Dayı (ünvan): Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Nihan (mesaj | katkılar)
k Düzenlenmesi gerekiyor
Manco Capac (mesaj | katkılar)
Şablon yardımcısı kullanılarak {{Kaynaksız}} etiketi ekleniyor
1. satır: 1. satır:
{{Kaynaksız}}

== Anlamı ==
== Anlamı ==



Sayfanın 10.16, 29 Mart 2010 tarihindeki hâli

Anlamı

Dayı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Tunus ve Cezayir beylerine verilen ünvandır. Venture de Paradis tarafından nakledilen bir rivayete göre, Barbaros kardeşlerin babası, oğullarına: "O sizin dayınız (bölük başı) olacak" diyerek Hayr al Dine itaat etmelerini emretmiştir. Hakikkatte bu kelime, ilk defa, küçük rütbeli yeniçeri zabitine verilen bir ad olsa gerektir. Dayı kelimesi, Tunus'ta, XVI. asrın sonunda, Sinan Paşa'nın 40 bölüğe ayırdığı yençeri askerinden her bölüğün başında bulunan zabite verilen ünvandı.

Dayılığın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

1591'de bu 40 dayı, ağa ile birlikte, ordunun kumandanlığını yapmak üzere, içlerinden birini seçmişlerdir. Bu suretle seçilen dayı, çok geçmeden, hükumetin yegane reisi oldu ve nüfuzu Bab-ı Alinin mümessili(vekili) olan paşanın nüfuzunu gölgede bıraktı. Fakat XVII. asrın ikinci yarısından itibaren, ordunun ikinci derecedeki kumandanları olan beyler, dayıların yerini almaya başladılar. XVIII. asrın başlangıcında İbrahim Bey dayı ünvanını aldı; sonraları bu ünvan 1705'te, Husayn bin Ali tarafından büsbütün kaldırıldı.

Cezayir'de Ortaya Çıkışı

Dayılık, Cezayir'de bir ihtilal neticesinde meydana çıkmıştır. 1671 senesinde ağaların keyfi idarelerinden usanan reisler veya korsan gemisi kaptanları içlerinden birini, dayı adı ve kayd-ı hayat şartı ile, ağaların yerine geçirdiler. Başlangıçta reisler tarafından seçilen dayılar, 1689 senesinden itibaren yeniçeri zabitleri seçmeye başladılar. 1671'den 1880'e kadar 30 dayı birbirini takip etmiştir. Bunlardan 14'ü seleflerinin katledilmesi üzerine, iktidar mevkiine geçmişlerdir.

Dayılık için hiç bir ehliyet ve menşe şartı aranmazdı. En aciz ve cahil yeniçeri bile bu makama göz dikebilirdi. Dayı nazırlarını kendi seçer, eyalet beylerini istediği gibi tayin eder, adaleti yerine getirir ve ecnebi devletler ile müzakerelere girişirdi. Dayılar yeniçerilerin aldıkları aylıktan (ayda 50 sağ akçe ve tayın) başka, para almazlar; fakat beylerden ve diğer memurlardan tevcih (yöneltmek) hakkı ile korsanların aldıkları ganimetlerden hisse alırlar, vazifeye başlayan konsoloslardan ve barış anlaşmalarının imzası veya yenilenmesi halinde, ecnebi devlet reislerinden hediyeler kabul ederlerdi. Sonra müslüman ve yahudi tüccarlar ile ortak olarak para kazanabilirlerdi. Dayıların, devlet hazinesinden ayrı, hususi hazineleri vardı. Birçok dayılar muazzam servetler toplamışlardı; fakat bu servetler, dayılar idama mahkum olurlarsa devlet hazinesi hesabına geçirilirdi.

Yaşamları

Dayılar makamlarından indirilmek ve katledilmek korkusu ile, yeniçerilerin istediklerini yapmak mecburiyetinde idiler. Özel hayatları da gayet sıkı kurallara bağlı idi. Göreve kabul edildikten sonra, ailelerinden ayrılırlardı ve saraylarına, resmi kabüllerden başka, hiç bir kadın giremezdi. Yalnız perşembe öğleden sonra ve cuma günleri evlerine gitme hakları vardı.