Mısır'da peçe
Mısır'da peçe, nüfusun büyük çoğunluğu Müslüman olan Mısır'da kullanılan İslâmî kıyafet olan peçenin giyinilmesidir. Kadınların %90'ı örtülü olan Mısır'da kullanılan bir örtü çeşididir.[1]
20. yüzyılın başlarında peçe
Peçeyi sadece Müslümanlar giymiyordu. Hıristiyan elit kadınları tarafından da giyiliyordu. Bu giyim tarzı harem geleneğinin bir parçası olarak İstanbul'da ortaya çıkmıştı. Bu dönemde, yüzü örtmek elit kadınlar için ulusal bir Mısır elbisesi olarak tanımlandı ve buna al-habara adı verildi. Tam uzunlukta bir etek, bir kafa örtüsü ve gözlerden aşağı göğsüne kadar yüz kapağı olan burkadan oluşuyordu.
Mısır kadınlarının sadece yüzde 2'si peçeyi giyiyordu. Sayısal olarak peçeyi giyenlerin az olmasıyla birlikte, seçkin kadınların tenha yaşam biçimlerini ifade ediliyordu ve alt sınıfa mensup kadınlar tarafından imreniliyordu. Örtünme fakir ailelerin yapamayacağı bir lükstü. Çünkü Mısırlı kadınlar, köylerdeki ve şehirlerdeki çalışmalarına katılmak zorundaydı ve çalışma sırasında örtünme neredeyse imkânsızdı. Yoksullar genellikle başlarını kapatan bir örtü kullanıyordu.
Milliyetçi hareket sırasında örtünme üzerine söylemler
20. yüzyılın başında Mısırlı kadınların kullandıkları burka tartışma konusu oldu. Batı eğitimi almış Mısır ulusal hareketinin önde gelen isimleri, Mısırlıların, İngiliz işgali olmadan kendini yönetebilecek kadar gelişmiş olup olmadığını da tartışmalarının yanında Mısırlı kadınların örtünmesini, kadınların korunması, evlilik, çok eşlilik ve boşanma konularında da tartışma yapıyorlardı.
Milliyetçilerin burkaya karşı tutumu
Milliyetçiler için, örtünme, İslam toplumunun geri kalmışlığını sembolize ediyordu. Batı eğitimini almış, Mısır milliyetçi hareketinin kurucularından, avukat ve 20. yüzyıl başında başlayan kadınlar ve toplum tartışmalarında en önemli simalardan biri olan Kasım Amin, 1899'de Mısırlı kadınların kurtarıcısı olarak nitelendirilen Kadınların Kurtuluşu adlı bir kitap çıkardı. Kitap, yoğun tartışmalara neden oldu.
Amin, kitabında Müslüman toplumun geri kalmışlığını bırakması ve Batılı değerler yolunda ilerlemesi gerektiğini savundu. Mısır toplumunda arzulanan kültürel dönüşümü sağlaması için en önemli dönüşüm kadınlarda olması gerektiğini düşünüyordu. Kadınların dönüşümüne engel olarak örtünme olduğunu savunuyordu. Kitapta Amin, peçenin ortaya çıktığı Harem'deki kadınları "kamusal yaşamda rol oynamaz, dini hayatta rol oynamaz, vatanseverlik duygusu duymaz ve hisleri yoktur" diye tanımlar. Amin, aktif olan köylü kadını üst sınıf kadınlarla kıyaslandığında yüceltiyor: "Her ne kadar cahil olsa da, köylü kadını işlerinden ve iş ilişkilerinden dolayı zengin bir bilgi toplamıştır. Eğer bu bilgi birikimine sahip olan köylü kadını eğitim alırsa, harem'deki kadını her açıdan geride bırakacaktır."
Elit kadınlar hakkında tartışmalar
1870'ler ve 1880'lerin başlarında, Mısır'da feminizm gelişmeden önce, erkekler gibi kadınlar da bu konuda yazılarını yayınlıyor ve halka açık konuşmalar yapıyorlardı. Ancak kadınlar feminizme bakış açıları erkekler gibi değildi. Erkeklerin odaklandıkları ana konu peçe iken kadınlar bunu daha geri planda değerlendiriyordu.
Mısırlı bir feminist olan Malak Hifni Nasif, kadınların peçe gibi örtülerin kaldırılmasını savunan batı etkisinde kalmış Mısırlı erkeklerin, yazılarına tepki göstermiş ve erkeklerin bu taleplerini kadınlar üzernde "erkek egemenliği" olarak yorumlandı. Siyasi mücadelede önde gelen bir isimlerden olan Ali Shaarawi ile evli olan Mısırlı feminist ve milliyetçi Hoda Shaarawi ise mısırlı erkeklerin düşüncelerine katılıyordu. Harem anlayışına karşı çıkan Shaarawi, hakemliğe karşı mücadele etti. Shaarawi'nin düşüncelerini benimseyen kadınlar, harem dünyalarından çıkıp ayrılmakla kalmayıp, 1919'da Britanya işgaline karşı erkek yoldaşları ile birlikte Mısır Devrimi'e katılmışlardı.
1925'te Mısır Feminist Birliği, Fransız dergisi L'Egyptienne'yi kurdu. Dergi, elit kesimlere hitap ediyordu. Dergi ile birlikte elit kadınlar nakırı giymeyi yavaş yavaş bırakıyordu. Bunun yerine, batı tarzı elbiseler giydiler. Cemal Abdünnasır'ın ölümüyle birlikte İslamcılık Mısır'da yükselişe geçti daha az mütevazı kıyafetler giyinmeye başlandı.
Peçe ve Mısır'daki İslamcı hareketin yükselişi
Müslüman Kardeşler'in güçlendirici İslamcı hareketi olan Mısır hükûmeti ve El-Azhar, İslam dünyasında Sünni teoloji ve Şeriat çalışması için en önemli kurum olarak görülen ilişki peçenin muhafazakâr sembolüne tepki göstermekten etkilenmiştir. Gamal Abdel Nasser , (1918-1970), 1956'dan ölümüne kadar Mısır'ın İkinci Başkanıydı. Arap milliyetçiliği ve Arap Sosyalizmi savunan Nasır, laikliğe ayrı bir önem veriyordu. 1954'te Müslüman Kardeşler üyesi bir İslamcı Nasır'a karşı suikast girişimine bulması üzerine Nasır Müslüman Kardeşler örgütünü kapattı ve binlerce üyesini hapse attı. Partinin ileri gelenleri diğer Arap ülkelerine kaçtı. 1961'de Nasır, Mısır'da bulunan din teşkilatların ve Ezher İslam Üniversitesi'nin devlet bürokrasisinin parçaları gibi geleneksel dini kurumlar haline getirerek güçlerini zayıflattı. Dini kontrol edebilmek için Diyanet İşleri Başkanlığını kurdu.
İslamcılığın yükselişi
Mısır, 1967 yılında gerçekleşen Altı Gün Savaşı'nda İsrail karşında ağır bir yenilgi aldı. Yenilginin ardından Nasır rejimi sallanmaya başlamıştı. Bundan istifade eden İslamcılar yükselişe geçti.
1970 yılında Nasır'ın ölümünden sonra Enver Sedat sola muhalefete karşı koyarak devletin başına geçti. Enver Sedat, Müslüman Kardeşler'in hapsedilmiş üyelerini serbest bırakmış ve İslamcı üniversite öğrencilerin öğrenci sendikalarında örgütlenmesine izin vermişti. Amaç İslamcılarla barışmaktı. Ancak Mısır'ın 1973 Yom Kippur Savaşı'nda İsrail'e karşı yenilgi almasını fırsat bilen İslamcılar, üniversitede örgütlenme özgürlüğünü kullanarak Kahire Üniversitesi gibi üniversitelerde etkilerini ve popülerliklerini artırmıştı. İslamcılar öğrencileri, ülkenin bulduğu durumu kullanarak ve onlara sağladıkları kolaylıklarla taraflarına çekiyorlardı. Ülke İslamcılığa kayıyordu. Bu durumu üniversitelerde bariz bir şekilde gözüküyordu. İslamcı erkekler, Jalabiya ve uzun sakal ile gezerken, İslamcı kadınlar dini kıyafetler giyiyorlardı. Bu giyim kuşam üniversitelerde yaygınlaşıyordu. Sadece üniversitelerde değil toplumun genelinde bu değişim gerçekleşiyordu. 1930'lardan beri Batı kıyafetlerini giymiş kentliler dini kıyafetleri giymeye başlamıştı.
Mısır'da İslamcı hareketin yükselişi, ilerici güçlerin Cemal Abdünnasır'ın ölümünden sonra İslamcı hareketi küçümsemesi ile gerçekleşti. Ancak önemli bir sayıda genç, üniversite mezunları ve genç profesörler İslamcı harekete karşı çatışmaya başladı. Anneler İslami kıyafetler giyen kızlarını şikayet etmeye başladı.
Kadınların İslami kıyafetleri giymeye başlamasının nedenleri: kadınlar dindarlığını göstermek, İslami değerleri korumak ve Batı değerlerini reddettiğini göstererek, erkeklerin tacizinden kaçınmaktı. 20. yüzyılın başlarında toplumdan ve iş hayatından uzak olan harem geleneğini benimseyen elit kadınların kullandığı peçeyi artık toplumda aktif ve profesyonel meslek edinmeye çalışan kadınlar kullanmaya başlamıştı. Muhalifler arasında en güçlü hareketin İslami unsurların olması, dinin siyasal kimliğe bürünmesine neden olmuş ve bu durum mütedeyyin denilen dini kıyafetleri benimsemiş insanlara İslamcı denilmesine neden olmuştur.
Şeriat hukuku
Enver Sedat şeriata uyacağına söz vermiş ve ceza ve ticaret gibi konularda şeriat temelli hukukun uygulanacağını belirtmiştir. Ancak 1979'da İsrail ile yapılan Camp David Antlaşması ve aynı yılda Enver Sedat'ın eşi Cihan Sedat'ın girişimi ile kadınlara boşanma hakkı tanıyan yeni bir yasa çıkması İslamcıların Enver Sedat'a olan güvenini sarsılmasına neden olmuştu. Gerginleşen ilişkide Enver Sedat'ın peçe konusunda yapmış olduğu çadır benzetmesi ve buna karşı olarak İslamcıların düzenlediği gösteriler Enver Sedat'ın, İslamcı öğrenci örgütlerini yasaklaması ve kadınların Mısır'da üniversite kampüslerinde peçe takmasını yasaklaması ile ilişkiler koptu. İslamcılar 1981'de Enver Sedat'ı katletti. Enver Sedat'tan sonra devletin başına geçen Hüsnü Mübarek Sedat'ın katillerini infaz etti, 1979'daki öğrenci faaliyetleri üzerindeki kısıtlamalarını yürürlükte tuttu ve Eylül 1981'de bir olağanüstü hâl uyguladı. Mısır'daki İslamcı terörizm olaylarından sonra Mısır devleti Hüsnü Mübarek, İslami uygulamaları düzenlemek için reform başlattı. Ancak birçok Mısırlı, petrol zengini Arap ülkelerine iş için gittiklerinde daha da aşırı bir İslam ile karşılaşmış ve bu durum Mısır'da da yansımaları olmuştur.
Mart 1987'de, peçe, Kahire Üniversitesi'nde gerginliğe sebep oldu. Yüzü örtülü bir öğrenci öğrenci kampüsüne girmeye çalışması üzerine yaklaşık 5000 öğrenci üç gün boyunca gösteri yaptı ve yüzü örtülü öğrencileri üniversiteye sokmadı. Mısır müftüsü, peçe üzerindeki kampüs yasağının şeriatı ihlal etmediğine karar verdi. Ancak Mart 1988'de Danıştay İdare Mahkemesi yasağı bozdu. Peçe, Müslüman Kardeşlere olan sempatiyi göstermektedir ve hala toplumun tartışmaların merkezi olmaya devam etmektedir. Bugün kaç kadının peçeyi giydiği bilinmemektedir.
Peçe çevresinde tartışmalı olaylar
Peçenin Mısır sokaklarında görülmeye başlandığı son yirmi yıl boyunca, peçenin uygun olup olmadığı tartışması, şu an dahi şiddetli bir şekilde tartışılan konudur. Okullar ve üniversiteleri İslami militanlığın kaynağı olarak bulan hükûmet, eğitimi "ulusal güvenlik" konusu olarak belirledi ve köktendincilik tehdidine karşı peçe etrafında politikalar başlattı.
Okul üniformaları tartışması
1994 yılında Eğitim Bakanı Alaa Baha Eddin, eğitim sisteminin devletin elinden çıkıp, İslamcıların eline geçtiğini iddia etti. Bu yüzden İslamcıların sembolü olan peçe ve başörtüye yasaklar getirildi. Yasakla birlikte, ilkokuldaki kız çocuklarının saçlarını örtmesini yasaklanmıştı. Ancak ebeveyn izni alan 12 yaş ve üstü kız çocuklarının başlarını örtmesine izin verilmişti. Peçe ise tamamen yasaklanmıştı.
Peçe yasağı bakan Bahaeddin'in, İslamcılar tarafından ağır eleştirilere maruz kalmasına neden oldu. Ancak Bahaeddin, medyada yayınlanan konferanslarda ve demeçlerde İslamcılığa açık bir şekilde muhalefet ediyordu. Devlet İslam üniversitesi olan El-Ezher Üniversitesi de bakana sahip çıktı ve peçe yasağının İslam'a aykırı olmadığı ile ilgili fetva yayınlandı.
El-Ezher'in fetvasına rağmen tartışmalar büyüdü. İslamcı aileler çocukların peçe kullanmasını engelleyen yasayı, dini özgürlüğü yasaklıyor gerekçesiyle mahkemeye şikayet etti. Birçok kararda bu yasa askıya alındı. Yasanın uygulanmaya devam edilmesi çatışmalara devam edildiyse de, Yüksek Anayasa Mahkemesinin 1996 tarihli bir kararı ile yasanın anayasaya aykırı olduğunu açıkladı. Peçenin kullanılması ile ilgili tartışmalar üniversitelerde devam etti.
Amerikan Üniversitesi
2000'de Kahire'deki özel Amerikan Üniversitesinde bir öğrenci, kurumda yüzünü örtünmek istediğinde, peçe üniversitede tartışma konusu oldu. 2001 yılında, Amerikan Üniversitesi resmi olarak peçeyi yasakladı. Amerikan Üniversitesi, özel bir kurumdu ve liberal sanat eğitimini temsil ediyordu. Peçe ise bu anlayışa ters düşüyordu. Heba el-Zeini, peçe giyip üniversiteye girmeye çalıştı. Ancak peçe kimliği sakladığı için girişine izin verilmedi. Heba el-Zeini'nin durumu mahkemeye taşındı. Alt mahkeme Heba el-Zeini lehine karar verdi ve öğrencilerin üniversiteye peçe ile görebileceğine kadar verdi. Üniversite kararı reddetti ve karara itiraz etti. Başka bir dava açarak kararı bozdu.
El-Ezher'in tutumu
3 Ekim 2009'da El-Ezher'e bağlı şeyh Muhammed Seyyid Tantavi, 11 yaşındaki bir öğrencinin peçeyi giymemesi yönünde emir verdi. "Peçe yalnızca bir gelenektir ve İslam ile hiçbir bağlantısı yoktur" sözlerini kullanan Tantavi başlandığında toplanan El-Ezher Üniversitesi Yüksek Kurulu, El-Ezher dersliklerinde ve yurtlarda peçe giymeyi yasaklayan bir kararı onayladı. Bu yasak ilkokullar, liseler ve kolejleri de bağlıyordu.
Yüksek Öğrenim Bakanı Hani Hilal, güvenlik gerekçesiyle peçenin devlet üniversitelerinde bulunan kadın yurtlarında bulunmasına izin verilmeyeceğini açıkladı. Alınan karar, kadın kılığına girerek yurtlara girmeye teşebbüs eden on beş olaydan sonra gerçekleşti. Hilal, kız öğrencilerin kampların içinde peçe giyilmesine izin verildiğini söyledi.
Katar merkezli İslam Akademisyeni Yusuf El Karadavi peçenin dini bir yükümlülük olmadığını söylerken, peçeyi giyenlere de saygı duyulmasını ve devletin kadınlara bu konuda müdahale etmemesi gerektiğini belirtmiştir.
Halkın tepkisi
Dini işlerinden sorumlu Mahmud Hamdi, halkın daha fazla öfkelendirilmesini önlemek için camilerde yapılan vaazlarda peçeden söz etmesine izin verilmeyeceğini belirtti. Mısır'ın Kişi Haklar örgütüne bağlı aktivistler, anayasaya göre kimsenin kadınların kıyafetlerine müdahale hakkına sahip olmadığını belirterek, yasağın kaldırılmasını talep etti. Peçe giyen öğrenciler, üniversite girişteki güvenlik görevliler tarafından engellendi ve peçe giyenler yurtlarda kalmaları yasaklandı. Müslüman Kardeşler, hükûmetin El-Ezher üzerindeki yasal otoritesini sorguya çekti. Ancak El-Ezher üniversitesine bağlı bazı şeyhler yasaya karşı çıkmıştır. Müslüman Kardeşler, örtünme yasağı kararının anayasanın II. maddesini ve XVIII. maddesini ihlal edeceğini iddia etti. II. madde, "İslam, devletin resmi dini, Arapça resmi dili ve hukuk İslam şeriatını esas alır." XVIII. madde ise, "vatandaşlar kanun önünde eşittir, cinsiyet, köken, dil, din veya inanç nedeniyle ayrım yapmaksızın hak ve görevlerde eşittir." olduğunu belirmektedir.
Peçeyi kullanan kızların sınava girememesi
Ocak 2010'da İdare Yargı Mahkemesi, peçe giyen kızların yıl ortası sınavlarına girmesine yasak getirdi. Mahkeme, kadınların özgürlüklerini sınırlandırmayı amaçlamadığını, ancak peçe giyen öğrencinin kendisini saklayarak diğer adayın yerine girmesi gibi durumlarla karşılaşılması engellemek amacıyla bu kararın alındığını iddia etti. Şems, Kahire ve Helvan Üniversitelerindeki rektörler, peçeyle sınava girmeye çalışan 200'den fazla öğrenciyi engelledi. Yasak, zaman ve sınav yerleri ile sınırlı olduğundan Mahkeme, yasağın 2007'deki karara aykırı olmadığını tespit etmiştir.
Yasağı protesto etmek için, yirmiden fazla öğrenci, H1N1 virüsünden korumak için kullanılan koruyucu maskeleri takan öğrenciler, sistemin mantıksız olduğunu dile getiriyorlardı. Peçe giyen ve sınavlarına girmeleri yasak olan kadınların protestoları üniversitelerin önünde gerçekleşti. Bu kız öğrencileri sınava girebilmek için dava açtılar. Bazı kızlar peçenin çıkarılıp kimlik kontrolünün gerçekleştirilebilecek bir odanın oluşturulmasını teklif etti. Yasak, ilk akademik dönem boyunca uygulandı. Ancak bazı sınırlandırmalar dahilinde peçeli kızlar sınavlara sokuldu. Buna ek olarak Kahire ve Şems üniversitelerinde öğretim görevlisi olan bazı kadınlar peçeli olarak üniversite sınavlarını denetledi ve derse girmişlerdi. Karşılaştıkları muameleden dolayı bu kadınlar dava açtı. Alınan karaları örnek olarak gösterildi. Ancak alınan kararlar aleyhlerine sonuçlandı.
Kaynakça
- ^ Slackman, Michael (28 Ocak 2007). "In Egypt, A new Battle Begins over the veil". The New York Times. 3 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Kasım 2010.