Yanıltıcı Doğruluk Etkisi

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Yanıltıcı doğruluk etkisi (hakikat yanılsaması etkisi, geçerlilik etkisi, doğruluk etkisi veya yineleme etkisi olarak da bilinir), yanlış bilgilere tekrarlı olarak maruz kaldıktan sonra bilgilerin doğru olduğuna inanma eğilimidir.[1]

Bu fenomen ilk olarak 1977'de Villanova Üniversitesi ve Temple Üniversitesinde yapılan bir çalışmada tanımlandı.[2][3] Gerçeklik değerlendirildiğinde insanlar bilginin kendi anlayışlarına uygun olup olmadığına veya bilginin onlara tanıdık gelip gelmediğine bakarlar. İlk koşul mantıklıdır çünkü insanlar yeni bilgileri zaten doğru olduğunu bildikleriyle karşılaştırırlar. Yineleme, ifadeleri tekrarlanmamış ifadelere kıyasla daha iyi işlememizi sağlar. Bu da insanların tekrarlanan kanıların daha doğru olduğuna inanmasına yol açar. Yanıltıcı gerçek etkisi, aynı zamanda, gerçek sunulduktan sonra hatıranın güvenilirliğinin çarpıtıldığı geçmiş görüş önyargısı (hindsight bias) ile de bağlantılıdır.

2015 yılında yapılan bir çalışmada, araştırmacılar aşinalığın rasyonelliği alt edebileceğini ve belirli bir gerçeğin yanlış olduğunu tekrar tekrar duymanın dinleyenin inançlarını etkileyebileceğini keşfettiler.[4] Araştırmacılar, yanıltıcı gerçek etkisinin başlangıçta doğru cevabı bilen ancak bir yalanın yinelenmesiyle başka türlü inanmaya çelinen katılımcılar üzerindeki etkisini "işlem akıcılığına" (bilgilerin işlenme kolaylığı) bağladılar.

Yanıltıcı gerçek etkisi, seçim kampanyaları, reklamcılık, haber medyası ve siyasi propaganda gibi alanlarda önemli bir rol oynamaktadır.

İlk Araştırma[değiştir | kaynağı değiştir]

Bu etki, ilk kez 1977 yılında Villanova Üniversitesi ve Temple Üniversitesinde yürütülen ve katılımcıların bir dizi ifadeyi doğru ya da yanlış olarak değerlendirmelerinin istendiği çalışmaların sonucunda tanımlanmış ve adlandırılmıştır.[2][5] Üç farklı zamanda Lynn Hasher, David Goldstein ve Thomas Toppino aynı öğrenci grubuna bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış olan altmış adet olası ifadeyi içeren listeler sundular. İkinci liste birinciden iki hafta sonra, üçüncü liste ise ondan iki hafta sonra dağıtıldı. Yirmi ifade her listede yer aldı, kalan kırk ifade ise her listeye özel olarak yerleştirildi. Katılımcılara, muhtemelen hakkında hiçbir şey bilmedikleri bu konularla ilgili verilen ifadelerin doğruluğundan ya da yanlışlığından ne kadar emin oldukları soruldu. (Örneğin, “İlk hava kuvvetleri üssü New Mexico’da kuruldu.” ya da "Basketbol 1925'te olimpiyat disiplini oldu.”) Katılımcılardan özel olarak her ifadenin doğruluğundan ne derece emin olduklarını birden yediye kadar bir ölçekte derecelendirmeleri istendi. Katılımcıların tekrar etmeyen ifadelerin doğruluğundan eminlikleri sabit kalırken tekrarlanan ifadelerin doğruluğu hakkındaki eminlikleri birinci oturumdan ikinci oturuma, ikinci oturumdan üçüncü oturuma yükseldi ve bu ifadeler için ortalama 4.2’den 4.6’ya oradan da 4.7’ye yükseldi. Araştırmacılar, bir ifadeyi tekrar etmenin onu daha gerçekçi kıldığı sonucuna vardılar.[1][2]

Hal R. Arkes, Catherine Hackett ve Larry Boehm 1989 yılında orijinal çalışmayı tekrarladılar. Benzer sonuçlar gösterdi ki yanlış bilgiye maruz kalmak bu bilginin algılanan doğruluğunu ve inandırıcılığını değiştiriyor.[6]

Yanıltıcı gerçek etkisi işe yarıyor çünkü insanlar bilginin doğruluğuna bilginin kendi anlayışlarına uyup uymadığını veya tanıdık gelip gelmediğini gözden geçirdikten sonra karar veriyor. İlk durum insanlar yeni bilgileri halihazırda doğru bildikleri şeylerle karşılaştırdıkları ve iki kaynağın da güvenilirliğini göz önünde bulundurdukları için mantıklı. Öte yandan araştırmacılar, bir bilgiye aşina olmanın rasyonelliğin önüne geçebileceğini keşfetti- öyle ki tekrar tekrar bir bilginin yanlış olduğunu duymak paradoksal bir etkiye sahip.[4]

Diğer fenomenlerle ilişkisi[değiştir | kaynağı değiştir]

İşlem akıcılığı[değiştir | kaynağı değiştir]

Başlangıçta, doğruluk etkisinin yalnızca bireyler belirli bir ifade hakkında oldukça belirsiz olduklarında oluştuğuna inanılıyordu.[1] Psikologlar da "tuhaf" başlıkların bu etkiyi yaratamayacağını varsaydılar ancak son araştırmalar yanıltıcı gerçek etkisinin gerçekten de yanlış haberlere maruz kalmakla artmakta olduğunu gösteriyor.[5] Bu varsayım; Lisa K. Fazio, Nadia M. Brasier, B. Keith Payne ve Elizabeth J. Marsh tarafından 2015 yılında yapılan bir çalışmanın sonuçlarıyla sorgulandı. Journal of Experimental Psychology'de yayınlanan çalışma; doğruluk etkisinin, başlangıçta doğru cevabı gerçekten bilen ancak bir yalanın tekrarı yoluyla başka türlü inanmaya yönlendirilen katılımcıları etkileyebileceğini öne sürdü. Örneğin, katılımcılar birden çok kez "Sari, İskoçlar tarafından giyilen kısa ekose eteğin adıdır" ifadesiyle karşılaştıklarında, "İskoçların giydiği kısa pileli eteğin adı nedir?" sorusuna aynı kişiler doğru cevap verebilmiş olsalar bile, bazıları bu ifadenin doğru olduğuna inanmaya başladılar.

Bu sonuçları başka bir deneyde tekrarladıktan sonra Fazio ve ekibi bu ilginç fenomeni insanların ifadeleri anlama kolaylığı olan işleme akıcılığına bağladı. Araştırmacı, "Tekrar, ifadeleri yeni ifadelere göre daha kolay yani akıcı hale getiriyor ve bazen insanları onların daha doğru olduklarına dair yanlış sonuca götürüyor." diye açıkladı.[7][8] Bir kişi, bir şeyi ikinci veya üçüncü kez duyduğunda beyni buna daha hızlı tepki verir ve bu akıcılığı gerçeğin bir işareti olarak yanlış ilişkilendirir.[9]

Geçmiş görüş önyargısı[değiştir | kaynağı değiştir]

1997'de yapılan bir çalışmada, Ralph Hertwig, Gerd Gigerenzer ve Ulrich Hoffrage; doğruluk etkisini, gerçeklik veya yanlışlık karşılandıktan sonra güven hatırasının çarpık olduğu bir durum olarak tanımlanan "geçmiş görüş önyargısı " fenomenine bağladılar. Gerçek etkisini ("yineleme etkisi" olarak adlandırdıkları) geçmiş görüş önyargısının bir alt kümesi olarak tanımladılar.[10]

Diğer çalışmalar[değiştir | kaynağı değiştir]

1979'da yapılan bir çalışmada, katılımcılara tekrarlanan ifadelerin doğru olma ihtimalinin tekrarlanmayan ifadelere göre daha yüksek bir ihtimal olmadığı söylendi. Bu uyarıya rağmen katılımcılar tekrarlanan ifadeleri tekrarlanmayanlara göre daha doğru olarak algıladılar.[6]

1981 ve 1983'teki çalışmalar, son deneyimlerden elde edilen bilgilerin yeni deneyimlerden "daha akıcı ve tanıdık" olarak görülme eğiliminde olduğunu göstermiştir. Jason D. Ozubko ve Jonathan Fugelsang tarafından yapılan 2011 tarihli bir çalışma, hatırlanan bilgilerin "ilk öğrenildiğinden daha akıcı veya tanıdık" olduğunu ve böylece bir yanıltıcı gerçek etkisi oluşturduğunu belirtmişlerdir. Deney iki kez tekrarlandığında etki artarken, dört kez tekrarlandığında çok daha fazla bir etkiye sahip olduğu gözlemlenmiştir. Bu nedenle araştırmacılar, hatırlamanın ifadelerin sözde geçerliliğini arttırmak için güçlü bir yöntem olduğu ve gerçeğin yanılsamasının, söz konusu olgusal ifadeleri doğrudan yoklamadan gözlemlenebilecek bir etki olduğu sonucuna varmışlardır.[11]

Ian Maynard Begg, Ann Anas ve Suzanne Farinacci tarafından yapılan 1992 tarihli bir araştırmada, bilginin kişiye tanıdık gelmesi durumunda bireylerin bu bilgileri doğru olarak varsayacakları iddia edilmiştir.[6]

Danielle C. Polage tarafından 2012’de yapılan bir deney, uydurulmuş hikâyelere maruz kalan bireylerin olaylarla alakalı yanlış anılar oluşturduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, sürekli tekrarlanan yanlış iddiaların inanılırlığı giderek artarak hafızada yanlış anılar oluşturmaktadır.[5][6]

2014 yılında yapılan bir çalışmada, Eryn J. Newman, Mevagh Sanson, Emily K. Miller, Adele Quigley-McBride, Jeffrey L. Foster, Daniel M. Bernstein ve Maryanne Garry katılımcılara farklı insanlara, bu insanlardan bazıların isimlerin telaffuzu diğerlerine göre daha kolaydı, atfedilmiş bazı ifadelerin doğru olup olmadıklarını belirlemelerini istediler. Tutarlı bir şekilde, kolayca telaffuz edilen isimleri olan kişilerin ifadeleri telaffuz edilmesi daha zor olan isimli kişilerden daha doğru olarak görülüyordu. Araştırmacıların ulaştığı sonuç, insanlar kaynağı belli bilgileri değerlendirdiği zaman öznel ve yüzeysel özelliklerin önemli olabileceğini gösterdi.[3]

Örnekler[değiştir | kaynağı değiştir]

Yanıltıcı gerçek etkisi sadece son yıllarda bilimsel olarak çalışılmış olmasına rağmen milenyumdan itibaren aşina olunan bir fenomendir. Bir çalışma, Romalı devlet adamı Cato'nun fikri tekrarlamanın fikir birliği sağlayacağını bilerek her konuşmasını Kartaca'yı yok etme çağrısıyla kapattığını (" Ceterum censeo Carthaginem esse delendam ") vurgular. Napolyon'un da konu hakkındaki ifadesi de şudur: “Retorikte kritik öneme sahip tek şey tekrarlamaktır, böylece tekrarlanan yargı zihinde sabitlenir ve kanıtlanmış kabul edilir.” Doğruluk etkisinden yararlanan diğer kişiliklere Quintilian, Ronald Reagan, Bill Clinton, George W. Bush,[12] Donald Trump,[13][14] ve Shakespeare'in Julius Caesar'ındaki Marcus Antonius örnek gösterilebilir.[10]

Asılsız iddiaları yineleyen reklam kampanyaları ürün satışlarını arttırabilir çünkü bazı tüketiciler iddianın tarafsız bir kaynaktan geldiğini düşünebilir.[6] Yanıltıcı gerçek etkisi haber medyasında kullanılmakta ve siyasi propagandaların da temelinde yer almaktadır.[4][5]

Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ a b c "The Truth Effect and Other Processing Fluency Miracles". Science Blogs. Science Blogs. 6 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Aralık 2016. 
  2. ^ a b c Hasher (1977). "Frequency and the conference of referential validity" (PDF). Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior. 16 (1): 107-112. doi:10.1016/S0022-5371(77)80012-1. 15 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.  Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Hasher1977" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
  3. ^ a b Newman (6 Eylül 2014). "People with Easier to Pronounce Names Promote Truthiness of Claims". PLOS ONE. 9 (2): e88671. doi:10.1371/journal.pone.0088671. PMC 3935838 $2. PMID 24586368. 
  4. ^ a b c Dreyfuss (11 Şubat 2017). "Want to Make a Lie Seem True? Say It Again. And Again. And Again". Wired. 6 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ekim 2017. 
  5. ^ a b c d "Alex Jones and the illusory truth effect, explained". Vox. 17 Haziran 2017. 5 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ekim 2017. 
  6. ^ a b c d e Polage (2012). "Making up History: False Memories of Fake News Stories". Europe's Journal of Psychology. 8 (2): 245-250. doi:10.5964/ejop.v8i2.456. 31 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^ Fazio (2015). "Knowledge does not protect against illusory truth" (PDF). Journal of Experimental Psychology: General. 144 (5): 993-1002. doi:10.1037/xge0000098. PMID 26301795. 14 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  8. ^ Nason (8 Aralık 2015). "The Illusory Truth Effect". Vox Populi News. 14 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Aralık 2016. 
  9. ^ Resnick (5 Ekim 2017). "The science behind why fake news is so hard to wipe out". Vox. 20 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ekim 2017. 
  10. ^ a b Hertwig (1997). "The reiteration effect in hindsight bias". Psychological Review. 104: 194-202. doi:10.1037/0033-295X.104.1.194. 22 Ağustos 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Aralık 2016. 
  11. ^ Ozubko (January 2011). "Remembering makes evidence compelling: retrieval from memory can give rise to the illusion of truth". Journal of Experimental Psychology: Learning, Memory, and Cognition. 37 (1): 270-6. doi:10.1037/a0021323. PMID 21058878. 8 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Kasım 2019. 
  12. ^ "Lie by Lie: A Timeline of How We Got into Iraq". 2 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Haziran 2021. 
  13. ^ Paschal (3 Ağustos 2018). "Trump's Tweets and the Creation of 'Illusory Truth'". The Atlantic. 5 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Şubat 2019. 
  14. ^ Rathje (23 Temmuz 2018). "When Correcting a Lie, Don't Repeat It. Do This Instead". Psychology Today. 8 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Şubat 2019. 

Konuyla ilgili yayınlar[değiştir | kaynağı değiştir]