Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti

Vikipedi, özgür ansiklopedi
19.32, 28 Mayıs 2014 tarihinde Potkal (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 14419567 numaralı sürüm (Kategorilendirildi)

Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti, Prens Sabahattin tarafından 1902 yılında kurulan, Teşebbüs-i şahsi ve Adem-i merkeziyet görüşlerini savunan bir dernektir.

Cemiyetin Kuruluşu

Kurulma Nedenleri ve Gelişimi

II. Abdülhamit’e karşı, İttihat ve Terakki gibi, savaşacak olan bu cemiyet, Damat Mahmut Paşa ile oğulları Prens Sabahattin ve Lütfullah Efendi’nin Avrupa’ya Aralık 1889 ’da kaçması olayı ile alâkalıdır. Mahmut Paşa, II. Abdülhamit’in kız kardeşi Seniha Sultan ile evlenmişti; bu akrabalık Adliye Nezaretine getirilmesine ve padişahın, devlet işlerinde hususi müşaviri durumuna gelmesine yaramıştı. İkinci Çırağan olayında karısının ve kethüdasının alâkalı bulunması, Nezaretten ve gözden düşmesine sebep olmuştu. Bir İngiliz grubu adına, Bağdat demiryolu imtiyazını temin etmek için saray nezdinde yapmış olduğu teşebbüsünün menfi olarak neticelenmesinden sonra, oğulları ile Avrupa’ya kaçarak meşrutiyet yolunda, II. Abdülhamit’e karşı muhalefete geçmişti. Mahmut Paşa, kaçmasının sebeplerini anlatan mektubunda, II. Abdülhamit’e, idaresinin bazı tiranlara benzeyen noktalar ihtiva ettiğini, cahillerden, bunamış ihtiyarlardan, hilekârlardan, yalancılardan mürekkep bir memur sınıfına dayandığını ifade ettikten sonra, “Siz memleketin yıkılmasına sebep olan yegâne zalimsiniz”, demekte idi. Mahmut Paşa, II. Abdülhamit’in kendisine yaptığı anlaşma tekliflerini kabul etmek için birçok şartlar arasında Mebuslar Meclisinin de toplanmasını teklif etti. Bu sebeple de her türlü anlaşma imkânsız hale geldi.

Öte yandan Damat Mahmut Paşa ve oğlu Prens Sabahattin, İttihat ve Terakki ile de anlaşamadılar. Paşa ve oğlu İttihat ve Terakki’ye dâhil değildiler. Taşıdıkları unvanların kendilerine vermekte olduğu bir otorite ile cemiyete dâhil olan veya olmayan bütün Genç Türklerin başı olmak istiyorlardı. Hâlbuki İttihat ve Terakki Cemiyeti, geçirmiş olduğu bütün buhranlara rağmen bir maziye ve bir teşkilâta sahipti. İstanbul’dan ve sürgün yerlerinden tekrar Avrupa’ya kaçan ve elçiliklerde vazife kabul etmiş olan üyelerinin tekrar mücadeleye başlaması ile kuvvetlenmişti.


Bundan başka, Damat Mahmut Paşa’nın, II. Abdülhamit’e müşavirlik yaptığı zamanlarda, meşrutiyet taraftarlığı yapmamış olduğu da malûmdu. Nihayet hanedana intisabı oluşu da hakkında tereddütler uyandırmakta idi. Bütün bu sebeplerledir ki, 1889’dan sonra memleket dışındaki Jön Türklerin, bir kısmı Ahmet Rıza etrafında diğer bir kısmı de Damat Mahmut Paşa ile Prens Sabahattin etrafında toplanmaya başladılar. Prens Sabahattin 1900 yılında, “Umum Osmanlı Vatandaşlara” hitaplı bir de beyanname neşrederek Genç Türklerin bir kongre akdetmesi teklifini ortaya attı. Böyle bir kongreyi toplayacak yegâne teşekkül “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti” olduğu halde bu hususta, gereği gibi bir hassasiyet gösterilmediğini gören Tunalı Hilmi ve Fahri Bey “Yeni Osmanlılar Komitesi” adiyle bir teşekkül kurmaya teşebbüs ettiler. Fakat bundan olumlu bir sonuç çıkmadı. Kongre kuracak bir teşkilât meydana getirilemediği için de Ekim 1889’da İtalya’nın Brendizi şehrinde toplantıya çağırılan Genç Türkler kongresi toplanamadı. Bununla beraber Prens Sabahattin grubu ile İttihat ve Terakki Cemiyeti arasında, bütün Genç Türkleri ihtiva eden bir kongre için görüşmeler devam etti. Neticede 4 Şubat 1902 yılında, Paris’te, Türk dostu bir Fransızın evinde ilk kongre toplandı. Kongreye iştirak eden ve adları meşrutiyet hareketlerine karışmış başlıca şahsiyetler şunlardı: Prens Sabahattin, Ahmet Rıza, İsmail Kemal, İsmail Hakkı Paşa, Hoca Kadri, Halil Ganem, Mahir Sait, Yusuf Akçura, Ferit Bey, Ali Haydar, Hüseyin Siret Özsever , İbrahim Temo, Doktor Nâzım Bey, Doktor Refik Nevzat ayrıca, Ermeniler ve Rumlar adına da bazı kimseler iştirak etmiştir.


Kongre, çalışmalarını iki problem üzerine toplamıştır. Birincisi, yalnız neşriyat ve propaganda ile meşrutiyetin kurulamayacağı, dolayısıyla ihtilâl metodunun benimsenmesi lâzım geldiği, ikinci problem ise, yabancı hükümetlerin müdahalesini sağlamak suretiyle memlekette ıslahat yapılmasının teminidir. Rum ve Ermeni delegeler Prens Sabahattin, İsmail Kemal ve bunlara katılanlardan kurulan bir çoğunluk bu iki teklifi kabul etti. Ahmet Rıza, Doktor Nâzım Bey, Hoca Kadri ise yabancı müdahalesi aleyhinde bulundular. Böylece ikilik hâsıl oldu. Kongre sonunda daimî bir komite seçimine karar verilmekle buna da yabancı müdahalesine ekseriyet taraftarlarından Prens Sabahattin, İsmail Kemal, İsmail Hakkı Paşa ve üç Hıristiyan seçildiler. Prens Sabahattin komite emrine 2500 Frank vermeyi taahhüt etti. Nazarî olarak Genç Osmanlılar birleşmiş oldu. Gerçekte ise kongrede beliren iki grup iki ayrı cemiyet halinde çalışmalarına devam edecektir. Azınlıkta kalmış olan İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri, Ahmet Rıza etrafında toplanarak Cemiyetin adını “Terakki ve İttihat” olarak değiştirip Paris’te Meşveret’i çıkarmaya devam ederken, Mısır’da da Şurayı Ümmet gazetesini kurdular. Prens Sabahattin ve arkadaşları da “Teşebbüs-i Şahsi ve Âdem-i Merkeziyet” Cemiyetini kurup “Terakki” gazetesini çıkarmaya başladılar. İki cemiyet yayın organlarıyla birbirlerini itham etmeye devam ettiler. Bir taraftan da taraftar kazanmak için program ve fikirlerini açıklayıp yaymaya koyuldular.

İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Anlaşmazlık Yaşamalarının Sebepleri

Teşebbüs-i Şahsi ve Âdemi Merkeziyet Cemiyeti önemli bir kuruluştu. Başkanı, Osmanlı Hanedanı’ndan idi. Üyeleri kalabalıktı. Üyelerin arasında Türklerden başka, Arnavutlar, Araplar ve Ermeniler bulunmaktaydı. Çalışmaları bakımından diğer cemiyetlere bir üstünlük gösteriyordu. Bu cemiyette istibdat yönetimini devirmek ve meşrutiyetin tekrar kurulmasını sağlamak gibi bir amaçla kurulmuştu. Bununla beraber, Terakki ve İttihat Cemiyeti ile ortak çalışmalar için bir antlaşmaya varması oldukça güçtü, güçlüğü yaratan başlıca nedenler de şunlardı:

  1. Terakki ve İttihat Cemiyeti, memleketin bağrından çıkacak bir örgütlenme ile istibdadın yıkılmasını istemekte ve bu konuda yabancı devletlerin karıştırılmasına karşıt bulunmaktaydı. Teşebbüs-i Şahsi ve Âdemi Merkeziyet Cemiyeti ise Osmanlıların yalnız kendi güçleri ile istibdadı deviremeyeceğine inanmakta idi. Bu nedenle yabancı devletlerin ve en çok İngiltere’nin yardımının sağlanmasını gerekli görmekte idi.
  2. Terakki ve İttihat Cemiyeti, İkinci Meşrutiyet’in kurulmasından sonra memleketin iç yönetiminde merkezcilik usulüne dayanılmasını istemekte idi. “Teşebbüs-i Şahsi ve Âdemi Merkeziyet Cemiyeti” ise adından da anlaşılacağı üzere merkeziyetçiliğe değil, çevreciliğe (âdem-i merkeziyet) taraftar idi.
  3. İki cemiyet arasında anlaşmazlık noktalarından biri de meşrutiyet hükümet sisteminde izlenecek ideoloji ile ilgilidir. Terakki ve İttihat Cemiyeti bu konuda İslamcılık, Türkçülük ve Osmanlıcılık’a dayanılmasını kabul etmekte idi. Hâlbuki “Teşebbüs-i Şahsi ve Âdem-i Merkeziyet Cemiyeti” Türkçülük’ü reddetmekte ve sadece Osmanlıcılık ile İslamcılık’ı benimsemekte idi.

Cemiyetin Programı

Prens Sabahattin’in temsil ettiği bu cemiyetin program mahiyetindeki fikirleri, 1906’da yayımlanmakla beraber bu tarihten daha önce, bu fikirleri tespit edilmiş ve hatta savunulmuş olduğum kabul etmek doğru olur. Bu fikirlerden prensip karakteri taşıyanlar özet olarak şöyledir:

  1. Siyasi ıslahat, bütün sınıflar ve tebaa için istisnasız olarak uygulanacaktır. Vilayetlerin idaresi âdem-i merkeziyet (çevreden idare) ve tevsii mezuniyet (yetki genişliği) usulü üzerine kurulacaktır.
  2. Vilayet Meclisi üyeleri halk tarafından seçilecek, bu meclisler, vilâyetin mali kanun ve nizamlarıyla alâkalı meselelerde, geniş ve tam yetkiye sahip olacaklardır.
  3. Payitahtta, Vilâyet Meclisi üyelerinden gönderilen mebuslardan bir Osmanlı Mebusan Meclisi kurulacak ve bir taraftan vilâyetler arasında, öte taraftan vilâyetlerle hükümet arasındaki rabıta ve münasebetleri sağlayacaktır.
  4. Bütün Osmanlılar, ırk farkı gözetilmeksizin hak ve vazife yönlerinden eşit olacaklardır.
  5. Jandarma kuvveti, vilâyetlerde, ırk nispeti dikkate alınarak kurulacaktır.
  6. Mülki taksimat ünitelerinde en yüksek mülki, mali, adli âmirler merkezi hükümet tarafından, diğer memurlar valiler tarafından ve vilâyetin ırk nispeti dikkate alınarak halk arasından seçimle tayin edilecektir.
  7. Devletlerle olan anlaşmalara saygı gösterilecektir.

Kaynakça

  • Büyük Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, 4.cilt, s. 519-520-521-522
  • Büyük Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, 5.cilt, s. 15