Bektaşîlik: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
{{ana|Hoca Ahmed Yesevî|Yesevîlik|Baba Haydar|Ebu'l Vefâ|Hacı Bektaş Veli}}
Gerakibot (mesaj | katkılar)
168. satır: 168. satır:
[[da:Bektashi]]
[[da:Bektashi]]
[[de:Bektaschi]]
[[de:Bektaschi]]
[[el:Μπεκτασήδες δερβίσηδες]]
[[el:Μπεκτασί Ντερβίς]]
[[en:Bektashi Order]]
[[en:Bektashi Order]]
[[es:Bektashi]]
[[es:Bektashi]]

Sayfanın 00.11, 24 Şubat 2013 tarihindeki hâli

Bektaşîlik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaştırılması sürecinde etkin fa'aliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan büyük Türk mutasavvıfı Kalenderî / Haydarî şeyhi Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise 14. ile 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurûfîlik akımının etkisiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh, ve hülul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyle 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi/tasavvufî Tarikât.

Bektaşî Tarikâtı

Türkiye’de Alevîlik denildiğinde ilk akla gelen isim Bektaşîlik'tir. Bektaşîlik, aslında Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğuna inanılan bir İslâmî tarikâttır. Bu tarikât mensûpları (el alarak ya da diğer bir deyişle nasip alarak bu örgütlenmeye katılan kişiler) ise Bektaşî olarak adlandırılırlar. Ancak Ali ve Ehl-i Beyt sevgisi, tevella (Ehl-i Beyt’i sevenleri sevme) ve teberra (Ehl-i Beyt’i sevmeyenleri sevmeme) gibi Alevîliğin temel esaslarına bağlı oluşları dolayısıyla Bektaşîliğe Alevîlik de denilebilir. Balkanlar, Anadolu, İran, ve Azerbeycan'daki tüm Alevî Tarikât mensûpları On iki imam inancına bağlıdır. Başlangıcından günümüze kadar kökenleri Horasan Melametîliğine dayanan bu tarikâtlar tarihî gelişim süreci içerisinde Vefâ'îyye[1]/Bâbâ'îyye (Baba İlyas/Baba İshak), Yesevîlik/Âhilik, Kalenderîlik/Haydarîlik, Rufailik/Galibilik, Saltuk'îyye/Barak’îyyûn, Hurufîlik/Bektaşîlik, Nimetullahîlik/Nûrbakşîlik, Şahkulu Baba/Zünnun'îyye, Çelebî'yye/Celâl'îyye, Gül Baba/Dedebabalık (Bektaşî Babagan), ve Alicilik/Harabatîlik olarak sıralanabilir.

Türkiye’de her Bektaşî Alevî olduğu halde, her Alevî, Hacı Bektaş-ı Veli’yi Horasan Ereni" sayıp hürmet etmesine rağmen, Bektaşî değildir. Bu yüzden Köy Bektaşîsi, Kent Bektaşîsi ayrımı yapılmaktadır. Köy Bektaşîlerine Alevî denildiği halde, Şehir Bektaşîlerine Bektaşî denilir.[2] Bektaşîlikle ilgili çalışması bulunan Abdülkadir Sezgin’e göre Alevî kelimesi ile Bektaşî kelimesi arasında her hangi bir fark bulunmamaktadır.[3] Her iki grup da Hacı Bektaş-ı Veli’yi sevip saymalarına rağmen Alevîler Hacı Bektaş Dergahı’na değil, Peygamber Muhammed'in soyundan geldiğine inanılan Alevi ocaklarına bağlıdırlar. Aslında Bektaşîlik bir tarikat olduğu için, bu tarikatın yollarına uyan herkes Bektaşî olabilir. Ama Alevîlik soya bağlıdır ve ancak ana-babası Alevî olan kişi Alevî olabilir.[4]

Bektaşîlik hümanist esaslı bir öğretidir. Öğretinin odağında "insan" vardır. Amacı, İnsan-ı kâmil olarak tanımlanan olgun, yetkin insana ulaşmaktır. Bu ise belirli bir eğitim sürecini gerekli kılar. Hacı Bektaş-ı Veli’nin Türk dünyasının felsefesine çok büyük katkıları olmuştur. En önemli ve tasavvufu kısaca anlatan özlü sözü, "Eline, beline, diline hâkim ol" sözüdür. Hacı Bektaş-ı Veli’nin halen yaygın olarak kullanılan birçok özlü sözü bulunmaktadır. Öncelik yol kurallarındadır. Onlar "Hatır kalsın, yol kalmasın" diyerek bunu açıklarlar.

Bektaşîlik tarikâtının kuruluşunda geçirdiği süreç, kurucusunun kim veya kimler olduğu, bu süreçte Hacı Bektaş-ı Veli’nin konumunun ne olduğu, tarikâtın Pîri mi, yoksa kurucusu mu olduğu, Balım Sultan’ın tarikâta nasıl bir yapı kazandırdığı yüzyıllar geçmesine karşın hala tartışılmaktadır. Öteden beri bu konuda yazanların çoğunluğu, Hacı Bektaş-ı Veli’nin tarikâtın kurulma işlemini gerçekleştirmediği ancak kurulmasına yol açan süreci başlattığı dolayısıyla da onun ardıllarınca kurulan tarikatın da “Pîri” olduğu kanısındadırlar. Bektaşîliğin kurumsallaşma sürecinin tamamlanmasının XVI. yüzyılda Balım Sultan tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürerler. Jacop, Tschudi, Şemseddin Sami Bey gibi eski yazarlardan tutun Ahmet Yaşar Ocak, Belkıs Temren gibi günümüz yazarlarına kadar birçok araştırmacı bu görüştedir.

Bektaşîler, Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 1826’ya kadar Osmanlı Devleti'nin en gözde ordusu Yeniçeri Ocakları’nın manevî liderleriydi. Ahilik teşkilâtı münasebetiyle esnafla iç içe olması ve Padişahın aldığı bazı ekonomik kararlara esnaflarla birlikte tepki göstermesi Yeniçeriler’in sonunu hazırlardı. Sık sık padişah değişikliklerine ve iç isyanlara neden olan Yeniçeri Ocakları, daha sonra “Vaka-i Hayriye” olarak adlandırılacak olan olay neticesinde, 16 Haziran 1826 tarihinde Pâdişah II. Mahmud tarafından ortadan kaldırıldı.

Osmanlı Devleti döneminde Özellikle Balkan topraklarında Bektaşîlikten başka tarikât tutunamamıştır. Fakat II. Mahmud dönemiyle birlikte Bektaşîlerin dışında Nakşî-Bektaşîleri ortaya çıkmıştır. Bunlar Bektaşîliğin ritüellerini kaldırmamakla birlikte, tarikât içerisine bazı Sünni ritüelleri eklemişlerdir. Örneğin; cem ayinine geçilmeden önce secde namazı kılma, Muharrem orucuyla birlikte Ramazan orucunu da tutma ve benzerleri gibi. Nakşî-Bektaşîliği özellikle Bulgaristan’da Şiî-İran misyonerlerinin kendilerine çok uygun bir ortam bulmalarına sebep olmuştur.[kaynak belirtilmeli]

Hacı Bektaş-ı Veli Dönemi

Bu Alevîlik Tarikâtı’nın kurulmasında etkin görev üstlenmiş olan kişi Hacı Bektaş-ı Veli’dir. Hacı Bektaş-ı Veli, Horasan Melametîliği’nden aldığı “Dört Kapı” anlayışının her kapısına “onar makam” eklemek suretiyle, “Dört Kapı Kırk Makam”’dan oluşan tarikât altyapısını kurar. Buna, “Bektaşî Seyr-î Sülûğü” de denir. Kaygusuz Abdal, Bektaşî erkannâmesi üzerinde bazı düzenlemeler yaparak Bektaşîliğin ilk "erkannâmesini" yazar. Böylece Bektaşî Tarikâtı’nın ilk “tüzük yapıcısı” Kaygusuz Abdal olmuş olur. Balım Sultan’sa bu erkannâmeyi sonradan geliştirmiş ve kurumlaştırmıştır. Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra tarikâtın başına Abdal Musa geçmiştir. Bektaşîlik; Horasan Melametîliği, Nakşibendilik, Yesevîlik, Ahilik, Kalenderîlik, Haydarîlik, Vefâilik, Bâbâîlik, Bâtınîlik ve Hurufîlik gibi akımlardan etkilenmiş, hatta bazılarını kendi içinde harmanlayarak şekillenmiştir.

Hacı Bektaş-ı Veli dağınık Alevî ve Alevîlik türevi akımları ve toplulukları içine almış, yeniden kalıba dökmüş, Alevîliği yeniden derneştirmiş ve Alevî-Bektaşîliğin yolunu çizmiştir. Bunu da doğallıkla kurduğu tarikatıyla yapmıştır. Çevresine bir takım görevliler almış, bunların bir bölümünü kimi yerlere görevlendirerek göndermiş, oralarda “aydınlatma/irşat” çalışmaları yaptırmış, Anadolu’daki diğer Alevi ocakları ile ilişki kurarak kendine bağlamış ve onları yönlendirmiştir. Bu nedenlerle Hacı Bektaş-ı Veli, Alevî-Bektaşî toplumunun gözünde yolun-yolağın “Pîri” ve tarikât kurucusudur. Anadolu'ya gelmeden önce hacca gittiği söylenir. Hoca Ahmed Yesevî’nin müritlerinden olan Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu’nun Türkleşmesinde ve müslümanlaşmasında büyük bir rol oynamıştır. Kendileri denildiği gibi farklı bir din getirmemiş, aksine İslâm’ın daha iyi tanınmasına vesile olmuştur. Öyleki, Rumeli’nin tamamı mezhepte Sünniliği tarikâtta ise Bektaşîliği benimsemiştir. Her ne kadar bugün Bektaşîlik bir takım grup tarafından kötü gösterilmeye çalışılsa da, Bektaşîlik İslam’ın esaslarına uyan tasavvufta insanı odak noktası alan bir tarikâttır.

Balım Sultan, Alevîlere göre Pîr-î Sanî (İkinci Pîr)’dir. Alevîlik-Bektaşîlik araştırmacısı İngiliz J. K. Birge bu süreci Alevî toplumunun yorumuna göre yapar. Ona göre; “XIII. yüzyıldan başlayarak Küçük Asya’dan ismen ait oldukları çeşitli dinlerden karışmış öğeler içeren bir tür halk dini gelişti. Hacı Bektaş-ı Veli’nin harekete yardımcı olan gezginci ruhanî önderlerden biri olarak giderek artan bir biçimde üstünlüğü tanındı. Sadece Kırşehir yakınındaki köy adını ondan almakla kalmadı, fakat tüm Küçük Asya’da sayısız köyde onun adı Pîr olarak ünlendi. Balım Sultan’la kent içi ve yakınlarındaki tekkelerde daha yetkinleştirilmiş bir ritüel ve örgütlenme başladı. Bu örgütlenme, belirli ölçülerde çok benzer inanç ve uygulamaları sürdüren, fakat Bektaşîliğin düzenlenmiş sisteminin dışında kalan köy gruplarından farklılaşarak daha biçimsel olarak örgütlenmiş “Bektaşî Tarikâtı” haline geldi”.

Balım Sultan Dönemi

Balım Sultan, 1501'lerde dönemin padişahı Sultân Bayezid-i Velî tarafından Kırşehir’deki Hacı Bektaş Dergahı’nın başına atanmıştır. Balım Sultan’a kadar Bektaşîlik, genellikle kırsal kesimlerde ve köylük yörelerde tutunmuş, Alevî-Türkmen içerisinde benimsenme olanağı bulmuştur. Özellikle Alevîliğin bir türevi ve Alevîliği yeniden biçimleyen, derneştiren, onları eğiterek disipline eden bir eğilim olarak kendini ortaya korken, Balım Sultan’la kentsel kesimlere ve Osmanlı aydınları arasına da girmiştir. Böylece Bektaşîlik tarihinde yeni bir dönem başlar ve Bektaşîler; “Köy Bektaşîsi”, “Kent Bektaşîsi” olarak farklılaşırlar. Kent Bektaşîliğine “Nazenin Tarikatı” veya “Babagan Kolu (Babalar Kolu)” da denir. Balım Sultan, “Bektaşî Erkannamesi”’ni düzenlemiş ve bu örgütlenmeye katılmanın koşullarını oluşturmuştur. Aynı zamanda, On iki imam anlayışını yola kazandırmıştır. Bu, onun yaptığı yeniliklerin başındadır. “On iki imam törenleri”, “on iki çerağ”, “on iki post”, palhenk, “evlenmemiş (mücerred) babalık kuralı”, şerbet yerine şarap, “Hurufîlik” etkisi, “İbahiyecilik”, “üçleme (teslis)”, “tenasüh”, ve “hülul” kavramları tarikâtın bünyesine onun sayesinde girer.

On iki imam inancı Alevî-Şiilik’te başından beri olmasına karşın, Bektaşîlik Tarikâtı’nın temel töreleri arasına Balım Sultan’la girer. Tarikâtın “temel direği” olur. Her bağlının, müridin temel inanışları içerisinde yer alan bir ilke olur. Bu temel ilke Alevî-Bektaşî edebiyatının temel çeşnisi ve zenginliği olacaktır. Hemen hemen tüm Alevî-Bektaşî ozanları On iki imam çeşnisini şiirlerinde malzeme olarak kullanacaklardır. Alevî-Bektaşî edebiyatı bu zenginlik üzerine kurulmuştur dersek, doğruyu söylemiş oluruz.

On iki imam anlayışına paralel olarak yaşam “on iki” rakamı üzerine sistemleştirilmiştir. On iki sayısı eski Türk törelerinde de mevcuttur. Özellikle Şamanist dönemde Şamanların tacı da on iki ayrı hayvanın postundan yapılan parçalarla yapılmaktaydı. Bu da Zodyak çemberini simgelemekteydi. Yani, Kainatı başına Tac etmekteydi.. Bu inanış ile On iki imam inanışı harmanlanarak Bektaşî kültüründe on iki terkli tac kullanımı ve On iki imam inancının yansımaları görülmektedir. Cemlerde simgesel olarak on iki çerağ yakılır. Kemer üzerine On iki imamı simgeleyen on iki köşeli “palheng taşı” denilen taş takılır. Bu dervişlerin gönüllerini Tanrı’ya bağlayan bir simge olarak algılanır. “Eline, diline, beline sahip olmayı” gerektirir. Bektaşî tacı on iki dilimlidir. Tekkelerin meydan yerleri, tekke üstündeki baca ve kubbeler hep on iki dilimli olur. Bektaşî tekkelerinde Pîre hizmet görevlerinin her biri bir post ile simgeleştirilir ve temsil edilir. Bu anlayışı Balım Sultan “on iki post” biçiminde biçimleyerek tarikatın töreleri arasına kazandırmıştır. Postlardan herbiri, Bektaşîliğin en büyük adlarından birine bağlanarak anılmış ve böylece o kişiler ölümsüzleştirilmiştir. On iki imam “sırrı” olan “On iki Post” şunlardır:

  1. Baba Postu: Horasan postu (Hacı Bektaş-ı Veli)
  2. Aşçı Postu: Seyyid Ali Sultan postu
  3. Ekmekçi Postu: Balım Sultan postu
  4. Nakib Postu: Kaygusuz Sultan Abdal postu
  5. Atacı Postu: Kanber Ali postu
  6. Meydancı Postu: Sarı İsmail postu
  7. Türbedar postu: Kara Donlu Can Baba postu
  8. Kilerci Postu: Hacım Sultan postu
  9. Kahveci Postu: Şah Şazeli postu
  10. Kurbancı Postu: İbrahim postu
  11. Ayakçı Postu: Abdal Musa postu
  12. Mihmanevi Postu: Hızır peygamber postu

Bektaşîlik Tarikâtı, Yeniçeri ve Âhi Ocaklarının kapatılması

Osmanlı Devleti, özellikle Sultân I. Murâd (Hüdavendigâr) Han döneminden itibaren, Rumeli ve Balkanlar’da hızlı bir yayılma süreci içine girdi. Balkan topluluklarıyla yapılan savaşlar, mücadeleler bitmek bilmiyordu. Bu durumda yeni, düzenli ve dâimî bir savaşçı orduya ihtiyaç duyuldu. Bir yandan da, savaşlarda kazanılan zaferler neticesi esir alınan Hıristiyan ailelerin çocukları, İslâmî terbiye ile yetiştirilerek orduya dahil ediliyordu. Sonunda ise, sırf bu devşirilerek terbiye edilmiş kimselerden müteşekkil bir askerî birlik kurulmasına karar verildi. Bu arada Sultân I. Murâd (Hüdavendigâr) Han, Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa’yı yeniçeri ve Acemi Ocakları’nı kurmakla vazifelendirdi. (1324)

Yeniçeri Ocağına vurucu asker yetiştirecek ilk Acemi Ocağı Gelibolu’da kuruldu. Bu ilk teşkilatlanma ile orduya bin kadar nefer alındı. Bunlardan her yüz kişisinin başına ise, "Yayabaşı" adıyla bir kumandan tâyin edildi. Bilâhare, Yeniçeri Ocağı’na gönüllülük esasına dayalı olarak Hıristiyan tebaanın çocukları da dahil edildi. Yeniçeriler (yeni askerler), küçük yaşlardan itibaren İslâm örf ve âdetlerine göre yetiştiriliyor, ardından da acemi oğlan kışlalarında askerî eğitime tabi tutuluyordu. Onlar, emekli oluncaya kadar evlenmeleri ve şehir gibi mahallerde oturmaları yasaktı. Kışlalarda yaşarlardı. Kabiliyetlerine göre de subay veya general (paşa) olurlardı. Ocağın üst düzey kumandanlarına ise "Yeniçeri Ağası" ismi verilirdi. Teşkilât merkezi İstanbul'da olurdu. Ocak, Ağadan nefere kadar giden bir hiyerarşik düzen içinde çalışırdı. Dinî terbiye ve hatta tarikat bağlılığı, Yeniçeriler arasında bilhassa teşvik ve terğib edilirdi. Bilhassa Bektaşî tarikatına girmeleri çok yaygın bir gelenek halindeydi. Bununla beraber, Melâmetî, Mevlevî, Nakşî, Halvetiyye ya da Halvetî tarikâtlarına mensup olan Yeniçeriler de vardı.

Yeniçeri Ocağı’nın genel durumu da, devletin genel durumuyla paralellik arz ediyordu. Tıpkı, ilerleme, duraklama ve gerileme halleri gibi... Bununla beraber, bu asker ocağı zamanla dejenere edildi. İlmiye sınıfı ile sadaret çevreleri, Yeniçerileri zaman zaman kendi emellerine alet etmeye ve onları siyasete bulaştırmaya çalıştı. Çoğu zaman, saltanat kavgalarında ve hatta iç isyanlarda kullanıldılar. Bu duruma düşürülen ocağın ıslâh edilmesi gerekirken, daha çok zecrî tedbirlerle ortadan kaldırılması veya kökünün kazınması cihetine gidildi. Bazan da teşkilâtın by–pas edilmesi denemesi yapıldı. Ancak, hiçbirinde de başarılı olunamadı. Sultan II. Mahmud, reformcu bir padişahtı. Kılık kıyafetten bürokrasinin işleyiş tarzına kadar, pek çok konuda radikal değişiklilerde bulundu. Bu cümleden olarak, sarığı halkın başından kaldırtıp fesi getirti. Şalvar yerine pantolon giyme mecburiyetini getirti. Askerî sistem değişikliği için ise, uygun fırsatı kolladı. Nihayet, Yeniçeri Ocağı’nın bir bahane ile isyan edişini fırsat bilerek, onları önce oyaladı ve hemen ardında da imhâ ederek ortadan kaldırma cihetine gitti. Bunun adını da “Vaka-i Hayriye” şeklinde koydu. 15 Haziran 1826 günü, devlet memurları İstanbul sokaklarında dolaşarak halkı Sancak-ı Şerif altında toplamaya başladı. Bunun üzerine Yeniçeri elebaşları da, ocak mensuplarını ayaklanmaya çağırdı. Hazırlıklarını tamamlayan hükümet yönetimi ise, Sultanahmet Camii’ni karargâh yaptı ve halka silâh dağıttı. Beyazıt Meydanı ile Divanyolu tarafını tutan Yeniçeriler, çarpışmanın başlamasıyla birlikte geri çekilerek (Meydan-ı Lahm) Etmeydanındaki karargâhlarına kapandılar. Sadrazam Benderli Mehmed Selim Sırrı Paşa, tam bu esnada kışlanın etrafını çevirerek top ateşini başlattı. Top ateşi sonrasında koca kışla birkaç saat zarfında içindeki binlerce Yeniçeriyle birlikte yakılıp yıkıldı. Bu kanlı hadiseden sonra, Yeniçeri Ocağı’nın tarihe karışması üzerine, Keçecizâde İzzet Molla da şu tarihî mısraları döktürdü:

Tecemmü eyledi Meydan-ı Lahm’e,
İdüp küfrân-ı ni’met nice bağı,
Koyup kaldırmada ikide, birde (kazanı),
Kazan devrildi, söndürdü ocağı.

Bektaşî Tarikâtı’nın Anadolu Alevîliği içerisindeki konumu ve alâkalı diğer etkileşim grupları ile arasındaki yakınlıkları şeması:

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Haşim bin ʿAbd Menâf
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Haşimoğulları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ʿAbd el-Muttalib bin Haşim
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Amine bint Vehb
 
 
 
 
 
 
ʿAbd Allâh bin ʿAbd el-Muttalib
 
Ebu Talib bin ʿAbd el-Muttalib
 
Ez-Zûbeyr bin ʿAbd el-Muttalib
 
Hamza bin ʿAbd el-Muttalib
 
Abbâs bin ʿAbd el-Muttalib
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hatice bint Hüveylid
 
 
 
 
 
 
Muhammed Mustafa
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ʿAbd Allâh bin Abbâs
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fatıma Zehra
 
Ali el-Mûrtezâ
 
 
 
 
 
Havlet bint Câ'fer
 
 
Abbâsîler
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Salmân-ı Fârisî
 
 
 
 
 
 
Hasan el-Mûctebâ
 
 
Hüseyin eş-Şühedâ
 
Muhammed bin Hânifîyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hasan el-Mû'tenâ
 
Ali Zeyn el-Âb-ı Dîn
 
Keysanîlik
 
 
Müslim’îyye
 
Mazdaizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ʿAbd Allâh el-Kâmil
 
Muhammed el-Bakır
 
Zeyd bin Ali eş-Şehid
 
Haşim el-Mukanna‘
 
Neo’Mazdekçilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
I. İdris (Zeyd’îyye)
 
Muhammed bin ʿAbd Allâh
 
İbrahim bin ʿAbd Allâh
 
İmamîlik
 
Zeydîlik
 
Hürremîlik
 
Sinbâd
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İdrisiler (Zeyd’îyye)
 
 
Z’ûl-Nûn el-Mısrî
 
Câ’bir bin Hayyân
 
Câʿfer es-Sadık
 
 
Alavîler
 
Kızılbaşlar
 
Gnostisizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bayezid-ı Bistami
 
 
ʿAbdAllâh‘bin’Câʿfer‘el’Eftâh
 
İsmail bin Câʿfer el-Mûbarek
 
Musa el-Kâzım
 
 
 
 
 
 
Çepniler
 
Tahtacılar
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fethîlik (Eftâh’îyye)
 
(Vâfî Ahmed) ʿAbd Allâh bin Muhammed el-Vâfî
 
Muhammed‘bin’İsmail‘eş’Şâkir
 
Ali er-Rıza
 
 
 
 
 
 
Samanîler
 
Horasan Melametîliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed bin ʿAbd Allâh el-Eftâh
 
Ahmed bin ʿAbd Allâh bin Muhammed et-Takî
 
İsmailîlik (İsmâil’îyye/Yedicilik)
 
Muhammed el-Takî‘yyî’l Cevâd
 
 
Tavvûsîlik (Tavvûs’îyye/Altıcılık)
 
Bâtınîlik (Bâtınî İsmâil’îyye)
 
Ezoterizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sufilik
 
Hüseyin bin Ahmed bin ʿAbdAllâh’erʿRadî/ezʿZekî
 
 
Kûfeli Hamdân Kârmat (Yediciler)
 
Ali en-Nakî‘yyî’l-Hâdî
 
 
Vâkıfîlik (Vâkıf’îyye)
 
Mitraizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sâbiîlik
 
Ubeydullah el-Mehdi Billah
 
Ebû-Saʿid Hasan bin Behrâm Cennâbî
 
Hasan el-Askerî
 
Muhammed bin Ali en-Nakî
 
Muhammedîlik (Muhammed’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed ed-Derezî
 
Fatımîler
 
Karmatîlik (Yediciler/elʿBakl’îyye)
 
Muhammed el-Mehdi
 
FazlʿAllâh Esterâbâdî (Nâimî)
 
 
Muhammed bin Nusayr
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dürzîler
 
Mustâlîlik
 
Nizarî İsmailîlik
 
On İki İmam
 
Hurûfîlik
 
 
Arap Aleviliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hâfızî’yye
 
Tayyibî’yye
 
 
Alamutlar
 
 
 
 
 
Muhammed Kebir Azizî
 
 
Kabbalah
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Davudî İsmailîlik
 
 
Sabbahiyye
 
 
 
 
Tâcü’l-Ârifîn Ebu’l Vefâ
 
 
Mahmud Pâsikhânî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Şems-î Tebrizî
 
 
 
Bâtınîlik
 
 
 
 
 
Onikicilik
 
Vefâ’îyye (Vefâ’îyye)
 
 
Nûktâvîlik (Nûktâv’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (Mevlevîlik)
 
 
Ûveys bin Âmir-î Karenî
 
 
Hasan-ı Basrî
 
 
Tac’ed-Dîn Geylânî Halvet’îyye/Zahid’îyye
 
 
Ebu’l Bekâ Baba İlyas Bâbâîlik (Bâbâ’îyye)
 
 
Seyyid Nesîmî (Hurûf’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yusuf Hemedani Melâmet’îyye/Kalender’îyye
 
 
Hallâc-ı Mansûr (En‘el’Hakk)
 
 
Cûneyd El-Bağdâdî
 
 
Safî’ûd-Dîn İshak Safev’îyye
 
 
Baba İshak (İshak’îyye)
 
 
Dedebabalık (Bektaş’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hoca Ahmed Yesevî Yesev’îyye/Melâmet’îyye
 
 
Vahdet-i Vücud
 
 
Abdülkâdir Geylânî (Kadir’îyye)
 
 
Sadr’ed-Dîn Mûsa / Hoca Âlâ’ed-Dîn Âli
 
Hâmid’ûd-Dîn-i Veli / Hacı Bayram-ı Veli
 
 
Ahmed er-Rıfai
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kutb’ûd-Dîn Haydar Kalenderîlik/Yesevîlik
 
İbn Arabi (Ekber’îyye)
 
 
ʿAbd Allâh Yefâ’î
 
 
Şeyh İbrahim Cûneyd / Haydar
 
 
Bayram’îyye/Celvet’îyye Azîz Mahmûd Hüdâyî
 
 
Rıfâ’îyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hacı Bektaş-ı Veli Haydarîlik/Ekberîlik
 
 
Sadr’ed-Dîn Konevî (Ekber’îyye)
 
Şâh Ni’metullâh-î Velî
(Nûr’ed-Dîn Kirmanî)
 
Sultân Ali Mirza Safevîler / Hatai
 
 
Sarı Saltuk Dede (Saltuk’îyye)
 
Galip Hasan Kuşçuoğlu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Âhiler / Ahi Evran
 
 
Kızılbaşlık
 
Ni‘metullâh’îyye
 
İsnâ‘aşer’îyye
 
 
Barak’îyyûn
 
 
Galibilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Taptuk Emre
 
 
Abdal Mûsa
 
Burhan’ed-Dîn Hâlil’ûllâh
 
 
 
 
Anadolu Alevîliği
 
 
Kürt Alevîliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yunus Emre
 
Balım Sultan
 
 
 
 
 
 
Nadir Şah
 
Luviler
 
 
Kabalizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaygusuz Abdal
 
Bektaşîlik
 
Nûrbakş’îyye
 
Câʿfer’îyye
 
 
 
Işık Alevîliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Âliî
 
 
Harabâtî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Pir Sultan Abdal
 
Celâlî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kul Himmet
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Dursun Gümüşoğlu: Tâcü'l Arifîn es-Seyyid Ebu'l Vefâ Menakıbnamesi - Yaşamı ve Tasavvufi Görüşleri, Can Yayınları, 2006, s. 48
  2. ^ Ethem Ruhi Fığlalı, Türkiye’de Alevîlik-Bektaşîlik, Ankara 1989, s.9.
  3. ^ Hacı Bektaş-ı Veli ve Bektaşîlik, İstanbul 1990, s. 60.
  4. ^ Mehmet Eröz, Türkiye’de Alevîlik ve Bektaşîlik, Ankara 1990, s. 52; İlyas Üzüm, Günümüz Alevîliği, İstanbul 1997, s. 4.

Dış bağlantılar