İçeriğe atla

Kutbeddin İznikî

Vikipedi, özgür ansiklopedi
22.20, 29 Aralık 2016 tarihinde Adem (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 17988392 numaralı sürüm (Taşındı: Kategori:Osmanlı bilim adamları -> Kategori:Osmanlı bilim insanları (Katalitik))

Kutbeddin İznikî (ö. 7 Aralık 1418, İznik), Osmanlı din alimi ve mutasavvıfı.

Tam adı 'Muhammed İbn Muhammed el-İznîkî' olan alim, Sultan Bayezid döneminde İz­nik'te yaşamış, tasavvuf ve ahlak alanında eserler vermiştir. Tefsir alanında, kendi adını taşıyan 'Kutbeddîn Tefsiri' isimli birkaç ciltlik eseri vardır.

Yine kendisi gibi alim olan oğlu Kutbüddinzâde Mehmed İznikî'nin 'İhticâc-u Adem ma'a Musa aleyhime's selâm' adlı risalesinde yazdığına göre Niğde'de doğduğu, daha sonra buradan İznik'e göç ettiği anlaşıl­maktadır. Ara­larında Osmanlı veziri ve Arap dili alimi Niksarî Hasan Paşa'nın da bulunduğu çe­şitli hocalardan ders aldı. Hasan Paşa'dan okuduğu Şerht-i Mefâli'l 1393'de bitirdiği nakledilir. Kaynaklar, diğer bilimle­rin yanı sıra özellikle şerî bilimlere hakim olmasından ve tasavvuf yolunda önemli dere­celer katettiğinden söz etmektedir. Evli­ya Çelebi onun Bayramiyye şeyhlerinden olduğunu yazmıştır. Yi­ne Evliya Çelebi'nin yazdığına göre İznik'te bir âsitânesinin olduğu ve tarikat faali­yetlerini burada sürdürdüğü anlaşılmak­tadır.

Timur'un Anadolu'yu işgali sırasın­da Kutbüddin İznikî'nin onunla buluşup kendisine önemli uyarılarda bulunduğu, haksız yere kan dökmekten vazgeçmesini söylediği belirtilir. Yıldırım Bayezid'in oğlu İsa Çe­lebi'nin Timur'a itaatini bildirmek üzere elçilik yaptığı da kaydedilmektedir.

Kutbeddin İznikî 1418'de İznik'te vefat etti ve zaviyesine defnedil­di. Kabri üzerindeki üstü kubbeli dört kö­şe türbe ile bitişiğindeki Şeyh Kutbüddin Camii'nin 15. yüzyıl'da inşa edildiği bilinmektedir.

Eserleri

Bursalı Mehmed Tahir, Kutbüddin İznikî'nin Zâdü'l Me'âd ti'l Furif ve'l Ahlâk adlı bir eserinin Bursa'da İncirli Der­gâhı Kütüphanesi'nde bulunduğunu kay­deder. Yine Mehmed Tahir'in İznikî'ye nisbet ettiği bir tefsire dair eserin İznikî'nin torunla­rından birine ait olduğu anlaşılmıştır. Zi­ra yazar eserde Kutbüddin İznikî'den 'ceddimiz' diye bahsetmekte ve 'Mukad­dime' adlı eserinden nakilde bulunmakta­dır. Kutbüddin'in, Muhyiddin İbnü'l Arabî'nin bir eserini şerhettiği belirtilmek­teyse de böyle bir çalış­masına rastlanmamıştır. Mevcut olan eserleri şunlardır:

  • Tefsirü'l Kur'an (Tefsir-u Kutbiddin): Tam nüshası tespit edileme­yen ve kaç cilt olduğu bilinmeyen bu Arapça tefsirin 2. cildi İstanbul Üniversi­tesi Kütüphanesi'ndedir. Nisa ve Mâide sûrelerinin tefsirini içeren 276 varaklık bu cilt hem dirayet hem ri­vayet tefsiri olma niteliğini taşımaktadır.
  • Mukaddime: Na­maz, oruç, hac, zekât gibi ibadet konula­rının Hanefi mezhebine göre anlatıldığı, ayrıca inanç ve ahlaka dair meselelerin ele alındığı eser Türkçe ilmihal geleneğinin ilk örneklerindendir. Kitabın, Ebu'l Leys es-Semerkandî'nin namazla ilgili ilmihal niteliğindeki aynı adlı Arapça risalesinin Türkçe'ye çevrilip inanç, ibadet ve ahlaka dair konuların eklenmesi suretiyle mey­dana gelen bir eser şeklinde nitelendiril­mesi doğru değildir. Bazı nüshalarının başına sonradan adının Mukaddimetü's Salât şeklinde kaydedilmiş olması, Taşköp-rizâde ve Hoca Sâdeddin gibi müelliflerin Kutbüddin İznikî'nin namazla alâkalı bir risalesinin olduğunu belirtmeleri, Mecdî ve Bursalı Mehmed Tahir'in de Kutbüd­din İznikî'nin Mukaddime adlı eserinin namazla ilgili olduğuna dair kayıtlan ese­rin Semerkandî'nin risâlesiyle karıştırıl­masından kaynaklanmış olmalıdır. İstan­bul Belediyesi Atatürk Kitapliğı'nda bu­lunan ve mü­ellif hayatta iken 817'de (1414) çoğaltılan bir nüshada eserin Mukaddime şeklinde kaydedilen adı Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki bir başka nüshada Büniye'l İslam, İtalya'­ya'da Vatikan Kütüphanesi'nde bulunan bir nüshada ise 'İbâdât' şeklinde yazılmıştır. Diğer bazı nüshalarında isminin 'Râhatü'l Kulûb' şeklinde kaydedilmesi ise müellifin benzer konulan ele aldığı başka bir eseriyle kanştırılmasıyla ilgili­dir.
  • Râhatü'l Kulûb: Kelam, fı­kıh ve tasavvufun harmanlandığı bu Türk­çe eserde yazar, inanç ve ibadet konu­larını mutasavvıfların anlayışından hare­ketle anlatmış, son kısımda şeyhe bağlan­manın gerekliliği, kamil şeyhin vasıflan, hırka giyme gibi tasavvuf konularını ele almıştır. Eserin Süleymaniye Kütüpha­nesi'nde bulunan iki nüshasının da eksik ol­duğu anlaşılmaktadır. Baş tarafı noksan olan nüshaya yazıcılar ta­rafından besmele, hamdele ve salvelenin ardından kısa bir giriş yazısı, son tarafı eksik olan nüshaya da eserin tamamlandığını ifade eden bir yazı eklen­miştir. Yine eksik olan bir nüshası da Be­yazıt Devlet Kütüphanesi'nde kayıtlıdır.
  • Telfikât: Ferrâ el-Begavî'nin Meşâbihu's Sünne adlı eserinin Arapça haşiyesidir. Yazar, bu eseri hadisler arasındaki zahiri çelişkiyi ortadan kaldırmak maksadıyla kaleme al­dığını belirtmiştir. Değişik nüshalarında adı Tevfîketü'l-Meşâbîh, Kitabü't-Teflîk fi'l Hadis, Kitâbü't-Telfîk şeklinde kaydedil­mişse de müellifin oğlu Kutbüddinzâde Mehmed, İhticâcu Âdem ma'a Mûsâ 'aleyhime's-selâm adlı risalesinde ese­rin adını Telfîkât şeklinde yazmıştır. Kutbüddinzâde'nin kaydı, aynı zamanda babası­nın bu eserini kendisine nisbet edenlerin verdiği bilgiyi de geçersiz kıl­maktadır.
  • Fi Hakkı Devrâni's Sûfiyye: Yedi varaklık bu Türkçe eserde Gazali'nin İhya'ü Ulûmi'd Din başta olmak üzere güvenilir kaynaklardan nak­ledilen bilgilerle tasavvuf ehlinin devran­la zikretmelerinin caiz olduğu savunulmuştur.