İçeriğe atla

İstanbul'da Bir Landru

Vikipedi, özgür ansiklopedi
İstanbul'da Bir Landru
YazarNezihe Muhiddin
Ülke Türkiye
DilTürkçe
TürRoman
Yayım1934

İstanbul’da Bir Landru, Nezihe Muhiddin’in 1934 yılında yayımlanan romanıdır.

Gotik öğeler taşıyan bir aşk romanıdır. Prenses Nazlı adlı roman kahramanın 28 Temmuz 1932 tarihli anılarında kaleme aldığı macerası aktarılır.

Bebek’te yaşadığı yalıdan ayrılıp, uşağı Beşir Ağa ile birlikte Solaryum Palas adlı otele yerleşen Nazlı, kumsalda Nils’le tanışır. İki yıldır İstanbul’da yaşayan Nils, kendini Danimarkalı bir ressam olarak tanıtır.[1] Nils, Nazlı’ya şehirdeki işlerinden dolayı kumsala üç gün uğrayamayacağını söyler. Dördüncü gün Nils’i kumsalda gördüğünde, Nazlı’nın sabrı artık tükenmiştir, Nils’ten artık her gün kumsala gelmesini ister. Nils şehirde halletmesi gereken bir işi olduğunu, bunun için Nazlı’nın yanına üç gün daha gelemeyeceğini söyler. Nils’in başka bir kadınla ilişkisi olabileceğinden kuşkulanan Nazlı, Nils’i ertesi gün şehre inerken takip etmeye karar verir. İkisi istasyonda karşılaşırlar ve trenle şehre birlikte giderler.

O günün akşamı Nils, Tokatlıyan Oteli’nde kalan Nazlı’yı alıp, Siyah Karga Barı’na götürür. Burada Nils kumarda para kaybeder ve borcunu ertesi gün ödemek şartıyla Nazlı’dan para almayı kabul eder. Sonraki gün Nils’in oteli aramasını bekleyen Nazlı, bir buçuk yıldır İstanbul’da beş kadının kaybolmasıyla ilgili bir haberi gazetede okur. Son olayın üç gün önce olması, İstanbul’daki Landru’nun Nils olabileceğine dair Nazlı’nın kuşkusunu arttırır.

Nazlı bütün gün Nils’ten haber bekler ve sonunda Nils onu telefonla arar. İstanbul’dan ayrılacak olan Nils bu konuşmasıyla Nazlı’dan af dileyip, onunla vedalaşmak ister. Nils’i son kez görmek isteyen Nazlı, Nils’in Küçükçekmece’deki ıssız evine gider. Nazlı bu evin mahzeninde Nils’in ölü bir kadınla seviştiğini görür. Öldürdüğü kadınlarla macerasını Nazlı’ya anlatan Nils’in bir sırrı daha vardır: Nazlı’yla birlikte, hayatında ilk kez diri bir kadını sevmiştir. Mahzendeki çukurdan bir yeraltı yoluna giren ikili, bu yolun çıkışında ayrılırlar. Nils uçağıyla İstanbul’dan kaçar, gece vakti dağ başında yalnız kalan Nazlı’yı ise Beşir Ağa kurtarır.

Nazlı sabah gözünü otelde açar ve aile yadigârı yüzüğünün parmağından kaybolduğunu fark eder. Beşir Ağa’dan aldığı gazetede Nazlı, Nils’in fotoğrafını ve ondan bir sadist kleptoman olarak bahseden haberi görüp, ağlamaya başlar.