Korkmayı Öğrenenin Masalı

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Çan kulesindeki hayalet

"Korkmayı Öğrenenin Masalı" (Almanca"Märchen von einem, der auszog das Fürchten zu lernen", çev.'Korkuyu öğrenmek için yola çıkan birinin hikâyesi'), Grimm Kardeşler tarafından Grimm Masalları'nda (KHM 4) derlenen bir Alman halk masalıdır. Masal ayrıca Andrew Lang tarafından Lang Masalları'nın Mavi Masal Kitabı'na dahil edilmiştir. Bir erkek kahramanın korkuyu nasıl hissedeceğini öğrenmeye yönelik başarısız girişimlerini ele alır.

Konu[değiştir | kaynağı değiştir]

Bir babanın iki oğlu vardır. Aptal küçük oğul, babası tarafından kendini geçindirmek için ne öğrenmek istediğini sorduğunda, nasıl ürpereceğini (korkmayı öğrenmek gibi) öğrenmek istediğini söyler. Bir zangoç, babaya çocuğa korkuyu öğretebileceğini söyler. Ona kilise çanını çalmayı öğrettikten sonra bir gece yarısı çanı çalması için gönderir ve kendisi hayalet gibi giyinerek peşinden gider. Çocuk, siluetten (hayaletten) bir açıklama ister. Zangoç cevap vermeyince çocuk korkmadan onu merdivenlerden aşağı iter ve zangoçun ayağı kırılır.

Yaşananlar karşısında dehşete kapılan babası onu evden kovar. Çocuk, korkuyu öğrenmek için yola çıkmaya başlar ve her seferinde "Keşke korkuyu öğrensem" der. Bir adam çocuğa geceyi idam edilmiş yedi kişinin hala asılı olduğu darağacının altında kalmasını tavsiye eder. Söylenilenleri yapar ve darağacının yanına gider ve gece ateş yakar. İdam edilenlerin bedenleri rüzgarda sallanınca çocuk, bu kişilerin üşümüş olabileceğini düşünerek iplerini keser ve ateşe yaklaştırır fakat bu kişiler, kıyafetleri ateş almasına rağmen yerlerinden hareket etmez. Dikkatsizliklerinden rahatsız olan çocuk, bedenleri darağacına geri asar.

Darağacındaki olaydan sonra bir arabacı ile seyahat etmeye başlar. Bir gece hana vardıklarında hancı ona korkmayı öğrenmek istiyorsa yakındaki perili şatoyu ziyaret etmesi gerektiğini söyler. Orada üç gece üst üste kalmayı başarabilirse korkmayı öğrenmenin yanı sıra kralın kızını ve şatonun tüm zengin hazinelerini de kazanabileceğini anlatır. Birçok erkek bunu denemiş ama hiçbiri başaramamıştır.

Çocuk meydan okumayı kabul ederek kralın yanına gider. Kral teklifi kabul eder ve çocuğa, kaleye yanında üç cansız şey götürebileceğini söyler. Oğlan ateş, torna ve bıçakla kesme tahtası istedi.

İlk gece, çocuk odasında otururken odanın köşesinden iki ses soğuktan şikayet ederek gecenin içinde inlemeye başlar. Oğlan, seslerin sahibine ateşin yanlarına gelip ısınmalarını ister. Aniden köşeden iki kara kedi fırlar ve çocuğa kart oyunu oynamayı teklif eder. Çocuk kedileri kandırıp kesme tahtası ve bıçakla tuzağa düşürür. Odadaki her karanlıktan kara kediler ve köpekler çıkar ve çocuk dövüşerek her birini bıçağıyla öldürür. Sonra karanlıktan bir yatak görünür. Uyumaya hazırlanırken yatak kalenin her yerinde yürümeye başlar. Hâlâ korkmayan çocuk daha hızlı gitmesi için ısrar eder. Yatak onun üzerine ters döner ama çocuk umursamaz ve yatağı bir kenara fırlatıp sabaha kadar ateşin yanında uyur.

Çocuk kaledeki ikinci gecesini geçirmek için yerleşirken bir adamın yarısı bacadan aşağı düşer. Oğlan yine korkmadan bacadan diğer yarısına ihtiyaç olduğunu haykırır. Çocuğu duyan diğer yarısı bacadan düşer ve geri kalanıyla yeniden birleşir. Bu kez pek çok adam çıkagelir ve dokuz tane ölü bacağıyla iki ölü kafasını bir araya getirip top oynamaya başlarlar. Oğlan da oyuna dahil olur ve ölü kafalarını tornadan geçirerek yusyuvarlak yapar. Saat on ikiyi vurduğunda hepsi kaybolup gider. Oğlan da yere uzanarak güzel bir uyku çeker

Şatodaki üçüncü ve son gecesinde çocuk garip bir ses duyar. Altı adam bir tabut taşıyarak odasına girer. Korkmayan çocuk, cesedin kendi ölü kuzeni olduğuna inanır. Ölü bedeni ısıtmaya çalışır ve böylece ceset, hayata döner. Ama ölü yerinden doğrularak oğlanı boğmaya çalışır. Bu davranışa sinirlenen oğlan adamı taşıyarak tabuta koyar ve kapağını kapar. Aynı anda altı adam geri gelerek tabutu alıp gider. Derken içeri bir adam girer. Oğlanı korkutacağını söyler ve onu karanlık ve dar bir yoldan bir demirci ocağına götürür. Sonra eline bir balta alarak bir vuruşta örsü yere çakar. Oğlan baltayı alarak bir vuruşta örsü ikiye yarar ve yaşlı adamın sakalını mengeneyle sıkıştır. Adamı dövmeye başlar. Adam sızlanır ve bu dayağı keserse ona büyük bir servet bağışlayacağını söyler. Oğlan baltayı yere koyar ve adamı serbest bırakır. Yaşlı adam onu yine saraya götürür ve içi altın dolu üç tane sandık gösterir.

Ertesi sabah kral gelir ve kızıyla evlenebileceğini söyler. Çocuk, korkuyu hâlâ öğrenmiş olmasa da teklifi kabul eder.

Evlendikten sonra oğlan "Biri çıksa da beni korkutsa! Biri çıksa da beni korkutsa!" deyip durur. Karısı bir gece usulca onun yorganını çekip alır, içi buz gibi suyla ve balıkla dolu kovayı kocasının üstüne boca eder. Ufak balıklar sağa sola sıçramaya başlar. Uyanınca ürkmenin ne olduğunu sonunda öğrendiğini fakat gerçek korkuyu hâlâ bilmediğini söyler.