Kanser tanısı: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
ASEDATC (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
ASEDATC (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
11. satır: 11. satır:
==== Demografik değerlendirmeler ====
==== Demografik değerlendirmeler ====
'''''Yaş:''''' Tümörlerin çoğu belirli yaş dönemlerinde görece daha sıktır. Örneğin; çocuklarda [[karsinom]]<nowiki/>lar ender görülür.
'''''Yaş:''''' Tümörlerin çoğu belirli yaş dönemlerinde görece daha sıktır. Örneğin; çocuklarda [[karsinom]]<nowiki/>lar ender görülür.

'''''Cinsiyet:''''' Birçok kanserin sıklığı cinsiyete göre farklıdır. Bazı kanserler yalnızca erkeklerde bazıları ise kadınlarda görülür (örneğin; kadınlarda meme ve rahim kanseri, erkeklerde akciğer ve prostat kanseri).
'''''Cinsiyet:''''' Birçok kanserin sıklığı cinsiyete göre farklıdır. Bazı kanserler yalnızca erkeklerde bazıları ise kadınlarda görülür (örneğin; kadınlarda meme ve rahim kanseri, erkeklerde akciğer ve prostat kanseri).

'''''Cinsellik ve Doğum:''''' Çok partnerli kadınlarda rahim boynu (serviks) karsinomları, doğum yapmamış ya da bebeğini emzirmemiş kadınlarda meme kanserleri görece sıktır.
'''''Cinsellik ve Doğum:''''' Çok partnerli kadınlarda rahim boynu (serviks) karsinomları, doğum yapmamış ya da bebeğini emzirmemiş kadınlarda meme kanserleri görece sıktır.



Sayfanın 15.12, 7 Eylül 2020 tarihindeki hâli

Kanser tanısı (Kanser teşhisi), günümüz sağlık sorunlarının en önemlilerinden biridir. Kanserde "erken tanı" ilkesi, tanı tekniklerinin oldukça iyi bir düzeye gelmesini sağlamıştır.[1]

Tümörlerde tanı yöntemleri

Günümüzün en korkulan hastalığı olan kanserin türüne göre çok farklı belirtileri vardır. Kanser tanısı kimi olgularda çok kolaydır, bazı olgularda karmaşık tanı yöntemleri gerekebilir. Kanserlerin bir bölümü çok erken belirti verirken, bazı türleri ise çok ilerledikten sonra saptanabilir. Başka hastalıkların bulguları kanserlerde saptanan belirtileri taklit edebilir. Tümör tanısında aşağıda özetleyeceğimiz başlıca yöntemlerin tümü ya da yerine göre bir kısmı kullanılır. Kanser tanısı; klinik incelemeler, görüntüleme teknikleri (radyoloji), laboratuvar ve patoloji incelemeleri ile yapılmaktadır.[1][2][3][4]

Hastanın öyküsü (anamnez) ve demografik değerlendirmeler

Hastanın öyküsü

Hastadan alınacak bilgiler tüm hastalıkların tanısında çok önemlidir. Ayrıntılı tıbbi öykü ile yakınmaların başlaması, tümörün algılanması, tümörün büyüme hızı gibi bilgiler çok önemlidir. Hastadaki yakınmalara geçirmiş olduğu hastalıklar ile tedavi gördüğü hastalıkların neden olabileceği unutulmamalıdır. Klinik incelemede saptanan bulgular sürmekte olan sistemik bir hastalığın sonuçları olabileceği gibi tedavide kullanılan ilaçların yan etkilerini yansıtabilir. Konjenital kalp hastalıkları, hipertansiyon, pıhtılaşma bozuklukları, prekanseröz lezyonlar, kontrolsüz diabet ve bağışıklık sistemi aksamalarının varlığında hastalara daha da fazla bir özen gösterilmelidir. Hastanın yakınmalarının süresi, lezyonun büyüme hızı, gösterdiği değişiklikler, yaşam kalitesi üzerine etkileri (solunum-yutkunma güçlüğü, tat alma bozukluğu, nörolojik yakınmalar (hissizlik, karıncalanma, vb), ağrı, kanama, ateş, bulantı, kusma, iştahsızlık nedenleri ayrıntılı olarak değerlendirilmeli, hastanın alışkanlıkları (tütün, alkol, vb) araştırılmalıdır.[1][5]

Demografik değerlendirmeler

Yaş: Tümörlerin çoğu belirli yaş dönemlerinde görece daha sıktır. Örneğin; çocuklarda karsinomlar ender görülür.

Cinsiyet: Birçok kanserin sıklığı cinsiyete göre farklıdır. Bazı kanserler yalnızca erkeklerde bazıları ise kadınlarda görülür (örneğin; kadınlarda meme ve rahim kanseri, erkeklerde akciğer ve prostat kanseri).

Cinsellik ve Doğum: Çok partnerli kadınlarda rahim boynu (serviks) karsinomları, doğum yapmamış ya da bebeğini emzirmemiş kadınlarda meme kanserleri görece sıktır.

Coğrafya ve Beslenme: Bazı hastalıkların oluşmasında yaşanan yörenin yerel faktörleri ve yöresel beslenme alışkanlıkları etkilidir.

Alışkanlıklar: Tütün (akciğer, mesane, pankreas, ağız, larinks kanserleri), alkol, yanak ısırma kanser nedeni olabilir.

Özgeçmişi: Geçirilmiş hastalıklar (EBV enfeksiyonundan sonra lenfoma görülebilir).

Soy geçmişi: Bazı kanserler ve multipl endokrin tümörlerin gözlendiği sendromlar (MEN) kalıtsal nitelikler taşır. Bazı sendromlarda kanser riski vardır.

Meslek: Kimyasal maddelerle çalışanlarda ve madencilerde görülen özgün kanser türleri vardır.

Klinik inceleme

Klinik incelemede gözle inceleme (inspeksiyon) ve elle muayene (palpasyon) gibi klasik inceleme yöntemlerini uyguladıktan sonra tümörün ayrıntılı özellikleri gözlemlenmelidir. Tümörün yeri (lokalizasyon), dışarıdan görülebiliyorsa fiziksel nitelikleri (renk, kıvam, biçim ve boyut), sayı (tek ya da multipl), çevre dokularla ilişkileri (hareketli, yapışık), mukoza ile örtülü ise yüzey özellikleri (soluk, hiperemik, ülserli, vb) değerlendirilmelidir. Kemik lezyonlarının (santral lezyonlar) incelenmesinde şişlik (ekspansiyon) düzeyi, bastırmakla çıtırtı sesi varlığı (krepitasyon) gibi bulgular araştırılmalı, son aşamada lenf düğümleri kontrol edilmelidir. Tümörlerin çoğu ağrısızdır. Sinirsel tümörler, sinirleri sıkıştıran ya da infiltre edenler kendiliğinden ya da basınçla ağrılıdır.[1]

Dışarıya ağzı bulunan organlardaki lezyonların görülebilmesi ve gerekirse biyopsi yapılabilmesi için boru biçiminde aletler kullanılır. Bunlar kullanılacakları yere göre özel biçimde yapılmışlardır ve ona göre ad alırlar. Örnekler: Laringoskop: larinks için (laringoskopi); Bronkoskop: bronşlar için (bronkoskopi); Gastroskop: mide için (gastroskopi); Kolposkop: vagina için (kolposkopi);Rektoskop: rektum için (rektoskopi); Sistoskop: mesane için (sistoskopi).[1][2][3][4]

Görüntüleme yöntemleri ve Radyolojik tanı

Tanısal radyolojide (radyodiyagnostik) tümörün yerine ve türüne göre çeşitli yöntemler uygulanır.[6]

Konvansiyonel radyografi

X-ışınlarının dokulardan geçerek fotoğraf filmi üzerinde iki boyutlu görüntüsü oluşturması ilkesine dayanır. Işınların geçtiği alanlardaki tüm dokular birbirleri üzerine binerler (süperpozisyon). x-ışınları geçtikleri dokuların yoğunlukları, kalınlıkları ve atom ağırlıklarından etkilenirler. Bazı yapılar ışınların geçişini engellemez ve bu alanlar röntgen resimlerinde siyah renkli iz bırakır; bunlara “ışınları geçiren (radyolusent) doku” nitelemesi yapılır. Sağlıklı bir akciğer dokusu ışınları engellemez ve koyu gri-siyah bir görüntü verir. Işınların geçişini engelleyen yapılara “radyopak doku” nitelemesi yapılır, röntgen resimlerinde açık gri-beyaz tonlarda iz bırakırlar. Sağlıklı kemik dokusu ışınların geçişini engeller ve beyaz renkli bir alan olarak görülür. Metaller ve kontrast maddeler de radyopaktır.

Bir lezyon bulunduğu dokuya göre x-ışınlarını daha az ya da daha fazla geçiriyorsa o lezyonun gölgesi bu yöntemle görüntülenebilir. Akciğerlerdeki tümörler genellikle ışınları daha az, kemiktekiler çok daha fazla geçirirler. Eğer tümör ve çevresindeki dokular ışınları aynı derecede tutuyorsa kitle bu yöntemle görülemez (karaciğer ve böbrek tümörleri). İçinde boşluk bulunan organlar radyopak bir madde ile doldurulur, böylece boşluktaki deformasyonlar görülür ve yorumlanır (örnek: mide, bağırsak, safra yolları, idrar yolları, vb).

Kemik tümörü: Radyolojik incelemeyle saptanan kemik tümörü

Kemik lezyonlarında ve kemiği etkileyen yumuşak doku tümörlerinde lezyonun sınırları, kemiği eriten (litik) ya da yoğunluğunu arttıran (sklerotik) niteliği, kireçlenme alanları, kemik zarı (periost) reaksiyonu gibi saptamalar oldukça önemli radyolojik bulgulardır.

Anjiyografi

Bazı tümörler damardan çok zengindir. Damarlar içine radyopak madde verilerek damardan zengin yerler görülebilir, tümörün yeri ve cinsi anlaşılabilir. Gelişmiş dijital anjiyografi (Digital Substraction Angiography; DSA) tekniklerinde kontrast madde içermeyen bölümler göz ardı edilerek yalnızca damarsal yapıların nitelikleri incelenir.

Lenfanjiyografi

Kanserlerin lenf düğümü metastazlarını incelemek için lenfanjiyografi kullanılabilir. Lenf damarları içine radyopak madde verilir, lenf akımının kesildiği ve yön değiştirdiği yerlerden metastazın dağılımı anlaşılır.

Bilgisayarlı tomografi (BT; CT)

MR odası

Hastanın çevresinde dönen bir radyasyon sistemi vardır. Bu sistemin ürettiği x-ışınlarının dokulardan geçiş niteliği uygun dedektörlerce algılanıp bilgisayar yardımıyla görüntüye dönüştürülür. Bu yöntemle üstüste binmelerin oluşmadığı anatomik resimler elde edilir. Gerektiğinde 3 boyutlu nitelik kazandırılabilir. İstenirse kontrast madde kullanılabilir. Örneğin kafatası incelemesinde deri, derialtı dokuları, kemik, beyin kılıfları ve beyin dokusu ile içindeki tümörün yeri ve nitelikleri ayrıntılı bir biçimde resimlenebilir. Görüntülerin nitelikleri konvansiyonel radyolojideki gibidir, ancak BT’deki radyasyon düzeyi çok yüksektir.

Manyetik rezonans görüntüleme (MR; MRI)

Güçlü bir manyetik alan yardımıyla oluşturulan sinyallerin bilgisayar programı aracılığıyla biçimlendirilmesi ilkesine dayanır. Özellikle yumuşak doku incelemelerinde farklı dokularda ve farklı yoğunluklarda oluşan sinyallerin yansıması ile yüksek çözünürlüklü görüntüler elde edilir. Damarların incelenebilmesi için kontrast madde uygulanmasını gerektirmez. Kemik dokusunda görüntü oluşturulamaz.

Ultrasonografi (US)

Dokulara yüksek frekanslı ses dalgası demetleri gönderilir ve yansımaları beklenir. Dokulara çarparak geri dönen ses dalgalarının (eko) yoğunluğu ve dönüş süresi birlikte değerlendirilerek bir görüntü oluşturulur. Doku yoğunluğu arttıkça eko yoğunluğu da artar. Yoğun fibröz doku ya da kalsifikasyon alanları içeren bir tümörde yansıma da yoğundur ve bu alanlar görüntü ekranına beyaz renk olarak düşer. Kistik oluşumlardaki sıvı ses dalgalarını yansıtmadığı için bu tür boşluklar siyah alanlar olarak izlenir. İncelenen oluşumun derinliği arttıkça görüntü çözünürlüğü azalır, görüntünün netliği bozulur. Kemik dokusunun kuşattığı dokularda görüntü oluşamaz. Doppler US yönteminde hareket eden kan hücrelerinin akım yönü, hızı ve biçimi belirlenebilmektedir.

Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)

Nükleer tıp uzmanlarınca uygulanan bir görüntüleme tekniğidir. Hastaya gamma ışını yayan kısa ömürlü bir radyoaktif maddenin verilmesinden sonra bu maddenin organizmadaki dağılımını uygun dedektörlerle belirlemeyi amaçlar. Organların fizyolojik işlevlerinin değerlendirilmesinde kullanılan bu yöntem kanser metastazlarının ve multipl tümörlerin saptanmasında da oldukça yararlıdır. BT kombinasyonu ile birlikte yapılan PET uygulamalarında (Single Photon Emission Computed Tomography -SPECT) süperpoziyonların engellendiği 3 boyutlu görüntüler elde edilir.

Laboratuvar incelemeleri

Bazı kanserlerin belirlenmesinde tümörlerin ayak izlerinin saptanması önem kazanır.[1][2][3][4]

Tablo: Tümörlerin ayak izleri (genel)

Ayak izi niteliğindeki antijen/ürün Etkin madde: Bağlantısı olan tümör
Onkofetal antijenler Karsinoembriyonik antijen (CEA): Kolon, mide, akciğer, meme, pankreas karsinomları

Alfa-fetoprotein (AFP): Karaciğer (hepatosellüler) ca, germ hücreli tümörler

Özgün antijenler Prostata özgü antijen (PSA): Prostat kanseri

CA 19,9: Sindirim sistemi tümörleri; pankreas kanseri; over (yumurtalık) tümörleri

CA 125: Over (yumurtalık) tümörleri

Enzimler


Prostatik asid fosfataze: Prostat kanseri (kapsül invazyonu belirtisi)

Plasental alkalin fosfataze: Germ hücreli tümörler

Alkalin fosfataze (Regan): Pankreas kanseri

Laktat dehidrogenaz: Germ hücreli tümörler; öteki tümörlerde yaygın nekroz göstergesi

Monoklonal immunoglobulin: Lenfoma (B-hücreli); multipl myeloma

Hormonlar Büyüme hormonu: Hipofiz adenomu

Prolaktin: Hipofiz adenomu

ACTH: Hipofiz adenomu

İnsülin: Pankreas adacık hücreli tümörü

Glukagon: Pankreas adacık hücreli tümörü

Gastrin: Pankreas adacık hücreli tümörü

Parathormon: Paratiroid adenomu/hiperplazisi

Kortizon: Böbreküstü bezi korteks adenomu/hiperplazisi

Aldesteron: Böbreküstü bezi korteks adenomu/hiperplazisi

Katekolaminler: Feokromosiom, Nöroblastoma

Androjen hormonlar: Testis tümörleri

Östrojen: Ovaryum tümörleri

Kalsitonin: Medüller tiroid karsinomu

Human koryonik gonadotropin (hCG): Plasenta tümörleri (koryokarsinom, mol hidatiform);

germ hücreli tümörler

Human koryonik gonadotropin (hCG): Sindirim kanalı tümörleri; idrar yolları tümörleri

Histamin Mast hücreli tümörler
Vazoaktif peptidler [Serotonin (5-HT)] Karsinoid tümör (akciğer, bağırsak)
Tümör angiogenezis faktörü (TAF) Birçok kanser türünde
Prostoglandinler Meme ca
Sitokinler (osteoklast aktivasyon faktörü) Multipl myeloma
Tümörlerin ürettiği ektopik hormonlar


Ektopik hormon: Endokrin kökenli olmayan tümörlerin

ürettikleri hormon etkili kimyasal madde

Human koryonik gonadotropin (hCG): Karsinomlar (Akciğer, Meme, Karaciğer, vd)


Parathormon: Skuamöz hücreli karsinomlar, Böbrek ve meme kanseri


ACTH: Akciğer kanseri (küçük hücreli), Pankreas adacık hücreli tümörü

Antidiüretik hormon (ADH): Akciğer kanseri (küçük hücreli), Pankreas kanseri


Eritropoietin: Böbrek kanseri, Karaciğer kanseri (hepatosellüler),

damar tümörü (serebellumda angioblastoma)


İnsülin: Karaciğer kanseri (hepatosellüler), Sarkomlar (karın içi), Mezoteliyoma


Büyüme hormonu (GH): Akciğer kanseri ve mide kanseri

Tablo: Kan biyokimyası

Elektrolit bozukluğu Etkin ürün Tümör(ler)
Hiponatremi (kanda sodyum azlığı) Antidiüretik hormon (ADH) Akciğer kanseri (küçük hücreli), Pankreas kanseri
Hipopokalemi (kanda potasyum azlığı) ACTH Akciğer kanseri (küçük hücreli), Pankreas adacık hücreli tümörü
Hiperkalsemi (kan kalsiyum düzeyinin yüksekliği) Sitokinler

Prostoglandinler

Parathormon

Multipl myeloma

Meme kanseri

Paratiroid adenomu; Akciğer, böbrek ve meme kanserleri

Hiperglisemi (kan şekerinin artması) ACTH Akciğer kanseri (küçük hücreli), Pankreas adacık hücreli tümörü
Yüksek hemotokrit Eritropoietin Böbrek kanseri

Patoloji İncelemeleri

Kanser tanısındaki en etkili yöntemdir. Sıvılara dökülen hücrelerin incelenmesi (sitoloji) ya da dokulardan alınan örneklerin değerlendirilmesidir. Bu incelemelerin yapılmasında gerekirse histokimya, immunohistokimya, immunofloresan mikroskopi, elektron mikroskopisi, akış sitometresi gibi teknikler ile moleküler biyolojinin polimeraz zincir tepkimesi (PCR), gen sekanslama ve in situ hibridizasyon gibi yöntemlerinden de yararlanılmaktadır.[1][2][3][4][7]

Sitoloji

Vücudun dış ve iç yüzeylerindeki hücreler dökülür; dökü­len hücrelerin uygun yöntemlerle alınıp incelenmesine eksfoliatif sitoloji (exfoliative cytology) denir. Jinekolojide uygulanan PAP-smear (Papanicolaou) yöntemi en bilinen uygulamasıdır. Vücut yüzeylerine ulaşan tümörlerden ya da başkaca lezyonlardan dökülen hücreler içine döküldükleri sıvıyla birlikte alınarak incelendiklerinde tanı konabilir. Sitolojik inceleme için perikard sıvısı, periton sıvısı, plevra sıvısı, eklem sıvısı, tükürük, beyin-omurilik sıvısı (BOS), mide sıvısı, idrar, kemik iliği örneklerinden yararlanılır. Basit teknikle yapılan uygulama, kenarları keskin olamayan bir spatula ile yüzeyin kazınması ve bir lama yayılması şeklindedir.  Lamlar fiksasyon için alkol ya da yarı yarıya alkol-eter karışımı içine konur. Sıvı bazlı sitoloji tekniğinde ise “swab” adı verilen özel çubuklar kullanılır. Patoloji laboratuvarı gönderilen materyali uygun yöntemlerle boyayarak inceler.[1][3][4][7]

Son yıllarda geliştirilen "bilgisayar destekli fırça biyopsisi" yöntemi sitoloji uygulamasındaki olumsuzlukları azaltmıştır. Söz konusu yöntemde örnekler özel fırçalarla alınır. Mikroskopik inceleme aşamasında bilgisayara aktarılan görüntüler özel bir program tarafından değerlendirilir.

Eksfoliatif sitolojinin sağladığı başlıca yararlar:

  • PAP-smear: Vajinal smear'da kanser hücreleri (pembe hücreler)
    Sitolojik inceleme için gerekli materyalin alınması genellikle hastayı rahatsız etmez. İğneyle alınan örnekler (ponksiyon) biraz ağrı verebilir.
  • Oldukça çabuk sonuç alınır.
  • Pahalı değildir.
  • Hastaya zarar vermeden istenildiği kadar tekrarlanabilir.
  • Çok erken dönemdeki kanserleri tanıma olanağı vardır.
  • Öteki tanı yöntemlerinin kullanılmasına engel değildir.

Hiçbir yakınması olmayan kadınlardan belirli zaman aralıkları ile vaji­nal smear alınır ve incelenirse rahim ağzı (uterus serviksi) karsinomu çok erken tanınır ve tedaviyle metastazlar önlenebilir.

Biyopsi

Çeşitli hastalıklar sırasında meydana gelen lezyonların mikroskopik tanısı için yapılan bir cerrahi uygulamadır. Hangi biyopsi yöntemi uygulanırsa uygulansın doğru yerden-doğru örnek alındığında patoloji tanısı da doğru olacaktır. Yanlış ya da yetersiz örnek alımı veya yanlış fiksasyon patoloji tanısını olanaksızlaştırır. Sonuç alınamayan biyopsi uygulanmalarının yinelenmesi gerekir. Böyle bir tablo, biyopsi sonucunu merakla bekleyen hasta için çekilmez bir durumdur.[1][3][4][7]

Aşağıdaki koşulların varlığında biyopsi kaçınılmazdır:

  • Anlaşılabilir bir neden olmaksızın beliren ve yaşı 12 günü aşan tüm lezyonlar,
  • Tedaviye yanıt vermeyen yangısal reaksiyonlar,
  • Renk değişikliği (pigmentasyon, hiperkeratoz, kırmızılık, vb) olanlar,
  • Kitle yapan oluşumlar,
  • Estetik ve fonksiyon bozukluklarına yol açanlar,
  • Tüm kemik lezyonları,
  • Malign tümör kuşkusu uyandıran her tür ve lokalizasyondaki lezyon (iyileşmeyen ülserler, hızla gelişen lezyonlar, çevre dokulara yapışık olanlar, vb).

Başlıca biyopsi yöntemleri

  • Aspirasyon biyopsisi ve ince iğne aspirasyon tekniği
  • İnsizyonal biyopsi
  • Eksizyonal biyopsi
  • Frozen tekniği

Biyopsi Raporu

Biyopsiyi inceleyen patoloji uzmanı bir rapor düzenler.[1][3][7] Bu raporda;

  1. Tümörün adı (tanısı) konur.
  2. Tümörün biyolojik davranışı ile ilgili ayrıntı verilir. Tümörün bu niteliği genellikle adında saklıdır. Örneğin, adenom tanısı alan tümör iyi huylu (benign), adenokarsinom tanısı alan tümör malign davranış gösterir.
  3. “Grade” uygulaması: Bazı tümörlerin tümörün diferansiyasyon düzeyini, biyolojik davranışlarının ayrıntılarını (agresyon) ve prognozunu gösteren niteleme yöntemidir. Mesane karsinomunda ve mukozaların skuamöz hücreli karsinomlarında yaygın biçimde uygulanır (Grade I, Grade II, Grade III).  Prostat kanserlerinde “Gleason sistemi” ve meme kanserlerinde “östrojen reseptörleri değerlendirilmesi” gibi farklı “grading” uygulamaları vardır. “Akış sitometrisi (flow cytometry)” tekniğiyle özellikle prostat ve mesane karsinomlarındaki prognoz belirlenebilir. Tümör prognozunu belirlemede yardımcı moleküler markerlerin kullanıldığı immunohistokimya teknikleri geliştirilmiştir (örnekler: apoptozis için p53, angiogenezis için faktör VIII, büyüme göstergesi olarak erb-b2, adezyon belirteci olarak CD44).
  4. İnvazyon ve metastaz düzeyi: İnvazyon düzeyinin bilinmesi bir tümörün tedavisindeki en önemli ilkedir. Melanomlarda tümörün ulaştığı derinlik, mesane karsinomlarında mesane duvarının invazyonu, tiroit karsinomunda kapsül invazyonu en önemli örneklerdir. Radikal kanser operasyonlarında bölgesel lenf düğümleri de çıkarılmaktadır; bu tür olgularda metastazlı lenf düğümü sayısı değerlendirilir (örnek: meme kanserlerinde radikal mastektomi materyali).
  5. Klinikopatolojik “stage” uygulaması: tümörün belirlendiği andaki durumunu gösteren bir uygulamadır. Patoloji uzmanının raporundaki tümör büyüklüğü, invazyon ve lenf düğümü metastazları verileriyle birlikte onkoloji uzmanının topladığı bilgiler (örneğin, organ metastazlarını gösteren PET bulguları) birlikte değerlendirilerek uygulanan bir sistemdir. TNM olarak adlandırılan sistemde “T: tümör büyüklüğünü; N: metastazlı lenf düğümü sayısını; M: organ metastazlarını” gösterir. T0 primer tümörün saptanamadığı anlamına gelir. Büyük tümörler için T4 nitelemesi yapılır. Bazı kanserlerde (örneğin meme kanseri) lenf düğümü metastazlarını saptamak agressif cerrahi yöntemlerin uygulanmasını gerektirebilir; bu gibi olgularda “sentinel lenf düğümü” biyopsisi tekniğine başvurulur.

Histopatolojik inceleme sonucu ile klinik bulgular arasında uyumsuzluk ortaya çıkarsa onkoloji uzmanı ve patoloji uzmanı (gerektiğinde radyoloji ve cerrahi uzmanları ile birlikte) tüm bulguları birlikte irdeleyerek kesin bir tanıya ulaşmaya çalışırlar.

Patoloji tanısını etkileyen faktörler

Tümörlerin belirlenmesinde, nitelendirilmesinde ve izlenmesinde çok önemli bir yeri olan patolojik inceleme raporlarında gerçekle uyuşmayan tanılarla karşılaşılabilmektedir. Özellikle tek uzmanlı patoloji laboratuvarlarında yanlış tanı riski görece yüksektir. Patoloji uzmanları arasındaki işbirliği ve biyopsi örneğini gönderen hekim ile patoloji uzmanı arasındaki iletişim bu riski en aza indirmektedir.

Biyopsi örneklerinden doğru tanıya ulaşmayı engelleyen başlıca nedenleri sıralarsak;[7]

  • Yanlış yerden alınmış biyopsi örneği: Biyopsiyi alan uzman, tümörün çıplak gözle görülebilen niteliklerini önemsemelidir. Deri ve mukoza biyopsilerinde kural olarak bir biyopsi örneğinin 1/3’ü normal doku içermelidir. Ayrıca tümör çevresindeki fibrozis alanlarından ve nekrotik alanlardan alınan örneklerden tanıya ulaşılmaz.
  • Örneklerin karıştırılması: Cerrahi kliniklerinde biyopsi örneğinin laboratuvara gönderilme aşamasında, patoloji laboratuvarlarında ise örneğin incelemeye hazırlanması aşamasında başka bir örnekle karışması olasılığı vardır.
  • Korucu madde kullanma (fiksasyon) kusurları: Saklanması ve gönderilmesi aşamasındaki yanlışlıklar tanıyı engeller. Gaz bezi içerisinde ya da uygun olmayan koruyucular (fiksatifler) içinde gönderilen biyopsi örnekleri bozulur, kurur ve incelenemez.
  • İşbirliğinde yetersizlik: Çağdaş uygulamalarda onkoloji, cerrahi ve patoloji uzmanları birlikte çalışmalıdır. Bazı tümörlerde bu gruba radyoloji uzmanı da katılmalıdır. Takım çalışmasının yetersiz olduğu olgularda yanlış tanı ve yanlış tedavi uygulamaları riski çok yüksektir.
  • Biyopsi örneğinin açılması ve bölünmesi: Cerrahi girişimle elde edilen biyopsi materyali patoloji uzmanı dışında biri tarafından açılır ya da parçalara ayrılırsa tümörün çevre dokularla ilişkilerini gösteren bulgular yitirilir. Biyopsi materyalinin tümü aynı laboratuvara gönderilmelidir. Materyalin iki ya da daha fazla bölümlere ayrılarak farklı laboratuvarlara gönderilmesi çok sakıncalıdır. Böyle bir girişimde;

- Cerrahi sınırlar bozulur ve lezyonunun tümünün çıkarılıp çıkarılamadığı konusunda kuşkular oluşur,

- İkiye bölünen bir materyalin birinde kanser, diğerinde normal doku varsa histopatolojik tanılar arasında farklılıklar ortaya çıkar. Bu durum radikal operasyonların gerektiği olgularda hastanın yıkıcı bir ikileme düşmesine yol açar, gereken tedavinin uygulanmasında gecikmelere neden olur. Biyopsi ya da ameliyat materyalinin parçalara ayrılarak farklı laboratuvarlara gönderilmesine gerek yoktur. Patoloji laboratuvarları, istendiğinde hastaya ya da operasyonu yapan hekime mikroskopi preparat örneklerinden verebilir. Ayrıca patoloji laboratuvarları tanı açısından güçlük çektikleri olguları birbirlerine danışırlar (konsültasyon).[7]

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i j Niederhuber JE, Armitage JO, Doroshow JH, Kastan MB, Tepper JE. Abeloff’s Clinical Oncology, 6th edition. Elsevier, Philadelphia, 2020
  2. ^ a b c d Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  3. ^ a b c d e f g Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  4. ^ a b c d e f Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edition, Elsevier, Philadelphia, 2019
  5. ^ Jarvis C. Pocket Companion for Physical Examination and Health Assessment, 8th edition. Elsevier, Amsterdam-Philadelphia, 2020
  6. ^ Linn-Watson, T. Radiographic Pathology. 2nd edition. Wolters Kluver, Philadelphia-New York-London-Sydney, 2014
  7. ^ a b c d e f Çöloğlu AS. Oral Patoloji (Ağız Patolojisi). TC Yeditepe Üniversitersi Yayını, Mor Ajans, İstanbul, 2007