İçeriğe atla

İcap

Vikipedi, özgür ansiklopedi

İcap ya da öneri, bir sözleşmenin kurulabilmesi için gerekli olan iki irade beyanından birisidir. Önce olan irade beyanı icap, sonra gelen irade beyanı ise kabuldür. İrade açıklamasının icap mı kabul mü olduğunun pratikte yansımaları olduğu için bu ikisi arasında yapılacak ayrım önem taşır. İcapta bulunan kişi, o icabıyla belirli bir süre bağlı olacaktır. icapta bulunan, icabın kendisini bağladığı süre boyunca icabından vazgeçemez. Bir sözleşme teklifinin teknik anlamda icap sayılabilmesi için bazı özellikleri taşıması gerekir.

icabın içeriğinin belli ya da belirlenebilir olması gerekir. Sözleşmenin türünün, esaslı noktalarının belirli ya da açıkça dile getirilmediyse bile belirlenebilir şekilde ifade edilmiş olması gerekir. Örneğin bir A kişisi bir emlakçıya gidip, ev almak istediğini belirtirse ancak kaç liralık bir ev almak istediğini belirtmezse, sözleşmenin esaslı unsurlarından birisini muğlak bıraktığı için henüz icapta bulunmuş sayılmaz. Böyle durumdaki bir A kişisi, icaba davette bulunmuş olur. Emlakçı eğer o kişiye belirli bir evi gösterip, fiyatını da belirterek teklif ederse, emlakçının bu fiili bir icap olur. Eğer A kişisi emlakçıya gittiğinde, ne istediğini tam olarak beyan etseydi, icapta bulunmuş olurdu. Burada aranan bir sözleşmenin (zikredilen örnekte satış sözleşmesinin) esaslı noktalarının belirlenmiş olmasıdır. Aksi halde o teklif bir icap değil, icaba davet olmuş olur.

Başka bir örnekte, A satıcısı mağazasına gelen B alıcısına 30 liralık bir elbiseyi göstererek, aradığı niteliklere sahip olduğunu ve onu almasını önerdiğinde, A artık B'ya icapta bulunmuş olur. Eğer B sözleşmenin esaslı bir noktasını değiştirirse, örneğin, "Bunu 25 liradan alabilirim" derse, sözleşmenin esaslı bir noktasını değiştirdiğinden yaptığı fiil kabul sayılmaz, aksine yeni bir icap sayılır. Bu defa icabı kabul edecek taraf, satıcı A'dır. Eğer B fiyatı değiştirmeseydi ve şöyle deseydi, "Bu elbisenin fiyatını peşin değil de taksitle ödemem mümkün müdür?" deseydi, yeni bir icapta bulunmuş olmazdı. Aradaki fark, ikinci örnekte, sözleşmenin konusu ve bedeli gibi esaslı noktalarda değil, ikincil noktalarda anlaşılmamış olmasıdır.

Esaslı noktalarda uyuşulursa veya uyuşulmazsa karşı tarafın cevabı kabul ya da reddir, esaslı noktalarda değişikliğe gidilirse, değişikliği teklif eden taraf yeni bir icapta bulunmuş sayılır.

İcap, süreli icap ve süresiz icap olmak üzere ikiye ayrılır. Süreli icapta, icapta bulunan kişi, icabın hangi vakte kadar ya da ne kadar süreyle geçerli olduğunu açıkça belirtmiştir. Süresiz icapta ise, icapta bulunan kişi, icabın ne zamana kadar geçerliliğini devam ettireceğine dair bir beyanda bulunmamıştır. Süresiz icap ikiye ayrılır:

  • Hazırlar arasında süresiz icap
  • Hazır olmayanlar arasında süresiz icap

Telefon, bilgisayar gibi doğrudan iletişim sağlayan aletler vasıtasıyla doğrudan iletişim esnasındaki icap, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır. Video konferanslar da bu kapsamda değerlendirilir. Ancak faks, e-posta gibi eş zamanlı olmayan iletişim vasıtalarıyla yapılan icap, hazır olmayanlar arasında yapılan irade beyanı sayılır. Ancak hukuksal öğretilerde (doktrinde) bunun aksini belirten ve e-posta gibi mesajlaşma vasıtalarıyla yapılan icapları hazırlar arasında irade beyanı olarak kabul eden görüşler de mevcuttur.

İcabın bağlayıcılık süresi dışında gelen bir kabul haberi, kabul niteliği taşımaz, o artık yeni bir icap sayılır. İrade beyanının kabul sayılması için mutlaka icabın bağlayıcılık süresi sona ermeden icapta bulunan tarafa beyan edilmiş olması gerekir. icabın bağlayıcılık süresi, sözleşmenin konusuna göre değişir. Bir otomobil satışı icabıyla, antika olmayan normal bir kalemin satışının icabının bağlayıcılık süresinin aynı olması beklenemez.

Bir icabın sona ermesi için şu durumlardan birisinin gerçekleşmiş olması gerekir:

  1. kabul
  2. Red
  3. icap süresinin dolmuş olması
  4. Ölüm veya fiili ehliyetini kaybetme (icapta bulunulan kişi için söz konusudur)

Şayet icabı yapan ölmüş fakat o icabın bağlayıcılık süresi dolmamışsa, karşı taraf o icabı kabul ettiğinde icapta bulunan mevtanın mirasçıları o icabın kabulüyle kurulan sözleşmeyle sorumludurlar. Ancak, icapta bulunulan kişi icabı kabul etmeden ölmüş ise bu defa mevtanın mirasçıları, henüz kabul edilmemiş olan o icabı kabul etmekle yükümlü değillerdir. Ancak zikredilen birinci durumun bir istisnası vardır. Örnek olayda, eğer A cerrahı, B hastasına kendisini iyileştirmek için ameliyat etmeyi teklif ederse, B hastası da ameliyat masasına yatmayı kabul ederse, ancak ameliyat gerçekleştirilmeden A cerrahı ölürse, böyle bir durumda icapta bulunulan kişi icabı kabul etse bile, cerrahın mirasçıları bu sözleşmeyle bağlı değillerdir. Zira sözleşme, A kişisinin kişisel özellikleri üzerine bina edilmiştir. O özellikler ortadan kalktığında, yani cerrah artık öldüğü için ameliyat yapamayacak durumda olduğunda, kurulan sözleşme de iptal olur. Yine cerrahın çalıştığı hastane örneğin, B hastasını ameliyat olmaya zorlayamaz. Zira, her ne kadar cerrah C hastanesinde çalışıyor idiyse ve sözleşme kağıt üzerinde hastane ile yapılmışsa da, B kişisi burada cerrah ile aralarında kurdukları hukuki ilişkinin A cerrahının kişisel özellikleri üzerine bina edildiğini, aynı hastanenin başka bir doktoruyla ameliyat olmak istemediğini öne sürerek sözleşmeyi feshedebilir.