İçeriğe atla

Zehra (roman)

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Zehra
YazarNabizâde Nâzım
ÜlkeTürkiye
DilTürkçe
KonularKıskançlık, ihanet ve intikamların görüldüğü bir aile faciası
TürRoman
Yayım1896

Zehra, Nabizâde Nâzım'in yazdığı ve ilk defa 1894'te Servet-i Fünûn'da tefrika olarak yayımlanmış romandır. Türk edebiyatının ilk psikolojik roman denemesi kabul edilir.

Eser, yazarın ölümünün ardından 1894 yılında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edildikten sonra 1896'da Arap harfleriyle, daha sonra Latin harfleriyle kitap olarak basılmıştır. Tanzimat sonrası dönemde İstanbul'da geçen bir aile faciasının anlatıldığı romanda kıskançlık konusu natüralist bir anlayışla ele alınır.[1]

Romanda, Tanzimat sonrası İstanbul'da yaşayan bir aile konu edilir. Romanın kahramanı Zehra, Şevket adlı bir tüccarın kızıdır. Küçük yaşta annesi ölmüştür. Babasının kâtibi Suphi ile evlenir. Çift, başlangıçta mutlu bir evlilik sürer. Suphi'nin annesi eve, Sırrıcemal adlı bir cariye getirdiğinde Zehra'nın kıskançlığı nedeniyle mutlulukları bozulur. Zehra'nın babası Şevket Bey öldüğünde Suphi, onun ticarethanesinin yönetimini üstlenir; Zehra'nın kıskançlıklarından bıkar ve Sırrıcemal ile nikâh kıyıp ona ayrı bir ev açar. Suphi artık o evde yaşamaya başlar; bir süre sonra da Zehra'dan boşanmak ister. Öç almak isteyen Zehra, Ürani adlı düşkün bir Rum kadınını Suphi'yi baştan çıkarmakla görevlendirir. Ona aşık olan Suphi, artık evine ve işyerine uğramaz. Kocasının ortadan kayboluşuna çok üzülen Sırrıcemal çocuğunu düşürür ve intihar eder.

Zehra böylece Sırrıcemal'den öcünü aldıktan sonra Suphi'den öç almak için onun kâtibi Muhsin ile evlenir. Ticarethanenin yönetimi Muhsin'in üstüne geçer ve parasız kalan Suphi, Ürani tarafından terk edilir. Suphi, geçimini sağlayabilmek için tulumbacı olarak çalışmaya başlar ve bir gün kendisinin bu duruma düşmesine neden olan Ürani'yi ve onun yeni aşkını öldürür; yargılandığı mahkeme tarafından Trablusgarp'a sürgün edilir.

Zehra, Suphi'nin başına gelenlere çok üzülür. Yeni kocası ile anlaşamadığı için mutsuz bir yaşam sürer; kocasının ölümünden sonra ise yalnızlık çeker. Bir gün sokakta düşüp ölen yoksul bir kadın görür. O kadının Suphi'nin annesi olduğunu öğrendiğinde çok acı çeker ve hastalanıp ölür.[2]