yılı: I. Dünya Savaşı'nın Sonu Mütârekeler ve Barış Antlaşmaları Uluslararası Sempozyumu Bildiriler Kitabı. 1. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları. ss. 27-47. ISBN 9789751742445. 
  3. ^ Soysal, İsmail (2000). Tarihçeleri ve Açıklamaları İle Birlikte Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları (3 bas.). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. ss. 12-14. ISBN 9751601851. 
  4. ^ Polat, Hasan Ali (Güz 2010). "Mondros Mütarekesi'ni Müteakip, İşgallere Karşı Marmara Ahalisinin Tepkisi". Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 3 (11). ss. 478-487. ISSN 1307-9581. 
  5. ^ İlter, Erdal (Mayıs-Kasım 2001). "Ermeni İstekleri Karşısında Millî Teşekküllerin Tutumu". Atatürk Yolu Dergisi. 7 (27). Ankara: Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü. ss. 299-319. 
  6. ^ Coşkun 2015, s. 29.
  7. ^ Coşkun 2015, s. 44.
  8. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 82.
  9. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 85.
  10. ^ Öncü, Ali Servet (2013). "Tevfik Paşa Hükümeti'nin Programı ve Meclis-i Mebusan'daki Müzakereleri". Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 49. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü. s. 278. ISSN 1300-9052. 
  11. ^ Bayur, Hikmet (Ekim 1957). "1918 Bırakışmasından Az Önce Mustafa Kemal Paşa'nın Başyaver Naci Bey Yulo İle Padişaha Bir Başvurması". Belleten. 21 (85). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. ss. 561-564. ISSN 0041-4255. 
  12. ^ Coşkun 2015, s. 46.
  13. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 81.
  14. ^ Tansu, Samih Nafiz (2012). Teşkilât-ı Mahsusa: İki Devrin Perde Arkası. İstanbul: Nokta Kitap. s. 277. ISBN 9786055231057. 
  15. ^ Aydemir 1993, s. 334.
  16. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 88.
  17. ^ Çavuş, Dilek (Temmuz 2008). "Mustafa Kemal'in Basınla ve Minber Gazetesiyle İlişkisi". Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 24 (71). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi. s. 546. ISSN 1011-727X. 
  18. ^ Karakoç, Ercan (Yaz 2009). "Atatürk'ün Hatay Davası". Bilig, 50. Ankara: Ahmet Yesevi Üniversitesi. s. 99. 
  19. ^ Coşkun 2015, s. 31.
  20. ^ Aydın, Mithat (2015). "Birinci Dünya Savaşı'nda Filistin-Suriye Cephesinde Mustafa Kemal (Atatürk)". Çetin, Halil; Erdemir, Lokman (Ed.). Savaş Tarihi Araştırmaları Uluslararası Kongresi 100. Yılında 1. Dünya Savaşı ve Mirası: Bildiriler. 1. Çanakkale: Çanakkale Valiliği Yayınları. s. 327. ISBN 9786051495507. 
  21. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 138.
  22. ^ Atay, Falih Rıfkı (1999). Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri ve 19 Mayıs. Cumhuriyet. s. 13. 
  23. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 91.
  24. ^ Cebesoy 1953, s. 29.
  25. ^ a b Cebesoy 1953, s. 30.
  26. ^ Seyfeli, Erol (1996). "Milli Mücadelenin "İlk Kurşun"unun Hatay'da Atılması ve Mustafa Kemal Paşa". Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 12 (35). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi. s. 399. 
  27. ^ Cebesoy 1953, s. 31.
  28. ^ Şimşek, Ahmet; Çakmakcı, Emre (Güz 2019). "Cumhuriyet Dönemi İlkokul Tarih Ders Kitaplarında Millî Mücadele". Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi. 15 (30). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü. s. 210. ISSN 1305-1458. 
  29. ^ Shaw, Stanford J.; Shaw, Ezel Kural (2010). Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye. 2. Mehmet Harmancı tarafından çevrildi (3 bas.). İstanbul: E Yayınları. s. 403. ISBN 9753901607. 
  30. ^ Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı. Türk İstiklâl Harbi I (3 bas.). Ankara: Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları. 1999. s. 60. 
  31. ^ Şahin, Mustafa (Aralık 2015). "Cumhuriyet'in Temelinin Atılması Yolunda Atatürk'ün Mondros Mütarekesi Sonrası Şişli Günleri". Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 55. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi. s. 218. ISSN 2602-2788. 
  32. ^ Kalelioğlu, Oğuz (2017). "Mondros Mütarekesinden TBMM'nin Açılışına Kadar Gelişen Olaylarda Mustafa Kemal Paşa'nın Liderliği". Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 6 (12). Ankara: Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. s. 23. ISSN 2146-7676. 
  33. ^ Türkmen, Zekeriya (Temmuz 2002). "İstanbul'un İşgali̇ ve İşgal Dönemindeki Uygulamalar (13 Kasım 1918-16 Mart 1920)". Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 18 (53). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi. s. 333. ISSN 1011-727X. 
  34. ^ Coşkun 2015, s. 48.
  35. ^ Derinsu Dayı, S. Esin (Temmuz 2004). "IX. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul-Samsun-Erzurum Yolculuğu". Atatürk Dergisi. 4 (2). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü. s. 314. 
  36. ^ Daşdemir, Hasan (2020). "İstiklâl Yolunda Mustafa Kemal Paşa'nın Yalnız Bırakılma Teşebbüsü: Mersinli Cemal Paşa Örneği". Çakır, Yunus Emre; Kalaycı, Gözde (Ed.). Millî Mücadele'de Cephe Gerisi ve İstiklâl Yolu Gençlik Sempozyumu Bildirileri. Çankırı. s. 165. ISBN 9786058276451. 
  37. ^ Coşkun 2015, s. 49.
  38. ^ Coşkun 2015, s. 50.
  39. ^ a b Yalçın & Koca 2005, s. 66.
  40. ^ Coşkun 2015, s. 53.
  41. ^ Atay 2005, s. 90.
  42. ^ Atay 2005, s. 92.
  43. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 99.
  44. ^ Uluğ, Naşit (1973). Siyasî Yönleriyle Kurtuluş Savaşı. İstanbul: Milliyet Yayınları. s. 43. 
  45. ^ Borak, Sadi (2004). Atatürk'ün İstanbul'daki Çalışmaları (1899-16 Mayıs 1919). Ankara: Kırmızı Beyaz. s. 238. ISBN 9789753432337. 
  46. ^ Jaeschke, Gotthard (1989). Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi. I: Mondros'tan Mudanya'ya Kadar (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922) (2 bas.). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. s. 7. ISBN 9751601223. 
  47. ^ Şehsuvaroğlu, Halûk Y. (9 Temmuz 1960). "Mustafa Kemal Paşa'nın 9. Ordu Müfettişliğine tayini". Cumhuriyet. s. 2. 
  48. ^ Ar 2021, s. 107.
  49. ^ a b Atay 2005, s. 116.
  50. ^ Atay 2005, s. 117.
  51. ^ a b Akşin, Sina (1992). İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele. I: Mutlakiyete Dönüş (2 bas.). İstanbul: Cem Yayınevi. s. 127. 
  52. ^ Atay 2005, s. 112.
  53. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 67.
  54. ^ Atay 2005, s. 119.
  55. ^ Çelik, Recep (2003). "Ermeni Katliamı İddiaları Çerçevesinde Mondros Mütarekesi Sonrası Kurulan Divan-ı Harpler ve Yapılan Yargılamalar". Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 4. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü. s. 33. ISSN 1304-9720. 
  56. ^ Coşkun 2015, s. 106.
  57. ^ Coşkun 2015, s. 111.
  58. ^ Okyar, Fethi (1980). Üç Devirde Bir Adam. İstanbul: Tercüman Yayınları. s. 257. 
  59. ^ Ar 2021, s. 133.
  60. ^ a b c Ar 2021, s. 134.
  61. ^ Orbay 1993, s. 232.
  62. ^ a b Yalçın & Koca 2005, s. 150.
  63. ^ Zürcher, Erik Jan (1987). Milli Mücadelede İttihatçılık. Nüzhet Salihoğlu, çev. İstanbul: Bağlam Yayınları. s. 207. 
  64. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 123.
  65. ^ Yunus Nadi (1978). Kurtuluş Savaşı Anıları. İstanbul: Çağdaş Yayınları. s. 258. 
  66. ^ Bayur 1997, s. 166.
  67. ^ Ar 2021, s. 116.
  68. ^ Selek, Sabahattin (1987). Anadolu İhtilali. I (8 bas.). İstanbul: Kastaş A.Ş. Yayınları. s. 200. 
  69. ^ Coşkun 2015, s. 127.
  70. ^ Akarslan, Mediha (1994). "Birinci Dünya Savaşı Sırasında Emperyalist Güçlerin Osmanlı Devleti'ndeki Nüfuz Bölgeleri ve Yapılan Gizli Anlaşmalar". Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. 15 (2). Bursa: Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. ss. 259-274. ISSN 1301-3386. 
  71. ^ a b Aksoy, Volkan (Güz 2020). "Paris Barış Konferansı'nda İtalyanlar". Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi. 16 (32). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü. ss. 633-660. ISSN 1305-1458. 
  72. ^ Sforza, Carlo (1930). Makers of Modern Europe (İngilizce). Indianapolis: The Bobbs-Merrill Company. s. 358. 
  73. ^ Çelebi, Mevlüt (1997). "Millî Mücadele Tarihimizden Bir Portre: Kont Sforza". Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1. Manisa: Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ss. 44-53. 
  74. ^ Çelebi, Mevlüt (Kasım 1999). "Mütareke Döneminde Mustafa Kemal Paşa-Kont Sforza Görüşmesi". Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 15 (45). Ankara. ss. 791-800. ISSN 1011-727X. 
  75. ^ a b Umar, Bilge (1974). İzmir'de Yunanlıların Son Günleri. Ankara: Bilgi Yayınevi. s. 92. 
  76. ^ Taçalan, Nurdoğan (1998). Ege'de Kurtuluş Savaşı Başlarken Hasan Tahsin (4 bas.). İstanbul: Aksoy Yayıncılık. s. 138. 
  77. ^ Orbay 1993, s. 228.
  78. ^ Atay 2005, s. 107.
  79. ^ Mango 2000, s. 202.
  80. ^ a b Coşkun 2015, s. 203.
  81. ^ Atay 2005, s. 114.
  82. ^ Atay 2005, s. 115.
  83. ^ Coşkun 2015, s. 202.
  84. ^ Çelebi, Mevlüt (Aralık 1992). "Mütareke İstanbul'unda Bir İtalyan Dostu: Celâl Nuri". Tarih ve Toplum. 18 (108). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. s. 366. 
  85. ^ a b Lord Kinross 2020, s. 161.
  86. ^ Coşkun 2015, s. 200.
  87. ^ Sforza, Carlo (1967). European Dictatorships (İngilizce). Freeport, New York: Books for Libraries Press. s. 201. 
  88. ^ Coşkun 2015, s. 195.
  89. ^ Lord Kinross 2020, s. 162.
  90. ^ Mango 2000, s. 203.
  91. ^ Şahin, Cemile; Şahin, Mustafa (Güz 2013). "Düşünceden Eyleme: Türk Devriminin Düşünce Boyutunun Uygulamaya Yansıması Süreci". Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi. 13 (27). İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü. s. 142. ISSN 1300-0756. 
  92. ^ Coşkun 2015, s. 113.
  93. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 137.
  94. ^ Ar 2021, s. 183.
  95. ^ Coşkun 2015, s. 182.
  96. ^ Kocatürk, Utkan (2007). Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü (2 bas.). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları. s. 122. ISBN 9751611911. 
  97. ^ Yalçın & Koca 2005, s. 149.
  98. ^ a b Cebesoy 1953, s. 39.
  99. ^ Ar 2021, s. 186.
  100. ^ Coşkun 2015, s. 185.
  101. ^ Coşkun 2015, s. 186.
  102. ^ a b Coşkun 2015, s. 187.
  103. ^ Coşkun 2015, s. 189.
  104. ^ Coşkun 2015, s. 237.
  105. ^ a b Cebesoy 1953, s. 40.
  106. ^ a b Cebesoy 1953, s. 41.
  107. ^ Bardakçı 2006, s. 187.
  108. ^ Nusret, Ali (26 Ağustos 2021). "Mustafa Kemal ile evliliğin kıyısından dönen kadın: Sabiha Sultan". Independent Türkçe. 16 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Nisan 2023. 
  109. ^ a b Bayur 1997, s. 148.
  110. ^ Turan, Şerafettin (2004). Mustafa Kemal Atatürk: Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik. İstanbul: Bilgi Yayınevi. s. 172. ISBN 9789752200760. 
  111. ^ Coşkun 2015, s. 245.
  112. ^ Bayar, Celâl (1997). Ben de Yazdım. 8. İstanbul: Sabah Kitapları. s. 80. 
  113. ^ Coşkun 2015, s. 249.
  114. ^ Aydemir 1993, s. 359.
  115. ^ Bayur 1997, s. 149.
  116. ^ Çetiner, Yılmaz (1993). Son Padişah Vahdettin (7 bas.). İstanbul: Milliyet Yayınları. s. 58. ISBN 9755061258. 
  117. ^ Bardakçı 2006, s. 520.
  118. ^ Bardakçı 2006, s. 188.
Genel