Seçim hakları
Görünüm
Bu madde hiçbir kaynak içermemektedir. (Temmuz 2024) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Demokrasi için iki merkezi konu, seçme hakkı ve seçilme hakkıdır; yani, kimin oy kullanmaya hak kazandığına dair prosedürdür.
Örneğin, Atina demokrasisi oy hakkını sadece erkek yurttaşlara sınırlamış, köleler, yabancılar ve herhangi bir statüdeki kadınlara oy hakkını vermemiştir. Bu tür gereksinimler ve dışlamalar, ırksal yasaklarla birlikte, demokrasilerde yaygın olmuştur. Hukuki ehliyet tanımı, tarih boyunca bu sorularla bağlantılı olmuştur.
Genel olarak oy kullanma hakkı aşağıdakilerden bir veya daha fazlası nedeniyle kısıtlanmıştır:
- yaş,
- cinsellik,
- ulusallık,
- ırk,
- din,
- zenginlik,
- Doğum (Örneğin:, miras alınan sosyal durum),
- eğitim,
- önceki suçlar vb.
Çoğu çağdaş demokrasi, sadece yaş, vatandaşlık ve önceden işlenmiş suçlar olmak üzere bu kısıtlamalardan yalnızca bazılarının geçerli olduğu konusunda uzlaşmıştır.
- Yeni Zelanda'da seçim hakları tarihsel olarak ilk örneklerden biridir. Yeni Zelanda, kadınlara oy hakkı tanıyan ilk ülke olmuştur (19 Eylül 1893), ancak seçilme hakkını tanımamıştır. Avrupa ve Amerika'da seçme ve seçilme hakları aracılığıyla siyasete katılım, genellikle 20. yüzyılın bir fenomeni olmuştur. 5 Aralık 1934'te Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Fransa'da 4 Ekim 1944'te yapılan yasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 29 Nisan 1945'te ilk defa belediye seçimlerine katılan kadınlar 21 Ekim 1945'te de ilk defa parlamento seçimlerinde oy kullandılar.
- Cinsiyet eşitliği, diğer toplumlarda farklı yollarla tanınmıştır. Örneğin, İrokualar, 12. yüzyıla kadar güçlü siyasi rolleri kadınlara verdi; ancak, 19. yüzyılda Yeni Zelanda'da ise, bu destek seçim hakları bir erkeği destekleme olarak ifade edilmiştir. İrokua Konfederasyonu, birçok Kızılderili topluluğu gibi, postmenopozal veya güçlü dul kadınlara erkek rolünü üstlenme olanağı tanıyan ritüelleri tanımıştır.
- Bazı sınırlı (daha fazla ya da daha az) alternatif oy kullanma ve resmi atama sistemleri, demokratik olduklarını iddia etmektedir. Tek parti sistemleri, örneğin Çin Halk Cumhuriyeti, genellikle yeni göreve atanlara yönelik kabul sinyali veren sınırlı bir onay oylaması uygular. Genellikle çok yüksek (yüzde 80'den fazla) onay almayanlar kademede ya da pozisyonda daha fazla yükselme şansına sahip olmazlar.
- Perestroyka döneminde, Mihail Gorbaçov liderliğindeki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, yerel Komünist Parti üyelerinden oluşan çoklu adayların birbirine karşı yarışmasına izin veren reformları uyguladı. Bu tür yöntemler genellikle, çok partili bir sistemde olduğu gibi, merkezi bir güç grubunu seçim yoluyla tamamen değiştirme hakkına eşdeğer bir siyasi ifade sağlamadığı şeklinde görülmektedir.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde, vatandaşlar mülkiyet sahibi olmamaları nedeniyle oy verme hakkına sahip olamadılar. Bazı eyaletlerde ise okuma yazma yeteneğine yönelik kısıtlamalar, 1965'te oy verme hakkı yasasına kadar yaygındı. Bugün birkaç eyalet hariç tüm eyaletler geçmişlerinde herhangi bir noktada ağır ceza gerektiren suç sahiplerine oy verme hakkını reddeder.
- Avrupa Birliği'nde her vatandaş Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmaya hakkı vardır. Ancak her oy eşit sayılmaz: Büyük ülkelerden gelen oy verenler daha küçük ülkelerden oy verenlere göre önemli ölçüde az temsil edilir. Örneğin, Lüksemburg'dan gelen bir oy, Almanya'dan gelen oylardan 12 kat daha fazla ağırlık taşımaktadır. Birçok yerde de bölgeye göre oyların dağıtılması ile ilgili benzer sorunlar bulunmaktadır. ABD'de, Kaliforniya'daki bir oy, Montana'daki bir seçmenin oyundan dört kat daha fazla temsil edilmektedir. [1]