I. Muhammed (Memlûk sultanı)

Vikipedi, özgür ansiklopedi
05.42, 14 Nisan 2016 tarihinde Aybeg (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 16910026 numaralı sürüm
Nasır Muhammed bin Kalavun
Mısır Memlûk Sultanı
Hüküm süresi1293-1294
Önce gelenEl-Eşref Halil
Sonra gelenAdil Kitbuga
Hüküm süresi1299-1309
Önce gelenLaçın el-Mansuri
Sonra gelenBaybars Çeşnigar
Hüküm süresi1310-1341
Önce gelenBaybars Çeşnigar
Sonra gelenSeyfüddin Ebu Bekir
Doğum1285
Ölüm1341
Tam adı
Malik Nasır Nasıreddin Muhammed bin Kalavun
HanedanBahri Hanedanı
BabasıKalavun
Bahri Hanedani Memluklu Sultanlari doneminde ( 1250 - 1382) Memlukluler kontrolu altinda araziler
Bahri Hanedani Memluklu Sultanlari doneminde ( 1250 - 1382) Memlukluler kontrolu altinda araziler
Sultan Nasır Muhammed bin Kalavun döneminde bastırılan bakır 1 fals sikkesi (British Museum))

Nasır Muhammed bin Kalavun (Tüm adıyla: Malik Nasır Nasıreddin Muhammed bin Kalavun) (Arapça: الملك الناصر محمد بن قلاوون) (d. 1285 Kahire – ö. 1341 Kahire), Mısır ve Suriye'de üç dönem (1293-1294, 1299-1309 ve 1310-1341 dönemlerinde) saltanat sürmüş olan Türk asıllı Bahri hanedanından dokuzuncu Memluklu sultanı.

Yaşamı

"Kahire Kalesi"nde bulunan "Nasır Muhammed Camii" mimberi

Nasır Muhammed bin Kalavun yedinci Memluk Devleti Sultanı olan Sultan Kalavun'un en küçük oğlu ve sekizinci Sultan El-Eşref Halil'in küçük kardeşi idi.[1]"Kahire kalesi (Kalat el-Cebel)"'de doğmuştu.[2] Annesi Moğol asıllı idi.

Birinci hükümdarlığı (1293-1294)

Ağabeyi olan Sultan El-Eşref Halil'in bir Memluklu emirlerin bir komplosuyla suikaste kurban gitmesi ile 9 yaşındayken Nasır Muhammed Kahire'de Memluklu Devleti sultanı olarak tahta çıkartılmıştı. Komplocu Memluklu emirlerinden olan Emir Adil Kitboğa naip ve sultan yardımcısı ve Emir Sencer El-Sucai de vezir olarak atandılar ve Sultan yetişkin olmadığı için devletin gerçek iktidar gücü bu iki Memluklu emiri elinde bulunmaktaydı.

Çok geçmeden Moğol asıllı olan Emir Adil Kitboğa ve Türk asıllı olan Emir El-Sucai birbirleriyle rekabete geçtiler ve iki emir arasındaki ilişkiler gittikçe bozulmaya yüz tuttu.

Önce Emir El-Sucai, Çerkes asıllı ve Burci adı verilen Memluklu emirlerinin desteğini sağlayarak Emir Kitboğa'yı tutuklayıp onun tarafını tutan kölemen emir ve askerlerini öldürtüp elimine etmeyi denedi. Fakat bu komployu daha önceden öğrenen Emir Adil Kitboğa Kahire kalesine sığınıp buradan direnmeye devam etti. Sonunda Emir Kitboğa üstün gelip Emir El-Sucai'yi öldürttü ve ona bağlı olan Memluklu emirlerini sürgüne, Burci askerlerini den Kaleden attırarak kışlalarına gönderdi.

Bu kargaşalık hemen bitmişti ki kendilerine "Mamalık el-Eşrefiya Halil (El-Eşref Halil'in Memluklüleri)" veya "Eşrefiyan" adını veren büyük bir grup Burciler tarafından bir başka karışıklık ortaya çıkarıldı. Buna baş neden Sultan El-Eşref Halil'e karşı yapılan başarılı suikastı organize etmiş ve onun öldürülmesine neden olduğu iyi bilinen Emir Hüsameddin Laçin'in verilen sürgün cezasını hiçe sayarak Kahire'de boy göstermesi olmuştu. Bunu protesto eden çoğunluğu Burci memluklu askerler Kahire'yi altüst edip şehri talan ettiler. Emir Hüsammeddin Laçin'in tutuklanıp cezalandırılması baş istekleriydi. Emir El-Sucai'nin öldürülmesi ile devlet iktidar gücünü tek olarak eline geçiren Emir Adil Kitboğa, Emir Laçin'in büyük etkisi altında kalmıştı. Sultan El-Eşref Halil'in tahttan indirilmesinde Emir Adil Kitboğa'nın da büyük rol oynadığını bilen Emir Laçin bunu bir koz olarak kullanarak Emir Kitboğa'ya bu "Eşrefiyan" adını alan isyancıları elimine etmesini ve elimine edilmezlerse Kitboğa'nın rolünü öğrenip onu ortadan kaldırabileceklerini telkin etmekteydi. Bu tavsiyelere uyan Emir Kitboğa "Eşrefiyan" isyanını çok kanlı bir şekilde bastırdı, birçoğu kaçıp saklanmak zorunda kaldı ve yakalanan isyancıların hemen hepsi öldürüldü.

Bu sefer Emir Laçin ilgisini 10 yaşında olan Sultan Nasır Muhammed üzerine çekti. İktidar gücünü elinde tutan Kitboğa'yı çok geçmeden Sultan Nasır Muhammed'in ağabeyinin intikamını almak isteyeceğini ve benzer düşünüşlü, "Eşrefiyan" katliamından kaçıp kurtulmuş olanları etrafında toplayabileceğini ve Sultan El-Eşref Halil suikastçıları arasında bulunan Kitboğa'yı elimine etmek istiyeceğine inandırdı. Bunu önlemek için Emir Kitboğa'ya Sultan Nasır Muhammed'i tahttan indirmesini ve Kitboğa'nın sultanlık tahtına geçmesini tavsiye etti. Bunları kabul eden Emir Kitboğa Aralık 1294'te 10 yaşındaki Nasır Muhammed'i tahttan indirdi ve kendini Memluklu Devleti sultanı olarak ilan etti ve böylece Sultan Nasır Muhammed'in birinci kez saltanatı sona erdi.

Nasır Muhammed ve annesi önce Kahire Kalesindeki Sultanlık Sarayının bir ücra dairesine konuldular. Bir müddet orada kaldıktan sonra da şimdi Ürdün'de bulunan Karak Kalesine sürgüne gönderildiler. Emir Hüsameddin Laçin ise baş mevki olan atabeylik unvanını aldı. Çok geçmeden de Kasım 1296da Emir Hüsameddin Laçin Sultan Kitboğa'yı tahttan indirip yerine kendisi Memluklu Devleti Sultanı oldu.

İkinci hükümdarlığı (1299-1309)

Nasır Muhammed'in 1295de sürgüne gönderildiği "Karak Kalesi"'nin günümüzdeki durumu.

İkinci hükümdarlığa çıkış

1296'da kendinin atabeği olan Laçin tarafından tahttan indirilen Adil Kitboğa Suriye'ye kaçtı ve Hama'da şehir valiliği yaparken 1297'de oldu. Sultan Laçin Memluklu Sultanı olarak 1299'a kadar hüküm sürdü. 1299'da kendine atabeg olan Emir Mengü Timur ile birlikte, Emir Seyfeddin Kırcı adlı bir Memluklu emirin organize ettiği bir başarılı devlet darbesi ile öldürüldüler. Bu komploda bir önemli kişi de Baybars Çeşnikar'dı. Sultan Laçin ve atabeğinin ölümü üzerine toplanan Memluklu emirleri Nasır Muhammed'in sürgünde bulunduğu Karak kalesinde çağrılarak tekrar Memluklu Sultanı olarak tahta getirilmesine karar verdiler. Emir Dağcı'nın da atabeg olması kararlaştırıldı. Bu toplantıda alınan kararların uygulanması biraz gecikti, çünkü Sultan Laçin'i öldüren Emir Kırcı ve "Eşrefiye" grubuna dahil emirler Emir Dağcı'nın Sultan olmasını ve Emir Kırcı'nın da atabeg olmasını istemekteydiler. Fakat sonunda toplantının ana kararlarına uyuldu ve Sultan Muhammed Nasır annesiyle birlikte Kahire'ye geldi. Halkın lehinde gösteriyleriyle çok iyi karşılandı ve 14 yaşında ikinci defa Memluklu devleti sultanlık tahtına geçti.

Fakat atabeg olarak eski sultanlara da görev yapmış olan Emir Seyfeddin Salar görevlendirildi.[3] Komploculardan Emir Baybars Çeşnigar da Östadar görevini aldı[4] Sultan Nasır Muhammed böylece tekrar Sultan olmakla beraber bu sefer devletin gerçek iktidar gücü Emir Seyfeddin Salar ile Emir Baybars Çeşnigar elindeydi.

Burci Memlukluları Sultan Nasır Muhammed'in ikinci hükümdarlığı sırasında büyük güçler kazandılar. Bir çeşit gangster koruma parası gibi hizmetlerini veya korumalarını isteyenlerden açıkça "Himaye" adını verdikleri bir bac istemeye başladılar. Burcilerin bu güç kazanması devlette diğer önemlileri itirazına yol açtı ve bunlar arasında Emir Baybars Çeşnigar'ın "Salikiyya" kölemenler grubu; Emir Seyfeddin Salar'ın "Masuriye" grubu ve Emir Barlığı'nın "Eşrefiye" grubu bulunmaktaydı.[1]

Mahmud Gazan Han'a karşı Vadi El-Hazandar Savaşı

1299, Vadi El-Hazandar Savaşı.

1299'da Kahire'ye gelen bir habere göre Mahmud Gazan Han komutasında bir Moğol ordusu Memluklular elinde bulunan Suriye ve doğu Akdeniz kıyılarına büyük bir ordu ile hücum etmeye hazırlanmaktaydı. Onun müttefiki olan Hristiyan Haçlı devletlerini destek için Beyrut'a 30 gemiden oluşan bir donanma gelmişti. Memluk devletinin gerçek idarecisi emirler hemen tedbirler alıp Mısır'dan Suriye'ye büyük bir Memluklu ordusu göndermeye karar verdiler. Filodaki Haçlı orduları daha karaya çıkmaya imkân bulamadan bir fırtına Haçlı filosuna çok büyük hasar verip filoyu ortadan kaldırdı. Mahmud Gazan Han ordusu ile Bağdad'a geldiği zaman planlarını değiştirmek zorunda kaldı. Çünkü önemli komutanlarından bir olan Sülemiş Bin Afdal Mısır'a kaçmıştı ve Memluklulardan Gazan Mahmud Han'a karşı savaşmak asker desteği istemişti.

1299'da Sultan Nasır Memluklu ordusunu Suriye'de Gazan Han'ın ilerleyişini önlemek için Mısır'dan Suriye'ye getirdi. Bu ordu Suriye'ye gitmekteydi, yolda iken Moğol asıllı Oyrat'lar Sultan'ın sahibi olduğu bir Memluklu köle ile anlaşarak Hama'da bulunan Kitboğa'yı tekrar Memluklu sultanı yapmak için Emir Baybars Çeşnigar ve Emir Salar'ı öldürme komplosu hazırladılar. Sultan'ın Memluklu kölesi bu komplo uyarınca Baybars Çeşnigar'ı öldürmek için şahsi bir hücuma geçince kendisi öldürüldü. Oyratlar Sultan'ın "Dihliz" adlı kızıl çadırına hücuma geçtiler. Fakat Emir Baybars ve Emir Salar'ın muhafızları tarafından durduruldular ve tutuklanıp cezalandırıldılar; 50 kadar Uyrat asılarak idam edildi ve diğerleri onlara birlikte haraket eden Memluklu kölelerle birlikte Karak Kalesi'ne, hapse gönderildiler. Fakat bu hücuma Sultan'ın kölesi katılması ve hücumun uygulanışı öyle yapılmıştı ki Emir Salar ve Emir Baybars bu komplonun Sultan'ın kendisi tarafından hazırladığından şüphe etmeye başlamışlardı.[1]

Moğolların Memluklular karşısında mağlup oldukları Suriye'deki İkinci Humuş Savaşı'nden 20 yıl sonra , 1299'da İlhanlı hani Gazan Han Memluklu-İlhanlı sınırı olan Fırat Nehrini 60.000 kişilik bir Moğol ordusu ve ve 40.000 kişilik destekçi Hristiyan Gücü ve Ermeni ordusuyla geçip Halep'i eline geçirdi. Sonra güneye yönelen bu istilacı ordu Humuş'un hemen kuzeyinde bulunan Vadi El Hazandar'da Sultan Nasır'ın komutasia altında buluna 20-30 bin kişilik Memluklu ordusu ile karşılaştılar. 22 Aralık 1299 günü sabah erkenden iki ordu yaklaşık 15 km uzunlukta olan cephede yakın çatışmaya girişti. Memluklu ordusu ertesi güne kadar saflarını koruduysa da 23 Aralık günü Gazan Han galip geldiği açıklaştı. Sultan Nasır'ın zayiatı nispeten daha küçüktü (yaklaşık bin Memluklu ölüye karşı yaklaşık 14 bin Moğol ölü). Fakat Memluklu ordusu İlhanlıların yakın kovalaması ile Humuş'a çekilmek zorunda kaldı.[1]

Sultan Nasır Mısır'a kaçtı. Moğollar Humuş'u ellerine geçirdiler. Şam halkı da endişeye başladı ve ilerigelenler Mısır'a kaçtılar. İlerleyen Moğol askerleri Şam'ın varoşlarına gelip oraları yağmalamaya başlamışlardı. Şam'da kalanlar Gazan Han'a başlarında Şam Kadısı Bedreddin Muhammed olarak bir elçi heyetin göndererek eğer şehirde kalan halkı öldürmemeye söz verirse şehri ona teslim edeceklerini söylediler. Gazan Han'da bu şartı kabul etti.[1] Böylece iç kale hariç Şam Moğol komutanı Kübcuc'a teslim oldu ve Şam Emevi Camii'nde ve diğer camilerde "Sultan-ı azam el-İslam ve el-Müslimin Muzafer el-dünya ve el-din" lakabla Mahmud Gazan Han adına Cuma hutbeleri okundu.

Mağlubiyetden sonraki siyasi durum

Sultan Nasır Muhammed'in Suriye'de Gazan Han'a yenilen ordusunun artıkları çok dağınık bir şeklide Mısır'a gelmeye başladılar. Suriye'de bulunan tahttan indirilmiş eski Sultan Kitboğa da Mısır'a geldi. Kahire Suriye'den kaçıp gelen gayet çok sayıda muhacirlerle doldu taştı [1] Sultan Nasır Muhammed ve Memluklu emirler Suriye üzerine bir diğer sefer yapmak için hazırlıklara başladılar. Tüm Mısır'dan paralara, silahlara ve atlara toplanmaya başlandı. Sultan Kutuz döneminde çıkartılan ve Moğollara karşı direnmeyi sağlamak için hazırlanmış olan müftü fetvası bu sırada da geçerli olarak kullanılmaya başladı. Bu fetva bir kanun çıkartılmadan her Mısırlı'nın mutlaka yeni kurulan orduyu kurmak için 1 Dinar ödemesini öngörmekte idi. Fakat bu gereken fonları toplamaya yeterli olmadı. Halk bu fetvanın geçerli olmadığını iddia etmekteydiler. Bu tedbirin aleyhtarları Sultan Kutuz'un bu fetva çıkmadan önce Kölemen Emirlerden servetlerine ve sahibi oldukları gayrimenkullerin değerine göre böyle bir vergi toplamıs olmasıydı. Bunun üzerine herkesden gönüllü olarak para toplanmaya başlandı.[1]

Tam bu sırada Mısır'a Gazan Han'ın ordusuyla Suriye, Lübnan ve Filistin'i bıraktığı ve bu yörelerde hükûmet idaresini sağlamak için 2 tane Moğol komutanını vali olarak tayin ettiği haberi geldi. Sultan MNaşır Muhammaed bu iki Moğol valiye mektuplara göndererek Kendine biat etmelerini; Memluklu devleti valileri olarak idareye devam etmelerini teklif etti ve bu teklifler kabul edildi. Eski Sultan Adil Kitboğa Hama valisi olarak tayin edildi. Emir Salar ve Emir Baybars Çeşnigar Memluk orduları başında geride kalan Moğol ordusu artıklarını temizlemek ve tümüyle elemine etmek için buralarda gönderildi. Sultan Nasır Muhammed'in yenilip Mısır'a çekilişi sırasında korunaklı dağlarda yaşayan Dürzîler kaçan Mısırlı askerlere ve Suriye'den Mısır'a kaçmaya çalışan mültecilere hücumlarda bulunarak onların silah ve mallarını ele geçirmişlerdi. Dürzüler'den bu talan malları geri alınmaya çalışıldı. Geride bırakılan iki Moğol valisi Mısır'a giderek Sultan Nasır Muhammed'e şahsen biat ettiler. Her yerde camilerde Cuma hutbeleri Sultan Nasır Muhammed adına okundu. Böylece Moğollarca işgal edilmiş olan Suriye, Lübnan ve Filistin tekrar Memluklu ülkesi oldu.[1]

Sultan Nasır muhammed ikinci dönem Sultanlığı döneminde sadece Gazan Han'ın hücumları ile uğraşmakla yetinmedi. Kahire'de softalar dinsel maksatlı isyan çıkardılar ve Yukarı Mısır'da halk ayaklanmaları çıktı. Bu isyanlar ve ayaklanmalar Sultan'ın ordusu tarafından çok şiddetle bastırıldı.[1]. Gazan Han'a destek sağlamış Lübnan ve Suriye'de yerleşmiş olan güney Ermenilere karşı da 1301'de Memluklu Emirleri bir sıra akınlar yapıp bu arazileri talan ettiler. 1302'de Müslüman deniz taşımasına korsan hücumlarına üs olan Haçlılar elindeki Arvad adası da Memluklu emirlerinin hücumuna uğradı ve talan edildi.[1].

İlhanlı Moğol'lara karşı Merc-i-Saffar Savaşı

Gazan Han'ın İslamiyeti kabulü

1303'de Gazan Han'ın ordusu tekrar Fırat Nehri'ni geçerek Suriye'ye hücuma geçti. Suriyeliler Halep ve Hama şehirlerinden Şam'a doğru kaçmaya başladılar. Emir Baybars Çeşnigar komutasında bir Memluklu ordusu Şam'a geldi. Şam halkı da kaçmak istemekteydi. Fakat eğer şehirden kaçarlarsa geride bıraktıkları evleri ve eşyalarının yağma edileceği ve kaçma yolunda öldürülebilecekleri ikazları verilince birçoğu bundan vazgeçti.[1].Gazan Han'a bağlı bir ordu birliği Suriye'deki Türkmen köylerine hücum edilip kadın ve çocukları esir alamaya başladılar. Fakat Memluklu emirleri komutasındaki bir birlik 6.000 kadar Türkmen'i bu Moğol birliklerinin elinden kurtardı ve bu birlikleri yenip imhs etti.

20 Nisan 1303'de Sultan Nasır Muhammed beraberinde Mısır'da Kahire'ye yerleşmiş olan Abbasi halifesi Müstakfi Billah (Süleyman bin Ahmed bin Ali) ile Mısır'dan Suriye'ye gelip acele Şam'a yetişti.[5] Bunları karşılama sırasında Memluklu Emirleri, Gazan Han'ın yardımcısı olan Kutluk Şah komutası altında olan 50.000 kişilik bir Moğol ordusunun şehre yaklaştığı haberini aldılar. Memluklu Sultanı ve Emirleri bu Moğol ordusunu Şam'ın hemen güneyinde bulunan "Sahkab" veya "Kisve" mevkinde karşılamaya karar verdiler. Başlarında Sultan ve Halife bulunan Memluklu ordusuna Şam'dan birçok gönüllü katıldı ve bunlar arasında kadınlar bile bulunmaktaydı.[1]

Memluklu ve Moğol orduları arasında 20-23 Nisan 1303'de "Sahkab" veya "Kisve" mevkinde yapılan savaşa Merc-i Saffar Savaşı adı verilmektedir. Savaş 20 Nisan 1303'de başladı. Moğol ordusu bir nehir kenarında mevki almıştı. Moğol komutanı Kutluk Şah 10.000 kişilik sol cenah birlikleri ile Memluklu ordusunun sağ kanadına hücuma geçti. Emir Salar ve Emir Baybars Çeşnigar komutasında olan Memluklu ordusunun orta kanadı ve sol kanadı hücum eden Moğollara karşı sağa doğru yürüdüler. Moğol hücumu Memluklu sağ kanadını geri itmeye başladı ve birçok Memluklu asker savaşın kaybolduğunu sandılar. Fakat Memluklu sol kanadı direnişine devam etti ve merkezi Moğol hücumuna karşı koydu. Kutluk Şah ordusunun ilerleyişini gözetlemek için yakında bir tepeye çıkmıştı. Buradan ordusuna emirler göndermekteyken Memluklu ordu birlikleri tepe kuşatıldı. Moğol komutanı Kutluk Şah Memluklu ordusunun bu direnişine ve tepeyi kuşatmasına inanmayıp yanında esir olan bulunan Memluklu emirine bu orduya kimin komuta ettiğini sordu. Memlukluların şahsen Sultan Nasır Muhammed tarafından komuta edildiği öğrenince şaşırıp kaldı; çünkü Moğollar Sultan'ın Şam'a geldiği haberini almamışlardı. Moğollar tepeyi savunmak için büyük zayiat vermek zorunda kaldılar. Akşam olunca Kutluk Şah karanlıktan faydalanarak tepeden ayrılabildi. Ertesi sabah Kutluk Şah tekrar dönüp ordusunun başına geçti. Memluklu ordusu saflarını araladı ve Moğol birlikleri sabah erkenden hücum geçtiler. Hücum yönleri Vadi Aram nehrine doğru idi ve su ihtiyaçlarını karşılamak için yaptıkları bu hücuma Memluk ordusu karşı durmadı. Fakat Moğol ordusu aralanan Memluklu safları arasında geçip nehir kenarına gelip şu içmeye koyulunca Memluklu ordusu birden hücuma geçti. Öğleye kadar süren çarpışmalarda Moğol ordusuna büyük zayiat verdirerek mağlup etti. O akşam Moğol ordusunun büyük kısmı imha edilmişti ve çok küçük bir kısmı kurtulabilmişti. Moğolların büyük hezimetiyle bu savaş sona ermişti.[1]

Hayatını kurtaran Moğol Komutanı Kutluk Şah geri dönüp Gazan Han'a Moğol mağlubiyeti haberini verdiğinde Gazan Han'ın kızgısından burnunun şiddetle kanadığı bildirilir.[6]

Memluklu Sultanı Nasır Muhammed Kahire'ye döndü ve onu halk Kahire Kalesi Bab-ı Nasır (Galibiyet Kapısı) önünde büyük alayla ve şenlikle karşıladı.[1]

Başarıları ve tahttan feragat

1304'de Kilikya Ermenilerinin merkezi olan Sis (günümüzde Kozan, Adana) Memluklu akınına hedef oldu. Aynı yıl Sultan Nasır Muhammed ismi iyi bir asker olarak tanınmış olan Bedreddin Albaba adlı bir komutan liderliğinde bir grup Moğol'u Kahire'de karşıladı. Yine aynı yıl 1291'de Akka'nın Memluklulara tarafaından ele geçirilmesinden sonra sökülüp Kahire'ye getirilmiş olan Haçlı Akka Katedrali'nin büyük kapısı Kahire'deki Nasıriye Medresesi'ne kapı olarak monte edildi. 1304'de kardeşi Sultan El-Eşref Halil'in karısı olup onun ölmesi ile Arap geleneklerine uygun olarak Sultan Nasır Muhammed'le evlenen "Ordkin el-Eşrefiye Hatun"'un Sultan'dan bir erkek çocuğu oldu ve Ali adı verildi. Ali 1301'da öldü ve Sultan Nasır Muhammed onun annesinde 1317'de boşandı [1].

1309'da Sultan Nasır Muhammed devamlı olarak Emir Seyfeddin Salar ve Emir Baybars Çeşnigar'ın şahsi etkileri altında hükûmet yapmaktan usanmıştı ve sirf şahsi iradesine dayanan bir devlet idaresi kurmak istemekteydi. O yıl hac farzını yerine getirmek için Hicaz'a gitmeyi kararlaştırdığını ilan etti. Bundan hemen önce Emir Salar ile Emir Baybars Çeşnigar'ı tutuklattırmak istemişti ama bunda başarı kazanamamıştı.[7] Emir Seyfeddin Salar ve Emir Baybars Çeşnigar kendisine refakat etmeyi kabul ettiler. Fakat hac seferinde iken şimdi Ürdün'de bulunan Karak kalesine gelindiği zaman genç Sultan Nasır Muhammed kendi isteğiyle Memluk tahtından feragat ettiğini ve Karak Kalesine inzivaya çekileceğini açıkladı.

1309'da Kahire'ye dönen iki emir, yandaşları emirler ile görüştükten sonra Baybars Çeşnigar'ın "Malik Muzaffer Rukneddin Baybars Çeşnigar Mansuri" adı ile Memluk Devleti sultanı olmasına karar verdiler. Sultan Baybars Çeşnigar'ın bu sultanlık dönemi 10 ay 24 gün sürdü.

Üçüncü hükümdarlığı (1309-1341)

Üçüncü kez hükümdarlığa geçmesi

1309'da Nasır Muhammed'in Karak kalesine çekilip tahttan feragat etmesi kabul olunup II. Baybars Memluklu sultanı ilan edilmekle beraber, Nasır Muhammed sultanlıktan vaz geçmiş değildi. Karak Kalesine çekilmekle Emir Seyfeddin Salar ve Emir Baybars Çeşnigar'ın etkilerinden kurtuldu ve onlara karşı olarak Memluklu kölemen emirleri arasında bir ittifak kurmaya başladı. Ülkede yayılmış olan önemli Memluk Emirleri ile mektuplaşmaya başladı ve neden Emir Seyfeddin Salar ve Emir Baybars Çeşnigar etkisi altında hüküm süremeyeceğini onlara anlatıp onlardan bu etkilerden uzak sadece kendi siyasi iradesine dayanan iktidara haiz bir Sultan olabilmesi için onlardan kendine destek sağlamalarını istedi. Özellikle Suriye ve Filistin'de bulunan Memluklu emirler, özellikle Humus ve Halep şehri valileri, açıktan Sultan Nasır Muhammed taraftarı olduklarını ilan ettiler.

Diğer taraftan II. Baybars'ın idaresinde olan Memluklu ülkesi idaresinde içişleri ve dışişleri konularında büyük iktisadî ve politik sorunlar ortaya çıkmıştı. İçişleri olarak Kahire'de bir açlık alıp yürümüştü ve fakir Kahire halkı aç oldukları için devamlı Kahire sokaklarında açlığı protesto edip karışıklıklar çıkarmaya başladılar. Dışişlerinde ise İlhanlı-Moğollar karadan ve Moğollara müttefik olan Haçlılar denizden Memluklu devletini devamlı tehdit altında tutmakdaydılar. Bu da yetmezmiş gibi Sultan II. Baybars'a destek sağlayıp tahta geçmesini sağlayan atabek Seyfeddin Salar da taraf değiştirip Nasır Muhammed'in geri getirilmesini savunmaya başladı. Bu gelişmelere karşı koymaya imkânı bulunmayan Sultan Baybars Çeşnigar 1309'da Kahire'de ortaya çıkan büyük bir halk karışıklığında isyancı halkın kendini öldüreceklerinden korkarak kendi kölemenleri ile birlikte Kahire'den kaçtı ve Memluklu Sultanlığı tahttından feragat etti

24 yaşında olan Nasır Muhammed 1309 sonlarında üçüncü defa Memluklu Sultan'ı olarak tahta geçirildi. Karak'tan açlık ve aşayisizlik içinde bulunan Kahire'ye döndü.

Aleyhtarlarını elemine etmesi

Sultan Nasır Muhammed ilk iki kez Sultanlık döneminde devletin idaresi kendi elinde ve iradesi altında değildi. Birinci kez sultanlığında Emir Kitboğa ve Emir El Sucai'nin; ikinci kez sultanlığında Emir Seyfeddin Salar ve Emir Baybars Çeşnigar'ın gerçek iktidarları altında hükûmet etmişti. Üçüncü kez Sultanlığı döneminde ise hiçbir emirin kendi iktidarını paylaşmasını kabul etmemeye kararlı idi.

Önce Emir Baybars Çeşnigar kaçmış olduğu Gazze'de yakalanıp Kahire'ye Sultan huzuruna getirildi. Sultan tarafından sorgulandıktan sonra idama mahkûm edilip öldürüldü. Emir Baybars Çeşnigar'ın Sultan Nasır Muhammed önüne zincirler altında getirildiği zaman; Sultan'ın çocuk hükümdar iken emirin kendine yaptığı kötülükleri ona hatırlattığı ve bunlar arasında tatlısını bademli olarak yemesine engel olduğunu ve kızartılmiş kaz eti yemekten men edildiğine işaret ettiği bildirilmektedir.[8].

Emir Seyfeddin Salar'ın atabeğlikten istifasını sağladı ve bir yılı geçmeden onu tutuklattı. Emir Salar hapiste iken öldü.[9] Emir Salar ve eski sultan Baybars'ın tüm taşınır mal, eşya ve gayrimenkul emlakları devletçe müsadere olundu.

Yeni Atabeg olarak Emir Baktmar Jukondar getirildi. Ama 1310'da Atabeg Emir Baktmar ile Emir Bihtaş Sultan Nasır Muhammed aleyhinde bir komplo hazırlayarak onu tahttan indirerek yerine Sultan Kalavun'un torunu (Kalavun'un oğlu Salih Ali'nin oğlu) olan Emir Musa'yı Sultan yapmayı planladıkları ve Emir Musa'nın bunu kabul ettiği diğer bir emirin bu komployu Sultan'a ifşa etmesi nedeni ile öğrenildi. Emir Bihtaş ve Emir Musa hemen tutuklandılar. Atabeg Emir Bakhmat ise bir yıl sonra Sultan'ı tahttan indirip yerine kendinin geçmesi için bir komplo hazırlamakla itham edilip tutuklandı. Yeni Atabeg olarak Baybars Davadar atandı.[10]

Kölemen emirlerinin davranışlarını ve onların yanıltıcı ve yıkıcı faaliyetlerini çok iyi bildiği için, Sultan olduğu müddetçe Sultan Nasır Muhammed önemli Memluklu emirlerinin her hareketlerine ve faaliyetlerine karşı her zaman gayet şüpheli davranmaya ve bunların en ufak ayrıntıları ile göz önünde bulundurmaya gayret sarfetti. 1338'de hiç siyasi gücü olmayan Mısır'daki Abbâsî Hâlifesini bile "Kuş"'a sürgüne gönderdi.[11]

Devlet idaresinin yozlaşmasına karşı tedbirler

Yavaş yavas ama sistematik olarak Nasır Muhammed devlet idaresi içindeki Sultan'ın gücünü artırdı ve geçmişte kendine karşı durup fena davranan emirlere ve Mısır'a döndükten sonra kendine karşı komplolar kurmaya yeltenen emirlerden intikamını aldı. Bunun için devlet içinde bulunan geleneksel bazı resmi görevleri ortadan kaldırdı. Devlet içinde rüşvet yeyip uygunsuz işler yapan devlet memurlarını yakalatıp servetlerini müsadere ettirdi. Sultana özel idari hizmetler için imtiyazlı Uyrat Moğol asıllıların bu imtiyazlarını geri aldı ve onları devlet işlerinden uzaklaştırdı.

Alışılan vergiler dışında devlet memurlarının halka uyguladığı olağanüstü vergileri ve ("mikus" adı verilen) olağandışı resimleri yasakladı.[12] Bu olağandışı vergiler alelade kişiler tarafından bu vergi resimleri salan vergi memurlarına verilmekte idi; ama bu tip vergilerin hasılatı merkezi devlet hazinesine değil de bu memurların ve bu memurların idarecisi olan emirlerin cepleri ve kasalarına gitmekte idi.

Memluklu devletinde halkın idarecilerden ve emirlerden şikayetlerini bildirebilmesi için "Mahkamat-ı Mezalım (Zalimlik Mahkemesi)" adlı hukuk mercii bulunmakta idi ve bunun resmen başkanı Sultan idi. Daha önceki (ve sonraki) bazı sultanların aksine olarak, Nasır Muhammed her Pazartesi sarayında bu mahkeme başkanı olarak alelade halkın şikayetlerini dinlemeyi zorunlu bir devlet işi olarak kabul etmişti. Nasır Muhammed bu mahkemden ayrı olarak "Dar-el-Adl (Adalet Odası)" adlı bir mahkeme daha kurdu ve bunun başına rüşvet yemeyen ve doğru ve dürüst idaresi ile ün yapan Emir bin el-Vezir'i getirdi.

Nasır Muhammed eyalet ve şehir valilerinin Kahire merkezinden izin almadan sanıklara ağır işkence yapmalarını ve tutukluları öldürmelerini yasakladı. Kahire kalesi civarında bulunan ve çok sert ve azap verici mapuslık şartları uygulayan ve bu şekilde halk arasında Kahire'nin ismi çıkan merkezi zindanlarını kapattırdı.

1314'te Sultan Yardımcısı görevini ortadan kaldırdı.

1315'te Mısır'da arazi kullanışı hakkında genel bir arazi kullanma sayımı yapıldı. Bu arazi sayımı arazi sahiplerinin ve toprak üzerinde malikanelik hakları olanların merkezi devletçe vergilendirmesine baz yapıldı. [13]

İçişleri ve dışişleri olayları ve politikaları

Kılıkya Ermenilerinin merkezi olan Sis (Kozan)'a yapılan akınlar

Nasır Muhammed'in üçüncü sultanlık döneminde Mısır Memlukluları Haçlılar ve Moğollar gibi dış tehditlerden uzak kaldılar. Buna neden bu düşmanların devamlı olarak kendi aralarında iç çatışmalarla uğraşmaları idi ve bu nedenle Memluklularla çatışmaya zaman bulamamışlardı. Buna bazı fazla önemli olmayan istisnalar oldu. İlhanlılar Sultanı Olcaytu 1312-1313 döneminde İlhanlı-Memluklu devlet sınırları yakınında bulunan Memluklu sınır kalelerine hücumlarda bulundu; fakat o dönem yazlarındaki bunaltıcı sıcaklar Moğolların bu kuşatmaları yarıda bırakıp ayrılmalarına neden oldu. Nasır Muhammed'in Suriye valisi olan Tunguz Malatya kalesine hücum etti ve kaleyi kuşattı ise de sonuç alamadı. Memluklu sınır birlikleri Klikya Ermeni Devleti merkezi olan Sis (günümüzde Kozan, Adana)'ye ve civarındaki kasabalara akınlar yaptılar. Mısır içinde ise en önemli çatışmalar igenellikle Yukarı Mısır'da bulunan, hiçbir zaman sulh hukuk bilmeyen göçebe Bedevi Arap kabilelerinin ortaya çıkardıkları karışıklıklar ve onlara karşı merkezi devletin uyguladığı misilleme tebirleri şeklinde oldu. Fakat Şubat 1321'de Mısır'da yerleşik Müslüman halk ve önemli bir azınlık olan Hristiyan halk arasında ciddi karışıklıklar ortaya çıktı. Önce hemen hemen aynı zamanda Mısır'ın birçok yanında bulunan Hristiyanlara ait kiliselerde yangınlar çıktı. Sonra Kahire'de bulunan Müslüman cami ve yapılarında yangınlar görüldü. Camilere ve Müslüman yapıları yakmaya başladıkları sıralarda bazı Hristiyanlar suçüstü yakalanıp tutuklandılar.[14]

Nasır Muhammed'in üçüncü sultanlık döneminde Mısır'ın ekonomisinde devamlı bir refahlık hüküm sürmekte idi. Fakat birkaç mali sorunlar da ortaya çıkmıştı. Ekonomide dolaşan kıymetli metal sikkelerin düşük ağırtlikta ve hatta düşük ayarda olduğu şikayetleri ortaya çıkmıştı. Bunun bir panik çıkartmasını önlemek için Nasır Muhammed döneminde birkaç bin yeni altin sıkke bastırıldı ve eski dsusk ayarda ve ağırlıkta olduğu iddia edilen sikkeler tedavülden kaldırıldı.[15]

Nasır Muhammed'in üçüncü sultanlık döneminde Mısır'ın bölge içindeki politik gücü daha da artmıştı. Buna gösterge olarak Mısır'dan destek ve dostluklarını teyit etmek isteyen yabancı devletlerden birçok elçi çok güzel hediyelerle Kahire'yi ziyaret etmişlerdi. Bunlar arasında en önemlileri Papa XXİİ. İoannes'in elçisi ve Fransa Kralı VI. Filip'in elçi ziyaretleri dikkat çekmektedir. Papa XIII. İoannes'in elçisi Kahire'ye Haziran 1327'de geldi. Bu elçi Eyyubiler devleti Sultan Salih döneminde beri Papalık Devleti'nin Mısır'a gönderdiği ilk elçi idi. Bu elçi Papa'dan bir mektup getirmişti ve bu mektupta Papa Muhammed Nasır'dan hükmü altında bulunan Hristiyanlara karşı iyi davranmasını; Hristiyanlar tarafından kutsal sayılan bina ve arazilerin korunmasını ve Çukurova Ermeniler merkezi Sis'e Memluklu hücumlarının kesilmesini istemekteydi.[16] Fransa Kralı VI. Filip'in elçisi yanında 120 kişiden oluşan maiyeti ile Şubat 1330'da Kahire'ye vardı. Fransa kralı bu elçi ile Memlukluların Kudüs'ü ve Filistin ve Lübnan kıyılarını Frank Haçlılara vermesi istenmekteydi. Nasır Muhammed hem elçilere hem de Fransa kralına hakarette bulundu ve elçilere biran evvel Mısır'dan ayrılmaları emrini verdi.[17]

İzleyen sultan olan oğul ve torunları

Ölümünde Sultan Nasır Muhammed'in 14 erkek ve 11 kız çocuğu yaşamaktaydı. Cenaze töreni ölümünden hemen sonra yapıldığı için bu büyük yakın aile mensuplarının bazıları daha önce yaptırdığı türbesine gömülme törenine yetişememişlerdir. Bu kadar büyük sayıda varisinin bulunması, varisleri ile diğer Memluklu emirleri arasında uzun yıllar süren sultanlığa geçme çekişmelerine yol açmıştır.

Sultan Nasır Muhammed'in en büyük oğlu babasından önce ölmüştü. Sultan Nasır Muhammed ikinci oğlunu bir devlet başkanlığı yapabilecek tıynette görmediği için ve onun gayri-ciddi ve uygunsuz gördüğü için varisliğinden elemine etmiştir. Üçüncü oğlu olan Seyfüddin Ebu Bekir kendini takip eden oğullarından ilk Memluklu Sultanı olanıdır. Bundan sonraki 21 yıl içinde (yani 1341 ile 1361 arasında) Sultan Nasır Muhammed'in 8 oğlu birbirini takip eden sultanlar olmuştur. Bundan başka 1363 ile 1382 arasında 4 torunu da birbirini takip ederek sultanlık yapmıştırlar. Fakat görülmektedir ki bu oğul ve torun sultanların hükümdarlık dönemleri nispeten kısa olmuştur ve Memluklu devleti için bu uzun dönem bir istikrarsızlık dönemi olarak görülebilmektedir . Bu oğul ve torunlarından en uzun dönem Memluk Sultanlığı yapan, tahta iki kez geçip, toplam 3 yıldan biraz daha uzun Sultanlık yapan Ebu Maali Hasan olmuştur. Bu Nasır Muhammed varisi sultanlar şöyle listelenilir:

1341-1361 döneminde Memluklu Sultanı olan Sultan Nasr Muhammed'in oğulları:

1373-1361 döneminde Memluklu Sultanı olan Sultan Nasr Muhammed'in torunları:

İlk defa 1382'de Memluk Sultanı olan Berkuk Memluk Sultanlığı'nın Türk asıllı Bahri Hanedanından Çerkez asıllı Burci Hanedanı mensuplarına geçmesine neden olmuştur.

Saltanat döneminden kalan sanat eserleri

Sultan Nasır Muhammed'in Kahire'de yaptırdığı Kalavun Camii

Nasır Muhammed'in sultanlık dönemi İskenderiye'de hüküm süren Ptolemaios Hanedanı'ndan beri Mısır'da görülmemiş kültürel gelişmelere sahne olmuştur.

Bunların başında çok olağan dışı kamu yapıları gelmektedir:

  • İskenderiye'yi Nil Nehiri'ne bağlayan kanalı yeniden kazdırdı ve bu kanal taşımacılığa 1311'de açıldı. Kanalın yapılması için gayet büyük sayıda işçi kullanıldı.
  • Kahire'de gayet şaşırtıcı güzellikte kamu yapıları yaptırdı. Bunlar arasında çok büyük bir şehir meydanı, "Meydan-ı Nasarı", gelmekte idi. Sonra meydan belli zamanlarda at yarışı sahası olarak kullanıldı.
  • Babası tarafından Kahire'de yaptırılmış olan "Kasr el-Ablak" ve buradaki yuvarlak çatılı ve bir kenarının önü açık olup bir meydana bakan "eyvan" tipi yapıyı değiştirtti. Bu yapının yerinde günümüzde Mehmet Ali Camii bulunmaktadır.
  • Çok sayıda medrese, hamam ve 30 kadar cami yaptırıp ve onarlattı. Bunlardan bazıları Müslüman mimarisi için çok güzel örnekler oldu. Kendi ismini taşıyan Kahire kalesi içindeki Kalavun Camii bunların başında gelmektedir. Bu camiin yapımında, özellikle cephesinde, oğlu Sultan El-Eşref Halil tarafından ele geçirilen Akka şehrinde bulunup yıktırılan Hristiyan Katedrali'nden getirilen birçok taş kullanılmıştır. Bu caminin yanında bir külliye bulunup burada bir medrese ve kendinin mezarı olan türbesi bulunmaktadır.
  • Kahire kalesi içine isteyen herkese parasız su temin için ilk "sebil" çeşmeyi yaptırmıştır. Buna Nil Nehri'nden devamlı akan su getirmek için su kemerleri kurdurma projesini başlatmıştır.

Dipnotlar

  1. ^ a b c d e f g h i j k l m n o El Makrizi (İng. çev.: Bohn, Henry G.), (1969) The Road to Knowledge of the Return of Kings, Chronicles of the Crusades, AMS Press. (C.2 s.189) Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "elmakrizi" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
  2. ^ Mukaddam Tepesi üzerinde bulunan "Kahire Kalesi"'nde Memluk Devleti sultanlarının yaşadığı ve devlet bürokrasisinin merkezi olan Sultanlık Sarayı'nda. Günümüzde bu saray yerinde Mehmet Ali Paşa Camii bulunmaktadır.
  3. ^ Emir Seyfeddin Salar Uyrat Moğol asıllı idi. 1277'de Elbistan Muharebesinde esir alınmıştı. Sultan Kalavun'un oğluları olan Salih Ali ve sonra El-Eşref Halil'in kölemeni olmuştu. Sultan Laçin'in hükümdarlığı sırasında ona atabeg olmuştu. Sultan Nasır Muhammed'in üçüncü hükümdarlığı sırasında tutuklandı ve zindanda oldu. Öldükten sonra çok büyük bir servet biriktirdiği anlaşılmıştır. (El-Makrizi C.2 s.464)
  4. ^ Östadar Sultan'ın yiyeceği ve içeceği her şey ile ilgili ve saray mutfaklarının idaresi ile ilgili görevli idi.
  5. ^ 1258'da Bağdat'ın Moğollar tarafından ele geçirilip yakılıp yıkılması ve Halife Müstakim'in Moğollarca idam edilmesinden sonra Memluk Sultanı Baybars Abbâsî Hâlifelerinin bir kolunu Mısır, Kahire'de yerleştirmiş ve onların halifelik görevlerini buradan yapmalarını sağlamıştı.
  6. ^ Gazan Han bir yıl sonra 11 Mayıs 1304'de ölmüştür.
  7. ^ Bin Taghri, C.8 s.170
  8. ^ El-Makrizi,..., c.2 s.449
  9. ^ El-Makrizi,..., c.2 s.464
  10. ^ El-Makrizi,..., c.2 s.469
  11. ^ İbni İyas
  12. ^ "Mikus" Memluklu devlet memurlarının halka uyguladığı olağandışı vergi ve resimlerdi. Nasır Muhammed'in yasakladığı oalgandışı "mikus" resimleri arasında hapislik vergisi; tavuk yetiştirme vergisi; çöp atma vergisi; yelkenli gemi kullanma vergisi; düğün merasim ve eğlenceleri yapma vergisi ve hayat kadını olma vergisi bulunduğu bildirilir. El-Makrizi,..., C.2 s.507-509 ve Șayyal..c.2 s.185
  13. ^ El-Makrizi,..c.2 s.488 ve 504
  14. ^ El-Makrizi,..., C.3 s.38-42
  15. ^ El-Makrizi,..., C.2 s.205-206, 253
  16. ^ El-Makrizi,..., C.3 s.100
  17. ^ El-Makrizi,.. C.3 s.129

Dış bağlantılar

Resmî unvanlar
Önce gelen:
El-Eşref Halil
Mısır Memlûk Sultanı
1293 - 1295
Sonra gelen:
Adil Kitbuga
Önce gelen:
Laçın el-Mansuri
Mısır Memlûk Sultanı
1299 - 1309
Sonra gelen:
Baybars Çeşnigar
Önce gelen:
Baybars Çeşnigar
Mısır Memlûk Sultanı
1309 - 1341
Sonra gelen:
Seyfüddin Ebu Bekir