Kullanıcı:Idkwhoim/deneme tahtası

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Bilişsel çelişki[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilişsel çelişki ya da bilişsel uyumsuzluk (İngilizce: Cognitive dissonance) bir kişinin aynı anda psikolojik olarak tutarsız iki bilişe (bilgi parçaları) sahip olması veya bir kişinin inancının davranışlarıyla çelişmesi durumunda ortaya çıkan olumsuz bir duygusal durumudur.[1]

Sosyal psikolog Leon Festinger, 1957 yılında “A Theory of Cognitive Dissonance” adlı kitabında bilişsel uyumsuzluk kavramının kökenini psikoloji bilimine dayandırmıştır.[2] Bu teoriye göre, iki eylem veya fikir birbiriyle psikolojik olarak tutarlı olmadığında, insanlar tutarlı hale gelene kadar onları değiştirmek için ellerinden geleni yaparlar.[3] [4]

Karar verme eylemi sonrasında görülebilen bilişsel çelişki, bireylerin stres duymalarına neden olur. Elliot Aronson bireylerin, bu stresi azaltmak için farklı bakış açısı sunan bilgi kaynaklarından kaçınmanın (doğrulama yanlılığı) ya da kendi düşüncelerini rasyonalize etmenin yollarını aradığını ortaya koymuştur. [5] [6] Böylece bireyler, karşılaştıkları durumları kendi düşünce ve değerleriyle uyumlu hale getirirler.

Bilişsel uyumsuzluk kavramını diğer tutarsızlık teorilerinden farklı kılan, uyumsuzluğun bir büyüklüğünün olmasıdır. İki biliş ne kadar tutarsız olursa, uyumsuzluk o kadar büyük olur. [7]

Festinger, uyumsuzluğu şu matematiksel denklemi kullanarak tanımladı: A=B/(B+C). Bu denklemde A, yaşanan uyumsuzluğun büyüklüğünü temsil eder (örneğin, rahatsızlık miktarı). B, bir gönderge bilişinden uyumsuz olan bilişlerin toplamını temsil eder ve C aynı gönderge biliş ile uyumlu olan bilişlerin sayısını temsil eder.

Bilişsel çelişkinin çekirdek çerçevesi, dört aşamalı bir süreci ifade eder. İlk olarak, bilişsel bir tutarsızlık meydana gelir; ikincisi, bireyler psikolojik rahatsızlık durumu- uyumsuzluğa tepki oluştururlar; üçüncüsü, anlaşmazlığı azaltmak için motive olurlar ve dördüncüsü, uyumsuzluğu azaltmak için tutarsızlığı azaltma çabasında bulunurlar. Bazı insanlar uyumsuzluğu başarılı bir şekilde çözemeyebilir ve bu nedenle olumsuz bir duygusal durumda kalabilirler. [2]

1) Bilişsel Tutarsızlık

İki veya daha fazla bilişin çatışması.

2) Uyumsuzluk

Rahatsız edici olumsuz duygusal durum.

3) Motivasyon

Uyumsuzluğu azaltmak için motive edilmiş bilgi ve/veya davranış işleme.

4) Tutarsızlık Azaltma

Tutarsızlığı azaltmak için bilişleri ayarlamak.

Bilişsel uyumsuzluk kavramının gelişimi[değiştir | kaynağı değiştir]

Zaman içerisinde bilişsel uyumsuzluk kavramı çeşitli teoriler ile genişlemiştir. Genişletilmiş bilişsel uyumsuzluk teorisi modellerinden bazılarının temel iddiaları şunlardır:

Bilişsel uyumsuzluk teorisinin öz-tutarlılık modeli (Aronson, 1969)[değiştir | kaynağı değiştir]

Uyumsuzluk, bir kişinin kendi benlik duygusuyla hareket etmesinden kaynaklanır çünkü insanlar kendilerini tutarlı ve yetkin olarak görmek isterler. Benlik saygısı uyumsuzluk arasındaki ilişkiyi yönetir.

  • Yüksek benlik saygısı, düşük benlik saygısına göre daha fazla tutarsızlığın azalmasını sağlayarak, uyumsuzluk ve tutarsızlığın azaltılması arasındaki ilişkiyi yumuşatır.
  • Bu yaklaşımı genişleten araştırmalar (kendini haklı çıkarma teorisi [1] adı altında), bireylerin, bir karar aldıktan sonra onunla ilgili olumsuz bilgilerle karşı karşıya kalsalar bile, kararlarına ve eylemlerine yönelik bağlılıklarını arttırdıklarını ileri sürmektedir. (Staw & Ross, 1978).
Bilişsel uyumsuzluk teorisinin kendini doğrulama modeli (Steele, 1988)[değiştir | kaynağı değiştir]

Uyumsuzluk, kişinin olumlu benlik kavramı tehdit edildiğinde ortaya çıkar ve kişinin olumlu benlik kavramı onaylandığında azalır.

Öngörülen sonuçlar:

  • Bireyler, tutum değişikliğine gitmekten ziyade uyumsuzluğu azaltmak için bir kaynak olarak olumlu bir benlik imajına güvenebilirler.
  • Uyumsuzluğu azaltmak için, kendini onaylama, başlangıçtaki bilişsel tutarsızlığı değerini önemsizleştirir. (Simon, Greenberg ve Brehm, 1995)
Bilişsel uyumsuzluk teorisinin caydırıcı sonuçları (yeni görünüm) modeli (Cooper & Fazio, 1984)[değiştir | kaynağı değiştir]

Bireyler, caydırıcı sonuçlardan kişisel olarak sorumlu hissettikleri için uyumsuzluk yaşarlar.

Öngörülen sonuç:

  • Bu yaklaşım, bireylerin yalnızca eylemlerinin (örneğin, karşı-tutumsal davranışlar) caydırıcı sonuçlarla sonuçlanması durumunda uyumsuzluk yaşadıklarını ve tutarsızlığı azaltmaya giriştiklerini varsayar.
Bilişsel uyumsuzluk teorisinin öz standartlar modeli (Stone & Cooper, 2001)[değiştir | kaynağı değiştir]

Kişisel veya normatif standartların bağlamsal olarak belirgin olup olmadığına bağlı olarak, bilişsel uyumsuzluk teorisinin kendi kendine tutarlılık, kendini onaylama ve caydırıcı sonuç modellerinin her birinin belirli bağlamlarda doğru olduğunu öne sürer.

Öngörülen sonuç:

  • Normatif standartlar belirgin olduğunda, caydırıcı sonuçlar yaklaşımı uyumsuzluk sonuçlarını tahmin edecektir. Kişisel standartlar belirgin olduğunda, kişisel standart durumla ilgiliyse kendi kendine tutarlılık tahminleri geçerli olacak ve kişisel standartla alakalı değilse kendi kendini doğrulama tahminleri geçerli olacaktır.
Eyleme dayalı bilişsel uyumsuzluk modeli (Harmon-Jones, Amodio ve Harmon-Jones, 2009)[değiştir | kaynağı değiştir]

• Bilişler, eylem eğilimlerini temsil eder.

• Bireyler uyumsuzluğu azaltmak için motive olurlar çünkü çatışan eylem eğilimleri etkili eylemi engelleyebilir.

Öngörülen sonuçlar:

  • Daha fazla tutarsızlık azaltma daha etkili eyleme yol açarken, daha az tutarsızlık azaltma (örneğin, çözülmemiş uyumsuzluk) daha az etkili eyleme yol açacaktır.
  • Uyumsuzluk, görevler üzerinde artan çabaya yol açar çünkü seçim sonrası uyumsuzluğu azaltmanın bir yolu olarak eylem yönelimini arttırır. [7]

Bilişler arası ilişki[değiştir | kaynağı değiştir]

Toplumun gerçekliğinde işlev görmek için , insanlar sürekli olarak zihinsel tutumlarının ve kişisel eylemlerinin uyumunu ayarlar; biliş ve eylem arasındaki bu tür sürekli ayarlamalar, gerçeklikle üç ilişkiden biriyle sonuçlanır:[8]

1) Ünsüz ilişkisi: Birbiriyle tutarlı iki biliş veya eylem (örneğin, akşam yemeğine çıkarken sarhoş olmak istememek ve şarap yerine su sipariş etmek)

2) Alakasız ilişki: Birbiriyle ilgisi olmayan iki biliş veya eylem (örneğin, dışarıdayken sarhoş olmak istememek ve gömlek giymek)

3)Uyumsuz ilişki: Birbiriyle tutarsız iki biliş veya eylem (örneğin, dışarıdayken sarhoş olmak istememek, ancak daha sonra daha fazla şarap içmek)

Uyumsuzluğun büyüklüğü[değiştir | kaynağı değiştir]

"Uyumsuzluğun büyüklüğü" terimi, kişinin neden olduğu rahatsızlık düzeyini ifade eder. Bu, iki farklı iç itikat arasındaki ilişkiden veya kişinin itikatleriyle bağdaşmayan bir eylemden kaynaklanabilir. [9]

İki çatışan bilişin veya iki çatışan eylemin neden olduğu psikolojik uyumsuzluğun derecesini iki faktör belirler:

Bilişlerin önemi: Öğelerin kişisel bedeli ne kadar büyükse, ilişkideki uyumsuzluk da o kadar büyük olur. İki ahenksiz öğenin önem değeri yüksek olduğunda, hangi eylemin veya düşüncenin doğru olduğunu belirlemek zordur. Her ikisinin de, en azından öznel olarak, kişinin bilincinde bir gerçeklik yeri vardır. Bu nedenle, idealler veya eylemler şimdi çatıştığında, bireyin hangisinin öncelikli olduğuna karar vermesi zordur.

Bilişlerin oranı: uyumsuz-ünsüz öğelerin oranı. Her insanın içinde yaşamak için kabul edilebilir bir rahatsızlık düzeyi vardır. Bir kişi bu rahatlık düzeyi içinde olduğunda, uyumsuz faktörler işlevselliğe müdahale etmez. Ancak, uyumsuz faktörlerin bol olduğu ve birbiriyle uyumlu olmadığı durumlarda, oranın düzenlenmesi ve kabul edilebilir bir düzeye getirilmesi için bir süreçten geçilir. Denek, uyumsuz faktörlerden birini korumayı seçtiğinde, iç huzurunu yeniden sağlamak için diğerini çabucak unutur.[10]

Kazandıkları bilgi ve bilgeliğin değişen niceliği ve niteliği nedeniyle, bir kişi karar verirken her zaman bir dereceye kadar uyumsuzluk vardır. Raporlar kendi kendine aktarıldığı için büyüklüğün kendisi öznel bir ölçümdür ve rahatsızlık düzeyini net bir şekilde ölçmenin henüz nesnel bir yolu yoktur. [11]

Bilişsel çelişkiyi azaltma[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilişsel uyumsuzluk teorisi, insanların yaşam beklentileri ile dünyanın varoluşsal gerçekliği arasında psikolojik tutarlılık bulunmasını ister. Bu varoluşsal tutarlılık beklentisiyle işlev görmek için, insanlar bilişlerini eylemleriyle oranlamak için bilişsel uyumsuzluklarını sürekli olarak azaltırlar.

Psikolojik tutarlılığın yaratılması ve kurulması, bilişsel uyumsuzluktan etkilenen kişinin, zihinsel çelişkiyi tetikleyen varoluşsal çelişki ile değiştirerek ya da ona karşı haklı çıkararak ya da kayıtsız kalarak gerçekleşen uyumsuzluğun büyüklüğünü azaltan eylemlerle zihinsel stresi azaltmasına izin verir[12]. Pratikte, insanlar bilişsel uyumsuzluklarının büyüklüğünü dört şekilde azaltırlar:

  1. Davranışı veya bilişi değiştirme ("Bu tatlıdan bir daha yemeyeceğim")
  2. Çelişkili bilişi değiştirerek davranışı veya bilişi gerekçelendirme ("Arada bir diyetimi aldatmama izin verilir.")
  3. Yeni davranışlar veya bilişler ekleyerek davranışı veya bilişi gerekçelendirme ("Tatlıyı yedikten sonra fazladan otuz dakika yürüyüş yapacağım.")
  4. Mevcut inançlarla çelişen bilgileri görmezden gelin veya reddetme ("Bu tatlı, yüksek kalorili bir yiyecek değil.")

Üç bilişsel önyargı, uyumsuzluk teorisinin bileşenleridir. Önyargıları olmadığını hissettiği bir önyargı vardır. Birinin "ortalamadan daha iyi, daha nazik, daha akıllı, daha ahlaklı ve daha iyi" olduğu önyargısı, onay yanlılığıdır[13].

Gerçek dünyada işlev görmek için tutarlı psikolojinin gerekli olduğu, insanların diğer insanlarla sosyal etkileşimlerini yönettikleri insan kategorilerini kullanarak gerçek dünyadaki işlevlerini kolaylaştırdıkları The Psychology of Prejudice (2006) sonuçlarında da belirtilmiştir.

Sosyal psikoloji, algı, nörobiliş, öğrenme, motor kontrol, sistem kontrolü, etoloji ve stres gibi birçok farklı bilimsel alandan bilişsel tutarlılıkla ilgili model ve teorilere kısa bir genel bakışa dayalı olarak, tüm davranışların dahil olduğu öne sürülmüştür[14]. bilişsel işleme, algılanan tutarlılığı artırmak için tutarsız bilişlerin ve işlevlerin etkinleştirilmesinden kaynaklanır"; yani, tüm davranış işlevleri, bilgi işlemenin bir düzeyinde bilişsel tutarsızlığı azaltmak için kullanılır. örneğin merak,[15][16] ve saldırganlık ve korku[17]ile ilgili davranışların yanı sıra bilişsel tutarsızlığı tatmin edici bir şekilde azaltamama durumunun - tutarsızlığın türüne ve boyutuna bağlı olarak - stresle sonuçlanabileceği öne sürülmüştür.[18]

Seçici maruz kalma[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilişsel çelişkiyi azaltmanın başka bir yöntemi de seçici maruz kalma teorisidir. Bu teori, Festinger'in bilişsel uyumsuzluğu keşfetmesinin ilk günlerinden beri tartışılmaktadır. İnsanların kendilerini diğerlerine göre seçici olarak bazı medyalara maruz bıraktığını fark etti; özellikle, uyumsuz mesajlardan kaçınacak ve ünsüz mesajları tercih edeceklerdir[19]. Seçici maruz kalma yoluyla, insanlar aktif olarak (ve seçici olarak) mevcut zihin durumlarına, ruh hallerine veya inançlarına uygun olanı izleyeceklerini veya okuyacaklarını seçerler[20]. Başka bir deyişle, tüketiciler tutumla tutarlı bilgileri seçer ve tutuma meydan okuyan bilgilerden kaçınır[21]. Bu medya, haberler, müzik ve diğer herhangi bir mesajlaşma kanalına uygulanabilir. Fikir şu ki, nasıl hissettiğinize veya inandığınıza aykırı bir şey seçmek bilişsel uyumsuzluğu artıracaktır.

Örneğin, 1992'de bir yaşlılar evinde, en yalnız sakinler -ailesi veya sık ziyaretçisi olmayanlar- üzerinde bir araştırma yapıldı. Sakinlere bir dizi belgesel gösterildi: üçü "çok mutlu, başarılı yaşlı bir kişi" ve üçü de "mutsuz, yalnız yaşlı bir kişi". Mahalle sakinleri, belgeselleri izledikten sonra, mutsuz, yalnız kişinin yer aldığı medyayı mutlu kişiye tercih ettiklerini belirttiler. Bu, kendilerini yalnız hissettikleri ve kendi yaşlarındaki birini mutlu ve başarılı hissettiklerini izlerken bilişsel uyumsuzluk yaşadıkları şeklinde kanıtlanabilir[22]. Bu çalışma, insanların kendilerini halihazırda deneyimledikleri insanlara ve deneyimlere seçici olarak maruz bırakmada olduğu gibi, ruh hallerine uygun medyayı nasıl seçtiklerini açıklamaktadır. İnsanın kendisine benzeyen bir karakter hakkında bir film izlemesi, kendi yaşında ve kendinden daha başarılı biri hakkında bir film izlemesinden daha rahattır[23].

Paradigmalar[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilişsel uyumsuzluğun dört teorik paradigması vardır; inanç onaylama, uyarılmış uyum, özgür seçim ve çaba gerekçelendirme. Bilişsel uyumsuzluğun ortaya çıkmasındaki sebepler; mantıksal açıdan uygunsuzluk, kültürel geleneklere uygunsuzluk, bireysel yargının genel yargıya uyumsuzluğu, geçmiş tecrübelerle mevcut durumun ters düşmesi olabilir. Bilişsel uyumsuzluk teorisinin her paradigmasında ortak olan ilke şudur: Belirli bir bakış açısına yatırım yapan insanlar, aksi kanıtlarla karşılaştıklarında, meydan okunan bakış açısını haklı çıkarmak için büyük çaba harcarlar.[24]

İnanç Doğrulama[değiştir | kaynağı değiştir]

Bir inancın, idealin veya değerler sisteminin çelişkisi, sorgulanan inancı değiştirerek çözülebilecek bilişsel uyumsuzluğa neden olur; ancak sonuçta ortaya çıkan zihinsel stres, inançtan vazgeçme yerine yanlış algılama veya reddetme yoluyla kişiye psikolojik uyumu geri kazandırır. Bilişsel uyumsuzlukta inanç doğrulama yapan insanlar, çelişkili inançları paylaşan insanlardan manevi destek istemeye veya diğer insanları çelişkinin gerçek olmadığına ikna etmeye çalışırlar.[25][26] 1954’te yaşanan bir olay Festinger’in çalışmalarına ilham vermiştir. Eylül ayı sonlarına doğru Amerika’daki gazeteler 21 Aralık sabahı bir tufan olacağını, kuzey kutbundan Meksika Körfez’ine kadar uzanan bir iç deniz oluşacağını yazmıştı. Benzer felaketlerin dünyanın büyük bölümünü mahvedeceğini ve sadece inananların sağ kalacağını da eklemişti. Bu duyuruyu yapan Dorothy Martin adlı bir kadındı ve Seekers olarak adlandırılan bir tarikata mensuptu. Festinger bu grubu inceleme kararı alarak mürit kılığına girip 21 Aralık sabahı dünya sona ermediğinde tarikatın içinde olmayı amaçladı. Böylece tarikat üyelerinin gerçekleşmeyen kehanetleri karşısında nasıl tepki vereceklerini tespit edebilecekti. Festinger inançları doğru olmadığı ortaya çıksa bile tarikat üyelerinin inancının zedelenmeyeceğini hatta daha çok üye kazanacaklarını öngörmüştü. Çünkü inanç sisteminiz dünyanın sonunun geleceğini söylediği halde dünyanın sonu gelmezse bu tutarsızlığı gidermeniz gerekir. Yanlış olan inançtan vazgeçmek mümkünken körü körüne inanmışsanız inanan başka insanlar bularak inandığınız şeyin yeniden doğru olma ihtimalini düşünürsünüz. 21 Aralık sabahı kehanetleri gerçekleşmediği halde inançlarından vazgeçmeyen müritleri gören Festinger ve ekip arkadaşları Kehanet Boşa Çıkınca (When Prophecy Fails)’ da araştırma sonuçlarını ele aldılar. Festinger bireyin inandığı şey ile bu inanca karşı çıkan bilginin tutarsızlığı nedeniyle ortaya çıkan psikolojik olarak rahatsız edici bu durumu Bilişsel Uyumsuzluk olarak tanımladı.[27]The Rebbe, the Messiah, and the Scandal of Ortodoks Indifference (2008) adlı çalışma, Rebbe'lerinin (Menachem Mendel Schneerson) Mesih olduğuna inanan Çabad Ortodoks Yahudi cemaatinde meydana gelen inanç çelişkisini rapor etmiştir. Schneerson 1994'te felç geçirerek öldüğünde, Yahudi cemaatinin bir kısmı Rebbe'lerinin Mesih olmadığını kabul etmek yerine bu çelişkili gerçeğe kayıtsız kalarak Schneerson'ın Mesih olduğunu ve yakında ölümden döneceğini iddia etmeye devam etti. [28] İnançları gerçekle uymadığı halde inançlarını değiştirmeyip kendilerini doğrulayacak bir argüman ortaya atarak psikolojik uyumlarını geri kazandılar. Çünkü inançlar yanlışlığı kanıtlansa bile ayakta kalır ve yanlışlığı kanıtlanınca daha da pekişir.

Uyarılmış Uyum[değiştir | kaynağı değiştir]

Zorla Uyumluluğun Bilişsel Sonuçları' nda (1959), araştırmacılar Leon Festinger ve Merrill Carlsmith, öğrencilerden sıkıcı görevler yaparak bir saat geçirmelerini istedi. Denekler görevleri yaptıktan sonra, deneyciler bir grup denekten başka bir denekle (bir aktör) konuşmasını ve bu özneyi sıkıcı görevlerin ilginç ve ilgi çekici olduğuna ikna etmesini istedi. Bir grubun deneklerine yirmi dolar (20$) ödendi; ikinci gruptakilere bir dolar (1$) ödendi. Ücretli deneklerin yanıtları bilişsel uyumsuzluğun kanıtıydı. Araştırmacılar, Festinger ve Carlsmith, deneklerin çelişen bilişler arasında uyumsuzluk yaşadıklarını öne sürdüler. Bir dolar ödenen denekler, başka bir gerekçeleri olmadığı için "ilginç görev" zihinsel tutumunu içselleştirmeye zorlandılar. Yirmi dolar ödenen denekler, "ilginç görev" zihinsel tutumunu içselleştirmek için açık, dışsal bir gerekçe yoluyla uymaya teşvik edildiler ve yalnızca bir dolar ödeyenlerden daha düşük derecede bilişsel uyumsuzluk yaşadılar.[29]

Özgür Seçim

Karar Sonrası Alternatiflerin İstenilirlik Değişiklikleri (1956) çalışmasında 225 kız öğrenci ev aletlerini derecelendirdi ve ardından hediye olarak iki aletten birini seçmeleri istendi. İkinci tur değerlendirme sonuçları; kadın öğrencilerin hediye olarak seçtikleri ev aletlerine ilişkin puanlarını artırdıklarını, reddettikleri ev aletlerine yönelik puanlarını ise düşürdüklerine işaret etti.[30]

Bu tür bilişsel uyumsuzluk, zor bir kararla karşı karşıya kalan ve reddedilen seçimin seçici için arzu edilen özelliklere sahip olabildiği durumda ortaya çıkar. Karar verme eylemi, X ve Y arasındaki küçük farka rağmen, Y yerine X' i seçmenin sonucu olarak psikolojik uyumsuzluğu kışkırtır; "X' i seçtim" kararı, Y'nin sevdiğim bazı yönleri var" algısıyla çelişir. Bu noktada X’ i seçen seçici X’ in olumlu özelliklerini arttırıp Y’nin olumsuz özelliklerine odaklanarak bilişsel uyumsuzluğu en aza indirgemeye çalışır.[31]

Çabanın Gerekçesi[değiştir | kaynağı değiştir]

Psikologların, insanların ait olmak istedikleri grupları ve kulüpleri neden değerli bulduklarına dair bir teorisi vardır. Çaba gerekçesi teorisine göre, insanlar gruba veya kulübe dahil olmak için çok çalıştılarsa bu hedefin değerli olduğuna inanacaklardır. Hedefe ulaşamadıklarında dahi, hedefin öznel değerini arttırarak çabalarını, eylemlerini haklı çıkarırlar.

Kulüp örneğinde de olduğu gibi, grubun bir bireyi olmak çaba sarf etmeyi gerektiriyorsa, insanlar o grubun ait olmaya değer olduğuna inanacaklardır. Aidiyet duyabilmek için ne kadar emek verip çaba sarf ederse, kulüp yada gruba normal değerinden fazlaca değer ve anlam atfedeceklerdir.

Çaba gerekçesi paradigması, insanların davranışları ve inançları uyuşmadığında rahatsızlık yaşadıklarını söyleyen bilişsel uyumsuzluğun psikolojik teorisine dayanır. Bu rahatsızlığı gidermek için insanlar genellikle inançlarını davranışlarına uyacak şekilde değiştirirler.

Çaba gerekçelendirme durumunda ulaşılacak hedef için harcanan çaba miktarı ile hedefin öznel değeri arasında bir uyumsuzluk durumu vardır. Kişi tutumunu ayarlayarak veya hedefin öznel değerini arttırarak bu uyumsuzluğu çözer.Bir hedef – örneğin, bir gruba ait olmanın– bekledikleri kadar değerli olmadığı ortaya çıktığında, hedefe koydukları çabayı haklı çıkarmak için bakış açılarını değiştireceklerdir.. .[32]

Örnekler[değiştir | kaynağı değiştir]

Ezop'un "Tilki ve Üzümler" masalında, istenen üzüm salkımına ulaşamaması üzerine tilki, meyvenin ekşi olduğu için gerçekten istemediğine karar verir. Tilkinin rasyonalizasyon (gerekçelendirme) eylemi, gerçekleştiremediği arzudan kaynaklanan bilişsel uyumsuzluk konusundaki endişesini azalttı.

Et Yeme[değiştir | kaynağı değiştir]

Et yeme, et yeme davranışı ile kişinin sahip olduğu çeşitli idealler arasındaki çelişkileri içerebilir. [33]Bazı araştırmacılar bu ahlaki çatışma biçimini et paradoksu olarak adlandırır.[34] [35] Hank Rothgerber, et yiyicilerin yeme davranışları ile hayvanlara olan sevgileri arasında bir çatışmayla karşılaşabileceklerini öne sürdü. [36]Bu, uyumsuz durum, kişinin davranışının bir et yiyici olarak tanınmasını ve bu davranışın çeliştiği bir inanç, tutum veya değeri içerdiğinde ortaya çıkar.[36] Bu duruma sahip kişi, bu uyumsuzluğun oluşmasını önlemek için kaçınma, kasıtlı cehalet, ayrışma, algılanan davranış değişikliği ve iyi niyetli sapma gibi çeşitli yöntemler kullanmaya çalışabilir. [36]Bir kez meydana geldiğinde, hayvanları aşağılamak, et yanlısı gerekçeler sunmak veya et yeme sorumluluğunu reddetmek gibi motive edilmiş bilişler biçiminde azaltabilir.[36]

Et yemeyle ilgili bilişsel uyumsuzluğun boyutu, ilgili bireyin tutum ve değerlerine bağlı olarak değişebilir çünkü bunlar, değerleri ve yedikleri ile herhangi bir ahlaki çelişki görüp görmediklerini etkileyebilir. Örneğin, daha baskın görüşlü olan ve erkeksi bir kimliğe sahip olmaya değer veren bireylerin bilişsel uyumsuzluk yaşama olasılıkları daha düşüktür çünkü et yemenin ahlaki açıdan yanlış olduğuna inanma olasılıkları daha düşüktür.[37]

Sigara İçmek[değiştir | kaynağı değiştir]

Sigara İçenler Arasındaki Bilişsel Uyumsuzluğu Azaltan İnanç Modelleri: Uluslararası Tütün Kontrolünden (ITC) Dört Ülke Araştırmasından Boylamsal Bir Analiz (2012), sigara içenlerin tütün içme konusundaki bilişsel çelişkilerini ve sigara içmenin olumsuz sonuçlarını azaltmak için gerekçelendirme inançlarını kullandıklarını göstermiştir.[38]

1)Sigara içmeye devam edenler (Sigara içiyor ve önceki çalışma turundan bu yana bırakma girişimi yok)

2)Başarılı bırakanlar (Çalışma sırasında bıraktılar ve önceki çalışma döneminden beri tütün kullanmadılar)

3)Başarısız bırakanlar (Çalışma sırasında bıraktılar, ancak tekrar sigara içmeye başladılar) çalışma sırasında)

Bilişsel uyumsuzluğu azaltmak için, katılımcı sigara içenler inançlarını eylemlerine uyacak şekilde ayarladılar:

1. İşlevsel inançlar ("Sigara, stresli veya üzgün olduğumda beni sakinleştirir."; "Sigara daha iyi odaklanmama yardımcı olur."; "Sigara hayatımın önemli bir parçası." ve "Sigara, sosyalleşmemi kolaylaştırıyor."

2. Rahatsızlığı azaltıcı inançlar ("Sigaranın zararlı olduğuna dair tıbbi kanıtlar abartılı."; "Kişi bir şeyden ölmeli, öyleyse neden eğlenip sigara içmiyorsunuz?" ve "Sigara içmek, insanların yaptığı diğer birçok şeyden daha riskli değil.")[39]

Hoş Olmayan Tıbbi Taramalar[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilişsel Uyumsuzluk ve Hoş Olmayan Tıbbi Taramalara Yönelik Tutumlar (2016) adlı bir çalışmada, araştırmacılar Michael R. Ent ve Mary A. Gerend, deneye katılacak kişileri "insan solunum virüsü-27" olarak adlandırılan belirli (aslında hayali) bir virüs için rahatsız edici bir test hakkında bilgilendirdi. Çalışma, katılımcıların deneye müdahale edecek virüs hakkında düşünce, fikir ve duygu sahibi olmalarını önlemek için sahte bir virüs kullandı. Çalışma katılımcıları iki gruptaydı; bir gruba virüs-27 testi için gerçek aday oldukları, ikinci gruba ise deney için aday olmadıkları söylendi. Araştırmacılar, "Hoş olmayan teste tabi tutulacaklarını düşünen [araştırma] katılımcılarının, testin bir yandan pek de iç açıcı olmadıklarını bir yandan da onların yararına olduğunu bilmekle ilgili çelişki yaşayacaklarını tahmin ettik - bu çelişkinin, teste karşı olumsuz tutumlarla sonuçlanacağı tahmin ediliyordu." ifadesinde bulundu.[40]

İlgili Fenomenler[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilişsel uyumsuzluk, insanlar genellikle iddialarının geçerliliğini sorgulamadan inançlarını açıklamaya veya haklı çıkarmaya çalıştıklarında da ortaya çıkabilir: 1934, Bihar, Hindistan'daki depremden sonra, korkuya dayalı mantık dışı söylentiler, felaketten etkilenmeyen komşu topluluklara hızla ulaştı çünkü bu topluluklar, insanlar, fiziksel tehlikede olmasalar da, depremle ilgili endişelerini psikolojik olarak haklı çıkardılar. [41]Aynı örüntü, kişinin kanaatleri çelişkili bir düzenle karşılandığında da gözlemlenebilir. 6. sınıf öğrencileri arasında yapılan bir çalışmada, öğrenciler bir akademik sınavda kopya çekmeye teşvik edildikten sonra kopya çekmeyi daha az sert bir şekilde değerlendirmişlerdir. [42] Bununla birlikte, doğrulama yanlılığı, insanların yerleşik fikirlerini doğrulayan bilgileri nasıl kolayca okuduklarını ve fikirleriyle çelişen bilgileri okumaktan nasıl kolayca kaçındıklarını tanımlar. [43]Onay yanlılığı, bir kişi derinden sahip olunan siyasi inançlarla yüzleştiğinde, yani bir kişi inançlarına, değerlerine ve fikirlerine büyük ölçüde bağlı olduğunda ortaya çıkar. [43]

Bir kimsenin nasıl hissettiği ve nasıl davrandığı arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkarsa, kişinin algıları ve duyguları stresi azaltmak için harekete geçer. Ben Franklin etkisi, o devlet adamının bir rakibe iyilik yapma eyleminin o kişiye karşı artan olumlu duygulara yol açtığına dair gözlemini ifade eder. Geri dönüşü olmayan seçimlerin pişmanlığını en aza indirmek için kişinin duygularının değiştirilmesi de mümkündür. Bir hipodromda, bahisçiler bahisten sonra atlarına eskisinden daha fazla güveniyorlardı. Bu da demek oluyor ki kişi her hâlükârda uyumsuzluk ile düşünceleri arasında kaldığında bunu değiştirmeye de muktedir.[44]

  1. ^ Invitation To Psychology (İngilizce). Pearson. s. 350. 
  2. ^ a b Yücel, Esin; Çi̇zel, Beykan (2018-04-30). "Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi Üzerine Kavramsal Bir İnceleme: Satın Alma Perspektifi". Yaşar Üniversitesi E-Dergisi. 13 (50): 150–163. doi:10.19168/jyasar.347996. ISSN 1305-970X. 
  3. ^ . s. ^ a b Festinger, Leon (Kasım 1962). "Cognitive Dissonance". Scientific American. 207 (4): 93-106. doi:10.1038/scientificamerican1062-93. ISSN 0036-8733.  Eksik ya da boş |başlık= (yardım)
  4. ^ Dawson, Lorne L. (1999-10-01). "When Prophecy Fails and Faith Persists: A Theoretical Overview". Nova Religio (İngilizce). 3 (1): 60–82. doi:10.1525/nr.1999.3.1.60. ISSN 1092-6690. 
  5. ^ "The Effects of Social Influence and Cognitive Dissonance on Travel Purchase Decisions | Request PDF". ResearchGate (İngilizce). doi:10.1177/0047287514528287. 
  6. ^ "Sosyal Psikolog Elliot Aronson'un Katkılarının Bir Derlemesi" (PDF).  23. harf sırasında bulunan |başlık= parametresi line feed character içeriyor (yardım)
  7. ^ a b Cooper, Joel (2007-03-27). Cognitive Dissonance: 50 Years of a Classic Theory (İngilizce). SAGE. ISBN 978-1-84920-344-9. 
  8. ^ Festinger, Leon (1957-06-01). "A Theory of Cognitive Dissonance". doi:10.1515/9781503620766. 
  9. ^ [Festinger, L. (1957). A Theory of Cognitive Dissonance. California: Stanford University Press. "A Theory of Cognitive Dissonance"] |url= değerini kontrol edin (yardım). 
  10. ^ [Boring EG (August 1964). "Cognitive Dissonance: Its Use in Science: A scientist, like any other human being, frequently holds views that are inconsistent with one another". Science. 145 (3633): 680–685. doi:10.1126/science.145.3633.680. PMID 17754664. "Cognitive Dissonance: Its Use in Science: A scientist, like any other human being, frequently holds views that are inconsistent with one another""] |url= değerini kontrol edin (yardım). 
  11. ^ [Oshikawa S (January 1972). "The Measurement of Cognitive Dissonance: Some Experimental Findings". Journal of Marketing. 36 (1): 64–67. doi:10.1177/002224297203600112. S2CID 147152501. "The Measurement of Cognitive Dissonance: Some Experimental Findings"] |url= değerini kontrol edin (yardım). 
  12. ^ Festinger, Leon (1957-06-01). "A Theory of Cognitive Dissonance". doi:10.1515/9781503620766. 
  13. ^ "Why We Believe —Long After We Shouldn't - CSI". web.archive.org. 2018-11-05. Erişim tarihi: 2022-05-29. 
  14. ^ van Kampen, Hendrik S. (2019-02). "The principle of consistency and the cause and function of behaviour". Behavioural Processes. 159: 42–54. doi:10.1016/j.beproc.2018.12.013. ISSN 0376-6357.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  15. ^ Ettlinger, G. (1962-01). "Conflict, Arousal and Curiosity. By D. E. Berlyne New York: McGraw-Hill Publishing Company Ltd., 1960. Pp. 350." Journal of Mental Science. 108 (452): 109–110. doi:10.1192/bjp.108.452.109-a. ISSN 0368-315X.  51. harf sırasında bulunan |başlık= parametresi line feed character içeriyor (yardım); Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  16. ^ Nielsen, Margaret (1982-06). "M. A. Yelloly. Social work theory and psychoanalysis. Wokingham". International Journal of Rehabilitation Research. 5 (2): 290. doi:10.1097/00004356-198206000-00032. ISSN 0342-5282.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  17. ^ Morris, R.G.M (1999-11). "D.O. Hebb: The Organization of Behavior, Wiley: New York; 1949". Brain Research Bulletin. 50 (5-6): 437. doi:10.1016/s0361-9230(99)00182-3. ISSN 0361-9230.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  18. ^ van Kampen, Hendrik S. (2019-02). "The principle of consistency and the cause and function of behaviour". Behavioural Processes. 159: 42–54. doi:10.1016/j.beproc.2018.12.013. ISSN 0376-6357.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  19. ^ D'ALESSIO, DAVE (2002). "SELECTIVE EXPOSURE AND DISSONANCE AFTER DECISIONS". Psychological Reports. 91 (6): 527. doi:10.2466/pr0.91.6.527-532. ISSN 0033-2941. 
  20. ^ Zillmann, Dolf (2000-01). "Mood Management in the Context of Selective Exposure Theory". Annals of the International Communication Association. 23 (1): 103–123. doi:10.1080/23808985.2000.11678971. ISSN 2380-8985.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  21. ^ Metzger, Miriam J.; Hartsell, Ethan H.; Flanagin, Andrew J. (2015-11-26). "Cognitive Dissonance or Credibility? A Comparison of Two Theoretical Explanations for Selective Exposure to Partisan News". Communication Research. 47 (1): 3–28. doi:10.1177/0093650215613136. ISSN 0093-6502. 
  22. ^ Metzger, Miriam J.; Hartsell, Ethan H.; Flanagin, Andrew J. (2015-11-26). "Cognitive Dissonance or Credibility? A Comparison of Two Theoretical Explanations for Selective Exposure to Partisan News". Communication Research. 47 (1): 3–28. doi:10.1177/0093650215613136. ISSN 0093-6502. 
  23. ^ Jean Tsang, Stephanie (2017-02-22). "Cognitive Discrepancy, Dissonance, and Selective Exposure". Media Psychology. 22 (3): 394–417. doi:10.1080/15213269.2017.1282873. ISSN 1521-3269. 
  24. ^ Brehm, Jack W. (2007-11). "A Brief History of Dissonance Theory: A Brief History of Dissonance Theory". Social and Personality Psychology Compass (İngilizce). 1 (1): 381–391. doi:10.1111/j.1751-9004.2007.00035.x.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  25. ^ The persuasion handbook : developments in theory and practice. 2nd ed. James Price Dillard, Michael Pfau. Thousand Oaks, Calif.: SAGE Publications. 2002. ISBN 978-1-4522-6159-1. OCLC 809772074. 
  26. ^ Bies, Werner (2019-11-07). "Cornelia Ortlieb: Popmusikliteratur. Hannover: Wehrhahn Verlag, 2018. 352 S". arcadia. 54 (2): 294–300. doi:10.1515/arcadia-2019-0023. ISSN 1613-0642. 
  27. ^ https://www.matematiksel.org/dunyanin-sona-ermedigi-gun-ve-festinger-bilissel-celiski-kurami/.  Eksik ya da boş |başlık= (yardım)
  28. ^ Berger, David (2008-03-01). "Rebbe, the Messiah, and the Scandal of Orthodox Indifference". doi:10.3828/liverpool/9781904113751.001.0001. 
  29. ^ [Festinger L, Carlsmith JM (March 1959). "Cognitive consequences of forced compliance". Journal of Abnormal Psychology. 58 (2): 203–210. CiteSeerX 10.1.1.497.2779. doi:10.1037/h0041593. PMID 13640824. S2CID 232294. Festinger L, Carlsmith JM (March 1959). "Cognitive consequences of forced compliance". Journal of Abnormal Psychology. 58 (2): 203–210. CiteSeerX 10.1.1.497.2779. doi:10.1037/h0041593. PMID 13640824. S2CID 232294.] |url= değerini kontrol edin (yardım).  Eksik ya da boş |başlık= (yardım)
  30. ^ [Brehm JW (May 1956). "Postdecision changes in the desirability of alternatives". Journal of Abnormal Psychology. 52 (3): 384–389. doi:10.1037/h0041006. PMID 13318848. S2CID 8764837. Brehm JW (May 1956). "Postdecision changes in the desirability of alternatives". Journal of Abnormal Psychology. 52 (3): 384–389. doi:10.1037/h0041006. PMID 13318848. S2CID 8764837.] |url= değerini kontrol edin (yardım).  Eksik ya da boş |başlık= (yardım)
  31. ^ Egan, Louisa C.; Bloom, Paul; Santos, Laurie R. (2010-01). "Choice-induced preferences in the absence of choice: Evidence from a blind two choice paradigm with young children and capuchin monkeys". Journal of Experimental Social Psychology (İngilizce). 46 (1): 204–207. doi:10.1016/j.jesp.2009.08.014.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  32. ^ "Çaba Gerekçesi: Aronson & Mills Çalışması, Örnekler ve Uygulamalar". Sezgin KOYUN. 2020-05-11. Erişim tarihi: 2022-05-29. 
  33. ^ Rothgerber, Hank (2020-03). "Meat-related cognitive dissonance: A conceptual framework for understanding how meat eaters reduce negative arousal from eating animals". Appetite. 146: 104511. doi:10.1016/j.appet.2019.104511. ISSN 0195-6663.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  34. ^ Loughnan, Steve; Bastian, Brock; Haslam, Nick (2014-04). "The Psychology of Eating Animals". Current Directions in Psychological Science (İngilizce). 23 (2): 104–108. doi:10.1177/0963721414525781. ISSN 0963-7214.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  35. ^ Bastian, Brock; Loughnan, Steve (2017-08). "Resolving the Meat-Paradox: A Motivational Account of Morally Troublesome Behavior and Its Maintenance". Personality and Social Psychology Review (İngilizce). 21 (3): 278–299. doi:10.1177/1088868316647562. ISSN 1088-8683.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  36. ^ a b c d Rothgerber, Hank (2020-03). "Meat-related cognitive dissonance: A conceptual framework for understanding how meat eaters reduce negative arousal from eating animals". Appetite (İngilizce). 146: 104511. doi:10.1016/j.appet.2019.104511.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  37. ^ Loughnan, Steve; Bastian, Brock; Haslam, Nick (2014-04). "The Psychology of Eating Animals". Current Directions in Psychological Science (İngilizce). 23 (2): 104–108. doi:10.1177/0963721414525781. ISSN 0963-7214.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  38. ^ Johnson, Ronald E. (1968). "Smoking Cognitive Dissonance Scale". PsycTESTS Dataset. Erişim tarihi: 2022-05-27. 
  39. ^ Fotuhi, Omid; Fong, Geoffrey T; Zanna, Mark P; Borland, Ron; Yong, Hua-Hie; Cummings, K Michael (2013-01). "Patterns of cognitive dissonance-reducing beliefs among smokers: a longitudinal analysis from the International Tobacco Control (ITC) Four Country Survey". Tobacco Control (İngilizce). 22 (1): 52–58. doi:10.1136/tobaccocontrol-2011-050139. ISSN 0964-4563.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  40. ^ Ent, Michael R; Gerend, Mary A (2016-09). "Cognitive dissonance and attitudes toward unpleasant medical screenings". Journal of Health Psychology (İngilizce). 21 (9): 2075–2084. doi:10.1177/1359105315570986. ISSN 1359-1053.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  41. ^ Prasad, Jamuna (1950-12). "A COMPARATIVE STUDY OF RUMOURS AND REPORTS IN EARTHQUAKES". British Journal of Psychology. General Section (İngilizce). 41 (3-4): 129–144. doi:10.1111/j.2044-8295.1950.tb00271.x.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  42. ^ Mills, Judson (1958-12). "Changes in moral attitudes following temptation1". Journal of Personality (İngilizce). 26 (4): 517–531. doi:10.1111/j.1467-6494.1958.tb02349.x. ISSN 0022-3506.  Tarih değerini gözden geçirin: |tarih= (yardım)
  43. ^ a b Hart, William; Albarracín, Dolores; Eagly, Alice H.; Brechan, Inge; Lindberg, Matthew J.; Merrill, Lisa (2009). "Feeling validated versus being correct: A meta-analysis of selective exposure to information". Psychological Bulletin (İngilizce). 135 (4): 555–588. doi:10.1037/a0015701. ISSN 1939-1455. 
  44. ^ Knox, Robert E.; Inkster, James A. (1968). "Postdecision dissonance at post time". Journal of Personality and Social Psychology (İngilizce). 8 (4, Pt.1): 319–323. doi:10.1037/h0025528. ISSN 1939-1315.