Divanbeyi (Safeviler)
Divanbeyi - Safevi devletindeki en yüksek mevkilerden biri. Divanbeyi, Sadrazam (Vezir-i Azam) ve Vagi'anavis ile birlikte eski zamanlardan beri topluca "Umara-ye cengi" olarak bilinirdi. Jean Chardin'e göre ülkedeki en önemli ikinci pozisyon Divanbeyi'dir. Adaletin ya da yargının başı, başka bir deyişle tüm ülkenin Kazi-ül Kuzzat'ıdır. Divanbeyi, hakimler ve hakemler kurulunun başıdır. "Bey" terimi lider anlamına gelirken, "divan" yargı işlevlerini yerine getirmekten sorumlu meclis veya konsey anlamına gelir.
Divanbeyi tarafından alınan kararlarla ilgili olarak sadece Şah'a itiraz edilebilirdi. Şah en yüksek ceza yargıcı olarak kabul edilirdi. Dini hukuk ise ruhani yargıçların yetkisi altındaydı.
Divanbeyi'nin görev ve sorumlulukları
[değiştir | kaynağı değiştir]Mirza Samyan'ın "Tazkirat al-Muluk" adlı eserinde Divanbeyi'nin (başyargıç) görevleri şu şekilde anlatılmaktadır: Sadr (dini liderler) ile birlikte haftada dört gün Divanbeyi'nin nizamiyede toplanırdı. Sadr'ın emirleri doğrultusunda dört büyük suçla ilgili davalara bakardı: cinayet, iffete saldırı, göz oyma ve diş kırma. Divanbeyi ayrıca korunan bölgelerdeki baskılarla ilgili şikayetleri ve kent ve kırsal kesim sakinleri arasında dört ya da beş tümenden fazla meblağları içeren parasal anlaşmazlıkları da soruştururdu. Divanbeyi'nin sorumlulukları arasında şeriat hükümlerinin uygulanması, şehirlerde düzenin sağlanması ve güçlülerin zayıfları ezmesinin önlenmesi yer alıyordu. Hem hukuk hem de ceza mahkemelerinin başı olarak ülkedeki hapishaneleri de denetliyordu.[1][2] Devletin idari yapısına göre, Sadr-ı Azam (sadrazam) ile Divanbeyi arasındaki ilişki, seyahat günlüklerinden ziyade "Tazkiratü'l-Müluk "ta daha açık bir şekilde resmedilen karşılıklı hukuki ilkeler tarafından yönetiliyordu. Kaynakta, Divanbeyi'nin Sadr-ı Azam'ın varlığı olmadan kendi yetki alanındaki dört büyük suçu karara bağlayamayacağı belirtilmektedir. Ancak Sadr-ı Memalik (bir başka yüksek rütbeli dini lider) de dahil olmak üzere diğer şeriat hakimlerinin Divanbeyi'nin bu suçlarla ilgili çalışmalarına müdahale etme yetkisi yoktu.[3] Bu suçlara ilişkin mahkeme oturumları her Cumartesi ve Pazar günü sarayın nizamiyesinde yapılırdı. "Tazkirat al-Muluk "ta belirtildiği gibi, Divanbeyi "büyük komutanlar" anlamına gelen "Umara-ye Azam" arasında sayılırdı.[4]
Divanbeyi'nin görevleri hakkında ayrıntılı bilgi Safevi devletini ziyaret edenlerin seyahat günlüklerinde de bulunabilir.
Örneğin 17. yüzyıl gezgini Tavernier, Divanbeyi'nin adli konularda devletin baş yetkilisi olduğunu, yasaların uygulanmasını ve suçluların cezalandırılmasını denetlediğini yazar. Ülkedeki tüm şikâyetçiler şikâyetlerini ona iletirdi ve Şah bile onun mahkemesine katılırdı.
Bir diğer XVII. yüzyıl gezgini Jean Chardin ise şöyle yazıyor:
“ | “Divanbeyi veya Kadı-ül-Kudat, ister ceza ister hukuk olsun, her türlü iddia hakkında kesin hüküm verir. Divan beyinin verdiği kesin hükmün, yüksek mahkeme tarafından yeniden incelenmesi mümkün değildi. Ülke teşkilatlarında şah dışında hiç kimse görev ve makam açısından ondan üstün olmadığı için, şikayetçiler onun muhtemel adaletsizliğinden sadece şaha şikayet edebilirler. Tüm ülkede, zulme uğrayanların hepsi ondan adalet isterler. Herhangi bir yerde suç işlense, suçu inceleme ve sorgulama yetkisi vardır ve suçluları adalet mahkemesinde hazır bulunmaya zorlar. Mahkeme oturumlarını genellikle kendi evinde düzenler. Bazı durumlarda mahkeme oturumunu şah sarayı salonlarında, onun muhafız birliğinde veya başka bir yerde düzenler.” | ” |
Chardin ayrıca başkent İsfahan’da şah sarayının önünde iki yüksek, görkemli bina bulunduğunu bildirir. Bunlardan biri sadrazam (Başbakan), diğeri ise Divanbeyi’nin iş yeridir. Geçmişte şahlardan bazıları, mahkeme oturumlarının gidişatını ve Kadı-ül-Kudat'ın hüküm ve kararlarını denetlemek için tam katılımla tüm önemli konulara iştirak ederlerdi. Ancak Şah Safi ve oğlu Şah II. Abbas dönemlerinde bu iyi gelenek ve uygulama yavaş yavaş ortadan kalktı. Şahların bu mahkeme oturumlarına katıldığını hiç görmedim veya duymadım.[5]
Divanbeyi haftanın dört günü kendisi için belirlenmiş muhafız odasında, iki günü ise kendi evinde olurdu. Dört tür suça (cinayet, tecavüz, göz çıkarma, diş kırma) bakardı. Bunun dışında, devletin tüm bölgelerindeki anlaşmazlık konularına dair kişilerin şikayetlerini incelemek, şeriat hükümlerini uygulamak ve şehirde kurallara uyulmasını denetlemek de Divanbeyi'ne aitti. Bazen eyaletlerden gelenler, beylerbeylerinin, yöneticilerinin ve sultanların adamlarından şikayetle Yüksek Ordugaha gelip büyük vezire değil, Divanbeyine haber verirlerdi, o zaman Divanbeyi bu şikayeti inceler, içeriğini hükümdara iletir ve işi devletin çıkarları ve ülkenin kanunları çerçevesinde çözerdi.[6]
1683 yılında Fransa kralı XIV. Louis tarafından Safevi devletine gönderilen Chanson, tüm adalet icra memurlarının Divanbeyi'nin yetkisi altında olduğunu kaydeder. Şah, Divanbeyine yılda 5000 ekü (15 ekü 1 tümene eşitti) maaş verirdi ki, adaleti bedelsiz ve ücretsiz olarak uygulasın. Tüm imparatorluk topraklarında Divanbeyi'nin hüküm ve kararları saygı duyulur ve uygulanırdı. Vilayet ve eyalet yöneticilerinden şikayetçi olanlar Divanbeyine başvururlardı. Divanbeyi görevi, Safevi devletinde en yüksek ceza kadısı olarak kabul edilirdi.[7][6]
Professor Zabil Bayramlı yazıyor ki, zulüm, tecavüz ve dört cinayet olayı hakkında Divanbeyine şikayet edildiğinde ve bu olay şehirden on-on iki ağaç mesafesinden uzak bir yerde gerçekleşmemişse, Divanbeyi hizmetçilerinden birine telige yazıp, soruşturmayı ona devrediyordu. Olay belirtilen mesafeden uzakta gerçekleştiğinde ve mevcut kurallara göre bu cinayet meselesiyle ilgili olduğunda, dilekçe veren kişi beş tümene de vermek zorundaydı. Bundan sonra Divanbeyi ve divanhanenin katibi ayrı ayrı telige yazıp, davaya bakılması için hüküm veriyorlardı. Hüküm özel deftere kaydedildikten sonra iltizam (yükümlülük) parası muhassilin hesabına aktarılıyor ve ondan da diğer kaynaklar gibi kullanılıyordu. Haftanın iki günü ise Divanbeyi kendi evinde sıradan hesap şikayetlerine bakıyordu. Divanbeyinin hükümleri, memleketin tüm büyükleri, eyalet hanları, hakimleri tarafından kabul edilip uygulanıyordu. Divanbeyine devlet vergileri, baş vezire tabi memurlar ve kalem ehline ait tartışmalı meselelerle ilgili şikayetler geldiğinde, o bunları baş vezire göndermek zorundaydı. Ayrıca şikayet eden taraflardan biri korçu, gulam ve diğer ordu mensubu ya da büyutat hizmetçisi olduğunda, o zaman divanbeyi her bir idarenin kendi yaşlısına başvururdu. Şehir ve köy halkıyla ilgili olan diğer tartışmalı meseleleri divanbeyi kendi serbestçe çözümlüyordu. Vilayetlerden bir grup insan beylerbeyi, sultanlardan şikayet amacıyla şah sarayına gelip, baş vezire değil, divanbeyine başvurduğunda, divanbeyi onların her birini dinledikten sonra tüm bunları Şah'a arz edip, meseleyi hükûmetin tavsiyesi ve memleketin kanununa uygun yolla çözümlüyordu.[8]
Sarayın ve devletin yüksek rütbeli şahsiyetleri, ayrıca özel haklara sahip, kendilerini “Yüce Hazretlerin konuğu” olarak adlandırabilen kişiler, bu arada İran sarayında ikamet eden elçiler, bu ülkenin yabancı tebaaları, diğer seçkin ve yüksek rütbeli şahıslar yalnız Yüksek Mahkemede, yani divanbeyinin huzurunda hazır olup, onların medeni ve ceza davalarına (ister birbirleri arasında ve isterse başkaları aleyhine davalara) orada bakılması gerekmekteydi.[9]
Safevi Devleti'nin ünlü Divanbeyi'leri
[değiştir | kaynağı değiştir]Dönemin kaynaklarında divanbeyi görevine devleti kuran ve onu yaşatan Türk beylerinin tayin edilmesine dair bilgiler verilmişti. Henüz Şah I. İsmail zamanında devletin kurulmasında aktif rol oynamış Hüseyin bey Lele Şamlı bir süre Divanbeyi görevinde bulunmuştu. Sultan Muhammed Hudabende döneminde bu görev Ustaclı emirlerinin elinde bulunuyordu. İskender bey, 1579 yılı olaylarından bahsederken Ustaclı Hamza hanın divanbeyibaşı olduğunu kaydeder. Yazar, 1584 yılında ise yine Ustaclılardan Alikulu bey Kıç oğlunun divanbeyi olması hakkında bilgi verir. Şah I. Abbas iktidara geldikten sonra hakkında konuşulan organda Türk beyleri yine öncü konuma sahip olmuşlardır. 1615 yılında Şamlı elinin Beydili obasından Alikulu bey (han) divanbeyi idi. 1619 yılında ise Şamlu eli beylerinden Kelbeli han divanbeyi tayin edilir. I. Şah Abbas'tan itibaren bu görevi uzun süre Şamlu emirleri ellerinde tutmuşlardı. 1642 yılında Ali meclis çağrılmış, eşikağasıbaşı Murtazakulu han Biçerli Şamlı Divanbeyi tayin edilmişti. 1645 yılında saray defterhanesinin nazırı Şamlı Uğurlu han Divanbeyi olur.[10]
Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ Bayramlı 2015, s. 108.
- ^ Vəliyeva 2007, s. 34.
- ^ Bayramlı 2015, s. 168.
- ^ Vəliyeva 2007, s. 12.
- ^ Süleymanov 2021, s. 41.
- ^ a b Məmməd 2015, s. 50-51.
- ^ Sanson 1346, s. 122.
- ^ Bayramlı 2015, s. 110.
- ^ Sümer 1976, s. 241.
- ^ Bayramlı 2015, s. 111.
Kaynak
[değiştir | kaynağı değiştir]- Bayramlı, Zabil Həsrət oğlu (2015). Azərbaycan Səfəvi Dövlətinin Quruluşu Və İdarə Olunmasında Türk Qızılbaş Əyanlarının Rolu (Azerice). Bakı: «AVROPA» nəşriyyatı.
- Sanson (1363). Səfərnaməyi Sanson (Farsça). Tahran: Kitapfuruşi-yi İbn-i Sina.
- Vəliyeva, Zülfiyyə (2007). Səfəvi Dövlət Təşkilatı (Təzkirətül-Mülükə əsasən). Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
- Sümer, Faruk (1976). Safevi devletinin kuruluşu və gelişmesinde Anadolu türklerinin rolu. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
- Məmməd, R.Ə (2015). Dəstur ül-Müluk. Hökmdarlar üçün nizamnamə (Azerice). Bakı: Mütərcim.
Ek okuma
[değiştir | kaynağı değiştir]- Əfəndiyev, Oqtay (1961). Образавание Азербайджанского государства Сефевидов в начале XVI века (Rusça). Bakı.
- Şirazi, Xacə Zeynalabidin Əli Əbdi bəy (1996). TƏKMİLƏTÜL-ƏXBAR (PDF) (Azerice). Bakı: Elm. ISBN 5-8066-0436-5.
- Floor, William (2000). The Sadr Or Head Of The Safavid Religious, Judiciary And Endowments And Other Nembers Of The Religious Instituytian Zeitschrif. 2 (İngilizce). 150. Der Deutschen Morganlandischen Gesellschaft.
- Engelbert, Kaempfer (1363). Səyahətnaməyi Kaempfer (Farsça). Tahran: İntışârât-ı Harezmî.