Fritz Mauthner

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Fritz Mauthner
Doğum22 Kasım 1849
Horice, Bohemya
Ölüm29 Haziran 1923 (73 yaşında)
Meersburg, Almanya
MilliyetAvusturyalı
EğitimCharles Üniversitesi
MeslekGazeteci
Tiyatro eleştirmeni
Hicivci

Fritz Mauthner (22 Kasım 1849-29 Haziran 1923) Avusturyalı yazar, gazeteci, tiyatro eleştirmeni ve hicivci. Filozoftan çok gazeteci olmasına rağmen insanın bilgisi ve dil felsefesi konularında nominalizmle birlikte felsefi şüpheciliğin savunucusudur.

Hayatı ve Eserleri [1][değiştir | kaynağı değiştir]

Mauthner, Bohemya Horice'li asimile edilmiş bir varlıklı bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Emmanuel ve Amelie Mauthner'in altı çocuğundan dördüncüsüydü. Ortaöğrenimini doğduğu yerde gördükten sonra 1855 yılında ailesi, çocuklarının daha iyi eğitim alabilmesi için Prag'a taşındı. Öğrenim sürecinin devamı, bir süreliğine baba Mauthner'in beş oğlu ve birkaç kuzeniyle çalışmak üzere görevlendirilen özel bir öğretmenin himâyesinde gerçekleşti. Bu tek öğretmenin müfredatı, Mauthner'i kalıcı kötü etkileri olacak olan Gymnasium'a hazırlanmasına hizmet etmiyordu. Öğrenimindeki eksiklikleri gidermek için onu 1857'de Klippschule adlı özel bir Yahudi ilkokuluna gönderdiler. Bu okul, istisnai bir öğrenci olan Mauthner'e herhangi bir entelektüel teşvik sağlamamasının yanı sıra, Mauthner'ın tüm hayatı boyunca kesin bir şekilde kızdığı Gymnasium'a girişini de geciktirdi.

Ancak 1861'de Piaristengymnasium'a girmesiyle bu kusurlar giderilebildi.[2] Böylelikle Mauthner içine yerleşecek olan etnik öfkeyi bilmeksizin, Eski Şehir'deki daha aşağı düzeyde sayılabilecek bir Alman okuluna kaydoldu ve aldığı eğitimle Çeklere karşı güçlü bir düşmanlık beslemeye başladı. 1866'da Mauthner okulundan bıkmıştı. Anne ve babasından, üstün bir Alman kurumu olan Kleinseitnergymnasium'a geçmesine izin vermelerini istedi. Ailesinin ikna olmasında, Prusya birlikleriyle şehre yürüyen Alman yanlısı duygu dalgasının yardımı oldu. Sonunda Mauthner, iyi bir eğitimi olduğunu varsaydığı Alman Gymnasium'unda öğrenim görüyordu ve böylece 1869'da okul bitirme sınavı olan Matura'yı başarıyla geçti.[3] Aynı zamanda Almanya’nın değişik üniversitelerinde hukuk, dilbilim ve felsefe eğitimi almıştı. Mauthner'in okullar ve bölgeler arasındaki geçişleri sebebiyle o zamanlarda tanıştığı etnik ve dilsel problemler, onun hayatı boyunca uğraşacağı meselelere dönüşmüştür.

En başından beri Avusturya geleneğinden fazlasıyla etkilenen Mauthner, kısmen aile örneğinin büyüsü altında gazeteci olmaya karar verdi. Fakat ebeveynlerinin isteklerine uymak için hukuk okuluna kaydolup, sonunda Rechtshistorische Staatspriifung'u (Hukuk Tarihinde Devlet Sınavı) başarıyla geçti. Ancak eğitimi boyunca beşeri bilimler alanında dersler almayı sürdürdü. Mauthner ailesinin yanı sıra kendisinin de çok istediği gazetecilik hayatına ancak, 1874'te babasının vefatından sonra Prag'daki kuzeninin sahibi olduğu bir Alman gazetesinde tiyatro eleştirmeni olarak başlayabilmiştir.

1876 yılında 27 yaşındayken Berlin'e gitmeye karar verir. Berliner Tageblatt'ın editörü Arthur Levysohn, onu yeni kurmakta olduğu kadroya dahil eder ve Mauthner'in kariyeri ciddi anlamda başlamış olur. Mauthner o yıllardan itibaren aralıksız olarak çok geniş alanlarda birçok farklı konuyu işleyen eserler vermeye başlayacaktır. Bunların arasında güncel veya tarihsel kurgu romanlar, parodiler, hicivler, incelemeler ve tiyatro oyunlarıyla şiirler vardır. Romanları ve Klasik Alman şiirlerinin popüler parodileri onun biraz tanınmasını sağlamıştır. Ancak 1885 yılında yazdığı "Aturenbriefe" isimli eseri bize, Mauthner'in geçmişiyle sürüklediği ve geleceğinde yakından ilgileneceği dil eleştirisinin ipuçlarını verir. Katherine Arens'in aktardığına göre eser, yalanların, dilin bir parçası olmadığı bir ülkenin hayali tarihini anlatmaktadır.[4] Mauthner, Friedrich Nietzsche ve Otto Ludwig'in Shakespeare-Studien'ini okumuştur. Bunların yanında dilin sahteliğine olan inancının bedenleşmiş hâli olarak gördüğü Bismarck'a eylemli bir yaşamı, sözcükleri ve ideolojileri küçümsemeyle birleştirdiği için hayranlık duyuyordu.[5] Daha sonra bütün yönelimlerini ve çalışmalarını bağımsız bir dil felsefesinin oluşturulması konusunda toparladı. 1895'te Berliner Tageblatt'ın editörü oldu. Mauthner'in sahadaki resmi atılımı 1898'de, Cotta'nın onun dil eleştirisi kitabını yayınlamak için bir sözleşme imzalamasıyla ve bankacı kardeşinin masrafları karşılamayı kabul etmesiyle gerçekleşti. Ona asıl ününü bağışlayan bu eser, 1901-1902 yıllarında üç cilt halinde, Bir Dil Eleştirisi'ne Katkılar (Beiträge zu einer Kritik der Sprache / Contributions to a Critique of Language) adıyla yayımlanmıştır.[6] Kritik, üç cilt ve 2.200 sayfadan fazla bir alana yayılan muazzam bir çalışma bütünüdür ve Hans Sluga'nın gözlemlediği gibi, Mauthner, "sezgilerini metninin muazzam külliyatında gevşekçe dağıtır".[7] Bu eser, 19. yüzyılın sonunda felsefeyi dönüştürmeye başlayan ve sonraki yüzyılda disiplinin çoğunu şekillendiren dilsel dönüşümün kilometre taşı olarak kabul edilir.

1905 yılında Berlin'den ayrılmaya karar veren Mauthner, Freiburg'a geçti. Dilbilimsel eleştiriyle birlikte okuyucularının büyük eserine yoğunlaştırmasına ve eserin popülerleştirilmesine hizmet eden "Die Sprache" adlı kısa makalesini yayımlayan Martin Buber ile de burada tanıştı. Bu eser, onun "Katkıları'nın" bazı ana fikirlerini yoğun bir biçimde yineleyen ve bunların bilimsel, felsefi, dini ve sosyo-politik düşünceyle ilgilerini gösterir.[8] Mauthner, 1910 yılında evlendiği doktor ve yazar olan eşi Hedwig [Harriet] Straub'un yanına taşındı. Eşinin de yardımlarıyla sözcüklerin metaforik kökenlerini gösterdiği "Der Wörterbuch" isimli sözlüğünü 1911 yılında tamamladı. Meersburg, Mauthner'ın son inziva yeri ve sığınağı oldu; son büyük romanı "Der letzte Tod des Gautama Buddha", hem iç huzurunu hem de geleneksel felsefi değerleri reddetmesini yansıtır. Onun dil eleştirisi de Wittgenstein'da olduğu gibi bir mistisizmle sonuçlanır. Mauthner son enerjilerini ölüm döşeğinde kanıtlarını düzelttiği "Der Atheismus und seine Geschichte im Abendlande'nin (1920-23) dört cildine yoğunlaştırmıştır. 1925 yılında yayımlanan "Drei Bilder der Welt" isimli edebi-felsefi mirasının küçük bir kısmı olan bu kitap, dile uygulanabilir olarak Kantçı kategori kavramının potansiyel bir yeniden tanımını araştırır. Rosenstock-Huessy, Mauthner için: "O, 6000 sayfa yazdı ve bir buçuk milyon kelimeyle tüm kelimelerin yalan olduğunu kanıtladı". diye yazar.[9]

Büyük otodidaktın vasiyet ettiği üzere 1923 yılındaki vefatından sonra mezarının kitabesine, yaşamına uygun olarak alt tonu vurgulayan şu cümle yazılmıştır: "Vom Menschsein erlost. / İnsan Olmaktan Kurtarıldı". Fritz Mauthner'in dil eleştirisine yönelik kararlı yaklaşımı, bize bir çalışma nesnesi olarak oldukça kendine özgü, ancak yine de etkileyici bir yapıt sağlamıştır. Bir drama eleştirmeni olarak felsefe ve edebiyat arasındaki sınırları bizatihi kişiliği ile aşan Bohemyalı yazar Mauthner, geniş çaplı bir dil eleştirisine (Sprachkritik) kalkışan ilk düşünürdür.[10] Ludwig Wittgenstein'ın iki dönemindeki dil eleştirisini de etkileyen Mauthner, Wittgenstein'ın Tractatus Logico-Philosophicus isimli eserinde adı geçen üç düşünürden biri olarak yerini almıştır.[11]

Mauthner'in Dil Eleştirisi (Sprachkritik)[değiştir | kaynağı değiştir]

"Platon'un mağarasında sırtları girişe dönük oturan mağara sakinleri, Girişi tesadüfen geçenlerin yalnızca gölgelerini algılayabilirler.” (Beiträge 1: 330-331)[12]

Fritz Mauthner'in, bir filozoftan çok gazeteci ve yüzyıl sonu Avrupası'nın bir entelektüeli olarak tecrübe ettiği politik fikirlerin çalkantısı onu, sonunda tutarlı bir nominalist bilgi teorisi ortaya koyma girişimine teşvik etti.[13] 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yazılan Bir Dilin Eleştirisine Katkılar isimli eserinde, septik ve nominalist tutumuyla bir dil eleştirisi geliştirdi. Bilginin imkânını kabul eden epistemolojilere karşı şüpheci tavrını koruyan eser, bilginin hangi şartlarda mümkün olduğu sorusunu bir kenara bırakarak, tekrar bilginin imkânını sorgular. Radikal bir şüpheci olan Mauthner, Die Sprache eserinde bilginin imkansız olduğu sonucuna ulaşır. Fakat öncelikle onu böylesine şüpheciliğe ve nominalizme iten sebepleri sorgulamak gerekir. Çağında sıkça kullanılan Volk/Ulus ve Geist/Tin gibi sözcükler politik büyücülükte oldukça göz kamaştırıcı bir güce sahiplerdi. Mauthner, böylesine soyut olan kelimelerin, daha yalın ve daha somut olanlara karşı tercih edilmelerine ve bu soyut kelimelerin yardımıyla oluşturulan kitlesel kontrolsüz hareketler karşısında rahatsızlık duyuyordu. Öyle ki bu sebeple inşa ettiği epistemolojisine politik bakımdan daha liberal ve anti-otoriteryen bir perspektif karışmıştır. O da tıpkı diğer çoğu çağdaşı gibi Ernst Mach'ın yeni ampirizminden etkilenmekteydi ve Humecu kuşkuculuğuyla beraber bu görüşlerini sentezlemeye çalıştı. Böylelikle kelimelere karşı şüpheciliğiyle, onların kendi gerçeklikleri olduğu fikrini yadsıyarak nominalist bir tutum sergiler.

Kelimelere karşı şüphe davasını, insan deneyiminin eleştirel bir açıklamasıyla başlatır. Duyularımızla algıladığımız şeylerin dikkatimize, ilgilerimize ve ihtiyaçlarımıza bağlı olduğunu ve dolayısıyla duyularımızın olumsal olduğunu ileri sürer. Dapia'nın aktardığı üzere Mauthner, "Zufallssinne/olumsal-rastlantısal duyular" terimini, daha çok rastgele duyular anlamında kullanır. Ayrıca, aklımız da duyumlarımıza dayandığından Mauthner, aklımızın da "Zufallsvernunft / rastlantısal akıl" olduğunu ileri sürer."[14] Öyleyse Mauthner, gerçekliğe erişimimizin iki şekilde sınırlı veya kısıtlanmış olduğu sonucuna varır: “Bir yandan, daha önce de belirttiğimiz gibi duyu aygıtımız, dünyanın farklı yönlerini rastgele seçer ve diğerlerini bir kenara bırakır. Öte yandan, kavramlarımız da gerçeğe erişimimizi engellemektedir.”[15] İlk kısmı ele alacak olursak Mauthner'in zaten, duyumların genelgeçer bir bilgi sağlayamayacağına olan inancı açıktır. Adların en iyi koşullarda duyumların algıladıkları şeylerin metaforları olduğunu ileri sürmesiyle beraber, geleneksel nominalizmden de bir adım öteye gitmiştir. Bu, Mauthner için dil ile gerçeklik arasındaki bağın olgusal anlamda da kopuşuna işaret eder. Fakat ikinci kısımda Mauthner, kavramlarımızın da bir engel olduğunu belirtmektedir.

Mauthner, kavramların kelimeler ve konuşmayla ve haliyle düşünceyle de özdeş olması gerektiğini savunan düşünürler arasında yer alır. J. A. Garforth'un ilettiğine göre Mauthner: "Bütün düşünce, dilin sözcüklerinde gerçekleşir ve düşünce, yalnızca sözcüklerin belirsiz doğası kendi kendini çözdüğü zaman çözülür." demektedir.[16] Ancak dil ile düşünce arasındaki bağda kavramlar, gerçeğe erişimimizi nasıl engellemektedirler? Kavramlar, şeylerin "özlerini" kavramazlar mı? Bu sorulara cevap olarak Mauthner, duyumlarımızın yararlı olana yöneldiğini, bir şeyin yararlı olmasının, o şeyin doğruluğunu göstermeyeceğine dikkat çeker. Ek olarak ona göre, duyumlarımızı dile çevirdiğimizde gerçeklikten bir adım daha uzaklaşırız. Bu süreçte her zaman bir şeyler kaybolur. Ebert'in Die Sprache'den alıntıladığı şekliyle Mauthner doğayı: "Dilin kaba pençeleri tarafından ele geçirilemeyecek kadar kurnaz." olarak tanımlayarak dil ve dış dünyanın ikiliğini belirterek, dilin acizliğini vurgular.[17] Böylelikle o, dilin dünyanın bir tasvirini vermekten çok uzak olduğunu da kabul eder. Dilin de zaten en iyi ihtimalle metaforik olduğunu belirtir. Mauthner, gerçekliği sıfat ve esasen niteliksel olarak kavradığından, deneyimlerimizi tanımlamak için adlaştırma yapmamızı özellikle sorunlu bulur. Mauthner, bilim ve felsefedeki hataların ve kafa karışıklıklarının ve bazen de sosyo-politik kötülüklerin, bir şeylerin isimleri için adlaştırmanın yanlış yapıldığında ortaya çıktığını savunur. Bu yüzden o, bunlardan hareketle felsefenin programının tam olarak nasıl olması gerektiği konusunda radikal sonuçlara ulaşır:

"Felsefe, bilgi teorisidir. Bilgi teorisi dilin eleştirisidir (Sprachkritik). Ancak dilin eleştirisi, düşünceyi özgürleştirmek adına yapılacak bir iştir ve insanlar dünyanın ya gündelik dili ya da felsefi dili kullanan metaforik tasvirinin (bildliche Darstellung) ötesine geçmeyi asla başaramazlar."[18]

Weiler, Mauthner'in dili aşma çabasını Kantçı çaba olarak gören düşünürlerden yalnızca biridir. Ona göre dil, anlaşılabilmesi için aşılması gereken bir şeydir. Çünkü deneyim Kant'a göre, onu anlaşılır kılmak için ötesine geçilmesi gereken bir şeydir. "Düşünen insanoğlunun en önemli işi olan dil eleştirisine yükselmek istiyorsam, o zaman arkamdaki ve içimdeki dili adım adım yok etmeliyim: Merdivenin her basamağını üzerine çıkarken yok etmeliyim. merdivene tırmanmak, bilgi çabası anlamına gelir".[19] Mauthner, olduğu haliyle dünyanın gerçek bilgisi anlamındaki bilginin, her yeni adımda elde ettiğimiz şeyin, çok basit bir nedenden dolayı bizden sonsuza dek kaçacağını kabul eder. Mauthner'e göre bunun sebebi kelimelerden ve onların metaforik doğasından başka bir şey değildir. İşte Kantçı etkinin ana noktası budur. Yani kendinde şey kavramı burada bilinemez olarak görünür. Mauthner'e göre dilin eleştirisi, kelime batıl inançlarından/söz hurafelerinden (Wortaberglauben) kurtulma, dilbilgisinin metafizik üzerindeki etkisini ortaya çıkarma ve makul olarak söylenmesi gerekenlere sınırlar koyma çabasıdır ve yalnızca bu yöntemle mümkündür. A. Janik ve S. Toulmin'in de belirttiği üzere Mauthner, Kantçı bir görev olarak kabul ettiği dilin doğası ile sınırlarını belirleme görevini üstlenmiştir. O halde Mauthner'in çabasını, anti-metafizik olması ve söylenebilir olanın sınırlarını belirlemeye çalışması ölçüsünde Kantçı bir çaba olarak kabul edebiliriz.[20]

Mauthner, metafizik olan kavramların elenmesi için şeyleştirme kavramını kullanarak; dil aracılığıyla varlıkları meşrulaştırılan metafizik kavramların, reel dünyada olmadıklarını göstermeye çalışıyordu. Mauthner'in Wörterbuch kitabında, yani anti-metafizik sözlüğünde yapmaya çalıştığı şey de budur. Mauthner işe, her bir terimin psikolojik kaynağını, yani terimin doğduğu duyu verisi türünü açıklayarak başlar. Sonra o, örneğin ilk başta sıfat işlevi gören bir terimin nasıl ada dönüştüğünü ve şeyleştirme sürecinin verili terime nasıl uygulandığını açıklar. Böylelikle o en sonunda, bu değişmelerin felsefe tarihiyle bağlantısını kurarak; tüm bu süreçlerde felsefenin, gündelik dilin rafine edilmiş halinden başka bir şey olmadığını gösterir.[21] O, sıradan insanların gerçekliğe soyut ve genel terimler atfetmeleriyle ortaya çıkan dildeki karmaşayı, dilin kendi doğasında bulunan şeyleştirme eğiliminin doğal bir sonucu olarak kabul eder. Mauthner şeyleştirmeyi, metafizik olan entitelerin mevcudiyetini varsaymayı gerektirdiğinden dolayı reddeder. Ona göre metafizik ile dogmatizm, aynı madeni paranın iki yüzü gibidir. Yine Ebert'in Die Sprache'den aktardığına göre Mauthner, batıl inançlıları yanlış yönlendiren bu tür hayaletimsi sözcüklere örnek olarak, felsefede “töz”, “nesne”, “ahlak” ve “psyche” kavramlarını verir. Bilimde ise "element", "yakınlık", "güç", "madde" ve "enerji" gibi yanlış yola sürükleyici nosyonların adlarını saymaktadır. Dinde ise "Tanrı", "Şeytan" gibi kavramların yanı sıra; siyasette “ırk" ve "devlet" gibi sıkça kullanılan kavramları ele alarak inceler. Örneğin "ruh" kelimesinin kökenine kadar geriye gittiğimizde ve kavramın ortaya çıktığı psikolojik koşulları anladığımızda; ruhun dışsal bir varlık olarak varsayılmasının garanti edilmediğini görürüz. "Ruh", Mauthner'e göre sadece bir kelimedir, gerçek hiçbir şeye karşılık gelmez.[22] Onun amacı, metafizikçilere kendilerini yönelttikleri bütün sorunların kaynağının bir kural dışı hamleye, yani yalnızca algıladığımız özelliklere tekabül eden nesneler bulunduğu iddiasına dayandığını göstermektir. Mauthner'in vardığı sonuçlarından bir diğeri de duyu aygıtımızın rastlantısal doğasının, zorunlu doğru olarak adlandırılan şeyi; bütün zamanlar için doğru ve geçerli bilgiyi, bizim için imkânsız hâle getirdiği sonucudur.

Tüm bunlarla birlikte sosyal hayatta "kültür" ve "dil" gibi kavramların saflığına ya da kirliliğine olan toplumsal takıntıyı da gözlemleyen Mauthner, nihayetinde kendisi de bir tümel olarak şeyleştirilen dili reddeder. Sözcüklerin yüzyıllar boyunca gezinirken başka kültürlere farklı biçimlerde ödünç olarak girmeleri, onları en sonunda gerçeklikten uzaklaştırmıştır. Tüm kelimeler metaforlarda veya metaforların metaforlarında köklenir. Onlar "her zaman statu nascendi/oluş hâlinde'dirler."[23] Metaforik bir şey olarak dil, metaforik doğası gereği belirsizdir. Öyle ki bir kimse, ister başka birinin söylemekte olduğu şeyi, isterse de kendi söylediği şeyi anlıyor olsun, onun kesin olarak doğru şeyi anladığı söylenemez. Weiler'in Mauthner'den aktardığına göre o: "Dil yoktur, o bir soyutluktur. Aynı nehre iki kez giremeyeceğimiz fikri, dil için de geçerlidir." demektedir. Ve dilin gerçeklikle bağını ortadan kaldırdığında: “Yalnızca konuşma organlarımızın anlık hareketi gerçektir.” diyerek dili, tikel bireylerin bir işlevine indirger.[24] Weiler'in 1970 yılındaki başka bir makalesinde de belirttiği üzere: "Mauthner'in duyuların rastlantısallığı argümanı onun en özgün ve merkezî felsefi anlayışıdır."[25] Bu noktaya kadar ulaştığımız sonuçları özetlemek gerekirse; Mauthner'in duyu verilerini rastlantısal, dili de metaforik olarak kabul etmesinden dolayı onun epistemolojisi bilgiye ulaşmanın imkânsızlığı varır. Mauthner'in inşa ettiği epistemolojisinin vardığı sonuçlar, dilin eleştirisinde, eleştirinin kendisinin bile genelgeçer bir doğruya sahip olamayacağı düşüncesiyle Sokrates'e benzer bir üslupla öğrenilmiş cehalet görüşüne benimsemeye dönüşür.

Sözlük'ünün yönteminden de anlaşılacağı üzere, onun yöntemi psikolojik ve tarihseldir. Her ne kadar Mach'ın fizik alanında geliştirdiği dil eleştirisine benzerlikler taşısa da Mauthner'in aşırı kuşkuculuğu onu, Mach'tan ayırır. Mach duyuların analiziyle uğraşırken, Mauthner psikolojik indirgemeye bulaşır. Mauthner'in teologlara, ideologlara, metafizikçilere ve materyalistlere karşı açtığı savaş, onu dil eleştirisinde başka bir boyuta yönlendirir. Dilin de tüm diğer şeyler gibi şeyleştirmeye kurban gittiğini gören Mauthner, dilin entite olmadığını belirttikten sonra onun yalnızca insani bir etkinlik olduğunu öne sürer. Ancak bu etkinlik Mauthner'e göre amaçlı bir etkinliktir. Dil, bir oyun gibi, bir insan etkinliğidir ve ortak duyumların hafızasını yansıtır. A. Janik ve S. Toulmin'in Sprache'den alıntıladığı bölümde Mauthner: "Dil, tıpkı bir oyun kuralı gibi, sadece bir konvansiyondur; ne kadar katılımcısı varsa o kadar zorlayıcıdır. Bu yüzden dil, reel dünyayı ne kavrayabilir ne de değiştirebilir." diye belirtmekte ve dilin konvansiyon olduğunu vurgulamaktadır.[26] Mauthner, dili sosyal yapının bir parçası olarak kabul etmekte ve onu sosyal bir fenomen olarak kültürün geleneklerinin taşıyıcısı olarak ele almaya başlamaktadır. Hatta dili, daima kültürün "ortak duyu aygıtı" olarak nitelendirerek toplumun hafızasıyla eş tutar. Bu iddialar kabul edildiği takdirde dilin anlamının kültür tarafından gelenek aracılığıyla taşındığı iddiası da kabul edilmiş olur. Yalın duyu izlenimlerinin anlamın kaynağı olamayacağı görüşünde ısrar eden Mauthner, benzer şekilde dilin kendisinin de duyumların karakterlerini paylaşamayacağını düşünür. Örneğin iki insan düşünelim. Her biri rastlantısal duyumlar tarafından belirlenen izlenimlere sahip olsunlar ve bu izlenimlerine birlikte bir ad koymak istesinler. Mauthner'in bu noktaya kadar gelen argümanlarından hareket edersek, iki insanın da doğru izlenimlere, doğru adı verdiklerinden asla emin olamayız. Mauthner, içine düştüğü bu gerilimden, "Mach'ın popülerliğini kazandırdığı, dilin, insanın biyolojik yönünün pragmatik bir hayatta kalma aracı olduğu teziyle kurtulmaya çalışır".[27] Böylelikle Mauthner için dil eleştirisi, yeni haliyle pragmatist ve işlevselci bir dil teorisine dönüşür. Dil şimdi, insan türünün bekâsı ve hayatın zorunlu temeli olarak anlaşılmaktadır. Ancak yine de Mauthner, felsefi ampirist temellerinden kopmak istemez. İki insanın aynı kelimeyi işittiklerinde, zihinlerindeki temsillerin birbirlerinden tamamıyla farklı olabileceğine ilişkin algısal durumu reddetmez. Böylelikle dil bir yandan, bir bilgi edinme aracı olarak kullanıldığında bize yalnızca engel oluşturur. Ancak sosyal boyutlar içerisinde eyleme geçtiğimizde dil, yardımcı araç konumuna dönüşür. Öyleyse Mauthner'in, insanlar arasında dil aracılığıyla kurulan iletişimin ortaklık içerdiği düşüncesini yadsıdığını kolaylıkla söyleyebiliriz.[28] A. Janik'in aktardığına göre Mauthner: "Dil, yalnız/izole bireyin sahip olduğu bir şey değildir; çünkü o, sadece insanlar arasında var olabilir. Yine de dil, iki insan için ortaklaşa sahip oldukları bir şey değildir; çünkü iki insan asla aynı şeyi aynı kelimelerle kavrayamaz." demektedir.[23] Bu cümleler bize Mauthner'in iflah olmaz bir sübjektivizme daldığını gösterir. Bilginin bilinse dahi aktarılamayacağı tezi, Gorgias'tan sonra tekrar hortlamış gibidir. Metaforik doğasıyla tek sesliliği, dolayısıyla da objektiviteyi engelleyen dil, o halde nedir? Açıkçası Mauthner'in başarmaya çalıştığı şey, dilin metafizik söylemlerden arındırılmasıdır. Mauthner'e göre, aynı zamanda bir bilimsel enstrüman olarak dilin yetersizliğinin de gösterilmesi gerekmektedir. Bir sanat eleştirmeni olarak, dilin yalnızca bireyler arasındaki sübjektif durumlara aracılık eden, yani duyguların aktarımına aracılık eden bir özelliği olduğu sonucunu çıkarır. Dilin doğasının metaforik olduğu argümanı, dil şiire uygulandığında olumlu sonuçlar verir. Çünkü şiirin doğası da metaforik yapıya sahiptir ve birbirlerine iyi adapte olurlar. Fakat asıl karşı çıkış, felsefeye ve bilime iyi adapte olamayan diledir. Mauthner'in şiir diliyle bilimsel dilin arasında gördüğü metaforik geçiş, E. Bredecek'in de dikkatimizi çektiği üzere; sözcüklerin geçmişlerinin izini sürmekten çıkarılacak dersin, bir zamanlar "şiirsel" kullanım sayılan şeyin, başka bir anda terimin tarihinin oldukça farklı algılanabileceğine ilişkin ayrımla ortaya çıkar.[29]

"Kelimelerin kavramsal içeriğini sürekli elde tutmak imkânsızdır. Bu yüzden dünyanın dil içinde bilgisi imkânsızdır. Oysa kelimelerin duygu içeriğini elde tutmak mümkündür. Bu yüzden sanat dil içinde, söz sanatları ve şiirle mümkündür."[30]

Mauthner, matematiğin ve diğer bütün entelektüel disiplinlerin tamamen varsayımsal olduğunu savunmaktadır. Yola çıktıkları tanımların ötesine geçemezler. Matematiksel çıkarımlar bilgimizi bu tanımlardan daha fazla artırmaz. A priori bilgi fikrini hızla reddeden Mauthner, neredeyse tamamen ampirik bilgi olasılığına odaklanır. Onun şüpheciliği, dil eleştirisine sıkı sıkıya bağlıdır. Felsefenin görevi ise, felsefe ya da bilim yaparken anlamlı bir şekilde konuşma alışkanlığımızı unutmamıza yardımcı olmaktan öte bir şey değildir. Bilimin fiili başarıları, eleştirisindeki duyuların rastlantısallığı düşüncesiyle her ne kadar çelişse de o, bu konuda geri adım atmaz. J.S. Mill'in ampiriziminin takipçisi olarak Mauthner, bilimsel hipotezleri yalnızca gözü kapalı iyi tahminler olarak saymaktadır. Bütün bilimlerin temelinde yalnızca iyi tümevarımlar vardır. Eğer ki bunlar sadece iyi tümevarımlar ve gözü kapalı iyi tahminlerse, bilimsel olarak doğa yasalarının keşfi denilen şey de yalnızca bir bâtıl inançtır. Mauthner doğa yasaları nosyonunu, tıpkı geçmişteki mitolojik antropomorfizmlerde olduğu gibi modernitede de bunu şeyleştirme aracılığıyla doğayı kişileştirdiğimizi iddia eder. Açıkça ona göre doğa yasaları da metaforik olana indirgenmekten paçasını kurtaramaz. Aslında der Mauthner: "Hiçbir yerde 'yasalar' denilen şeyler yoktur. Şans fenomenleri vardır sadece. Modern fizik biliminde Darwin'in, 'evrimi' bir açıklama ilkesinden hareketle doğanın metafiziğine dönüştürdüğünde gerçekleşen şey" için Mauthner; bunun, "mitolojileştirmenin bir tür kurbanı" olduğunu söyler.[31] Mauthner, düşünmeyle ilgili her şeyin psikolojik olduğunda ısrar etmekle birlikte, insan düşünüşünün ya da konuşmasının modelinin mantıksal olduğunu ifade eder. Fakat bu modeli belirleyenin de yalnızca kültür olduğunu ileri sürer. Daha doğru bir ifadeyle kültür ile dil/düşünme birbirlerini sürekli kesintisiz olarak etkiler ve belirlerler. Dil içerisinde evrensel olarak temel sayabileceğimiz hiçbir genel yapının olmadığı iddiası ve bunun da kültürle sıkı bir bağ içerisinde olduğu fikri birleştiğinde, mantık sorunu ya da dil sorunu artık kültürel antropolojiye dönüşmektedir; daha kesin bir ifadeyle söyleyecek olursak kültürel rölativizme. Her ne kadar Mauthner'in tarihsel ve kültürel farklılık hissi onu ekstrem bir rölativizme sürüklemiş olsa da, her nasıl olursa olsun yine de o, tarihe ve tarihsel yaklaşıma ilgisini canlı tutmuştur.

“Bilimde dil, acizliğini ortaya koyar; şiirde güzelliğinin gücünü gösterir; dinde, dilin gücü tarafından zorbalığa maruz kalırız."[32]

Mauthner'in dilin sınırlarını belirleyebilmek amacıyla çıktığı yol, dili bilgi edinme ve bilgiyi aktarma sürecinden dışlayarak sonuçlanmıştır. Açıktır ki Mauthner'in felsefeye dil eleştirisiyle çizdiği istikamet ise Pythagorasçı köklere geri dönüşü işaret eder. Tıpkı Pyhtagoras gibi felsefenin bilgiye sahip olma iddiasından vazgeçmesi, onun yerine kendisini hikmet aşkına veya hakikat arayışına adaması gerektiği düşüncesi öne çıkar. Tartışmanın en başından beri süre gelen Mauthner'in dil eleştirisinin bilgi arayışını merdivenin basamakları analojisindeki gibi "merdivenin basamaklarını kırma" yönelimiyle ilerlemesinin altında yatan asıl sebep, çelişkinin kendisidir.[33] Bu çelişkiyi tekrar hatırlamak için Stanford Ansiklopedisi'nden yaptığımız alıntıyı tekrarlamakta yarar görüyoruz: "O, 6000 sayfa yazdı ve bir buçuk milyon kelimeyle tüm kelimelerin yalan olduğunu kanıtladı." Dil eleştirisinin, yine dil ve kelimelerle yapılması zorunluluğu oldukça çelişik ve zorlayıcıdır. Mauthner bu durumun en başından beri farkında olarak dil eleştirisinin çelişkili doğasını, kendi terimiyle "dilin intiharı" dediği mistik bir sessizlikle sonuçlandırır. Mauthner: "Dilin eleştirisi, düşünmenin ya da konuşmanın sessizce umutsuz intiharıyla gerçekleştirilebilseydi, ne kadar kurtarıcı bir eylem olurdu." diye yazmaktadır.[34] Sessizlik hakkında konuşmanın tutarsızlığı da ortadadır.

Felsefe tarihinde bilginin imkânı tezini savunanların karşısına tekrar tekrar çıkan epistemolojik kuşkuculuk, Mauthner'in oldukça hacimli dil eleştirisi aracılığıyla yeniden sahneye çıkmıştır. Mauthner'in dil eleştirisindeki ilgi alanı, filolojik gramer veya profesyonel gramer alanları değildir. O, dilin yapabileceği ve yapamayacağı işler nelerdir diye sormaktadır. Dil neden bir işi yapabilir de diğer türden işleri yapamaz? Dili nasıl kullanıyoruz ve bu kullanımın önemi nedir? Bir şeyi ifade etmek nedir ve 'anlam' nedir? Neden dilin belirli bir yapısı var da başka bir yapısı yoktur? Genel olarak, Mauthner'in ilgisinin, özneden felsefi bir kopuş niteliğine sahip olması anlamında felsefi olduğu söylenebilir. Bu, tanımlanması zor olsa da, bilimsel yaklaşımdan açıkça ayırt edilebilir bir şeydir. Mistik yaşam duygusu, Mauthner'in felsefesinin doruk noktası sayılabilir. Mauthner, Weiler ve Janik'in belirttiğine göre bu öğretiyi Eckhart'tan almıştır: "Sahiden söyleyecek bir şeyimiz olduğu sürece sessiz kalmalıyız."[35][36] Ancak felsefesindeki sistematik işlev, hakkında anlamlı bir şekilde konuşulamayan şeylerin varlığının kabulüyle birlikte yine de bir anlamda, bir yandan onları olduğu gibi kabul etmek gerektiğine dönüşmektedir. Ve diğer taraftan onlar hakkında konuşma zorunluluğunun belirtilmesidir. Mauthnerin görüşlerinin paradoksal karakteri, dilin kendi kendini yok etmesinin ilke olarak imkansız olmasından kaynaklanmaktadır.

Mauthner'in dil yoluyla klasik epistemolojiye yönelik şüpheciliğinin, kendi çağı olan fin de siecle'de yani, yüzyılın sonu Avrupası'nda yeni bir düşünce olmadığını biliyoruz; öyle ki 'son' terimi, o çağda sıklıkla şeylere iliştirilen bir tamlamaydı. Mauthner çağındaki bu popüler akımı şu şekilde ifade eder: "Kim çağdaş, sonun özlemini çeker ve modern görünmek isteyen herkes sondan bahseder."[37] Mauthner'in dil eleştirisinde, modernite ile bir son arzusu arasındaki bağlantı, felsefe bağlamında bakıldığında özel bir aciliyet kazanır. Mauthner, felsefenin sonunu arzular ve çalışmalarını disiplinin dönüşümüne bir katkı olarak görür. Bu sebeple de dil eleştirilerinin yoğunlaştığı kitabının adı Katkılar'dır. Ayrıca o, John Locke'un İnsanın Anlama Yetisi üzerine Deneme eserinin adını 'Gramatik Deneme' veya kısaca 'Dil' diye adlandırmakta ve anlam teorisiyle dil eleştirisinin öncüsü olarak gördüğü bu kitabı övmektedir.[38] Mauthner sonu düşleyen bir düşünürden çok, disiplinler için gerekli gördüğü anti-metafiziksel dönüşümü sağlamaya çalışmaktaydı. E. Bredeck'in Katkılar'dan hareketle belirttiğine göre Mauthner eserinde, modernlik ile modern görünmek arasında açık bir ayrım yapar.[39] Dilsel dönüşle ilişkilendirilen diğer düşünürlerin aksine Mauthner, felsefenin gerçek konusunun dil olduğunu öne sürerken, felsefeyi eski prestijli konumuna geri döndürmeye çalışmaz.; bunu anlar ve uygular. Bu kuşkuculuğun doğru anlaşılması için onun kuşkuculuğunun asıl hedefinin neresi olduğu açıkça belirtilmelidir. K. Arens'in Linguistik Şüphecilik makalesinde tarihsel olarak Mauthner'le yakın bir ilişki kurduğu Hugo von Hofmannsthal'ın Lord Chandos'un Mektupları isimli eserinde, Lord Chandos'un çıktığı yolculuk tıpkı Mauthner'in dil eleştirisi yolculuğunun kurgusu; hatta daha doğru bir ifadeyle o çağın edebileştirilen figüratif tasviridir. Dilin epistemolojik doğruluğuna sorgusuz sualsiz güvenen klasik bilimin geçerliliği konusundaki şüpheleri, Chandos'u bilginin pınarı olarak doğaya sığınmaya yönlendirir. Onu kaçmaya iten dil krizinin başlangıcının tarifi, ilgili dil güçlüklerinin daha derin doğasının bir göstergesi olarak özel ilgiyi hak etmektedir. Chandos, örneğin, dilin epistemolojik etkinliğinden şüphe duymaya başlamadan önce bile, kendini neredeyse mistik bir durumda hissetmişti, doğadaki gizli karşılıkları sezebiliyor ve nihayetinde ortaya çıkarabiliyordu.[40] Ruhun ve maddenin bu türden birliği, dilin insan varlığı üzerindeki bölücü etkilerinden önce gelmektedir. Ernst Cassirer de benzer bir biçimde insanın sembolleştirme edimini kazanmasıyla ruh-beden birliğinden ayrılarak ruh ve beden varlığına dönüştüğünü savunur.[41] Bu görüşlere göre insanlığın dil öncesi durumu, geleneksel ekoller tarafından kabul edilmiştir. Yine aynı görüşler doğanın hem dilin kazanımlarıyla kaybolduğunu, hem de ilkel bir insanın henüz gerçek insanlığını bulamadığını savunur. Cassirer, dil eleştirilerinde o çağın hatasının, dili, usla özdeş tutmak olduğunu belirtir. S. Sjöberg'in aktardığına göre Cassirer, benzer şekilde Mauthner'in probleminin de dili (kelimeler ve kavramlar), evrensel ve dil dışı duyumları tikel ya da özel olarak sınırlandırarak, ikisi arasında aşılmaz bir uçurumun ortaya çıkmasında bulunduğunu belirtmektedir.[42] Dilin bize sadece bir 'pars pro toto/bütün yerine parça' vereceğini iddia eder. Mauthner'in kavramsal dili reddiyle beraber dile yalnızca duyguların aktarımı konusunda biçtiği rolü Cassirer, en başta dilin tanımını yaparken düzeltir. Dili iki bölüme ayıran Cassirer, kavramsal dilin yanında duygusal dilin olduğunu ve dilin, kavramları soyutlaştırmadan önce duyguları ve duygulanımları soyutlaştırarak dışlaştırdığını ifade eder.[43]

Bu karmaşadan kendimizi kurtarabilmek için Mauthner'in argümanlarını özetleyecek olursak, onun felsefi meselelere "sıradan dil" yaklaşımıyla dil eleştirisi, düzenli duyu-deneyimi olarak Machçı bilgi görüşüne bağlılığı tarafından yönlendirilip şekillendirilmişti.[44] Bu görüşten hareketle Mauthner'ın Dil Eleştirisi'ni belki de en iyi şekilde, radikal ampirizm açısından sıradan dilin bir açıklaması olarak tanımlayabiliriz. Yine de radikal ampirizmine ve Humecu şüpheciliğine evrimsel bir dönüş vererek, şüpheci ve nominalist perspektifle başladığı dil eleştirisini, pragmatik ve fonksiyonalist bir dil eleştirisine dönüştürerek tamamlamıştır. Mauthner'ın asıl sorusu, dünyanın bilgisinin mümkün olup olmadığı sorusudur. Onun olumsuz yanıtı üç temel gerçeğe dayanmaktadır. Bunları maddeleyerek gösterecek olursak; a) Tüm bilgimiz bize duyularımız aracılığıyla gelir ve duyularımız rastlantısaldır, yani gerçekliğin yalnızca uygun duyu aygıtına sahip olduğumuz özelliklerini kaydedebiliriz. b) Tüm bilgimiz dilde ifade edilir. Buradan, dünya için doğru olan şeylerin çoğunun duyularımızla kaydedilmediği ve bu nedenle asla dilde ifade edilmediği sonucu çıkar. Bununla birlikte, bu kendi başına henüz şüpheci bir konum gerektirmez ve Mauthner, duyularımızla kaydedilen bu konularla ilgili olarak gerçeği bilecek bir konumda olduğumuzu halâ iddia edebilir. Bildiğimizi iddia ettiğimiz çok az şeyden bile nihai olarak şüphe duyması üçüncü bir faktörden; c) yani deneyimlerimizi tanımlamak için kullandığımız dile ilişkin analizinden kaynaklanmaktadır. Mauthner, dilin esasen yanıltıcı olduğunu savunmaktadır. Dilin en açık biçimde yanıltıcı özelliği, onun içkin temellendirme eğilimidir. Mauthner'e göre duyularımızın yalnızca nitelikleri veya niteliklerin değişikliklerini kaydettiği yerde, şeyler hakkında, kendi kendine yeten bir şekilde var olanlar hakkında konuşmaya meyilliyizdir. Bu tözlere ulaşmamızı sağlayan soyutlama/şeyleştirme süreci, özünde dil bilgisel tözün tutarlı kullanımından başka bir şey değildir. Aslında, asli unsurların kullanımında bir sınır yoktur. Mauthner'e göre kendimizi değerler, yasalar veya diğer en genel kavramlar hakkında sanki keşfedilmek ve konuşulmak için oradaymış gibi konuşurken buluruz. Son olarak belirtmek gerekirse, onun epistemolojisiyle dil eleştirisi iç içe geçmiştir ve epistemolojisi anlaşılmadan dil eleştirisi de anlaşılamaz.[45] Ve Mauthner'e göre: "Dilin büyüsüne kapılan bizi ondan kurtaramaz: Söz açlığıyla, söz sevgisiyle, sözcüklerin kibriyle, dünün, bugünün ya da yarının dilinde, pıhtılaşmış dilde bir kitap yazmaya koyulan kişi. kendinden emin ve istikrarlı bir adımla, dilden kurtulma görevini üstlenemez."[46]

Yapıtları[47][değiştir | kaynağı değiştir]

Felsefe Alanındaki Eserleri

  • Beiträge zu einer Kritik der Sprache, three volumes, Stuttgart: J.G. Cotta, 1901-1903.
  • Aristoteles, 1904
  • Spinoza, 1906
  • Die Sprache, 1907
  • Wörterbuch der Philosophie, 1910-11, 1923-24
  • Schopenhauer, 1911
  • Der letzte Tod des Gautama Buddha, 1913
  • Der Atheismus und seine Geschichte im Abendlande (4 kitap), 1920-23
  • Muttersprache und Vaterland, (1920)

Kurgu Eserleri

  • Anna, (1874)
  • Lyrik
  • Die große Revolution, (1872)
  • Nach berühmten Mustern, hiciv, (1878 - 1889)
  • Einsame Fahrten, (1879)
  • Vom armen Franischko, öykü, (1879)
  • Die Sonntage der Baronin, (1881)
  • Der neue Ahasver, (1882)
  • Dilettantenspiegel, hiciv, (1883)
  • Gräfin Salamanca, (1884)
  • Xanthippe, (1884)
  • Berlin W. (Roman Üçlemesi): Quartett, (1886); Die Fanfare, (1888); Der Villenhof, (1890)
  • Der letzte Deutsche von Blatna, roman, (1887)
  • Der Pegasus, (1889)
  • Zehn Geschichten, (1891)
  • Glück im Spiel, (1891)
  • Hypatia, (1892)
  • Lügenohr, (1892)
  • Kraft, roman, (1894)
  • Die Geisterseher, roman, (1894)
  • Die bunte Reihe, (1896)
  • Der steinerne Riese, roman, (1896)
  • Die böhmische Handschrift, roman, (1897)
  • Der wilde Jockey, (1897)
  • Der letzte Tod des Gautamo Buddha, roman, (1913)
  • Der goldene Fiedelbogen, (1917)

Denemeler ve Teorik Çalışmalar

  • Kleiner Krieg, (1879)
  • Credo, (1886)
  • Tote Symbole, (1892)
  • Zum Streit um die Bühne, (1893)
  • Totengespräche, (1906)
  • Gespräche im Himmel und andere Ketzereien, (1914)

Çevirileri

  • Henriette Marechal, Edmond de Goncourt tarafından, (1895)

Editoryal Çalışmaları

  • Wochenschrift für Kunst und Literatur, (1889-1890)
  • Magazin für die Literatur des In- und Auslandes, (1991)
  • Bibliothek der Philosophen, 1911'den itibaren.

Derlemeleri

  • Ausgewählte Schriften, 6 kitap, (1919)

Çeşitli Alanlar

  • Erinnerungen, otobiyografi, (1918)
  • Selbstbiographie, (1922)

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Fritz Mauthner'in hayatını aktarırken, Joachim Kuhn'un Gescheiterte Sprachkritik adlı eserinin belli bölümlerini İngilizce'ye çeviren ve Functionalism and Fin de Siecle eserinde kullanan Katherine Arens'in anlatımlarına sıklıkla başvuruyoruz. Arens, Katherine. (1984). Functionalism and Fin de siècle: Fritz Mauthner's Critique of Language. Bern: Peter Lang, 1984., ss.1-15
  2. ^ Piaristgymnasium, 16. yüzyılın son yıllarında Roma'da kurulan bir orta öğretim enstitüsü olan Scuole Pie'nin (dini okullar) düzenli katipleri olan tarikatlarından birinin okuludur.
  3. ^ Matura, bazı Avrupa ülkelerinde genç yetişkinlerin (18 veya 19 yaşlarında) orta öğretimlerinin sonunda girdikleri final sınavları için yaygın olarak kullanılan kelimedir.
  4. ^ Arens, Katherine. (1984), ss.1-15
  5. ^ "Fritz Mauthner | German theatre critic and philosopher". Encyclopedia Britannica (İngilizce). 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  6. ^ Nájera, Elena. "Wittgenstein versus Mauthner: Two critiques of language, two mysticisms". From the ALWS archives: A selection of papers from the International Wittgenstein Symposia in Kirchberg am Wechsel (İngilizce). 6 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2021. 
  7. ^ Maria Kager (2018) James Joyce and Fritz Mauthner: Multilingual Liberators of Language, The Germanic Review: Literature, Culture, Theory, 93:1, 39-47, DOI: 10.1080/00168890.2018.1396082 , s.41
  8. ^ "Fritz Mauthner: Die Sprache". Rainer Ebert (İngilizce). 3 Mayıs 2012. 28 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  9. ^ The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Fall 2020 Edition), Edward N. Zalta (ed.), Cristaudo, Wayne (20 Mart 2008). "Eugen Rosenstock-Huessy". 
  10. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008). Wittgenstein'ın Viyanası. İstanbul: Paradigma Yayıncılık., s.134
  11. ^ Wittgenstein, L. (Mayıs 2016). Tractatus Logico-Philosophicus. Aruoba, Oruç tarafından çevrildi. Metis Yayınları. s. 47. 
  12. ^ Dapía, S. (2006). The Metaphor of Translation: Borges and Mauthner's Critique of Language. Variaciones Borges, (21), 23-85. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/24880522 , S.27
  13. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.136
  14. ^ Dapia, Silvia. "THE METAPHOR OF TRANSLATION: BORGES AND FRITZ MAUTHNER'S CRITIQUE OF LANGUAGE" (İngilizce). 24 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2021.  (2006), s.27
  15. ^ Dapia, S. (2006), s.28
  16. ^ Garforth, J. (2004). Samuel Beckett, Fritz Mauthner, and the Whoroscope Notebook: Beckett’s Beiträge zu einer Kritik der Sprache. Journal of Beckett Studies, 13(2), 57. Retrieved June 18, 2021, from https://www.jstor.org/stable/26468967
  17. ^ Rainer, E., On Die Sprache
  18. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.137
  19. ^ Weiler, Gershon (1958). "On Fritz Mauthner's Critique of Language". Mind. 67 (265): 80-87. ISSN 0026-4423. 25 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2021. 
  20. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.138
  21. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.141
  22. ^ Ebert, R., On Die Sprache
  23. ^ a b Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.144
  24. ^ Weiler, G., (1958), s.85
  25. ^ Weiler, Gershon (1970). Mauthner’s Critique of Language. Cambridge University Press. 24 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2021. 
  26. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.142
  27. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.143
  28. ^ Garforth, J. (2004), s.61-62
  29. ^ Bredeck, E. (1990). Crumbling Foundations: Fritz Mauthner and Philosophy after "Philosophy". Modern Austrian Literature, 23(2), 41-53. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/24648032 , s.43
  30. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.145
  31. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.146
  32. ^ Ebert R. On Die Sprache
  33. ^ Ben-Zvi, L. (1982). Mauthner's "Critique of Language": A Forgotten Book at the "Wake". Comparative Literature Studies, 19(2), 143-163. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/40246311
  34. ^ Weiler. G. (1958), s. 87
  35. ^ Weiler, G. (1964). Fritz Mauthner as an Historian. History and Theory, 4(1), 57-71. doi:10.2307/2504202
  36. ^ Janik, A., & Toulmin, S. (2008)., s.148
  37. ^ Bredeck, E. (1990), s.41
  38. ^ Dapía, S. (2006). s.25
  39. ^ Bredeck, E. (1990). s.42
  40. ^ Arens, K. (1982). Linguistic Skepticism: Towards a Productive Definition. Monatshefte, 74(2), 145-155. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/30165308 , s.145-146
  41. ^ Cassirer, E. (1980). İnsan Üstüne Bir Deneme. İstanbul : Remzi Kitabevi, s.34
  42. ^ Sjöberg, S. (2013). Mysticism of Immanence: Lettrism, Sprachkritik, and the Immediate Message. Partial Answers: Journal of Literature and the History of Ideas, 11(1), 53-69, s.59
  43. ^ Cassirer, E. (1980), s.34
  44. ^ Stoothoff, R. (1973). The Philosophical Quarterly (1950-), 23(90), 81-83. doi:10.2307/2217743
  45. ^ Weiler, G. (1964), s.58
  46. ^ Kager, Maria (2 Ocak 2018). "James Joyce and Fritz Mauthner: Multilingual Liberators of Language". The Germanic Review: Literature, Culture, Theory. 93 (1): 39-47. doi:10.1080/00168890.2018.1396082. ISSN 0016-8890.  s.46
  47. ^ Arens, K. (1984). Functionalism and fin de siecle: Fritz Mauthner's Critique of Language. P. Lang. s.268-271

Konuyla ilgili yayınlar[değiştir | kaynağı değiştir]

  • Weiler, G. (1958). On Fritz Mauthner's Critique of Language. Mind, 67(265), 80-87. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/2251340
  • Weiler, G. (1964). Fritz Mauthner as an Historian. History and Theory, 4(1), 57-71. doi:10.2307/2504202
  • Weiler, G. (1970). Mauthner’s Critique of Language. Cambridge University Press.
  • Stoothoff, R. (1973). The Philosophical Quarterly (1950-), 23(90), 81-83. doi:10.2307/2217743
  • Ben-Zvi, L. (1982). Mauthner's "Critique of Language": A Forgotten Book at the "Wake". Comparative Literature Studies, 19(2), 143-163. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/40246311
  • Arens, K. (1982). Linguistic Skepticism: Towards a Productive Definition. Monatshefte, 74(2), 145-155. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/30165308
  • Arens, K. (1984). Functionalism and fin de siecle: Fritz Mauthner's Critique of Language. P. Lang.
  • Bredeck, E. (1990). Crumbling Foundations: Fritz Mauthner and Philosophy after "Philosophy". Modern Austrian Literature, 23(2), 41-53. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/24648032
  • Garforth, J. (2004). Samuel Beckett, Fritz Mauthner, and the Whoroscope Notebook: Beckett’s Beiträge zu einer Kritik der Sprache. Journal of Beckett Studies, 13(2), 49-68. Retrieved June 18, 2021, from https://www.jstor.org/stable/26468967
  • Dapía, S. (2006). The Metaphor of Translation: Borges and Mauthner's Critique of Language. Variaciones Borges, (21), 23-85. Retrieved June 18, 2021, from http://www.jstor.org/stable/24880522
  • Sjöberg, S. (2013). Mysticism of Immanence: Lettrism, Sprachkritik, and the Immediate Message. Partial Answers: Journal of Literature and the History of Ideas, 11(1), 53-69
  • Maria Kager (2018) James Joyce and Fritz Mauthner: Multilingual Liberators of Language, The Germanic Review: Literature, Culture, Theory, 93:1, 39-47, DOI: 10.1080/00168890.2018.1396082

Dış Bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]