Tartışma:Evrim/Arşiv 3

Sayfa içeriği diğer dillerde desteklenmemektedir.
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Son yorum: Atsyz. tarafından 2 yıl önce Madde başlığı başlığına
Arşiv 1 Arşiv 2 Arşiv 3

Evrim sayfası dış bağlantılar linkleri

Türkçe http://tr.wikipedia.org/wiki/Evrim sayfasında altta geçen "dış bağlantılar" bölümünde yer alan ilk link, "Evrim Teorisi Bildirmen" artık geçerli bir bağlantı olmayıp bu sayfa internet ortamında açılmamaktatır. Bu bağlantının yetkililer tarafından da bir kez daha kontrol edilip, internette artık gerçekten bulunmadığına emin olunduktan sonra silinmesini öneriyorum.

Bunun yanında dün yine Evrim 'Dış Bağlantı' bölümüne yararlı gördüğüm Yazıyaz Evrim linkinin bağlantısını eklemiştim ama sanırım geçerli izni daha önce yetkililerden almadığım veya ön bildirim yapmadığım için bu link silinmiş bulunmakta. Burası doğru yeri midir yeni olduğumdan bilemeyeceğim ama Dış Bağlantılar kısmına Yazıyaz Evrim linkinin de aşağıdaki şekilde eklenmesini öneriyorum. İlginiz ve düşünceleriniz için şimdiden teşekkürler.

Yazıyaz Evrim: Evrimin mekanizmaları, mutasyonlar, doğal seçilim, inorganikten organiğe, hücre oluşumu, çok hücreli yaşam, sudan karaya çıkış, bitki ve hayvanların karalardaki evrimi, amfibiyenlerden sürüngenlere, kuşlara, memelilere kadar uzanan hayvansal yaşamın evriminin olabildiğince detaylı bir şekilde yer aldığı bir evrim sayfası

Ara formlar-ara şekiller olmayışı

Tabloda görülen insan evrimi 1.8 yani iki milyon yıl önce.Elli,yüz milyon yıl öncesine ait hayvan fosilleri var,dörtyüz milyon yıl öncesine ait bitki fosilleri var.Harun Yahya nın belirttiği gibi ara fosiller yok.Yani insan hayvan arası vb ara fosiller,,evrene daha iyi uyum sağlayan geçiş şekillerinden bir tane bile bulunmamış,,iki-üç milyon yıl öncesinde insan benzerleri vb olmalıydı.Dört yıl kadar önce Avrupa ya dağıtılan,gazetelerde büyük yankı uyandıran bu kanıta on gün önceki güncellemenizde yer vermemişsiniz.Yazıda geçen onbinde bir bilim adamı dışındaki bilim adamları, ara geçiş formları olmayışı bilgisini değerlendirmemişler sanırım.Ayrıca neden maymun vb dışındaki hayvanlardan hiçbirinde akıl evrimi olmamış vb de eklenebilir.Ayşe Hülya Potur 26/Nisan/2011,95.14.192.131 07:52, 26 Nisan 2011 (UTC)

burası evrimin tartışıldığı bir forum ortamı değil, evrimin yeryüzündeki tanımı, algılanışı üzerine bir ansiklopedi sayfası. genel kabul gören kaynaklar maddede yer bulur. --ki bl 08:06, 26 Nisan 2011 (UTC)
Kibele doğru söylüyorsun, ancak Biyoloji maddesinde Evrim biyolojinin temel ilkesidir diyor. Ahmet Mert Götürler (mesaj)

Ara fosil olmadığı iddiası tam bir cehalet sallaması. Dinazor familyası ve kuşlar yeteri derecede fikir verebilir, H.Yahya da kim ola ki\Yaşılhan (mesaj) 12:05, 6 Şubat 2015 (UTC)

Makroevrim iddiasını ispat etme adına savundukları mekanizma ve kanıtların ikna edici olmadığının farkına varan makroevrim iddiası savunucuları hemen yeni hipotezlerini ve argümanlarını devreye sokuyorlar. Tabiatta görülen baş döndürücü canlı çeşitliliğinin ve biyolojik mekanizmaların rastlantısal mutasyonların bir araya gelmesiyle açıklanamayacağının farkına varan ve ara tür fosillerinin yokluğunu gören Niles Eldredge, Stephen Jay Gould, Otto Schindewolf ve Richard Goldschmidt gibi meşhur Neo-Darwinciler (aralarında görüş farkları olsa da) “sıçramalı evrim” kuramını ortaya atmışlardır.

Mesela Stephan Jay Gould aynen şöyle yazmıştır: "Ders kitaplarımızı süsleyen evrim ağaçlarının yalnızca dallarının uçlarında ve çatallanma noktalarında veriler bulunur; gerisi, olabildiğince akla yakın, çıkarsamadır; fosillerle kanıtlanmış değildir." (22)

Onlar, ilk başta öne sürülen “yavaş ve tedrici değişimlerle evrimleşme” ve bunların makroevrimi netice vermesi hipotezinin gerçekleşmesinin handikapları karşısında, yeni bir hipotez geliştirmiş ve canlıların geçirecekleri makro mutasyonlarla bir anda tür üstü değişimlerle sıçrayıvereceğini iddia etmişlerdir. Aslında onların savundukları şey, tam olarak bir mucizenin gerçekleşmesidir ki bu da makroevrim iddiasını savunan nonteistlerin ortaya attıkları iddiaları ispatlamada nasıl bir acziyet içerisine düştüklerinin, nasıl çıkmaz bir sokağa girdiklerinin farklı bir yansımasıdır.

Öncelikle, bu hızlı evrim periyodu boyunca, ana (tür) ile âniden ortaya çıkan yavru (tür) arasında çok önemli bir değişiklik olmadığını söyler (meselâ, bir kurt, bir kuzu doğurmaz veya tam tersi olmaz), böylece yavruların hâlen ebeveynlerine benzediğini, farklılıkların nesilden nesile kademeli ve yavaş ilerlediğini belirtirler. Daha sonra organizmaların sadece, jeolojik açıdan kısa süren periyotların başında ve sonunda evrime sebep olan yoğun aktiviteler neticesinde önemli değişikler geçirdiğini kabul ederler. Bu bakımdan önce bir klâsik Darwinci gibi yavaş ve denge durumunda kalan bir süreç, ikinci süreçte ise tam tersi bir anlayış ortaya koyarlar. Geçiş türlerinin, evrimci patlamanın yapıldığı bu aktif süreçte ortaya çıktığını ve az sayıda olmaları sebebiyle de geçiş içinde bulundukları zamanın kısa olmasından dolayı, fosil olarak geride bir iz bırakmadığını söylerler. Onlara göre geçiş formları çok hızlı bir şekilde evrimleşerek çevreye uyum sağlamaya çalışır ve bunların birçokları "deneme" türleridir, çok uzun süre o çevreye tutunamazlar. Diğer türler devamlı olarak onlardan evrimleşir ve onların üzerine üstünlük kurarlar. Netice olarak bu "deneme" türlerinin çoğunun nesli çabuk tükenir. Sonunda, orijinal türden önemli derecede farklı bir veya iki yeni tür, başarılı bir şekilde çevreyi doldurur. Sadece bu serpilmiş, dayanıklı türler fosilleşir.

Sıçramalı denge, evrimin akışını önce uzun süre birinci viteste giden bir araba gibi görürken, nadir durumlarda bu arabanın hızlanarak beşinci vitese çıktığını ve âniden savrularak yeni bir yola geçtiğini kabul eder. Diğer bir deyişle sıçramalı denge, farklı bir ritimde ilerleyen yine bir Darwinci evrimdir. Ancak geleneksel Darwinistlerden farkı, iki şeyin bir arada olmasını istemesidir. Hem, Darwin'in düşüncesine göre kendi teorisi ile bağdaşmayan hızlı değişmeleri, hem de aynı zamanda, Darwinizm ile uyum içerisinde olan evrim için mekanik bir açıklamayı birlikte ister. Bunun en birinci sebebi hem değişim istemeleri, hem de bu değişimin geride evrime dâir bir kayıt kalmayacak kadar jeolojik açıdan çok kısa bir süre içerisinde olmasını istemeleridir. Kısacası sıkıştıkları noktada yeni bir argüman ortaya atarak hedef saptırma yoluna giderler.

Ancak, bu evrimleşme faaliyetini açıklama kapasitesinde olan mekanik bir mekanizmaya dâir, deneylerle doğrulanmış lâboratuvar bulguları gibi, sıçramalı denge teorisini destekleyecek hiçbir pozitif delil yoktur. Sadece fosil kayıtlarındaki eksikliği ve sessizliği aşmak için ortaya attıkları ve doğruluğu kendilerinden menkul bir anlayıştır. Gerçekte ise, burada derin bir ironi vardır. Sıçramalı denge, kendisini delillendirme açısından ana desteğini, geçiş fosillerinin olmamasında arar. (23)

Makroevrim iddiasını savunanlar arasında yeterince meşhur olmayan ve kabul edilmeyen daha farklı kuramlar da vardır ve bu kuramlar da önceki zikredilenlerden daha ikna edici değildir. Görünen o ki makroevrim iddiasını savunanlara göre kuramlar, mekanizmalar, ispat vasıtaları değişse de değişmeyen ve değişmemesi gereken bir gerçek vardır: Canlıların tek bir ortak atadan evrimleşerek meydana geldikleri iddiası.

Makroevrim iddiasının insanlık tarihinde belli ölçüde kendine yer bulmasının ve çokları tarafından benimsenmesinin başlıca sebeblerinden biri fosillerdir. Fosiller, delil olarak gösterilen diğer argümanlara oranla daha ikna edici görünürler. Çünkü insanlar, duyduğundan daha çok gördüğüne inanırlar. Makroevrim iddiasını savunanlar da fosillerin bu etkisinin bilincinde olduğu için, makroevrim iddialarını ispatlama adına her kitaba çarşaf çarşaf fosillerin fotoğraflarını yerleştirir, belgesellerde, programlarda devamlı fosilleri gösterirler.

Gerçekten günümüzde bulunmuş milyonlarca fosil makroevrim iddiasının gerçekliğini ispat edebilir mi? Fosillerin tamamıyla sübjektif yorumlarla iddia edilen evrim ağacına yerleştirilmesi, peşin hükümle hazırlanmış kurgusal bir senaryoya göre dizilmesi, hile ve sahtekârlıklara konu olması, makroevrim iddiasından ziyade biyolojik formların kararlılığını göstermesi gibi olgulara bakılırsa bunun hiç de kolay olmadığı rahatlıkla söylenebilir.

Daha evvel vurguladığımız gibi bir takım makroevrim iddiası savunucularını, evrimin büyük sıçramalar halinde yaşandığı fikrine yönlendiren en önemli sebep, fosil kayıtlarından umutlarını kesmeleridir.

Fosillerin, bütün halinde olmaması da fosiller üzerinde ideal incelemeler yapılmasını güçleştirmiştir. Pek çok fosil bilimcinin de vurguladığı gibi bilhassa omurgalı büyük canlılara ait fosiller etrafa dağılmış küçük parçalar hâlinde bulunduğu, bunlar uzun yıllarca yapılan çalışmalarla bir araya getirildiği ve bir kısım parçalar eksik kalabildiği için, bu iskelet yapılarından yola çıkarak ara tür iddiasında bulunmak hiç de kolay değildir.

Birçok parçasının noksan ve yıpranmış olmasına ek olarak, fosiller yumuşak dokularını yitirdikleri için fosillerden yola çıkarak gerçek resimlerin çizilmesi de oldukça zordur. Gerçekten de National Geographic Dergisi, aynı kafatasını dört sanatçıya vererek kafatasının nasıl bir canlıya ait olabileceğini çizmelerini talep etmiş fakat birbirinden alakasız dört farklı çizim ortaya çıkmıştır. Bu da fosiller hakkında yapılacak değerlendirmelerin ne kadar sübjektif olduğunu gösterir. Fosillerin tam olarak hangi canlıya benzediğini bile tahmin etmek bu kadar güç iken, onlardan hareketle hangi türün hangi türden geldiğini çıkarmaya çalışmak ancak makroevrim iddiasının kesinliğine “iman” eden bir bilim insanının işi olabilir. (29)

Nature dergisinin bilim başyazarı Henry Gee, kendisi de makroevrim iddiasının doğruluğunu savunmasına rağmen fosilleri ayıran zaman sürecinin uzunluğunun onlar hakkında ata ve soy yoluyla bir şey söylememize imkan tanımadığını belirtip karamsar bir şekilde şu yorumu yapmıştır: "Mevcut evrim şeması, olgudan sonra yaratılmış, tamamen insan ürünü olup, insani önyargılarla şekillendirilmiştir… Bir fosil dizisinin, bir nesli temsil ettiğine dair iddia, bilimsel bir hipotez değil, çocuk uyutmak için anlatılan; masal değerinde, eğlenceli, hatta öğretici olabilen, fakat bilimsel olmayan bir niteliktedir." (30)

Dünyadaki en büyük fosil müzelerinden Chicago’daki Field Museum’un müdürlüğünü de yapmış olan fosil bilimci David M. Raup, şu ifadeleriyle mevcut fosil verilerinin, canlıların adım adım evrimleştiği şeklindeki Darwin’in iddiasını hiçbir şekilde desteklemediğini ifade etmiştir: “Pek çok insan fosillerin Darwinci yorumları desteklediğini zanneder. Darwin’den günümüze 120 sene geçti ve fosillerle alakalı bilgilerimiz olağanüstü arttı. Ama ilginçtir ki bugün evrimle ilgili bir değişimi destekleyen örnekler Darwin’in zamanından daha azdır.” (31)

Geçiş formu bulunduğu savıyla devamlı gündeme getirilen az miktardaki fosil de oldukça tartışmalıdır. Birincisi, bunların bir kısmı üzerinde oynamalar yapılmıştır. Mesela bir zamanlar makroevrim iddiasının en büyük kanıtları olarak gösterilen Java Adamı, Pekin Adamı, Nebraska Adamı, Neanderthal Adamı ve Piltdown Adamı’nın uydurma fosiller olduğu ortaya konmuştur. (32) Örneğin halka Piltdown insanı (Eoanthropus Dawsoni) şeklinde sunulan, uzun yıllar bilim insanlarını meşgul eden ve üzerine çok sayıda akademik çalışma yapılan fosilin, sahte olduğu noktasında bugün bilim insanları müttefiktir. Çünkü yapılan incelemeler sonucunda onun, insan ve maymuna ait parçaların birleştirilmesi ve yapay bir takım parçaların eklenmesiyle elde edildiği kesin olarak kanıtlanmıştır. Nebraska insanı ise sadece bir domuz dişi üzerinden kurgulanmıştır. Epey bir zaman onun insan ve maymun arası bir geçiş formu olduğu kabul edilse de 1927’de iskeletin kalan parçalarının bulunmasıyla bu dişin bir yaban domuzuna ait olduğu anlaşılmıştır.

İkincisi de bu fosillerin geçiş formu olduğu, homolojiden hareket edilerek var olan türlerle benzerliğine göre belirlenmekte ve basit soyut bir savdan ileriye gitmemektedir. Makroevrim iddiasını savunan paleontologlar (fosil bilimciler) buldukları fosillerden yola çıkarak bilimsel bir neticeye ulaşmak yerine, zihinlerinde hazır bulunan makroevrim senaryosunu “ete kemiğe bürüyebilecek” fosiller aramaktadırlar; fakat fosiller üzerinden hareketle makroevrimleşmenin tespit edilebilmesi de mümkün gözükmemektedir. Çünkü fosiller, ölmüş organizma ile ilgili veri sağlar; ama bu canlının nasıl türediğini söylemez; fosillere dayalı çıkarım da tamamen soyut akıl yürütmelere dayanır. (33)

Kuşların, sürüngenlerden mi yahut dinozorlardan mı evrimleştiği makroevrim iddiasını savunanlar arasında tartışmalı bir konudur. Kuşların atası olarak dinozorları işaret edenler, bunun en büyük delili olarak 1861 yılında keşfedilen Archaeopteryx isimli fosili öne sürerler. Bu fosilin 150 milyon yıl önce yaşayan bir canlıya ait olduğu tahmin edilir. Makroevrim iddiasının konu edildiği nerdeyse tüm ortamlarda delil olarak bu fosil öne sürülür. Ne var ki makroevrim iddiasına karşı çıkanlar söz konusu fosilin nesli tükenmiş bir kuşa ait olduğunu öne sürer ve daha sonraki yıllarda bulunan ve daha eski tarihlere ait olan Liaoningornis, Elolulavis ve Protoavis gibi kuş fosillerinin Archaeopteryx’un kuşların atası olduğu şeklindeki iddiaları çürüttüğünü ifade ederler.

İskoçyalı fosil bilimci William Elgin Swinton, Kuşların Biyolojisi ve Karşılaştırmalı Fizyolojisi isimli eserinin hemen girişinde kuşların kökeni hakkında oldukça indirgemeci bir yaklaşım sergilendiğini ifade ettikten sonra, çeşitli evreler içinde sürüngenlerden kuşa geçildiğini gösteren hiçbir fosil kaydına ulaşılamadığını itiraf etmiştir. (34)

Hatta makroevrim iddiasını savunanlar içerisinden de ilgili fosilin ara form olamayacağıyla alakalı itirazlar yapılmıştır. Bunlardan biri olan Pierre Lecomte du Noüy bu mevzuda şunları yazmıştır: “Olağan dışı bir durum olan Archaeopteryx’i, gerçek bir halka olarak nitelemeye hakkımız yok. Halka ile sürüngenler ve kuşlar ve benzeri sınıflar veya daha küçük gruplar arasında olması zaruri dönüşüm döneminden bahsediyoruz. İki gruba ait özelliklere de sahip bir organizma, onunla öteki iki grup arasındaki geçiş formları keşfedilmeden ve dönüşüm mekanizması bilinmeden, gerçek halka muamelesi göremez.” (35)

Birçok araştırmacı tarafından, makroevrim iddiasını savunan neredeyse tüm kitaplarda resimleri bulunan küçükten büyüğe doğru sıralanmış at fosillerinin de gerçeği yansıtmadığı, bunların gerçekte dünyanın farklı bölgelerinde yaşamış farklı tür memelilere ait fosillerin kurmaca bir senaryoya göre dizilmesiyle oluşturulduğu belirtilmiştir.

Örneğin PBS televizyonunda yayınlanan “Darwin Yanlış mı Anladı?” adlı bir programda Darwin uzmanı Norman Macbeth imza atılan sahtekârlığa şu sözleriyle işaret etmiştir: “1905 senesinde Amerikan Tabiat Tarihi Müzesi’nde bütün atları içine alan bir sergi düzenlendi. Bu sergide atlar büyüklüklerine göre dizilmişti. Tüm insanlar bu dizilimin nesillerin yaş sırası baz alınarak yapıldığını zannetti. Ama böyle bir şey yoktu, atlar arasında bir nesil bağı bulunmuyordu. Farklı zamanlarda, farklı coğrafyalarda bulunan atlar sergide, sanki küçük boyludan büyük boyluya doğru evrimleşmişler intibaı verecek şekilde sıralanmışlardı. Ama artık bunları okul kitaplarından alıp çıkarmak mümkün değil.” Kendisi de makroevrim iddiasını savunan Boyce Rensberger ile British Museum’un Tabiat Tarihi bölümünde çalışan paleontolog Colin Patterson da atın evrimi adına ortaya konulan fosillerin hiçbir dayanağının olmadığını, atın yavaş yavaş büyüyerek bugünkü şekline geldiği şeklindeki anlayışın doğru olmadığını ifade etmiştir.

Rensber: “50 milyon yıl önce yaşadığı ileri sürülen dört tırnaklı ve tilki büyüklüğündeki canlıların bir seri değişim geçirerek bugün yaşayan hem daha büyük hem de tek tırnaklı olan ata dönüştüğü iddiası artık geçersiz kabul ediliyor. Bu konuda ara formlar bilinmemekte, her türün fosilleri bütünüyle farklı olarak ortaya çıkmakta, değişmeden kalmakta, sonra da nesilleri tükenmektedir”.(RENSBERGER, B. (1980): Houston Chronicle, November 5, Part 4, p. 15.)

Colin Patterson: “Hayatın mâhiyeti hakkında her biri diğerinden daha hayali birçok kötü senaryo mevcuttur. Bunların en meşhur misali ise 50 sene kadar önce hazırlanmış olan ve hâlâ alt katta duran atın evrimi sergisidir. Yüzlerce bilimsel kaynak tarafından büyük bir hakikatmiş gibi takdim edilen atın evrimi hakkındaki iddiaları ortaya atanların yaptıkları tahminlerin şimdi sadece spekülasyon olduğu kanaatindeyim.” (PATTERSON,C. (1984): Harper’s, February. p.60) (36)

Homo sapiens ile ilk maymunsular arasında geçiş formu olarak takdim edilen fosillerin de bundan bir farkı yoktur. Sahte olanları bir kenara bırakacak olursak, geri kalanların da geçmişte yaşamış fakat günümüzde nesli tükenmiş farklı maymun ve insan türlerine ait fosiller olduğunda şüphe yoktur. Muhtemelen makroevrim iddiasının gerçekliğine yönelik peşin kabuller olmasaydı, makroevrim iddiasını savunan paleontologlar da bu fosilleri farklı maymun türlerinin altında sınıflandıracaklardı.

Antropoloji profesörü Robert Eckhardt, “Erken fosil hominidlerinin şaşkınlık verici dizilerinin içerisinde, morfolojisi onu insanın hominid atası olarak gösteren bir hominid var mıdır?” diye sorduktan sonra şu cevabı vermiştir: “Genetik değişkenlik faktörü dikkate alınırsa, cevap hayır gibi görünmektedir.” (37)

Kendisi de makroevrim iddiasını savunan ünlü paleontolog Niles Eldredge, paleontologların uzun süredir makroevrim iddiasından uzak durmalarına şaşırılmaması gerektiğini söyler. Çünkü fosil verilerine göre makroevrim sanki hiç yaşanmamış gibidir. Ona göre makroevrim iddiasıyla ilgili yazılanları okuyan kimseler, her tarafta makroevrim iddiasını destekleyen fosil kayıtlarının bulunacağını zannetseler de durum hiç de öyle değildir. Fosil verilerinin, makroevrim iddiasıyla ilgili bir şeyler öğrenmeye çabalayan paleontologları şaşkına uğratmasının sebebi de budur. (38)

Keşfedilen fosillerin geçmişte hayat sürmüş bağımsız türler olduğuna kanıt olmasında hiçbir engel yoktur. Aksine fosil kayıtları makroevrim iddiasından ziyade türlerin bir yerden sonra büyük çaplı değişim yaşamadığını ispatlamaktadır. Yeni keşfedilen fosiller, makroevrim iddiasını savunanların beklediği gibi iddia edilen evrim ağacındaki boşluğu dolduracağına, yeni yeni boşluklar oluşturmaktadır.

https://kuraniperspektiff.blogspot.com/2021/06/evrimin-ve-evrim-teorisinin-bilimsel.html Atsyz. (mesaj) 17.14, 28 Haziran 2021 (UTC)Yanıtla

Giriş cümlesi

Girişteki "Biyolojide evrim, canlı türlerinin nesilden nesile kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanmasıdır." ifadesi, "Evrim, biyolojide..." şeklinde değiştirilmişti. Bu değişikliği geri almamın nedenleri 1) orijinal kaynakta da bu şekilde geçmesi, 2) evrimin sadece biyolojide kullanılan bir kavram olmaması, 3) değiştirildiği halde cümlenin anlam düşüklüğü yaşamasıdır. Saygılar.--Abuk SABUK♫ ♫ 17:31, 28 Nisan 2011 (UTC)

Ülkelerin Evrim Bilgisi

Maddede konuyla ilgili taraflı olarak belirtilmiş bir başlık var, katılıyorum göz attım ve bence de taraflı. Ancak ilgili yeri çıkarmamalıyız zira güvenilir bir kaynak üzerine oturtulmuş istatistiki bilgiler mevcut. Madde için gayet yararlı ve kayda değer. Bu yüzden çıkarılmamalı, düzenlenmelidir. --TiqraMesaj 23:22, 22 Haziran 2011 (UTC)

Taraflılıktan ziyade, ağırlıklı olarak Türkiye'deki durumdan söz edildiği için bu şablon başlıkta yer alıyor. Bunun dışında durum gayet iyi özetlenmiş. Tabii şablonun kaldırılabilmesi için tüm dünyayı kapsayan genel durumdan söz edilmesi gerekiyor.--Gökhan 00:30, 23 Haziran 2011 (UTC)
Subjektif olarak görülen ifadeler Mimar 77 tarafından kaldırıldı. Bunun yanında tüm Dünyayı kapsayan genel bir durumdan da söz edildi. Bu anlamda bu şablona artık gerek kalmamıştır.--Agnostik Çeviri Grubu 20:03, 4 Kasım 2011 (UTC)

"evrim" maddesi

"evrim" çok genel bir kavram; kabaca, zamanla evre evre gelişme, dönüşme, niteliksel ve niceliksel gelişme sürecini dile getiriyor. ilk olarak eski hint felsefesinde, antik yunan felsefesinde izlerine rastladığımız bu kavramla ilgili maddede ise, yalnızca "organik evrim" anlatılmış. ayrıca, "evrim" maddesine, "evrim kuramı" yazarak yönlendirildim ve "evrim" kavramı hakkında birşey öğrenemedim.

1- maddede de "evrim" kavramı HİÇ anlatılmıyor. (oysa bu kavram kendi başına çok çok önemli.) 2- yalnızca "organik evrim" ve onunla ilgili kuram, yani "organik evrim kuramı" anlatılıyor.
(bu, özellikle internette çok yaygın bir yanlış. "evrim kuramı" denince, herkes "organik evrim kuramı"nı ve darwin'i anlıyor. yabancı literatürde de böyle. adı "evrim kuramı" olan ve konusu "organik evrim kuramı" olan kitaplar var.) 3- evrimin görüldüğü tek alan canlılar dünyası değil (bu konu da çok çok önemli); insan topluluklarının ve toplumlarının evrimi de var, ki bu insanbilimin (antropoloji) konusu; evrenin oluşumunu açıklamaya çalışan evrim kuramları var (büyük patlama kuramı, bunlardan biri); insan düşüncesinin tarihsel evrimi var; cansız maddeden canlı maddenin nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışan evrim kuramları var.

bunların hepsi EVRİM ile ilişkili. "evrim" maddesi, bütün bunları ve sayamadıklarımı dikkate alarak yeniden ele alınmalı. "evrim" kavramının da bir evrim tarihçesi olduğu unutulmamalı.

1- başlığı değiştirilmeli ve "organik evrim" olmalı. (ayrıca "organik evrim kuramı-ları" maddesi de olmalı. bunlar aynı şey değiller.) 2- "evrim" maddesi yeniden açılmalı ve bu kavramın açıklaması ve tarihsel gelişimi sunulmalı. 3- inorganik evrim, toplumsal ve tarihsel evrim, insan düşüncesinin evrimi, vb., vb. maddeler, "evrim" maddesine bağlanmalı (link ile). vb. vb.

bunlar önerilerim. konuyu çok kısaca ele almaya çalıştım. iyi çalışmalar dilerim.
78.161.26.203 03:22, 17 Eylül 2011 (UTC)

Birlikte evrim

İngilizce sayfada "Birlikte evrim" (Co-evolution) alt başlığı, "Sonuçlar" (Outcomes) bölümünde yer alıyor. Bizde ise "Evrimi oluşturan süreçler" (Mechanisms) bölümünde yer almış. Bu başlığın, tarafımdan yeni oluşturulan "Evrimin canlılar üzerindeki etki ve sonuçları" bölümüne alınmasını öneriyorum (Belki bu isim de değiştirilebilir ve İngilizce sayfada olduğu gibi sadece "Sonuçlar" olarak da kısaltılabilir). Umarım yaptığım yeni eklemeler bir karışıklığa veya endişelenmeye yol açmamıştır. Tercüme edilen diğer bölümleri de başka bir sefere eklemeyi düşünüyorum. Şimdilik incelenmeyi kolaylaştırmak için bu kadar eklenti yeter sanırım. İyi çalışmalar. --Agnostik Çeviri Grubu 05:02, 16 Ekim 2011 (UTC)

  • Birlikte evrim kısmını ilgili bölüme ben eklemiştim. Aslında hem süreç, hem sonuçtur (pekçok süreç gibi) ama kaydırılmasında bence bir mahsur yok. Bu arada eklediğiniz bölümlerde İngilizce ismini de belirtirseniz sonradan çalışma yapacaklara kolaylık olur. Aksi takdirde Türkçe isimler kavram karmaşasına neden olabiliyor bazen. Kolay gelsin, teşekkürler.--Abuk SABUK mesajlaş 08:07, 16 Ekim 2011 (UTC)

Geri bildirim için teşekkürler sayın Abuk SABUK, kavramların İngilizce karşılıklarını da eklemeye başlarım. Birlikte Evrim kısmını da İngilizce sayfadan tercüme etmiştim, belki birkaç ekleme de yaparım buna. Şimdilik birlikte evrim kısmı olduğu yerde kalsın. Belki ileride herşey daha iyi şekillenirse ve gerekli görülürse ilgili yere alınabilir.

Bunun yanında, "Buna rağmen, genotipteki nispeten küçük farklılıklar bile fenotiplerde dramatik farklılıklara yol açabilirler. Örneğin, şempanze ve insan genomu arasındaki fark sadece %5 oranındadır.[8][kaynak güvenilir mi?]" kısmı için ne önerirsiniz? Burada doğrudan İngilizce'den çevirmiştim ve aynı ifade, kaynağı ile verilmiş. Belki bu konuda şu açıklayıcı ifade yeterli olabilir:

"Örneğin, şempanze ve insan genomu arasındaki farkların büyük bir kısmı, % 5,07 oranında delesyon ve insersiyonlardan kaynaklanırken nükleotit farklılıklar ise sadece % 1.52 oranında olup böylece toplam sapma % 6,58 olarak tahmin edilmiştir."

  • Yok haklısınız. Ben %2 küsur civarında olduğunu düşündüğüm için kaynağı sorgulamıştım. Zamanla Wikipedia'yı kutsal kitap gibi görmeme alışkanlığı yerleşiyor insanda. Zira orada da pekçok hata buluyorsunuz. Kaynağınızda "When excluding repeats and low-complexity DNA the total divergence decreased to 2.37%. " demiş zaten. Bence bunu da ekleyelim. Değişikliklerinizi bitirdiğinizde sanırım Wikipedia gibi Evrime giriş maddesi oluşturmamız gerekecek :) --Abuk SABUK mesajlaş 20:09, 16 Ekim 2011 (UTC)

Son önerdiğiniz İngilizce ilave, "Hatta, DNA tekrarlanımları ile düşük kompleksli DNA'lar çıkarıldığında bu farklılık oranı % 2,37'ye kadar düşmektedir" şeklinde çevrilerek evrim sayfasına kazandırılmıştır. Apropos, yeni bir "Evrime Giriş" sayfası hiç de fena bir fikir değil. Evrimsel biyoloji ile ilgili çevrilmesi gereken o kadar çok sayfa var ki bir yerlerden başlanması gerekiyor.--Agnostik Çeviri Grubu 20:54, 16 Ekim 2011 (UTC)

Grafik ve Çizimlerin Türkçeleştirilmesi

Evrim sayfasındaki Doğal seçilim alt başlığında yer alan Dosya:Selection Types Chart.png isimli görsel ile Türleşme alt başlığında yer alan Dosya:Speciation modes edit.svg ve Dosya:Darwin's finches.jpeg adlı grafiği Türkçe'ye uyarlayabilecek ve grafik yapımından anlayan bir arkadaş var mı acaba? Belki fotoshopla da olabilir. Böyle bir yetenekli kullanıcımız varsa şimdiden teşekkürler.--Agnostik Çeviri Grubu 06:29, 25 Ekim 2011 (UTC)

Konu ile ilgili buradan yardım alabilirsiniz. --Eldarion 07:33, 25 Ekim 2011 (UTC)
Teşekkürler sayın Eldarion. Yardım isteği için başvurulmuştur.--Agnostik Çeviri Grubu 20:43, 25 Ekim 2011 (UTC)

Disruptive selection

Merhaba Agnostik. Disruptive seçilimin Türkçede "dallanan" olduğuna dair hiç kaynak var mı elinizde acaba? Disruptive durdurmak, yoketmek gibi anlamlara geliyor ve şemada ortadaki deniz kabuğu elenmiş.--Abuk SABUK msj 17:32, 25 Ekim 2011 (UTC)

Merhaba Abuk SABUK. Dallanan seçilim, Prof. Ali Demirsoy’un "Yaşamın Temel Kuralları" adlı serisinden alınmıştır (veya bu linke tıklayın) Diğer terimler olan Dengelenmiş seçilim (İng: stabilizing selection) ve Yönlendirilmiş seçilim (İng: directional selection) da Demirsoy tarafından bu eserinde kullanılmıştır. Disruptive selection, bu anlamda dağılan, yıkıcı veya parçalayan seçilim anlamlarına da gelmektedir. Terim Almanca Vikipedi'de de İngilizcesi ile kullanılmıştır: disruptiven (aufspaltenden) Selektion. Burada da Almanca kökenli aufspalten kelimesi ek olarak belirtilmiştir ve Türkçe'de "yarmak", "ayrıştırmak" veya "bölmek" anlamına gelmektedir. İtalyanca'da diversificante, yani çeşitlenen olarak kullanılırken Portekizce ve İspanyolca'da Port: disruptiva (yıkıcı) ve Selección disruptiva (yıkıcı) olarak kullanılmıştır. Fransızca kaynak bulamadığım için bu terim bu dilde nasıl kullanılmıştır bilemeyeceğim. Uzun sözü kısası, dallanan seçilime; yıkıcı, ayrıştırıcı, çeşitlendirici veya bölücü seçilim demek de yanlış olmayacaktır. Bu terimler arasında ben, daha ziyade bir bütünlük olması için Prof. Ali Demirsoy'un halihazırda kullandığı dallanan seçilim terimini tercih ettim (dipnot: bu madde de yakında tarafımdan oluşturulacaktır) --Agnostik Çeviri Grubu 20:23, 25 Ekim 2011 (UTC)
  • Disruptive selection'da bazı fenotipler tamamen yokoluyorlar. Bu olsa olsa dalları azalma olur bence :) Kaynak varsa elbette onu kullanacağız. Teşekkürler.--Abuk SABUK msj 20:49, 25 Ekim 2011 (UTC)
Tam olarak: "daha önce yaygın olan ortalama fenotipe sahip olan bireyler geriliyor (tümden yok olmuyor), ekstrem fenotiplere sahip olan bireyler ise daha yaygın hale geliyor" (İng: Disruptive selection, also called diversifying selection, describes changes in population genetics in which extreme values for a trait are favored over intermediate values). Kullanma hakları için buradan Prof. Ali Demirsoy'a teşekkürler ve selamlar. :) --Agnostik Çeviri Grubu 21:05, 25 Ekim 2011 (UTC)
  • Eğer ekstrem fenotipler yaygınlaşıp ortalamalar azalıyorsa bu örneğin siyah ve beyaz bireylerin artıp, grinin tonlarındaki bireylerin azaldığı anlamına gelir ki bana mantığım çeşitliliğin artmayacağını, azalacağını söylüyor. Hocamız beni ikna edemedi :) Birgün TÜBİTAK vs. bilimle uğraşmaya karar verirse, bu konudaki yayınlar artar, terminoloji sorunları çözülür eminim.--Abuk SABUK msj 22:16, 25 Ekim 2011 (UTC)
Öneri olarak, ilgili madde açıldığında çift tanım da kullanabiliriz; dallanan seçilim veya diğer adıyla yıkıcı seçilim, şu ve bu anlamına gelir gibi..Bunun yanında İngilizce'de distruptive kelimesi mesela Disruptive technology olarak da kullanılmakta ve burada, aslında birşeyleri yok ettiği halde, asla "yıkıcı veya yok edici teknolojiler" anlamı çıkarılamıyor. Sanırım yok edici veya yıkıcı Türkçe'de olumsuz bir anlam kazanıyor gibi. İngilizce'de disruptive technology ise, önceki bir teknolojinin yerini alan, onun sahip olduğu pazarı ele geçirerek yeni pazar oluşturan güncel ve innovativ (yenileyici) teknoloji olarak anlaşılıyor ve olumlu bir anlama sahip. Bu yüzden bazı dillerde çeşitlendirici seçilim olarak da kullanılmış olabilir. Belki de yakın anlamlı olan ve genelde iş hayatında kullanılan distribution (business) var ve bunu Türkçesinde dağıtımcılık veya dağıtım ya da distribütör satış yöneticisi/ distribütşr satış temsilcisi gibi geniş alanlarda da kullanabiliyoruz --Agnostik Çeviri Grubu 00:42, 26 Ekim 2011 (UTC)
  • Evet ilgili maddede giriş kısmında açıklanabilir sözcüğün anlamı. Teşekkürler.--Abuk SABUK msj 16:37, 27 Ekim 2011 (UTC)

İngilizce karşılıklar

Merhaba Rapsar, evrim maddesindeki kavramların İngilizcelerini sildiğini farkettim. Onları eklemesini Agnostik ÇK'ye ben tavsiye etmiştim. Zira madde İngilizceden çevirildiği için ve bilimsel kavramlar genellikle çevirenin insafına kaldığı için sıklıkla kavram karmaşası yaşanıyor. Maddedeki bir konuyla ilgili çapraz referans kontrolü yapabilmek için ve maddeyi sonradan geliştireceklere yardımcı olması için İngilizcelerinin kalması taraftarıyım. İngilizcesinin ne olduğu aşikar olan fenotip gibi kelimelerin çevirilerini eklemeye lüzum yok ama descent with modification gibi karmaşık ifadelerde gerek var bence. Kolay gelsin.--Abuk SABUK msj 19:29, 28 Ekim 2011 (UTC)

Merhaba. İngilizce Vikipediye veya daha da genellersek İngilizceye bağlı kalma zorunluluğumuz yok maddelerde. İngilizcesini yazalım, yardımcı olur diyemeyiz, madde düzenini bozarak. Her maddeye bu şekilde bir sistem koyulsa mesela? KMA sayfasında da dile getirmiştim bu konuyu zaten. İyi geceler.--Rapsar da ne ki? 19:36, 28 Ekim 2011 (UTC)

Tekrar merhaba. Konunun İngilizce Vikipedi'yle bir alakası yok burada. Bilimsel kavramlar bazen çok karmaşık haller alıyor evrim örneğinde olduğu gibi. Çevirenin neyi kastettiğini anlamadıktan sonra benim ne o değişikliği kontrol etme, ne de düzeltme imkanım var. Madde güzel görünmesini sağlamak adına maddenin gelişimini baltalamak daha mı mantıklı? Örneğin ortak atadan değişerek türeme demiş bir yazar maddede. İlgili kısmı geliştirecek birinin bunun descent with modification olduğunu tahmin etmesi çok zor. Gerekirse topluluk gündemine getirelim.--Abuk SABUK msj 19:45, 28 Ekim 2011 (UTC)

  • :Maddenin geçmişinde yer alıyor şu an karşılıklar. İsterseniz gündeme getirebilirsiniz, ancak ben sonuna kadar karşıyım.--Rapsar da ne ki? 19:54, 28 Ekim 2011 (UTC)
  • Bu konuda bir yönerge yok sanırım. Şimdilik geri alıyorum o zaman. Topluluk karşılıklar olmasın gibi bir karar alırsa kaldırırız.--Abuk SABUK msj 19:58, 28 Ekim 2011 (UTC)
  • Sanırım yanında ingilizceleri yazan maddeler, aslında kendi maddelerinin açılması gereken konular. Bence o kısımları iç bağ haline getirip, ingilizcelerini de madde metni içine yorum olarak (<!-- yorum --> gibi) yazsak daha iyi olabilir. Khutuckmsj 00:14, 29 Ekim 2011 (UTC)
  • Evet sayın Khutuck, bu dediğiniz doğru. Açılması gereken maddeler İngilizcesi ile verildi ve açıldıktan sonra silinecekler. Bu yüzden bir süre için terimlerin İngilizce karşılıkları orada kalabilir mi acaba? Zira bu maddeleri açtıktan sonra ben kendim İngilizcelerini silmeyi düşünüyordum. Madde henüz açılmamışsa bu kavramın İngilizcesini yanında görmek benim çalışmalarımı (ve belki diğerlerinin de) kolaylaştırıyor. Madde açıldıktan sonra aynı sayfada sol tarafta İngilizce maddeye ve diğer dillere yönelten linkler de olacağı için buna daha sonra gerek kalmayacaktır. Eğer İngilizceleri bir süre için daha kalırsa müteşekkür olurum. Görüntü kirliliği için şimdiden özür dilerim. Bu şekilde evrim maddesi kaliteli madde adayı olamayacaksa benim için sorun değil. Maddenin gelişmesi şu an birincil önem taşıyor. Daha birçok kırmızı linklerin de giderilmesi gerekiyor ki madde ileride kaliteli veya seçkin bir düzeye gelebilsin. --Agnostik Çeviri Grubu 01:56, 29 Ekim 2011 (UTC)
  • İlk başta bir örnek değişiklil yaptım. Yavuz Muharebe Kruvazörü maddesinde de kullandığım teknik, metin içine yorum kısımları koymak. Şöyle ki:
Biyolojik evrim, canlı nesillerinin [[ortak atadan değişerek türeme]] <!--[[:en:descent with modification]]--> sürecidir.
Bu kod şöyle çıkıyor:
Biyolojik evrim, canlı nesillerinin ortak atadan değişerek türeme sürecidir.
  • Bu şekilde yazılabilir. İngilizceler yorum kısmında yazar, gizli kalır.Khutuckmsj 12:11, 29 Ekim 2011 (UTC)

Şablon:Evrimsel biyoloji

Yardımcı olması ve toplu derli görünmesi için maddeye bir şablon eklendi (bkz Şablon:Evrimsel biyoloji). Gerçi bu hazırladığım ilk şablon olduğu için (daha ziyade İngilizce şablonun tercümesi veya alıntısı) düzeltilmesi gereken yerler varsa veya bunlar tecrübeli bir arkadaş tarafından düzeltilirse şimdiden teşekkür ederim. Şablonda kırmızı linkle yer alan birçok açılması gereken konu ve maddeler de görülecektir. Bu da aslında önümüzde daha neler yapamamız gereken işler olduğunu söylüyor ve bu anlamda yol gösterici olabilir. Bunun yanında yeni şablon eklendiği için bir kaç grafik ve görselin yerleri tarafımdan değiştirilmek zorunda kaldı. Umarım bu görselleri ekleyen kullanıcı arkadaşları bir şekilde rencide etmemişimdir. İtirazlar varsa görseller veya şablon başka türlü de yerleştirilebilir. Daha önce eklenmiş olan bu görsellerinin tümden silinmelerine kıyamadım. Hepinize kolay gelsin. --Agnostik Çeviri Grubu 01:56, 29 Ekim 2011 (UTC)

Madde başlığı

Maddenin başlığının evrim teorisi olması gerekmiyor mu? Madem tarafsızlığa dikkat ediyoruz. O zaman evrim teorisi maddesine evrim diyemeyiz. Evrim kanıtlanmış bir şey değil. Biri inanır biri inanmaz bu bir teoridir. Eğer maddenin adı evrim olarak geçerse sanki bu bir teori değil de gerçekmiş gibi olur. milesbrokemesaj gönder 22:45, 26 Kasım 2011 (UTC)

Değil. Evrim genel kabul gören ad, madde girişinde teori olduğu belirtilmiş. Aki takdirde tüm bilim maddelerinin sonuna "teorisi" diye ekleme yapmamız gerek.--Khutuckmsj 23:02, 26 Kasım 2011 (UTC)

Tamam da bunun gerçek olduğu kesin değil. Bu maddeyi okuyan biri direkt olarak evrim teorisine inanabilir. Cümleler kesin yazılmış. milesbrokemesaj gönder 23:40, 26 Kasım 2011 (UTC)

"Evrim teorisine inanmak" diye bir durum yok ki, bilimde inanç değil kanıt vardır. Şu an canlıların gelişim ve değişimini en iyi açıklayan ve en çok kanıta sahip olan teori evrim, ki bilim çevrelerinde de %97 gibi bir desteğe sahip. Maddenin yazım biçiminde bir sorun göremiyorum.--Khutuckmsj 23:49, 26 Kasım 2011 (UTC)

Teoriyle ilgili yaygın bir algı sorunu var. Teori fikir değil nesnel kanıtlara dayalı bir açıklama sistemidir. Fikir olan ve henüz kanıtlanmamış şey savdır. --Tiqra 13:38, 6 Aralık 2011 (UTC)


Evrim kanıtlanabilen birşey değil üçkağıtlardan hangisini sayayım..Evrim teorisi yazınca bütün şeylere evrim teorisi yazmanız da hiç gerekmiyor.Kendiniz ateistsiniz diye tarafsızlık bu mu?M teorisi için niye m yazmıyoruz o zaman??? Tarafsız bir kuruluş teoriye bilim diyemez.kökeni kabalaya dayanan birşeyse hiç diyemez Evrim teorisi dediğinde altında bu teori hakkında konuşulacağı için başlıkta yazılmalı. Mustafatok (mesaj) 13:01, 1 Eylül 2012 (UTC)

  • Arkadaşın "evrim kanıtlanmış değil, biri inanır biri inanmaz" gibi görüşlerine katılmamakla birlikte madde başlığının yanlış olduğunu düşünüyorum. Evrim ve Evrim teorisi farklı şeylerdir. Evrim (hatta biolojik evrim) çok şeyi içerir, Evrim teorisi ise bu biolojideki evrimin nasıl gerçekleştiğini açıklar. Yerçekimi, yerçekimi yasası ve yerçekimi teorisi bir şey değildir, hersi ayrı bir şeydir. Makine ve makine teorisi ikisi bir şey değildir. Bunların hepsini bir birine redirect olarak vermiyoruz demi wikipediada? Evrim ve Evrim teorisi de farklı sayfalar olmalı --Ruhubelent (mesaj) 12.00, 21 Haziran 2018 (UTC)Yanıtla
Wikipediada kabul görecek bir kaynak değildir ama gene de ikisi arasındaki farkı bilmek için iyi bir açıklama: https://evrimagaci.org/evrim-yasasi-evrim-teorisi-evrimsel-biyoloji-arasindaki-farklar-nelerdir-5552 Tabi, bunun üzerine akademik bir yazı var mı bakalım. Evrim ve Evrim teorisi ayrı sayfalarda olmalı --Ruhubelent (mesaj) 12.18, 21 Haziran 2018 (UTC)Yanıtla

Evrime son nokta https://kuraniperspektiff.blogspot.com/2021/06/evrimin-ve-evrim-teorisinin-bilimsel.html Atsyz. (mesaj) 17.32, 28 Haziran 2021 (UTC)Yanıtla

İtalik

Madde başlığının neden italik çıktığı hakkında fikri olan var mı? Eser adı değil, italik gerektirecek bir durum yok; ama bir şekilde italik olmuş. --seksen 15:10, 6 Aralık 2011 (UTC)

Türlerin Kökeni başlığında kitap bilgi kutusu kullanılmış. Kaldırdım, sorun çözüldü :)--Rapsar da ne ki? 15:14, 6 Aralık 2011 (UTC)

Yapay seçilim

  • Yapay seçilim genellikle doğal seçilimin bir alt başlığı olarak görülüyor. Örneğin bir hayvan sevimli veya güçlü olduğu için insanlar tarafından yapay seçiliyorsa, uzun vadede incelendiğinde bu durum "survival of the fittest" prensibine giriyor; yani o hayvanın doğal seçiliminin bir parçası. Zira, evrim açısından arının bir çiçeği seçmesi ile insanın bir köpeği seçmesi arasında fark yok.

Bu nedenle yapay seçilim alt başlığını doğal seçilimin altına veya içine yerleştirmekte fayda var.--Abuk SABUK msj 17:03, 6 Aralık 2011 (UTC)

  • Yapay seçilim doğal seçilimle aynı mekanizmalarla, ancak yapay yöntemlerle uygulanıyor. Alt başlık olması uygun.-Khutuckmsj 17:18, 6 Aralık 2011 (UTC)

10 ila 30 milyon canlı konusu

Kaynağı paragraf sonunda kullandığım için her cümle sonuna eklememiştim. Cümlenin orijinali: The diversity of the living world is staggering. More than 2 million existing species of organisms have been named and described; many more remain to be discovered—from 10 million to 30 million, according to some estimates. (Encyclopedia Britannica, 2011) --Abuk SABUK msj 23:09, 7 Aralık 2011 (UTC)

Hayatın Kökeni

"...çünkü bir kez canlı organizmalar ortaya çıktığında evrim kurallarının işleyeceği deneylerle gözlenmiştir." Burada deneylerle gözlenme ile ilgili belirtilen 210 numaralı ingilizce kaynak da herhangi bir deney yer almamaktadır.Bu yüzden bu kaynak ve satırı siliyorum.Eğer kaynak bulunursa tekrar yazılabilir.--Kullanıcı:Cberchan

  • Kaynağı neden siliyorsunuz ki? O kaynak zaten deney ve gözlemler için konulmuş bir kaynak değil ki. Kaynak, "evrimin işleyişini anlamak için hayatın kökeninin bulunması gerekli değildir" ifadesi için bir kaynak olarak sunulmuş. Çünkü oradaki kaynakta "How that life came to exist is not relevant to evolution" diyor ve buna kaynak oluyor. Dediğiniz deney ve gözlemlenen evrimler için başka bir kaynak veya kaynaklar gerekli. Bu gözlemleri ve deneyleri de aşağıdaki kaynaklarda bulabilirsiniz. Birkaçını kendim ekliyorum.

[1][2][3][4][5][6][7][8][9]

  1. ^ Rose, M. R. (1984). "Artificial selection on a fitness component in Drosophila melanogaster". Evolution. 38 (3). ss. 516–526. doi:10.2307/2408701. JSTOR 2408701. 
  2. ^ E. coli Long-term Experimental Evolution Project Site, Lenski, R. E.
  3. ^ Artificial Selection for Increased Wheel-Running Behavior in House Mice, John G. Swallow, Patrick A. Carter, and Theodore Garland, Jr, Behavior Genetics, Vol. 28, No. 3, 1998
  4. ^ Buckling A, Craig Maclean R, Brockhurst MA, Colegrave N (Şubat 2009). "The Beagle in a bottle". Nature. 457 (7231). ss. 824–9. doi:10.1038/nature07892. PMID 19212400. 
  5. ^ Elena SF, Lenski RE (Haziran 2003). "Evolution experiments with microorganisms: the dynamics and genetic bases of adaptation". Nat. Rev. Genet. 4 (6). ss. 457–69. doi:10.1038/nrg1088. PMID 12776215. 
  6. ^ Early Canid Domestication: The Fox Farm Experiment, p.2, by Lyudmila N. Trut, Ph.D., Retrieved February 19, 2011
  7. ^ Reznick, D. N. (1997). "Evaluation of the rate of evolution in natural populations of guppies (Poecilia reticulata)". Science. 275 (5308). ss. 1934–1937. doi:10.1126/science.275.5308.1934. PMID 9072971.  Bilinmeyen parametre |coauthors= görmezden gelindi (yardım)
  8. ^ Observed Instances of Speciation Talkorigins
  9. ^ Some More Observed Speciation Events Talkorigins

--Agnostik Çeviri Grubu 02:56, 28 Şubat 2012 (UTC)

Makroevrimin deney ve gözlemle alakasi yoktur. Bugüne kadar makroevrim iddiasını savunan nonteistleri en çok zorlayan konu, hayatın kökeni olmuştur. Onlara göre varlıktaki oluş ve değişimlerin tümü tabiatın sınırları içinde izah edilmesi gerektiği için, ilk canlı varlığın da tabii güçlerin ve tesadüfün eseri olması gerekir. Makroevrim iddiasını savunan nonteistler şimdiye kadar ilk canlı varlığın nasıl oluştuğu etrafında birbirinden farklı çok sayıda hipotez ortaya atmış olsalar da olasılık ihtimalleri içerisinde bunların kabul edilebilmesi hiç de mümkün gözükmemektedir.

Makroevrim iddiasının en ateşli savunucularından biri olan Richard Dawkins bile "evrimin bu gezegende başladığı o tarihî olaya ışık tutan hiçbir kanıtlarının olmadığını" itiraf eder. (51)

Canlı bir hücrenin rastlantısal olarak oluşmasının olası olduğunu göstermek için pek çok deney düzeneği kurulmuş ve Stanley L. Miller ile Harold Urey tarafından Chicago Üniversitesi’nde gerçekleştirilen deney meşhur olmuştur. Miller ve Urey oluşturdukları düzenekte birtakım aminoasitlerin kendi kendine oluştuğunu söylemiş ve uygun atmosferik koşullar sağlandığı takdirde bazı organik moleküllerin kendiliğinden ortaya çıkabileceğini iddia etmişlerdir. Ne var ki onların bu deneyine pek çok eleştiri getirilmiştir. Örneğin ilk atmosferik şartların Miller’in simülasyonuyla hiç alakasının olmadığı, Miller’in yanlış gaz karışımı kullandığı ifade edilmiştir. (52)

Kaldı ki rastlantısal olarak aminoasitlerin oluşabildiğini ispat etmek de ilk canlılık adına hiçbir şey ifade etmez. Ortalama bir protein için yüzlerce doğru tür aminoasitin doğru bağlar ile doğru sırada ve doğru bir şekilde bir araya gelerek protein molekülünü oluşturması gerekir. Spesifik bir görev için hazırlanmış enzimler ve dizilimin şifresini veren DNA kodu olmaksızın bunun ihtimali yoktur. Bu gerçeğe karşı yukarıda da ifade ettiğimiz gibi zamanın sihirli gücüne sığınmaktadırlar ama bu konuda bu argüman da onları kurtarmaya yetmemektedir.

Glaskow Üniversitesi’nden organik kimyacı ve moleküler biyolog Alexander Graham Cairns-Smith rastlantısal olarak bir proteinin oluşma zorluğunu şöyle anlatır: “Beş milyar sene evvel yeryüzü tamamıyla aminoasit dolu olsaydı ve üstünde farklı hiçbir şey mevcut olmasaydı ve dünyanın tarihi boyunca bu aminoasitler her saniyede 10 birleşme yapsaydı bile, tek bir protein molekülünün, mesela sadece bir insülin molekülünün rastlantısal olarak meydana gelme ihtimali, sıfıra yakın derecede düşük olurdu.” (53)

Ne var ki tek bir proteinin rastlantısal olarak oluşması da ilk canlının oluşması adına hiçbir şey ifade etmez. Peşinden aynı süreçlerle farklı görevleri ifa edecek farklı yapılarda yüzlerce proteinin meydana gelmesi ve bunların her birinin hücrede rol alacak özel bir yapı ve biçime sahip organelleri oluşturması gerekir.

Fakat bu da yeterli değildir. Zira hücrenin meydana gelebilmesi için nükeotitlerden oluşan DNA ve RNA gereklidir. Her bir nükleotit, bir fosfat, beş karbonlu bir şeker ve bir azotlu organik bazdan oluşur. (54) DNA’nın oluşabilmesi için milyonlarca nükleotitin yine doğru ve ölçülü olarak bir araya gelmesi gereklidir. Hücre stoplazmasındaki organellerle birlikte hücrenin dış dünyadan bağımsız bir yapı hâline gelebilmesi için oldukça özel bir yapıya sahip bir zarla çevrili olması gerekir ki bunu sağlayan da yağlardır. Sorun bir şekilde rastlantısal olarak bir hücrenin meydana gelmesiyle de sona ermiyor. Bu hücrenin dış etkilerden korunmasına, beslenmesine, enerji elde etmesine, çoğalmasına ihtiyaç vardır.

Yani belirli atomlar belirli sayılarda bir araya gelerek aynı anda aminoasit, şeker, yağ ve nükleotit gibi molekülleri oluşturacak, bunlar yine rastlantısal olarak belirli sayı ve ölçülerde bir araya gelerek çok daha kompleks molekülleri oluşturacak, bunlar da bir araya gelerek âdeta kendi içerisinde büyük bir fabrika gibi çalışan, içinde harika bir işleyiş ve düzenin bulunduğu hücreyi oluşturacaklar. İşin tuhaf tarafı her biri ayrı bir imkânsızlığı içeren binlerce rastlantısallık aynı mekânda gerçekleşecektir.

Termodinamiğin canlı sistemlere uygulanmasını inceleyen biofizikçi Harold J. Morowitz’e göre tamamıyla doğru molekülleri içeren bir okyanus içinde en ilkel bir hücre oluşturmak için gerekli olan olasılık 10399.999.866’da birdir. (55) Matematiksel olarak 1050 üzeri rakamları imkânsız kategorisinde değerlendirildiğini ifade etmek gerekir. (56)

Tüm Kuzey Amerika'yı madeni parayla kaplayıp bunu (380.000 km uzaklıktaki) Ay’a kadar bir sütun şeklinde yükseltin, aynı şeyi eş büyüklükteki bir milyon tane kıta için daha yapın. Bir madeni parayı alın ve kırmızıya boyadıktan sonra bu milyarlarca sütundan birinin içine yerleştirin. Ardından da gözü bağlı bir arkadaşınıza boyadığınız madeni parayı bulmasını söyleyin. Bulma ihtimali, 1037‘de 1’e ancak o zaman eşit olacaktır. (57)

Bırakalım hiçbir canlılık eserinin bulunmadığı bir zaman zarfında milyarlarca belirli cins atomun bir araya gelerek molekülleri ve hücreyi oluşturmasını; günümüzde her çeşit organik molekülü diğer canlılardan temin etme şansı olmasına ve her tür teknik ve teknolojik imkân bulunmasına rağmen yine de bilim insanlarının bir hücre yapmaktan aciz olduklarını ifade etmek gerekir. Yani makroevrim iddiasını savunan nonteistlerin bizden beklediği, günümüzün son teknoloji bilgisayarlarıyla donattıkları laboratuvarlarda üretemedikleri canlıyı, akıl ve şuurdan yoksun tabiatın ürettiğine inanmamızdır.

Canlılığın kökeni hakkında çalışmalar gerçekleştiren biyokimyacı Klaus Dose da, uzun yıllardır bu alanda gerçekleştirilen deneylerin çözüm sunmaktan ziyade problemin ne kadar büyük olduğunun farkına varılmasına yol açtığını ifade eder. Ona göre bu alanda öne sürülen hipotezler ve gerçekleştirilen deneyler üzerine yaşanan büyük tartışmalar ya bir çıkmaza girmekte ya da bilginin yetersiz olduğu itirafı ile neticelenmektedir. (58)

İnsan genom projesine başkanlık yapmış olan genetik bilimci Francis Collins de kendini kopyalayabilen organizmaların ilk defa nasıl ortaya çıktığını sorduktan sonra, “Dürüst olmak gerekirse henüz bunu bilmiyoruz.” demiş, ardından da şu andaki hiçbir hipotezin hayatın başlangıcını izah edemediğini, yapılan olasılık hesaplarının imkânsıza yakın sonuçlar vermeye devam ettiğini itiraf etmiştir. (59)

The Mystery of Life’s Orgin adlı kitabı kaleme alan Profesör Walter Bradley, kendisiyle yapılan bir röportajda şunları söylemiştir: “Bilimin, hayatın nasıl başladığına dair en ufak bir fikri bile yok. Sanırım yaşamın natüralistik bir şekilde meydana geldiğine inananlar, mantık kurallarına göre bir akıllı tasarımcının olduğunu çıkarsayanlara nazaran çok daha fazla imanlarıyla hareket ediyorlar.” (60) DNA’nın moleküler yapısını keşfeden Nobel ödüllü moleküler biyolog, fizikçi ve nörobilimci Francis Crick ise şöyle demiştir: “Halen mevcut tüm bilgiyle donanmış dürüst bir adamın varması zorunlu sonuç şudur: ‘Şu an için hayatın kökeni, bir mucizeymiş gibi gözükmektedir. Onun devamı için çok fazla şartın karşılanması gerekmektedir’” (61)

İlk canlının maddî sebeplerle ortaya çıkışının izah edilemeyeceğini gören bazı makroevrim iddiası savunucuları, canlılığın dünyaya bir meteor vasıtasıyla uzaydan geldiğini iddia etmişlerdir. Ne var ki bu sefer de uzayda canlılığın nasıl başladığı sorusu gündeme gelecektir. Biyogenezin maddi süreçlerle açıklanamayacağını gören bazı makroevrim iddiası savunucuları ise, “Olanın olasılığı olmaz.” diyerek bu konu üzerinde konuşmanın gereksiz olacağını ileri sürerler. Onlara göre ne şekilde olduysa olmuş ve hayat yeryüzünde meydana gelmiştir. Bunun izahını yapmak bilimin işi olmamalıdır.

Makroevrim iddiasını savunanların işinin zorluğu sadece tek bir hücrenin oluşumunu izah etmekle de sınırlı değildir. Farklı niteliklere sahip milyonlarca/milyarlarca hücrenin bir araya gelerek dokuları, organları, sistemleri ve kompleks canlı organizmalarını ortaya çıkarması gerekiyor. Kaldı ki burada söz konusu olan tek bir canlı organizma da değildir. Aralarında muhteşem bir dengenin, iş bölümünün, yardımlaşmanın söz konusu olduğu milyonlarca değişik canlı türü söz konusudur. (18) Bütün bu süreçlerin meydana gelmesini ne maddeyle ne rastlantısallıklarla ne de tabiat yasalarıyla izah etmenin aklen mümkün bir tarafı yoktur.

Makroevrim iddiasını savunanlardan bazıları, bir canlının kendi kendine oluşabileceğini akla yaklaştırmak için sürekli canlıyla cansız varlıklar arasındaki farkın sanıldığı kadar da büyük olmadığını anlatmaya çalışırlar. Mesela şu ifadelere bakalım: “Yani günümüzde artık "canlı" ya da "cansız" diye bir ayrımdan, en azından bilimsel olarak, bahsedilmemektedir... popüler kültürde ciddi bir biçimde abartılan ve abartılagelmiş olan "canlılık" kavramının, aslında o kadar da özel olmadığını ve cansızlıktan evrimleşmesinin sanıldığı kadar zor bir olay olmadığını göreceksiniz. Bu ilk yazımızda, sizlere doğrudan canlılık ile cansızlık kavramlarının nasıl birbirinden tamamen farksız olduğunu göstereceğiz... Peki, demiri "cansız", hücreyi "canlı" yapan nedir öyleyse? İnsanlığın uydurduğu tanımlar haricinde, hiçbir şey. İkisi de, sıradan atomlar ve moleküller yığınıdır." (62)

19 Nisan 2011 tarihli bu yazısında canlı ile cansız arasında hiçbir fark olmadığını iddia ederek durumu kurtarmaya çalışan evrim ağacı yazarı Çağrı Mert Bakırcı, aynı sitedeki 14 Temmuz 2011 tarihli sadece 3 ay sonraki yazısında yazısında ise "Bir iğne ustasız olmaz." hakikati karşısında durumu kurtarmaya çalışırken önceki yazısında canlılık ile cansızlık kavramlarının tamamen farksız olduğu iddiasıyla çelişerek şöyle yazmıştır: "Söz konusu betimlemelerde, canlılık ile cansızlık olarak ayrılan yapıların kimyaları arasındaki farklar göz ardı edilmektedir... Canlılık, cansızlıktan gelir. Ancak arada bilim insanları tarafından tespit edilebilir farklar da bulunur." (63)

İkinci yazıda yapısal köken olarak canlı ile cansız arasında fark olmadığı ama işleyiş olarak farklılıklar bulunduğu söylenerek çelişki ortadan kaldırılmaya çalışılmış ama ilk yazıda "yapısal" ve "köken" kelimeleri hiç geçmiyor ve "canlılık ile cansızlık kavramlarının TAMAMEN farksız olduğu" iddia edilerek "Demiri cansız, hücreyi canlı yapan nedir?" sorusuna "İnsanlığın uydurduğu tanımlar haricinde, HİÇBİR ŞEY. İkisi de, sıradan atomlar ve moleküller yığınıdır." şeklinde cevap vererek "canlılık kavramının, aslında o kadar da özel olmadığını ve cansızlıktan evrimleşmesinin sanıldığı kadar zor bir olay olmadığı" iddiasına bunları gerekçe göstermişti.

Eğer ilk yazıda iddia ettiği gibi "canlılık ile cansızlık kavramları birbirinden tamamen farksız" ise ortada analoji hatası yoktur. Tamamen farksız ve ikisi de atomlar ve moleküller yığını değilse demek ki "canlılık kavramının, aslında o kadar da özel olmadığını ve cansızlıktan evrimleşmesinin sanıldığı kadar zor bir olay olmadığı" iddiası yanlış.

Sonuç olarak moleküler biyolojideki keşiflerle birlikte hücrenin baş döndürücü muhteşem yapısı çok daha iyi keşfedilmiş, canlılık dediğimiz şeyin sanıldığı kadar basit olmadığı çok daha iyi anlaşılmıştır.

Sözün özü günümüzde bilim insanları canlılığın ne şekilde başladığını bilmedikleri gibi, ne şekilde başlamış olabileceği konusunda da üzerinde hemfikir olunmuş hipotezlere sahip değillerdir.

https://kuraniperspektiff.blogspot.com/2021/06/evrimin-ve-evrim-teorisinin-bilimsel.html Atsyz. (mesaj) 17.06, 28 Haziran 2021 (UTC)Yanıtla

Karşı Görüşe Tahamül Yok Mu?

"Dış Bağlantılar" bölümüne linkler eklemiştim, neden siliniyor, Darwin'in düşüncesinin dünyaya verdiği zarar bilinmesin isteniyor herhalde, karşı görüşe tahammül edilemiyor mu, bu başlık evrimcilerin kontrolünde mi olacak? O zaman bir Ansiklopedi için mutlak şart olan tarafsızlık nerede kalıyor?

vikipedi çeşitli kurallarla işleyen bir ansiklopedi. biz burada fikir tartışmalarına girmiyor, ideolojiler üzerine yorum yapmıyoruz. sadece maddeleri geliştiriyoruz. bu yüzden bu tür polemik yaratacak ifadelerle iletişim kurmamanızı öneririm. ansiklopedi maddeleri dış bağ deposu değildir. hele ki sizin yaptığınız gibi, maddeyle doğrudan ilgisi olmayan dış bağların çokça eklenmesi son derece uygunsuz. ansiklopedik katkılarınızı bekleriz. --kibele 08:58, 29 Ağustos 2012 (UTC)

Korkuyormusunuz Atsyz. (mesaj) 17.17, 28 Haziran 2021 (UTC)Yanıtla

Bu madde "TARAFLIDIR"

Bu madde evrimden yana taraflıdır, bana kimse tarafsız olduğunu anlatmasın!

Bu maddenin taraflı olarak işaretlenmesini talep ediyorum.

Türkiye ara başlığında yazılan ifadeler açıkça evrimcilerin propoganda yazısıdır, her kaynak gösterdiğiniz bilgiyi maddeye eklemek ne kadar doğrudur, madde tamamen evrim yanlısı kişiler tarafından hazırlanmıştır.

"Halkın evrime bakış açısının altında yatan nedenlere dair Türkiye'nin kendine özgü sorunları olduğu (Dr. Kenan Ateş), Türkiye’nin hızlı globalleşmeye hazırlıksız yakalanmış olması (Seçkin ve Okçabol, 2006), Kur’an’da anlatılan insanın yaratılış öyküsününün bilimin bulgularıyla çeliştiğinin düşünülmesi, bu anlamda insanı diğer canlılardan ayrı tutma eğilimi ve Türkiye'nin Avrupa'da olduğu gibi bir Aydınlanma döneminden geçmemiş olması gibi düşünceler öne sürülmüşse de, evrim kuramının neden az benimsendiğine ve toplumdaki kabullenebilirlik seviyesine dair daha birçok sosyokültürel araştırmaların yapılması önem taşımaktadır."

Türkiye'yi yerden yere vuran evrimcilerin bu açıklamalarına yer vermekle kime neye hizmet ediyorsunuz!!! Türkiye Evrim Teorisini kabul etmez; sebebi Türkiye'nin kendine özgü sorunları olduğu DEĞİLDİR, sebebi Türkiye’nin hızlı globalleşmeye hazırlıksız yakalanmış olması DEĞİLDİR, sebebi insanı diğer canlılardan ayrı tutma eğilimi DEĞİLDİR. Açıkça söylenen "Türkiye çağdaş değil evrimi kabullendirebilsek çağdaş olacak(!)"

Türkiye Müslüman bir ülkedir, Allah'ın kitabına "Kuran"a aykırı birşeyi Türk halkına kabul ettiremezsiniz. Bu imzasız yazı Cihanstar (mesajkatkılar) tarafından eklenmiştir.

Cihanstar, biz Vikipedi'de evrim kuramının doğru olup olmadığı hakkında tartışmayız, onu kanıtlamaya veya çürütmeye uğraşmayız. Evrimi araştırmak, bilimin işidir, ansiklopedi olarak bizim işimiz başkalarının oluşturduğu bilgiyi burada yazmaktan ibaret. Bilim insanları, biyologlar, kahir ekseriyetle evrim kuramını kabul ediyorlar. Demek ki bizim de bunu aynen böyle yazmamız gerekir. Yaradılışçılığa gelince, ondan da burada bahsetmemiz gerekir. O da ansiklopedide yer alacak kadar önemli bir konudur. Ancak bilimsel değildir, çünkü bilim camiası onu kabul etmiyor. Bilim camiasının görüşü değişir de yaradılışı kabul ederlerse, biz de memnuniyetle yaradılışın bilimsel olduğunu yazar, evrim kuramını da eskimiş, terk edilmiş bir görüş olarak sunarız. Durum öyle olmadığı için bunu yapmıyoruz, yani tarafsız davranıyoruz.
Yaradılışın evrime göre daha doğru bir görüş olduğuna inanıyorsanız, bunun için akademik çalışmalar yapabilirsiniz veya bu zor geliyorsa blog sayfalarında tartışabilirsiniz. Veya bilginin gerçek kaynağı olarak bilimi reddedebilir, dini kabul edebilirsiniz. Ancak bu konudaki tartışmalarınızı burada yapamazsınız, ansiklopedi bunun yeri değil.
Diğer yazdıklarınız (Türkiye müslüman ülkedir, vs.) münakaşa yaratmaya yönelik gibi görünüyor, bunları kızgınlığın etkisiyle yazdığınızı hissediyorum, sizi daha sakin konuşmaya davet ediyorum. Unutmayın, kızgınlıkla bir şey elde edemezsiniz. Filanca 21:36, 2 Eylül 2012 (UTC)

Bu sayfanın "evrim kuramını" tartışmaya yönelik olmadığını kabul ediyorum ama belirtilen ifadeler ("Halkın evrime bakış açısının altında yatan nedenlere dair Türkiye'nin kendine özgü sorunları olduğu (Dr. Kenan Ateş), Türkiye’nin hızlı globalleşmeye hazırlıksız yakalanmış olması (Seçkin ve Okçabol, 2006), Kur’an’da anlatılan insanın yaratılış öyküsününün bilimin bulgularıyla çeliştiğinin düşünülmesi, bu anlamda insanı diğer canlılardan ayrı tutma eğilimi ve Türkiye'nin Avrupa'da olduğu gibi bir Aydınlanma döneminden geçmemiş olması) de ansiklopedik bir sayfa için uygun değildir. Genç37 (mesaj) 12:13, 22 Ocak 2013 (UTC)

Arkadaş, zaten maddenin seçkin olarak yapılmasından da belli Vikipedi'de taraf varlığının açıklığı. Türklerin de sonundan korkmaya başladım. --Tottam100 14:14, 2 Mart 2014 (UTC)

Bilimsel bir açıklamanın taraflılığı olmaz. Bilginin varlığı tartışılmaz.Doğruluğu tartışılır. Eğer maddenin eksik/yanlış yanları varsa Kaynak belirterek tartışma sayfasına yazın. Tartışalım. Ayrıntılı Bilgi mesaj 14:20, 2 Mart 2014 (UTC)

Doğru söyledin, Ayrıntılı Bilgi. Burayı foruma çevirmek de doğru değil fakat, insan böyle şeyleri Vikipedi'de de görünce değişiyor bir an. --Tottam100 16:00, 2 Mart 2014 (UTC)

Evrim kanıtlanmış bir şey olmadığından sadece bilim adamlarının çoğunun buna inanması sonucu değiştirmez, evrim kesin bir gerçeklik gibi sunulmuş ve evrimin yanında taraf tutulmuş, vikipedi tarafsızlık ilkesini bozmuştur.--AudomarusFridia (mesaj) 14:30, 4 Ağustos 2015 (UTC)

Ayrıca yukarıda vikipedi de tartışma olmaz denmiş , aşağıda kaynak belirtin tartışalım denmiş ? --AudomarusFridia (mesaj) 14:33, 4 Ağustos 2015 (UTC)

Evrim Teorisinin Kritiğine Niçin Tahammül Edilemiyor?

Evrimci zihniyetin takip ettiği bütün evrim kitaplarında evrim teorisi, her yönüyle ispatlanmış bir hakikat gibi verilmekte, ileri sürülen iddialar ve yapılan değerlendirmelerin hiçbir şekilde kritiği yapılmamakta, alternatif görüşlere yer verilmemektedir. Bilimsel çalışmalarının bir kritiği ve değerlendirmesinin yapılması mı, yoksa yapılmaması, bilimsel bir yaklaşımdır?

Mesela evrim kitaplarında mutlaka hücrenin oluşumu hakkinda birtakim hipotezleri gösteriyordur, mesela Millerin hipotezi. Peki neden hücrenin oluşumuna dair kritikleri söylemiyor? Mesela hücrenin temel yapı taşı proteinlerdir. Amino asitlerin tesbih tanesi gibi yan yana dizilmesiyle meydana gelen proteinler, belirli bir sayıda ve belirli bir dizilimde olmalıdır.

Dizilimdeki tek bir yanlış proteini işe yaramaz hale getirmektedir. Tesadüf kelimesini gülünç kılan bu özelliğin yanı sıra, proteinleri hücre içerisinde üreten, yine proteinlerden meydana gelmiş moleküllerdir. Yani proteinlerin olması için yine proteinlerin olması gerekir, protein olmadan protein olamaz. Öyle ise, tesadüfler bu çıkmaz karşısında bir anlam ifade eder mi? Bu çıkmaz DNA ve protein ikileminde de görülmektedir.

John Horgan bunu şöyle anlatır:

"DNA, katalitik proteinlerin ve enzimlerin yardımı olmadan yaptığı işi, yeni DNA üretmek de dahil olmak üzere, yapamaz. Kısacası DNA olmadan proteinler var olmaz, ama DNA da proteinler olmadığı durumda teşekkül etmez" Leslie E. Orgel, "The Origin of Life on Earth", Scientific American, vol. 271, October 1994, p. 78.

Ünlü evrimci Dr. Leslie Orgel bu derin çıkmazı fark etmiştir:

"Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda tesadüfi olarak teşekkülleri aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, hayatın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmaktadır" Carl Wieland, "The Marvellous 'Message Molecule'", Creation, Eylül 1995, cilt. 17, no. 4, ss. 10–13; [New Scientist, 26 Kasım 1994, s. 17.

Bu birbirine bağlılık şartı, hücrenin tesadüflerle, aşama aşama teşekkül edemeyeceğini ve hücrenin bir bütün ve organlarıyla beraber hazır olarak yaratıldığını göstermektedir.

Veya evrimsel biyoloji kitaplarında eğer canlilar birbirinden meydana gelmişse buda kademe kademe, gerçekleşmiştir. Mesela balıktan kurbağa hasıl edilmişse, ilk etapta kurbağaya benzerliğin yüzde 10, daha sonra yüzde 20, yüzde 30 vs. şeklinde olması beklenir. Bu du­rumda, Meselâ balıkla kurbağa arasında pek çok ara (geçiş) form bu­lunmalıdir. Her organizma için en az birkaç ara formun mevcut olabileceği dikkate alınırsa, bu görüşün doğruluğu hâlinde, yeryüzündeki bitki ve hayvan türünün birkaç katı, yani milyonlarca fosil ara form ­olmalıdır. Hâlbuki bu manada ileriye sürülen materyal yok denecek kadar azdır ve üstelik onların bugünkü pozisyonu da tartışmalıdır gibi yazılara rastladınızmı ?

Jonathan Wells, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'nin yayınladığı bir kitaptaki ifadeleriyle halkı aldattığına işaret edip şöyle diyyor:

"Ulusal Akademi tarafından yayımlanan 1999 kitapçığı, Darwin ispinozlarını, türlerin kökeninin 'özellikle ikna edici bir örneği' olarak tanımlar. Kitapçık Grant'ler ve çalışma arkadaşlarının şunu gösterdiğini açıklayarak devam eder: 'Adalardaki tek bir yıl kuraklık ispinozlarda evrimsel değişimleri harekete geçirebilir. Eğer kuraklıklar adalarda her on yılda bir meydana gelirse, yeni bir ispinoz türü yaklaşık 200 yılda ortaya çıkabilir.' İşte bu kadar. Kuraklıktan sonra seleksiyonun tersine döndüğünden, uzun dönemde evrime dayalı hiçbir değişimin olmadığından bahsetmiyor. Bu haliyle kitapçık delilin çok önemli bir bölümünü gizleyerek halkı aldatarak bilimsel değil, ideolojik bir davranış sergilemektedir

Örnekler çoğaltilabilir. Yani kısacasi bilim dedikleri şey yer altında gömülü yatiyor. Yerin üzerinde bilim değil, birtakım mitler dolaşıyor. Atsyz. (mesaj) 17.29, 28 Haziran 2021 (UTC)Yanıtla

'kitaplar' başlığı

bu maddenin son başlığı olan 'kitaplar' başlığının olması doğru mu? doğru ise wikipedia'da ve/veya vikipedi'de buna benzer 'kitaplar' başlığı içeren başka hangi maddeler var? bu bahsettiğim başlığa yazılabilecek kitaplar neye göre belirleniyor? yani demek istediğim benim evrimle ilgili bildiğim onlarca kitap var. richard dawkins'in kitaplarının neredeyse tamamı evrim ile ilgili. ama bunların hepsi yazılmamış. darwin'in "descent of man" kitabı da yazılmamış. --Drrorschach (mesaj) 21:41, 21 Eylül 2015 (UTC)

maddenin ingilizcesinde geniş bir bibliyografya ve okuma listesi var, belki fikir verici olur. [1] --kibele 08:59, 29 Eylül 2015 (UTC)