İçeriğe atla

Kullanıcı mesaj:Çetin bilgin

Sayfa içeriği diğer dillerde desteklenmemektedir.
Konu ekle
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Hoş geldin![kaynağı değiştir]

Gönüllü katılımcıların çabalarıyla 250 dilde oluşturulmaya çalışılan ansiklopedinin Türkçe bölümü olan Vikipedi'ye hoş geldin!

Katkıda bulunurken cesur ol! Hadi kolay gelsin. - Yardım gönüllüleri.





Siirt adının Sami Dili'nden geldiği öne sürülmektedir. Bazı kaynaklarda bu adın, Keldani Dili'nden, kent anlamına gelen Keert (Kaa'at) sözcüğünden kaynaklandığı yazılıdır. Siirt sözcüğü, isim kaynaklarında; Esart, Sairt, Siirt, Siird gibi çeşitli biçimlerde kullanılmıştır. Süryani'ler kente Se'erd (yöresel söyleniş biçimiyle Sert) demişlerdir. XIX. yy'da Sert, Seerd, Sört, Sairt olarak kullanılmış, günümüzde de Siirt biçimiyle benimsenmiştir.

Diğer bir kaynakta Siirt isminin, "Seert" anlamındaki "üç yer" manasına geldiği söylenir. Siirt adının nereden geldiği konusunda değişik görüşler vardır. Kadri PERK'in, Cenup Doğu Anadolu Tarihi'nde Siirt, Sert, Tigra, Mosert; Hüseyin CAHİT tarihi'nde Serad; Şemsettin SAMİ'nin Kamus'unda Tiğrakert olarak geçmektedir. Ayrıca eski Siirt'in birkaç sırtta kurulmasından dolayı Türkçe'de sırt kelimesinden türediği de iddia edilmektedir.

Her ne kadar Sami kokenli oldugu söylen se de Ermenice Tiğrakert'in halk agzinda sırasıyla Sigrakert, Sigirt ve sonunda Turkçe aksanla Siirt'e dönüşmüş olması gerekir.

Siirt, Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının kesiştikleri alanda kurulmuştur. Bu yüzden kuzeyinde ve güneyinde ortaya çıkan uygarlıklar, yörenin kültürel gelişmesinde etkili olmuştur. Bölgenin dağlık oluşu ve ulaşım imkanlarının yetersizliği, gelişmiş kentlerin kültür merkezlerinin ortaya çıkmasını engellemiştir.

Yakın zamana kadar Siirt tarihinin İ.Ö. IV.yy. öncesi dönemleri bilinmemekteydi. 1963 yılında Halet Çambel ve Robert J. Braidwood başkanlığında kurulan Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Karma Projesi kapsamında, Siirt İli'nde yapılan yüzey araştırmalarında Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Helenistik, Roma, Bizans-İslam ve Yakınçağ'ı kapsayan dönemlere ait buluntular ortaya çıkarılmıştır. Günümüzdeki kültürel yapı Türk-İslam Kültürü'nın etkisiyle biçimlenmiştir.

İ.Ö. 3000 ve 2000'lerde Güneydoğu Toroslar, iki kültür alanını birbirinden ayırmaktaydı. Güneyde Mezopotamya'da gelişmiş bir tarım kültürü, kuzeyde ise Doğu Anadolu'nun yüksek yaylasında ilkel tarımcılığa ve hayvancılığa dayalı, daha yavaş gelişen bir kültür vardı. İki kültürün kesiştiği yerde bulunan Siirt'te, yayla kültürü özellikleri görülmekteydi.

M.Ö. 3000'lerde yöreye egemen olan Hurri'lerden sonra sırasıyla Hitit, Urartu, Asur, Med ve Pers'ler de hakimiyet kurmuşlardı.

Siirt'in içinde bulunduğu bölge, göçler nedeniyle etnik ve dinsel inanışlar yönünden çeşitlilik göstermektedir. Urartular, İskitler, Medler ve Persler, egemenlik dönemlerinde dinsel inanışlarını da buralara yaymışlardı. Dağlık alanlarda yaşayan kapalı toplulukların çeşitli din ve tanrıları vardı. İ.Ö. 150'lerden başlayarak yöreye egemen olan Partlar, Arsaklılar, Sasaniler dönemlerinde İran Tanrıları'nın ve inanışlarının etkisi güçlenmiştir. Yöreyi etkileyen Roma - Part, Roma - Sasani savaşları, aynı zamanda iki dinin ve kültürün karşılaşması niteliğindeydi. 300'lerde Hristiyanlık yayılmaya başladığında Zerduş Dini'ni benimseyen Sasaniler, Yörede Hristiyan kıyımı yapmışlardır.

639'da Elcezire'nin fethi için görevlendirilen İlyas bin Ganem, Diyarbakır yöresini İslam mücahidlerine açtığı zaman Siirt de aynı şansızlığa uğramıştır. Diyarbakır'ın zaptında mühim hizmetleri bulunan Halid bin Velid, Hasankeyf Savaşı'nda muzaffer olduktan sonra Siirt'e yürümüş, şehrin o zamanki hakimi Hersolu itaatini arz ederek, şehri teslim etmiştir. Bundan sonra Siirt Hakimliği'n, sahabeden olan Hişşam oğlu Hakem tayin olunmuştur.

661 yılında kurulan Emevi Hilafeti bölge ile birlikte Siirt'i de hakimiyet altına almıştır. Emeviler'den sonra hilafet makamını ele geçiren Abbasiler, Diyarbakır, Silvan ve Siirt'i de ele geçirmişlerdir.

Dinsel bakımdan bölge ilkin önemli bir "Harici" merkeziydi. IX. yy'dan sonra Hanbeli ve Maliki mezhepleri aracılığıyla Sünnilik, Mervanoğulları döneminde Şafiilik, Türklerle Hanefilik yayılmaya başlamış, daha sonra Mervanoğulları döneminde Şafii'lik giderek ortadan kalkmıştır. Yörede Arap-İslam Kültürü'nün etkisi Türklerin döneminde de sürmüştür. Ancak Siirt, 10. yüzyılın sonralarında yine Bizans'ın egemenliğine girmiş, Malazgirt Savaşı'ndan kısa bir süre sonta Philaterios adlı Ermeni asıllı bir Bizanslı tekfurun egemenliğinde kalmıştır. Daha sonra sırasıyla Artuklular'ın eline geçerek Türk'leşmeye başlamıştır.

Malazgir savaşından sonra Türkler Anadolu'ya yerleşmeye başlamış ve Büyük Selçuklu Devleti'nin isteği dışında küçük Türk devletçikleri kurulmuştur. Siirt yöresi, Hasankeyf Artuklular'ın yönetimindeydi. Artuklular'a bağlı göçebe Türkmenler yöreye yerleşmiş, Artuklu beyleri ve askerleri, kendlerde Türkleşmenin çekirdeğini oluşturmuşlardır. Beylerinin Alp, İnanç, Yağbu gibi Türk adlarını kullanmaları; Artuklular'da Türkmen geleneğinin güçlülüğünü göstermektedir. Bağlı oymaklara "ok gönderme" biçimindeki Orta Asya geleneği de Artuklular'da sürmekteydi.

Hasankeyf Artuklular'dan sonra Siirt'e Eyyübiler, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar, Mardin Artukluları, Akkoyunlular ve Safeviler egemen olmuştur. Akkoyunlular yöreye Türkmenleri yerleştirmiştir. Safeviler döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'a Şii'lik yaygınlaşmıştır. Anadolu'da şii'liğin etkisini kırmak isteyen Yavuz Sultan Selim, Urmiye Gölü'nden Malatya ve Diyarbakır'a kadar uzanan bölgeyi Osmanlı Devleti'ne bağlamak istemiştir. Bunun için Kürt kökenli ünlü bilgin İdris-i Bitlisi'nin yardımıyla Siirt Osmanlı yönetimine geçmiştir. Bu dönemde Siirt yarı özerk beylerin yönetiminde, aşiret kültürünün egemen olduğu bir yerdir.

XVI. yy'da Osmanlı yönetimine geçen Siirt, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışına kadar bu devlete bağlı kalmıştır.

XIX.yy'ın ikinci yarısına kadar devlete olan bağlılıkları sözde kalan Siirt Beyleri'nin devlet otoritesine alınması için bir hayli çaba harcanmıştır. Siirt, bu tarihe kadar çok sıkı bir şekilde yönetilmiştir. Önce görünüşte Diyarbekir Eyaleti'ne bağlı sancak oldu. Ancak Tanzimat'tan sonra 1894 Vilayet Nizamnamesi ile Bitlis Vilayeti'ne bağlı sancak haline getirilerek İstanbul'dan gönderilen kaymakam vasıtası ile yönetilmiştir.

XIX.yy. içerisinde Siirt'te meydana gelen tek siyasal olay 1894 tarihinde Sason'da meydana gelen Ermeni ayaklanmasıdır. kış Bu durum karşısında Osmanlı Devleti sert tedbirler almak zorunda kaldı. Sason ayaklanması İngiltere'yi harekete geçirdi. Çünkü, Ermeni meselesi, Rusya ve İngiltere'yi menfaat çatışmasında birleştiriyordu. İngiltere Ermeni'lerin bağımsızlığını isterken; Rusya, Ermeni'lerin Rusya'ya katılmasından yanaydı. Merkezi Tiflis'te olan Ermeni Hınçak Komitesi ile Taşnaksutyun Komiteleri'nin amacı, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermenilerin Rusya ve İran'daki bütün Ermenilerle birleştirip bağımsız bir Ermenistan Devleti'nin kurulmasını sağlamaktı.

Böyle bir amaç İngiltere'yi memnun etmesine rağmen, Rusya, kesinlikle karşı çıkmıştı. 8 Ağustos 1884'te Sason'un Şenlik Köyü'nde, Kürtlerin birkaç köyü gasbetmesi ile başlayan olaylar genişlemiştir.

Ermenilerin vergi vermemek ve hükümet memurlarına pasif direnişte bulunmak üzere daha önceden anlaşmaları da olayların genişlemesinde etkili olmuştur. Ermenilerin başlattığı bu ayaklanmayı II.Abdulhamid'in görevlendirdiği VI. Ordu bastırmıştır. Osmanlı Devleti'nin bu döneminde Siirt yöresinde genellikle yarı özerk bir yönetim biçimi hakimdi. 1831'de yapılan Osmanlı nüfus sayımı kayıtlarında, XIX.yy'da Siirt yöresinde Hazo (Kozluk)'nun Diyarbakır Eyaleti'ne bağlı bir hükümet olduğu belirlenmiştir.

Bugün Siirt İli'nin kazalarından biri olan Şirvan (Şirve) ise liva olarak Van Eyaleti içinde yer almaktaydı. 1897 Vilayet Nizamnamesi, Siirt Livası'nın Diyarbekir Vilayeti'ne bağlı olduğunu göstermektedir. Siirt Livası'nın, Merkez kaza, Pevvan (Bervade) ve Garzan (Kurtalan'ın eski yerleşme yeri, şimdiki Yanarsu Bucağı) olmak üzere toplam 3 kazası vardı.

1877'de Merkez Kaza, Eruh, Şirvan, Rızyan ve Sason'dan oluşan Siirt Sancağı, Diyarbekir Vilayeti'ne bağlıydı. Siirt, bu yönetsel durumunu 1880'de de korudu. 1892 Devlet Salnamesi, Siirt Sancağının Diyarbekir Vilayeti'nden ayrılarak, Bitlis Vilayeti'ne bağlandığını ifade etmektedir.

Eskiden Siirt İli'ne bağlı olan Beşiri Kazası, Diyarbekir Vilayet Merkez Sancağı'na bağlı kaldı. Bu dönemde Bitlis Vilayeti; Merkez Sancağı, Muş, Genç ve Siirt Sancakları'ndan oluşmaktaydı. Siirt Sancağı'nın ise, Merkez Kaza, Şirvan, Eruh, Pervari ve Garzan (Kurtalan) olmak üzere toplam 5 kazası vardı. 1896 Devlet Salnamesi kayıtlarında daha önce Siirt'e bağlı iken bugün Batman'a bağlı olan Sason Kazası'nın Muş Sancağı içinde yer aldığı gösterilmektedir. Siirt Sancağı 1892-1896'daki yönetsel konumu 1903'te ve 1916'da da korumuştur. 1918'de Siirt Sancağı'nın yönetsel konumunda yapılan tek değişiklik, Şırnak'ın ilave edilmesiyle kaza sayısının 6'ya çıkarılmasıydı.


Siirt, Milli Mücadele Dönemi'nde toprak ağalığı düzeninin ve aşiret ilişkilerinin egemen olduğu tipik bir kasabaydı. Siirt'in, Rus tehlikesini atlattıktan sonra, karşılaştığı diğer bir tehlike de İngiltere idi. İngilizlere ait bir birlik, halka gözdağı vermek amacıyla Siirt'e gelerek birkaç gün kaldıktan sonra geri çekilmişti. Siirt, bunun dışında yabancı güçlerin işgaline uğramamıştır. Müdafaa-i Hukuk Derneği'ni teşkil eden Siirt'in münevver zümresinin Milli Mücadele'nin gerçekleşmesinde gösterdiği medeni cesaret takdire değer bir vatanseverliktir.

II. Meşrutiyet Dönemi'nden itibaren Siirt'ten de milletvekili seçilmeye başlanmış, ilk olarak Abdulrezzak Efendi; 1908-1912 tarihleri arasında bağımsız milletvekili olarak görev yapmıştır. Daha sonra sırasıyla; Nazım Bey (Nisan 1912-Ağustos 1912), Şeyh Nasreddin Efendi (1914-1918) tarihleri arasında görev yapmıştır.

Ardından Siirt'ten Halil Hulki Bey; 12 Ocak 1920'de toplanan Dördüncü Dönem Osmanlı Meclis-i Mebusan'ında Siirt'i temsil etmiştir. Siirt, Milli Mücadele Hizmetlerine devam ederek, Siirt Müdafaa-i Hukuk Derneği olarak önce Vahideddin'e, Sadaret'e, Hariciyye'ye, İtilaf Devletleri Müesseseleri'ne, İzmir'deki Reddi İlhak Cemiyeti'ne, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'ne telgraflar gönderilmiştir.

Anadolu'nun her il ve ilçesinde olduğu gibi Siirt'te de "Müdafaa-i Hukuk Derneği" kurulmuş, başkanlığına da İl'in eski müftüsü Halil Hulki AYDIN getirilmiştir. Üyeleri, Ömer ATALAY, Siirt Belediye Başkanı Hamit Bey, İl'in ileri gelenlerinden Hamza Hilmi, Bekir Sıtkı ve Abdulkerim Bey'lerden ibaretti. Siirt, Milli Mücadele yıllarında Bitlis Vilayeti'ne bağlı bir sancaktı. Sancağın, Merkez Kaza dışında 5 kazası vardı. Bunlar; Pervari, Garzan, Eruh, Şirvan ve Şırnak'tı. Sancağın en kalabalık kazası Siirt Merkez kazası idi. Bununla birlikte Siirt'in nüfusunda 1890'lardan itibaren hızlı bir düşüş olmuş, 60.000 dolayında olan kaza nüfusu 1914'te 30.000 civarına inmiş, bu düşme I.Dünya Savaşı Dönemi'nde de devam etmiştir.

Cumhuriyet Döneminde il yapılan Siirt, 1924'te Hakkari'nin Beytüşşebap'ın; 1926'da Diyarbekir İli'nin ilçesi Beşiri'yle Muş'un ilçesi Sason'un katılmasıyla genişledi. Ancak Beytüşşebap, 1936'da yeniden il yapılan Hakkari'ye bağlandı. 1938'de Garzan (Şimdiki ismi Yanarsu) ilçesinin merkezi Mısrıç'a (Bugün Kurtalan) taşındı ve aynı ilçeye bağlı Baykan bucağı ilçe oldu. Aynı yıl Sason'a bağlı bucak olan Hazo, Kozluk adıyla ilçe yapıldı. 1943'te Garzan ilçesinin ve merkezinin adı Kurtalan olarak değiştirildi. 1957'de Beşiri'nin bucağı olan İluh, Batman adıyla ilçe yapıldı. 1962'de Pervari ilçesinin Müküs (Şimdiki ismi Bahçesaray) bucağı, Van'ın Gevaş ilçesine bağlandı. 1990 yılında Siirt'in Batman, Beşiri, Kozluk ve Sason ilçeleri yeni kurulan Batman iline bağlandı. Aynı yıl Siirt'in Şırnak ilçesiyle, Eruh'tan ayrılarak ilçe yapılan Güçlükonak beldesi yeni kurulan Şırnak iline bağlandı ve Merkez ilçeye bağlı Tillo bucağı Aydınlar adıyla ilçe yapıldı.

İlk adımlar[kaynağı değiştir]

İlk önce bir miktar bilgi topla: Tam olarak nerededir? Nüfusu kaçtır? Tarihi nasıldır, bu yerleşim yerini kim kurmuştur? Ne üretilir? Görülmesi gereken yerleri nerelerdir, niye ziyaret etmek gerekir? Tarihi eserler ya da doğa güzellikleri var mıdır? Ne yenir, ne içilir, türküleri, öyküleri ve hatta efsaneleri nelerdir? Yaşlılarla konuşup, sözlü tarihe de yer verebilirsin.

Bu bilgileri İnternette de bulabilirsin, ama kesinlikle bulduğun bilgileri kopyalayıp yapıştırma, bilgileri kendi sözlerinle aktar! Yoksa telif hakkı ihlâli olarak silinir.

Biz de görelim![kaynağı değiştir]

Çektiğin resimler varsa bunları Vikipedi'ye yükle, yüklerken bu resmi kamuya bağışladığını açıklayan şablonu ekle: {{KM-Kişisel}} (bunu kopyala yapıştır). "Hakkını helal etmediğin" resimler, telif ihlalinden silinebilir.

Türkiye'nin yerleşim birimleri hakkında nasıl katkıda bulunabileceğini buradan daha ayrıntılı öğrenebilirsin. Örneğin; maddede kullanabileceğin şablonlar, sayfanın daha düzgün görünmesini sağlayacaktır, doğru kategoriye eklersen arayanlar daha kolay bulacaktır vb.

Kolay gelsin!