Erkekli, Yozgat

Vikipedi, özgür ansiklopedi
16.06, 13 Eylül 2016 tarihinde YBot (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 17596203 numaralı sürüm (Taslak şablonu kaldırıldı)
Erkekli
Harita
ÜlkeTürkiye Türkiye
İlYozgat
İlçeMerkez
Coğrafi bölgeİç Anadolu Bölgesi
Rakım1320 m
Nüfus
 (2010)
 • Toplam214
Zaman dilimiUTC+03.00 (TSİ)
İl alan kodu03542173478
Posta kodu66700

Erkekli, Yozgat ilinin Merkez ilçesine bağlı bir köydür.

Tarihçe

Köyün adı, köyde yerleşik Türkmenlerin mensup olduğu Erkekliler cemaatinden gelmektedir. Erkekliler, Osmanlı arşiv kayıtlarına göre Oğuzların Avşar boyuna mensuptur. Aşiretin bir kısmı Türkmenistan'da Göklen boyunun Ali-Dağlı kolu içindedir. Bir kısmı Denizli'nin Çivril ilçesinin köylerinde yaşamaktadır. Sorgun ilçesine bağlı Erkekli köyü de bu obadandır. Erkekli Köyü, önceleri Yozgat ili Şefaatli ilçesine bağlı iken 02.02.2008 tarih ve 9757 sayılı bakanlar kurulu kararı ile Yozgat ili merkez ilçe bucağına bağlanmıştır.

Kültür

Köy, İç Anadolu gelenek ve göreneklerine (Köy odaları,misafirperverlik,düğün -ölüm,hıdırellez ,ayı gezmesi,ferfene gelenekleri ,imece,yardımlaşma,oyunlar,hürmet,sevgi,vb)sahiptir ve yaşatmaktadır. Yeme içme kültürü konusunda tipik bir Anadolu köyü olup "Arabaşı",Mantı ,Vefat helvası,Çalma,köfdür ,kavurga en belirgin olanlarındandır. Çelik-Çomak oyunu, Patlangaç, Hot oyunu, Çiğdem gezileri,Congulus oyunu ve benzeri eski uğraşılar unutulan kültürel değerlerimizdendir. Köyde okuma-Yazma oranı %96'dır.Yeterli öğrenci olmadığından (26-30 öğrenci) köy okulu kapalı olup taşımalı eğitim yapılmaktadır.Sanatçı Altan Erkekli köyümüz kökenlidir.

           (50 yıl Öncesinde Hatırda Kalanlar)

• Yozgat ili Şefaatli ilçesinin köylerinden (şimdi merkeze bağlı) Erkekli Köyü; kuzeydoğuda Topçu, kuzeyde Başınyayla, batıda Kuhçu, güneyde Mağaroğlu ve Küçük İncirli, güneydoğuda ise Lök köyleriyle komşudur. Yerleşim; Köy Korusunun kuzeybatısı ve kuzey doğuda çığırgan mevkiinden güneye doğru inen, okul doğusunda birleşip Kaynaroluk ve bağlardan geçerek Mağaroğlu (Şerefoğlu) köyü istkametinde uzanan kuru derenin yaklaşık % 90’ı doğusunda, % 10’u da okul ve 2 parçalı mezarlığın da bulunduğu batı yamacında, korunun eteğinde yer almaktadır. Yaklaşık 70 haneli, karasal iklime sahip köyde ortalama rakım 1320 m. civarındadır.,

• Köy yerleşik alanının kuş uçuşuyla, doğu-batı mesafesi yaklaşık 630 m., kuzey-güney mesafesi ise 550 m. Civarındadır. Köyün batısında yaklaşık 300.000 m² yüzölçümlü meşe koruluğu yer almaktadır. Koruluğun en yüksek (1410 m.) noktası olan güneybatı ucunda, meşe dışı tek ağaç olan Alıç Ağacı, yatır olduğu rivayet edilen taş höyük ve şifa merkezi olduğu zannıyla ziyaret edilip hasta sallandırlan yaklaşık 1,5 m derinliğinde taştan bir kuru kuyu bulunmaktadır. 6 Mayıs Hıdırellez şenlikleri korunun bu noktasında yapılır. Nişanlı erkek aileleri bu şenlikte etli bulgur pilavı ikram eder, gençler salıncak kurar, muhtelif oyunlarla eğlenirler. 50’li yıllarda gece kaçak meşe kesen bir köylünün sabah, yatağında ölü bulunması nedeniyle Koru’da odun kesiminden imtina edilmektedir. Meşe Palıtları (Palamut) güzün toplanır, fazlası hayvanlara yem olarak verilir bir kısmı da avlularda toprağa gömülür, kış günlerinde soba üzerinde közlenerek yenilir. Köyün güneybatı çıkış yolunun batısında, korunun eteğinde yaklaşık 7100 m², doğusunda ise 6000 m² olmak üzere toplam 13100 m² yüzölçümlü köy mezarlığı bulunmaktadır.

• Köyde mevcut: sülale, lakap, aile ünvanı ve soyadlar; İcikler, İmamlar / Erkekli, Vayisgil /Aksoy, Demirler, Kelbişler (Kelibiş) / Tuncel, Bozolar / Toprakseven, Nayımlar / Karakoç, Muhacirler / Dumlupınar, Kürtler / Yiğiter, Başyiğit, Sakarya ve Erciyas’lar olarak sayılabilir.

• Köyün kuzeybatısında, Köy Korusunun doğu eteğinde yer alan Erkekli ilkokulu; yerleri tahta kaplı 2 dershane, 1 müdür odası ve 1 lojmandan ibaret tek katlı, köydeki çatı’lı iki sempatik yapıdan biridir. Tabi ki diğeri de Cami.,

• Geniş bir avlu’ya sahip okul’un güneybatısında Mutfak ve kuzey doğusunda da yüznumara (WC) binası yer almaktadır. Okula, köyü bölen dere istikametinden güneydoğusundaki mağaranın yanından geçilerek girilir.

• Okul mutfağında; Marshall yardımları kapsamında, Sağmal hayvanların bulunduğu köyde en temel tabii gıdası süt olan talebelere, süt tozundan yapılma bir gün süt, bir gün yoğurt olmak üzere haftada iki gün, emektar Duran İcik ve eşi Azime hanım tarafından beslenme verilir.

• Köyde çocuğa sorsanız, büyüyünce ne olmak ister ? Ya Hoca ya da öğretmen. Zira köyde ikisinden başka kamu görevlisi yok.,

• Köy Çocuklarının öğretmene karşı olan korkuyla karışık bir saygısı mevcut. Okuldan köy meydanına doğru yürüyen öğretmenini gören çocukların Aşağıpınarın altındaki dereye saklanmalarında görüleceği gibi..,

• Köylü de öğretmenlere oldukça yardımcı ve saygılıdır. Bir dönemin muhtarı Selahattin Tuncel hariç. Mesela; okula yakın evi olan Mustafa Yiğiter bir sebeple okula gelir. Sınıfa, öğretmenin yanına girerken saygısından şapkası yanı sıra ayakkabılarını da çıkarmaya çalışır. Öğretmen gerekli olmadığını anlatır., • O dönemin hayırla yad edilecek, köyün hatırda kalan öğretmenleri olarak; Emektar eğitmen Ömer Erkekli, Yusuf Karakaya, Lök’lü Afacan bey, Löklü Fethi Kayhan, Balıkesirli Fahri yüksel, İbrahim Hoca, öğrencilere Kuyucaklı Yusuf gibi cep kitapları okutan, giydiği turuncu pardesüden kaynaklı olsa gerek Biberci lakablı öğretmen ve Başınyayla’lı İhsan Öğretmen zikredilebilir.

• Köylerarası yaya okul gezileri ve bayram törenleri de meşhurdur o dönem. K.İncirli gezisi, Yusuf Hoca’nın yaklaşık 10 km. kuzeydeki Azizli Bağları köyüne yaptırdığı gezi ile bizim siyah-beyaz alfabemize karşılık Köyümüzde okumakta olan bir öğretmenimizin kardeşi Şahin’in renkli alfabesine gıptayla bakışımız ve onun 23 Nisan töreninde okuduğu; “ Kınalı keklikler suda balıklar / Ayranla oynayan kefli yayıklar…” şiiri de hatırda kalanlardandır.

• 1960’lı yıllarda köye teknoloji henüz ulaşmamış. Gariplik, Yokluk ve yoksulluk had safhada. Evlerde 5 - 14 numaralı gaz lambaları, ahırda tenekeden konik idare lambası, dışarıda gemici feneri, bazı zengin odaları ve Camide yeni icat, Lüks denilen yeşil-beyaz ışık veren aydınlatma cihazları kullanılır. Biçer-döver, Traktör, Patos henüz yok. Nadiren bataryalı Radyo ve pilli el feneri kullanılıyor. Tüfek-Tabanca mevcut. Kamyon, Otobüs, Minibüs, otomobil mi ? hak getire!,

• Balıkesirli, yedek subay Fahri öğretmenin, çok kıymet arz eden radyosu 3 aylık yaz tatilinde bir öğrenci velisine emanet edilir ve emanet bir sır gibi saklanır.,

• O yıllarda Rençberlik; At, Camız, Öküz ve Merkep gibi canlı hayvanlarla yapılıyor. At arabası, Kağnı, Sal, Çeten, Döven, Döven eşeği, tırpan, Kalıç, tırmık, yaba, dirgen, Anadut, Karasaban, Tapan, Kazma, bel, çapa vb. başlıca ziraat vasıta ve aletleri.,

• Salı günleri ilde, Perşembe günleri ilçede kurulmakta olan pazara; Hayvan, Üzüm, Armut, Erik, Buğday, Arpa, Çavdar, Mercimek, Fasulye vb. satmaya gidecekler sabah namazında At arabası, kağnı ya da merkepleriyle yola düşerler.,

• Şehre ya da Pazara, sağlık, ziyaret vb. amaçlı yüksüz olarak piyade gidebilmek için; Köyün doğusundaki Çamurçökeği mevkiinden geçip köy meydanına kuş uçuşu 1 km. mesafedeki definecilerin ilgi odağı Saatüğün (Saathöyük) Susasında (şosesi) veya yine kuş uçuşu 6 km. yol katedip daha işlek olan Topçu Köyünden geçen yola inerek vasıta beklemek gerekir. Buralardan geçecek bir Traktör ya da Kamyona binmek ya da Şefaatli-Yozgat güzergahında çalışan, yolcu toplaya toplaya gelecek olan, tıklım tıklım dolu, burunlu Otobüsün içinde yahut üstünde yer bulma şansını zorlamak lazımdır.

• Köyde belli başlı 4 umum çeşme vardır. Bunlardan Çiçir’in suyu acı ve azdır. Cami yanı Ortalıkpınar ve Dere kenarı Aşağıpınar en yoğun kullanıma sahiptir. Bu akar pınarlar içme-kullanma suyu yanı sıra Çamaşır, yoğun bulaşık, Yün ve buğday yıkama ile oluklarında hayvan sulama işlevlerini de karşılar.,

• O dönemde evlerde kullanılan su, çilekeş anne ve bacıların Helkeleriyle elde veya omuzda taşınarak temin edilir. Çamaşırlar ise ağırlıkla Ortalıkpınardaki Yunak’ta yıkanır.,

• Yıkanmış buğdaylar çorak damlarda kurutulur. Gelenek mi çalınmasın diye mi bilinmez, gece damlarda yatılır. Bir kısmı Küpeli kazanlarda bulgur amaçlı hedik kaynatılır, önemli bir kısmı da un yapmak için ayrılır.,Hedik ayrıca misafir ikramı ya da çocuk diş çıkarma zamanını kutlama gibi eğlence ve çerez amaçlı da yapılır.

• Kurutulurak seklemlenmiş (çuvallanmış) Buğdayı öğütmek için ya Topçu’dan geçilerek gidilen Divanlı Köyündeki su değirmenine ya da Lök Köyündeki Gözbağ’ın oğlunun ateş değirmenine yine; Eşek, Kağnı veya at arabasıyla götürmek gerekir.,

• Yarma ve Bulgur elde etmek için se Aşağıpınar yanındaki kase biçimli Soku taşında tokmak vurmak ve derenin karşısındaki hayvan gücüyle çalışan Seten’in (şimdi Köy Konağı) kullanılması gerekmektedir.,

• Hayvancılık ve tarım ağırlıklı yaşamda, 70’li yıllarda yasaklanan Kendir, Köyün; buğday, mercimek, kuru bakla (Fasulye) gibi olmazsa olmaz bir bitkisidir. Tohumu olan Çedenesi hedik ve kavurgaya ayrılıp yaprakları hayvanlara yiyecek ve tandırlara saçkı olarak kullanılır. Sapları ise 15-20 gün göl ya da havuzlarda ıslatılarak yumuşatılır. Harmanlanıp kurutulup Kağnı veya ağır “Loğ” gibi araçlarla ezilir, çöpleri çırpılarak ham yün halinde depolanır. Kendir yünü kışın uzun gecelerinde hamarat hanımlarca Kirmen ile eğirerek ip haline getirilir. İpler; urgan, örme, çul, habe (heybe), çuval, vb. dokumasında kullanılır. Bazen de küpeli kazanda kaynatılan suda boyanmış renkli kendir ipleriyle, marifetli eller tarafından, Istar tezgahlarında, menik, kirkit, cıynak sesleriyle beklide bayanların türküleri eşliğinde; desenli kilim, heybe, çatma örtüsü (Kızılderili çadırı) vb. ev eşyaları dokunur.,

• Kazanlarda Kendir veya yün renklendirilirken çocuklar büyüklerinden gizli olarak oyuncaklarını aynı amaçla boya kazanlarına atarlar. İpler çıkarılırken kazan dibindeki Danaca, Aşık, Topaç, Fırıldak, talaka tekeri vb. kemik veya tahta oyuncakları gören ebebeyn’in kopardığı küçük kıyamet ve çocukların kaçışması seyre değer.,

• Çelik-çomak, Fırıldak, Ayı (topaç), Kuyu, Hot, Aşık, Talaka sürmek, sakızdan çıkan artist fotoğrafı biriktirmek, kayısı çekirdeği koyun eriğinki keçi varsayılarak oynanan davarcılık vb. oyunlar: köyde çocukların başlıca aletli eğlenceleridir.

• Temel üretimi buğday olan köyde ekin biçim ve harman zamanı da toz, toprak, sıcak, yorgunluk açısından oldukça önemli ve meşakkatli bir süreçtir. Temmuz ortasından Eylül başına kadar devam eden bu süreçte; boylu ekinler tırpanla erkekler tarafından, cılız olanlar Kalıç’la (orak) bayanlar tarafından biçilerek yığınlar oluşturulur. Çocuklar çatma altında korunmaya çalışılır. Irgatlık zamanı tarlada varsa çeşme başında veya ağaç gölgesinde yoksa güneş altında kısa öğle molası verilir, genelde; ya çalkama’ya (ayran) doğranmış ekmek ufağından oluşmuş ya da çoban salatasından ibaret mütevazi öğle yemeği yenilir. Buğday yığınları çoğunlukla kağnılarla harmana taşınır.

• Sabah sap’a giden kağnıların güneyde Arpalık ve Bağlar yöresinden gelişi; evin hanımı veya çocuğu tarafından, saat dokuz buçuk-on civarında uzaktan gözlenir veya sesinden tanınmaya çalışılır. Sap kağnılarının geldiğinden emin olan aileler kağnı harmana çıkıncaya dek genelde bulgur pilavı ve ayrandan ibaret sabah yemeğini harmana yetiştirirler. Irgatlık tarlasına göre daha şenlikli sayılan harmanda; Malama, döğen, tınaz, savurma, cec, saçkı, saman, çeten, samanlık derken havalar serinler harman kalkar ve sıra bağ ve bahçelere gelir.

• Bağ ve bostan bekleme geleneği bazı coğrafi bölgelerin yayla kültürü gibidir. Yaz aylarında başlayıp bağ bozumuna kadar süren 2 aylık zamanda, aşağı-yukarı köy dışı her bostan veya bağın hakim noktasına yapılmış tek oda, tek katlı Kelik’lerde ya da geçici barınma mekanlarında (Çatma, çardak vs.) gecelenir. Bakım ve bekçilik yapılır. Eylül ayında bağ bozulur, pekmez kaynatılır, Çalma - köftür- cevizli sucuk yapılır. Bostan bozulur, turşu, salça, meyve - sebze kurutmaları yapılarak kış’a hazırlanılır.

• Köyde; Cırığın Ali, Nadir’in Cemal, Kölük Mahmut ve Hacirbaam’a ait tükanlarda (Bakkal) günlük ihtiyaçlar karşılanır. Nakit ve veresiye yanı sıra mal değişim esasıyla da alışveriş mümkün. Bakkala; buğday, bulgur, un, yumurta, yün vb. vererek te karşılığında evin bir ihtiyacı giderilebilir. Mesela: 3 yumurta ile çocuğa saman yapraklı bir defter ya da çocuğun kuzu güderken korunun çalılarından toplayıp biriktirdiği iki avuç dolusu yünle, üzerinde artist resmi bulunan bir sakız veya bir miktar tahin helvası alınabilir.

• İlk kuşak alamancı O.Turgut Erkekli, Kölüğün Mahmut (Erkekli)’a ait tükanın damına, aşağıda seyirciler eşliğinde takribi 2 - 2.5 m. Uzunluğunda bir direk dikiyor. Direğin ucunda 20x20 cm. ebatlarında cilalı bir kutu ve altından sarkıp tükanın içine dek uzanan beyaz bir kablo var. Damdan tükana teybi aç komutu üzerine direğin tepesindeki kutudan çıkan, taa korudan duyulabilecek şaşırtıcı sesten;

           “.. Dikkat eyle anlam çıkar sözümden,       /      İpsiz Mustafanın tek boynuzundan,
               Bir hızarcı geldi Mercan özünden,        /       On altı çift tahta biçti duydun mu ?..”
           sözleri yankılanır.

• Ramazan ayları bir başkadır Erkeklide. Büyük-küçük en çok itibar gören ibadet oruçtur köyde. Zöhürde (Sahur) fedakar anaların, bacıların tandırda uykuyu bölerek hazırladığı; yağlı, sıcak ve taze bazlama, yanında katık olarak mevsimine göre; ayran, hoşaf veya pekmez şerbeti değişmez yemektir.

• İftara yakın çocuklar ellerinde oruç açacak; portakal, incir, lokum, şeker, köftür, sahurdan kalan bazlama gibi bir yiyecekle damlara çıkarlar. Caminin minaresi olmadığından Camiye yakın en yüksek mekan olan Seyfi İcik’e ait odanın damından Topçulu Amil hafız “Allahüekber” der demez çocuklar ellerindeki gıdalarla oruçlarını açarak damdan dama ezan okundu çığlıklarıyla yemek için evlerine inerler.

• Ramazanla ilgili nüktedan bir hatıra: Salih Erkekli avlularındaki çeşmede iken 2 m. Ötedeki yolda eniştesi Mustaafendi’nin köyün Hasas’ı Emin ile konuştuğunu duyar ve kulak kabartır. Mustaafendi hasas emin’e evde çalar saat olmadığından gece tenekeyi kuvvetli çalarak sahurda kendilerini uyandırması için tembihatta bulunmaktadır. Bunu duyan kayınbiraderin aklına bir muziplik gelir. Teravih’ten sonra abla evinin ışıkları sönüp uyuduklarına kanaat getirdikten sonra eline geçirdiği bir tenekeyi olanca gücüyle çalarak pencerelerine yaklaşır. Aile hasasa binbir dua ile erkenden uyanır. Ancak evde bir tartışma başlar. Enişte, abla Sündüs hanıma kızmakta ve onu beceriksizlikle suçlamaktadır. Zira her nedense yatarken yoğrulan hamur mayalanmamış ve cıvık haldedir. Bazlama için bezeye gelmemektedir. Sahur zehir olur değirmen ekmeğini andırır bazlamalarla yetinilerek tatsız zoraki sahur tamamlanır. Eniştesine takılmaktan çok hoşlanan ve yeni bir eğlenme malzemesi kazanan Salih Erkeklinin ertesi gün yakınlarıyla paylaştığı olay hakkında keyfine diyecek yoktur.

• Peki sahurda veya kahvaltıda çay demlenmez mi ? hayır. Çay oldukça kıymetli olup henüz yaygılaşmamıştır. 100 Gramlık paketler halindeki çay saklanır ve sadece has misafirlere tereyağlı bazlamayla birlikte ikram edilir. Çay içmenin henüz lüks olduğu kahvaltıda; düürcük ya da kesme çorbası, pekmez, turşu vb. hafif gıdalar alınabilmektedir. Daima çayla birlikte zikredilen kahve ise hiç bilinmez. Ancak dibekte ezilmiş menengiş kahvesi adı altında mayhoş bir içecek kullanılmaktadır. Hatta bu içecek, “Köylünün kestanesi palıt, gayfesi menengiştir” şeklinde bir özdeyişe de konu olmuştur.

• 50 Yıl öncesinde kullanılan ve kaybolmaya yüz tutan kültürel zenginliğimiz olan kelimelerin şimdiki özdeşleri; Hasas/Bekçi, Bartıl/Rüşvet, Ferfene/Eğlence, Yarenlik/Şaka, Öz/Dere, Kubaşma/ortaklık, Takılma/Şaka, Eme/Hala, Hala/Teyze, Emmi/Amca, Ağa/Baba, Güvey/Damat, Bıldır/Geçen sene, Kalıç/Orak Pine/Kümes, Toplu/Pencere, Salaca/Tabut, Firek/Kilit, Maltız/Mangal, Istar/Dokuma tezgahı, Mektep/Okul, İrişgi/Sucuk, Şurup/Salça, Kendir/Kenevir, Kırmızı/Domates, Gümpür/Patates, Pürçüklü/Havuç, Hıyar/Salatalık, Firik/Yeşil buğday közlemesi, Kavurga/Kuru buğday Közlemesi, Pakla/Yeşil Fasulye, İç Pakla/Kuru Fasulye, Baldırcan/Patlıcan, Çalkama/Ayran, Camız/Manda, Bodu/Kaz, Şişek/Toklu, Şibi/Ördek, Saho/Ceket, Mintan/Gömlek, Fistan/Entari, Pantul/Pantolon, Yağlık/Mendil, Yağn/Sırt, Palaska/Kemer, Serpenek/Siperlik şeklinde sıralanabilir.

• Topçulu Deli Nuruş’un cenazelere ağıtçı olarak davet edilişi, Löklülerin köylümüze Çökelekçi lakabı ile takılmaları, Baharda çocukların kuru iğde dalına çiğdem takarak un-yağ-bulgur toplayıp pilav pişirtme geleneği, Baharda söğüt-kavak dalından yapılan Patlangaçlarla döğüş oyunu, Kış gecelerinde biraz da korkutma amaçlı kılık değiştirmiş gençlerin evlere congulus baskını oyunları, Üzüm zamanı bağlarda tavuklu pilav ikram ferfeneleri, Kışın Arabaşı ikramları, Güzün koç katımı, Kış günleri hasasın karda açtığı çığırı takip ederek bir koltuğu altında okula tezek götüren öğrenciler de hatırda kalanlardandır.

• Köy Odaları, başta muhtar olmak üzere köyün ileri gelenleri ile geleneksel olarak ataerkil aile erkeklerinin yeme, içme ve yatma mekanlarıdır. Dilenci, kalaycı, çerçi vb. misafir ağırlama, kitap okuma, buluşma, eğlenme, dinlenme, iletişim, siyaset, düğün, vb. pek çok faaliyet oda’larda gerçekleştirilir. % 60 oranında yaygın olan köy odaları mimari olarak; tarihi (Sadettin İcik Odası), sanatsal (Muhacirlerin Odası) ve sıradan (Nayımların Odası vb.) özelliklere sahiptir. Odalar genelde; yetişkinler bölümü, gençler bölümü, yüklük, abdestlik gibi yaşam mekanı ile ahırdan oluşmaktadır.

• Meskenler, geleneksel Osmanlı Mimarisinde olduğu gibi genelde avlulu nizama sahiptir. Hayat; 2 m’ye varan taş duvarlar, yaşam odaları ve müştemilat mekanlarıyla çevrili avluda geçer. Odalar, ahır, depo, hela, kümes vs. hepsi avluya açılır. Kışlık ve yazlık mekanlar ayrışmıştır. Kışın ahır sekisinde yaşanır. Ahır sekisi, ahır veya davarlık kullanımlarından yarım duvarla ayrılmıştır. Genelde ebe-dede-torunlar bir odada evli ebebeyn diğer odada yatarlar. Oda duvarları Kerpiç, tavanlar ahşap yuvalama (kereste) üzeri çamur ve düz damlar da pekiştirilmiş çoraktan ibarettir.

              Yeni nesillere kültür aktarımı, eski kuşaklara nostalji olması temennisiyle… 
               Ö. Faruk Erciyes

Coğrafya

Ortalama 1320 rakımlı köy;Yozgat iline 20 km, Şefaatli ilçesine 30 km uzaklıktadır.Doğu,batı ve Kuzeyi yükseltilerle çevrili köy yerleşik alanı güneye doğru uzanan bir vadi silsilesinin başlangıcında bulunmaktadır.Batısında;İçerisinde sembolik Hasan Dede Türbesi bulunan, Meşe ağaçlarından oluşan ve halen koruma altında tutulan "Köy Koruluğu" yer almaktadır.Kuzeyinde Başınayayla,doğusunda Topçu,güneydoğusunda Lök ve K.İncirli,güneyinde Şerefoğlu,güneybatısında Yassıağıl ve batısında Kuşçu köyleriyle komşudur. Bölgede karasal iklim görülmektedir.

Nüfus

Yıllara göre köy nüfus verileri
2010 214
2009 228
2007 450
2000 350
1997 500

Ekonomi

Yaklaşık 70 hane'li Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.Meyve sebze özellikle fasulye üretimi köylü için önemli gelir kaynaklarındandır.Erkekli,Göç veren bir yeleşim birimi olup genelde;ilçe,il,başkent ve yurt dışı dış çalışma mekanlarıdır.Özellikle Ankara'da Köy Derneği çatısı altında örgütlü, köy nüfusundan fazla Erkekli Köyü kökenli nüfus yaşamaktadır.Ekonomik ilişkiler ağırlıkla vilayet ve Şefaatli ilçesi iledir.

Altyapı bilgileri

Köyde ilköğretim okulu ve cami vardır. Yeterli öğrenci olmadığından okul kapalı olup taşımalı eğitimden faydalanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır mahalle çeşmeleri ile bahçe sulamaya yönelik su ihtiyacı karşılanmaktadır. PTT şubesi yoktur sadece ptt acentesi vardır. Sağlık ocağı vardır ancak görevli sağlık personeli yoktur. Ayrıca köye ulaşımı sağlayan yol soğuk asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.Hüseyin Erciyas isimli köylümüzce Camiye merkezi ezan ve merkezi vaaz sistemi getirilmiştir.Yeni Köy yönetimi alt yapı çalışmaları için Ankaradaki Köy Derneği ile koordineli olarak çalışma başlatmıştır. Çeşmeler yenilenmiş, Köy camisine bakım yapılmıştır. Kanalizasyonu 2009 programına aldırmak için il ve başkent nezdindeki girişimler sonucu 2010 yılı itibariyle altyapı çalışmaları Bayındırlık İl Müdürlüğü tarafından başlatılmış ve hizmete sunulmuştur.. Kaynaroluk mevkiine yapılan Arıtma tesisi de hizmete açılmıştır.