Kullanıcı:Selinunlu/deneme tahtası

Vikipedi, özgür ansiklopedi

TÜRKİYE'DE SİNAGOG MİMARİSİ[değiştir | kaynağı değiştir]

Türkiye'de Sinagog mimarisi veya Antikiteden Günümüze Türkiye'de Sinagog Mimarisi, Türkiye toprakları üzerinde süregelen sinagogların mimarlık sürecini inceler.

Yahudiler, ya da kendi deyimleriyle “Yehova’nın oğulları”, dünya tarihinin en eski topluluklarından biridir. Yahudiler, üç büyük dinin doğuşunun ve gelişiminin merkezinde olmuş, üç kutsal kitabın üzerinde özellikle durduğu ve tarih boyunca dünya üzerinde etkileri bulunan bir millettir. [1] Yahudilerin ibadet yerine sinagog denir. Sinagog, eski Yunanca kökenli bir sözcüktür ve syn=beraber ile ago=getirmek köklerinden oluşur ve ''toplanma yeri'' kavramını ifade eder. [2] Bu kavram içinde hem mekanı hem de topluluğun kendisini barındırır. Aşkenazların kullandığı dil olan ve İbranice ile yaşadıkları yerin dilinin karışımından oluşturdukları Yidiş dilinde ise sinagog için Almanca’daki Schule sözcüğünden gelen ''şul''kelimesi kullanılmaktadır. Türkiye Yahudilerinin çoğunluğunu oluşturan Sefaradlar ise sinagoglarını “cemaat” ve “kutsal cemaat” anlamına gelen kal, kahal, kahal kadoş olarak adlandırmaktadırlar. Bu farklılık sinagoglara yüklenen değişik işlevlerden ileri gelir. Sinagoglar tarih boyunca ibadet evi, eğitim evi, halkın evi, cemaatin evi olarak mekanın bu farklı işlevlerine değinecek şekilde adlandırılmıştır ve her zaman son derece sade yapılar olmuşlardır. Dinin gerektirdikleri ile yapıda resim ve heykel bulunmaz, Davud yıldızı, bitkisel veya geometrik desenler kullanılır. 6 köşeli yıldız Davud yıldızı yahudilikten çok önce de kullanılan bir figürdür. [3]

Yahudilerin Anadolu’da ne zamandan beri yaşadıkları kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Ege Bölgesi eski kent kazılarında M.Ö. IV. yy.’da yaşamış Yahudiler’e ait bilgilere ve yerleşim bölgelerinin varlığına rastlanmıştır. İzmir, Bursa ve Ankara civarında, Güneydoğu Bölgesi’nde, Akdeniz, Ege ve Karadeniz sahil şeritlerinde de eski çağ Yahudi yerleşim kalıntılarına rastlanmıştır. [4]

ANTİK ÇAĞ SİNAGOGLARI[edit source][değiştir | kaynağı değiştir]

Anadolu topraklarındaki ilk yahudi yerleşimi, 2700 yıl önce 1. ve 2. Süleyman mabetlerinin yıkılması sonrasında gelen göçlerle birlikte başlamıştır. İlk gelen büyük grup grekçe konuşan romanyotlar, özellikle ege topraklarına yerleşmiştir. [3]

Antik çağ sinagogları, ikinci tapınak sinagogları olarak da geçer. Arkeolojik kazılarda açığa çıkan en eski yapılar İkinci Tapınak dönemindendir. [1] Antik diaspora sinagoglarında; kronolojik sıralamaya göre tipojilendirme, konumlandığı bölgeye göre tipojilendirme gibi birçok tipojilendirme yöntemi denenmiş ancak kesin sonuçlar elde edilememiştir. Bu bağlamda geliştirilen yöntemlerin dışında, antik dönem sinagogları plansal özelliklerine göre sınıflandırıldıklarında, merkezi plan şemalı örnekler, bazilikal plan şemalı örnekler ve konutların sinagoga dönüştürüldüğü örnekler olarak üç farklı biçimde üretildikleri tespit edilmiştir. [5] Sinagoglar ilk yapıldıkları tarihlerde, tapınak gibi kutsal mekanlar olarak nitelendirilmemiştir. Yeni gelişen ibadet şekli basit olmuş, ibadet için sadece okunan Torah’ı duyabilecekleri kapalı bir mekana ihtiyaç duymuşlardır. Bu dönem sinagogları hem toplantı salonu hem de ibadet yeri olarak kullanılmıştır.

Sinagoglar inşa edildikleri bölgelerdeki sosyo-kültürel çeşitliliklerden etkilendiklerinden, diasporada inşa edilen sinagogların mimarisi birbirlerinden farklılıklar göstermiştir. Bazen kentlerde bulunan konutlar toplanma ve dua etme amaçlı ibadet mekanları olarak kullanılmıştır, bazen ise Herodes örneğinde olduğu gibi saraylar, seki ve sütun eklemeleriyle sinagoga çevrilmiştir. Var olan mekanları dönüştürürken mekanı sütunlarla bölme, hacim ekleyerek büyütme, Torah'ların konulabileceği niş oluşturma gibi yöntemler izlemişlerdir. Genellikle sinagoglar, içinde bulundukları toplumda yaşayan Yahudi olmayan halktan saklanmak istenmiş, bu yüzden de cepheleri son derece sade inşa edilmiş ve belirli bir mimari kimlik taşıyan yapılar ortaya çıkmamıştır.  Yeni yapılan sinagoglar, kutsal tapınaklarının plan şemasını taşımak yerine, diğer dinlerin dini yapılarından etkilenmişler ve onların modellerini almışlardır.

Diasporadaki sinagoglar geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır. Bunların en eskisi olan Delos Sinagogu (M.Ö. 69) Yunanistan’da ve en yenisi olan Sardes Sinagogu (M.S. 6. yy.) Türkiye’de bulunmaktadır. En eski sinagogun bir konuttan mı ibadet mekanına çevrildiği veya doğrudan sinagog olarak mı yapıldığı belirsizdir.

GEÇ ROMA/ERKEN BİZANS SİNAGOGLARI[edit source][değiştir | kaynağı değiştir]

Geç Roma ve Erken Bizans dönemlerinde diasporada sinagog sayısı artmıştır. [1] Bu döneme ait Priene ve Sardes sinagogları Türkiye’de bulunmaktadır.

Priene Sinagogu, Türkiye’de 1895-1898 yıllarında yapılan kazılarda açığa çıkartılmış ve kazı ekibi tarafından ev-kilise olarak tanımlanarak M.S. III.-IV. yy.’lara tarihlendirilmiştir. Kazı ekibi, bu yapının bir Batı ülkesinde açığa çıkartılmış olsaydı sinagog olarak tanımlanabileceğini ama Anadolu için aynı şeyin söylenemeyeceğini belirtmiştir. Ancak günümüzde bilim dünyası yapıyı bir sinagog olarak kabul etmektedir. Yapının geçirdiği tadilatta kuzey tarafına bir kapı açılmış, avlu kısmına iki sıra sütun eklenerek bir bazilikaya dönüştürülüp üzeri örtülmüş ve kuzeyindeki (Batı Kapısı Caddesi) sokağa kapı açılarak bir ön avlu oluşturulmuştur. Ana mekanın doğu duvarında bir niş, kuzey yan sahında duvara bitişik bir seki izi bulunmaktadır. Priene’de bir konutun sinagoga dönüştürülmesi sırasında yandaki konutun avlusunun ve sokağa bakan dükkanların kapatılarak sinagog yapısına dahil edilmesi de bu kentte Yahudilerin nüfusunun bir göstergesidir. [1]

Yahudiler toplum içinde güçlü oldukları durumlarda, Yahudi olmayan toplumlardan saklanma gereği duymamışlardır. Babil Sürgünü sırasında M.Ö.III. yy.’da 2000’in üzerinde Yahudi’nin Sard’a gönderilmesiyle, bu bölgede güçlenen Yahudi cemaatinin inşa ettiği Sard Sinagogu bölgede yahudi cemaatinin gücünü gösteren bir örnektir. [1] Romanyot yahudilerinin yaşadığı, Lidyalıların ve ekonominin başkenti olan Sardes’te 1958 yılında Harvard Üniversitesi tarafından yürütülen kazılarda bulunan sinagog yapısı antik çağ sinagoglarının en büyüğüdür. Sinagogda grekçe yazılı, üzerinde  menora figürleri bulunan objeler bulunmuştur. Bunlar bugün Manisa Arkeoloji Müzesinde sergilenir. Sardes’in yanında Andriake, Demre ve Phaselis’te yahudilere ait yapılar bulunmuştur.Antik çağ sinagogları genel olarak toplanma işlevindeki bir ana mekan ve depo işlevindeki küçük mekanlardan oluşur. [3]

Sard sinagogu kentin en belirgin noktasında konumlanmıştır ve hamam-gymnasium kompleksine sahiptir. Avlu ve ana mekan olmak üzere iki bölümden oluşur. Kazılar sırasında yapının dört kez tadilat geçirdiği anlaşılmıştır. Kazılarda ortaya çıkan tüm sinagoglar birbirinden farklı özellikler gösterse de Antik Çağ Sinagogları’nın ortak yönü, hepsinin iç mekanlarında Yahudi sembollerinin kullanılmış olmasıdır. [5] Antik Çağ Sinagogları’nda yer alan 3 temel Yahudi sembolü: menorah (menora), shofar (şofar) ve lulav – etrog – adas - arava. Bu semboller Yahudi takviminde yer alan bayramları ifade etmektedir. Torah nişleri değişik boyutlarda da olsa diasporadaki Antik Çağ Sinagoglarının tümünde bulunmaktadır. Diasporada bulunan Delos Sinagogu dışındaki bütün sinagoglar Kutsal Tapınak yıkıldıktan sonra inşa edildiğinden, girişleri ve Torah nişleri Yeruşalayim’e yönlendirilmiştir. Hemen hemen tüm Antik Çağ Sinagogları çeşme gibi su kaynakları ile süslenmişlerdir. Çeşmeler, özellikle bahçede konumlanmakta ve sinagoga gelen kimseler, ibadet mekanına girmeden önce ellerini burada yıkamaktadır. Daha küçük sinagoglarda ise bu işlev avluya yerleştirilen kaplarla çözülmüştür. [1]

ORTAÇAĞ SİNAGOGLARI[edit source][değiştir | kaynağı değiştir]

Ortaçağlarda sinagoglar, Yahudiler’in sosyal yaşamını tüm boyutlarıyla yansıtan mekanlar olmuşlardır. Sinagoglarda sorunlar dile getirilmekte, dinsel uygulamalar ilan edilmekte, gençlerin evlenmesi için insanlar aralarında konuşmaktaydılar. Sinagogda yas tutanlar teselli edilmekte, düğünlerden sonra davetler verilmekteydi. Yoldan gelen Yahudilerin misafir edilmesi için sinagoga bağlı tesisler kullanılırdı. Yine sinagoga bağlı kurumlarda, fakirlere maddi yardım, gelinlere çeyiz, muhtaç hastalara da gerekli tedavi sağlamaktaydı. [1] Ortaçağ sinagoglarında giriş kapıları değiştirilerek Yeruşalayim yönündeki kutsallık vurgulanmıştır. Sefer Torah’ın yerleştirilmesi için duvarda bir niş inşa edilmiş, bazı sinagoglarda ise yerleşim planı değiştirilmiştir. Zemin geometrik şekillerle süslenmekteyken, 4. yy.dan itibaren zeminde figüratif süslemelere izin verilmiştir. 5. yy.’dan itibaren sinagog mimarisi değişmiş olup çağdaş kiliselerdeki bazilika mimarisi uygulanmıştır. Bu yeni süreç 8. yy.’a kadar devam etmiştir. Yapılar boyuna uzamış, girişleri Yeruşalayim’e bakan cephenin karşısında yer alan 3 adet kapıdan sağlanmış, içerdeki salon sütunlarla üçev bölünmüş, sinagogun en uç bölümü de Sefer Torah’ın konması için bir nişle bitirilmiştir. Kadınlar bölümü sütunlarla taşıtılmış ve bu bölüme erişim dışarıdan bir merdivenle sağlanmıştır.

Bu dönemlerde yapıların dış görünümleri oldukça sadedir Bunun nedeni olarak Bizanslılar’ın sinagog inşaatlarında uyguladıkları çeşitli kısıtlamalar ve Yahudi halkın fazla dikkat çekmeyerek korunmaya çalışmasından bahsedilebilir. Bazı ülkeler kilise veya hükümetler tarafından yeni sinagogların inşa edilmesi, hatta mevcut olanların genişletilmesi yasaklamıştır. Dışı sade olan bu yapıların iç süslemelerine ise daha çok önem verilmiştir. Ortaçağda Yahudi cemaatlerinin küçük oluşu, sinagogların da küçük mekanlar olmasına neden olmuştur. Aslında Yahudi kanunu Alaha, (Alaha kelimesi yürümek vaya gitmek anlamına gelen ‘Aloh’ kökünden türemiştir ve yol, örnek veya yöntem anlamındadır) sinagogun kentin en yüksek yapısı olması gerektiğini söyler. Ayrıca Talmud’a göre sinagogdan daha yüksek çatılara sahip olan bir kent bir gün yıkılmaya mahkumdur. Çünkü Tanrı’nın evi yüceltilmelidir. Ancak çoğu yerde ve çoğu zaman var olan yasaklamalar nedeniyle Yahudiler bu ilkeye isteseler de koşullar nedeniyle uyamamışlardır. Bu amaçla sinagogların tepesine dikilen direklerle diğer binaların yüksekliğinin aşılması denenmiştir.

OSMANLI SİNAGOGLARI[edit source][değiştir | kaynağı değiştir]

Fetih yıllarında Haliç’in her iki yakasında (güneyinde daha yoğun olarak) özellikle günümüz Bahçekapı semti ile Ayasofya arasında kalan bölgede Yahudiler ikamet etmekteydi. Mahallenin surlardan denize doğru çıkış kapısı olan Porta Iudece (Yahudi Kapısı) bazı tarihçiler tarafından Sarayburnu önlerinde sanılmış ise de çoğunluk gerçek yerinin Yenicami civarında olduğu hususunda birleşmektedir. [6]

Fatih Anadolu Yahudi cemaatlerine bir mektup yollayarak onları İstanbul’a davet etmiştir. Bu nedenle birçok Yahudi ailesi bu tarihten itibaren yeni başkente yerleşti. Daha sonra Fatih bir ferman ileYahudilere din ve vicdan özgürlüklerini vaat ederek mevcut sinagogları tamir edebileceklerini, yeni ibadethaneler inşa etmek yasak olmakla beraber evlerin sinagog olarak kullanılabileceğini ilan etti. [6] XI. yüzyılın ikinci yarısında Yahudiler resmi makamlarca şehir dışında, Galata-Pera’ya nakledilirler. Pera’nın Rumca anlamı “ötede” olup bazen yalnızca günümüz Beyoğlu sırtlarını, bazen de Galata, Kasımpaşa ve Hasköy’ü kapsayan daha geniş bir alanı tanımlamak için kullanılmıştır. [7]

Galata’da bulunan İtalyan sinagogu yabancı uyruklu Yahudiler tarafından 1885 yılında Şair Ziya Paşa yokuşunda inşa edilmiştir. İtalya sinagoglarında yaygın olarak görülen çift odaklı düzenin İtalyan Sinagogu ve bazı Osmanlı sinagoglarında bulunma nedeni 19. Yüzyıl sonu ve 20. Yüzyıl başında İtalyan mimar ve ustaların Osmanlı’da yoğun etkinliklerinin görülmesidir. Osmanlı sinagogları da bundan etkilenmişlerdir. Çift odaklı düzende cemaatin dikkatini mekanın iki ucu arasında bölecek şekilde ehal ve teva odakları oluşmaktadır. Ehal bir duvarın içinde veya hemen önünde yer alırken teva ise tam karşı duvardadır ve taşınabilir oturma sıraları bu eksenin iki tarafında cemaatin birbirini görebileceği şekilde yerleştirilmektedir. [2]

Yahudiler İstanbul'daki azınlık gruplarından en asimile olmuş topluluktur. (Mills, 2008) Türkiye’deki yahudilerinin çoğu İstanbul’da yaşayan sefarad yahudileridir ve sayıları bugün 15000 olarak geçer. Sefarad Yahudileri, 1492’de İspanya ve 1497’de Portekiz’den sürgün edilmiş, o topraklarda kendi dinlerini yaşayamayan ve Judeo-İspanyolca (15. yüzyıl İspanyolcası temelli)  konuşan topluluktur. 500 sene önce Osmanlı'ya geldikleri zaman bölgede yaşayan romanyotları ve aşkenazları da etkileyip asimile etmişlerdir. Geri kalanların çoğu Aşkenaz Yahudileri olup Yidce (Almanca'dan türetilmiş) konuşurlar ve Orta ve Doğu Avrupa kökenlidir. Aşkenaz yahudileri 1250 yılı itibari ile göç etmişlerdir. Antik çağdan sonra yahudilerin ikinci akımı olarak tanımlanır. Sefarad yahudilerinin gelişi ise bu topraklara yoğun olarak gerçekleşen üçüncü ve son Yahudi akımı olmuştur. 1492’den çok daha erken bir tarihten beri Sefarad Yahudileri göç etmiş olsa da, son gelen ortalama 120 bin kişilik büyük bir grup Osmanlıya II. Bayezid'in daveti üzerine gelmiş ve Osmanlı topraklarına yerleşmişlerdir. İzmir bölgesinde kortejo adı verilen avlunun içinde bir tulumba bulunan dar bir koridor etrafında sıra sıra dizili küçük evlerde yaşamışlardır.  [8] Sefaradların getirdiği en büyük yenilik matbaadır. [3]

TÜRKİYE SİNAGOGLARI[edit source][değiştir | kaynağı değiştir]

Yahudilerde farklı topluluklar arası evlilik yaygın olmadığı için bu Yahudi toplulukları farklı kimliklerini koruyabildiler. (Chapin Metz, 1995). Diğer azınlıklarda görüldüğü gibi yahudilerin sayısı da cumhuriyetin kurulması ile sürekli düşüş yaşamıştır. Yahudilerin dışa göçü bir hükümet kararına bağlı olmayıp gönüllü gerçekleşmiştir. Yahudi topluluğunu İstanbul’daki merkezleri Haliç boyunca uzanan Balat semti ve Beyoğlu’ndaki Galata semtidir. Bu bölgelerde hala az sayıda Yahudi yaşamaktadır. Birçoğu ise Boğazın iki yakasında oluşan modern yerleşimlere taşınmışlardır. [9] Bügün rabbinik Yahudileri topluluğu Aşkenaz Yahudileri, Sefarad Yahudileri, Romanyotlar ve Karayit Yahudilerinden oluşur. Ortalama sayıları Türkiye genelinde 15 bin nüfus altındadır.Günümüzde İstanbul Yahudilerinin belirgin bir ikamet bölgesi olmayıp kentin özellikle Nişantaşı, Gayrettepe, Etiler, İstinye, Kemerburgaz gibi Avrupa yakası ve Moda, Caddebostan, Suadiye, Kozyatağı, Maltepe gibi Anadolu yakası semtlerinde oturmaktadırlar. Halen İstanbul’da kimi 7 gün, kimi belirli gün ve saatlerde ibadete açık toplam 21 sinagog mevcuttur. [6]

Azalan Yahudi nüfusu nedeniyle birçok sinagog, içinde ibadet eden kimse bulunmadığı için ve kapılarını kapatmaya zorlandı. Galata’daki Apollon Sinagogu olarak da bilinen Knesset İsrael Sinagogu  1982 yılında bina sahipleri arasında çıkan anlaşmazlık sonucu bu sinagog kapatıldı ve yıkılarak yerine bir iş hanı yapıldı. [10] Apollon sinagoguna ait mermer şu an Türk Musevileri Müzesinin koleksiyonundadır. [3]

Yakın tarihte ise kapıları kapalı bekleyen sinagoglardan Edirne Sinagogu, Bergama Sinagogu ve Gaziantep Sinagogu restore edilerek yeniden hayata geçirilmiştir. [3]

Ayrıca bakınız[edit source][değiştir | kaynağı değiştir]

Kaynakça[edit source][değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ a b c d e f g Tuna, Serpil. Türkiye'de sinagog mimarisi ve Edirne Büyük Sinagogu. OCLC 1065542918. 
  2. ^ a b Türkoğlu, İnci. (2001). Antik çağdan günümüze Türkiye'de sinagog mimarisi : yüksek lisans tezi. OCLC 234967729. 
  3. ^ a b c d e f ""Sanat Tarihi Platformunda Nisya Allovi ile Türk Musevileri Müzesi Hakkında Söyleşi"". Türk Musevileri Müzesi - Jewish Museum Of Turkey. 
  4. ^ Özel Sayı, Görüş Dergisi (2003). "Görüş Dergisi". (Görüş Dergisi Özel Sayı, 2003, s:14).
  5. ^ a b Zeren, Mine Tanaç, 1975-. İzmir'de Sefarad mimarisi ve sinagogları. Birinci basım. İstanbul. ISBN 978-9944-313-78-0. OCLC 661069932. 
  6. ^ a b c Güleryüz, Naim. Fetih Öncesi ve Feth-i Hakani Sonrası İstanbul’da Musevi İbadethaneleri.
  7. ^ Rozen, Minna. (2010). İstanbul Yahudi cemaatinin tarihi oluşum yılları (1453-1566). I. Baskı: Eylül 2010. Çağlayan, Serpil. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. ISBN 978-605-360-000-8. OCLC 949586106. 
  8. ^ Meltem : İzmir Akdeniz Akademisi Kitabı = Book of the Izmir Mediterranean Academy. Sabuktay, Ayşegül,, İzmir Büyükşehir Belediyesi. İzmir: İzmir Büyükşehir Belediyesi. 2016. ISBN 978-975-18-0219-4. OCLC 1030068094. 
  9. ^ "ETHNIC TOURISM: AN EXAMPLE FROM ISTANBUL, TURKEY" (PDF). Geographia Napocensis Anul VIII.
  10. ^ ""Neve Şalom Sefarad Sinagogları Vakfı | Apollon Sinagogu"". Erişim tarihi: 2020-07-24. 

Dış bağlantılar[edit source][değiştir | kaynağı değiştir]

• Türkiye Hahambaşılığı

  • Şalom Gazetesi