I. Tahmasb'ın Kartli ve Kaheti seferleri

Vikipedi, özgür ansiklopedi
I. Tahmasb'ın Kartli ve Kaheti seferleri
I. Tahmasb'ın seferleri
Tarih1541-1566
Bölge
Kartli ve Kaheti Krallıkları (günümüz doğu Gürcistan)
Sonuç Safevi İmparatorluğu'nun zaferi
Coğrafi
Değişiklikler
Kartli ve Kaheti krallıkları Safevi imparatorluğuna bağımlı hale geldi.
Taraflar
Safevi İmparatorluğu Kartli Krallığı
Kaheti Krallığı
Komutanlar ve liderler
I. Tahmasb
Bedr han Ustaclı
Şahgulu Ustaclı
Şahgulu Halife Zülqedar
Ali Sultan Tekeli
Şahverdi sultan Ziyadoğlu-Kacar
Muhammed Bey Çepni
İbrahim Halife Karamanlı
Şemhal Bey Çerkez
İbrahim bey Alpout
Aligulu bey Kaçar
Levan (1561'e kadar)
Keyhosrov
Davud han (1561'den sonra)
III. Bagrat
I. Luarsab
Kalbad-ı Gürci
Habş
Vahuş Gürci
Sarmazan oğlu
I. Simon
Davud han (1561'e kadar)
Levan
Gurgin

I. Tahmasb'ın Gürcistan seferleri - Safevi imparatorluğunun ikinci hükümdarı I. Tahmasb'ın Günümüz Gürcistan topraklarında bulunan Kartli ve Kaheti krallıklarının topraklarına yaptığı seferler olarak bilinir.

Gürcistan Şah I. Tahmasb'ın her zaman ilgi duyduğu bölgelerden biriydi.[1] Bunun nedenleri arasında günümüz güney Gürcistan ve günümüz Ermenistan topraklarını elinde bulunduran Ustaçlı aşiretinin gücünü azaltmakdı, ancak bir başka faktör de yağmalamaktı. Ağırlıklı olarak Hristiyan Gürcü topraklarına yapılan saldırılar genellikle cihatla motive edildi. Ağırlıklı olarak hıristiyan olan Gürcü topraklarına yapılan saldırılar genellikle cihada dayanıyordu.[2] Şah I. Tahmasb'ın ilk seferi sırasında Tiflis yağmalandı, kiliseleri, Gürcü soylularının serveti, çocukları ve eşleri ganimet olarak ele geçirildi.[3] Ayrıca sonunda Tiflis ve Golbad gibi şehirlerin hakimleri de Şiiliği kabul etmek zorunda kaldılar. Kartli kralı I. Luarsab, Şah I. Tahmasb'ın seferleri sırasında kaçmayı ve saklanmayı başardı.[4] İkinci seferin amacı, Gürcü topraklarında Kızılbaşlar'ın istikrarlı yönetimini sağlamaktı. Yine yağmalarla izlenen sefer sonucunda Kaheti kralı Levan'a boyun eğdirilmiş ve Levan şaha itaat edeceğine dair yemin etmiştir.[5] Amasya Antlaşmasından bir yıl önce bir yürüyüş daha yapıldı. Bu seferlerin her birinde, büyük miktarda ganimet ele geçirmenin yanı sıra, Kızılbaşlar çok sayıda esirle geri döndü. Kaynaklar, bir yürüyüşte 30.000 esirin yakalandığını söylüyor. Luarsab'ın annesi Nestan Darejand da bu esirlerden biriydi ve esir düştükden sonra intihar etmiştir.[6] Bu tutsaklardan bazıları daha sonra Safevi bürokrasisine girmeyi başardı.[3][7]

1555'te Amasya Antlaşmasına göre Doğu Gürcistan, Kızılbaşların egemenliğinde kaldı.[8] Şah I. Tahmasb'ın kendisi sonraki yürüyüşlere şahsen katılmadı, onun yerine Şahverdi Sultan Ziyadoğlu Kaçar bölgedeki kızılbaş otoritesini temsil etti. O, genel olarak Aras'ın kuzeyindeki topraklarda hüküm sürüyordu.[6] Tahmasb, burada egemenliğini sürdürmek için Şiiliği kabul eden kişileri Kartli ve Kahetia tahtına geçiriyordu. Örnek olarak I. Simon'un kardeşi Davud han gösterilebilir.[3] Kahetili Levan'ın oğlu Prens Jesse de 1560'larda Kazvin'e gelerek Şiiliği kabul etti. Karşılığında Şah Tahmasb ona hediyeler ve görevler verdi. Kendisine Kazvin'de bir saray verildi ve Şeki ve çevresinin kadılığına atandı.[6] Bu Gürcü prenslerin Şiiliği kabul etmeleri, Tiflis'i geri almaya çalışan Kartli hükümdarları I. Luarsaba ve oğlu I. Simon'a kızılbaşlara karşı mücadeleye devam etmelerini engellemedi. Bu Gürcü kralların kızılbaşlara savaştığı Garisi savaşında da nihai mutlak kazanan belirlenmedi.[9]

Savaşın arka planı[değiştir | kaynağı değiştir]

15. yüzyıl ve öncesinden itibaren Gürcistan'a askeri seferler, Azerbaycan ve Doğu Anadolu merkezli devleter için ortak bir konu haline geldi. Şah İsmail'in anne tarafından dedesi olan Akkoyunlu Uzun Hasan, Gürcistan beyliklerine karşı 1458, 1461 ve 1476'da 3 kez büyük bir sefer düzenledi.[10] Şah İsmail, Çaldıran yenilgisinden sonra bile Gürcistan topraklarına ordular gönderdi. Böyle bir seferlerin birkaç nedeni vardı ve en önemlisi bölgenin coğrafi konumuydu. Osmanlı ve Safevi imparatorlukları arasındaki rekabet onları bir tampon bölge oluşturmaya itti ve böyle bir bölge Gürcistan'dı. Tahmasb zamanında yapılan seferlerin sebeplerinden biri de Kızılbaş ordusu içinde dönem dönem oluşan ganimet ihtiyacıydı. Ancak ilk seferinin nedeni tamamen farklıydı ve Kızılbaş yüksek komutanlığı başarılı bir askeri sefer yürüterek ordunun birliğini ve moralini yükseltmeyi amaçlıyordu. Parçalanmış Gürcü krallıklarındaki siyasi ve askeri birliğin eksikliği, onları Osmanlı ve Safevilerin daha büyük ve daha organize orduları için kolay hedefler haline getirdi.[11]

Gürcistan'ın Hristiyan nüfusu, onları çevreleyen Türk-Müslüman devletler için meşru bir hedef haline getirdi. Bu devletler, siyasi meşruiyetlerini sağlamak için sıklıkla cihat faktörünü kullandılar. Hukuki açıdan, bu onların gayrimüslim nüfusa vergi ve haraç koymalarına izin veriyordu. Bununla birlikte, iki imparatorluk arasındaki "sınır bölgelerindeki" dini ve siyasi çatışma da az önemli değildi. Meşruiyet iddialarını desteklemek için emperyal güç gösterme ihtiyacı, genellikle bölgede askeri operasyonlarla sonuçlandı. Üstelik bu dönemde Safevi devleti oldukça askerileşmişti ve bu görevleri yapan kızılbaşlar için savaş doğal ve yüce bir yaşam biçimiydi. Onlar cesaretlerini, fedakarlıklarını ve onurlarını savaşta kanıtlayabilirlerdi. Savaş aynı zamanda zengin olma ve geniş topraklara sahip olma fırsatı da sağlıyordu. Tahmasb, bu kampanyalara katılan emirleri önemli hükûmet pozisyonlarına atadı ve karşılığında yeni elde edilen fonları astlarına dağıttı. Bütün bunlar, Kafkasya'ya yayılmak için güçlü bir teşvikti ve Safevi yüksek komutanlığı, bu faydaların, bölgedeki Osmanlılarla doğrudan çatışma riskinden daha ağır bastığına inanıyordu.[12]

İlk sefer (1541)[değiştir | kaynağı değiştir]

Şah Tahmasb'ın Gürcistan topraklarına ilk yürüyüşü 1541'de gerçekleşti. O zaman, Şah 27 yaşındaydı ve tüm gücü elinde toplamış, illere güvenilir emirleri ve Kızılbaşlar'ın yüksek seçkinlerinden sadık insanları yerleştirmişti. Bu yürüyüş başladığında, feci iç savaş sona ermiş, 1539'da Özbeklere karşı kazanılan zaferle doğu sınırlarında istikrar sağlanmış ve Süleyman'ın 1533'ten 1535'e kadar süren yürüyüşünün üzerinden 6 yıl geçmiştir. Kartli ve Kakheti krallıkları, Şah Tahmasb döneminde (ve daha sonra torunu I. Abbas'ın saltanatı sırasında) Safevi seferlerinin ağır yükünü çekti. Öte yandan, Samtskhe prensliği, bağımsızlığını korumak ve doğrudan boyun eğme ile sonuçlanabilecek askeri çatışma riskinden kaçınmak için Safevilerle siyasi diyaloga girmek için coğrafi mesafesinden yararlandı.[13] Sabaratiano, Saamilaxvaro ve Satsitsiano gibi birçok özerk devlete sahip olan Kartli Krallığı, Bagrationi hanedanından güçlü bir hükümdara sahipti. Kral Konstantin Luarsab'ın doğrudan soyundan olan Kral I. Luarsab. Bu dönemde Şah Tahmasb'ın ana rakibiydi ve Safevilerin Kartli ve komşu bölgelere hakim olma girişimlerine şiddetle karşı çıktı.[14]

Dönemin Safevi kaynakları Gürcü krallıkları arasında bir ayrım yapmaz; bu kaynaklarda bölge için ortak isim "Gürcistan" terimidir. Ancak hükümdarlar veya iyi bilinen şehirler (örneğin Gori veya Tiflis) arasında ayrım yaparak hangi krallığa atıfta bulunulduğunu belirlemek mümkündür. Bu kaynaklara göre, bu seferlerin başlatılmasının ardındaki ana teşvik, kafirlere karşı bir "kutsal savaş" (kazavad ve cihat) dışında bir şey değildi. Tarihçi Hasan-bey Rumlu şöyle yazıyor: "Dinin müdafii Şah, İslam'ın zaferi ve Peygamber'in dininin güçlenmesi için korkusuz birliklerle Gürcistan'a yürüdü". Öte yandan Ermeni tarihçi Zakaria Kanakertsi, ilk işgalin nedeninin "Tiflis'e gelen İranlılara saldıran ve soyan" Gürcüler olduğunu yazıyor. 1541'de Kızılbaş birlikleri Karabağ'dan kuzeye, Kral Luarsab yönetimindeki Kartli krallığının başkenti Tiflis'e yürüdü. Safevi istilasından sadece iki yıl önce, Gürcistan'dan geçen Venedik elçisi Mihele Membray şunları yazıyordu:

Membre'ye göre, Kaheti krallığı Safevi İmparatorluğu'na en azından 1538'e kadar haraç ödedi. Şah Tahmasb'ın Gürcistan'a yaptığı ilk yürüyüşe katılan Hasan Bey Rumlu, günümüzdeki diğer kaynaklara göre daha detaylı bilgiler vermektedir. Yazılarına göre, Kızılbaş ordusu geceleyin Tiflis şehrine ulaştı ve hemen şehre bir saldırı düzenlendi. Luarsab'ın generallerinden Kalbad-ı Gurci, savaşçılarıyla birlikte Tiflis'teydi ve direnmeye niyetliydi. Sonunda yenildi, şehir altın kızılbaşlar tarafından ele geçirildi. Şehir yağmalandı ve insanlar esir alındı. Bir başka Gürcü general Habş, Bartis kalesine kaçtı ve sonunda yenildi. General Kalbad da dahil olmak üzere İslam'ı kabul edenler kurtulurken, dininden dönmeyenler hemen idam edildi. Kızılbaş ordusu, Luarsab ve halkını ele geçirmek için Kura Nehri kıyısı boyunca bir sefere başladı. Ordu kısa süre sonra ganimet ve çok sayıda esirle Tebriz'e döndü. Bu seferlerin dikkate değer bir özelliği, Gürcü beyliklerindeki kalelerin kuşatılmasıdır. Aslında, askeri saldırının her turunun başarısı, bölgeyi kontrol eden kale zincirinin ele geçirilmesine bağlıydı. Taş kale, Gürcü askeri aristokrasisinin gücünün bir simgesiydi - siyasi ve idari aygıtlarının merkezi ve bölgedeki askerî güçlerinin temeli idi. Yani bölgeye hakim olabilmek için öncelikle o bölgenin merkez kalesine sahip olmak gerekiyordu.

Safevilerin 1541'deki seferi başarılı oldu. Bu sonuç, Safevi ordusunun, Osmanlı ordusuna karşı önemli ölçüde üstün olan zorlu savaşlarda moralinin yükselmesine neden oldu. Buna göre, bu zafer, silahlı kuvvetlerinin gözünde artan gücünü ve prestijini yansıttığı için Tahmasib'in kendisi için büyük bir kişisel fayda sağladı. Çünkü silahlı kuvvetlerinin gözünde büyüyen gücünü ve otoritesini yansıtıyordu. Bu dönemde Şah Tahmasb'ın kişisel prestijini artırmak ve merkezi otoriteyi güçlendirmek için askeri başarıya ihtiyacı olduğu belirtilmelidir. Sonuç olarak, bu seferde elde edilen başarı, Kızılbaş emirlerinin Şahlarına olan sadakatinin artmasına neden oldu ve onun güçlü bir lider olduğuna ikna etti. Şah Tahmasib'in siyasi zaferlerinin de bu askeri zaferden doğduğuna şüphe yoktur. Bu nedenle Şah Tahmasb, tam bir zafer olmasa bile, seferin sonuçlarından memnun olmak zorundaydı.[15]

İkinci sefer (1547)[değiştir | kaynağı değiştir]

6 yıl sonra - 1547 kışında Şah Tahmasb, Gürcistan'a, Kaheti krallığına yeni bir askeri kampanya başlattı. Görünüşe göre Şah Tahmasb'ın üvey kardeşi Elkas Mirza'nın bir isyan çıkarması ve Osmanlıların üçüncü seferine katılması bu kararın alınmasında önemli rol oynamıştır.[15] Elkas Mirza'nın isyanı haberi kendisine 1546'da Kazvin'deyken ulaştı. Şah'ın elçisi, Ali Ağa, onu memnun etmek için Alkas'ın ikametgâhı olan Şirvan'a gönderildi. Elçinin çabaları sonuçsuz kaldı. Bundan sonra Şah Tahmasb, ordunun başında kendisi olmakla Şirvan'a sefere karar verdi. Şah'ın ordusuyla birlikte geldiğini duyan Elkas Mirza tehlikeyi sezmiş ve annesi ile oğlu Ahmed Mirza'yı Şah'ın sarayına göndererek af dilemiştir. Şah teklifi kabul etti ve yüksek rütbeli memurları Şahgulu Halifa Möhurdar, Sevindik Bey Gorçubaşı ve Bedir Han Ustaclı'yı Şirvan'a, Elkas Mirza'nın isyan olmayacağına dair Kuran üzerine yemin etmesini ayarlamaları için gönderdi. Varılan anlaşmaya göre Elkas Mirza, Şah'ın hazinesine yılda bin tüman ödeyeceğine, savaş durumunda bin savaşçı göndereceğine ve ölümüne kadar tahta sadık kalacağına yemin etti. Şah Tahmasb bütün bunlardan pek memnun olmasa da kuzeye doğru yürüyüşünü sürdürerek Sahand'dan Tebriz'e geldi.[16]

Büyük olasılıkla, Elkas Mirza'nın teslim olma anlaşması, zaman kazanmak için sadece taktik bir hamleydi. Çünkü yemin ettikten kısa bir süre sonra yemininden vazgeçerek kendi adına madeni para basmaya ve vaaz vermeye başladı. Bunu yaparak, muhtemelen Osmanlı padişahının yardım edip etmeyeceğini anlamak için zaman kazanmak istiyordu. Bundan sonra Elkas Mirza Şamahı'ya, oradan da Derbent'e gitti. Onun müfrezeleri Samur nehrini geçtikten sonra Şahverdi Sultan Ziyadoğlu-Kaçar, Muhammed bey Türkmen, Süleyman bey Çelebi ve Muhammed bey Şirbaht oğlu Talış komutasındaki kızılbaş ordusuyla çatıştı ve bozguna uğradı.[16] Bir sonraki çatıştmaları Şahgulu Halife'nin komutasındaki kızılbaş ordusuyla oldu ve yine mağlup oldular. Kızılbaşları yenemediğini gören ve savaştan kaçan Elkas Mirza, Osmanlı topraklarına giderek Sultan Süleyman'a sığınmaya karar verdi.[17]

Algas Mirza ilk boyun eğme belirtilerini gösterdiği andan itibaren, Kızılbaşlar'ın ana ordusu Tebriz şehrindeydi ve savaşa tamamen hazırdı. Algas boyun eğip vergi ve asker göndermeye yemin ettikten sonra, Tebriz'de hazır olan orduyla Kahetia'ya saldırmaya karar verildi. Ancak Şah Tahmasb anılarında Elkas Mirza'nın isyan haberini tekrar aldığında Levant'ı Gürcistan'a kadar takip ettiğini yazar. Böylece, Şahın Gürcistan'a yürüme kararı, her halükarda Elkas'ın affı ile yeniden isyanı arasında verilmiş gibi görünüyor. Şah Tahmasb, 1547 kışında askerleriyle Ağşeher'e ulaştı. Gürcü birliklerinin yenilgisi ve bölgenin yıkımıyla sonuçlanan şiddetli bir savaş başladı. Daha sonra ordu Ağşeher'den Tabdi'ye hareket etti, Levand-bek ve rakibi III. Bagrat sadakatlerini ifade ederek Şah'ın kampına ulaştılar. Şah onları karşıladı ve onlara şeref cübbesi verdi. Yakında mülklerine döndüler. O sırada ordu Gence üzerine sefere başladı ve Bulag yakınlarında geçici bir kamp kurdu.[17]

Üçüncü sefer (1551)[değiştir | kaynağı değiştir]

Güney Gürcistan'a üçüncü yürüyüş 1551'de gerçekleşti. Bedir Han Ustacli, Şahgulu Ustacli ve Şahgulu Halifa Möhrdar komutasındaki kızılbaş ordusu, Levant Bey komutasındaki Gürcü müfrezelerinin yardımıyla Şeki'de toplandı ve Şeki hükümdarı Derviş Muhammed Han yenildi.[18] Ordunun büyük kısmı Şeki'de konaklarken, Gürcü hakimlerden Keyhosrov, Tahmasib'e başvurarak Luarsab'a karşı yardım istedi. Çünkü Luarsab ve Vahuş Gürci, onunn topraklarının bir kısmını ele geçirmişti. O sırada İskender Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, günümüz Gürcistan'ının batı bölgesine girdi. Büyük ihtimalle Gürcü hükümdarı Luarsab'ın Osmanlı ordusuyla ittifak kurmasını engellemek için Bedir Han Ustacli, Ali Sultan Tekali, Şahverdi Han Ziyadoğlu komutasındaki Kızılbaş ordusu (Şahverdi Han bu seferde belirleyici rol oynamıştır) Kartli'de bulunan ana Luarsab kalesine yürüyüşe başladı. Malinkub'u (Mankub Darfar veya Manaskub Dargard olarak da bilinir), Darzbad'ı ve isimsiz bir manastırı ele geçirmelerine rağmen, Luarsab'ın ana güçlerini ele geçiremediler ve onlar kaçmayı ve hayatlarını kurtarmayı başardılar. Ganimetlere el kızılbaşlar manastırı yağmalamış ve manastırdaki 20 keşiş hayatını kaybetmiştir.[19]

1551 sonbaharında, Kızılbaş komutanları, Luarsabim'in ana ordusunu yok etmek için Kaheti'nin içlerine doğru bir sefer daha yaptı. Ancak bu sefer de küçük ama iyi organize olmuş Luarsab ordusuna karşı mutlak zafer elde etmek mümkün değildi. Çünkü Luarsab yine belirleyici bir savaştan kaçındı. Ancak kızılbaşlar çok sayıda ganimet ve esir alarak, Barat Ali dahil çevre bölgeleri yağmaladı.[19] Kışın gelmesiyle Safevi ordusu Karabağ'a çekildi. Safevi kaynakları, bu baskınlar sırasında bölgenin tamamen harabe haline geldiğini ve yerel halkın büyük bir kısmının katledildiğini açıkça belirtmekte ve özellikle bu harekâtın son derece acımasız olduğuna dair hiçbir şüphe bırakmamaktadır. Hasan Bey Rumlu da çatışmaları ayrıntılı olarak anlatan bilgiler vermiştir. Siyasi olarak, Safeviler birkaç önemli hedefe ulaştılar. Bu seferle Şah Tahmasb, Keyhosrov gibi yeni bir vasal hükümdar elde etti. Ayrıca Keyhosrov, Şah Tahmasb'ın Tumak kalesini, Ağşaher ve çevresini ele geçirmesine yardım etti. Ünlü Gürcü soylularından Vahuş Gürci ve Keyhosrov'un topraklarını işgal eden müttefiki Sarmazan oğlu yakalanarak idam edildi. Onların toprakları bölündü. Ancak, ana rakip Gürcü ordusunun komutanı Luarsab'ı yakalamak mümkün değildi. Bu nedenle kızılbaş ordusu tarafından yerel nüfusa karşı cezai tedbirler uygulandı.[20]

Dördüncü Sefer (1554-1557)[değiştir | kaynağı değiştir]

Sultan Süleyman döneminde son Osmanlı saldırısı olan ve 1553-1554 yıllarını kapsayan seferin hemen ardından kızılbaş ordusu Kartli üzerine yeni bir sefere başladı. Daha önceki tüm Osmanlı saldırıları gibi, bu Osmanlı harekâtı da her iki tarafa da büyük zarar verirken, onlara herhangi bir avantaj sağlamadı. Bu nedenle seferin bitiminden hemen sonra barış görüşmelerine başlanmış ve 1555'te Amasya Antlaşması ile sona ermiştir. Bu olayları 70 yıl sonra yazan ve geriye dönük olarak değerlendirme fırsatı bulan İskender Bey Münşi, Gürcü krallıklarının Osmanlılar tarafından Safeviler arasında bölünmesini Amasya Antlaşması'nın bir parçası olarak değerlendirmiştir. Ona göre, her iki taraf da Samtskhe, Kartli ve Kaheti topraklarının Safevilerin yetkisi altında kalması, Osmanlıların ise Basi Açık, Dadian ve Kuriyan'ı (Imeretia, Megrelia ve Guriya) kontrol etmesi konusunda anlaştılar.[21]

Bu arada Kartli kralı I. Luarsab, daha fazla özerklik talep etmek için Safevi-Osmanlı çatışmasını tekrar kullandı. Osmanlı tehdidinden kurtulan Şah Tahmasb, güvenilir komutanı Şahverdi Sultan Ziyadoğlu Kaçar'ın yardımıyla Luarsab topraklarını işgal etti. Luarsab ŞahI. Tahmasb'ın, Osmanlı ordusuna karşı aynı savaş taktiklerini ona karşı kullandı ve onunla kesin bir savaştan kaçındı. Ancak daha iyi bir askeri strateji geliştiren Kızılbaş ordusu onu yenmeyi başardı ve yavaş yavaş başkentine yaklaştı. Sonuç olarak, 1554'te Gori şehrini ele geçirdiler.[21] Savaşlar sırasında Mazrut, Parsatan ve Aydın kaleleri alınsa da o dönemde Kral Luarsab'ın annesinin ikametgâhı olan Aydın kalesi inatla direndi. Bu seferin en acımasız savaşı bu kalenin kuşatılması sırasında gerçekleşti. Luarsab savaşçılarının çoğunun kızılbaşların saldırılarını püskürtmek için inatçı bir direniş gösterdi. Son olarak kale duvarında çatlaklar açıldı ve savunucuların direnişi bastırıldı. Safevi birlikleri birçok kişiyi kılıçtan geçirdi ve Luarsab'ın annesi de dahil olmak üzere birçok insanı esir aldı. Sonraki birkaç hafta boyunca, büyük miktarlarda ganimet, sığır ve yeni tutsak alarak bölgedeki diğer direniş ceplerini ezdiler. Safevi kaynakları, kralın annesinin sonraki kaderi hakkında hiçbir şey söylemez. Safevi kronikleri oybirliğiyle, Safevi birliklerinin bu sefer sırasında 30.000'den fazla Gürcü'yü ele geçirdiğini ve onları Safevi topraklarına aktardığını belirtiyor. Gazi Ahmed'e göre Kızılbaş ordusu kışı Gori yakınlarında geçirdi ve Ocak ayında Karabağ'a gitti. Şubat ayında Şah'ın sarayı ve ordusu güneye hareket etti ve Gence'ye terhis oldu, burada valisi Şahverdi Sultan Ziyadoğlu Kaçar, başarılı seferin onuruna Şah'ın sarayına bir ziyafet ve sekiz günlük şenlikler verdi. Bundan sonra Şah'ın ordusu Berde vilayetine gitti.[22]

1557'de Luarsab, Gori'yi geri aldıktan ve 1557'de etkili bir ordu kurduktan sonra Safevi garnizonunu bölgeden kovdu. Bunu öğrenen Karabağ Beylerbeyi Şahverdi Sultan Ziyadoğlu, Luarsab'ın girişimlerine kesin olarak son vermek için yürüyüşe çıktı. Ancak onun süvarileri yolda pusuya düşürüldü. Kızılbaş ordusu ağır kayıplarla geri çekilmek zorunda kalırken, Şahverdi Han'ın müfrezelerinden birine komuta eden Muhammed Bey Çepni, Luarsab'ın müfrezesinin saflarını kırmayı başardı ve müfrezesinden bir savaşçı Luarsab ile savaşa girdi ve onu öldürdü. Muhammed Bey Çepni, kargaşadan yararlanarak Luarsab'ın atının dizginlerini tutarak kaçmayı başardı.[23] Luarsab'ı öldürmeyi başaran kızılbaş savaşçısı, Luarsab'ın savaşçıları tarafından öldürüldü. Luarsab'ın oğlu I. Simon iktidara geldi ve Kızılbaşlar'a karşı savaşa devam etti.[24]

Beş yıl sonra, Simon Kaheti Çarı Levan ile askeri bir anlaşma imzaladı ve bu anlaşma Levan'ın kızı Nestan Darejan ile evlenmesiyle daha da güçlendi. Simon'ın amacı büyük bir ordu toplamak ve Tiflis'i Safevilerden geri almaktı. Levan'ın oğlu George ile birlikte, diğer birçok etkili eyalet soylusu koalisyona katıldı. Çağdaş bir tarihçiye göre, "kısa sürede o kadar çok savaşçı toplandı ki, eski göklerin gözleri yüzyıllardır o diyarda böyle bir şey görmemişti."[24]

Beşinci sefer (1561)[değiştir | kaynağı değiştir]

Şah Tahmasb, Karabağ valisi Şahverdi Sultan Ziyadoğlu'na Gürcülere tekrar saldırmasını ve isyanlarını bastırmasını emretti. Şahverdi Sultan Ziyadoğlu Gence'yi Karabağ savaşçılarıyla birlikte terk ederek Gürcüler üzerine yürüdü ve iki ordu 1 Mayıs 1561'de karşı karşıya geldi. Gürcü ordusu, hafif silahlarla donanmış kızılbaşlar kadar hızlı değildi. Kısa süre sonra Gürcüler yenildi ve savaş alanından kaçtı. Kartli'nin mağlup birlikleri kuzeyde Gori şehrine çekildi. Levan'ın oğlu Gurgin, bin savaşçıyla birlikte acımasızca kılıçtan geçirildi. Kartli saray kroniklerinden birinde bu olayın sonuçları şu şekilde kaydedilmiştir:[24]

Bu savaştaki yenilginin uzun vadeli sonuçları oldu. Kaheti'nin ortak bayrağı altında siyasi ve askeri birliğe ulaşma umutları sona erdi. Dahası, sadece Kaheti'nin bağımsızlık özlemlerini baltalamakla kalmadı, aynı zamanda Kartli kraliyet ailesi üzerinde derinden moral bozucu bir etkisi oldu. Simon Safevi yönetimini inatla reddetmeye devam ederken, kardeşi XI. David, Kartli'de devam eden iç çekişme ve istikrarsız siyasi durumdan korktu, ona ihanet etti ve Safevilerin yanında yer aldı. 1561'de yandaşlarıyla birlikte Kazvin'deki saraya gelerek Şah Tahmasb'a biat etti. Müslüman oldu ve daha sonra Davud Han olarak tanındı. Şah I. Tahmasb onu Tiflis'in hükümdarı olarak tanıdı ve onu sınırlı bir güçle ödüllendirdi. İskender Bey Münşi'ye göre Safevi Şahı'nın yetkisi altında hüküm verebiliyordu. O zamandan beri, Kızılbaş emirlerinden biri Tiflis kalesinin komutanı olarak görev yaptı ve Davud Han'a danışman ve akıl hocası olarak çalıştı.[25]

Altıncı sefer (1566)[değiştir | kaynağı değiştir]

1566'da Simon, Tiflis'i ele geçirmek için yürüdü ve neredeyse başarılı oldu. İbrahim Halife Karamanlı komutasındaki küçük Kızılbaş ordusuu yenmeyi başardı. Böyle bir sonucun ortaya çıkmasında Davud Han'ın Kızılbaşlara yardım etme emrine uymamasının önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Ancak Simon, Tiflis kalesini ele geçiremedi ve birkaç günlük kuşatmadan sonra geri çekilmek zorunda kaldı. Bu küçük yenilgi, Safevi sarayını Simon'un artan gücüyle endişeye saldı. Ertesi yıl Şah I. Tahmasb, Davud Han'a asi kardeşinin yol açtığı sorunları kesin olarak çözmesini emretti. Bu amaçla kendisine askeri yardım gönderilir. Bu askeri yardım, Şamhal bey Çerkaz, İbrahim bey Alpout ve Kızılbaş komutanlarından Aligulu bey Kaçar komutasında gönderilmişti. Bu ordu, Simon'u savaş alanında yakalamayı ve onu Kazvin'deki şah sarayına getirmeyi başardı.[25] Şah Tahmasib, Simon'un ünlü Kahkaha Kalesi'ne hapsedilmesini emretti. 1578 yılına kadar bu kalede esir kalan Simon, bu yıl hapishaneden serbest bırakıldı ve gerekli malzemelerle donatıldıktan sonra saldıran Osmanlılarla savaşmak için gönderildi.[26]

Sonuç[değiştir | kaynağı değiştir]

Kartli ve Kaheti krallıklarına yürüyüşler uzun süre devam etti. Amasya Barış Antlaşması ile bu toprakların Safevi imparatorluğunun etki alanı altında olduğu Osmanlı Devleti tarafından tanınmıştır. Bölgeye sürekli seferler düzenleyen Kızılbaş aşiretleri, Gürcü krallıklarındaki çarların yerine kendi adamlarını geçirmiş, bir çar'ı tahttan indirip bir başkasını tahta geçirmiş ve zaman zaman esir almıştır. Ayrıca Gürcistan topraklarının geçilmesi zor ormanlar ve dağlarla kaplı olması, bölgedeki direniş merkezlerinin tamamen ortadan kaldırılmasını engellemiştir.

Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]

Konuyla ilgili yayınlar[değiştir | kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Savory 2007, s. 64.
  2. ^ Savory 2007, ss. 65; Panahi 2015, ss. 52.
  3. ^ a b c Hitchins 2001.
  4. ^ Maeda 2021, s. 129.
  5. ^ Panahi 2015, s. 46.
  6. ^ a b c Maeda 2021, s. 130.
  7. ^ Roemer 2008, s. 246.
  8. ^ Mikaberidze 2015, s. xxxi.
  9. ^ Roemer 2008, s. 245.
  10. ^ Khafipour 2013, s. 184.
  11. ^ Khafipour 2013, s. 185.
  12. ^ Khafipour 2013, s. 186.
  13. ^ Khafipour 2013, s. 189.
  14. ^ Khafipour 2013, s. 190.
  15. ^ a b Khafipour 2013, s. 192.
  16. ^ a b Khafipour 2013, s. 193.
  17. ^ a b Khafipour 2013, s. 194.
  18. ^ Khafipour 2013, s. 195.
  19. ^ a b Khafipour 2013, s. 196.
  20. ^ Khafipour 2013, s. 197.
  21. ^ a b Khafipour 2013, s. 199.
  22. ^ Khafipour 2013, s. 200.
  23. ^ Khafipour 2013, s. 203.
  24. ^ a b c Khafipour 2013, s. 204.
  25. ^ a b Khafipour 2013, s. 205.
  26. ^ Khafipour 2013, s. 206.