Tartışma:Şamanizm

Sayfa içeriği diğer dillerde desteklenmemektedir.
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Şamanizm ve manyak[kaynağı değiştir]

Makalenin 29'uncu satırında sözü edilen şaman giysisine "manyak" denir. bir süre önce, bu ifadeyi parantez içinde eklemiştim ama, sanırım sözcüğün başka anlamları hatırlanarak yapılan bir değerlendirme ile silinmiş.

Bu giysi, şamanın başka araç gereç ve aletleri arasında özel yeri olan bir giysidir. Şaman, yaşamı boyunca sürdüregeldiği kamlık tecrübesini, manyak üzerinde, türlü simgesel objeler; totemler ve büyülü ikonlarla biraraya getirir. Manyakın orasından burasından tüyler, kemikler, ahşap ve taş ikonlar gibi bir sürü özel anlamı bulunan objeler sarkar. Bu niteliğiyle manyakın yapımı, şamanın ömrü boyunca devam eder. Şaman ölene dek, bitmiş tamamlanmış bir giysi değildir.

Bu konuda tamamen yanılıyor olabilirim. Bu yüzden, manyak sözcüğünü makaleye yeniden yazma yoluna gitmiyorum. Ancak, sözcüğün bu başlık altındaki bir makalede geçmesi gerekir diye düşünüyorum. Yanılıyorsam, bilgi sahibi biri lütfen tartışma sayfasında düzeltsin. Yanılmıyorsam, sözcüğün makaledeki yerini bulması için desteklerinizi bekliyorum.

Kalın yazı== şamanizm bir din değil demek doğru mudur ? ==

şamanizm ile ilgili din değil veya din demek kolay bir iş değildir.kaldı ki şamanizm gibi öğretisi çok büyük bir coğrafyada farklılıklar gösteren inanışlar bütününü toptan değerlendirmek çok akılcı değildir.lakin şahsımca şamanizm bir dindir demek din değildir demekten daha az yanlıştır. ilk cümleleri birileri düzeltsin.ben pek deneyimli sayılmam bu işlerde Kalın yazışamanizm bir din değil ama dinsel tanımların temel kurallarını taşımakte öğretileri ve sunumları ile buginin inançlarına toplumsal hazırlık yada kişisel bağlılık olgusunu sunmaktadır.şamanizmmin her safhasında sonsuz itaat var denir bu yanlıştır çünkü insansal sorgulamayani içten tartışma ile dinginlik sağlama ve sunma vardır.yaklaşım,sunu,merak,sorgu,tartışma,çoğullaşma ve toprağın insanı olma vardır.

  TOPRAĞIN İNSANI OLMAK....toprakla uğraşan anlamında kullanılmaz toprağın kabullenişi ve vücutlandırma sunma ile ilgilidir.

Şamanizm bir inanç sistemidir bana göre bir dindir, Semavi Dinler'e dahil olmayabilir amabir dindir.

Bazıları inanabilir bazıları ise inanmaz ama bazılarının inanmaması bir dinin, din olma özelliğini elinden almaz.

Bu gün Yahudiler, Hristiyanlığa inanmazlar ama bu Hristiyanlığı din olmaktan çıkartmaz, Hristiyanlar da İslam'a inanmaz bu da İslam'ı din olmaktan çıkartmaz.

Ayrıca inancım odur ki içinde -izm son eki bulunduran her kavram kolaylıkla bir dine dönüşebilir. Tabii bazen tam tersi de olabiliyor.

Wisdom 23:01, 1 Şubat 2006 (UTC)

Din kavramı çok farklı bir kavramdır. Eğer belirli bir inanç ve ilgili konularının bütünü olarak kabul edersek, bugün popüler olan birçok ideolojinin de din olduğunu kabul etmiş oluruz. Katılıyorum, -izm'ler din olabilirler, hatta farklı bir bakış açısıyla modern dünyada insan hayatında dinin yerini tuttukları söylenebilir. Şamanizm'e gelince. Şamanizm, inanç akidesi dışında çok büyük bir coğrafyada benzerlikler arz eden bir öğretidir. Bunun sonucu olarak şamanizm her bölgede farklı bir akidevi kaynak üzerine kurulmuş, benzer pratikler ile bütünleşmiştir. Bazı bilim adamları bu pratikleri Şamanizm olarak vasıflandırırken, bazıları Şamanizm`i akideleriyle birlikte ele alıp bir din olarak görmüştür. Bence bu makalede iki görüşe de yer verilmelidir. Her ne kadar kişisel kanım din olarak tanımlanması yönündeyken, diğer görüşün özellikle batıda çok fazla yaygın olduğunu düşünülünce, makalede bundan bahsedilmesi gerek diye düşünüyorum. Sonuçta Slavların farklı Şamanizm türleri ile Türk Şamanizmi pek de benzeşmez, belli pratikler dışında akide çok farklıdır. Ayrıca Türk Şamanizmi'ne yerine Kamcılık desek sanırım daha doğru olabilir. Olur mu? Fikirler? - Kubra 07:39, 2 Şubat 2006 (UTC)
    • Her dinin kendi içinde farklı uygulamaları olabilir. Örneğin her ikisi de Caferi olmalarına rağmen Anadolu Alevileri ile İran İmamilerinin uygulamalarına aynı demek mümkün müdür? Yada Suudi Vehabilerinin inançlarıyla Türkiye Müslümanlığı'nın? Elbette ki Şamanizm içinde de farklılıklar olabilir. Kamcılık Türk Şamanizm'ini tanımlayan doğru bir kelimedir ancak kaç kişi tarafından bilinir ve bu konuda araştırma yapmak isteyen bir kaç kişi "kamcılık" şeklinde arar? Şahsen benim aklıma gelmezdi. Bence makaleler mümkün mertebe bulunabilir olmalı. Saygılar,

Wisdom 08:50, 2 Şubat 2006 (UTC)

Bulunabilirlik sorun değil. Metnin içinde şamanizm tanımının geçmesi ve şamanizm başlığının kamcılık'a yönlendirilmesi yeter - böylece metin şamanizm kelimsinden bulunur. Böylece kişi doğru kullanıma da ulaşmış olur hem (: - Kubra 08:56, 2 Şubat 2006 (UTC)

yazıdaki eksik kaynakça[kaynağı değiştir]

Bu yazıda Engin Bellisan'ın 'Eski İnançların Güncel Yansımaları' adlı çalışmasından yararlanılmasına rağmen kaynakçada belirtilmemiştir. Lütfen dikkat. Çalışma için: http://historicalsense.com/Archive/Fener47_1.htm --RepublicX 18:38, 8 Nisan 2006 (UTC)

Eski Türk Inancının adı artık Şamanizm değil, Tengrizm[kaynağı değiştir]

Bu maddede, eski türk dinine ait faydali bilgiler var, ama artik eski Türklerin dini Tengricilik (Tengrizm, Tengrianizm) adi altinda tarif edildigi icin bu bilgileri Tengricilik maddesine aktarmak istiyorum. Şamanizm, artik bütün dünyadaki ilkel dinler icin kullanilan bir isim. Şamanizm eski türk dininin sadece bir parcasiydi, ama temeli degildi. Şamanizm altinda, esoterik prakitleri tarifi birakilabilinir. Lütfen burayada bir bakin, Tengricilik#Eski Türk Inancının adı artık Şamanizm değil, Tengrizm. Eski türk dini son 10-15 yildan beri gittikce daha sık bu isimle tarif ediliyor. Bu gelismeyi desteklemek türk tarihi icin cok önemlidir. Tesekkürler. Selamlar --Erdall 20:43, 5 Haziran 2006 (UTC)

Maddenin ilk paragrafında şamanizmin din olmadığı belirtilirken tarih kısmında insanlığın en eski dinlerinden birisidir deniliyor. Maddeyi yazanlar ve konu hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olanlar bir açıklama yaparlar ve maddeyi düzeltirlerse sevinirim. Bunun yanısıra yararlanılan kaynaklar belirtilmeli ve telif haklarına dikkat edilmelidir. İyi çalışmalar, EmreDuran 14:45, 29 Aralık 2006 (UTC)

Talep üzerine çelişkisiz hala getirilme çalışması yapılıyor. Tengricilik diye bir madde zaten var, gerekirse öteki madde daha genişletilebilir. Bu maddeye emeği geçen arkadaşlara saygılarımla--Düşünenadam 23:42, 4 Ocak 2007 (UTC)


Arkadaşlar maddenin içeriğine koyduğum bazı alıntıları yaptığım Prof.Dr.Fuzuli Bayat'ın "Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı" adlı kitabına rastlamış bulunuyorum. Yakın tarihli bir çalışma (2006) ve gördüğüm kadarıyla yetkin bir çalışma olmuş. Kitapta buradaki bazı arkadaşların belirttiği gibi Şamanizmin (ki yazar Şamanlık terimini tercih ediyor dileyen kitaba da göz atabilir)tanımlanmasının güçlüğünden söz ediliyor ve bunun gerekçelerinden biri olarak da farklı bölgelerdeki şamanlıklar arasında bile derin farklılıkların bulunuşu gösteriliyor. Ama kitabın başlığının da gösterdiği gibi Türk Şamanlığının ayrı olarak ele alınması gerektiği de belirtiliyor. Bu çerçevede Şamanizm genel başlığı altına farklı şamanizm türleri ve ayrıca Türk Şamanizmi gibi bir başlık açılabilir mi? Dilenirse bu madde altında konu daha özet olarak yazılabilir ve asıl olarak Türk Şamanizmi veya Türk Şamanlığı adı altında ayrı bir madde de açılabilir. Böylelikle Şamanizmin çeşitli biçimleri Şamanizm gibi çok genel bir başlık altında kısaca görülür ve dileyen de hususi olarak ilgili başlıkla açılan maddeye yönelebilir. Peregrinus

  • Peregrinus'un üstteki görüşüne sıcak bakıyorum.İyi çalışmalar.--Düşünenadam 01:06, 3 Temmuz 2007 (UTC)
    • Düşünen adam desteğin için teşekkür ediyorum. Türk Şamanlığı diye bir madde de açtım ama güzel hazırlanmış Tengricilik maddesi ile bir çelişki oluşturabilir endişesiyle sildim. Aslında Türklerde benzerliklerin yanısıra özgün şamanlık unsurları olduğunu F.Bayat söylüyor bununla birlikte şamanlıktan nisbeten farklılaşan bir Gök Tanrıcılık da var. Bu durumda sanki iki maddenin olması da problem değilmiş gibi geliyor. Tengricilik maddesini hazırlayan arkadaşlar (Erdall, Kızılsungur, MetalMilitia) bu konuda birşeyler yazarlarsa sevinirim. Peregrinus 08:34, 20 Ağustos 2007 (UTC)

Başlangıçta Türklerin Dini Şamanizm Değildi[kaynağı değiştir]

Gök Tanrı

Orta Asya'nın uçsuz bucaksız bozkırlarında yaşayan atalarımızın asıl dini, Gök Tanrı = Kök Tengri Dini'dir. Ama, Gök Tanrı kelimesi kimilerince kasıtlı ya da kasıtsız olarak yanlış anlaşılmakta ve bu kesimlerce Gök Tanrı, göğün ilahı diye tanımlanmakta ve gösterilmektedir.

Yanlış anlaşılma, gök ve Tanrı sözcüklerinin Eski Türkçe'deki kavram ve anlamlarının ne olduğunu bilmemekten kaynaklanmaktadır. Eski Türkçe'de Tanrı sözcüğü Tengri biçiminde söylenirdi ve bugünkü Tanrı, Allah kavramlarımızın karşılığı idi (ayrıca Tengri kelimesi, gök anlamına da gelirdi). Eskiden Kök olarak söylenen gök sözcüğünün ise Eski Türkçe'de üç anlamı vardı: Biri bugünkü kullandığımız anlamı ile gök, gökyüzü; biri, yine bugünkü kullandığımız anlamı ile mavi renk; biri de, bugün kullanmadığımız anlamı ile ulu, yüce, kutsal. İşte Kök Tengri/Gök Tanrı deyiminde geçen kök/gök sözünün taşıdığı anlam ulu, yüce, kutsal'dır. Buna bağlı olarak da, Kök Tengri/Gök Tanrı deyimi Ulu Tanrı, Yüce Tanrı, Büyük Allah anlamlarına gelir ve bugün kullanılan Allâh-u Teâlâ kavramını karşılar. Yani ortada göğün ilahı yoktur. Söz konusu olan tek bir yaratıcı Tanrı ve bu tek Tanrı'ya yapılan saygı dolu bir sesleniştir.

Eski Türkler'in kendi öz inançları, temelde tek ilahlılığa dayanır. Bugüne değin yapılan arkeolojik araştırmalar da bunu desteklemektedir. Eski Türkler'den kalan arkeolojik buluntularda ilah yontularına ve putlara rastlanmamıştır (ancak bazı bilginler tös, tangara gibi adlar taşıyan tasvirlerin put ya da tanrı simgesi olduğu görüşündedirler). Tabiki, din değiştirip de başka dinlere geçen ve Eski Türkler'in milli dini olan Gök Tanrı dininden ayrılanlardan kalan put ve ilah yontuları konu dışıdır. Çünkü bu ürünler, Gök Tanrı dininin kapsamı dışında oluşturulmuş nesnelerdir. Putçulukta putların, temsil ettikleri varlıkların manevi gücü ile dolu olduklarına inanılır; ama, Eski Türkler'de manevi gücün biricik kaynağı Tanrı'dır. Eski Türkler, tüm evreni içeren tek ve ulu yaratıcı Gök Tanrı'nın tasvirini -gerek yontu biçiminde olsun, gerekse resim biçiminde olsun- yapmamışlardır.

Konuya dilbilim açısından bakarsak da aynı sonuca ulaşırız. Eski Türkler'den kalmış yazılı eserlerde, Tengri/Tanrı sözcüğünün çoğul eki getirilmeden hep tekil biçimde kullanıldığı görülür. Buna bağlı olarak da Tanrı'lar/Tengri'ler kelimeleri Türk kültüründe yer almamıştır.

Konuya tarihi ve yaşanmış bir kanıt olarak İbn-i Fadlan'ın anlattıkları gösterilebilir. İbn-i Fadlan 10.yy.da Oguz Türkleri'ni halifenin elçisi sıfatıyla ziyaret eder. Daha o zaman Türkler müslüman değildir. İbn-i Fadlan'ın anlattığına göre, o çağlarda Türkler haksızlığa uğradıklarında ya da bir zorlukla karşılaştıklarında başlarını yukarı kaldırıp Bir Tangrı demektedirler. İlginçtir ki aynı gelenek bugün de sürmektedir. Bugün de Türkler haksızlığa uğradıklarında benzer biçimde, Yukarıda Allah Var derler. Ayrıca Ebu Dulaf da (10.yy.) Oguzlar'da put bulunmadığını kaydetmektedir. 13. yüzyıl Uygur Türkleri de Tanrı'nın, insan yada başka herhangi bir varlık biçiminde tasvir edilemeyeceğini söylemekte idiler. Bunlardan dolayı, Eski ve milli Türk inancında putçuluk yer almamış, putları korumağa yönelik tapınaklar da yapılmamıştır.

Gök Tanrı'nın özelliklerinden söz etmek gerekirse şunlar söylenebilir: Öncelikle tektir, eşi ve benzeri yoktur. Yaratıcıdır; bilinen ve bilinmeyen her şeyi O yaratmıştır. Savaşlarda Tanrı'nın iradesi ile zafere ulaşılır. Buyurur, iradesine uymayanları cezalandırır. İnsanlara kut ve ülüg (kısmet) bağışlar ama bunları layık olmayanlardan geri alır. Canlılara yaşam verir. Ölüm onun iradesine bağlıdır. Varlıklara yaşam verdiği gibi, dilediğinde de onu geri alır. Öncesiz ve sonrasızdır. Evrensel ve toplumsal düzeni o sağlar. Ona yakarılır (dua edilir), kurban verilir.

İslamiyetten önce kurulan bütün Türk devletlerinde (Hun, Apar, Göktürk, Hazar, Uygur vs) Gök Tanrı inancı baskın bir biçimde yer tutmaktaydı. Gök Tanrı inancının esasları, eski Çin ve başka kayıtlardan, Orkun Yazıtları ile öteki Eski Türkçe belgelerden az çok belirlenebilmektedir. Asya Hun tanhu'su (kaganı, imparatoru) Mo-tun (Mete), MÖ 176 yılında Çin imparatoruna göndermiş olduğu mektubunda kendisini tahta Gök Tanrı'nın çıkardığını, zaferlerini Gök Tanrı'nın yardımıyla kazandığını belirtmektedir. Yine Asya Hun kaganlarından olan Künçin (MÖ 160-126), MÖ 133'te Çin imparatorunun Ma-i'de kendisine hazırladığı tuzaktan kurtulunca "Tanrı takdir buyurduğu için kendini koruyabildiğini" söylemiş, bir başka başarısının ardından da "Başarısının Tanrı'nın işi" olduğunu belirtmiştir. 328 yılında başka bir Türk hükümdarı kazandığı zafer üzerine kollarını göğe kaldırarak "Ey Gök Tanrı, Sana şükürler olsun" diyerek Tanrı'ya şükretmiştir. Batı Apar kaganı da, Bizans ile yaptığı bir antlaşmada Gök Tanrı adına and içmiştir. Kök Türkler'in savaştan önce zafer için Tanrı'ya dua ettiklerini belirten Çin kaynaklarına göre, Tardu Kagan 590 yılında bir savaştan önce atından inerek Tanrı'ya yakarmıştır.

Kök Türkler'den kalan Orkun Anıtları'na göre Tanrı, evrenin ilk nedenidir, yani yaratıcısıdır. Kök Türkler'in bir kaganlık kurması O'nun isteği ile olmuş, Türk milletine kaganını O vermiştir. Yani, yazıtlara göre Tanrı, Türk milletinin yaşamı ile yakından ilgilenmektedir. Türkler'e zaferler kazandıran, Türkler'i yıkımlardan, felaketlerden koruyan yine O'dur. Kaganları da tahta O çıkarır.

Türkler'de Gök Tanrı'nın çok eski çağlardan beri tek bir ulu varlığı temsil ettiğine dair birçok kanıt vardır. Tanrı, Eski Türkler'de manevi tek büyük kudret idi. Bizanslı tarihçi Simokattes, Kök Türkler'in yir-sub'lara (yer-su'lar; ırmak, dağ, orman vb doğa varlıkları) saygı gösterdiklerini ama yalnızca yerin göğün yaratıcısı bildikleri tek bir Tanrı'ya taptıklarını bildirmektedir. 790 yıllarında Tiflis'li St.Abo, Hazar Türkleri'nin tek bir yaratıcı Tanrı tanıdıklarını söylemiştir. Yine Hazar Devleti'nin kaganı, hıristiyanların teslis'e (Tanrı'yı üçleme) inanmalarına karşın kendilerinin tek bir Tanrı'ya inandıklarını kaydetmiştir.

"Tanrı" sözcüğü, bütün Türk şive ve lehçelerinde ortak olarak vardır. Türkçe'nin temel sözcüklerindendir. MÖ'ki Çin yıllığı Shi-ki'de, Hun kaganı Mo-tun (Mete) nedeni ile anılan Türkçe Tengri/Tanrı sözcüğü Çince'ye "T'ien" olarak geçmiştir (Çinliler, Orta Asya'daki Tanrı Dağları'na bu yüzden T'ien-Şan derler). En aşağı 2500 yıllık bir geçmişi olan öz Türkçe Tanrı kelimesi, Moğolca ile birlikte kimi Asya dillerine de yerleşmiştir. Ayrıca Eski Sümer dilinde Tanrı kavramının karşılığı olarak kullanılan Dingir/Tingir sözcüğünün de Tengri sözcüğü ile bağlantısı olmalıdır.

Bugün Altay ve Yenisey çevresinde yaşayan Türkler, Gök Tanrı'ya Kuday, Ülgen gibi adlar vermektedirler. Ancak, Eski Türkler'in Gök Tanrı'sı ile Altaylılar'ın Ülgen'inin bire bir örtüşüp öürtüşmediğini bilmiyoruz. Ülgen, başka bir sayfada incelendiği için burada O'na yer verilmemiştir.

Eski Türkler'de Gök Tanrı'ya kurban olarak hayvan kesilirdi. Kurban olarak koç ve aygır geçerliydi. Türkler'de insan kurban etme gibi vahşi uygulamalar bulunmadığı gibi, egemen oldukları yerlerde de bu gelenekleri kaldırmağa çalışmışlardır. En makbul kurban olan at kemiklerine Eski Türk mezarlarında sıkça rastlanır.

Eski Türkler'de üç büyük din töreni vardı:

Birincisi ilkbaharda kagan ve ülke ileri gelenlerinin de katılımı ile ata mağarasında yapılırdı. Bu mağara, Bozkurt-Ergenekon Destanı'ndaki Bozkurt'un son yaralı Türk'ü kaçırıp saklamış olduğu mağaradır. Bu mağara kesin olmayan taminlere göre Turfan (Kao-çang) Dağları'nın (Altaylar'da) kuzeyindedir. Burada ataların ruhuna kurbanlar kesilirdi.

İkinci tören ise Haziran ayında Tamır ya da Ongin ırmaklarının kıyısında Gök Tanrı adına yapılırdı. Bu törende tek yaratıcı olarak düşünülen Gök Tanrı'ya aygır kurban edilirdi.

Üçüncü tören ise güzün Tailin'de, kutsal sayılan yir-sub'lar (yer-sular; doğa varlıkları, bir tür ermiş, evliya inancı) için yapılırdı.

Sonuç olarak söylemek gerekirse, Eski Türkler'de Tanrı'ya saygı ifadesi olarak Yüce Tanrı anlamında Kök Tengri / Gök Tanrı denilmiştir.


…………………………………


Bozkır Türkleri'nin yani Eski Türkler'in din inançları üç noktada toplanır:

Yir-Sub'lar (Yer-Su'lar; doğa güçleri). Atalar kültü. Gök Tanrı inancı.

Fakat Şamanlık, bu listeye dahil değildir. Çünkü temel Eski Türk inançlarında şamanlığın yeri yoktur. Her ne denli, zamanımızda Türkler'in eski dinleri şamanlık gibi gösterilse de işin aslı böyle değildir. Bunun neden ve kanıtları aşağıda sıralanmıştır.

Öncelikle konu abartılmış bir durumdadır. Türkoloji ile ilgili araştırmalar Altay Türkleri arasında başlamıştır. Türkoloji araştırmaları başladığında, Altay Türkleri şamanlık inancına bağlı bulunuyorlardı. Bu nedenle sanki Altay Türkleri, saf Eski Türk kültürünün biricik yaşayan temsilcileri gibi kabul edilerek, Eski Türkler'in milli dininin şamanlık olduğu görüşü zihinlerde egemen olmağa başlamıştır. Fakat konu derinlemesine incelendiğinde işin doğrusunun bu olmadığı anlaşılır. Bir kere Altay Türkleri, Eski Türk kültürünün bozulmamış temsilcileri falan değillerdir. Altay Türkleri'nin Yaratılış Efsanesi incelendiğinde durum gözler önüne serilir. Altay Türkleri'nin dünyanın ve insanın yaratılışı ile ilgili rivayetlerinin hiçbiri Türkler'in kendi öz düşüncelerinin ürünü olmayıp, türlü dinlerin etkilerinin karışmasından ortaya çıkmış bir tasavvurlar örgüsüdür. Örnek olarak, Altay Türkleri'nin yaratılış efsanelerinde geçen özel adların birkaçı dışında hepsi yabancı kökenlidir: Kuday, Kurbustan, Matmas, Mangdaşire, Maytere...vb. Altay Türkleri'nin din gelenekleri başta Budacılık olmak üzere Hint, İran, Yunan ve Yahudi efsaneleri ile Moğol döneminde ortaya çıkan kimi öykülerin içiçe girmesinden oluşmuştur; bunlara Eski Türk inançlarından da bazı kırıntılar katılmış olabilir. Benzer bir durum, Yakut Türkleri'nin dini inanç ve efsaneleri için de söz konusudur. Yani Altay ve Yakut Türkleri'nin inançlarını ve efsanelerini, Eski Türkler'in inanç ve geleneklerinin günümüzde yaşayan bozulmamış örnekleri olarak düşünmek son derece yanlış olup, böyle bir davranış Türk kültürünü dar bir çerçeve içine hapsetme çabasından ibarettir. Ne yazık ki günümüzde Türkler arasında bile Altay ve Yakut mitolojilerinin, Türkler'in has gelenekleri olduğu düşüncesi egemendir. Fakat Eski Hun ve Gök-Türk toplumu incelendiğinde durumun böyle olmadığı anlaşılmaktadır. Altay ve Yakut mitolojisinin ürünlerinin köklerine Hun ve Gök-Türk geleneklerinde rastlanmaz. Eğer Altay ve Yakut mitolojisi saf Türk kültürünü temsil etse idi, bu mitolojilerin motiflerinin Hun ve Gök-Türk inançlarından kaynaklanmaları ve bu kaynaklanmanın da birtakım kanıtlarının olması gerekirdi ki böyle bir şey söz konusu değildir. Bütün bunlara bağlı olarak Altay ve Yakut şamanizmi eski milli Türk kültürünün temel direği değildir ve Eski Türkler'in milli dinleri de şamanizm falan değildir.


Türk olsun olmasın, Orta Asya halklarında şamanın din törenindeki görevi yalnızca icracılıktır. Birçok dini törene de (mesela Tanrı'ya kurban sunulmasına) şaman katılmaz. Geç devirlerde Türkler arasında yayılan şamanlık, Türkler'in Gök Tanrı inancına dokunamamıştır. Şamanizm hakkında araştırmaları bulunan M.Eliade, Ulu Tanrı söz konusu olduğunda şamanlığın adeta sırıttığını söyler. Yakut Türkleri'nde Gök Tanrı kavramının karşılığı olan Tangara Kayra Han ile de şaman pek meşgul olmaz. Aslında şamanizm, bir din değildir; yalnızca bir uygulamadır ve hemen hemen her dinin içinde yaşar. Şaman; ruh, cin, şeytan, peri ve ölülerle uğraşan, hastalara şifa vermeğe çalışan, ölülerin yaşayanlara zarar vermemesini sağlayan, insanların dert ve dileklerini gök ve yer altındaki ruhlara ileten kişidir. Görüldüğü gibi şamanlığın nitelikleri din ile değil büyücülük ile bağdaşır. Şaman asla ruha aracısız olarak müdahale edemez, hastalık ve talihsizlik söz konusu olmadığında şamana iş düşmez ve Tanrı ile ilgili uygulama ve ibadetlerde şaman rol almaz.


Şamanlar tarihin her döneminde ve her dinde yer almışlardır. Mesela bugünkü Türkiye'de yaşayan ve cinlerle irtibat kurduklarını söyleyip kendilerine medyum sanını yakıştıran kişiler de aslında birer şamandırlar. Onlar da aynen şamanlar gibi cinleri/kötü ruhları insanlardan uzaklaştırdıklarını ya da insanlara musallat ettiklerini söylemektedirler. Bir örnek olarak Medyum Memiş gösterilebilir. Yani eski şaman tabirinin yerine medyum, ruhçu gibi adlar konmuş ama uygulamanın özü aynı kalmış durumdadır.

Anlaşılacağı üzere, dinden çok büyü niteliği taşıyan ve esasta bir Bozkır-Türk inanç sistemi olmayan şamanlığın Eski Türkler'in Atalar Kültü, Yir-Sub inançları ve Gök Tanrı kavramı ile ilgisi yoktur.



Kimi araştırmacılar, Eski Türkçe'de bulunan ve din adamı anlamına gelen kam sözcüğü ile şaman sözcüğünün aynı kavramı ifade ettiklerini öne sürseler de, şaman kelimesinin Türkçe bir kelime olmamasının kanıtlanmasından sonra bu görüş geçerliliğini yitirmiştir. Şaman kelimesi bir Hint dili olan sanskritçedeki sramana sözcüğünden kaynaklanmaktadır; sramana'nın anlamı dilenci rahiptir. Bazı araştırmacılar şaman sözcüğünün Mançu dillerinden kaynaklandığını ileri sürmektedirler. Ama, bu sözcüğün kaynağı hangi dil ve kültür olursa olsun kesinlikle öz Türkçe değildir ve Eski Türkçe'deki kam kelimesi ve kam kelimesinin ifade ettiği kavram ile de bir ilgisi yoktur. Eski Türkçe'deki kam sözcüğü din adamı anlamına gelmekte olup büyücü şamanlarla herhangi bir ilgisi yoktur.

Şamanlığın en büyük özelliği, nüfüz ettiği bölge halkının ruh âlemine bürünme yeteneğidir. Bu yüzden şamanlık, bütün kültür ve dinlere bulaşmıştır. Ama şamanlık, kendini gizler ve içinde yaşadığı dinin gelenekleri içinde saklanır. Şamanlığın bu müthiş uyum ve kendini gizleme yeteneği sonucunda, dinlerin içinde yeni oluşumlar ortaya çıkar. Fakat bu yeni oluşumlar artık o dinin öz nitelikleri gibi düşünülür. Sonuçta adlar değişir ama uygulamalar devam eder ve şamanizm de kamuflaj ve uyum yeteneği sayesinde varlığını sürdürür.