Mutezile: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
33. satır: 33. satır:


=== İki Konum Arasındaki Bir Konum ===
=== İki Konum Arasındaki Bir Konum ===
"''El Menzile beyne'l-menzileteyn''" (المنزلة بين المنزلتين) yani ''iki konum arasındaki bir konum''. Bu esas Mutezile mezhebinin "[[büyük günah işleyenin durumu]]" hakkındaki görüşüyle ilgilidir. Mutezile mezhebine göre [[büyük günah]] işleyen bir [[mümin]] (iman etmiş kişi) artık ne [[mümin]]dir ne de [[kâfir]], o [[fasık]]tır. Mutezile inancına göre [[büyük günah]] işleyen [[mümin]] [[fasık]] olur ve fasık kişi işlediği [[büyük günah]]tan ötürü [[tövbe]] etmeden ölürse sonsuza kadar [[cehennem]]de azap çeker. Eğer [[tövbe]] ederse yeniden mümin olur ve mümim olarak da ölürse [[kıyâmet]] günü ancak [[cehennem]]de cezasını çektikten sonra [[cennet]]e girebilir. Bu mezhebe göre [[fâsık]] bir kişi [[mümin]] ile [[kâfir]] arasında bir konumdadır, bu esasın adı olan "''iki konum arasındaki bir konum''" da buradan gelmektedir.
"''El Menzile beyne'l-menzileteyn''" (المنزلة بين المنزلتين) yani ''iki konum arasındaki bir konum''. Bu esas Mutezile mezhebinin "[[büyük günah işleyenin durumu]]" hakkındaki görüşüyle ilgilidir. Mutezile mezhebine göre [[büyük günah]] işleyen bir [[mümin]] (iman etmiş kişi) artık ne [[mümin]]dir ne de [[kâfir]], o [[fasık]]tır. Mutezile inancına göre [[büyük günah]] işleyen [[mümin]] [[fasık]] olur ve fasık kişi işlediği [[büyük günah]]tan ötürü [[tövbe]] etmeden ölürse sonsuza kadar [[cehennem]]de azap çeker. Eğer [[tövbe]] ederse yeniden mümin olur ve mümin olarak da ölürse [[kıyâmet]] günü ancak [[cehennem]]de cezasını çektikten sonra [[cennet]]e girebilir. Bu mezhebe göre [[fâsık]] bir kişi [[mümin]] ile [[kâfir]] arasında bir konumdadır, bu esasın adı olan "''iki konum arasındaki bir konum''" da buradan gelmektedir.


=== Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker ===
=== Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker ===

Sayfanın 20.06, 14 Şubat 2013 tarihindeki hâli

Şablon:İslam itikad mezhep Mu'tezile (Arapça: المعتزلة), İslam dininde bir itikadi mezhep. Mu'tezile, kelime olarak (i'tezele sözcüğünden türeyerek) "ayrılanlar, uzaklaşanlar, bir tarafa çekilenler" anlamına gelir. Büyük günâh işleyen kimsenin iman ile küfür arası bir mertebede olduğunu söyleyerek Ehl-i Sünnet âlimlerinden Hasan-el Basrî'nin (ö. 110/728) dersini terk eden Vâsıl bin Atâ (ö. 131/148) ile ona uyanların oluşturduğu mezhep bu isimle anılır.[1][2] Mu‘tezile ise kendini "ehlü'l-adl ve'ttevhîd" ("adalet ve tevhid ehli") diye adlandırır.[1][2] Mu'tezile mezhebinden olan kişiye Mu'tezili denir. Özellikle kader ve kaza konularındaki yorumları ve inançları nedeniyle İslam dinindeki diğer mezheplerden ayrılmışlardır; ama yine de İslâm dininin çoğunluğunu oluşturan mezheplerden, Ehl-i sünnet, Mu'tezile'yi İslam dışı saymamaktadır. Akılcı bir mezhep olan Mu'tezile, mantık kurallarıyla çelişir gördüğü âyet ve hadisleri Ehl-i Sünnet'ten farklı biçimde yorumlamış ve bu yorumlarında akla öncelik vermiştir. Nitekim Mu'tezile mezhebi, gerek akla fazla değer vermesi ve özellikle de Abbâsîler döneminde felsefe ile girdiği yakın ilişkiler dolayısıyla barındırdığı felsefi metod ve görüşleri nedeniyle fazlasıyla eleştirilmiştir. Özellikle de nass (ayet veya hadis) ile akılın çeliştiği noktalarda sıklıkla nassı akla uygun gelecek şekilde yorumlamaları diğer mezheplerde büyük tepki uyandırmıştır. Modern zamanlardaki bazı araştırmacı ve İslam tarihçileri de Mu'tezile mezhebini akla verdiği önem ve metodları bakımından, çeşitli hususlarda rasyonalist olarak tanımlanabilir.[3] Mu'tezile mezhebinin kendi içinde barındırdığı beş esası vardır, bu esasların ilki olan ve İslâm dininin de ilk esası olan tevhidin bu beş esasın temeli olduğunu öne sürerler.[2] Bazı cemaat ve mezhepler bu düşünceye karşı çıkmıştır.

Ehl-i Sünnet tarafından kurulan kelâm ilmi hicrî IV. asırdan (miladi 9. yüzyıldan) itibaren ortaya çıkmış olmakla birlikte, bu ilmi ortaya çıkaran etkenler arasında Mu'tezile'nin ayrı bir yeri vardır. Hatta kelâm ilminin Mu'tezile'nin öncülüğünde doğmuş olduğu söylenebilir. Bu mezhep, aynı zamanda iyi bir edebiyatçı ve tefsirci olan Ebü'l-Hüzeyl el-Allâf (ö. 235/850), Nazzâm (ö. 231/845), Câhiz (ö. 255/869), Bişr bin Mutemir (ö. 210/825), Cübbâî (ö. 303/916), Kadî Abdülcebbâr (ö. 415/1025) ve Zemahşerî (ö. 538/1143) gibi büyük kelâmcılar yetiştirmiştir.

Abbâsîler döneminde en parlak günlerini yaşamış olan Mu'tezile daha sonra etkinliğini hatta bir mezhep olma hüviyetini dahi yitirmiştir. Mu'tezile günümüzde başlı başına bir mezhep olarak mevcut olmamakla birlikte Mu'tezile'nin bazı görüşleri Şîa'nın Caferiyye ve Zeydiyye kolları ile Hâricîliğin İbadiyye kolunda yaşamaya devam etmektedir.[1]

Ortaya Çıkışı

Mu'tezile topluluğunun ortaya çıkışı konusunda çeşitli ihtilaflar vardır. Çoğu İslam tarihçisine göre mutezilenin ortaya çıkışı Hasan-ı Basri'nin talebelerinden Vâsıl bin Atâ'nın hocasından büyük bir günah işleyen insanın mümin kalamayacağı (Günah-ı kebair) hususundaki bir tartışmadan dolayı ayrılması ile doğmuştur.[1] Hasan-ı Basri'den ayrıldıktan sonra kendisine Vasıl bizden ayrıldı (itizal etti) demiş ve kendisi ile birlikte ayrılan Amr bin Ubeyd ile Vâsıl bin Ata başka bir ders meclisi kurmuş ve zamanla bir genel düşünce ve topluluk oluşmuştur.[2] İlk Mutezile mezhebine bu sebeple Vasıliyye de denir.

Bazı İslam alimleri mu'tezile mezhebinin ortaya çıkışı konusunda farklı bir düşünce ortaya atmışlardır. Onlara göre Mu'tezile ilk kez dördüncü Halife Ali'nin taraftarlarından bir kısmının, Ali'nin oğlu Hasan'ın hilafeti Muaviye'ye devredip Muaviye'ye biat etmesi üzerine, siyaseti bırakarak itikad ile ilgilenmeleri sonucu ortaya çıkmıştır.

Mutezile mensupları eserlerinde mezhebin Vâsıl bin Atâ'dan çok önceleri ortaya çıktığını ve birçok Ehl-i beytin de mutezili olduğunu iddia etmişlerdir. Ayrıca Vâsıl'ın hocası olan Hasan-ı Basri'nin de kader konusundaki görüşleri nedeniyle Mutezili olduğunu iddia etmişlerdir. Zira, Hasan-ı Basri'nin kader konusundaki görüşleri Kaderiyye ve Mutezile mezheplerinin görüşleriyle aynıdır. Her ne kadar Vasıl bin Ata'nın Hasan-ı Basri'den ayrılmasına neden olmuş olsa da, büyük günah işleyenin durumu konusunda Hasan-ı Basri'nin savunduğu görüş Mutezile'nin görüşüne çok yakındır.

Mu'tezile yani ayrılanlar isminin kaynağı konusunda da çeşitli ihtilaflar mevcuttur. Mutezile mezhebinin Vasıl bin Ata ile başladığını düşünenler ismi Vasıl'ın Hasan-ı Basri'den ayrılması ile açıklarken, Ali taraftarları tarafından Hasan zamanında oluşturulduğunu düşünenler ise Ali taraftarlarının siyasetten ayrılıp itikadla uğraşmaya başlamaları ile açıklar. Bazı Sünni İslam âlimleri ise Mutezile isminin, kader konusunda Mutezile ile yakınlaşan bir Yahudi mezhebi olan "Feruşim"in isminin Arapça'sı olduğunu ileri sürmüştür.

Mutezile Mezhebinin İman Görüşü

Mutezile'ye göre iman kalp ile tasdik, dil ile ikrar, ve amelden oluşur. Buna göre Mutezile inancında kişinin mümin yani "inanan" sayılabilmesi için kalbi ile İslâm'a inanması, dili ile bunu beyan etmesi ve hareketleriyle yani amel ile bunu göstermesi gerekir. Aynı iman görüşüne sahip diğer itikad mezhepleri Hariciyye ve Zeydiyye'dir. Ayrıca ünlü fıkıh alimleri İmam Mâlik, İmam Şâfiî ve İmam Hanbel de aynı iman görüşüne sahipti.

Mutezile Mezhebinin Esasları

Mütezile'de önemli esasların başında Tevhid, Adalet, Va'd ve Vaîd (Söz ve tehdit, kişinin amelinin haliki oluşu), el Menziletu beyne'l-menzileteyn (büyük günah işleyenlerin iman ve inançsızlık arasında bir yerde bulunmaları), Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münkerin farz-ı ayn oluşu gelir.[2] Ayrıca Kuran'ın mahlukiyeti ve aklın nakle faikiyeti gibi hususlar da mezhep için önemli olan hususlardandır.

Tevhid

Tevhîd (التوحيد), yani birleme İslâm dini akidesinin temeli olan Allah'ın birliğidir. Mutezile mezhebine mensup olanlar tevhidden yola çıkarak bazı konularda diğer itikadi mezheplerden farklı görüşler geliştirmişlerdir. Örneğin, Ehl-i Sünnet âlimlerinin ruyetullahı yani Allah'ın ahiret günü görüleceği görüşünü kabul etmemişlerdir. Onlara göre görülebilmesi için Allah'ın bir cisme sahip olması gerekir ki İslâm inancının tevhid kaidesine göre bu imkânsızdır. Bunun dışında Mutezile mezhebinin mensupları yine tevhid kaidesinden yola çıkarak Allah'ın belli sıfatlarının zatından ayrı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Çünkü onlara göre bu düşüncenin aksi, yani Allah'ın belli sıfatlarının zatıyla bir olması ezeli (ve böylece ilahi) olanların sayısını arttırır, yani tevhide karşı çıkar. Örnek vermek gerekirse, Mutezile mezhebi "Allah âlimdir." gibi bir tanımlamayı kabul ederken "Allah ilim sahibidir." gibi bir tanımlamayı reddeder. Zira onlara göre "Allah ilim sahibidir." derken Allah'ın zatından ayrı bir ilahi-ezeli ilim kabul edilmiş olur. Ayrıca, Mutezile düşüncesi Allah'ın kelâm diye bir sıfatının olmadığına inanır.

Adalet

Adalet ('Adl, العدل) esasının konusu Mutezile'nin kader konusundaki görüşüdür. "İnsan fillerinde hür değildir." görüşünü benimseyen Cebriyye mezhebine karşı çıkarak Mutezile "insanın fiillerinde tamamen hür olduğu"na inanır. Mutezile inancındaki adalet esasına göre kişi kendi fillerini kendisi yaratır. Bunu da Allah'ın kişiye bahşettiği bir yaratma kudretiyle gerçekleştirir. Fiilerin yaratılmasında Allah'ın bir müdahalesi olmadığına inanırlar. Bu görüş adalet esasından şu şekilde temel alır: kişilerin hür olmaması ve yaptıkları her fiilin yaratıcı ve yaptırıcısının Allah olması durumunda kişinin hür olarak yapmadığı hareketlerden ötürü cezalandırılması zulüm yani adaletsizliktir. İslam inancına göre ise Allah'ın adaletsiz davranması mümkün değildir. Bu nedenle kişi fiilerinin tek yaratıcı ve yaptırıcısı olmalı, fiileri konusunda tamamen hür olmalıdır.

Mutezile'nin kader konusundaki görüşü Kaderiyye mezhebiyle aynıdır. Mutezile mezhebinin kader konusundaki bu görüşlerinin imanın şartlarından olan "kader ve kazaya iman"a aykırı düştüğünü gerekçesiyle Sünni mezhepler tarafından eleştirilmiş, hatta küfür olarak nitelendirilmiştir.

Söz ve Tehdit

Va'd ve Va'id (el-Va'd ve el-Va'id, الوعد و الوعيد) yani "Söz ve Tehdit". Bu Allah'ın vadettiği (söz verdiği) sevap ve iyiliğin, tehdit ettiği cezanın gerçekleşeceğine inanmaktır. Mutezile mezhebinin bu esası bir diğer itikadi mezhep olan Mürcie'ye karşı gelştirilmiştir. Mürcie mezhebi iman etmeyen (kâfir) kişinin yaptığı iyilikler fayda vermediği gibi, iman eden kişinin (mü'minin) yaptığı günahlar da kendisine zarar vermeyeceğini öne sürmüştür. Va'd ve Vaid prensibine göre ise iyilik yapan iyiliğine karşı mükafatlandırılacak, kötülük yapansa kötülüğüne karşılık cezalandırılacaktır. Mutezile mezhebinin bu esasına göre eğer Mürcie mezhebinin "iman edenin günahları zarar vermez" iddiası doğru olsaydı, Allah'ın vaîd'i yani tehdit etmesi - korkutması gereksiz ve manasız olurdu. Oysa tevhid inancına göre bu mümkün değildir. Bu esas ile Mutezile mezhebi Mürcie'yi tam anlamıyla reddeder. Ayrıca Mutezile mezhebi yine bu esas ile büyük günah işleyen müminin tövbe etmezse affedilemeyeceğini öne sürmüştür.

İki Konum Arasındaki Bir Konum

"El Menzile beyne'l-menzileteyn" (المنزلة بين المنزلتين) yani iki konum arasındaki bir konum. Bu esas Mutezile mezhebinin "büyük günah işleyenin durumu" hakkındaki görüşüyle ilgilidir. Mutezile mezhebine göre büyük günah işleyen bir mümin (iman etmiş kişi) artık ne mümindir ne de kâfir, o fasıktır. Mutezile inancına göre büyük günah işleyen mümin fasık olur ve fasık kişi işlediği büyük günahtan ötürü tövbe etmeden ölürse sonsuza kadar cehennemde azap çeker. Eğer tövbe ederse yeniden mümin olur ve mümin olarak da ölürse kıyâmet günü ancak cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girebilir. Bu mezhebe göre fâsık bir kişi mümin ile kâfir arasında bir konumdadır, bu esasın adı olan "iki konum arasındaki bir konum" da buradan gelmektedir.

Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker

"Emr-i bi'l ma'rûf" yani iyiliği emretmek ve "nehy-i anil münker" yani kötülükten sakındırmak (الأمر بالمعروف و النهي عن المنكر). Mutezile mezhebinin bu esasına göre kişi itikadi ve ameli konularda insanlara iyiliğe çağırmalı, iyili yaymalı, kötülüğe karşı ise sakındırmalı, uyarmalıdır. Bu esastan yola çıkarak Mutezile mezhebi mensupları uzun yıllar boyunca birçok farklı görüşten, mezhepten ve inançtan insanla tartışmış, hatta zaman zaman tartışmalara şiddet ve kavga da karışmıştır.

Mutezile mezhebine göre bu beş ana esasın birine veya daha fazlasına inanmayan kişi Mu'tezili olamaz.

Mutezile mezhebi Ehl-i sünnet vel cemaat dışı kabul edilir ve Ehl-i sünnet ile pek çok noktada farklılıklar arz eder. Bunlardan en önemlileri; Allah'ın zâtı ile sıfatlarının bir (özdeş) oluşu, ru'yetullah'ın mümkün olmayışı, kulun âmelinin haliki oluşu, iman-âmel münasebeti, aklın nakle faikiyeti, Kuran'ın mahlukiyeti, büyük günah işleyenin durumu gibi hususlardır.

Yöntem ve Felsefenin Mutezile'ye Etkisi

Mutezile mezhebi akla, özellikle dönemin diğer itikadi mezheplerine oranla, fazla değer verirdi. İslam tarihçisi Muhammed Ebu Zehra bu hususu şu şekilde tarif etmiştir: "Akıl ile bilinmesi imkânsız olan konular dışında aklî hükümlere dayanırlardı."[4] Mutezile mezhebi akıl ile naklin (Kur'an ve Sünnet) çelişir gözüktüğü durumlarda ve konularda, nakli akla uygun şekilde tevil eder, yani yorumlarlardı. Akla büyük önem vermeli nakle tamamen teslimiyeti savunan alimler ile çatışmalarına yol açmıştır. Mutezile akla önem vermesi ile "Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker" esası gereğince kelâm ilminin doğuşunda büyük rol oynamıştır.

Mutezile'nin akli hükümleri esas alışı Emevîlerin son dönemlerinde ve Abbâsîler döneminde Hint ve Yunan düşüncesinin İslami kesimde yayılması ile gelişmiş ve farklı bir yön almıştır. Hint ve Yunan felsefesinden fazlasıyla etkilenen Mutezile, bu felsefelerden yeni metodlar üretmiştir. Zamanla Hint ve Yunan felsefesiyle yakınlık arz eden çeşitli felsefi hükümler de üretmeye başlamışlardır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  • A. Saim Kılavuz, "Anahatlarıyla İslâm Akaidi ve Kelâm'a Giriş", Ensar Neşriyat
  • Muhammed Ebu Zehra, "İslam'da İtikâdî, Siyasî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi", Şûrâ Yayınları, Çeviren Sıbğatullah Kaya

Notlar

  1. ^ a b c d "İTİKADİ MEZHEPLER-2-Mu'tezile", Din Ahlak Eğitimi Portalı.URL erişim tarihi: 16 Haziran 2007 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "dinahlak" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
  2. ^ a b c d e "Mu'tezile Mezhebi", dunyadinleri.com URL erişim tarihi: 16 Haziran 2007
  3. ^ "İtikadi Fırkalar", akaid.net URL erişim tarihi: 16 Haziran 2007
  4. ^ Muhammed Ebu Zehra, "İslam'da İtikâdî, Siyasî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi", Şûrâ Yayınları, Çeviren Sıbğatullah Kaya, sf. 140