Tartışma:I. Selim/Arşiv 1

Sayfa içeriği diğer dillerde desteklenmemektedir.
Konu ekle
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Son yorum: Gerçek tarih tarafından 12 yıl önce Halifelik başlığına

Hilafet ile ilgili tartışmalardaki önemli noktalara birer cevap[kaynağı değiştir]

Hilafet sırası[kaynağı değiştir]

I. Selim'in hilafet sırası 73'tür. Hilafet şer'i bir konudur. Sünni halifelerin sırasını yazarken Fatımiler'i de sıraya eklemek iki açıdan yanlış 1. Şer'en yani Sünni ve Şii şer'i hukukları açısından doğru değil. 2. Teknik olarak yanlış, çünkü Fatımiler'in halifeleri ile Abbasi halifeler eş zamanlıdır; yani bir sıra yoktur.

Burada mezhepler arası bir tartışmya zemin oluşturmamak lazım. Hilafetin kabul edilip edilmemesi meselesi Şiiler için de benzer şekildedir. Şiiler de Fatımi halifelerle eşzamanlı olan Abbasi halifeleri kabul etmezler. Kendi şer'i hukukları açısından bu şekildedir.

Hilafet mezhepsel derinliği de olan bir konudur. Osmanlı kayıtlarında da sıra Sünni zincir olarak tutulur. Şii kayıtlarda da benzer şekide kendilerine göredir.

Benzer şekilde Osmanlılar ve diğer Sünni dünyası Endülüs Emevileri'nin halifelerini de kabul etmezler. 88 yazılırken Endülüs Emevileri dahil edilmemiş halbuki Endülüs Emevileri ve halifelei sünnidir. Yani 88 sayısının ne teknik ne şer'i hiçbir anlamı yok.

Tartışma sayfasında Sünni milliyetçiliğinden bahsedilmiş. Bu doğru bir yaklaşım değil. Bir nokta çok önemli. Fatımilerin ilan ettikleri halifeler Şii dünyasında da kabul görmemiştir. Bu halifeler bu sebeple İslam'ın değil Fatımiler'in halifeleridir. Benzer şekilde Endülüs Emevileri'nin ilan ettikleri halifeleri de İslam dünyası kabul etmemiştir.

Kuru bir tarafgirlik ile Sünni-Şii ayrışması üzerinden ve konu hakkında bilgi sahibi olunmadan bir iddia ortaya atılıyor. 88 sayısı yanlıştır. Doğru sayı 73'tür.

Bir noktayı daha önemle belirtmek istiyorum. Fatımiler'in halifeleri yalnızca Şiiler'in İsmailiyye kolu tarafından kabul edilmiştir. İmamiyye, Zeydi gibi diğer Şii kollar Fatımi halifelerini kabul etmemektedirler. Yani Fatımi halifeleri tüm Şiiler'in değil İsmailiyye kolundan gelenlerin bir bölümünün kabul ettiği haifelerdir.

Hilafet konusunda Sünniler ile Şiiler arasında gerçekten büyük bir ayrışma var mı? Fatımiler'in halifeleri tüm Şiileri mi temsil ediyor?[kaynağı değiştir]

Hilafet sırası bölümünde de bir miktar belirtiğtim üzere Fatımiler'in hilafet iddiası temelde mezhepsel değil siyasi bir harekettir ve tüm Şii dünyası tarafından da kabul görmüş değildir.

Hilafet ile ilgili Sünniler ile Şiiler arasında büyük bir tartışma yoktur. Tartışmanın temeli Fatımilerin siyasi iddilarıdır. Benzer şekilde Sünni Endülüs Emevileri'nin de siyasi merkezli bir hilafet iddiaları olmuştur. Bu iki grup Abbasiler'le eş zamanlıdır.

Halifelik konusunda tarihi açıan bu şekilde iki özel durum vardır ve hilafet ile bilgi verilirken bu iki özel duruma da yer verilir. Ancak halifelerin sırasını verirken bu iki grup dahil edilmez. Fatımiler dahil edilip Endülüs Emevileri dahil edilmediği zaman da deyim yerinde ise Şii milliyetçiliği yapılmış olur.

Bir noktayı daha önemle belirtmek istiyorum. Fatımiler'in halifeleri yalnızca Şiiler'in İsmailiyye kolu tarafından kabul edilmiştir. İmamiyye, Zeydi gibi diğer Şii kollar Fatımi halifelerini kabul etmemektedirler. Yani Fatımi halifeleri tüm Şiiler'in değil İsmailiyye kolundan gelenlerin bir bölümünün kabul ettiği haifelerdir.

Halife sıfatının "resmi" anlamı[kaynağı değiştir]

Halifelik resmi değil şer'i bir makamdır ve Osmanlı devlet kanununa tabi değildir. Bu konuda büyük bir yanlış anlaşılma var. Halifelik Osmanlı Devleti'ne değil, Osmanlı Devleti halifeliğe tabi idi. Bu tabiiyet hiyerarşisi Osmanlı'nın kendi devlet kanunlarında da böyledir. Bu sebeple Osmanlı'nın taraf olduğu resmi anlaşmalarda halifelikten söz edilip edilmemesinin hilafet ve halifenin kim olduğu açısından bir anlamı yoktur.

Örneğin Abbasi halifeleri döneminde Osmanlılar Abbasi halifelerine tabi idi. Endülüs Emevileri İspanyollar'ın baskısından kurtulmak ve İspanya'da kırımdan kurtulmak için Osmanlı'dan yardım istediklerinde Osmanlı'nın tek şartı vardı: Hilafet iddiasını bırakmaları ve Abbasi halifesine tabi olmaları.

Haifenin Kureyşli olmasının şart olup olmadığı[kaynağı değiştir]

Halifenin Kureyşli olması gerektiği meselesine de bir açıklık getirmek istiyorum. Selçuklu, İlhanlı, Memlükler ve bunun gibi diğer büyük Türk devletleri halifelik noktasında bir iddiada hiç bulunmamışlardır. Bunun sebebi Kureyşli olmamalarıdır. Selçuklu sultanı bir Abbasi olan İslam halifesini Büveyhoğuları'nın elinden kurtardığında onun hilafetine saygı duymuştur ve tabi olmuştur. Tuğrul beyin Abbasi halifesinin kızına talip olmasının bir sebebi de budur.

Osmanoğulları'nın durumu diğer Türk devletlerinden farklıdır. Osmangazi'nin eşi Şeyh Edebali'nin kızı Malhun Hatun'dur. Edebali ve dolayısıyla Malhun Hatun seyyiddir, yani Kureyşli'dir. Seyyidlik hem erkek hem kadın yolu ile, bunun dışındaki Kureyşlilik ise yalnızca erkek yolu ile geçer. Bu sebeple Osmanoğulları nesep olarak hem seyyid (ve Kureyşli) hem de Türk'tür. Zaten bu sebeple bu hanedan soyu Ertuğruloğulları veya başka bir ad ile değil Osmanoğulları (Osmangazi'ye sonradan Edebali tarafından verilen isim) ile anılır. Yani Osmangazi'nin kendisi de değil, onun oğulları.

Anadolu Selçuklu Devleti de bu sebeple Ertuğrul Gazi'ye vermediği eyalet valiliğini oğlu Osman'a idareye geçtikten sonra vermiştir.

Yavuz Selim ve Projeleri için kaynak istenmiş[kaynağı değiştir]

Değerli Timurberk; konu hakkında titizlenmeniz normaldir ve saygı duymaktayım. Şu anda İstanbul'dan ayrılma hazırlıkları ile uğraşmakta olduğum için acil ve en kolay ulaşabileceğinizi umduğum net üzerinden 2 adet makale linki vereceğim:

Eğer gerek duyarsanızda ilgili yazara elektronik mektup atıp kaynağı kendisine de sorabilirsiniz; Ali Bulaç: a.bulac@zaman.com.tr

Saygılarımla--LandSCape 10:32, 19 Haziran 2006 (UTC)

Ali Bulaç'ın bahsi geçen yazıları bir gazetenin köşe yazısı olup, bilimsel konferans bildirisi, hakemli dergi makalesi, yüksek lisans tezi, doktora tezi vs. değildir. Bu nedenle ilmi bir kaynak olarak gösterilemez. Gazete köşe yazısında bu konuda kaynak göstermediği için bilginin doğruluğu kontrol edilememektedir. Vikipedi maddesinde kaynak gerektiren ifadeler benim tarafından eklenmedi. Bu nedenle kaynağın doğruluğu yazan tarafından kontrol edilmeli. Benim yapabileceğim, kaynak gösterilmeyen ifadeleri silmek olur. --Timurberk 11:30, 19 Haziran 2006 (UTC)

Değerli Timurberk sanırım istanbul'dasın isterseniz bir ara Osmanlı Arşivine uğrayıp inceleme yapabilirsiniz. Ali Bulaç'ın kendisi bir sosyologtur, bunu unutmamanızı önermekle yetineceğim. Ben konu hakkında şüpheye sahip değilim zira Osmanlı Arşivlerinden teyit edildi. Silmeniz böyle bir fetvanın gerçekliğini ortadan kaldırmaz. Saygılar.--LandSCape 11:45, 19 Haziran 2006 (UTC)

Bilimsel konferans bildirisi, hakemli dergi makalesi, yüksek lisans tezi, doktora tezi vs. gibi ilmi bir kaynak gösterilebilecek mi gösterilmeyecek mi bu önemlidir. Bunun gibi ilmi sınavlardan geçmemiş yazılar burada Vikipedi:Özgün araştırmalara yer vermemek tüzüğünce ele alınır. Daha fazla tartışmaya gerek yok. --Timurberk 12:05, 19 Haziran 2006 (UTC)

Vikiproje Kırım şablonu[kaynağı değiştir]

User:LandSCape 19 Haziran 2006 tarihinde sayfada yer alan Şablon:Vikiproje Kırım şablonunu

bakınız: Şablon:Vikiproje Kırım

"ilgisiz ve mesnedsiz olduğunu" beyan ederek çıkardı. Bu kullanıcımız herhalde Yavuz Sultan Selim'in Kırım Hanı I. Mengli Giray'ın damadı olduğunu bilmiyordu. Kırım olmasa I. Selim hayatta kalamazdı. Vikipedi'deki bilgileri sadece Türkiye, Osmanlı, Anadolu vs. bakış açısıyla ele almak bilginin evrensilliğine aykırıdır. Burası tartışma sayfasıdır. Maddedeki şablonları silmeyi anladık da tartışmadaki proje şablonlarını silmek de ne oluyor? Bilgileri projelerle organize etmek isteyen tüm kullanıcılar tartışma sayfalarına gerekli şablonları kullanabilirler. --Timurberk 15:06, 19 Haziran 2006 (UTC)

Yavus Sultan Selim, halifelik iddiasında bulunmamıştır, halifelik resmi olarak Osmanlı kaynaklarında ilk kez Küçük Kaynarca'da geçer. Gerekli bölümü düzeltiyorum. --DenizRC 15:02, 1 Aralık 2006 (UTC)

eksik bir bilgi. Halife sıfatı bazı padişahların mektuplarında kullanılmıştır, ama bu da çok nadirdir. Yazılı antlaşmalarda ise ilk defa Küçük Kaynarca Antlaşması'nda kullnaılmıştır.

  • Halifelik resmi değil şer'i bir makamdır ve Osmanlı devlet kanununa da tabi değildir. Bu konuda büyük bir yanlış anlaşılma var. Halifelik Osmanlı Devleti'ne değil, Osmanlı Devleti halifeliğe tabi idi. Bu tabiiyet hiyerarşisi Osmanlı'nın kendi devlet kanunlarında da böyledir. Bu sebeple Osmanlı'nın taraf olduğu resmi anlaşmalarda halifelikten söz edilip edilmemesinin hilafet ve halifenin kim olduğu açısından bir anlamı yok.
  • Örneğin Abbasi halifeleri döneminde Osmanlılar Abbasi halifelerine tabi idi. Endülüs Emevileri İsanyollar'ın baskısından kurtulmak ve İspanya'da kırımdan kurtulmak için Osmanlı'dan yardım istediklerinde Osmanlı'nın tek şartı vardı: Hilafet iddiasını bırakmaları ve Abbasi halifesine tabi olmaları.

Alevi Katliamı İddiası[kaynağı değiştir]

Yavuz Sultan Selim'in fermanıyla katledilen onbinlerce Alevi'den neden bahsedilmediğini sorma gereğini duyuyorum. Padişahın katil yönünü gizlemek bir Ansiklopedi'nin görevi olmamalı; ki Ansiklopedide Türkçe bölümü için çalışan kesimin zaten taraflı davrandığını düşünüyorum. selamlar Asmen 1 Mayıs 2006 (CET)

ne yazki vatanımızda demokrasi'de tarihi'de herkes kendisi için kullanır hiç bir zaman tarafsız olma başarısını gösterememiştir.Yavuz Sultan Selim yaptıkları koşullar ne olursa olsun kendi halkına yapmıştır benim gözümde Adolf Hitler'le aynıdır.herikisinde kendi egemenliğini ayakta tutmak için çözüm yollarını yaptıkları katliyamlarda bulmuştur. --Cenk4400 11:48, 14 Eylül 2007 (UTC)

ancak şöle bi durum söz konusudur ki o bir devlet adamıdır bu nedenle devleti tehdit eden her unsur alevi yada başka bir kimlik ne olursa olsun karşı koymak durumunda ve zorundaydı..tarihin temel kurallarından biri olan anı o yüzyıla göre düşünmek ilkesini unuyorsunuz..siz yerinde olsaydınız ne yapardınız ülkeyi bölmelerine izin mi verirdiniz...osmanlıda herşey devlettir sen yaşa ki devlet yaşasın..burda katliamı savunmuor..şu yıllara göre tabiki yanlış birşey..ama o ana göre düşününce işler değişiyor lütfen demagoji yapmayalım.enine boyuna adam aklıllı düşünerek konuşalım.. her türlü görüşümün ardındayım dogruilker@hotmail.com

Asmen arkadaşım, daha önceki wikipedia sayfasında yavuz sultan'ın sözde katliamı vardı zaten. Hatta bu konunun değiştirildiğini görünce şaşırdım. Ayrıca alevi-türkmen katliamından bahsediyorsun. Olayın aslı şöyle: Osmanlı hükümetinin II.Bayezid zamanında yanlış yerel yöneticiler ataması ve ganimetlerin azalması sebebiyle tımar sistemi bozulur, tabi fatura köylüye çıkar(şimdiki gibi). Dolayısıyla Anadolu'dan Azerbeycan'a göçler başlar ve göçmen Türkmenler aleviliği de öne çıkararak doğuda İran Safevi devleti kurar. Aslında siyasi ve ekonomik bir sorun olan göç bir anda şiilik-sünnilik sorununa dönüşür. Yavuz daha trabzon valisiyken durumun vehametini anlar. Çünkü Osmanlı tımarlı sipahilerin temeli, tımar sisteminin koruyucuları,toprağı işleyen köylü göç eden Türkmen ahaliydi. Yavuz, valiyken İstanbul'dan izinsiz yaptığı gürcistan'a iki seferde Türkmen katılımını arttırmak,devletle ilişkileri koyulaştırmak için tüm ganimeti Türkmen askerlere dağıtır, hatta 5'te 1i beytülmal'agitmesi gerekirken.acaba türkmenleri toprağa bağlamaya, asker olarak kullanmaya niyetlenen yavuz onları katleder mi? Bunun kime nasıl faydası olur? neyse, yavuz iktidara gelince doğu sorununu kökten halletmek ister ve çaldıran seferine çıkar. Sözde bu sefer esnasında 40000 alevi türkmen katledilmiş. İddanın kaynağı zamanın osmanlı vakainüvsleri: Tacüt tevarih yazarı hoca sadeddin efendi,selimname yazarı celilzade mustafa gibi Türklükle alakası olmayan devşirme adamlar. 40000 kişinin idamı mahkemlerce verilmiş iddaya göre. Ama Osmanlı mahkemeleri alenidir ve böyle bir katliam mutlaka belgelere yansırdı. prof.dr faruk sümer, prof.dr.osman turan,tarihçi zeki velidi togan gibi bu konuda esaslı araştırmalar yapan kişiler sayıyı gerçekdışı ve abartılı buluyor ve ancak elebaşlarının ve safevi propagandacılarının idam edilmiş olabilceğini ileri sürüyorlar. Ayrıca Türkmen sözde katliamına inananlara biraz kırgınım. devşirme hoca sadeddin efendi 40000 kızılbaş katledildi diyince inanıyorsunuz da Hz.Ali(r.a) Yavuz'un rüyasına girip bu seferi istedi deyince niye inanmıyorsunuz? Konuyla ilgili daha çok ayrıntı arıyorsanız Nihat Çetinkaya'nın Kızılbaş Türkler kitabına bakabilirsiniz. Zaten ben de bu yazıyı ordan hazırladım. Saygılar

Kizilbaslilar can sikintisindan sehirlerden, köylerinden kactilar ve fetwanin asil nedenide baskaydi. Tabiiki, Selamlar. Ismail


kızılbaşlar da osmanlıyı bölmeye çalışacaklarına devlet birliğine ve bütünlüğüne itaat etselerdi rahat dursalardı kendileri etti kendileri buldu kamuran deliormanlı88.255.183.34 11:18, 9 Temmuz 2008 (UTC)


Ne demek "rahat dursalardı"!!! Siz bu yorumu yaparken sanki o yıllarda yaşamış ve alevilerin her yönden çok rahat olduğunu görmüş gibi konuşuyorsunuz. Bence o günü şartlarını bilmeden "rahat dursalardı" gibi cahilce bir yorum yapmak çok sacma. Çünkü tarihi olaylar geçtikleri dönemin şartlarına göre incelenir.İnsanların kafalarındaki önyargılara göre değil... CB

bi kere alevi katliamı diye başlık atarak art niyetini ortaya koymuştur bunu yazan şahıslar.katliam gibi bi yargı sözden ibarettir tarihi gerçeklere dayanmaz,hele hele adolf hitler gibi tipik avrupalı insan düşmanıyla kıyaslanması çok büyük cehalet önyargılılık ve haksızlıktır.asıl cehalet budur.vasra tarihi kaynaklar buyurun yazın yoksa boş boş konuşup iftira atmayın. yavuz selim in aşıklısı değiliz ama böyle yakıştırmalar iftiralarda kabul edilecek türden şeyler değildir.helede nefis terbiyesi konusunda evliyalara ders verebilecek biri olan ve bu özelliği yerli yabancı tüm kaynaklar tarafından belirtilen bir osmanlı padişahına hiç isnat edilemez. olayları geçtikleri dönem ve şarta göre inceleyen ve başkalarına sanki o devirdemi yaşadın diye soranlar eminim ki tamda yavuz selim in döneminde yaşadılar ve aktardıkları bilgileri bizzat yaşadılar gördüler.--Kamuran otukenli 16:13, 6 Kasım 2008 (UTC)

"Alevi Katliamı İddiası" başlıgını "Kızılbaş Katliamı İddiası" olarak degistirdim. Çunku butun kaynaklar bu yonde. Yakamozlar 03:54, 30 Aralık 2009 (UTC)

Kızılbaş kullanımı maddede anlatıldığı üzere belli bir görüş tarafından Alevileri nitelendirmek için kullanılan bir tabir. Hatta biraz da kötüleme amaçlı bir kullanıma da sahiptir. O yüzden adı tekrar eski şekline Alevi katliamı iddiasına çevrilmelidir. Kaynaklarda da genelde eski kişilerin konuşmalarını içerdiği için bu şekilde geçiyor, ama dediğim gibi bu bir görüşün bakış açısına sahip olarak ortaya atılmış bir tabir. Umarım derdimi anlatabilmişimdir. Sizlere de uygunsa başlığı eski haline çevirmeliyiz diyorum. Saygılar --Merube 89msj 17:20, 3 Ocak 2010 (UTC)
Yeni bir hizmetli olmasına karşın; deneyimli ve yerinde kararları olan Merube, burada olması gerekeni dile getirmiş. Zaten başlık üzerinde odaklanıldığında asıl tartışmadan sapılıyor.  Levent İleti Katkılar   17:49, 3 Ocak 2010 (UTC)
Levent abiye güzel sözleri için çok teşekkür ederim. Şimdilik kızılbaş değişikliklerinden önceki sürümüne alıyorum, sonra burada konuşmaya devam eder son durumun kararına varırız. İyi vikiler--Merube 89msj 18:27, 3 Ocak 2010 (UTC)
Günümüz Türkiyede Kızılbaş sözünün tez-tez Alevi sözü ile değiştirildiğini görüyoruz, Kızılbaşlar - Şia Türkmenlar o ise günümüzde Şiilik ve Alevilik aynı bir mehzeb olarak görülmüyor, bu sebepten Kızılbaş Katliamı İddiası daha doğrudur. Ve Kızılbaş sözü Sünniler tarafından kötüleme amaçlı ile kullanıma sahiptir, şialar için değil, hatta Devlet-i Sefeviye I Şah Abbas zamanı resmen Devlet-i Kızılbaş olarak adlanmıştır--Melikov Memmedemail 18:25, 3 Ocak 2010 (UTC)
Kızılbaş "Alevi Katliamı İddiası" başlıgını "Kızılbaş Katliamı İddiası" olarak degistirmişdim.
Ben halen "Kızılbaş Katliamı İddiası" basliginı daha dogru buluyorum cunku kaynakların bu yonde olmasının yanında iki terim birbirini tam karsilamiyor. Ayni zamanda o donemde Kızılbaşlarin yasadigi yerler iddia edilen katliamin oldugu donemde safevi devleti altinda idi ve safevi devleti bir Kızılbaş devletidir. ama derseniz ki Alevi=Kızılbaş yani Alevilerin halk tarafindan kullanilan isimlerinden biri ; o zaman "Alevi Katliamı İddiası" başlıgı kalsin. Yakamozlar 02:28, 13 Ocak 2010 (UTC)

Yavuzun Resmi[kaynağı değiştir]

Yavuz Sultan Selim diye arattırdığınızda internette ve birçok kitapta resmedilen Pala bıyıklı, esmer, kulağı küpeli, kafasında beyaz bir tülbentin ortasında kızıl renkteki kumaş ve Taç'a benzer bir başlık ile profilden bir resim çıkar. Hiçbir osmanlı padişahı o tarz bir taç takmadığı gibi o derece süslü giyinmemiş ve küpe takmammıştır. Hatta bir savaştan dönerken oğlu onu karşılamaya geldiğinde biraz süslü giyindiğini görünce "Oğul sen böyle giyinirsen anan ne giyecek" diyerek oğlunu uyardığı söylenir.yukarıda tarif edilen resim ise İran Şahı ismail'dir. Kaderin cilvesidirki çaldıranda yavuz kavuğu ismaile ters giydirmiştir, tarihte ise resmiyle Şah ismail yavuza kavuğu ters giydirmiştir. TurX

Not: Ve TurkX'un bahsettiği oğul da, 16. yüzyılı Osmanlı yüzyılı yapacak olan Kanunî'dir. BeyazFikirler 12:28, 6 Temmuz 2008 (UTC)

Mercidabık ve Ridaniye Savaşı[kaynağı değiştir]

Yavuz Sultan Selim'le ilgili bu metindeki Mercidabık ve Ridaniye savaşı ile ilgili bölümün kaynağı sanırım aşağıdaki site:

http://www.osmanli700.gen.tr/padisahlar/09index.html

Sultan Selim'in Cülusü[kaynağı değiştir]

sultan selim maddesine trabzon valiliği ile Taht Mücadelesi ve Sultan Selim'in Cülusü bölümlerini ben ekledim. yalnız cülus ile ilgili önemli bir sorun var. ben her ne kadar kaynak olarak ilgi kültür sanat yayınlarından çıkan hammer'ın osmanlı tarihi cilt I sf:385'i göstersem de, işin aslı farklı. hammer'ın meşhur osmanlı tarihi kitabı 10 ciltten oluşuyor ama ilgi kültür sanat yayınları bunu 2 cilde sığdırmayı başarmış, o yüzden cilt I dedim, orjinaline bakılırsa bu bilginin cilt IV'te olması gerek diye tahmin ediyorum ,işte sorun burada başlıyor. ben de orjinalinden çevirileri, yani 10 ciltlik kısmı yok. başka kaynaklara bakayım dedim. halil ibrahim inal'ın nokta yayıncılıktan çıkan osmanlı tarihinde cülus yer almıyor. nihat çetinkaya'nın kızılbaş türkler kitabına bakayım dedim. orada da cülus yer almıyor ama bazı gariplikler var. yavuz ile ilgili bölümlerde bazen hammer'ı referans kabul eden nihat çetinkaya kaynak olarak da 2. cildi gösteriyor. yılmaz öztuna ise iyice kafamı karıştırdı. yavuz sultan selim kitabında yılmaz öztuna, cülus tarihine 24 nisan demiş ve haynak olarak de hammer cilt IV, sf.122 göstermiş.

uzun lafın kısası, hammer'ın osmanlı tarihi kitabı herhalde herkeste farklı. yavuz sultan selim, benimkinde cilt I'de(toplam II cilt zaten),nihat çetinkaya'da cilt II de, yılmaz öztuna'da cilt IV'te. ve hepsi de farklı tarihler veriyor, cülus hakkında.

uzman biri bu konuda ilgilenirse çok sevinirim. ii günler --Yet 14:13, 4 Ağustos 2008 (UTC)yet

beyler bir esim olsa iyi olmaz mı? ing. wikipedia'daki resim uygun bence. böylece şah ismail tartışmaları da olmaz, bu arada kimse birönceki soruma cevap vermemiş. biraz hayal kırıklığına uğradım--Yet 21:39, 27 Ağustos 2008 (UTC)

hammerin tutarsız yorumları var osmanlı konusunda aslında genelde tarih konusunda o zamanın imkanlarından da olabilir taraflılığı yüzünden de olabilir ama sendeki fark tercume farklılığından kaynaklanıyor olabilir.--Kamuran otukenli 16:19, 6 Kasım 2008 (UTC)

Hammer'ın yorumlarının tutarsızmış görünmesinin esas nedeni, kitap hammer tarafından yazılıp bittikten sonra, fazla osmanlı dostu olduğu gerekçesiyle kitap basılmadan önce yapılan değişikliklerdir. Ne kadar değişiklik yapılmış olursa olsun Hammer'ın osmanlı tarihi kitabı en kapsamlı ve en güvenilir kaynaklardan biridir. Burda Yet arkadaşımızın dediği farklılıkların nedenini ise Yet'in mesaj sayfasında açıklamıştım, oraya bakabilirsiniz. İyi akşamlar...--Merube 89 16:34, 6 Kasım 2008 (UTC)

Halifelik[kaynağı değiştir]

I.Selim halife filan değildir.III.Mütevekkil öldükten sonra halifelik bitmiştir.Çok sonraları tekrar kullanılmaya çalışılmıştır.İlk kez Küçük Kaynarca'da geçmiştir.Padişahlar halife olsaydı.Şeyhülislam diye bir makam olmazdı.Halife en büyük din alimidir.Fetvaları niçin padişahlar vermemiş de Şeyhülislam vermiş?Halife o değil mi?Halifelikle ilgili kısımlar tekrar düzenlenirse daha iyi olur gibi.Bu imzasız yazı 88.232.225.15 (mesajkatkılar) tarafından eklenmiştir.

  • Dedikleriniz aşağı yukarı doğru ama zaten bunlar maddede de anlatılmış. Daha ne gibi düzenleme istiyorsunuz pek anlamadım. --Vikiyazar 14:06, 27 Mart 2009 (UTC)
Hiç doğru değil. Peygamberin hadisine göre Halife Kureyş'in bir boyundan olmalıdır. Bu sebepten ne Selcuklu, ne Memlük sultanları hiç bir zaman Halife olmadılar. O ise Selim Halife 3. Mütevekkil’i Osmanlı'nın başkenti Kostantiniye götürdü ve onu Ayasofya Camiinde minbere çıkarak Selimin hilafetini ilan etmeğe zorladı. Mütevekkil öldukten sonra yeni bir halife çıkmasını engelledi ve böylece kendisi halife oldu. Görünür Selim de “Muhammed'in kurduğu dinin gayesibütün milliyetlerin fevkinde bir Arap siyasetine müncer olduğunu” biliyormuş.--Melikov Memmedemail 07:53, 13 Ocak 2010 (UTC)

Selimi mahlası ona mı ait yoksa torunu 2. (Sarı) Selim'e mi? ---Kullanıcı:Gerçek tarih 17.20, 21 Mayıs 2011 (UTC)Yanıtla


  • 1. Selim'in "halife filan" olup olmadığı vikipedide tatışılacak bir konu olmasa gerek.
  • Halifedir. Kendi zamanında İslam'ın tüm yeryüzündeki temsilcisidir. Bu konu nettir. Kim niye tartışmış anlamadım.
  • Halifelik ile ilgili olarak Şiiler'in ve belki Aleviler'in itirazı olabilir. Yani mezhepsel bir tartışma vardır, yoksa İslam dünyasında bu konuda bir tartışma yoktur.
  • Halifenin Kureyşli olması gerektiği meselesine de bir açıklık getirmek istiyorum. Selçuklu, İlhanlı, Memlükler ve bunun gibi diğer büyük Türk devletleri halifelik noktasında bir iddiada hiç bulunmışlardır. Bunun sebebi Kureyşli olmamalarıdır. Selçuklu sultanı bir Abbasi olan İslam halifesini Büveyhoğuları'nın elinden kurtardığında onun hilafetine saygı duymuştur ve tabi olmuştur. Tuğrul beyin Abbasi halifesinin kızına talip olmasının bir sebebi de budur.
  • Osmanoğulları'nın durumu diğer Türk devletlerinden farklıdır. Osmangazi'nin eşi Şeyh Edebali'nin kızı Malhun Hatun'dur. Edebali ve dolayısıyla Malhun Hatun seyyiddir, yani Kureyşli'dir. Seyyidlik hem erkek hem kadın yolu ile, bunun dışındaki Kureyşlilik ise yalnızca erkek yolu ile geçer. Bu sebeple Osmanoğulları nesep olarak hem seyyid (ve Kureyşli) hem de Türk'tür. Zaten bu sebeple bu hanedan soyu Ertuğruloğulları veya başka bir ad ile değil Osmanoğulları (Osmangazi'ye sonradan Edebali tarafından verilen isim) ile anılır.
  • Anadolu Selçuklu Devleti de bu sebeple Ertuğrul Gazi'ye vermediği eyalet valiliğini oğlu Osman'a idareye geçtikten sonra vermiştir.
  • 1. Selim manevi işaret ile çölden ordu geçirmek riskini de alarak Mısır'a gitmiş ve hilafeti almıştır.
Selimin halifeliği değil, helifeliğine dair kaynaklar vikipedide tartışılabilir. Bu yönde bir kaynak yoktur. Selim ve ondan sonrakı padiaşahların (son üç padişah dışında) halife olması sadece sonradan tarihçiler tarafından ortaya atılan bir iddiadır ve şimdiki haliyle bir varsayımdır. Bunu kanıtlayacak bir kaynak yoktur malesef. Osmanoğullarının soyu Şeyh Edebalının kızından gelmemektedir. Gelseydi bile atfedilen seyyidlik oldukca zayıf ve yine kaynağı bulunmayan bir iddiadır.--213.162.68.32 11:57, 5 Ekim 2014 (UTC)

2,bayezid han bir evliyadır.kendisi çok sessiz ve mutaasıp bir yaşam sürer.kim bayezid gibi bir şahsiyete afyon içicisi gibi bir yakıştırmada bulunabilir.hadi bayezid e bu yakıştırmayıyaptın yavuz sultan selim hana nasıl yakıştırabilirsin.bilmezmisinki ömrünün son demlerinde hasan can ile son konuşmasında hasan canın devletlüm zaman yaradanla olma zamanıdır deyince bunca zamandır sen bizi kimle bilirsin cevabı meşhurdur.85.96.115.68 19:12, 13 Aralık 2011 (UTC)

Kenan Paşa seyahatnamesi ile Alevi Katliamı iddiası yalanı[kaynağı değiştir]

Bu konuşma Şah İsmail'in adamı Ustacalu ve Kenan Paşa arasındadır. Kenan Paşa'nın seyehatnamesinden: 2 Recep 920 Çarşamba Erkekliğin töresi çıkıp yiğitçe vuruşmaktır,dedim ilk gelişimdeki nezaketten uzak bir sesle fütursuzca,Hasmının içeceği suyu zehirlemek,hayvanın yiyeceği çayırları yakmak size yakışmadı Ustacalu Han. 40.000 masumu katletmenin erkekliğe sığan bir tarafı var mıdır peki,seni dönme?diyerek aşağıladı beni,Ustacalu.Sonumun,bu yiğit ve görkemli Türkmen'in kılıcından gelebileceğini bile bile,içimdeki o intihar duygusuyla atıldım,Ben bir Müslüman'ım,senin gibi Müslümanların arasına fitne sokan bir rezil değilim.Sizin yüzünüzden gitgide güçlenen Moskof keferesi,Orta Asya Müslümanlarının başına çökmek için gün sayar.Yaptığınız fitneden başkası değildir.Gazi Osmanlı'nın mirasına konmaktır tüm derdiniz. Canına susamış bu köpek! deyip yağlı kılıcını sıyırdı Ustacalu. Dur! dedi İsmail. Kırk bin kişinin katli meselesine gelince,dedim,tamamen bir masaldan ibarettir.Yakalanan ve idam edilen elebaşlarının sayısı 500'ü geçmez.Gerisi sürgündür ve rakam aşağı yukarı 3000'dir.İlerleyen tarihlerde vergi tahrir defterleri şahidimiz olacaktır.Yazık etmeyin,bunca Müslüman'ın arasına bu abartalı rakamlarla fitne sokmayın Kaynak: Yavuz-Okan Tiryakioğlu ve Kenan Paşa Seyahatnamesi

Kız Çocuklarının anneleri[kaynağı değiştir]

Selimin iki eşinin adı "Ayşe" olduğundan dolay hangi kız çocuğu hangi ayşe'den olduğu farklı kaynaklar var.

Anladığım kadarıyla Krimli Ayşe Beyhan Sultan'nın ve Şah Sultanın annesidir. Ayşe Hafsa Süleymanın, Haticenin, Fatmanın ve Hafsanın annesidir. Arved (mesaj) 12:41, 3 Ocak 2013 (UTC)

Hilafet Memluklular'da İdi[kaynağı değiştir]

Hilafetin Memluklular'dan geçtiğini okuyorum Vikipedi'de her yerde. Abbasi soyundan bir Memluk sultanından geçmiş olabilir. Ancak Sultan Selim Mısır'da Memlukluları mağlup ettikten sonra hilafeti almıştır. İnternetin diğer kaynaklarında da böyledir. Teyid ederseniz sevinirim. -Yozer1 (mesaj) 22:14, 10 Ekim 2014 (UTC)

Hilafet Abbasilerinden Osmanlı'ya geçmiştir. Yazılanlar doğrudur. Şu şekilde; Abbasiler Moğol istilasına maruz kaldılar. Moğollar tüm Abbasi soyunu öldürdüler. Oradan kurtulan 2 kişi canlarını kurtardılar. Daha sonra bunlardan birisi öldü. Kalan tek Abbasi şehzadesi, bu sırada kurulmuş olan Memluk Sultanlığına sığındı. Bunun üzerine Memluk sultanı bu Abbasi şehzadesine halifeliği verdi. Böylece halifelik yine Abbasilerde devam etmiş oldu. Lakin daha önceki Abbasi hanedanlarında olduğu gibi bir halifelik söz konusu değildi. Çünkü öncesinde halifelik bir nevi devlet başkanlığı statüsüydü. Ancak Moğol istilasından sonraki halifelikte, Abbasi şehzadesi Memluk sultanına bağlı sembolik bir dini liderdir. Dolayısı ile Yavuz'un Memlukleri ortadan kaldırmasıyla birlikte, bu sultanlığa bağlı olarak halifeliğini sürdüren Abbasi soyundan gelen III. Mütevekkil, halifeliği Osmanlı'ya devretmiştir. Bu geçişin 2 farklı rivayeti mevcut. Birincisi Osmanlı'nın Mısır seferinde, Mercidabık muharebesini kazanmasının ardından, Yavuz'un oradaki bir camide Cuma namazında adına hutbe okunması ile halifeliği devraldığı söylenir, birde bizim maddede yazdığı gibi III. Mütevekkil'in kendi isteği ile halifeliği Ayasofya'da Yavuz'a devrettiği söylenmektedir. Bu konu biraz ortadadır.

Yukarıda bahsettiğim durum, Şu video da çok güzel bir şekilde açıklanmıştır. Ayrıca şu kaynakta Abbasiler zamanında halifeliğin ve siyasi durumun nasıl olduğu hakkında sağlıklı bir bilgi vermekte. Sait71 18:55, 13 Kasım 2014 (UTC)

KM statüsünde olan bu maddedeki kaynakların iyileştirilmesi gerekiyor bence. Madde de yer alan bir kaç kaynakta da hata var.Sait71 09:53, 29 Aralık 2015 (UTC)