İçeriğe atla

Tulumbacılar

Vikipedi, özgür ansiklopedi
İstanbul'da tulumbacılar

Tulumbacılar, 18. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'nde yangınlara "tulumba" denilen aletle müdahale eden yangın söndürme ekipleridir.

İlk tulumbacılar, 1720'de Yeniçeri Ocağı'na bağlı Dergâh-ı Âli Tulumbacı Ocağı'nın kuruluşu ile bir askerî birlik olarak ortaya çıkmıştır. 1826'de Yeniçeri Ocağı kapatıldı. Yeniçeri Ocağı ile birlikte Tulumbacı Ocağı'nın da kapanmasından sonra İstanbul'un her mahallesine padişah fermanı ile mahalleli tarafından tulumba temin edildi ve gönüllü mahalle tulumbacıları ortaya çıktı. Tulumbacılık 19. yüzyılda özellikle İstanbul’da gündelik yaşamın ve folklorun önemli bir ögesi haline geldi.

İstanbul'da mahalle tulumbacıları, 1870

Kelimenin kökeni

[değiştir | kaynağı değiştir]

Basit bir yangın düzeneği olan tulumba, 15. yüzyılda İtalya'da ortaya çıkmış ve Akdeniz havzasında kısa sürede yayılmıştı.[1] İtalyanca'daki "tromba" kelimesi Türkçe'de "tulumba"ya dönüştü ve bu aleti kullananlara tulumbacı dendi.[2] Yangınlara tulumbayla müdahale edilmesi 16. ve 17. yüzyıllarda Macaristan ve Fransa'da başlayıp Avrupa'da yaygınlaştı.

Tulumbacılık, Türkçe'ye bir denizcilik terimi olarak girdi. 17 .yüzyılda Osmanlı Devleti'nde gemilere dolan suyu tahliye eden kişilere tulumbacı denilirken 18. yüzyılda kelime bir anlam kaymasına uğradı.[1] Yangınlarda ateşi söndürmek üzere su taşıyıp pompalayan kişilere "tulumbacı" denir oldu.

Tulumbacı Ocağı

[değiştir | kaynağı değiştir]

Osmanlı Devleti'nde yangınlarda tulumbanın kullanılması ve bununla ilgili bir teşkilatın kurulması, ailesiyle İstanbul'a 1715/1716'da yerleşen David adlı bir Fransız mühendis tarafından gerçekleştirilmiştir. Fransız mühendis David, Venedik Seferi'ne gönüllü olarak katılmış; dönüşte müslüman olup "Davut "adını ve "Gerçek" lakabını almıştır.

Gerçek Davut Ağa, "Çardaklı" diye tabir edilen ilk basma tulumbasını 1715 yılında yaptı.[3] Temmuz 1718’deki Tüfenghâne ve 1720'deki Tophane yangınlarına tulumba ile müdahale etti. O vakte kadar yangın sarnıçlarından taşınan suyu dökerek yangına müdahale edilirdi.[4] Tulumbasını ateş söndürmede etkili olduğu görülünce Davut Gerçek, 1720'de Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Yeniçeri Ocağı'na tulumbacı-başı tayin edildi.[2] Emrine elli nefer, bir oda başı, bir kâtip, bir ocak kethüdası verildi.[2] Zabitan ve nefer sayısı, maaşları ve diğer harcamalar ile ilgili nizamnamenin tarihi 4 Receb 1132'dir (12 Mayıs 1720).[5]

Tulumbacı Ocağı, Şehzadebaşı semtinde yeniçeri kışlaları yakınında bulunan Acemi Oğlanları'na ait odalara yerleştirildi. 1722 yılındaki tamir sırasında kışla bodrumuda tulumbalar için kuyular açıldı. Ayrıca hortum ve makinelerin üretimi ve tamiri için kârhane denilen mekan oluşturuldu. Ocaktaki nefer sayısı 1724’te 150’ye, 1755’te 461'e çıkarıldı.

Tulumbacıların günlük kıyafeti büyük bir sarık, kırmızı kaput (kartal kanat) ve ayaklarında kırmızı bir yemeniydi, baldırları ise çıplaktı. Yangına müdahale ederken başlarına "yangın tası" denilen bakır bir miğfer giyerlerdi. Neferler, gündelik 15 akçe alırdı.[2] Yangına müdahale ederken yaralananlara tazminat ödenir, çalışamayacak halde olurlarsa emekli edilirlerdi.[1] Ağırlığı 120 kilodan fazla olan ilk tulumbalar yerine taşıması daha kolay olan emme basma tulumbalar geliştirildi. Bu tulumbalar, üstü resimlerle süslü bir sandık içine yerleştirilen yerleştirilir dört sırık yardımı ile taşınırdı. Bu dört kişi birbirine "omuzdaş" derdi.[1]

Tulumbacı Ocağı, Yeniçeri Ocağı'na bağlı bir askeri birlik olarak kurulmuştu, zamanla tulumbacı ocaklarının sayısı arttırıldı. Topkapı Sarayı’nda ve Tersane’de bostancıbaşıya bağlı birer tulumbacı ocağı kuruldu. 18. yüzyılda bütün devlet kurumlarında bir tulumbacı takımı oluşturuldu. Tulumbacı ocakları, İstanbul geneline yayıldı. Yeniçeri karakollarının her birinde bir tulumbacı kolluğu bulunduruldu.[3] Bu dönemde her mahallede gönüllü tulumbacı grupları oluştu.[3] Yangınlara karakolda bulunan kolluklar müdahalede bulunuyor; yangının söndürülememesi halinde yangın yerine Tulumbacı Ocağı geliyordu. Yeniçeri Ocağı'nın 1826'da kaldırılmasıyla Tulumbacı Ocağı da lağvedildi.

Belediye tulumbacıları

[değiştir | kaynağı değiştir]

Tulumbacı Ocağı'nın lağvedilmesinden 48 gün sonra çıkan Hocapaşa yangını üzerine hükûmet, İstanbul'da yeni bir tulumbacı teşkilatı kuruması için harekete geçti.[4] Yeni teşkilat, 1828 yılında kuruldu. Tulumbacı yerine "yangıncı" terimi kullanılmaya başladı.[1] Yeni tulumbacılar Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Seraskerliğine bağlandı ve artık "Asâkir-i Mansure karakolları" olan eski kolluklara yerleştirildi.

1846'da Zaptiye Müşiriyeti'ne bağlanan yangıncı taburları, 1855'te Şehremaneti'nin kurulmasından sonra oraya devredildi. Devredilme süreci 1868'e kadar sürdü. Mevcut sistem 1870 Beyoğlu yangınında yetersiz kalınca 1874 yılında tekrar ordu bünyesinde ayrı bir tabur halinde eğitilen neferlerden modern bir itfaiye bölüğü yetiştirildi.[3]

Mahalle tulumbacıları

[değiştir | kaynağı değiştir]

Hocapaşa yangınından sonra çıkan bir padişah fermanı ile İstanbul halkı her mahalle için bir tulumba tedarik edip, mahallenin ibadethanesine koydu. Böylece mahalle tulumbacılığı ortaya çıktı. Tulumba sandığı mahallenin şeref, namus, yiğitlik sembolü olarak görülürdü.[1] Belediye tulumbacı teşkilatı taklit edilerek tulumba takınları ve bu takımlar için koğuşlar oluşturuldu. Tulumba takımları, mahallenin uçarı delikanlılarından meydana geliyordu. Mahalle ihtiyar heyetinin seçtiği birinci reis amir konumunda olur ve bir deri kırbaç taşırdı. Mahalle tulumbacılığı gönüllü yapılan hizmetti. Devlet, bazı vergilerden muafiyet sağlayarak bu işe özendirirdi. Ayrıca tulumbacılar bahşiş veya semtte işportacılık yapma imtiyazı elde ederek geçinirlerdi. Bayramlarda klarnet-darbuka çalarak mahallede dolaşıp bahşiş toplarlardı.[1]

Mahalle tulumbacılığının gelişimi ile özellikle İstanbul’da tulumbacılık gündelik yaşamın ve folklorun önemli bir ögesi haline geldi; tulumbacılığın edebiyatı, adetleri, merasimi, zengin bir tulumbacı argosu doğdu. Bazı tulumbacılar kanunsuz işlere karışır, ahlâk dışı bir hayat sürerdi. Tulumbacı tipi, küfürbaz, ayyaş ve serseri küfürbaz şeklinde takdim edilirdi.

Sanata yansımaları

[değiştir | kaynağı değiştir]

Türk edebiyatında kahramanları tulumbacıları olan romanlar yazılmıştır. Nâbizâde Nâzım’ın Zehra (1954), Sermet Muhtar Alus’un Onikiler (1999) romanları, kahramanları tulumbacı olan romanlardır.[6][7]

Fausto Zonaro ve Amedeo Preziosi, eserlerinde tulumbacıları resmetmiş ressamlardandır.

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]
  1. ^ a b c d e f g Çelik, Yüksel. "Tulumbacı". TDV İslâm Ansiklopedisi. 22 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2024. 
  2. ^ a b c d Kut, Turgut (28 Haziran 2011). "Ülkemizde Yangın Tutlumbasını İlk Kez İmaI Eden Gerçek Davud'un ve Bazı Tulumbacıların Mezar Taşları". Tarih Dergisi. 
  3. ^ a b c d Gökkaya, Emrah; Kaya, Aynur (30 Nisan 2021). "Türkiye'de İtfaiyecilik Eğitimi İle Hava Kurtarma Ve Yangınla Mücadele Biriminin Yapısal Değerlendirmesi". Hastane Öncesi Dergisi. 
  4. ^ a b "Tulumbacılar". İstanbul İtfaiyesi. 12 Temmuz 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2024. 
  5. ^ Afyoncu, Erhan (1 Ocak 2022). "Tulumbacı Ocağı ve Gerçek Davud'a Dair Yeni Belgeler". Prof. Dr. Vahdettin Engin'e Armağan. 
  6. ^ ""Zehra"romanında Tulumbacılar". Pazartesi14. 1 Şubat 2022. 2 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2024. 
  7. ^ Günay, Nesrin (20 Aralık 2022). "SERMET MUHTAR ALUS'UN ONİKİLER ROMANINDA KONUŞMA DİLİ UNSURLARI VE ANLAM ALANLARI". Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi.