Tartışma:Türk alfabesi
Konu ekleVikiproje Türkiye | (B-sınıf, Orta-önem) | ||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Burası Türk alfabesi adlı madde üzerindeki değişikliklerin konuşulduğu tartışma sayfasıdır. Maddenin konusunun genel olarak tartışıldığı bir forum değildir. |
|||
|
"Unicode"un Türkçesi "Evrensel Kod" mu?
[kaynağı değiştir]Unicode'daki uni- universal'ın olduğu kadar, unified ya da unification'ın da başlangıç harfleri olabilir. Bu çevirinin kaynağı nedir acaba?
Ders verir gibi bir tavır takınmak istemiyorum ama söylemeden de geçemeyeceğim. Bir ansiklopedi insanlığın bilgi birikimini yansıtır, dolayısıyla ansiklopedilerde ortaya fikir atılmaz, "ben yaptım oldu" yaklaşımı faydadan ziyade zarar getirebilir. Böyle yapmayalım. Unicode'un neyi ifade ettiği belli, ifade edilmek istenen kavram ifade ediliyor. Evrensel Kod denince ben ne dendiğini anlamıyorum açıkçası. Herşeyi çevirmemize gerek yok, kaş yaparken göz çıkartmayalım. atakan 13:06, 24 Jun 2004 (UTC)
- Çevirinin kaynağı bu sayfa. Ben de uzun zaman önce bu sayfadan öğrenmiştim. Evrensel kod kurallarını koyan ve geliştiren unicode.org'da da "evrensel kod" kullanılıyor. [1]
- Unicode'un "Evrensel kod" olarak değiştirilmesinin 'ben yaptım oldu' gibi bir tutumla ne ilgisi var anlamadım. Ben Türkçe karşılığını yazıp o sayfaya kilit vurmadım ki. İtirazı olan tartışma sayfasında yazar zaten. Unicode sözünü İngilizce bilen birisi belki anlar. Ama bilgisayarla hiç işi olmayan bir kişi, Unicode'un ne olduğunu anlayamaz. Hatta bilgisayar kullanıyor bile olsa anlamayabilir. Ama "Evrensel kod" diye bir şeyi okuduğunda, bunun ne olabileceği hakkında en azında bir fikir yürütebilir; araştırır, ne olduğunu öğrenir. Evrensel kod sözünün birine bir anlam ifade etmemesi, onun anlamının bilinmemesindendir, sözün anlamsızlığından değil. O zaman bilenler biliyor diye Akdeniz fokuna herkes Monachus mu desin?
- Evrensel kod sözünün yanına parantez içinde Unicode yazmak da bir çözümdür.
- asteko 17:01, 24 Jun 2004 (UTC)
- Yanlış olduğunu düşündüğümüz bir şey gördüğümüz zaman yanlışı düzeltmenin yanısıra niçin yanlış bulduğumuzu da yazarsak, hataların tekrarlanması daha nadir olur. Bir yanlış düzeltilebiliyor diye, düzeltip geçmemek lazım. atakan 19:25, 24 Jun 2004 (UTC)
- Doğru. Bu herkes için geçerli.
- asteko 08:00, 25 Jun 2004 (UTC)
Yazım Türkçeleştirme Programı
[kaynağı değiştir]Sayfaları Türkçeleştirmek için güzel bir link!
Ğ/ğ?
[kaynağı değiştir]"Ğ/ğ (yumuşak ge) harfinin kendine ait bir sesi yoktur, yalnızca kendisinden önce gelen ünlü harfi uzatmakta kullanılır" mı?? --Teffoo 13:57, 2 Nisan 2006 (UTC)
- Ben de bu konuda şüpheliyim. Bu ifadenin bir kaynağı var mı? Yumuşak ge sadece ünlü harfi uzatmıyor, kendine ait bir sesi de var derdim ben. 131.136.242.1 13:42, 9 Ağustos 2006 (UTC)
- Bu aciklama Turkce ogrenme cep kitaplarindan alinmis..
- Zaten Ğ harfini konuşma dilinde neredeyse hiç kullanmıyoruz. Çünkü teleaffuzu çok zor bir ses. Teffoo'nun dediği gibi genelde kendinden önceki sesliyi uzatıyor. kağıt kelimesi hariç.Apolas Lermi 22:05, 15 Mart 2009 (UTC)
- Eğer Türkçe öğrenen biriyseniz, "yumuşak ge" harfini daha rahat telaffuz edebilmeniz için şu önerilebilir: "Yumuşak ge, kendinden önce ince sesli harf varsa 'ye harfi' gibi okunur, kendinden önce kalın sesli varsa önceki sesliyi uzatır." Bu ve benzeri anlatımları birçok Türkçe öğreten kaynakta görebilirsiniz.
Ama bu tabii ki ansiklopedik bir bilgi olarak doğru değil.
Örneğin: "Eğer" kelimesini inceleyek olursak, bu kelimeyi "eeeeeer" şeklinde okumayız, değil mi? Ya da "öğürmek" sözcüğü, "ööööürmek" ya da "öyürmek" şeklinde okunmaz bu kelime de. Bunlar ince seslilerle beraber kullanıldığındaki durum. Kalın seslilerle kullanımı konusuna eğilecek olursak, "Ağlamak" kelimeni "aaalamak" şeklinde okumayız. "Aaaalamak" dendiğinde aklıma "'Aaa!' ünlemini kullanmak" gelir ancak. Aralarında söyleniş olarak farklar var.
Bu harf (ve sesi) dilimizde var, farklı ve özel bir harf, dilimizdeki diğer seslerin karşılayamayacağı bir sese sahip. "Telaffuzu çok zor bir ses" değil, en azından biz Türkler için, ama tabii ki tek başına ya da önünde bir sesli harf olmadan kullanmak zor oluyor, zaten dilimizde de öyle bir kelime yok.
Bu tartışmaya konu olan ifade [Ğ/ğ (yumuşak ge) harfinin kendine ait bir sesi yoktur, yalnızca kendisinden önce gelen ünlü harfi uzatmakta kullanılır.] doğru değildir ve değiştirilmesi gerekir. --Teffoo 00:10, 10 Mart 2010 (UTC)
- Doğru olmadığını düşündüğünüz ifadeleri kendiniz de değiştirebilirsiniz. Sizden sonra da bir başkasının gelip eski hâline döndürme olasılığına karşı değiştirdiğiniz ifadeyi bilimsel yayınlarla kaynaklandırmanız iyi bir seçim olabilir. Kaynaklandırmayla ilgili bilgileri buradan alabilirsiniz.-- —Stambouliote ileti 14:36, 10 Mart 2010 (UTC)
- Eğer, ağır ve ağıl gibi sözcükleri seslendirirseniz "ğ" harfinin kendine ait sesini duyabilirsiniz. Ağzınızı biraz açın, dilinizi hafif geriye doğru çekin, genizden g ile h arasında bir ses çıkartın. Bu ses ğ sesidir ve okuma yazma öğrenen öğrencilere ses bu şekilde öğretilir. Sesi öğrenmek için bir öğretmenden yardım alabilirsiniz. En güzel ağıl derken çıkıyor. http://www.youtube.com/watch?v=oZM7LK6wJ3I da videoyu seyrederseniz demek istediğimi daha iyi anlayağınızı sanıyorum. Oksijen (mesaj) 21:22, 4 Aralık 2012 (UTC)
Harf Sırası
[kaynağı değiştir]1353 No.lu "TÜRK HARFLERİNİN KABUL VE TATBİKİ HAKKINDA KANUN"a [2] göre i harfi ı harfinden önce geliyor alfabede. Yani; "..ğ h i ı j k.." şeklinde. Neden ve ne zaman hepimize öğretilen sıraya geçildiğini bilen var mı? 131.136.242.1 13:47, 9 Ağustos 2006 (UTC)
- bu sisteme geçilmedi, hâlâ i hârfi ı hârfinden önce geliyor; ancak bu gelenekselleşmiş.Uğurcuk ileti 17:30, 19 Haziran 2008 (UTC)
- Ka'nûndaki sıralamada ö/ü harfleri, o/u'dan sonra gelirken i'nin ı'dan önce yazılmasında hatâ değil, bir incelik olmalı. Fakat ne?.. Muallim Fatih Erdemİrtibât 03:02, 21 Ocak 2013 (UTC)
DÜZELTİLMESİ GEREK
[kaynağı değiştir]Biri oynarken sayfayı fena bozmuş. altlara bakınız göreceksiniz, bilen biri düzeltsin, ben yapamadım Danbury 15:35, 14 Ocak 2007 (UTC)
- Gerekli düzeltme yapılmıştır. Madde çok fena halde bozulmuştu. Bilgi cahilliğinden ciddiyetle korunmalıdır. Bilginize... taglıgalpileti 15:33, 6 Mart 2010 (UTC)
Tarafsızlık
[kaynağı değiştir]Bence madde taraflı. İlgililer bir okuyuvere. "Çok gariptir ki" gibi kelimeler taraflılık yaratır diye düşünüyorum. Uğurcuk ileti 19:21, 18 Haziran 2008 (UTC)
- Selam. Yukarıda bahsettiğini kısım temizlendi. Başka var mı acaba? Siz de düzeltebilirsiniz. Takabeg ileti 17:33, 19 Haziran 2008 (UTC)
Q/q, W/w ve X/x harfleri pek çok batı dilinde hatta Azerice gibi latin harflerine geçilen Türki dillerde bile kullanılmasına rağmen mevcut Türk alfabesinde bir eksik olarak yer almamaktadır. Bu harflere karşılık gelen sesler sırasıyla k, v ve ks ile ifade edilir. Örneğin: Kemal, taksi. X harfi sözcüğün yapısına göre iks ya da ksi olarak da söylenirken, W harfi çift ve olarak okunur. Benzer biçimde İspanyol alfabesinde yeralan Ñ/ñ (Bu ses İtalyanca ve Fransızca'da gn, Portekizce'de nh harf bileşimleri ile elde edilir) harfine karşılık gelen ses ny ile ifade edilir. Örneğin, İspanyolca'da İspanya anlamına gelen España sözcüğü Türkçe harflerle Espanya olarak yazılır. Anadolunun pek çok yerinde ve Türki şivelerde kadın yerine qadın denmesine rağmen bu teleffuzu verecek "q" harfi Türkçede yoktur. Bu eksiklğin latin harflerine geçerken yapılmış bir hata olduğu Azerilerce değerlendirildiğinden q harfini Azeriler almışlardır. bu kısmı hangi bilgisiz insan yazmış acaba?
- Q/q harfinin yeni Türk alfabesindeki yeri:
Osmanlının kullandığı arap temelli alfabede iki tane k sesi vardı. Bunlardan biri kaf diğeri kef. Fakat dil devrimi yaparken bu iki harften biri olan Kaf sesi yeni alfabeye dahil edilmedi. Hal böyle olunca Arapça kökenli olup Kaf harfi ile başlayan kelimeler yeni alfabedeki K harfiyle yazılınca hem eğreti durdu, hem de kelimeyi hiç duymyan biri için okunmasında hatalr oluştu. Örneğil Kemal kelimesini hiç duymayan biri onu okurken "qemal" diye okuyabilir. Veya tersi olarak orjinali Qadir olan kelimesi KAdir şeklinde okuyabilir. Bu da sanırım dil devriminin eksikliklerinden olsa gerek.Apolas Lermi 22:13, 15 Mart 2009 (UTC)
- Bilgi 1: Türkçede K, L gibi birkaç harfin "ince ve kalın" halleri bulunur.
Bilgi 2: Öz Türkçede bir kelime ya ince seslileri (E, İ, Ö, Ü) ya da kalın seslileri içerebilir (A, I, O, U).
Bilgi 3: Öztürkçe bir kelime ince ise (ince seslileri içeriyorsa), ince K, L...; kelime kalınsa kalın K, L... harflerini içerir.
Bilgi 4: Eğer kelime Öz Türkçe değilse (başka bir dilden dilimize geçmişse) ve sonra gelen sesli harf kalın olmasına rağmen ince K ya da L harfini içeriyorsa sonraki harfe düzeltme işareti (^) konulur. Tam tersi bir durum Türkçe için geçerli değildir.
(Bakınız! Tartışmasını yaptığınız maddede bile şöyle bir bilgi var, okudunuz mu emin değilim ama: Düzeltme işareti, Arapça ve Farsçadan Türkiye Türkçesine giren birtakım kelime ve eklerle özel adlarda bulunan ince “g, k” ünsüzlerinden sonra gelen “a” ve “u” ünlüleri üzerine konur: dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr, Nigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, Hakkâri, Kâzım, mahkûm, mekân, mezkûr, sükûn, sükût. Kişi ve yer adlarında “ince l” ünsüzünden sonra gelen “a” ve “u” ünlüleri de düzeltme işareti ile yazılır: Halûk, Lâle, Nalân; Balâ, Elâzığ, İslâhiye, Lâdik, Lâpseki.)
Örneğin, "Kâğıt" kelimesinde ince olan harf "a" değil, "k"dir. "İnce K"nin doğru okunuşu için "a" harfinin üzerine düzeltme işareti konulmuştur.
İnce K/kalın K ayrımının SADECE yabancı dillerden geçen kelimeler için önemi vardır. Ki bunun için çoğu kelimede ^ işareti de kullanılmıştır. Dil devriminin bir diğer amacının da Türkçedeki yabancı kelimeleri temizlemek olduğunu düşünürsek bu bir eksik değildir.
Ayrıca dildeki her ses ayrı bir harfle gösterilmelidir diye bir zorunluluk da yoktur. Günlük hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız İngilizce fonetik bir dil değildir - yazıldığı gibi okunmaz. Fonetik olmayan dillerde bir çok ses bazen birden çok harfin birleşimiyle gösterilirken, çoğunlukla harfler her zaman kesin olarak bir sesi temsil etmezler. Bunları araştırarak değerlendirmede bulunmanız güzel olur. --Teffoo 00:32, 10 Mart 2010 (UTC)
- Dil devrimi süreklilik arz eder; Türk harflerinin kabulü, dilde sadeleştirme ve yabancı sözcüklerin arındırılması ulusal birliğin sağlanabilmesi açısından dil tezinin ortaya atılması ve dille ilgili kuralların derlenip toplanması gibi. Bunu yaparken de Osmanlı'nın başkenti olan İstanbul Türkçesi kullanıldı. Bu amaçla herhangi bir şehirde söylenen sözcüklerin söylenişlerinde veya yabancı sözcüklerin söylenişinde kullanılan harflerin alınmasına pek ihtiyaç duyulmadı. Türkçe'nin farklı lehçelerinde farklı harflerin kullanılabiliyor olması doğaldır. Amerikan ve İngiliz İngilizcesinde aynı sözcüklerin farklı okunup farklı yazılması gibi. Ayrıca q (ku) veya x (eks) seslerinin olmasına ihtiyaç duyulduğunu sanmıyorum. Oksijen (mesaj)
k-q tartışması
[kaynağı değiştir]İstanbul Türkçesinde (resmî Türkiye Türkçesinde) "q" sesi olmadığına göre bu k-q tartışmasının yapılmasının ne anlamı var? Ayrıca ben kadın ile qadın arasındaki ses farkı görmüyorum. Gırtlaktan falana mı söyleniyor? Türkçede gırtlaktan söylenen ses var mı ki? --! aağa ! 23:08, 21 Nisan 2009 (UTC)
Kar sözcüğü kalın k iledir (qar); kâr sözcüğü ince k iledir (kar). Bazı sözcüklerde ince ünlünün yanında kalın k bulunmaktadır. Mesela zevq, daqiqa, tevqif vs. Ayrıca 1880 yılında basılan Redhouse'un sözlüğünde Türkçede sert h (x) sesinin bulunduğu belirtilmiş: ح has the sound of h, as has also the letter ه when a consonant. We have not thought it necessary to establish any difference between these two letters in our mode of transcribing them, as there is no difference, perceptible to English ears, in the mode of pronouncing them; and, besides this, the Turkish orthography being at hand, no error is likely to occur, and our transcription is a system of guidance to pronunciation, not to orthography.
خ is transcribed, according to general custom, by the letters kh : its power is еquivalent to that of the combination ch in German and in Scotch. This can only be leamt by practice ; but, until the true value of this consonant be acquired, we recommend the learner never to sound it as a k, but always as a strongly aspirated h. Thus the word khan must be sounded hÀn, and not kὲn. Örnek olarak verilen xan sözcüğü Eski Uygur Türkçesi döneminden beri sert h'li olan Türkçe kökenli bir sözcüktür. --85.102.253.180 05:04, 22 Temmuz 2012 (UTC)
Yanlış kullanım? - "Yanlış kullanım"da anlatılanlar yanlıştır.
[kaynağı değiştir]"Yanlış Kullanım
Dil bilgisi eğitiminde ünlü harfler için “sesli harfler” tabiri de kullanıma sahip olmakla beraber bu kullanım yanlıştır. Bu kullanım sadece Türkiye Türkçesi için değil, bütün diller için yanlışlık belirten bir kullanımdır. Çünkü dillerde bulunan ve harf karşılığı olan (veya olmayan) en küçük dil bilgisi birliği sestir. Yani “u” da bir sestir, “g” da bir sestir. Oysa “u” sesi ünlü; “g” sesi ünsüz harftir. En küçük gramer birliklerinden en büyük birlik olan cümleye (?) kadar dili meydana getiren bütün şekillerin bünyesinde ses adını verdiğimiz en küçük ve en basit dil unsurları bulunur. … Sesten daha küçük bir gramer birliği yoktur. Ses parçalanamayan en küçük gramer birliğidir."
Makalenin bu kısmı yanlış bilgiler içermektedir. Katkıda bulunanın söyledikleri ilk başta mantıklı gibi gelse de yanlıştır. "Sesli harf" (hatta kısaca "sesli"), "ünlü harf" demektir. (Türk Dil Kurumu, Türkçenin düzenleyici kurumudur. TDK'ye göre 'sesli'nin anlamı: Ünlü)
Nasıl ki "evli" kelimesi evi olan anlamına geldiği gibi "evlenmiş olan" gibi başka bir anlama da geliyorsa, "sesli" kelimesi sadece "sesi olan" anlamına gelmiyor, ayrıca "ünlü harf", "ses çıkararak (zarf)" anlamlarına da geliyor.
Ayrıca yanlış olmayan birşeyin yanlış olduğunu kanıtlamaya çalışırken bu kadar hata yapılmış olması ve bu hataların okuyanlarca fark edilmemesi de üzücü.
Örnekler:
- "Oysa “u” sesi ünlü; “g” sesi ünsüz harftir." - Dilbilimin bir ögesi olan sesler birer harf değildir. Seslerin yazı dilindeki karşılığı olan sembollere harf denir. Doğrusu "Oysa 'u' sesi ünlü; 'g' sesi ünsüzdür." ya da "Oysa 'u' sesinin karşılığı ünlü, 'g' sesinin karşılığı ünsüz harftir."
- "Sesten daha küçük bir gramer birliği yoktur. Ses parçalanamayan en küçük gramer birliğidir." - Eğer sesler birleşerek öteki gramer birliklerini oluşturuyorlarsa ve en daha küçük ögelere ayrılamıyorsa, onlar birlik değildirler "yapı taşı" gibi birşeydirler.
Lütfen böyle "yanlış"lara dikkat edelim. --Teffoo 01:26, 10 Mart 2010 (UTC)
"Ünlü" mü "Sesli" mi? TDK ne diyor?
[kaynağı değiştir]Dil bilimi, ilk evrelerinden bugününe tartışmalarla gelmiştir. Bu bakıma, yapıcı ve gerekli tartışmalar çok önemlidir. Türkiye Türkçesinin gramerini yazarken birçok konuda anlaşmazlıklar var olagelmiştir. Bunları burada saymak zaman alır, gereksizdir de. İlgili kısımlar, daha basit olması açısından yazılmıştı ancak muhtemel bir yanlış anlamayı ortadan kaldırmak için dediğiniz şekilde kaldırıldı. Bu konuda sorun yok. Bilgiye, bilmeye saygı duyan her insan bu konuda da o oranda açıktır.
Mesele şudur: Sesli harf (veya sesli), sessiz harf (veya sessiz) tabirleri, maddeye ilgili kaynaklardan aktarılan bilgiyle tam örtüşmemektedir. "Ses" deyince eğer kapsama "d" sesini alamıyorsak nasıl olacak? Diyelim ki sesli sözü zamanla anlamını geliştirdi ama yine de sesli, "ünlü" sözü kadar rahat bir kullanıma ve açıklamaya sahip değil. Yani "ünlü" diyip kullanalım. Bunda sakınca ne? İkisi de Türkçe. Ayrıca burada Türkçe olmasından da önce işin "doğruluğu" söz konusu. Eğer “u” da, “b” da bir ses ise bizim sadece “u”ya sesli dememiz ne derece doğru?
Amaç anlaşmak, amaç daha rahat terimler kullanmak. Orada da merhum Profesör Muharrem Ergin'in fikri maddeye aktarılmıştır. Kendisi Türkiye Türkçesi gramer öğretimi konusunda Türkolojide oran itibarıyla büyük kabul görmüş, hatta Türkoloji dışındaki üniversite alanlarında verilen Türkçe derslerinde de kaynak kitap olarak okutulmakta karar kılınmıştır. Türkolojinin bir diğer büyük ismi profesör Zeynep Korkmaz hanımefendi de bu konuda aynı fikri belirtmektedir.
- Türk Dil Kurumu'nun “sesli” sözü için verdiği açıklama ile “ünlü” sözü için verdiği açıklama karşılaştırıldığında da aradaki fark anlaşılır.
Bakalım TDK ne diyor? 2003 yılında çıkan Gramer Terimleri Sözlüğü’ne bakalım. Ünlü için karşılık var. Sesli alınmamış.
(Gramer Terimleri Sözlüğü) Ünlü: İng. vowel “Ciğerlerden gelen havanın ağız kanalında herhangi bir engele uğramadan yalnız ses yolundaki daralma veya genişleme ile çeşitlenen, dil ve dudakların oluşturduğu ses: a, e, ı, i, o, ö, u, ü.” (Kaynak:TDKörnek-1)
(Gramer Terimleri Sözlüğü) Sesli: yer verilmemiş.
Sesli sözü ancak 1949 yapımı Dilbilim Terimleri Sözlüğü’nde bulunuyor. Oraya bakalım: Sesli: Fr. voisé “Açınıklara ve ötümlü olan abanıklara denir. (Kaynak:TDKörnek-2)
Peki “abanık” nedir? Abanık: “Samit” kelimesinden çevirme olan "sessiz" teriminin dilbilim bakımından yanlış olduğu bilinmektedir. Esasen sesli ve sessiz kelimeleri “voisé” ve “invoisé” terimlerinin tam karşılığıdır. (bk. Sesli ve Sessiz). Bu sesler, yani samitler, söylenirken ses aygıtında herhangi bir kısmın başka bir kısma abanarak yolu daraltması veya kapamasıyla meydana geldikleri için fizyolojik olay gözönünde tutulup bunlara "abanık" denilmiştir. Bu bakımdan abanıklar DARALTILI (Constricitive) ve KAPANTILI (Occlusive) diye iki sınıfa ayrılır (bk. Daraltılı ve Kapantılı). Abanıklar boğumlanma noktalarına göre de ayrı bir sınıflamaya uğrarlar: AĞIZDIŞI (Eixtrabuccale), AĞIZİÇİ (Intra - buccale) ve AĞIZARDI (Post - buccale) ; (Bu kelimelere bakınız). Bundan başka dilin boğumlamayı sağlıyan kısmı bakımından bir sınıflama daha yapılıyor. bk. Dilönü, Dilortası ve Dilardı abanığı.” (Kaynak:TDKörnek-3)
Yanlış olup olmadığı konusunda ben âcizane bu örnekleri buldum. Konunun tartışılacak pek bir tarafı yok gibi. Benimkisi, her şeye rağmen bir paylaşım olarak değerlendirilirse memnun olurum. Dilimiz konusunda bu gibi tartışmaları bıraksak daha iyi olabilir diye düşündüm bir an. Çünkü Türkiye Türkçesinin büyük meseleleri var ve çözülmeyi bekliyor. Türkolojide “ünlü”nün yanında “vokal” sözü de kullanılır ama “sesli” sözünü kullanan bir dilci profesör bilmiyorum. Zira bunun yanlışlığını hocalar her vesile ile zikrediyorlar. Sözün özü: Doğrusu ünlü sözüdür. Sesli kullanımı yanlıştır.
Saygılarımla... taglıgalpileti 21:12, 10 Mart 2010 (UTC)
Türkiye Türkçesi Alfabesi
[kaynağı değiştir]Türk Alfabesi dendiğinde Türkiye Türkçesi değilde genel bir genel Türk Alfabesi anlayışı var. Türkiye/İstanbul/Anadolu Türkçesi alfabesi demek daha doğru olabilir.
Svg dosyasında 'ı' harfi yanlış gösteriliyor
[kaynağı değiştir]Turkish_alphabet.svg dosyasındaki küçük <ı> harfinin üstünde nokta var, aynı hata aynı maddenin ingilizce sayfasında da var. Ben aslında hatayı düzelttim: Svg dosyasındaki 32.424'üncü karakter olan 'q'dan başlayarak 32.635'inci karakter olan 'z'ye kadar olan kısmı silince ('q' ve 'z' de dahil) bu hata düzeliyor. Ama nasıl resmi değiştireceğimi bilmediğimden değiştiremedim. Yardım ederseniz veya değişikliği yapmayı başarırsanız çok memnun olurum Patateslilik (mesaj) 17.06, 12 Haziran 2022 (UTC)
Türk alfabesini icat eden Agop Dilâçar yalanı
[kaynağı değiştir]"Türk alfabesini icat eden dil takımında Agop Dilâçar gibi birçok Ermeni dilbilimci bulunuyordu." bu ifade tamamen hatalı. 1928 harf devrimi ve yeni alfabenin hazırlanması sırasında Agop Dilaçar değil komisyonlarda, Türkiye'de bile değildi. O dönem Bulgaristan'da yaşıyordu ve harf çalışmaları ile uzaktan yakından bir alakası yoktu. Kendisi uzun bir aradan sonra ilk kez 1932 dil kurultayı zamanı gelmişti. Geldiğinde zaten yeni Türk alfabesi yaygın şekilde kullanılıyordu. Lütfen dil devrimi karşıtı ve karalayıcı gazete ve blog yazılarını kaynak gösterip bu yalanı yazmayın. 88.243.159.186 15.50, 16 Mart 2023 (UTC)
- Afakii isimli hesap, yaptığım değişikliği geri alıp kaynak istemiş. Öncelikle bununla ilgili verilen mevcut kaynak her hangi bir akademik belge değil, 03.04.2011 tarihinde Türkiye gazetesinde yayınlanan dil devrimi karşıtı subjektif bir yazı. Ki bu yazıda bile "Türk alfabesini icat eden dil takımında Agop Dilâçar gibi birçok Ermeni dilbilimci bulunuyordu." gibi bir ifade bulunmuyor, "Latin harflerinin oturtulması hususunda aşırı gayret gösterir" ifadesi var. Çünkü Agop Dilaçar 1932'de uzun bir aradan sonra ilk kez Türkiye'ye geldiğinde 1928'de yürürlüğe giren yeni alfabe hali hazırda yaygın şekilde kullanılıyordu. İlgili yazıda zaten bu durum belirtiliyor. Peki 1928'de Bulgaristan'da eski Türkçe dersleri veren ve o an Türk vatandaşı dahi olmayan Agop Martayan'ın yeni alfabe komisyonlarında yer aldığı hangi kaynakta yazıyor? Yine ilgili yazıda yeni alfabeyi zorlama yöntemlerle Agop Martayan'a bağlamak için bir hikayeden bahsediliyor, 1. Dünya Savaşında Mustafa Kemal Paşa, o sırada orduda görevli olan Agop Martayan'ın cephede Latin harfleri ile tuttuğu müsveddeleri incelemiş, sonra da "yine gel konuşalım" demiş!? Bu mu yani "Türk alfabesini icat eden dil takımında Agop Dilâçar gibi birçok Ermeni dilbilimci bulunuyordu." iddiasına kanıt? (ki bu hikayenin doğru halini aşağıda yazacağım)
- Doç. Dr. Fahri Kılıç'ın "Yeni Türk Alfabesinin Kabulünde Dil Heyetinin Yürüttüğü Çalışmalar" isimli makalesi var. Burada Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabelere ve Osmanlı dönemindeki alfabe tartışmalarına değinilmiş; Cumhuriyet dönemi alfabe tartışmalarını ve yürütülen çalışmaları ise çok ayrıntılı şekilde kaynaklarıyla açıklanmış. Öncelikle yeni Türk alfabesine zemin hazırlayan süreç Agop Dilaçar değil, 1926 Bakü Türkiyat Kongresinde bütün Türk dilli devletlerin Latin alfabesine geçme kararı olmuştur. Daha sonra 22 Mart 1926 tarih ve 789 sayılı yasayla bir Dil Heyetinin kurulmasına karar verilmiş, 23 mayıs 1928'de bu dil heyeti oluşturulmuştur. Sayfa 805'de heyettekilerin isimleri "Dil Heyetinin Çalışmaları" başlığı altında gözükmektedir:
- Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Ruşen Eşref (Ünaydın), Falih Rıfkı (Atay), Mehmet Emin (Etişirgil), Mehmet İhsan (Sungu), Avni (Başman), Ragıp Hulusi (Özdem), Ahmet Cevat (Emre), İbrahim Osman (Grantay), Celal Sahir (Erozan), İbrahim Necmi (Dilmen), Ahmet Rasim, İsmail Hikmet (Ertaylan), Fazıl Ahmet (Aykaç). Peki bu listede Agop Martayan adını gören var mı?
- Sayfa 810'a kadar bu dil heyetinin yaptığı tüm çalışmalar, yapılan yazışmalar, Atatürk ile gerçekleştirilen görüşmeler, yapılan revizeler ayrıntılı şekilde anlatılıyor. O sırada Bulgaristan'da yaşayan Agop Martayan harf komisyonlarında olmadığı gibi, sonradan gerçekleştirilen yeni alfabeye göre düzenlenmiş imla kurallarının standartlaştırılması sırasında bile Türkiye'de değildi, bu süreçlerin hiç birine dahil değildi.
- Sadece sayfa 809'da dipnot kısmında Türkçe için Latin esasına dayanan bağımsız geliştirilmiş alfabe projelerine değinilmiş ve bunlardan birkaçının Latin alfabesi komisyonunca dikkate alındığı belirtilmiş. Bolu'dan Hocazade Ömet Fevzi Bey, 5. Kolordu Komutanı Naci Paşa, Selanik'ten Agop Artiyan, İstanbul'dan Edmond Manazaganyan Efendi, Ankara'dan Kaymakam Ali Bey, Newyork'tan Abdullah Hamdi Bey, Robert Kolej Fonatik Mualimi Edmond Tilly, Londra'dan Mister Grand Brown. Tabii buradaki Agop Artiyan'ın Agop Martayan ile bir ilgisi yok. Zira kendisi hiç bir zaman Selanik'te bulunmamıştır.
- Agop Dilaçar'ın zaten konu ile ilgili kendi yazısı var, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Dilâçar, A. Alfabemizin 30. Yıldönümü, Ağustos 1958, C: VII, S: 83, s. 534-541 burada kendisi, yukarıda anlatılan 1. Dünya Savaşı sırasındaki Atatürk anısına değinir. Macar türkologlarından Gy. Nemeth'in 1916 yılında yayınladığı Türkçe dil kitapları serisinin Osmanlı ordusunda bulunan Almanlar tarafından okunduğunu ve kitaptaki Arapça harflerin anlaşılması için Latin harflerine transkripsiyon edildiğini belirtmiş. Tabii yapılan transkripsiyon bugünkü alfabe ile alakasızdır. ı harfi yerine y, y için j kullanılmış; ç, ş harfleri s, z olarak gösterilmiş, ğ yerine yunanca bir harf kullanılmış. Mustafa Kemal'in bu kitabı ve transkripsiyonu o dönem gördüğünü ama beğenmediğini belirtiyor. Ondan sonra Agop Dilaçar harf inkilabı ile ilgili kendisinin sürece dahil olduğunu hiç belirtmez. Harf reformu için oluşturulan dil heyetlerinin nasıl ve kimlerden oluştuğunu anlatmış ama kendisinin bu sürece dahil olduğuna dair hiç şey yazmamış.
- Yani mevcut sayfada kaynak diye sunulan Türkiye gazetesi yazısı ve yazıda geçen "1. Dünya Savaşında Mustafa Kemal Paşa, o sırada orduda görevli olan Agop Martayan'ın cephede Latin harfleri ile tuttuğu müsveddeleri incelemiş, sonra da "yine gel konuşalım" demiş" hikayesi çarpıtılmış bir uydurma. "Müsvedde" denilen şey Macar türkolog Gy. Nemeth'in Türkçe dil kitapları serisi ve burada Arapça harfler için yapılan transkripsiyondur. Ayrıca bu transkripsiyonu Agop Martayan değil, kitabın yazarı Gy. Nemeth yapmıştır. Bir diğer durum, Agop Dilaçar hiç bir zaman harf komisyonlarında, dil heyetlerinde yer almamış; yeni alfabe üzerinden belirlenen imla çalışmalarında hiç bulunmamıştır. Kendisi hiç bir zaman bağımsız olarak kendi kendine alfabe geliştirmemiş, sadece Gy. Nemeth'in Türkçe dil kitapları serisinde kullanılan transkripsiyondan bahsetmiştir. 88.243.159.186 14.39, 19 Mart 2023 (UTC)
- Merhabalar. Kaynakları belirttiğiniz için teşekkür ederim. Diğer viki sayfalarında da Agop bey hakkında bir şeyin geçmediğini teyit ettim. Acaba Vikipedi'ye katkıda bulunmaya devam edecekseniz hesap da açabilir misiniz? İyi vikiler. Âfâkî 💬 14.49, 19 Mart 2023 (UTC)
- Lütfen bu bilgileri bu sayfanın İngilizce olanında da düzeltmeniz mümkün müdür? Çünkü orada çeşitli Ermeni hesapları bu yalan bilgiyi yaymaya devam ediyor. Her ne kadar düzeltsem de, uyduruk blog yazılarını kaynak gösterip Türk alfabesi bir ermeni icadıdır yalanını yayıyorlar. 88.243.159.186 13.50, 22 Mart 2023 (UTC)
- İngilizce Vikipedi alanım değil fakat bir ara bakacağım. Âfâkî 💬 13.51, 22 Mart 2023 (UTC)
- Lütfen bu bilgileri bu sayfanın İngilizce olanında da düzeltmeniz mümkün müdür? Çünkü orada çeşitli Ermeni hesapları bu yalan bilgiyi yaymaya devam ediyor. Her ne kadar düzeltsem de, uyduruk blog yazılarını kaynak gösterip Türk alfabesi bir ermeni icadıdır yalanını yayıyorlar. 88.243.159.186 13.50, 22 Mart 2023 (UTC)
- Merhabalar. Kaynakları belirttiğiniz için teşekkür ederim. Diğer viki sayfalarında da Agop bey hakkında bir şeyin geçmediğini teyit ettim. Acaba Vikipedi'ye katkıda bulunmaya devam edecekseniz hesap da açabilir misiniz? İyi vikiler. Âfâkî 💬 14.49, 19 Mart 2023 (UTC)