Taksim toplantısı

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Taksim toplantısı
Mbledhja e Taksimit
KuruluşOcak 1912
KurucuPriştineli Hasan Bey
Avlonyalı İsmail Kemal Bey
Kuruluş yeriİstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
KapanışAğustos 1912
TürKomplo
AmaçAktivizm, Arnavut özerkliği
Hizmet bölgesiKosova, İşkodra ve Yanya vilayetleri

Taksim toplantısı[a] (ArnavutçaMbledhja e Taksimit), Ocak 1912'de Osmanlı Meclis-i Umûmî'nin Arnavut milliyetçi milletvekilleri ve diğer önde gelen Arnavut siyasi figürleri tarafından düzenlenen gizli bir toplantıydı. Toplantı, düzenlendiği evin konumu nedeniyle adını Taksim Meydanı'ndan almaktadır. Toplantı, Arnavut kökenli milletvekillerinin çoğunu davet eden ve Arnavutluk topraklarında İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidarındaki merkezî hükûmete karşı silahlı bir genel ayaklanma başlatmayı amaçlayan Arnavut politikacılar Priştineli Hasan Bey ve Avlonyalı İsmail Kemal Bey'in girişimiyle düzenlendi. Toplantı, 1910'da Kosova Vilayeti'nde ve 1911'de Yukarı İşkodra dağlarında yaşanan diğer iki Arnavut ayaklanmasının ardından gerçekleşti. Taksim toplantısı aynı yıl İşkodra, Leş, Merdita, Akçahisar ve Arnavutların yaşadığı diğer yerlerde organizatörlerin beklentilerini aşan silahlı ayaklanmalarla sonuçlanan bir ayaklanmayla sonuçlandı. En büyük ayaklanma, isyancıların daha organize olduğu ve Prizren, İpek, Yakova, Mitroviça ve diğerleri gibi önemli şehirleri ele geçirmeyi başardığı Kosova'da yaşandı.

Arka plan[değiştir | kaynağı değiştir]

1902'de L'Illustrazione Italiana gazetesinde yayınlanan Arnavut isyancılar grubu

Haziran 1908'deki Jön Türk Devrimi ve 1876 anayasasının padişah II. Abdülhamid tarafından yeniden yürürlüğe konmasından sonra, aynı yıl yapılan meclis seçimlerinden, Arnavut vilayetlerini temsil etmek üzere 26 ila 28 arasında Arnavut mebus seçildi.[2] 1902'den bu yana Jön Türkler arasında biri Türk milliyetçiliğini, diğeri Osmanlı liberalizmini destekleyen iki temel eğilim şekillenmeye başladı.[3] İlk akımın destekçileri, devrim sonrası yıllarda imparatorluğu büyük ölçüde yönetecek olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni kurdular. Daha sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası olarak anılacak olan ikinci akım ise 1908-1912 yılları arasında İttihat ve Terakki'ye karşı ana muhalefet grubu olarak görev yapacaktı.[3] Hürriyet ve İtilaf Fırkası, siyasi bir güç olarak daha örgütlü olan İttihat ve Terakki'nin aksine, birleşik bir güç oluşturmamış, daha ziyade kendi seçim bölgelerinde iktidar partisine ve onun politikalarına karşı çıkan milletvekillerinden oluşuyordu. Arnavut siyasetçiler, hem İttihat ve Terakki'nin hem de Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın en üst kademelerinde öne çıkan isimlerin yer aldığı iki kampa bölünmüştü. Bağımsız kalarak duruma veya kişisel çıkarlara göre birine veya diğerine destek veren siyasi figürler de bulunmaktaydı.[4]

Anayasanın yeniden yürürlüğe girmesi, devrimde aktif bir rol oynadıkları için Arnavutlar arasında genel olarak iyi karşılandı, ancak aynı zamanda Abdülhamit döneminde uzun süredir askıya alınan özgürlük ve haklar gibi devrimcilerin sunduğu vaatler tarafından da yönlendirildi.[5] Arnavut vilayetlerinde anayasanın güvence altına aldığı özgürlük ve hakların uygulanması, Arnavut okullarının açılması, vatansever kulüplerin kurulması ve ulusal farkındalığı artırmak amacıyla imparatorluk çapında gazete ve dergilerin açılmasıyla başladı.[6] İttihat ve Terakki, bunları Osmanlıcılık ve iktidarı İstanbul'da merkezileştirme niyetleri için bir tehdit olarak görmeye başladığından, bu gelişmeler çok geçmeden iktidar partisinin politikalarıyla çelişmeye başladı.[7] Çatışmalar erkenden başladı ve Arnavutların Arnavut dili için Latin alfabesini benimsemeye çalışmaları, devrimden neredeyse bir yıl sonra, 1909'da Manastır Kongresi ile sonuçlandı.[8] İttihat ve Terakki, Osmanlı alfabesinin benimsenmesi için baskı yaparken, Arnavut aydınları bunu Arnavut dilinin fonetikleriyle uyumsuz olduğu gerekçesiyle reddettiler.[9] Bir yıl sonra, 1910 Arnavut İsyanı'nda durum daha da kötüleşti ve önce Cavid Paşa, ardından Şevket Turgut Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri "gericileri" ve "çeteleri" bastırma gerekçesiyle Kosova ve İşkodra vilayetlerine gönderildi.[10] Arnavut isyancılar bazı zaferler elde ettiler, ancak Harbiye nazırı Mahmud Şevket Paşa'nın komutayı devralması ve 35-40.000 askerle takviye edilmesinin ardından isyan fazla zorluk yaşamadan bastırıldı.[11]

Bir yıl sonra Mart 1911'de Malisör'de çoğunluğu Katolik fis olan Malisörlülerin ("dağlılar") çıkardığı başka bir isyan gerçekleşti.[12] Sayısı ve boyutu daha sınırlı olan benzer ayaklanmalar Merdita'da, Tiran'ın dağlık bölgelerinde, Elbasan'da ve güneyde de yaşandı.[13] Önceki yılda çetecilerin faaliyetlerinin Yanya vilayetinin neredeyse her bölgesinde önemli ölçüde arttığı Güney Arnavutluk'ta da durum aynıydı.[14] Çeteler hem Hristiyan hem de Müslüman Arnavutlardan oluşuyordu ve Osmanlı istihbaratına göre Kuzey Arnavutluk'taki huzursuzluğu tamamlayacak şekilde Arnavut vilayetlerinin özerkliğini talep ediyorlardı.[15] Bu ayaklanmalar, her ne kadar koordinasyonsuz ve birbiriyle bağlantısız gibi görünse de İstanbul'daki siyaseti büyük etkilemiş, Arnavut milletvekilleri ile hükûmet arasında memnuniyetsizlik yaratmıştı. Her iki olay da İttihat ve Terakki'nin Arnavut üyeleri ile İbrahim Temo gibi kurucu üyeler ve Necip Bey Draga, İpekli Bedri Bey, Priştineli Hasan Bey ve Esad Toptanî Paşa gibi önde gelen isimler de dahil olmak üzere partinin kendisi arasındaki ilişkilerin kopmasına katkıda bulundu.[16]

Ayrıca İttihat ve Terakki'nin reformları hayata geçirememesi ve Arnavutlara yönelik baskıcı tedbirlere son vermemesi nedeniyle 1911 yılının ortasından yıl sonuna kadar parlamentodaki tartışmalar hükûmet ile Arnavut milletvekilleri arasında tehditkar bir hal almıştı. Arnavut milletvekillerinin İttihat ve Terakki'den ayrılışları devam ederken, 10 milletvekilinden yedisi muhalefet veya bağımsız saflarına katıldı.[17] Aynı yılın 21 Kasım'ından bu yana Hürriyet ve İtilâf Fırkası çatısı altında birleşen muhalefet ise Arnavut Sorunu'nu destekleme eğilimindeydi.[18] Arnavut siyasi figürler, geçmişteki bölünmelere rağmen artık ortak tehdidin farkına varmaya başlamış ve parlamentodaki konumlarını birleştirmeye başlamış, belki de İttihatçıların en sert muhalifleri haline gelmişlerdi.[19] Aralık ayı sonuna gelindiğinde, İstanbul'daki siyasi durum kaynamaya devam etti ve İttihat ve Terakki, muhalif milletvekillerini parlamentodan uzaklaştırmak amacıyla Meclis-i Mebûsan'ı feshetmeyi ciddi olarak düşünmeye başladı.[20] 11 Ocak 1912'de Hürriyet ve İtilâf Fırkası milletvekili Hasan Bey parlamentoda "eğer hükûmet Arnavut vilayetlerindeki politikalarını ve yönetimini değiştirmezse, Arnavutlar kendilerine düşen siyasi hakları alamazsa, bu kaçınılmazdır. Bir patlama olacağını, bunun sonucunda da ağır ve kanlı olayların yaşanacağını" ifade etti. "Yani 'Jön Türkler' bu baskıcı iç politikayı sürdürmeye devam ederse isyan bayrağını ilk yükseltenler arasında ben de olacağım" diye ekledi.[21] Oturumun kapanmasının ardından yine Hürriyet ve İtilâf Fırkası üyesi İsmail Kemal Bey, Hasan Bey'e yaklaşarak tutumundan dolayı tebrik etti ve hep birlikte Priştineli Hasan Bey'in evinde buluşarak İttihat ve Terakki'yi Arnavutların taleplerini kabul etmeye zorlayacak önlemlerin hayata geçirilmesi için atılabilecek adımları tartışmaya karar verdiler.[22]

Toplantı[değiştir | kaynağı değiştir]

Kemal Bey ile Hasan Bey arasındaki görüşmelerin ardından her ikisi de genel bir isyanın tek çözüm olduğu ve Arnavutluk'un özerkliğinin nihai hedef olması gerektiği, çünkü ancak o zaman uzun zamandır talep edilen özgürlükler ve hakların garanti altına alınabileceği sonucuna vardı.[23] Hedefe ulaşmak için Kemal Bey'in bir süre yaşadığı İstanbul'un Beyoğlu semtindeki Pera Palas Oteli'nde buluşup daha detaylı görüşmeye karar verdiler.[22] Ertesi gün ikili, hedefe ulaşmak için kendileriyle aynı kanaate sahip ve güvenilebilecek diğer Arnavut milletvekillerinin desteğini almaları gerektiği konusunda anlaştılar. Toplantının Kuvend ("Meclis") şeklinde yapılması ve toplantının mümkün olduğu kadar gizli ve yetkililerden saklanması konusunda mutabakata varıldı. Bu nedenle, eski Sadrazam Avlonyalı Ferid Paşa'nın kardeşi ve aynı zamanda Kemal Bey'in birinci dereceden kuzeni olan Avlonyalı Süreyya Bey'in yakındaki evinde yapılmasına karar verildi.[24] Toplantı daha sonra Taksim Meydanı yakınında düzenlendiği yer nedeniyle Arnavut tarih yazımında "Taksim Komplosu" olarak anılacaktı.[1] Tanınmış bir Avusturya yanlısı olan Süreyya Bey, Kemal Bey'den farklı görüşler dile getirmekten o kadar çekinmedi ki, karşıt gruplar ortaya çıktı.[25] Milletvekili olmasa da Süreyya Bey, Arnavutluk'un tam bağımsızlığını destekledi ve bu görüşünü gerek imparatorluğun gazete yazılarında, gerekse Avusturya basınında yayınlanan röportajlarda açıkça dile getirmekten çekinmedi. Bu görüş, diğerlerinin almayı tercih ettiği veya en azından yapmayı umduğu şeye, yani Osmanlı İmparatorluğu altında bir özerkliğe aykırıydı; çünkü onlara göre Balkanlar'da birçok cephenin açılması Arnavutların büyük bir gücün desteğiyle birden fazla düşman ordusuna karşı savunulamayan topraklarına mal olacağı korkusu bulunmaktaydı.[26]

Toplantıyı düzenleyen iki kişi ve ev sahibinin yanı sıra, faaliyet gösterdikleri bölgelerde son derece etkili isimler olan Dıraç Sancağı vekili Esad Toptanî Paşa, Delvinalı Libhovalı Müfid Bey ve Aziz Viryoni Paşa'nın da toplantıya davet edilmesine karar verildi.[27] Toplantı Kemal Bey başkanlığında başlarken, Hasan Bey, toplantının gizli kalması gerektiğinden, toplantıya başlamadan önce hazır bulunanlardan besa ("yemin etme" veya "şeref sözü") almalarını istedi.[22] Devrim sonrası dönemde ve özellikle son iki yılda Arnavutlara karşı yaşananlar özetlendikten sonra, hakların kazanılmasının tek çözümünün genel bir silahlı ayaklanma olduğu tüm katılımcılara anlatıldı.[28] Bağımsızlığın dinî fanatikler veya hâlâ padişaha ve imparatorluğa sadık olanlar arasında destek bulma ihtimalinin düşük olduğu düşünülerek özerklik fikri de öne sürüldü.[22]

Hasan Bey, Kosova vilayetinin diğer liderlerini örgütleyerek onları davaya katılmaya ikna etme görevini üstlendi.[29] İpekli Bedri Bey ve Necip Bey Draga gibi bunların çoğu yakın zamana kadar İttihat ve Terakki üyesiydi; İsa Bolatin ve o zamanlar Anadolu'ya sürgün edilen Yakovalı Rıza Bey (Krüezi) gibi diğerleri ise Jön Türkler tarafından tahttan indirilen padilah II. Abdülhamid'in yeminli takipçileriydi.[30] Esad Paşa, padişahın huzurunda tahttan indirilme fetvasını okuyan kişiydi.[31] O zamanlar Krasniki'nin liderlerinden biri olan Bayram Curri gibi çok fazla ikna çabası olmadan isyana katılmaya hazır olanlar da vardı.[32]

İsmail Kemal Bey, Büyük Güçlerden destek sağlamak ve özellikle isyan için ihtiyaç duyulan silah ve parayı bulmak için Karadağ üzerinden 15.000 Mauser tüfeği ve yaklaşık 10.000 altın Napoléon gönderileceği vaadini devraldı.[33] Ayrıca dışarıdan destek almak için Avrupa'ya da gidecekti. Esad Paşa, Orta Arnavutluk ve Merdita'deki ayaklanma hazırlıklarıyla kendisinin ilgileneceğinin garantisini verdi. Aziz Paşa, Süreyya Bey ile Berat ve Avlonya bölgesinde, Müfid Bey ise Ergirikasrı ve çevre bölgelerde isyanı hazırlayacaktı.[34]

Hazırlıklar ve ayaklanma[değiştir | kaynağı değiştir]

18 Ocak 1912'de Meclis-i Mebûsan, İttihat ve Terakki'nin kışkırtmasıyla, yeni seçimlerle muhalif milletvekillerinin yerine sadık milletvekillerinin getirilmesi umuduyla padişah V. Mehmed tarafından feshedildi.[35] Bu, bazı komplocular için işleri karmaşık hale getirdi; çünkü bir isyan, yer desteklerini tehlikeye atabilirken yeni bir yetki kazanmak zorunda kalacaklardı. Ocak ve Şubat ayları arasında, Avrupa'ya seyahat eden ancak aralarında Kemal Bey'in yakın arkadaşları olan İşkodra'dan genç bir Katolik aktivist olan Luigj Gurakuqi ve her ikisi de Kemal Bey'in yakın arkadaşları olan Esad Paşa'nın kuzeni Fazıl Toptanî Paşa'nin de bulunduğu sahadaki muhbirleri aracılığıyla olayları yakından takip eden Kemal Bey dışında tüm komplocular nüfuz bölgelerine geri dönmüştü.[36] Ocak ayının sonuna gelindiğinde Arnavut vilayetlerinde zaten kötü olan durum oldukça kötüleşti. Avlonya ve Ergirikasrı kazalarındaki köylülerin vergi ödemeyi reddetmeleri üzerine bir başka karmaşıklık daha ortaya çıktı.[37] Vergi tahsildarları ısrar etmeleri halinde ölümle tehdit edilmiş ve bu nedenle askeri yardım talep etmişler, ancak yerel askerî yetkililer tarafından açıkça reddedilmiş ve konu Dahiliye Nezâreti'ne iletilmişti. Yerel yetkililer bu hareketlerin arkasında İsmail Kemal Bey ve diğer isimlerin olduğunu düşünüyordu.[37]

Arnavutluk dağlarındaki ayaklanmaya katılan bazı firar eden Osmanlı subayları, Temmuz 1912'de Wiener Bilder tarafından resmedilmiştir.

Çağdaş tarih yazımında bazı akademisyenler, ayaklanmanın, Rıza Nur aracılığıyla komplocularla aracılar aracılığıyla temas kuran muhalefet partisi Hürriyet ve İtilâf Fırkası'nın desteğini aldığını öne sürdüler. Aslında liberallerin arkasında isyanın finansörlerinden biri olduğu söylenen Prens Sabahaddin bulunmaktaydı.[38] Rıza Nur aynı zamanda Yakova bölgesindeki en etkili liderlerden biri olan Yakovalı Rıza Bey'in sürgünden serbest bırakılmasını da mümkün kılmıştı.[39] 31 Mart Olayı olarak bilinen, 1909'da dinî fanatiklerin ve o zamanki padişahın destekçilerinin Jön Türk hükûmetini devirmeye çalıştığı karşı darbe girişimi nedeniyle Sinop'a sürgüne gönderildi.[39] Bu iddia, Süleyman Külçe gibi daha sonraki yazarlar tarafından 1944'te yayımlanan Osmanlı tarihinde Arnavutluk adlı kitapta desteklenecek, ancak Aykut Kansu gibi 21. yüzyılın diğer yazarları tarafından da yeniden canlandırılacaktır.[40] Hasan Bey, olaylar sonrasında yazdığı anılarında, 1920 yılında yayınladığı bir broşürde, ahlaklı Türklerin hakim olduğu ve örgütlediği bir partinin katılımını yalanlamış, böyle bir plandan haberdar olmaları durumunda ayaklanmanın örgütlenmesinin imkansız ve tehlikeli olacağını savunmuştu. Hasan Bey daha sonraki iddialara yanıt olarak şunu ileri sürecekti: "Biz Türkleri Arnavutluk komplomuz hakkında bilgilendirecek kadar çılgın değildik, ne de Türkler Arnavutların kendi ordularına karşı silahlanmasına izin vermezlerdi." "[Biz] komplocular siyasi partiler arasındaki düşmanlıktan yararlandık, ancak hiçbir şekilde komplonun tamamen ulusal karakterini ihlal etmedik."[41]

1912 Arnavutluk Genel Ayaklanması'nın kesin başlangıç tarihini belirlemek zordur çünkü isyan eylemleri yukarıdan aşağıya bir askeri hiyerarşi altında organize edilmemiştir.[42] Aslında bunlar yereldi, dağınıktı ve birbirleriyle ilgisizdi. Ocak ve Şubat ayları arasındaki dönemde sürekli saldırılar yaşandı. Esas olarak Yakova ve İpek kırsalında yoğunlaşmışlardı ve Osmanlı kuvvetlerine bazı kayıplar verdiler. Mart ve Nisan aylarında seçimler başlamış ve Mehmed Said Paşa'nın reforme edilen hükûmeti, isyancı gruplarla görüşmek üzere dahiliye nazırı Hacı Adil Arda başkanlığında bir komisyonu isyan bölgelerine göndermişti.[43] Reform Komisyonu, kendi adıyla anıldığı şekliyle, İttihat ve Terakki'nin görkemli zaferine yardımcı olarak seçim baskısının bir aracı olarak hizmet etmeyi tercih ediyordu.[44] Kampanyanın iki ayı boyunca isyancılar tarafından birçok saldırı düzenlendi, ancak pek başarılı olamadı. Seçim sonunda İttihat ve Terakki salt çoğunluğu elde etti.[45] Neredeyse tüm muhalif milletvekillerinin yerini şu ya da bu şekilde iktidara sadık vekiller aldı. Arnavut vilayetlerinde seçim süreci derinden manipüle edildi. Hürriyet ve İtilâf Fırkası'nın veya bağımsız adayların kazandığı birçok seçim bölgesinde sandıklar İttihat ve Terakki yanlısı oylarla doldu ve bazı durumlarda seçimler tekrarlandı.[46] Bu kayıp, komplocuları ayaklanmaya silah almaya motive etti ve buna Debre milletvekili Dukakinzâde Basri Bey gibi diğer eski Arnavut milletvekilleri de katılacaktı.[47]

Kemal Bey, Ocak toplantısında ayaklanma için silah ve fon sağlama sözü vermesine rağmen, bunları sağlamayı umduğu Avrupa'ya henüz gitmemişti. Bu koşullar altında Hasan Bey, gerekli silah ve fonları sağlamak üzere Üsküp bölgesinde elinde bulunan bazı depoları satmayı uygun gördü.[48] Mayıs ortasında isyancılar tarafından başka bir kuvend toplanmasına karar verildi. Bu toplantı, 21-25 Mayıs 1912 tarihleri arasında bu kez Yunik'te yapılacak ve İpek, İstok, Yakova, Has, Yakova Yaylası, Kosova Ovası, Vıçıtırın gibi Kosova vilayetinin yanı sıra Debre ve İşkodra sancaklarının önde gelen liderleri tarafından farklı yerlerinden delegeler katılacaktı.[49] Temmuz ortasından itibaren ordudaki firarlar ayaklanmanın gidişatını etkiledi. 22 Temmuz 1912'de Manastır'da, yüzbaşı Kalkandelenli Tayyar liderliğindeki 150 monarşi yanlısı asker ve subayları, garnizonlarını terk ederek cephane ve toplarla dağlara kaçtı.[50] Daha sonra darbeyle sonuçlanacak olan yeni parlamentonun feshedilmesini talep ettiler.[51] Çoğu Arnavut olmasına rağmen talepleri ve hedefleri o zamana kadar isyancıların taleplerinden oldukça farklı görünüyordu. Halâskâr Zâbitân olarak adlandırılanlar daha sonra Hürriyet ve İtilâf Fırkası'nın silahlı kanadı olarak bilinecekti. Bu sırada, merkezi hükûmet dinî farklılıklardan yararlanmaya çalıştı ve Katolik Merdita'yı İşkodra ve Akçahisar Müslümanlarıyla karşı karşıya getirmeye çalıştıysa da bu girişimler başarısız oldu. Akçahisar ve Tiran 1911'in sonundan beri isyana hazırlanıyorlardı ve Haziran ayı sonunda Katolik Merdita ve Zadrima isyancılarıyla birleştiler.[52]

Sonrası[değiştir | kaynağı değiştir]

Ekim 1912'de La Tribuna Illustrata gazetesinde resmedilen, dağlardan düşmanın hareketlerini izleyen Arnavut çeteleri.

Yunik Meclisi ayaklanmayı yeniden ateşledi ve Arnavut kuvvetlerine daha iyi organizasyon sağladı. Arnavut liderlerin yaptığı "genel besa"nın ardından ayaklanma, o zamana kadar görülenden bambaşka bir boyuta bürünecekti. İsyancılar Kosova vilayetinin neredeyse tüm şehirlerinin kontrolünü ele geçirdi. Faaliyetleri, aynı zamanda vilayetin merkezi olan Üsküp'ün kuşatılmasıyla doruğa ulaştı.[53] Yaklaşık 16.000 ila 30.000 askerin kuşatmaya katılması, İstanbul hükûmetini isyancıların taleplerini dikkate almaya zorladı.[54] Aslında Yunik Meclisi'nde formüle edilen ve "Greça Muhtırası"'nın türevleri olan talepler, yaygın olarak Hasan Bey'in On Dört Maddesi olarak bilinecekti.[55]

Bu arada isyancıların küçük çetecileri ile Kosova vilayetinin ana grubu arasındaki iletişim giderek zorlaştı. Orta Arnavutluk'taki isyancılar Merdita'daki isyancılara katılmıştı ve Debre bölgesindeki diğer bazı gruplar, kapsadığı bölgelere gönderilen bazı telgraflar dışında olup bitenlerden neredeyse habersizdi. Kosova vilayetindeki ayaklanmanın liderleri arasındaki görüş ayrılıkları da Üsküp'ün kuşatılmasından sonra artmaya başladı.[56] Hasan Bey, 1920 tarihli risalesinde, İsa Bolatin ve Yakovalı Rıza Bey'i, şehri aldıktan sonra kuvvetleriyle birlikte ayrılmaya ve eski padişah Abdülhamid'i sürgünden kurtarmak amacıyla Selanik'e saldırı düzenlemeye karar verdiklerini iddia ediyordu. Bu tür imalar, Bolatin'in yeğeni Tafil Bolatin'in 1996'da ölümünden sonra yayınlanan anılarında yalanlanacaktı. Bolatin'e göre hiçbir zaman böyle bir plan olmadı.[57] Ayaklanmanın koordineli olmadığı ve hem halihazırda Üsküp'te bulunan ana grubun liderlerinin hem de orta Arnavutluk ve Merdita gibi diğer grupların isyancıların niyetlerinin aynı olmaktan uzak olduğu açıktı.[58]

Kosova'daki durum ve Osmanlı ordusu saflarında artan muhalefet karşısında Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa 9 Temmuz 1912'de istifa etti ve sekiz gün sonra Mehmed Said Paşa başkanlığındaki hükûmet de istifa etti.[58] Debre'nin Martaneş bölgesindeki isyancıların başında bulunan Ohrili İrfan Bey, orta Arnavutluk'taki isyancıların lideri Abdi Toptanî Bey'e 25 Haziran 1912'de gönderdiği mektupta, yabancı bir gazeteci kendisiyle röportaj yapmak için gelirse ne cevap vereceğini sordu. Ona göre isyancılar arasında bir anlaşma olması gerekiyordu ama bu gerçekleşmedi. Halâskâr Zâbitân arasında bazılarının Arnavutluk davası için değil Hürriyet ve İtilâf Fırkası için çalıştığı gerçeğini pek hoş karşılamadı.[59] Gazete yazılarında bunun Jön Türk hükûmetine karşı bir ayaklanma olduğunu belirten Hasan Bey hakkında da şüpheler dile getirildi.[59] İrfan Bey'e göre Debre'den bazı liderler bunun karşılığında Hürriyet ve İtilâf Fırkası için değil Arnavutluk için savaşacaklarına söz vermişti. Ağustos ayının başında Müşir İbrahim Paşa, Üsküp'teki Arnavut isyancıların liderleriyle görüşmelere başladı.[60] O günlerde Abdi Toptanî Bey, Kosovalı liderlere her şeyden önce koordinasyona ihtiyaç duyulduğunu yazdı. Hasan Bey'e, programı veya Kosova'daki durum hakkında kendisinden herhangi bir haber alamadığından şikayetçi oldu.[59] Bir muhtıra için özerklikten basit idari ademi merkeziyete kadar uzanan üç taslak hazırlamışlardı ve diğer isyancılarla önceden görüşmeyi umuyorlardı.[59] Gawrych'e göre Necip Bey ve Hasan Bey gibi kişiler, Kosovalı yerel liderlerin halk arasında sahip olduğu güçlü desteği göremedikleri için yeni hükûmetle uzlaşmaya daha fazla ilgi duyuyorlardı.[59] Aynı ay hükûmet, Arnavut liderlerin taleplerinin çoğunu kabul edecekti.[61]

8 Ekim 1912'de Karadağ aniden Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etti ve Prizren ile birlikte İşkodra, Yakova ve İpek'i ele geçirmek amacıyla Arnavut vilayetlerini işgal etti.[62] Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan da yakında Karadağ'ı takip ederek tamamen çöküşün eşiğindeki Bâb-ı Âli'ye savaş ilan edeceklerdi.[62] Savaş devam ederken 28 Kasım 1912'de Arnavutluk, Avusturya-Macaristan'ın desteğiyle Osmanlı İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını ilan edecekti.[63] O zamana kadarki Osmanlı topraklarının Balkan komşuları tarafından işgal edilmesine yanıt olarak yeni devlet, artık bağımsız olan Arnavut toprakları ve şehirleri için savaşmak için hiçbir neden vermeden tarafsız bir duruş sergileyerek çatışmalara katılmayacaktı. Ancak Arnavutluk'un sınırları yalnızca bir yıl sonra Büyükelçiler Konferansı tarafından resmen tanınacak ve Arnavutluk'un hak iddia ettiği toprakların tamamını kapsamayacaktır.[64] Birinci Balkan Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Arnavut çoğunluğun yaşadığı toprakları komşu devletler lehine kaybetmesiyle sonuçlanacaktı.[65] Konferans daha sonra Sırbistan'a Kosova vilayetinin neredeyse tamamını ve Manastır vilayetinin büyük bir bölümünü ödüllendirecekti. Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan ile paylaşacağı Yanya vilayetinin ve Manastır vilayetinin geri kalan kısmının bir kısmını aldı. Karadağ, altı aydan fazla süredir kuşatma altında tuttuğu İşkodra'yı almaya çalıştı. Şehir önce Hasan Rıza Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri tarafından savunuldu, ardından Arnavutluk'un bağımsızlığından yaklaşık beş ay sonra ve Londra'daki Büyükelçiler Konferansı'ndan iki ay sonra şehri teslim eden Esad Toptanî Paşa tarafından savunuldu. Konferansta, Avusturya-Macaristan ve İtalya'nın baskısıyla İşkodra, bağımsız ve egemen bir prenslik olarak tanınan Arnavutluk'un bir parçası olarak resmen tanındı. Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgeden çekilmesi ve ardından gelen savaşlar sonucunda Arnavut nüfusunun yarıdan fazlası Arnavut devletinin resmî toprakları dışında kalacaktı.[64]

Notlar[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Alternatif olarak Taksim Komplosu (Komploti i Taksimit) ve daha az yaygın olarak da Taksim Meclisi (Kuvendi i Taksimit) olarak da bilinir.[1]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

Özel
  1. ^ a b Kadria 2016, ss. 120‒121; Elsie & Destani 2019.
  2. ^ Skendi 2015, s. 361; Gawrych 2006, ss. 153–154; 157; Blumi 2013, ss. 542–543.
  3. ^ a b Skendi 2015, s. 336.
  4. ^ Clayer 2009, ss. 556; 618.
  5. ^ Frashëri 2004, s. 320.
  6. ^ Clayer 2009, ss. 552–553; Skendi 2015, ss. 344–345.
  7. ^ Marku 2017, ss. 101–102; Skendi 2015, ss. 344–346.
  8. ^ Clayer 2013, ss. 101‒102; Gawrych 2006, ss. 179‒183.
  9. ^ Gawrych 2006, ss. 179‒183; Clayer 2009, s. 561; Vickers 1999, s. 63.
  10. ^ Clayer 2009, s. 618; Skendi 2015, s. 393; 406‒407; Clayer 2013, ss. 101‒102; Vickers 1999, s. 63; Aydın 2019, s. 1099.
  11. ^ Clayer 2013, ss. 101‒102; Gawrych 2006, s. 177; Skendi 2015, ss. 405; Blumi 2013, s. 539.
  12. ^ Vickers 1999, ss. 63‒64; Aydın 2019, ss. 1100-1101.
  13. ^ Skendi 2015, ss. 411‒412; 423; Aydın 2019, ss. 1100-1101.
  14. ^ Gawrych 2006, s. 188; Aydın 2019, ss. 1100-1101.
  15. ^ Gawrych 2006, s. 188; Vickers 1999, s. 65; Aydın 2019, s. 1100-1101.
  16. ^ Malcolm 2002, ss. 245‒246; Gawrych 2006, s. 141; Clayer 2009, s. 343.
  17. ^ Kansu 2021, s. 307.
  18. ^ Kadria 2016, ss. 118‒119; Frashëri 2004, s. 338; Gawrych 2006, s. 190; Skendi 2015, s. 425.
  19. ^ Kansu 2021, s. 323; Gawrych 2006, s. 190.
  20. ^ Kansu 2021, s. 307; Frashëri 2004, ss. 338‒339; Skendi 2015, s. 425.
  21. ^ Cana 2009, s. 9; Kadria 2016, ss. 119; 121; Elsie & Destani 2019, ss. 69‒71; Clayer 2009, s. 627.
  22. ^ a b c d Elsie & Destani 2019, ss. 69‒71.
  23. ^ Cana 2009, s. 10; Malcolm 2002, ss. 245‒246; Kadria 2016, ss. 121; Elsie & Destani 2019, ss. 69‒71.
  24. ^ Kadria 2016, ss. 120‒121; Cana 2009, s. 10; Elsie & Destani 2019, ss. 69‒71; Ikonomi 2012, ss. 41‒42.
  25. ^ Gostentschnigg 2017, s. 531.
  26. ^ Ikonomi 2012, ss. 41‒43; Kadria 2016, ss. 141‒144.
  27. ^ Cana 2009, s. 10; Kadria 2016, ss. 120‒121; Elsie & Destani 2019, ss. 69‒71.
  28. ^ Clayer 2009, s. 627.
  29. ^ Cana 2009, s. 10; Skendi 2015, ss. 427‒428.
  30. ^ Malcolm 2002, ss. 245‒246.
  31. ^ Gawrych 2006, ss. 167–168.
  32. ^ Elsie & Destani 2019, ss. 76‒77.
  33. ^ Cana 2009, s. 10; Elsie & Destani 2019, ss. 69‒71; Gawrych 2006, ss. 190‒191; Skendi 2015, ss. 427‒428.
  34. ^ Cana 2009, s. 10; Elsie & Destani 2019, ss. 69‒71.
  35. ^ Marku 2017, s. 103; Clayer 2009, s. 627; Skendi 2015, s. 425.
  36. ^ Clayer 2013, s. 115.
  37. ^ a b Kansu 2021, s. 323.
  38. ^ Kansu 2021, s. 381.
  39. ^ a b Kansu 2021, s. 380.
  40. ^ Kadria 2016, s. 121; Kansu 2021.
  41. ^ Elsie & Destani 2019.
  42. ^ Kadria 2016, s. 125.
  43. ^ Kansu 2021, ss. 323‒324; Kadria 2016, ss. 119‒120.
  44. ^ Kadria 2016, ss. 119‒120; Marku 2017, s. 106; Skendi 2015, s. 426.
  45. ^ Skendi 2015, s. 426.
  46. ^ Clayer 2009, s. 628.
  47. ^ Clayer 2009, s. 628; Aydın 2019, s. 1104.
  48. ^ Kadria 2016, s. 126; Elsie & Destani 2019, ss. 74‒75.
  49. ^ Skendi 2015; Gawrych 2006, s. 192; Malcolm 2002, s. 246‒247; Aydın 2019, s. 1104.
  50. ^ Clayer 2009, s. 601; Skendi 2015, s. 430; Gawrych 2006, s. 192; Vickers 1999, s. 66.
  51. ^ Clayer 2009, s. 601‒602; Gawrych 2006, s. 193.
  52. ^ Skendi 2015; Gawrych 2006, s. 192.
  53. ^ Gawrych 2006, s. 192; Vickers 1999, ss. 66‒67; Aydın 2019, ss. 1107-1110.
  54. ^ Gawrych 2006, s. 195; Vickers 1999, ss. 66‒67; Aydın 2019, ss. 1110-1111.
  55. ^ Gawrych 2006, s. 194‒195; Malcolm 2002, ss. 247‒248.
  56. ^ Gawrych 2006, s. 195.
  57. ^ Clayer 2009, s. 631.
  58. ^ a b Gawrych 2006, s. 193; Clayer 2013, s. 118.
  59. ^ a b c d e Clayer 2009, ss. 629‒630.
  60. ^ Gawrych 2006, s. 194.
  61. ^ Malcolm 2002, s. 248.
  62. ^ a b Vickers 1999, s. 67; Aydın 2019, s. 1113.
  63. ^ Vickers 1999, ss. 69‒70; Aydın 2019, s. 1114; Aydın 2019, s. 1117.
  64. ^ a b Vickers 1999, ss. 69‒70; Aydın 2019, s. 1121.
  65. ^ Vickers 1999, ss. 69‒70; Blumi 2013, ss. 540‒541; Aydın 2019, s. 1120.
Genel