Tarih öncesi Afrika

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Homo erectus (sarı), Homo neanderthalensis (turuncu) ve Homo sapiens (kırmızı) türlerinin Afrika'dan dünyaya yayılım yollarını gösteren harita.

Tarih öncesi Afrika, yazı sistemlerinin icadı ve kayıtlı tarihin belgelenmesinden önceki dönemlerde Afrika'daki insan varlığını ifade eder.

2,5 milyon yıldan daha eskiye uzanan insan faaliyetlerinin arkeolojik kayıtları, tropikal Afrika'da dünyanın başka yerlerinden elde edilen kanıtlardan daha çoktur. Günümüzde insan evrimiyle ilgili bilinen en eski kanıtlar, daha çok Doğu ve Güney Afrika'dan elde edilmişlerdir. Ayrıca Etiyopya, Kenya ve Tanzanya'da en erken Australopithecus ve hominid kalıntıları veren ülkelerdir. Söz konusu bu bölge şimdilerde 5-4 milyon yıl gerilere uzanan farklı primat fosil kalıntılarını gittikçe artarak vermektedir. Bipedalizm yani iki ayak üzerinde dik durabilmenin tarihi yaklaşık 2,5 milyon yıl önce Kuzey Kenya'da Turkana Gölü'nün kıyısında bulunan Koobi Fora gibi arkeolojik sitlerde ele geçen taş aletler ve diğer protoinsan (insan öncesi) kültürlerinin ilk ortaya çıkışından daha eskidir. Eskiden sulu ve gölgelik olan kuru dere yataklarında yer alan bu en eski sitler, kırılmış hayvan kemikleri ve kaba taş aletlerin dağınık olarak bulunduğu geçici konaklama yerlerinden daha küçüktür. İlk insanların faaliyetleriyle ilgili kanıtların çoğu, Mary ve Louis Leakey tarafından kazılmış olan Kuzey Tanzanya'daki Olduvai Geçidi'nde I. Yatak'taki klasik sitlerden elde edilmişlerdir.

Tarihlendirmesi 2 milyon yıla yakın olan bu küçük aletler ve dağınık kemikler çok tartışılan bir konudur. Buralarının şimdilerde bir kamp yerinden çok, en erken hominidlerin leş yiyicilerden arta kalan etleri yediği ve sakladığı bir yer olarak kabul edilmektedir.

En eski insanın yaşam biçimi Homo habilis ile birlikte insandan çok daha maymunumsuydu ve olasılıkla diğer hominidler hem yenebilir bitkilere hem de çöplerdeki av etlerine güveniyorlardı. Daha ileri gitmiş olan Homo erectus Afrika'da eski kronolojiye göre yaklaşık 1.8 milyon yıl önce, yeni kabul edilen kronolojiye göre ise 2.6 milyon yıl önce evrimlenmiş gibi görünmektedir. Aynı zamanda bazı Homo erectus grupları Güneydoğu Asya'da da yaşıyorlardı. Bu yüzden eğer bu arkaik insanlar Afrika'da evrimlendiler ise çok süratli bir şekilde Afrika'nın dışına yani diğer tropikal bölgelerin içlerine doğru yayılmış olmalıdırlar. Bazı araştırmacılar kalıntıların çok eksik olmasına karşın Homo erectus hakkında bilinenleri analiz etmişler ve bu insanların 1,5 milyon yıldan daha önce modern formlara doğru çok yavaş bir şekilde evrimlendiğini ileri sürmüşlerdir.

Afrika kıtası dünya prehistoryasında eşsiz bir konuma sahiptir. Afrika'nın eşi benzeri olmayan uzun süreli arkeolojik katlaşımı, hominidlerin ve dolayısıyla onların farklı davranışlarının ilk defa bu kıtada evrimlenmiş olmasındandır. Okuryazarlığın son birkaç yüzyılla sınırlı olmasından dolayı, Yarı Sahra bölgelerdeki arkeoloji son zamanlar için bile bilgilerin baş kaynağıdır. Tepesi karlı buzul dağlarından çok sıcak yağmur ormanlarına ve tamamen bitki örtüsünden yoksun kurak çöllere kadar Afrika kıtasının zengin bir ekolojik çeşitliliğe sahip olması tüm çağlar boyunca insanın yaratıcılığını ve çevreye uyumunu gözlemlemek için emsalsiz bir fırsat sağlar. Bu çevre büyük çaplı endüstrileşme ya da makineleşmiş tarımla değişmemiş, modern çağlara kadar hayatta kalabilmiştir. Bu nedenle geleneksel Afrikalı yaşam biçimlerinin devam etmesi arkeolojik kayıtların yorumuna fevkalade aydınlatıcı bilgiler sağlamıştır.

İnsanlığın ilk dönemleriyle ilgili keşifler, Doğu ve Güney Afrika'da yapılmıştır. Bu bölgelerdeki iklim ve çevre koşulları, en eski hominidlerin kemiklerinin ve onların yapmış oldukları taş aletlerin korunması açısından uygundu. Ayrıca doğal erozyonlar ve mevcut taş ocaklarının faaliyetleri de bunların keşfedilmeleri açısından elverişliydi. Kıtanın bu kısmında yapılan arkeolojik araştırmaların yoğunluğu, en eski hominidlerin Afrika'nın sadece bu kısımlarında sınırlandığı anlamına gelmez. Olasılıkla onların doğuda ve güneyde bulunmalarının nedeni sürekli olmasındandı. Bununla birlikte bu genel bölgedeki çevre koşulları muhtemelen canlıların yaşamları ve faaliyetleri için batıdaki alanlardan daha uygundu.

Kuzey Afrika[değiştir | kaynağı değiştir]

Afrika'nın kuzey kısmı Paleolitik dönem açısından önemli bir kara parçası olarak her zaman önemini korumuştur. Zira Afrika'da ortaya çıkan bazı Paleolitik kültürlerin ve fosil insanların Pleistosen dönemlerde bu kıtanın kuzeyinde oluşan bazı kara köprülerinden, özellikle de Cebelitarık Boğazı'ndan Avrupa kıtasına ulaştığı ileri sürülen en büyük tezlerden birisidir.

Ateryen kültür[değiştir | kaynağı değiştir]

Orta ve Üst Paleolitik dönemlerde bütün Kuzey Afrika'da yaygın olarak görülen yontma taş alet geleneğidir. Eskiden bu kültüre Kuzey Afrika Musteryeni denilmekteydi ancak bu kültürde klasik Musteryen'de rastlanılmayan bazı unsurlar yer aldığından Ateryen olarak tanımlanması daha doğru bulunmuştur.

Ateryen özellikle Fas, Tunus ve Cezayir'de görülür. Aynı zamanda doğuda Libya'dan Mısır'a, güneyde Sahra'ya ve hatta Nijerya'ya kadar uzanan alanlarda tanınan bir Orta Paleolitik kültürdür. İsmini Cezayir'deki Bir el Ater yerleşiminden almıştır. Bu kültür, iki yüzden düzeltili uçlar ve saplı parçaların varlığıyla karakterize edilir. Yani Ateryen aletlerin ayırt edici özelliği tutmayı kolaylaştırmak için yapılmış sap ya da kulplardır. Bu sap kısmı oluşturma işi özellikle mızrak ve ok başlarında, daha az olarak da kazıyıcılar ve diğer kesici aletlerde uygulanmıştır.

Ok ve yayın ilk kez Ateryen kültürde kullanıldığına inanılmaktadır. Bazı araştırmacılar Ateryen taş aletleri aslında Avrupa'daki Levallois geleneğinin Afrika'daki çöl koşullarına uyarlanmış daha gelişmiş bir biçimidir şeklinde yorumlamışlardır. Aynı zamanda Musteryen kültürün etkilerini de görmek olanaklıdır. Ancak Ateryen endüstrinin evriminde, Musteryen etkilerin yavaş yavaş gerilediği görülür ve iki yüzden düzeltili parçalar çoğalmaya başlar. Musteryen ile Ateryen arasında stratigrafik bir süreklilik olduğuna şüphe yoktur. Bu devamlılık fosil insan kalıntılarının incelenmesiyle de ortaya konmuştur.

Selâ ve Ternifine'de bulunan Homo erectus, Cebel İhud'da bulunan Proto sapiens moustériens ve Dârü's-Sultan ile Harhura'da bulunan Cromagnoides archaiques atériens fosil insan kalıntıları bu konuya açıklık getiren en güzel örneklerdir. Dârü's-Sultan II ve Harhura'da görülen insan yerleşimi düzenlenmiş taş döşemelerle, Taforalt ve Dârü's-Sultan'daki İberomaurisyen'den farklılık gösterir.

Ateryen en azından 40.000 yıl önce görülmüştür. Cezayir Çölü'nde görülenler ise 39.000 ve 38.000'e tarihlenmişlerdir. Yaklaşık 30.000 yıl önce ise Ateryen kaybolur.

Taforalt'ta Ateryen kültürün sonu, Fas'taki Ayn Marûf ve Cezayir'deki Ayn Tagurayt yerleşim yerlerinde elde edilen ve kalibre edilmiş rakamlarla 34.450 ve 32.370'e tarihlenmiştir. Kuzey Afrika'da Ateryen yerini mikrolitik endüstrili İberomaurisyen'e bırakır. Taforalt'a kronolojik olarak bakıldığında son Ateryen yerleşimi ile ilk İberomaurisyen'in görülmesi arasında 10.000 yıllık bir hiatüs (zaman boşluğu) vardır.

Sahra'da Ateryen, batıda Atlantik'ten Mısır'a ve güneye doğru Nijerya'ya kadar her yerde görülür. Kuzey Afrika'nın doğusunda Libya'da da Ateryen kültür tanınmıştır. Çok gelişmiş bir safhası ile de Mısır'daki Harga'da ortaya çıkar. Ateryen kültür bu alanlarda da Kuzey Afrika'da olduğu gibi önemli bir hiatüse uğramış ve özensiz yapılmış bir endüstrinin görünümüyle kötü bir evrimlenmeye maruz kalmıştır. Bunda elverişsiz iklim koşullarının büyük rol oynadığı sanılmaktadır. Mısır'da Sebilyen, Libya'da Dabba uygarlığı (dilgisel bir endüstri) ve Sahra'da henüz bilinmeyen ara safhaların varsayımına karşın şüphesiz Neolitik'tir.

Ateryen'in iki yüzden düzeltilenmiş mızrak uçları çok ince bir yontma tekniği ile üretilmişlerdir. Bu tekniğin uygulanması, Musteryen geleneği gibi daha sonraki alet yapım biçimleri kadar zordur. Yaprak biçimli Ateryen parçalar (bıçaklar) Solutréen dönem bıçaklarına benzetilmiştir. Hatta çoğu kez Ateryen kültürün, İber Yarımadası'na Solutréen dönemden gelmiş olabilecekleri ileri sürülmüştür.

İberomaurisyen kültür[değiştir | kaynağı değiştir]

Ateryen kültürün son evresinden itibaren Kuzeybatı Afrika'da görülen bir kültürdür. Özellikle Fas ve Tunus'un denize yakın olan bölgelerinde bu kültüre rastlanır.

İberomaurisyen kültür bir mikrolitik kültürdür. En yaygın alet tipleri arasında sırtlı dilgicikler, ön kazıyıcılar, minik taş kalemler, yarımaylar ve çeşitli geometrik mikrolitler bulunur. Her ne kadar bu alet tipleri Mezolitik ya da Epipaleolitik dönemin tipik unsurları ise de stratigrafi içindeki konumları, bu kültürün Pleistosen dönemin sonlarına ait olabileceğini ortaya koymuştur. Bölgedeki Paleolitik sitlerin tabakalaşmalarına bakıldığında İberomaurisyen'in genellikle Ateryen'den sonra gelen ve olasılıkla da Ateryen'in sonu ile çağdaş olan bir kültür olduğu anlaşılmaktadır.

Kapsa kültürü[değiştir | kaynağı değiştir]

Kuzey Afrika'nın iç bölgelerinde rastlanan bu kültür Geç Ateryen ve İberomaurisyen ile çağdaştır. Ancak İberomaurisyen'den kemik endüstrinin ortaya çıkmasıyla farklılık gösterir. Kemik, özellikle bızların yapılmasında kullanılmıştır. Ayrıca Kapsa kültüründe sırtlı dilgicikler ve taş kalemler İberomaurisyen'e göre çok daha yoğun olarak bulunurlar.

Kapsa kültüründe de mikrolitik unsurların bulunması bazı araştırmacılar tarafından Kapsa'nın bir Mezolitik kültür olduğu şeklinde yorumlanmasına neden olmuştur. Ancak, İberomaurisyen'de olduğu gibi Kapsa da bir Üst Paleolitik kültürdür. Bu kültürleri Avrupa Mezolitiği ile karıştırmamak gerekir. Çünkü Kapsa'nın tabakalaşması da Pleistosen'in sonlarında başlar ve bundan dolayı da Üst Paleolitik bir kültür olarak değerlendirilmesi daha doğru olur.

Kapsa ile İberomaurisyen arasında fazla bir fark olmadığı, görülen farklılıkların ise tamamen ekolojik nedenlerden kaynaklandığı artık bilinmektedir. Kapsa kültürü önceleri Cezayir'in güneyindeki yüksek yaylalarda görülmüş ancak bu bölgelerde kışların sert geçmesi nedeniyle insanların bir kısmının kış aylarında sahil kesimine göç ettikleri anlaşılmıştır.

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

 İşbu madde Harun Taşkıran tarafından CC BY 4.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir.