Arap Alevileri: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmemiş revizyon] |
k →Namaz |
Değişiklik özeti yok |
||
27. satır: | 27. satır: | ||
=== Tarikâtın özellikleri === |
=== Tarikâtın özellikleri === |
||
İnancın kurucusu Abu Şu'ayb Muhammed bin Nusayr (''Muhammed bin Nusayrul Abdiyy'in Numayri'')'dir. Ancak Nusayrîliği sistemleştirip yayan kişi olarak ''Hamdam'' büyük saygı görür. Nusayrîlerin kutsal kitabı [[Kitâb el-Mecmû]]'dur. Nusayrîler kendilerini [[Alevî]] olarak kabullenirler. Alevîler de Nusayrîleri kendilerinden tanırlar. Ancak [[Anadolu Alevîliği]] ile Nusayrîlik farklıdır. Örneğin Nusayrîlerde [[cem]] yoktur. [[Kadın]]lar ibadetlere alınmaz. Kendi usullerine göre genellikle [[cami]] dışında [[namaz]] kılarlar, [[oruç]] tutarlar. 16 kutsal duaları vardır. [[Ali bin Ebu Talib|Ali]], [[Hasan bin Ali|Hasan]], [[Hüseyin bin Ali|Hüseyin]] sevgisi ilahlaştıracak derecededir. [[Gökyüzü]]nde [[Güneş]] [[Muhammed bin Abdullah]]'ı, [[Ay]] ise [[Ali bin Ebu Talib]]'i temsil eder. Ay'a kötü söz söylemek, Ay'a gidildiğine inanmak, Nusayrîler için günahtır. [[Alevîler]] için kutsal olan [[Hacı Bektaş]], [[Abdal Musa]] gibi yerlerle ilgilenmezler. [[Ali bin Ebu Talib|Ali]], [[Muhammed bin Abdullah|Muhammed]], [[Salmân-ı Fârisî]] isimlerinin baş harflerinden oluşan [[Ayn (harf)|Ayn]]-[[Mim (harf)|Mim]]-[[Sin (harf)|Sin]] [[harf]]leri inanç şifreleridir. [[Ali bin Ebu Talib|Ali]], [[Hasan bin Ali|Hasan]], [[Hüseyin bin Ali|Hüseyin]] dışındaki imamlara fazla ilgi göstermezler. Haydarî ve Klâzî olarak iki gruba ayrılırlar. Klâzîler [[Türkiye]]'deki topluluğun % 30'unu oluştururlar ve daha tutucudurlar. [[Suriye]]'de ise Klâzîler çoğunluktadır. [[Suriye]] yönetimindeki [[ |
İnancın kurucusu Abu Şu'ayb Muhammed bin Nusayr (''Muhammed bin Nusayrul Abdiyy'in Numayri'')'dir. Ancak Nusayrîliği sistemleştirip yayan kişi olarak ''Hamdam'' büyük saygı görür. Nusayrîlerin kutsal kitabı [[Kitâb el-Mecmû]]'dur. Nusayrîler kendilerini [[Alevî]] olarak kabullenirler. Alevîler de Nusayrîleri kendilerinden tanırlar. Ancak [[Anadolu Alevîliği]] ile Nusayrîlik farklıdır. Örneğin Nusayrîlerde [[cem]] yoktur. [[Kadın]]lar ibadetlere alınmaz. Kendi usullerine göre genellikle [[cami]] dışında [[namaz]] kılarlar, [[oruç]] tutarlar. 16 kutsal duaları vardır. [[Ali bin Ebu Talib|Ali]], [[Hasan bin Ali|Hasan]], [[Hüseyin bin Ali|Hüseyin]] sevgisi ilahlaştıracak derecededir. [[Gökyüzü]]nde [[Güneş]] [[Muhammed bin Abdullah]]'ı, [[Ay]] ise [[Ali bin Ebu Talib]]'i temsil eder. Ay'a kötü söz söylemek, Ay'a gidildiğine inanmak, Nusayrîler için günahtır. [[Alevîler]] için kutsal olan [[Hacı Bektaş]], [[Abdal Musa]] gibi yerlerle ilgilenmezler. [[Ali bin Ebu Talib|Ali]], [[Muhammed bin Abdullah|Muhammed]], [[Salmân-ı Fârisî]] isimlerinin baş harflerinden oluşan [[Ayn (harf)|Ayn]]-[[Mim (harf)|Mim]]-[[Sin (harf)|Sin]] [[harf]]leri inanç şifreleridir. [[Ali bin Ebu Talib|Ali]], [[Hasan bin Ali|Hasan]], [[Hüseyin bin Ali|Hüseyin]] dışındaki imamlara fazla ilgi göstermezler. Haydarî ve Klâzî olarak iki gruba ayrılırlar. Klâzîler [[Türkiye]]'deki topluluğun % 30'unu oluştururlar ve daha tutucudurlar. [[Suriye]]'de ise Klâzîler çoğunluktadır. [[Suriye]] yönetimindeki [[Esed]]lerin de mensubu olduğu Nusayrîler, Suriye'de toplam nüfusunun % 14'ünü oluşturmalarına rağmen iktidardadırlar. [[Hafız Esed]] ve ailesi de Nusayrîdir.<ref name="ref800">Önder, Ali Tayyar, Türkiye'nin Etnik Yapısı, sf.303</ref> |
||
== Etnik kökenleri == |
== Etnik kökenleri == |
||
77. satır: | 77. satır: | ||
=== Nusayrî inancının temel ilkeleri === |
=== Nusayrî inancının temel ilkeleri === |
||
* [[İsmâilîyye]], [[Dürzîlik]], [[Hıristiyanlık]] ve [[Suriye]]'nin yerel inançlarının bu inançta birleştirildiği düşünülmektedir.{{fact}} |
* [[İsmâilîyye]], [[Dürzîlik]], [[Hıristiyanlık]] ve [[Suriye]]'nin yerel inançlarının bu inançta birleştirildiği düşünülmektedir.{{fact}} |
||
* Sadece kendilerinin [[Ehl-i Beyt]] inancında olduğunu söylerler. [[Anadolu Alevîliği]] ve [[Câferiyye Şiîliği]] |
* Sadece kendilerinin [[Ehl-i Beyt]] inancında olduğunu söylerler. [[Anadolu Alevîliği]] ve [[Câferiyye Şiîliği]]ne [[itikad]]î yönden kesinlikle benzememektedir.{{fact}} |
||
* Nusayrîler, [[hayvan]]ların ve [[kadın]]ların [[ruh]]larının var olmadığına inanırlar.{{fact}} Bu sebeple Nusayrîlerin |
* Nusayrîler, [[hayvan]]ların ve [[kadın]]ların [[ruh]]larının var olmadığına inanırlar.{{fact}} Bu sebeple Nusayrîlerin itikadî inanışları [[erkek]]lerden oluşan topluluk içindeki sırlardan ibarettir.{{fact}} |
||
* Nusayrîlikte [[Kur'an-ı Kerîm]] |
* Nusayrîlikte [[Kur'an-ı Kerîm]]'in iki manası vardır.{{fact}} Gizliliği anlayamayanlar için [[zahir]]î, (yani yüzünden okunan mana) geçerlidir. Ancak Nusayrîler, [[İsmâilîyye]] öğretisi gereği [[bâtınî]] tevillere göre hareket ederler.{{fact}} Dolayısıyla [[Kuran-ı Kerim]]'e bir [[Sünnî]] ya da [[Şiî]] din adamının hiçbir zaman yükleyemeyeceği manaları verebilirler.{{fact}} |
||
* [[İçki]] [[haram]] değildir. Sadece erkekler için söz konusu olan [[ |
* [[İçki]] [[haram]] değildir. Sadece erkekler için söz konusu olan [[reenkarnasyon]], dinin temel inancını oluşturur ve [[namaz]] şekillerle değil, sadece [[dua]] ile kılınır gibi anlamları [[Kur'an]]'dan çıkardıklarını söylerler.{{fact}} |
||
* [[Allah]]'ın bazen [[insan]] sıfatıyla ortaya çıktığına ve onun en son [[Dünya]]'ya geldiği zamanki sıfatının [[İmam Ali]] olduğuna inanırlar.{{fact}} |
* [[Allah]]'ın bazen [[insan]] sıfatıyla ortaya çıktığına ve onun en son [[Dünya]]'ya geldiği zamanki sıfatının [[İmam Ali]] olduğuna inanırlar.{{fact}} |
||
* Yani Nusayrîlerin inancına göre [[Ali]]’nin vücudunda [[Allah]]’ın ruhaniyeti vardır. Bu sebeple Nusayrîlerin görüşlerinin temelini [[Ali]]’nin |
* Yani Nusayrîlerin inancına göre [[Ali]]’nin vücudunda [[Allah]]’ın ruhaniyeti vardır. Bu sebeple Nusayrîlerin görüşlerinin temelini [[Ali]]’nin ilahlaştırılması teşkil eder. Nusayrîlerin bütün kollarına göre [[Ali]] mabuttur, [[Tanrı]]dır ([[insan biçimcilik]]). [[Ali]] ne doğurdu, ne de doğruldu. Ölümsüzdür. Her zaman vardır. Zâtı yıldızlara hâkim olan nurdur. Nûrun nûrudur. İlâhî zatı itibariyle gizlidir. [[Ali]], yerler ve göklerin yaratılmasından önce de var olmuştur, sonra da. O, manadır. Görünüşte imam ise de bâtınî olarak o [[Tanrı]]’dır. Bu, Nusayrîliğin temel inancı olduğu için onlara göre şehâdet kelimesi, “Ben, [[Ali]]’den başka ilâh bulunmadığına şehâdet ederim” şeklindedir.<ref name="ref996" /> [[Ali]], [[Allah]]’tır ve nurundan [[Muhammed]]’i yaratmıştır. [[Ali]] manadır, [[Muhammed]] ise isimdir. [[Muhammed]] de kendi nurundan [[Salmân-ı Fârisî]]’yi yaratmıştır. Bu sır, Nusayrîler tarafından [[Hıristiyanlık]]taki “[[Tanrı|Baba]]-[[İsa|Oğul]]-[[Kutsal Ruh]]” sistemiyle açıklanır. |
||
* Nusayrîler, [[insan]]lık tarihinin yedi kademesini gerçekleştiren "[[Sâmet]]" |
* Nusayrîler, [[insan]]lık tarihinin yedi kademesini gerçekleştiren "[[Sâmet]]" (susan)'ı "Nâtık" (konuşan)'ın üstünde tutarak [[Ali (halife)|Ali]]'yi "[[Sâmet]]", [[Muhammed bin Abdullah|Muhammed]]'i "Nâtık" ve [[sahabe]]lerden [[Salmân-ı Fârisî]]'yi "bâb" (büyük kapı) olarak tanırlar. Bunların baş harfleri [[Ayn (harf)|Ayn]] '''ع''', [[Mim (harf)|Mim]] '''م''' ve [[Sin (harf)|Sin]] '''س''''i önemserler. Ayrıca bu üçlü [[Ay]], [[Güneş]] ve [[gökyüzü]] olarak da bilinir.{{fact}} |
||
* Ayrıca Bab’dan, yani [[Salmân-ı Fârisî]]’den sonra beş “eytam” vardır. Bunlar, Bab’ın mânevî çocukları olup, Bab tarafından yaratılmışlardır. Bunlar, |
* Ayrıca Bab’dan, yani [[Salmân-ı Fârisî]]’den sonra beş “eytam” vardır. Bunlar, Bab’ın mânevî çocukları olup, Bab tarafından yaratılmışlardır. Bunlar, tabiat olayları ve zelzeleyi yürüten [[Mikdad bin el-Esved]], yıldızların hareketini idare eden [[Ebû Zer-el Gifârî]], canlıların hayatlarıyla ilgilenen [[Abdullah bin Revâhâ]], rızık ve hastalıklarla ilgilenen [[Osman bin Maz'un]] ve ruhları cesetlere gönderen [[Kanber bin Kadân ed-Devrî]]'dir. Bu beş eytam, aynı zamanda beş büyük yıldızdır.<ref name="ref825">Fığlalı, s.186</ref> |
||
* Nusayrî inancına göre, ilk üç halife ile birlikte bir kısım [[sahabe]] ([[Aişe bint Ebu Bekir|Ayşe]], [[Talha]], [[Zübeyr]] vb.), [[Muâviye]], [[Yezîd]] ve [[Haccâc]] da [[İblis]]'in sembolleridir ve lanetlidirler.<ref name="ref825"/> |
* Nusayrî inancına göre, ilk üç halife ile birlikte bir kısım [[sahabe]] ([[Aişe bint Ebu Bekir|Ayşe]], [[Talha]], [[Zübeyr]] vb.), [[Muâviye]], [[Yezîd]] ve [[Haccâc]] da [[İblis]]'in sembolleridir ve lanetlidirler.<ref name="ref825"/> |
||
==== Reenkarnasyon inancı ==== |
==== Reenkarnasyon inancı ==== |
||
{{ana|Reenkarnasyon}} |
{{ana|Reenkarnasyon}} |
||
* Sadece erkekler için söz konusu olan [[ |
* Sadece erkekler için söz konusu olan [[reenkarnasyon]] inancı, dinin temel inancını oluşturur. Önceki hayatta [[sevap]] kazananların insan, kötülükleri işleyenlerin hayvan olarak tekrar Dünya'ya geleceğine inanırlar.{{fact}} Nusayrîlere göre [[Cennet]] ve [[Cehennem]] bu Dünya'dadır. Yedi defa Nusayrî inancıyla Dünya'ya gelen inançlı bir Nusayrî, gökyüzünde yıldız olarak mutlak iyiliğe (rahmete) kavuşacaktır.{{fact}} |
||
* Nusayrîlere göre kendileri, |
* Nusayrîlere göre kendileri, Ali'nin ulûhiyetine inanmak ve onun yüceliğinin nimetine ermek şerefine ulaşan kişilerdir. Ali'ye inanan ukkâl, yani Nusayrî ulularının ruhları, öldükten sonra hareket yoluyla yıldızlar haline dönüşerek nurlar âlemine yükselirken cuhhâl (sıradan) Nusayrîlerinki de Güneş’in etrafında dönen gezegenlere intikal eder. Nusayrî olmayanların ruhları ise hayvan bedenlerine girer.<ref name="ref825" /> |
||
==== Sır inancı ==== |
==== Sır inancı ==== |
||
{{ana|Mitraizm}} |
{{ana|Mitraizm}} |
||
* Dinin şekillendiricisi olarak [[sahabeler]]den [[Salmân-ı Fârisî]] kabul edilir. |
* Dinin şekillendiricisi olarak [[sahabeler]]den [[Salmân-ı Fârisî]] kabul edilir. |
||
* [[Hatay]] bölgesinde eski [[çağ]]da yaygın bir " |
* [[Hatay]] bölgesinde eski [[çağ]]da yaygın bir "sır dîni" olan [[Mitraizm|Mithras]] öğretisinden günümüze ulaştığı düşünülebilecek bir saklı öğreti üzerine inanç biçimlenmiştir.{{fact}} |
||
* [[Din]], temelinin ne zaman ortaya çıktığı belli olmayan bir '' |
* [[Din]], temelinin ne zaman ortaya çıktığı belli olmayan bir ''sır'' üzerine şekillenir. |
||
* [[Arap alfabesi]]ndeki üç [[harf]]le simgelenen sır, genel halk tarafından dahî bilinmez. Bu sırrı bilmek için ermek, ''"eve giden yola"'' |
* [[Arap alfabesi]]ndeki üç [[harf]]le simgelenen sır, genel halk tarafından dahî bilinmez. Bu sırrı bilmek için ermek, ''"eve giden yola"'' gitmek gerekir. Bu sırrın yanı sıra, ibadet de gizlilik içinde yapılır.{{fact}} |
||
=== Nusayrî mezhepleri === |
=== Nusayrî mezhepleri === |
||
114. satır: | 114. satır: | ||
==== Namaz ==== |
==== Namaz ==== |
||
Nusayrîler, [[namaz]]larını kılmak için bir [[cami]]de toplanırlar.{{fact}} Burası, günümüz anlamıyla bir [[cami]] de olabilir, bir [[türbe]] de, hatta birinin evi dahî olabilir.{{fact}} "Namaz", [[Sünnî]] ya da [[Şia]] anlayışındaki [[namaz]]la ilgisizdir.{{fact}} Soyla babadan oğula geçen "[[şeyh]]"lerin önderliğinde erkeklerin toplanıp [[dua]] ettikleri bir törendir.{{fact}} [[Secde]] ya da [[rükû]] gibi [[namaz]] biçimleri bulunmaz.{{fact}} |
Nusayrîler, [[namaz]]larını kılmak için bir [[cami]]de toplanırlar.{{fact}} Burası, günümüz anlamıyla bir [[cami]] de olabilir, bir [[türbe]] de, hatta birinin evi dahî olabilir.{{fact}} "Namaz", [[Sünnî]] ya da [[Şia]] anlayışındaki [[namaz]]la ilgisizdir.{{fact}} Soyla babadan oğula geçen "[[şeyh]]"lerin önderliğinde erkeklerin toplanıp [[dua]] ettikleri bir törendir.{{fact}} [[Secde]] ya da [[rükû]] gibi [[namaz]] biçimleri bulunmaz.{{fact}} [[Namaz]]dan önce [[abdest]] alınmaz.{{fact}} [[Kâbe]]'ye dönmek gibi bir şart da bulunmaz.{{fact}} "[[Namaz]]" için [[cami]]de toplanma şartı da yoktur.{{fact}} [[Namaz]] kılınacak yer bir ev ya da temiz olan herhangi bir yer olabilir.{{fact}} Bu fırkaya göre ibadetlerin başında ''"bâtınî namaz"'' yahut kısaca ''"namaz"'' adı verilen ibadet gelmektedir. Bu da ferdi ve kolektif olarak iki şekilde yerine getirilir. Namaz; Ali'ye açılan bir kapı ve kalbin niyazı anlamında anlaşıldığından, özel bir mekâna, camiye ihtiyaç duyulmadığı gibi, her hangi bir tarafa yönelme yahut özel bir duruş da söz konusu değildir. Namazdan önce abdest alınmaz. Namaz sesle yapılan bir ibadet olup, sadece duadır. Namazın başında ''"Ali, Muhammed ve Selman'ı yüceltiriz."'' demek, namazı eda etmek olarak anlaşılır. Ayrıca Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatır (Fatıma) isimlerini anmak da beş vakit namaz sayılır. Namazın temel şartları beş seçkini (Muhammed, Fâtır (Fâtıma), Hasan, Hüseyin ve Muhassin) bilmek, dua esnasında gülmemek ve konuşmamak, [[Abbâsî]] rengi olduğu için siyah takke giymemek, gizliliğe riayet etmek ve namazı "''Ey yüce, büyük ve arıların efendisi Ali, bize merhamet et.''" diyerek bitirmektir. Namazın sayısı yine beştir ve beş masuma tahsis edilmiştir. Namazda [[Mekke]]'ye dönmek şart değildir. Öğleye kadar Güneş’in doğuş yönüne, öğleden sonra ise batıya doğru yönelinir. Bu namazın kılınması, mahiyet itibariyle, [[Kur'an-ı Kerim]]'den [[Fatiha]] ve [[İhlâs]] [[sure]]leri ile öteki bazı kısa sureler, [[Kitâbü'l-Mecmû]]'daki sureler ve kuddâs adı verilen özel bazı duaları okumaktan ibarettir.<ref name="ref996"/> |
||
Toplu olarak kılınan namaz ise büyük bir şeyhin ziyareti, bayramlar ve fırkaya giriş merasimleri gibi vesilelerle yerine getirilir. Kadınların ve topluma kabul edilmemişlerin alınmadığı bu ibadette ferdî yapılandan farklı olarak ezan okunur, kutsallığına inanılarak şeyhlerden başlanarak cemaat, kadehten birer yudum alır, bazı surelerin okunması sırasında secde edilir. Merasimin ilgili yerlerinde Kuddâsu'l-buhûr, Kuddâsü't-tîb, Kuddâsü't-teberri ve Kuddâsu's-sin gibi dualar okunur ve selam verilerek ibadet tamamlanır.<ref name="ref117">Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 157. Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir, Eylül 2010 ISBN:978-975-06-0738-7</ref><ref>Keser,2002</ref> |
Toplu olarak kılınan namaz ise büyük bir şeyhin ziyareti, bayramlar ve fırkaya giriş merasimleri gibi vesilelerle yerine getirilir. Kadınların ve topluma kabul edilmemişlerin alınmadığı bu ibadette ferdî yapılandan farklı olarak ezan okunur, kutsallığına inanılarak şeyhlerden başlanarak cemaat, kadehten birer yudum alır, bazı surelerin okunması sırasında secde edilir. Merasimin ilgili yerlerinde Kuddâsu'l-buhûr, Kuddâsü't-tîb, Kuddâsü't-teberri ve Kuddâsu's-sin gibi dualar okunur ve selam verilerek ibadet tamamlanır.<ref name="ref117">Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 157. Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir, Eylül 2010 ISBN:978-975-06-0738-7</ref><ref>Keser,2002</ref> |
||
156. satır: | 156. satır: | ||
===== Birinci merhale ===== |
===== Birinci merhale ===== |
||
Bu ön hazırlık safhasından sonra çocuk, "Meşveret Cemiyeti" adı verilen bir toplantıya alınır ki bu toplantı, şeyhin veya ileri gelen bir Nusayrî’nin evinde yapılır. Çocuk içeri alınır ve nefsini alçaltma, itaatkâr olmanın bir nişanesi olarak şeyhin ve orada bulunanların ayakkabılarını başına koyar. Ulûhiyet sembolü olan bir kadeh şarabı içtikten sonra o, "Abdu'n-Nur" (Nur'un kulu) adını alır. Bu arada Arapça ayn ('''ع'''), mîm ('''م''') ve sîn ('''س''') harfleri manaları anlatılmadan bir mühür şeklinde tekrar ettirilir, tekrar el ve ayaklar öpülür. Sonunda da bu |
Bu ön hazırlık safhasından sonra çocuk, "Meşveret Cemiyeti" adı verilen bir toplantıya alınır ki bu toplantı, şeyhin veya ileri gelen bir Nusayrî’nin evinde yapılır. Çocuk içeri alınır ve nefsini alçaltma, itaatkâr olmanın bir nişanesi olarak şeyhin ve orada bulunanların ayakkabılarını başına koyar. Ulûhiyet sembolü olan bir kadeh şarabı içtikten sonra o, "Abdu'n-Nur" (Nur'un kulu) adını alır. Bu arada Arapça ayn ('''ع'''), mîm ('''م''') ve sîn ('''س''') harfleri manaları anlatılmadan bir mühür şeklinde tekrar ettirilir, tekrar el ve ayaklar öpülür. Sonunda da bu merasimin gün, ay ve senesi kaydedilir.<ref name="ref825"/> |
||
===== İkinci merhale ===== |
===== İkinci merhale ===== |
||
İlk merhaleden kırk gün sonra yapılan bu toplantının adı "Melik Cemiyeti"dir. Çok zengin ve görkemli bir toplantıdır. Nâkip, çocuğa tekrar bir kadeh içki sunar ve ayn ('''ع'''), mîm ('''م''') ve sîn ('''س''') harflerinin sırrını öğreterek bunları her gün 500 defa tekrar etmesini emreder. Bu arada |
İlk merhaleden kırk gün sonra yapılan bu toplantının adı "Melik Cemiyeti"dir. Çok zengin ve görkemli bir toplantıdır. Nâkip, çocuğa tekrar bir kadeh içki sunar ve ayn ('''ع'''), mîm ('''م''') ve sîn ('''س''') harflerinin sırrını öğreterek bunları her gün 500 defa tekrar etmesini emreder. Bu arada Kitâbül-Mecmu'dan da bazı bölümler kendisine öğretilir.<ref name="ref825" /> |
||
===== Üçüncü merhale ===== |
===== Üçüncü merhale ===== |
||
187. satır: | 187. satır: | ||
{{ana|Şiilik}} |
{{ana|Şiilik}} |
||
{{Şiilik mezhepleri}} |
{{Şiilik mezhepleri}} |
||
== Ayrıca bakınız == |
== Ayrıca bakınız == |
||
{{Şiilik}} |
{{Şiilik}} |
||
199. satır: | 198. satır: | ||
* [[Dürzîlik]] |
* [[Dürzîlik]] |
||
* [[Hurûfîlik]] |
* [[Hurûfîlik]] |
||
* [[ |
* [[Işıkçılık]] |
||
* [[İmamiye Şiası]] |
|||
* [[İsmâilîlik]] |
* [[İsmâilîlik]] |
||
* [[İsnaaşeriyye]] |
|||
* [[Işıkçılık]] |
|||
* [[Karmatîlik]] |
* [[Karmatîlik]] |
||
* [[Mustâlîlik]] |
* [[Mustâlîlik]] |
||
* [[Nizarîlik]] |
* [[Nizarîlik]] |
||
* [[Onikicilik]] |
|||
* [[Sâbiîlik]] |
* [[Sâbiîlik]] |
||
* [[Şiîlik]] |
|||
* [[Yaresan]] |
* [[Yaresan]] |
||
* [[Yarsanizm]] |
* [[Yarsanizm]] |
||
259. satır: | 255. satır: | ||
[[ms:Alawit]] |
[[ms:Alawit]] |
||
[[nl:Alawieten]] |
[[nl:Alawieten]] |
||
[[no: |
[[no:Alawiter]] |
||
[[pl:Alawizm]] |
[[pl:Alawizm]] |
||
[[pt:Alauitas]] |
[[pt:Alauitas]] |
Sayfanın 19.44, 1 Eylül 2012 tarihindeki hâli
Bu madde hiçbir kaynak içermemektedir. (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Bu maddenin veya maddenin bir bölümünün gelişebilmesi için alakalı konuda uzman kişilere gereksinim duyulmaktadır. |
Doğancı (II. Dünya Savaşı sırasında Baniyas). | |
Önemli nüfusa sahip bölgeler | |
---|---|
Suriye | Yaklaşık 2,5 milyon |
Lübnan | 100.000 (tahmin)[1] |
Türkiye | 300.000 - 350.000[2] |
İsrail | Yaklaşık 2.000 (Ghajar köyü Golan Tepeleri)[3] |
Avustralya | belirsiz |
Diller | |
Din | |
Nusayrîler ya da Nusayrîyye; (Arapça: النصيرية Al-Nusayrīyah ya da العلوية Al-Alawīya) Suriye'nin Lazkiye, Baniyas ve Tartus illeriyle Türkiye'nin Hatay, Adana ve Mersin illerinde yaşayan; İsmâilîlik, Dürzîlik, Hıristiyanlık ile birlikte Suriye'deki mevcut diğer yerel inanışların İslâmiyet'in Şiîlik mezhebinin çatısı altında harmanlanması neticesinde ortaya çıkmış olan bir dinî inanç topluluğudur.
Nusayr’îyye Tarikâtı
Adını On Birinci İmâm Hasan El Askeri'nin öğrencisi Abu Şu'ayb Muhammed ibn Nusayr'dan alan, Câferiyye Şiîliği ile Anadolu Alevîliğinden inanç yönüden ayrılarak, İsmâilîyye, Dürzîlik, Hıristiyanlık ve Suriye'deki diğer inançları da içeren ve Kitâb el-Mecmû adındaki duâ kitabını dînî eğitimlerinin ana kaynağı olarak kabul eden Ehl-i Beyt inancı.[5]
Tarikâtın özellikleri
İnancın kurucusu Abu Şu'ayb Muhammed bin Nusayr (Muhammed bin Nusayrul Abdiyy'in Numayri)'dir. Ancak Nusayrîliği sistemleştirip yayan kişi olarak Hamdam büyük saygı görür. Nusayrîlerin kutsal kitabı Kitâb el-Mecmû'dur. Nusayrîler kendilerini Alevî olarak kabullenirler. Alevîler de Nusayrîleri kendilerinden tanırlar. Ancak Anadolu Alevîliği ile Nusayrîlik farklıdır. Örneğin Nusayrîlerde cem yoktur. Kadınlar ibadetlere alınmaz. Kendi usullerine göre genellikle cami dışında namaz kılarlar, oruç tutarlar. 16 kutsal duaları vardır. Ali, Hasan, Hüseyin sevgisi ilahlaştıracak derecededir. Gökyüzünde Güneş Muhammed bin Abdullah'ı, Ay ise Ali bin Ebu Talib'i temsil eder. Ay'a kötü söz söylemek, Ay'a gidildiğine inanmak, Nusayrîler için günahtır. Alevîler için kutsal olan Hacı Bektaş, Abdal Musa gibi yerlerle ilgilenmezler. Ali, Muhammed, Salmân-ı Fârisî isimlerinin baş harflerinden oluşan Ayn-Mim-Sin harfleri inanç şifreleridir. Ali, Hasan, Hüseyin dışındaki imamlara fazla ilgi göstermezler. Haydarî ve Klâzî olarak iki gruba ayrılırlar. Klâzîler Türkiye'deki topluluğun % 30'unu oluştururlar ve daha tutucudurlar. Suriye'de ise Klâzîler çoğunluktadır. Suriye yönetimindeki Esedlerin de mensubu olduğu Nusayrîler, Suriye'de toplam nüfusunun % 14'ünü oluşturmalarına rağmen iktidardadırlar. Hafız Esed ve ailesi de Nusayrîdir.[6]
Etnik kökenleri
Nusayrîlerin birçoğu kökenlerini Horasan Türkleri'ne dayandırır. Kendilerini, Harun Reşid'in yerine geçen oğlu Mutasım'ın Horasanlı bir Türk olan annesinin aşîretinin torunları olarak kabul ederler.[6] 700'lü yıllardan başlayarak Türkiye sınırları içerisindeki topraklara yerleştirilmiş Oğuz Horasan Türkleri olduğu belirtilmektedir.[7] Adana ve Mersin'de yaşayan yerel halk tarafından Fellah (çiftçi) olarak adlandırılmasının Arap olmaları ile değil, Çukurova'da sadece tarım yapmalarındanır.[7]
Adana ve Mersin'deki Arapların kökeni üzerine iki ayrı görüş vardır:
Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde 19. yüzyılın başında Mısır'ın Anadolu'ya saldırısından sonra Mısır ordusundaki askerlerin bir bölümünün dönmeyip Anadolu'da kaldığı ilk önermedir.[7] Ancak daha kuvvetli olan erken Hıristiyanlık döneminde zâten burada olmaları ve daha sonra yaklaşık 7. - 8. yüzyılda bölgenin İslâm-Arap ordusunun istilasına uğramasıyla Arapların yerleşmesi şeklindedir.[7]
Berberî kökenli oldukları kesinlikle iddia edilemez; çünkü Berberîler zaten sadece Cezayir'de yaşar.[7]
Bölgedeki Türkmenler, onlar için "kesinlikle hizmetçi anlamında değil, sadece "Arab oğlu" anlamında "Arab uşağı" tâbirini kullanırlar.[7] Antakya ve İskenderun'un Nusayrî Arapları ve Sünnî Arapları, bölgenin yerli meskûnlarıdır ve erken dönemlerden beri burada ikamet ederler. Adana ve Mersin'deki Arap Alevîlerinin de gerçek Nusayrî kökenli olduklarını öğrenebilmek için Osmanlı döneminin vilayet müfettişlerinden Emin Gâlib Et-Tavil'in Nusayrîler adlı kitabına bakılması yeterlidir.[7]
Nusayrîlerin etnik kökeni üzerinde duranların başında Tankut gelir. Tankut, eski Türk topluluklarının inançlarından iz taşıdıklarından hareketle Nusayrîlerin Türk olduklarını iddia eder. Bu görüşü Önder de destekler. Önder, yerli ve yabancı antropologların Nusayrîlerden elde ettikleri kafa endisi, dil ve kültürel özelliklerine dayanarak bu gurubun Türk olduğunu savunur.
Andrews, Aringberg Laonatza ve Olsson gibi araştırmacılar, Nusayrîlerin Arap etnik kökene sahip olduklarını savunmaktadırlar. Nusayrîlerin büyük çoğunluğu da (% 99,5) kendilerini Arap Alevîsi olarak tanımlarlar. Güler, Rande, Reyhânî ve Sönmez gibi araştırmacılar da bu görüştedir. Çünkü Hüseyin Türk'ün Hatay'da yaptığı alan çalışmasında Nusayrîlere Kendinizi ne olarak tanımlıyorsunuz? sorusuna verilen yanıtlarda da bu sonuç çıkmıştır. Ama az da olsa Arap Alevîliğine Türk, Kürt ve Çerkez halktan da karışan olmuştur.
Etimoloji
Nusayrî halkı, kendini adlandırma konusunda çeşitlilik gösterir. Mezhebin kurucusu Muhammed bin Nusayr'in isminden türeyen Nusayrî sözcüğünün kendileri için kullanılmasını istemediklerinden Türkiye'de genelde Arap Alevîsi denir.[kaynak belirtilmeli] Mezhebin kurucusu Muhammed bin Nusayr'in isminden türeyen Nusayrî tanımlaması kullanılmaktadır. On Birinci İmâm Hasan el-Askerî'nin öğrencisi Muhammed bin Nusayr'ı (ö. 883) otorite kabul ettikleri için bu adı alırlar. Ancak Nusayrîler bu ismi kendileri için asla kullanmazlar.[kaynak belirtilmeli]
Nusayrî ismi nereden geliyor?
Nusayrî ismi ile ilgili olarak Doğu bilimcisi Fransız etnolog Massignon, temelde beş kaynak öne sürer:
- Massignon diyor ki: Nusayrî adı, tahkir amacıyla Nasrânî adının küçültme kalıbı olabilir. Nasranî, Hıristiyan demektir. Sünnîler, Alevîleri Hıristiyan olmakla suçlarlardı. Nasranî kelimesinin Arapça'ya göre küçültme kalıbı olsaydı bu ismin Nusayranî şeklinde olması gerekirdi.
- Kufe'deki Nasuraya köyünden gelmiş olabilir.
- Nazerînî kelimesinin bozulmasından olabilir. Bu sözcük Latince'dir ve Haçlılar tarafından oradaki dağa bu isim verildi. Aynı zamanda Romalılar zamanında Suriye'de bir eyaletin ismiydi.
- Uydurma Şiî şehitlerinden biri olan Nuşayr isminden geliyor olabilir.
- İddiaların en sağlamı, mezhebin kurucusu Muhammed bin Nusayr adındaki kişinin adıyla ilgili olmasıdır.
Bu arada kimi ılımlı ve dost kılığına girmek isteyen yazarlar, Muhammed bin Nusayr kötü bir isim kazanmış diye Alevîlere (Nusayrîler) acıyarak ona intisap etmesini uygunsuz sayar ve ismin başka kaynaktan geldiğini iddia eder. 5-6 ve 7. yüzyıl'da Sünnî iktidarın zulüm ve baskısından kaçarak Nusre denilen dağa tırmanıp yerleşerek sonraları dağın adından türetilen Nusayrî adıyla tanınmaya başlandıklarını öne sürer. Zîrâ Nusre ile bağlantılı olsaydı, yine Arapça'nın kurallarına göre Nusrevî olması gerekirdi.
Nüfus ve dağılımı
Dünya genelinde yaklaşık 3.000.000 Nusayrî vardır. Dünya genelinde yaşayan Nusayrîlerin büyük bir kısmı Suriye'dedir. Bu sayıları ile Nusayrîler Suriye nüfusunun % 11-15'ini oluşturmaktadırlar.
Dünya genelinde yaşayan Nusayrîler; Suriye (2.500.000), Lübnan (100.000) ve Türkiye'dedir (350.000). Ancak Dünya'nın farklı bölgelerinde, özellikle Almanya, Fransa ve Avustralya'da da Nusayrîler yaşamaktadır.
Türkiye Nusayrîleri
Türkiye'de 350.000 civarında Nusayrî olduğu tahmin edilmektedir. Nusayrîlerin Hatay ilinin genel nüfusu içindeki oranı, il merkezindeki oranın altındadır (%50'ye yakın). Osmanlı döneminin vilayet müfettişlerinden Emin Gâlib Et-Tavil'in "Nusayrîler" adlı kitabına göre Adana ve Mersin'deki Arap Alevîleri de Nusayrî kökenlidir.[kaynak belirtilmeli] Ancak bu yörede yaşayan ve yerel halk tarafından Fellah (çiftçi) olarak adlandırılan Arap halkıyla etnik köken ve dînî inanç bakımından ilgileri bulunmamaktadır.[kaynak belirtilmeli]
Dil
Ana dilleri Arapça'dır. Suriye'deki Gebel ve Ensari'ye bağlı Süryânî/Lübnan lehçelerini konuşurlar. Yaşlı nesil, hâlâ Arapça konuşmaktadır.[8]
Türkiye'de ise 1939'da Hatay'ın katılmasından sonra doğmuş olan nesil tarafından Türkçe konuşulmaktadır. Bugün Arapça ile Türkçe’nin bir karışımı konuşulur.[9]
Din
Nusayrî inancının temel ilkeleri
- İsmâilîyye, Dürzîlik, Hıristiyanlık ve Suriye'nin yerel inançlarının bu inançta birleştirildiği düşünülmektedir.[kaynak belirtilmeli]
- Sadece kendilerinin Ehl-i Beyt inancında olduğunu söylerler. Anadolu Alevîliği ve Câferiyye Şiîliğine itikadî yönden kesinlikle benzememektedir.[kaynak belirtilmeli]
- Nusayrîler, hayvanların ve kadınların ruhlarının var olmadığına inanırlar.[kaynak belirtilmeli] Bu sebeple Nusayrîlerin itikadî inanışları erkeklerden oluşan topluluk içindeki sırlardan ibarettir.[kaynak belirtilmeli]
- Nusayrîlikte Kur'an-ı Kerîm'in iki manası vardır.[kaynak belirtilmeli] Gizliliği anlayamayanlar için zahirî, (yani yüzünden okunan mana) geçerlidir. Ancak Nusayrîler, İsmâilîyye öğretisi gereği bâtınî tevillere göre hareket ederler.[kaynak belirtilmeli] Dolayısıyla Kuran-ı Kerim'e bir Sünnî ya da Şiî din adamının hiçbir zaman yükleyemeyeceği manaları verebilirler.[kaynak belirtilmeli]
- İçki haram değildir. Sadece erkekler için söz konusu olan reenkarnasyon, dinin temel inancını oluşturur ve namaz şekillerle değil, sadece dua ile kılınır gibi anlamları Kur'an'dan çıkardıklarını söylerler.[kaynak belirtilmeli]
- Allah'ın bazen insan sıfatıyla ortaya çıktığına ve onun en son Dünya'ya geldiği zamanki sıfatının İmam Ali olduğuna inanırlar.[kaynak belirtilmeli]
- Yani Nusayrîlerin inancına göre Ali’nin vücudunda Allah’ın ruhaniyeti vardır. Bu sebeple Nusayrîlerin görüşlerinin temelini Ali’nin ilahlaştırılması teşkil eder. Nusayrîlerin bütün kollarına göre Ali mabuttur, Tanrıdır (insan biçimcilik). Ali ne doğurdu, ne de doğruldu. Ölümsüzdür. Her zaman vardır. Zâtı yıldızlara hâkim olan nurdur. Nûrun nûrudur. İlâhî zatı itibariyle gizlidir. Ali, yerler ve göklerin yaratılmasından önce de var olmuştur, sonra da. O, manadır. Görünüşte imam ise de bâtınî olarak o Tanrı’dır. Bu, Nusayrîliğin temel inancı olduğu için onlara göre şehâdet kelimesi, “Ben, Ali’den başka ilâh bulunmadığına şehâdet ederim” şeklindedir.[10] Ali, Allah’tır ve nurundan Muhammed’i yaratmıştır. Ali manadır, Muhammed ise isimdir. Muhammed de kendi nurundan Salmân-ı Fârisî’yi yaratmıştır. Bu sır, Nusayrîler tarafından Hıristiyanlıktaki “Baba-Oğul-Kutsal Ruh” sistemiyle açıklanır.
- Nusayrîler, insanlık tarihinin yedi kademesini gerçekleştiren "Sâmet" (susan)'ı "Nâtık" (konuşan)'ın üstünde tutarak Ali'yi "Sâmet", Muhammed'i "Nâtık" ve sahabelerden Salmân-ı Fârisî'yi "bâb" (büyük kapı) olarak tanırlar. Bunların baş harfleri Ayn ع, Mim م ve Sin س'i önemserler. Ayrıca bu üçlü Ay, Güneş ve gökyüzü olarak da bilinir.[kaynak belirtilmeli]
- Ayrıca Bab’dan, yani Salmân-ı Fârisî’den sonra beş “eytam” vardır. Bunlar, Bab’ın mânevî çocukları olup, Bab tarafından yaratılmışlardır. Bunlar, tabiat olayları ve zelzeleyi yürüten Mikdad bin el-Esved, yıldızların hareketini idare eden Ebû Zer-el Gifârî, canlıların hayatlarıyla ilgilenen Abdullah bin Revâhâ, rızık ve hastalıklarla ilgilenen Osman bin Maz'un ve ruhları cesetlere gönderen Kanber bin Kadân ed-Devrî'dir. Bu beş eytam, aynı zamanda beş büyük yıldızdır.[11]
- Nusayrî inancına göre, ilk üç halife ile birlikte bir kısım sahabe (Ayşe, Talha, Zübeyr vb.), Muâviye, Yezîd ve Haccâc da İblis'in sembolleridir ve lanetlidirler.[11]
Reenkarnasyon inancı
- Sadece erkekler için söz konusu olan reenkarnasyon inancı, dinin temel inancını oluşturur. Önceki hayatta sevap kazananların insan, kötülükleri işleyenlerin hayvan olarak tekrar Dünya'ya geleceğine inanırlar.[kaynak belirtilmeli] Nusayrîlere göre Cennet ve Cehennem bu Dünya'dadır. Yedi defa Nusayrî inancıyla Dünya'ya gelen inançlı bir Nusayrî, gökyüzünde yıldız olarak mutlak iyiliğe (rahmete) kavuşacaktır.[kaynak belirtilmeli]
- Nusayrîlere göre kendileri, Ali'nin ulûhiyetine inanmak ve onun yüceliğinin nimetine ermek şerefine ulaşan kişilerdir. Ali'ye inanan ukkâl, yani Nusayrî ulularının ruhları, öldükten sonra hareket yoluyla yıldızlar haline dönüşerek nurlar âlemine yükselirken cuhhâl (sıradan) Nusayrîlerinki de Güneş’in etrafında dönen gezegenlere intikal eder. Nusayrî olmayanların ruhları ise hayvan bedenlerine girer.[11]
Sır inancı
- Dinin şekillendiricisi olarak sahabelerden Salmân-ı Fârisî kabul edilir.
- Hatay bölgesinde eski çağda yaygın bir "sır dîni" olan Mithras öğretisinden günümüze ulaştığı düşünülebilecek bir saklı öğreti üzerine inanç biçimlenmiştir.[kaynak belirtilmeli]
- Din, temelinin ne zaman ortaya çıktığı belli olmayan bir sır üzerine şekillenir.
- Arap alfabesindeki üç harfle simgelenen sır, genel halk tarafından dahî bilinmez. Bu sırrı bilmek için ermek, "eve giden yola" gitmek gerekir. Bu sırrın yanı sıra, ibadet de gizlilik içinde yapılır.[kaynak belirtilmeli]
Nusayrî mezhepleri
Diğer birçok itikadî fırkada olduğu gibi Nusayrîlik de kendi arasında çeşitli fırkalara ayrılmıştır. Bunlar, genel olarak dört koldur:
- Haydariyye,
- Şimâliyye (veya Şemsiyye),
- Kilâziyye (veya Kameriyye),
- Gaybiyye,
olarak sıralanabilir. Ancak bunlar, esas itibariyle Şimâliyye ve Kilâziyye olmak üzere iki ana kol halinde yaygınlık kazanmışlardır.[11]
Ali'nin bulunduğu yer konusunda üç gruba ayrılırlar. Haydarîlere göre Ali göktedir. Güneş (Ar. اَلْشَمْس (eş-şems)) Muhammed'i, Ay da (Ar. اَلْقَمَر (el-qamer)) Selmân'ı temsil eder. Şimâlîlere göre Ali, Güneş’te oturmaktadır. Bu yüzden bunlara "Şemsîler" de denilmektedir. Semâdaki büyük yıldızlar da Nusayrîlerin ukkâlinin ruhlarıdır. Bu nedenle Nusayrîler, Güneş’in doğuşu ve batışı zamanında Güneş’e ve yıldızlara hürmet gösterirler. Dualarında ihtiyaçlarını görünen yıldızlar hürmetine en iyisinden isterler. İkinci kol olan Kilâzîlere göre ise Ali'nin yeri Ay'dır. Bu yüzden bunlara da "Kamerîler" ismi verilmektedir.[11]
Nusayrîlikte ibâdet
Nusayrîliğin görüşleri incelendiğinde inançlarının İslâm’dan kaynaklanmakla beraber tamamen bâtınî yorumlara dayandığı görülmektedir. Hattâ görüşlerinde zaman zaman Hıristiyan kültürünün izleri görülebilir. Bu sebeple ibadet anlayışları bakımından fırka temel İslamî ibadetleri genel kabulden farklı olarak kendi bâtınî anlayışlarına paralel biçimde tevil eder.
Namaz
Nusayrîler, namazlarını kılmak için bir camide toplanırlar.[kaynak belirtilmeli] Burası, günümüz anlamıyla bir cami de olabilir, bir türbe de, hatta birinin evi dahî olabilir.[kaynak belirtilmeli] "Namaz", Sünnî ya da Şia anlayışındaki namazla ilgisizdir.[kaynak belirtilmeli] Soyla babadan oğula geçen "şeyh"lerin önderliğinde erkeklerin toplanıp dua ettikleri bir törendir.[kaynak belirtilmeli] Secde ya da rükû gibi namaz biçimleri bulunmaz.[kaynak belirtilmeli] Namazdan önce abdest alınmaz.[kaynak belirtilmeli] Kâbe'ye dönmek gibi bir şart da bulunmaz.[kaynak belirtilmeli] "Namaz" için camide toplanma şartı da yoktur.[kaynak belirtilmeli] Namaz kılınacak yer bir ev ya da temiz olan herhangi bir yer olabilir.[kaynak belirtilmeli] Bu fırkaya göre ibadetlerin başında "bâtınî namaz" yahut kısaca "namaz" adı verilen ibadet gelmektedir. Bu da ferdi ve kolektif olarak iki şekilde yerine getirilir. Namaz; Ali'ye açılan bir kapı ve kalbin niyazı anlamında anlaşıldığından, özel bir mekâna, camiye ihtiyaç duyulmadığı gibi, her hangi bir tarafa yönelme yahut özel bir duruş da söz konusu değildir. Namazdan önce abdest alınmaz. Namaz sesle yapılan bir ibadet olup, sadece duadır. Namazın başında "Ali, Muhammed ve Selman'ı yüceltiriz." demek, namazı eda etmek olarak anlaşılır. Ayrıca Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatır (Fatıma) isimlerini anmak da beş vakit namaz sayılır. Namazın temel şartları beş seçkini (Muhammed, Fâtır (Fâtıma), Hasan, Hüseyin ve Muhassin) bilmek, dua esnasında gülmemek ve konuşmamak, Abbâsî rengi olduğu için siyah takke giymemek, gizliliğe riayet etmek ve namazı "Ey yüce, büyük ve arıların efendisi Ali, bize merhamet et." diyerek bitirmektir. Namazın sayısı yine beştir ve beş masuma tahsis edilmiştir. Namazda Mekke'ye dönmek şart değildir. Öğleye kadar Güneş’in doğuş yönüne, öğleden sonra ise batıya doğru yönelinir. Bu namazın kılınması, mahiyet itibariyle, Kur'an-ı Kerim'den Fatiha ve İhlâs sureleri ile öteki bazı kısa sureler, Kitâbü'l-Mecmû'daki sureler ve kuddâs adı verilen özel bazı duaları okumaktan ibarettir.[10]
Toplu olarak kılınan namaz ise büyük bir şeyhin ziyareti, bayramlar ve fırkaya giriş merasimleri gibi vesilelerle yerine getirilir. Kadınların ve topluma kabul edilmemişlerin alınmadığı bu ibadette ferdî yapılandan farklı olarak ezan okunur, kutsallığına inanılarak şeyhlerden başlanarak cemaat, kadehten birer yudum alır, bazı surelerin okunması sırasında secde edilir. Merasimin ilgili yerlerinde Kuddâsu'l-buhûr, Kuddâsü't-tîb, Kuddâsü't-teberri ve Kuddâsu's-sin gibi dualar okunur ve selam verilerek ibadet tamamlanır.[12][13]
Oruç
Namaz gibi İslam'ın diğer temel ibadetlerini de tevil eden Nusayrîlik'te söz gelimi oruç, İslâm peygamberi Muhammed'in babası Abdullah'ın sessizliğini temsil eder ve fırkaca kutsal sayılan sırları başkalarından gizlemek anlamına gelir.
Zekât
Zekât, Selmân-ı Farisî'yi temsil eder ve dîni öğrenip aktarma anlamına gelir. Bununla birlikte fırkanın iç işleyişinde zekât, çeşitli vesîlelerle merasim sonrası şeyhe verilen paradır.
Hac
Hac ise fırkaca kutsal sayılan kişi ve yerleri ziyaret etmeyi sembolize eder ve bilinen hac ibadetiyle bir ilgisi yoktur. Nusayrîlikte ziyaret yerleri çok önemlidir. Buralar beyaza boyanır ve aynı zamanda ibadet yerleridir. Ziyaret yerleri ya su kenarlarında, ya da ağaçlık yerlerdedir. Bu anlayışları eski Fenikeliler'den kalan bir inançtır.[11]
Nusayrîlikte şeyhler
Nusayrîlerde, şeyhler tabir edilen din işlerini organize eden dört ayrı sınıf vardır ki, bunlar onlara göre büyük önem arz etmektedir. Bunları da sırasıyla şöyle sıralayabiliriz:
Büyük şeyh
Ali'nin yeryüzündeki gölgesi durumunda olup geniş ve büyük bir otoritesi vardır. İnsanüstü gücü bulunduğuna inanılır, bu yüzden büyük itibar görür. Vazifesi, şeyh ve imam adaylarını seçmektir. Her bölgede ancak bir büyük şeyh bulunur.[11]
Şeyh
Cemaatin manevî önderleri durumunda bulunan şeyhlerin sayıları çoktur ve atalarının melekler olduğuna inanılır. Melekler onlara hûlul etmiştir. Âhiret âleminde şefaat hakkına sahiptirler. Merasim ve ziyaretleri idare edip hastalara dua ederler, onlardan izinsiz doktora bile gidilmez. Şeyh olabilmek için şeyh ailesinden gelmek şart olduğu gibi geniş bir kültüre de sahip olmak zorunludur.[11]
Nüvvâb
Bir nevi şeyh yardımcısı durumundadırlar. Şeyh olabilmeleri büyük şeyhin kararına bağlıdır. Bunun için geniş bir tecrübeden geçmesi gereklidir. Şeyh olabileceği kanaati oluşuğunda bir başka bölgeye şeyh olarak atanır.[11]
İmam
Daha alt tabakadan görevlilerdir.[11]
Nusayrîliğe giriş
Nusayrîliğe giriş şartları
Kadınlar bu mezhebe giremezler, çünkü onlar sır saklayamaz. Bu sebeple Nusayrîler, inançlarını kadınlara bildirmezler. Erkekler ise mezhebe girmekle yükümlüdürler. Erkeklere bu inançlar 19 yaşında öğretilir. Bundan sonra öldürülseler bile bu sırrı kimseye söylemeyeceklerine yemin ederler. Nusayrîliğe giriş için esas şart, babanın Nusayrî olmasıdır. Erkek, sağlığı yerinde, 8-10 yaşından büyük ve ölümle karşı karşıya kalsa bile sır saklayabilecek kabiliyet ve olgunlukta olmak da Nusayrîliğe giriş için gerekli şartlardandır. Nusayrîliğe girmenin şartlarına haiz olup Nusayrî inanç ve sırlarını öğrenen ve Nusayrî ibadetlerini yerine getiren Nusayrîlere ukkâl (akıllı) Nusayrîler denir. Nusayrî soyundan gelip de Nusayrî inanç ve sırlarını öğrenmeye haiz olmayan veya haiz olup da bu sırlar kendisine öğretilmeyen ya da bu inanç ve sırları bilmeyen Nusayrîlere ise cuhhâl (cahil) Nusayrîler denir.[11]
Nusayrîlikte Şehadet Kelimesi
Nusayrîliğe girişte şehadet kelimesi; "Nusayrî dinînden, Cundebî görüşünden, Cunbulanî tarikâtından, Hasibî akidesinden, Cillî inancından, Meymunî fıkıhından olduğuma şehadet ederim" veya kısaca "Ben, Ali’den başka ilâh bulunmadığına şehâdet ederim" şeklindedir. Böylelikle kişi Nusayrîliğe girmiş olur. Ardından da törene geçilir.[10]
Nusayrîliğe giriş töreni
Nusayrîliğe giriş, birkaç merhaleden oluşmaktadır. Nusayrîliğe giriş töreni genel olarak aşağıda sıralanan dört merhaleden oluşmaktadır.
Ön merhale
Mezhebe girecek yaşa gelen çocuğu babası, güvendiği bir Nusayrî’ye götürür ve ona tavassut etmesini ister. O şahıs, çocuğun manevî babası haline gelerek onu iyice tanır. Çocuğun durumu hakkında şahitler ve şeyhin huzurunda teminat alınır, çocuk eğer sır verirse öldürülür. Daha sonra o kişi çocuğun eğitimini sağlar. Nusayrîlerin gözünde iyi bir Nusayrî intibası bırakmak için namaz kılıp, oruç tutmasına özen göstermesi istenir. Zîrâ bu safhada çocuk, bir nevî ilk imtihandan geçmektedir.[11]
Birinci merhale
Bu ön hazırlık safhasından sonra çocuk, "Meşveret Cemiyeti" adı verilen bir toplantıya alınır ki bu toplantı, şeyhin veya ileri gelen bir Nusayrî’nin evinde yapılır. Çocuk içeri alınır ve nefsini alçaltma, itaatkâr olmanın bir nişanesi olarak şeyhin ve orada bulunanların ayakkabılarını başına koyar. Ulûhiyet sembolü olan bir kadeh şarabı içtikten sonra o, "Abdu'n-Nur" (Nur'un kulu) adını alır. Bu arada Arapça ayn (ع), mîm (م) ve sîn (س) harfleri manaları anlatılmadan bir mühür şeklinde tekrar ettirilir, tekrar el ve ayaklar öpülür. Sonunda da bu merasimin gün, ay ve senesi kaydedilir.[11]
İkinci merhale
İlk merhaleden kırk gün sonra yapılan bu toplantının adı "Melik Cemiyeti"dir. Çok zengin ve görkemli bir toplantıdır. Nâkip, çocuğa tekrar bir kadeh içki sunar ve ayn (ع), mîm (م) ve sîn (س) harflerinin sırrını öğreterek bunları her gün 500 defa tekrar etmesini emreder. Bu arada Kitâbül-Mecmu'dan da bazı bölümler kendisine öğretilir.[11]
Üçüncü merhale
Bu ikinciden daha görkemlidir. Nusayrîliğe giren çocuk, eğer ileri gelen bir aileden veya şeyh ailesinden geliyorsa ikinciden yedi ay, eğer halktan birisi ise dokuz ay sonra icra edilir. Geniş bir salonda yapılan bu merasim, bir hayli kurala bağlıdır. Salonda ortada büyük şeyhi temsilen bir imam oturur, sağında nâkip, solunda ise necip vardır. Bu şekil, aynı zamanda ayn (ع), mîm (م) ve sîn (س) harflerini, yani Ali, Muhammed ve Selmân üçlüsünü temsil etmektedir. Bu üçlü sembolize sistemi Hıristiyanlıktaki "Baba - Oğul - Ruh-ul Kudüs" sistemiyle açıklanır. Ayrıca Selmân'dan sonra beş tane de eytam vardır (yukarıya bakınız). Bu beş eytam, aynı zamanda beş büyük yıldızdır. Nakibin sağında da havarileri temsilen on iki kişi bulunur. Necibin solunda ise yirmi dört kişi yer almaktadır. Bu kişiler, Kitâbul-Mecmu'nun beş defa tekrar edildiğine şahitlik ederler. Merasimin başında imam, dîne girmekte olan kişiden tekrar sır saklayacağına dair söz ister, havârîler de onun sözüne şahitlik ederler. Bu sırada on iki havari önlerindeki on iki bardaktan birer yudum içki alırlar, aday da alır ve böylece ulûhiyete erilmiş olur. Nusayrîliğe göre gök gürültüsü ve şimşek çakması, Ali’nin adının anılmasıdır. Üzüm çubuğu kutsaldır. Nusayrîler, onu bir nur gibi görürler. Ayrıca Nusayrîlere göre şarap, ulûhiyetin sembolüdür ve kutsaldır. Bundan dolayı şarabı ve şarabın aslı olan üzüm asmalarını aşırı bir şekilde yüceltirler.[11]
Nusayrîlikte kutsal kabul edilen bayram ve merasimler (gün ve geceler)
- Fıtr (Ramazan) [11][10][12]
- Adhâ (Kurban) [11][10][12]
- Gadîr (18 Zilhicce; Muhammed bin Abdullah'ın Ali bin Ebu Talib'i imam tayin ettiğine inanılan gün) [11][10][12]
- Mubâhale (21 Zilhicce, Necranlı Hıristiyanlarla Muhammed bin Abdullah arasındaki lânetleşme olayı) [11][10][12]
- Firaş (29 Zilhicce; Muhammed bin Abdullah'ın Medine'ye hicret ettiği gecede Ali bin Ebu Talib'in Muhammed bin Abdullah'ın yatağına yatması) [11][10][12]
- Aşûre (10 Muharrem; Nusayrîlere göre Hüseyin bin Ali Kerbela'da ölmemiş, İsa gibi göğe çekilmiştir.) [11][10][12]
- 9 Rebiulevvel (Ömer bin Hattab'ın şehit edildiği gün) [11][10][12]
- 15 Şaban (Selmân'ın ölümü) [11][10][12]
- Nevruz ve Mihrican bayramları [11][10][12]
- 24/25 Aralık gecesi İsa'nın doğumu ve "son yemek" âyini [11][10][12]
- Ayrıca Nusayrîler, Hıristiyanların bayramlarında da bayram yaparlar.[11][10][12]
Alavi Özerk Bölgesi
Fransız mandası altında 1920'de Alavi Özerk Bölgesi (Fransızca: Le territoire autonome des Alaouites) kurulmuş ve 5 Aralık 1936'da Suriye'ye ilhak edilmiştir.
Nusayr’îyye Tarikâtı'nın Şiîlik mezhepleri arasındaki konumu
Ayrıca bakınız
Makale serilerinden |
- Alevîlik
- Babâîlik
- Bâbîlik
- Bahâîlik
- Bâtınîlik
- Bektâşîlik
- Câferîlik
- Dürzîlik
- Hurûfîlik
- Işıkçılık
- İsmâilîlik
- Karmatîlik
- Mustâlîlik
- Nizarîlik
- Sâbiîlik
- Şiîlik
- Yaresan
- Yarsanizm
- Yezîdîlik
Resimler
-
Yaşlı adam (20.yüzyıl başlarında Lazkiye'de)
-
Bayram günlerinde çocuklar (Birinci Dünya Savaşı döneminde,
-
Bayanlar (20.yüzyıl başlarında, Suriye)
Kaynakça
- ^ http://www.tharwaproject.com/node/2127
- ^ http://www.psakd.org/dunyada_turkiyede_nusayrilik1.html
- ^ CIA - The World Factbook - Syria
- ^ Globalsecurity
- ^ Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 156. Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir, Eylül 2010 ISBN:978-975-06-0738-7
- ^ a b Önder, Ali Tayyar, Türkiye'nin Etnik Yapısı, sf.303
- ^ a b c d e f g Önder, Ali Tayyar, Türkiye'nin Etnik Yapısı, sf.314
- ^ Andrews, 1992: 215
- ^ Andrews, 1992: 216
- ^ a b c d e f g h i j k l m n Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 156. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, Eylül 2010 ISBN:978-975-06-0738-7
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z Fığlalı, s.186
- ^ a b c d e f g h i j k l Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 157. Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir, Eylül 2010 ISBN:978-975-06-0738-7
- ^ Keser,2002
- ^ Muhammed Ebû Zehra: Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (Câ’bir, i’tikad ve imân esasları konusunda Câ’fer-i Sâdık’tan ders almış ve onun i’tikadını benimsemiştir. Câ’bir bin Hayyân, Câf’er-i Sadık’ın îlmini topladığı beşyüz risâlesini bir araya getirerek tek bir kitâp halinde yayınlamıştır. Câ’bir bu risâlelerin, kendisinin Câf’er-i Sadık’tan edindiği feyz ve ilhâmlar sayesinde teşekkül ettiğini belirtmiştir.)
- ^ Muhammed Ebû Zehra, Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (İmâm Câ’fer’in Allah’ın mevcûdiyetini bilme gayesi için Kozmoloji ilmiyle uğraştığını bildiren deliller vardır. Elde ettiği bilgileri Allah’ın vahdaniyetini ispat etmek amacıyla kullanmıştır. Bu konuda, İmâm Câ’fer-i Sadık, Kur'an’in evren ve tabiât hakkında bilgiler vererek insanları düşündürme methodunu uygulamıştır. Mufaddal bin Amra’ya yazdırdığı “Risalet-ût Tevhîd” adlı kitabında tabiât olaylarının insanın hizmetine sunulmuş olduğunu öne sürerek, hepsinin bir yaratıcının eseri olması gerekliliği hakkında yürüttüğü fikirlerini savunmuştur.)
- Andrews, Alford Peter, Türkiye'de Etnik Gruplar, (Çev. Mustafa Küpüşoğlu), 1. basım, Ant Yayınları, İstanbul, 1999.
- Sertel, Ergin, Dinî ve Etnik Kimlikleriyle Nusayrîler, 1. baskı, Ütopya Yayınevi, Ankara, 2005.