İşçi sendikası: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
54. satır: 54. satır:
==Sarı Sendika Kavramı==
==Sarı Sendika Kavramı==
Devlet veya işverenler tarafından işçileri kontrol altında tutabilmek için kurulmuş olan sendikalardır. İşçi haklarını savunur gibi görünürler ancak işverenlerin çıkarları için işçileri haklarından mahrum bırakırlar ve demokratik bir işleyişe sahip değillerdir.
Devlet veya işverenler tarafından işçileri kontrol altında tutabilmek için kurulmuş olan sendikalardır. İşçi haklarını savunur gibi görünürler ancak işverenlerin çıkarları için işçileri haklarından mahrum bırakırlar ve demokratik bir işleyişe sahip değillerdir.

Sarı sendikalar, toplu sözleşmeleri işçilerin bilgisi dışında hazırlar ve imzalarlar. işçi sınıfının ve bilinçlendirilmesi için eğitim programları hazırlamazlar.


==Dünya'da Sendikacılık Hareketi==
==Dünya'da Sendikacılık Hareketi==

Sayfanın 08.42, 4 Şubat 2010 tarihindeki hâli

Sendikalar, işçilerin kendi hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek üzere oluşturdukları, örgütlendikleri sınıfsal ve toplumsal örgütlerdir.

Sendikalar işçi sınıfının ekonomik örgütleri olarak yalnızca ücretlerin ya da parasal sosyal hakların belirlenmesi amacıyla toplu sözleşmeler bağıtlayan örgütler değildir. Günümüz koşullarında sendikalar; toplumsal ve siyasal yaşamın içinde; işçilerin sınıfsal çıkarları doğrultusunda etkinliklere katıldıkları sürece, demokrasinin sınırlarını geliştirir ve işçilerin haklarını güvencede tutarlar. İşçilerin birer dayanışma örgütü olan sendikalar; dil, din, inanç, ırk, etnik ya da ulusal farklılık ve düşünce, ayrımı gözetmeksizin tüm işçilerin ortak örgütleridir.


Sendikaların Yapısı ve İşleyişi

Sendikaların işleyişi ve organları, genel kurullarca saptanan tüzüklerine göre düzenlenir. 12 Eylül yasaları sendikaların tüzüklerini özgürce belirleme hakkını tanımamaktadır. Yasa sendikanın tüzüğünün hemen tamamını belirlemiştir. Bu anlamda bir sendika özgürlüğünden söz etmek de mümkün değildir.

Sendikalarda çalışmalar; 1- Genel Merkez, 2- Bölge ve/veya Şube Merkezi ve 3- İşyeri Temsilciliği eliyle yürütülmektedir.

Sendikalardaki temel organlar ise; 1- Genel Kurul, 2- Yönetim Kurulu, 3- Denetim Kurulu ve 4- Disiplin Kurulu’ndan oluşmaktadır..

Aşağıdan yukarıya sendikalar:

1- İşyeri (sendika) Temsilcisi;

Mevcut yasaya göre işyeri temsilcisi, yasadaki adıyla işyeri sendika temsilcisi, sendika genel merkezi tarafından atanır.

Kimi sendikalar işyeri temsilcilerinin belirlenmesi için seçim yapmaktadır. Bir bakıma sendikanın üyelerinin iradesine saygısının sınandığı ilk yerdir. Eğer gerçekten bu iradenin özgürce konulabildiği ortam mevcut ise.


2- Bölge ve Şube Merkezleri:

İkinci basamaktaki sendika organı Sendika Şubesi’dir. Bir şubenin hangi koşullarda oluşacağı sendika tüzüğünde belirtilmektedir. Çoğunlukla 500 ve üzerinde üyeyi kapsayacak şekilde bir veya birden çok işyerinden oluşturulur. Şube Genel Kurulu, işyerlerindeki üyeler arasından seçilerek gelen delegeler ile şube yöneticilerinin katılımıyla toplanır.

Şube Genel Kurulu, yeni dönemin yöneticileri (yönetim, denetim ve disiplin kurulu üyeleri) ile Genel Merkez Genel Kurulu’nun delegelerini seçer.

Kimi yaygın örgütlenmeye sahip sendikalarda şubelerin üzerinde Bölge Şube Merkezleri de bulunmaktadır.

3- Genel Merkez

Sendikanın asıl karar ve yürütme yapısı genel merkezdir. Burada da en önemli organ Genel Kurul’dur. Genel Kurullar, doğal ve seçilmiş delegelerin katılımıyla toplanır. Doğal delegeler, bir önceki genel kurulda seçilmiş yöneticilerden, seçilmiş delegeler ise şube ve varsa bölge genel kurulundan seçilerek gelen delegelerden oluşmaktadır.

Bölge veya şubesi olmayan sendikaların genel kurul delegeleri ise doğrudan işyerinden seçilmektedir.

Genel Merkez Genel Kurulu, sendikanın tüzüğünü, bütçesini, yürütülecek politikalara ilişkin kararlarını belirler ve yeni yöneticilerini seçer.

Yönetim Kurulu, tüzük hükümleri doğrultusunda sendikanın genel kurulunda alınan kararları hayata geçirmekle yükümlüdür. Genel Kuruldan sonra sendikanın en yetkili karar ve yürütme organıdır.

Yönetim Kurulu bir başkan, bir genel sekreter ve tüzükte belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Denetim Kurulu sendika yönetim kurulu çalışmalarının yasa, tüzük ve genel kurul kararlarına uygun bir biçimde yürütülmesini Genel Kurul adına denetler. Denetim idari ve mali olmak üzere iki ayı biçimde yapılır. Denetim Kurulu saptadığı eksikliklerin düzeltilmesini yönetim kurulundan isteyebilir, bir suç unsuruna rastlaması halinde ilgili makamlara başvurabilir.

Disiplin Kurulu, gelen başvurular üzerine sendika üye ve yöneticilerinin tüzük hükümlerine uygun davranıp davranmadığı denetler. Üyelikten çıkarma, geçici ihraç gibi kararlar alabilir. Disiplin Kurulunun aldığı kararlar Genel Kurul tarafından onaylanmak zorundadır.

Sendikalar, başta Başkanlar ve Temsilciler kurulları olmak üzere çeşitli danışma organları kurabilirler.

Başkanlar Kurulları sendikaların bölge ve şube başkanlarının katılımıyla toplanır. Temsilciler Kurulu ise işyeri temsilcileri, şube yöneticilerinin katılımıyla bir araya gelir. Sendika Yönetim Kurulu, her iki danışma kurulunun da üyeleridir.


Sarı Sendika Kavramı

Devlet veya işverenler tarafından işçileri kontrol altında tutabilmek için kurulmuş olan sendikalardır. İşçi haklarını savunur gibi görünürler ancak işverenlerin çıkarları için işçileri haklarından mahrum bırakırlar ve demokratik bir işleyişe sahip değillerdir.

Dünya'da Sendikacılık Hareketi

Sendikalar işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya çıktılar.

1650’li yıllara doğru İngiltere’de Sanayi Devrimi ortaya çıktı. Buhar enerjisinin üretimde kullanılmasıyla ortaya çıkan bu dönüşüm Kapitalist Üretim Sistemi olarak adlandırılan yeni bir üretim sisteminin de habercisiydi.

Sanayi Devrimi yeni teknolojik gelişmelerin de hazırlayıcısı oldu. Zanaatkarın, köylünün artık geçinemeyerek kentlerde kurulan fabrikalara akarak işçileşme sürecine girdiler.

Çalışma ve yaşama koşullarının gittikçe ağırlaşması işçi hareketlerinin doğmasına neden oldu.

Fabrika sisteminin aynı anda çok sayıda kişinin yan yana çalıştığı bir sistem olması işçilerin biraraya gelişini kolaylaştırıyordu.

Başlangıçta işçi eylemleri örgütsüz biçimde kendiliğinden gelişiyordu. Genellikle ağır çalışma koşullarına karşı anlık öfkeler biçimindeydi.

İş koşullarının daha da kötüleşmesi, kadın ve çocuk emeğinin ağır ve tehlikeli işlerde de sınırsızca kullanılması tepkilerin daha da büyümesini sağladı. İşçilerin olumsuz olan ve giderek olumsuzlaşan koşullara ilk tepkisi, makina kırıcılığı biçiminde ortaya çıktı.

Sonuç alınamaması üzerine yardımlaşma dernekleri kuruldu.

Bunlar, işçilerin örgütlü biçimdeki çözüm arayışlarıydı. Aynı mesleğe sahip işçilerin kendi aralarında kurdukları örgütlenmeler oluştu. Adına birlik denilen bu yapılar, bugünkü anlamdaki sendikaların çok gerisinde, yardımlaşma sandıklarıydı.

Bu sandıklarda çalışma koşulları nedeniyle hastalanan, iş göremez hale gelenlere yardımlar yapılırdı. Zaman içinde yardım sandıkları grev ve direnişleri de örgütlemeye başladı. İşçi hareketi giderek güç kazandı. İşçi sınıfı yardımlaşma sandıkları şeklinde başlattığı örgütsel deneyimini geliştirerek sendikal yapıları oluşturdu.

Bugünkü sendikalara benzer özellikte bilinen ilk sendikal örgütlenmeler 1700’lü yılların başında İngiltere’de ortaya çıktı. Bunların çoğunluğu meslek sendikalarıydı.

İşçi sınıfı yasal anlamda sendikalarına kavuşmak için uzun yıllar mücadele etti. Sendikal birlikler şeklinde kurulan ilk örgütlenme çalışmalarının üzerinden 100 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra 1820 yılında yine İngiltere’de ilk yasal sendika kuruldu.


Türkiye'de Sendikacılık Hareketi

Türkiye’de sendikalar Batı’daki örneklerine göre çok ileri tarihlerde ortaya çıktı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde belli üretim dalları dışında sanayileşme yaşanamadığından işçi sınıfının ortaya çıkışı gecikmişti. Buna bağlı olarak sendikaların ortaya çıkması da batıdaki örneklere göre ileri tarihlerde oldu.

İmparatorluk döneminde bilinen ilk işçi hareketleri 1830'lu yıllarda tarım işçilerinde görüldü. Bunlara karşı İmparatorluğun çıkardığı "nizamnameler" oldukça sertti. Üretimin durdurulması (grev) vatan hainliği olarak değerlendirilerek ölümle cezalandırılıyordu.

Kasımpaşa Tersanesi İşçileri ve Beyoğlu Telgrafhanesi İşçileri tarafından 1872 yılında gerçekleştirilen grevler de ilk grevler olarak kabul edilmektedir.

1871 yılında kurulan “Ameleperver Cemiyeti” (İşçi Severler Derneği) kimi araştırmacılar tarafından ilk sendika olarak tanımlansa da asıl olarak yardımlaşma sandığı işlevine sahip bir örgütlenmeydi.

İmparatorluğun son yıllarına doğru işçi hareketi ve sendikal faaliyet bakımından bir hareketlenme gözlendi. 1908 yılında II. Meşrutiyetin ilanını izleyen günlerde, varolan siyasal hareketlilikten etkilenerek Anayasaya örgütlenme hakkıyla ilgili hükümler konulması üzerine, başta İstanbul ve Selanik olmak üzere çeşitli işkollarının geliştiği bölgelerde çok sayıda sendika kuruldu. Yaygın grevlere gidildi.

Siyasi iktidar değişse de, grevlere karşı tutumun değişmediği İttihat Terakki'nin uyguladığı sert yöntemlerden anlaşıldı.

Cumhuriyet sonrası işçi hareketi ve sendikacılığın gelişmesinde sanayileşme hareketlerinin büyük etkisi oldu.

Osmanlı’dan alınan güçlü bir sanayileşme ve kitlesel anlamda işçi bulunmuyordu.

Sanayileşme alanında asıl atılım 1930 sonrasında başladı. İzleyen yıllarda kurulan Şeker fabrikaları, Sümerbank, Kömür işletmeleri, Karabük Demir çelik, Türk Petrolleri, Kağıt fabrikaları devlet eli ile oluşturulan sanayi girişimleriydi.

Bunları diğer işletmeler izledi.

İmalat sanayinde yeni yeni fabrikaların kurulmasıyla işçi sayısında büyük artışlar oldu. Ancak çalışanların "sınıf" temelinde birleşmeleri yasaktı.

Dolayısıyla sendikaların kuruluşu yasaktı. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyen bir yasa kaçınılmaz hale geldi. 1936 yılında ilk İş Kanunu çıkartıldı.

İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde dünyada demokrasi rüzgarları esiyordu. Türkiye'de bu etki ile süratle “çok partili” düzene geçti.

1945/46 yıllarında Çalışma Bakanlığı, İş bulma Kurumu ve İşçi Sigortaları Kurumu kuruldu.

Sendikasız bir demokrasi olamazdı...

1947 yılında ilk Sendikalar kanunu çıkartıldı ve ilk kez yasal zeminde sendikalar kuruldu ve faaliyet gösterme çabasına girdiler.

“Çabası” diyoruz çünkü toplu iş sözleşmesi ve grev yasası çıkarılmadı.

Toplu sözleşme ve grev hakkı vaadini yerine getirmeyen siyasi iktidara karşı, işçi sendikaları 1952 yılında birleşerek TÜRK-İŞ’i kurdular.

Sendikaların varlığına karşı grevsiz ve yetersiz toplu pazarlık hakkıyla faaliyet gösterdiğinden işçi haklarının korunmasında yeterince etkin olunamadı.

1961 Anayasası’nda ilk kez "grev hakkına" yer verildi.

1963 Kavel grevinde, grev hakkının Anayasada bulunmasının yeterli olmadığı, grev hakkının uygulama esas ve koşullarını gösterecek bir "Grev Yasası" ihtiyacı çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı.

1963’ün 24 Temmuzu’nda 274 Sayılı yeni bir Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Toplu Sözleşme Grev Yasası çıkartıldı.

1966'da yaşanan Paşabahçe grevine dayanışma gösterilmesi konusunda Türk-İş'e bağlı sendikalar arasında görüş ayrılığı çıktı.

Dayanışma göstermek isteyen sendikalar; Sendikalar Arası Dayanışma (SADA) biçiminde birleşerek, greve sahip çıktılar.

Türk-İş bu sendikaların üyeliklerini askıya aldı.

13 Şubat 1967 tarihinde, bu sendikalardan T. Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş, Gıda-İş ve Zonguldak Maden İşçileri Sendikaları DİSK'i kurdular.

1960-1980 arası dönemde ülkedeki siyasal yaşamın da zenginliğine bağlı olarak çok sayıda sendika kuruldu. Uzun ve etkili grevler, direnişler yaşandı.

51 yıl aradan sonra ilk kez 1976 yılında 1 mayıslar kutlanmaya başlandı.

Yaygın ve uzun süreli kitlesel grevlerle 1980'lere gelindi.

Türkiye'de ki Başlıca Sendika ve Konfederasyonlar

Kaynak