İçeriğe atla

Baskıya karşı direnme hakkı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Baskıya karşı direnme hakkı, anayasa ve yasalara aykırı davranışlarıyla hukuku dışlayarak ve hukuksuzluk yapmaya devam ederek baskıcı bir rejimle devleti yönetmeye çalışan iktidara karşı başkaldırma hakkıdır.[1] Türkiye'de 1961 Anayasasında, “Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni yapan Türk Milleti[2] ifadeleriyle direnme hakkı tanımlanmıştır.

Baskıya karşı direnme hakkının varlığı için aranan ilk unsur, hukukun var olmadığı bir siyasal yapının varlığıdır. Bunun iki farklı şekilde olabileceği ileri sürülür. İlk durumda, iktidar yönetimi meşru olmayan yollardan ele geçirmiş ve yönetimini sürdürmektedir. İkinci durumda ise iktidar meşru yollardan yönetimi ele geçirmiş fakat sonradan hukukun dışına çıkmıştır. Bu durumda oluşan baskı ve zulüm boyutuna ulaşan haksızlığa karşı direnme hakkını doğuracağı kabul edilmektedir.[3] Bu hakkın varlığı için aranan bir diğer unsur ise siyasal iktidarın yasalara uygunluğunu (meşruiyetini) yitirmesidir. İktidar, o devletin toprakları içerisinde yaşayan kişilerce seçilmiş ve kanunlardan aldığı yetkilerle görev yapan bir organdır. Bu organın meşruiyetini ne zaman yitireceği ise doktrinde tartışılan bir konudur. Bu konuda görüş bildiren normativist pozitivistlere göre, meşru olan bir üst yasaya uygun olandır. Sosyolojik doktrine göre ise meşru olan, yürürlükteki hukuk kurallarının sosyal düzenin kendi yasalarına uygun olmasıdır. Nitekim hukuk kuralları bu yasalardan doğmaktadır. Kuralların amacı, bireyin ve toplumun mutluluğudur. Mutluluk ise özgürlüktür. Bu nedenle hukuk düzeninin meşruluğu özgürlüktür. Özgürlüğü sağlayamayan hukuk düzenleri meşruiyetini yitirir.[4]

Meşru bir haktan bahsedebilmek için gereken bir diğer unsur da hukuksuzluğun zulüm ve baskıya dönüşmesidir. Her hukuksuzluk bu hakkın doğması için sebep sayılmaz. Hukuksuzlukların ağırlığı ve sürekliliği bu hakkı belirler. Buna göre, söz konusu hukuksuzluklara karşı etkili bir hukuki yol yok ise veyahut var olmakla birlikte etkili değil ise bu hakkın kullanılabilmesi gerekir.[5]

Direnme hakkının kullanılma sebebinin hukukun üstünlüğü olması gerekir. Buna göre bu hak meşru bir amaç için kullanılabilmelidir, o amaç da hukukun üstünlüğüdür. İktidarın, devletin ve bireylerin uyduğu bir hukuk düzeninin varlığı gereklidir.[6] Yine bu hakkın başka bir çarenin olmadığı durumlarda, yani son çare olarak kullanılması da aranan bir diğer şarttır.[7]

  1. ^ Taşkın 2004, ss. 37-38.
  2. ^ Kili & Gözübüyük 2000, s. 174.
  3. ^ Taşkın 2004, s. 39.
  4. ^ Taşkın 2004, s. 42.
  5. ^ Taşkın 2004, s. 45.
  6. ^ Taşkın 2004, s. 46.
  7. ^ Taşkın 2004, s. 47.
Kaynaklar
  • Kili, Suna; Gözübüyük, A. Şeref (2000). Türk Anayasa Metinleri (2. bas.). İstanbul: TİB Kültür Yayınları. 
  • Taşkın, Ahmet (2004). "Baskıya Karşı Direnme Hakkı". Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 52. 24 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Haziran 2020.