Wilhelm Dilthey: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Famborella (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
Dilthey Schleiermacher’in genel hermeneutik yöntem çağrısını izler. Onun gibi Dilthey da hermeneutiği “yazılı ifadeleri anlamanın metodolojisi” olarak görür. Fakat o Schleiermacher’in hermeneutiği “edebiyat eserinin kendi süreciyle hayati ilişki içinde bir yeniden yaşama veya yeniden inşa olarak anlama”nın analiziyle sınırlaması konusunda eleştirel bir tutum takınır. Ona göre hermeneutik çok daha geniş epistemolojik uygulama alanına sahip bir şeydir ve Dilthey zihinsel/manevi hayatın bütün boyutlarının bilgisinin kazanılmasını kolaylaştıracak şekilde hermeneutik metodolojinin faaliyet alanını genişletir. Hermeneutiğin amacı, insan hayatının kendileriyle dile geldiği bütün nesnelerle bizzat ilgilenmektir. Bu yüzden Dilthey, Schleiermacher’in eserlerinde resmedilen filolojik prosedüre ilaveten hermeneutik hakkında şöyle yazmıştır:
[[Image:Dilthey1.jpg|thumb|right|Wilhelm Dilthey]]
“Bu tür teorileştirmenin ötesinde bir başka amaca sahiptir; aslıda onun temel amacı şudur: Yorumun genel geçerliliğini romantik kaprisin ve kuşkucu sübjektivitenin saldırıları karşısında korumak ve tarihsel bilginin bütün bir kesinliğinin üzerinde temellendiği bu tür geçerliliğin bir teorik doğrulamasını vermektir. Bilgi teorisi, mantık teorisi ve insan incelemelerinin metodolojisi kontekstinden bakıldığında, yorum teorisi, felsefe ve tarihsel disiplinler arasındaki temel birleştirici halkaya, insan incelemelerinin bizzat kendilerinin temelindeki ana unsura dönüşür.” (Aktaran: Arslan, 2002:20)
'''Wilhelm Dilthey''' [[1833]]-[[1911]] yılları arasında yaşamış ve insan bilimlerinin metodolojisine önemli katkılar yapmış olan [[Alman]] filozofu. Doğa biliminin başarıları karşısında, insan bilimlerindeki gelişmeyi açıklayabilmek için tarihselcilikle yaşam felsefesinden kimi öğeleri biraraya getirmiş olan Dilthey, tarihin insan yaşamını anlamada anahtar olduğu inancıyla, insan bireylerinin ve toplumların ancak tarihsel bir çerçeve içinde anlaşılabileceğini öne sürmüş ve dolayısıyla, temelde tarihe ilişkin araştırmayla bu araştırmanın uygun yöntemleri üzerinde durmuştur
Dilthey’in ünlü yapıtı “Tinsel Bilimlere Giriş”te değindiği tarihsel aklın eleştirisi doğrudan Kant’ın “Saf Aklın Eleştirisi”ne gönderme yapmaktadır. Bu eserde eleştirilen Kant’a göre insani özne salt deneyime indirgenemez ve insan aynı zamanda kendi eylemleri üzerine bilinçli olarak düşünebilir. Kant bunu söyleyerek beşeri bilimlerin izleyeceği yol hakkında yorumsamacı yaklaşımı öne çıkarmıştır. Dilthey Kant’ın bu tasarısından böyle etkilenmiştir fakat bunun yanında onun soruşturmaya sadece fiziksel bilimlerin elverişli olduğu tezine de tümüyle karşı çıkmıştır.
[[Kategori:alman filozoflar]]
Dilthey tarihi ve beşeri bilimleri sağlam bir zemine oturtabilmek için yeni bir bilgi kuramının gerekliliğini vurgular. Bu konuda Kant’ın akıl eleştirilerini doğru fakat yetersiz bulmaktadır. Çünkü o da kartezyen felsefenin insanı ve doğayı karşı karşıya getiren özne-nesne ayrımını kabul etmektedir. Kartezyen düşüncenin temsilcileri (Descartes, Hume, Locke gibi) başta olmak üzere tüm izleyicileri insanı yaşayan bütünsel bir varlık olarak değil, akıl sahibi, bilen bir özne olarak ele almışlardır. Oysa insan sadece bilen değil aynı zamanda hisseden, belli bir amaca yönelen, başkalarıyla bir dünya içinde yaşayan ve tarihselliği olan bir varlıktır ve bu yüzden tüm yanların hesaba katılması gerekmektedir.
[[Kategori:1833 doğumlular]]
Her türlü bilginin “iç tecrübe”, “insani tecrübe” ya da “bilincin olguları”na dayandığını ileri sürerek Dilthey empirist görüşün de savunuculuğunu yapmaktadır.İnsani tecrübenin tarihsel boyutu, onun tarihselliği aynı zamana pozitivist bir yaklaşımın kavramayı başaramadığı şeyin merkezi yönüdür. Bu durumda entelektüel tecrübe bile bu durumun bir sonucu olarak tarihsel olan akışı içinde gerçekleşir (West, 1998).
[[Kategori:1911 yılında ölenler]]
Dilthey insani tecrübeyle ilişkili olan daha belirgin bir yorumunda, bir yanda hayat felsefesi ve idealizm diğer yanda pozitivizm arasındaki çelişkinin çözülüşünü önerir. Hem zihin ya da hayatın indirgenemez niteliklerine hakkını verebilen ve doğa bilimlerininkine eşit bir nesnelliği amaçlayan bir insani bilim için güçlü bir temel sağlamayı umut eder. İnsan bilimlerini pozitivizmin bozucu etkisinde kurtarmak için Dilthey insan bilimleri, dil ve edebiyat, antropoloji gibi disiplinlerdeki nesnellik standartlarıyla ayırıcı metodolojiyi göz önüne serer:
{{filozof-taslak}}
Toplum ve tarih araştırmasına bir temel kazandırmak için insan bilimlerindeki farklı nesnellik zeminini görmenin önemini vurgular. Astronomi gibi fizik bilimlerinde araştırılan nesne türlerinin aksine insanlar hem zihinsel hem de fiziksel özelliklere sahiptir. Bu yüzden de onlar fizik bilimlerinden farklı biçimde incelenmelidir. İnsani tecrübelerin en önemli özelliği tarihselliğidir ve bu yüzden insan bilimlerine ilişkin bir kavrayışın merkezini tarihsel bilgi oluşturur (West, 1998).

Dilthey dışımızdaki dünyayı daha nesnel şekilde bilebileceğimiz şeklindeki kurama karşı inançsızdır. Ona göre dış dünya bizden bağımsız olamaz. Bizim hisseden, tasarlayan, amaçlayan özümüz dış dünyadan daha kesin bilgiye sahiptir. Üstelik insan hem bir öz-bilince hem de bu öz-bilinci üzerine düşünebilme yeteneğine sahiptir. Aslında iç ve dış gerçeklik birbirinden kesin hatlarla ayrılamaz; doğa kendi başına bir gerçek olarak değil, bize göreliliği ölçüsünde bize açıktır. İnsan gibi yaşam da bir bütündür ve her şey ancak yaşamın içinden bakıldığında görülebilmektedir. Dilthey’in burada bahsettiği yaşam biyolojik bir yaşam değil, bizim duygularımızdan ibaret olan tinsel bir yaşamdır. Ona göre yaşamı kavramanın yolu dışarıdan yapılacak spekülatif sistemlerle değil, bizzat yaşanarak mümkündür. Yaşamın gerisinde yaşama temel olabilecek bir zamandışılık mümkün olmadığı için bilme eylemi de yaşamın gerisine gidemez.
[[bg:Вилхелм Дилтай]]
Dilthey bilginin elde edilmesiyle ilgili olarak iki karşıt yaklaşımdan bahseder. Bunlar “açıklama” (Erklären) ve “anlama”dır (verstehen). Açıklama doğa bilimlerinin temel amacıdır ve genel nedensel yasaların formülünü içerir:
[[bs:Wilhelm Dilthey]]
“Açıklayıcı bir bilimden bir fenomenler dizisinin, açık seçik olarak tanımlanmış öğeler ( yani bağın bileşenleri) aracılığıyla nedensel bir bağ içine sokulmasını anlıyoruz.” (Aktaran: West, 1998).
[[ca:Wilhelm Dilthey]]
Açıklama amacı güden bilim hem pozitivizm için hakim bilimdir hem de bunun yanında Kant’ın saf aklın eleştirisinin de esas kaygısıdır. Bununla birlikte açıklama tek başına araştırma nesnesinin insanın bizzat kendisi olduğu insan bilimleri için uygun değildir. İnsan varlıkları fiziki bir varoluşa sahiptir ve bu ölçüde açıklama amacına sahip bilim tarafından araştırılabilirler. Fakat insan bilimlerinin esas olarak ilgilendiği nokta tin veya tinin çeşitli dışavurumlarıdır. Onlar fiziki dünyadaki olayların tersine özsel anlama sahip olduğu için farklı bilişsel yaklaşımı gerekli kılan eylemleri, sanat eserlerini, kurumları ele alır:
[[cs:Wilhelm Dilthey]]
“Duyularca alınan göstergelerde derin bir içeriği tanıma sürecine anlama adını veriyoruz. …Anlama, bir zihin halini, onun kendisiyle ifade edildiği anlam yüklenmiş bir göstergeden tanıma işlemidir” (Aktaran: West, 1998).
[[de:Wilhelm Dilthey]]
Dilthey’e göre birey her zaman belli bir kültürün parçasıdır ve bu yüzden bireyi anlamak için parçası olduğu kültürü anlamak gerekir. Onun yaşama felsefesi bu anlamda, şu şekilde dile getirilebilir: Kendimizi insan varlıkları tarafından yaratılmış ve sosyal ve tarihsel gerçekliğimizi meydana getiren daha büyük bir bütünün parçaları olarak görmeli ve anlamalıyız. Bundan da öte ona göre yaşamın tek tek her karşılığı veya ifadesi yaşamın parçası olan başka bir şeyi ifade eden gösterge olduğu sürece anlamlıdır. İşte tin bilimlerinin konusu yaşamın ifadeleridir ve burada Dilthey “verstehen” kavramından bahseder.
[[en:Wilhelm Dilthey]]
Buna göre birey tek başına değil her zaman çevresiyle birlikte ele alınmalıdır. Ona göre insanın özü sadece içebakışla kavranamaz ve insanın ne olduğunu bilmek için tüm tarihi bilmek gerekmektedir. Yani tarihin değer insanın kendisini tarih içinde tanımasından kaynaklanmaktadır. İnsanın ne odlunu bize gösterebilecek tek şey tarihtir. Buradan yola çıkarak Dilthey insanın ne olduğuna ilişkin kavrayışın da asla mümkün olamayacağını savunur. Çünkü tarih hiçbir zaman tamamlanmış değildir.
[[es:Wilhelm Dilthey]]
Dilthey’e göre tin bilimleri bu şekilde temellendirildikten sonra doğa bilimleriyle tin bilimleri arasındaki fark artık açıktır. Doğa bilimleri açıklamaya yönelmiştir ve genel olarak yeni bağlantılar kurmayı amaçlamaktadır. Bu açıklama “erklären”dir. Fakat bunun yanı sıra tin bilimleri anlamaya ve kavramaya önem vermiş ve genel olanla değil bireyle uğraşmaya başlamıştır. Bu anlamda da insan bilimleri senteze yönelmiş yorumlayıcı bilimlerdir (Cevizci, 2000).
[[fi:Wilhelm Dilthey]]
Doğa bilimleri dış dünyada ortaya çıkan olayları konu edinip onlarla ilgilenirken tin bilimleri tamamen iç yaşantıyı ele alır. Dilthey bu savıyla doğa bilimlerinin nesnel dünyası ile tin bilimlerinin konusu olan yaşantı gerçekliği arasında büyük ayrılık ve araştırma yöntemi bakımından da farklılık olduğunu ortaya koymuştur. Yani onun ifadesiyle “Doğayı açıklarız ama insanı anlamamız gerekmektedir.” (Aktaran: West, 1998).
[[fr:Wilhelm Dilthey]]
Başkalarının ruhsal durumlarını, hayatın farklı görünümlerini diğer insanlarla “birlikte hissederek”, onların eserlerine “işleyerek” ve bu eylemleri “sonradan gerçekleştirerek” kendi eylemlerimiz haline dönüştürürüz. Dilthey’e göre başkalarının ruhsal yaşantılarını anlayabilir, onları duyumsayabiliriz. İşte bu yüzden de insan yaşamının geçtiği tarihte kendimizi huzurlu hissederiz. Fakat bunun yanında da doğada hep yabancı kalırız.
[[id:Wilhelm Dilthey]]
Dilthey kurmaya çalıştığı tinsel bilimlerin bilgi kuramının temelini, anlaşılmaya çalışılan tarihsel veya toplumsal olayda içerilen yaşamın tümüyle yakalanması için alabildiğine eşduyumsal yaşama (emphatic reliving) olanağına dayandırmaktadır. Bu temele anlayıcı bir psikoloji adı da verilmektedir. Dilthey, tarihselci yorumsamacıları böyle bir psikoloji geliştiremedikleri için eleştirmiştir. Eşduyumsal yeniden yaşama ile tarihsel ve toplumsal olaylara bakma yorumsama dairesi ile de bağlantılıdır. Tarih için bu şu şekilde örneklenebilir: Dilthey için tarih ancak belirli zamana özgü dilsel ürünleri ve yazılı yapıtların dilini yorumlamaya, anlamaya çalışırsa yani bütünü anlamak için “merkeze yönelişi” gerçekleştiren tarza hermeneutik yaparsa doğru bir yol izlemiş olur (Göka, Topçuoğlu, Aktay, 1996: 33).
[[it:Wilhelm Dilthey]]
[[ja:ヴィルヘルム・ディルタイ]]
[[ko:빌헬름 딜타이]]
[[lt:Wilhelm Dilthey]]
[[nl:Wilhelm Dilthey]]
[[no:Wilhelm Dilthey]]
[[pl:Wilhelm Dilthey]]
[[pt:Wilhelm Dilthey]]
[[ro:Wilhelm Dilthey]]
[[ru:Дильтей, Вильгельм]]
[[sk:Wilhelm Christian Ludwig Dilthey]]
[[sr:Vilhelm Diltaj]]
[[sv:Wilhelm Dilthey]]

Sayfanın 11.38, 23 Mayıs 2008 tarihindeki hâli

Dilthey Schleiermacher’in genel hermeneutik yöntem çağrısını izler. Onun gibi Dilthey da hermeneutiği “yazılı ifadeleri anlamanın metodolojisi” olarak görür. Fakat o Schleiermacher’in hermeneutiği “edebiyat eserinin kendi süreciyle hayati ilişki içinde bir yeniden yaşama veya yeniden inşa olarak anlama”nın analiziyle sınırlaması konusunda eleştirel bir tutum takınır. Ona göre hermeneutik çok daha geniş epistemolojik uygulama alanına sahip bir şeydir ve Dilthey zihinsel/manevi hayatın bütün boyutlarının bilgisinin kazanılmasını kolaylaştıracak şekilde hermeneutik metodolojinin faaliyet alanını genişletir. Hermeneutiğin amacı, insan hayatının kendileriyle dile geldiği bütün nesnelerle bizzat ilgilenmektir. Bu yüzden Dilthey, Schleiermacher’in eserlerinde resmedilen filolojik prosedüre ilaveten hermeneutik hakkında şöyle yazmıştır: “Bu tür teorileştirmenin ötesinde bir başka amaca sahiptir; aslıda onun temel amacı şudur: Yorumun genel geçerliliğini romantik kaprisin ve kuşkucu sübjektivitenin saldırıları karşısında korumak ve tarihsel bilginin bütün bir kesinliğinin üzerinde temellendiği bu tür geçerliliğin bir teorik doğrulamasını vermektir. Bilgi teorisi, mantık teorisi ve insan incelemelerinin metodolojisi kontekstinden bakıldığında, yorum teorisi, felsefe ve tarihsel disiplinler arasındaki temel birleştirici halkaya, insan incelemelerinin bizzat kendilerinin temelindeki ana unsura dönüşür.” (Aktaran: Arslan, 2002:20) Dilthey’in ünlü yapıtı “Tinsel Bilimlere Giriş”te değindiği tarihsel aklın eleştirisi doğrudan Kant’ın “Saf Aklın Eleştirisi”ne gönderme yapmaktadır. Bu eserde eleştirilen Kant’a göre insani özne salt deneyime indirgenemez ve insan aynı zamanda kendi eylemleri üzerine bilinçli olarak düşünebilir. Kant bunu söyleyerek beşeri bilimlerin izleyeceği yol hakkında yorumsamacı yaklaşımı öne çıkarmıştır. Dilthey Kant’ın bu tasarısından böyle etkilenmiştir fakat bunun yanında onun soruşturmaya sadece fiziksel bilimlerin elverişli olduğu tezine de tümüyle karşı çıkmıştır. Dilthey tarihi ve beşeri bilimleri sağlam bir zemine oturtabilmek için yeni bir bilgi kuramının gerekliliğini vurgular. Bu konuda Kant’ın akıl eleştirilerini doğru fakat yetersiz bulmaktadır. Çünkü o da kartezyen felsefenin insanı ve doğayı karşı karşıya getiren özne-nesne ayrımını kabul etmektedir. Kartezyen düşüncenin temsilcileri (Descartes, Hume, Locke gibi) başta olmak üzere tüm izleyicileri insanı yaşayan bütünsel bir varlık olarak değil, akıl sahibi, bilen bir özne olarak ele almışlardır. Oysa insan sadece bilen değil aynı zamanda hisseden, belli bir amaca yönelen, başkalarıyla bir dünya içinde yaşayan ve tarihselliği olan bir varlıktır ve bu yüzden tüm yanların hesaba katılması gerekmektedir. Her türlü bilginin “iç tecrübe”, “insani tecrübe” ya da “bilincin olguları”na dayandığını ileri sürerek Dilthey empirist görüşün de savunuculuğunu yapmaktadır.İnsani tecrübenin tarihsel boyutu, onun tarihselliği aynı zamana pozitivist bir yaklaşımın kavramayı başaramadığı şeyin merkezi yönüdür. Bu durumda entelektüel tecrübe bile bu durumun bir sonucu olarak tarihsel olan akışı içinde gerçekleşir (West, 1998). Dilthey insani tecrübeyle ilişkili olan daha belirgin bir yorumunda, bir yanda hayat felsefesi ve idealizm diğer yanda pozitivizm arasındaki çelişkinin çözülüşünü önerir. Hem zihin ya da hayatın indirgenemez niteliklerine hakkını verebilen ve doğa bilimlerininkine eşit bir nesnelliği amaçlayan bir insani bilim için güçlü bir temel sağlamayı umut eder. İnsan bilimlerini pozitivizmin bozucu etkisinde kurtarmak için Dilthey insan bilimleri, dil ve edebiyat, antropoloji gibi disiplinlerdeki nesnellik standartlarıyla ayırıcı metodolojiyi göz önüne serer: Toplum ve tarih araştırmasına bir temel kazandırmak için insan bilimlerindeki farklı nesnellik zeminini görmenin önemini vurgular. Astronomi gibi fizik bilimlerinde araştırılan nesne türlerinin aksine insanlar hem zihinsel hem de fiziksel özelliklere sahiptir. Bu yüzden de onlar fizik bilimlerinden farklı biçimde incelenmelidir. İnsani tecrübelerin en önemli özelliği tarihselliğidir ve bu yüzden insan bilimlerine ilişkin bir kavrayışın merkezini tarihsel bilgi oluşturur (West, 1998). Dilthey dışımızdaki dünyayı daha nesnel şekilde bilebileceğimiz şeklindeki kurama karşı inançsızdır. Ona göre dış dünya bizden bağımsız olamaz. Bizim hisseden, tasarlayan, amaçlayan özümüz dış dünyadan daha kesin bilgiye sahiptir. Üstelik insan hem bir öz-bilince hem de bu öz-bilinci üzerine düşünebilme yeteneğine sahiptir. Aslında iç ve dış gerçeklik birbirinden kesin hatlarla ayrılamaz; doğa kendi başına bir gerçek olarak değil, bize göreliliği ölçüsünde bize açıktır. İnsan gibi yaşam da bir bütündür ve her şey ancak yaşamın içinden bakıldığında görülebilmektedir. Dilthey’in burada bahsettiği yaşam biyolojik bir yaşam değil, bizim duygularımızdan ibaret olan tinsel bir yaşamdır. Ona göre yaşamı kavramanın yolu dışarıdan yapılacak spekülatif sistemlerle değil, bizzat yaşanarak mümkündür. Yaşamın gerisinde yaşama temel olabilecek bir zamandışılık mümkün olmadığı için bilme eylemi de yaşamın gerisine gidemez. Dilthey bilginin elde edilmesiyle ilgili olarak iki karşıt yaklaşımdan bahseder. Bunlar “açıklama” (Erklären) ve “anlama”dır (verstehen). Açıklama doğa bilimlerinin temel amacıdır ve genel nedensel yasaların formülünü içerir: “Açıklayıcı bir bilimden bir fenomenler dizisinin, açık seçik olarak tanımlanmış öğeler ( yani bağın bileşenleri) aracılığıyla nedensel bir bağ içine sokulmasını anlıyoruz.” (Aktaran: West, 1998). Açıklama amacı güden bilim hem pozitivizm için hakim bilimdir hem de bunun yanında Kant’ın saf aklın eleştirisinin de esas kaygısıdır. Bununla birlikte açıklama tek başına araştırma nesnesinin insanın bizzat kendisi olduğu insan bilimleri için uygun değildir. İnsan varlıkları fiziki bir varoluşa sahiptir ve bu ölçüde açıklama amacına sahip bilim tarafından araştırılabilirler. Fakat insan bilimlerinin esas olarak ilgilendiği nokta tin veya tinin çeşitli dışavurumlarıdır. Onlar fiziki dünyadaki olayların tersine özsel anlama sahip olduğu için farklı bilişsel yaklaşımı gerekli kılan eylemleri, sanat eserlerini, kurumları ele alır: “Duyularca alınan göstergelerde derin bir içeriği tanıma sürecine anlama adını veriyoruz. …Anlama, bir zihin halini, onun kendisiyle ifade edildiği anlam yüklenmiş bir göstergeden tanıma işlemidir” (Aktaran: West, 1998). Dilthey’e göre birey her zaman belli bir kültürün parçasıdır ve bu yüzden bireyi anlamak için parçası olduğu kültürü anlamak gerekir. Onun yaşama felsefesi bu anlamda, şu şekilde dile getirilebilir: Kendimizi insan varlıkları tarafından yaratılmış ve sosyal ve tarihsel gerçekliğimizi meydana getiren daha büyük bir bütünün parçaları olarak görmeli ve anlamalıyız. Bundan da öte ona göre yaşamın tek tek her karşılığı veya ifadesi yaşamın parçası olan başka bir şeyi ifade eden gösterge olduğu sürece anlamlıdır. İşte tin bilimlerinin konusu yaşamın ifadeleridir ve burada Dilthey “verstehen” kavramından bahseder. Buna göre birey tek başına değil her zaman çevresiyle birlikte ele alınmalıdır. Ona göre insanın özü sadece içebakışla kavranamaz ve insanın ne olduğunu bilmek için tüm tarihi bilmek gerekmektedir. Yani tarihin değer insanın kendisini tarih içinde tanımasından kaynaklanmaktadır. İnsanın ne odlunu bize gösterebilecek tek şey tarihtir. Buradan yola çıkarak Dilthey insanın ne olduğuna ilişkin kavrayışın da asla mümkün olamayacağını savunur. Çünkü tarih hiçbir zaman tamamlanmış değildir. Dilthey’e göre tin bilimleri bu şekilde temellendirildikten sonra doğa bilimleriyle tin bilimleri arasındaki fark artık açıktır. Doğa bilimleri açıklamaya yönelmiştir ve genel olarak yeni bağlantılar kurmayı amaçlamaktadır. Bu açıklama “erklären”dir. Fakat bunun yanı sıra tin bilimleri anlamaya ve kavramaya önem vermiş ve genel olanla değil bireyle uğraşmaya başlamıştır. Bu anlamda da insan bilimleri senteze yönelmiş yorumlayıcı bilimlerdir (Cevizci, 2000). Doğa bilimleri dış dünyada ortaya çıkan olayları konu edinip onlarla ilgilenirken tin bilimleri tamamen iç yaşantıyı ele alır. Dilthey bu savıyla doğa bilimlerinin nesnel dünyası ile tin bilimlerinin konusu olan yaşantı gerçekliği arasında büyük ayrılık ve araştırma yöntemi bakımından da farklılık olduğunu ortaya koymuştur. Yani onun ifadesiyle “Doğayı açıklarız ama insanı anlamamız gerekmektedir.” (Aktaran: West, 1998). Başkalarının ruhsal durumlarını, hayatın farklı görünümlerini diğer insanlarla “birlikte hissederek”, onların eserlerine “işleyerek” ve bu eylemleri “sonradan gerçekleştirerek” kendi eylemlerimiz haline dönüştürürüz. Dilthey’e göre başkalarının ruhsal yaşantılarını anlayabilir, onları duyumsayabiliriz. İşte bu yüzden de insan yaşamının geçtiği tarihte kendimizi huzurlu hissederiz. Fakat bunun yanında da doğada hep yabancı kalırız. Dilthey kurmaya çalıştığı tinsel bilimlerin bilgi kuramının temelini, anlaşılmaya çalışılan tarihsel veya toplumsal olayda içerilen yaşamın tümüyle yakalanması için alabildiğine eşduyumsal yaşama (emphatic reliving) olanağına dayandırmaktadır. Bu temele anlayıcı bir psikoloji adı da verilmektedir. Dilthey, tarihselci yorumsamacıları böyle bir psikoloji geliştiremedikleri için eleştirmiştir. Eşduyumsal yeniden yaşama ile tarihsel ve toplumsal olaylara bakma yorumsama dairesi ile de bağlantılıdır. Tarih için bu şu şekilde örneklenebilir: Dilthey için tarih ancak belirli zamana özgü dilsel ürünleri ve yazılı yapıtların dilini yorumlamaya, anlamaya çalışırsa yani bütünü anlamak için “merkeze yönelişi” gerçekleştiren tarza hermeneutik yaparsa doğru bir yol izlemiş olur (Göka, Topçuoğlu, Aktay, 1996: 33).