İçeriğe atla

Molla Ahmed-i Cezirî

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Molla Ahmed-i Cezirî
Doğum1567
Şırnak, Cizre
Ölüm1640 (72-73 yaşlarında)
Şırnak, Cizre
MilliyetKürt
Dinİslam
Kariyeri
DalıKürt Edebiyatı
EtkilendikleriAli Hariri
EtkiledikleriFeqiyê Teyran, Ahmed-i Hani, Mahmud Beyazidi, Abdurrahman Şerefkendi

Ahmed b. Muhammed el-Boti (Bohtî) el-Cizîrî ya da Melayê Cizîrî, (d.1567, Cizre – Ö.1640, Cizre)[1], Kürt mutasavvıf, şair ve âlimdir. Asıl adı Ahmed b. Muhammed el-Boti (Bohtî) el-Cizîrî olup, daha çok Melayê Cizîrî mahlasıyla tanınmaktadır.[1] Edebiyat, tasavvuf ve felsefe alanlarında eserler vermiştir.Kürt edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olarak kabul edilen Divan'ı, tasavvufi öğretileri, felsefi görüşleri ve estetik diliyle dikkat çekmektedir.[2] Melayê Cizîrî, Eş’ari kelam ekolüne mensup olup Şafii fıkhını benimsemiştir.[3] Eğitimini dönemin önemli ilim merkezlerinden olan Diyarbakır, Hakkâri ve İmadiye'deki medreselerde tamamlamış, ardından Cizre’deki Kırmızı Medrese’de müderrislik yapmıştır. [4] Çeşitli bilim dallarında derin bir bilgiye sahip olan Cizîrî, özellikle tasavvuf ve şiir alanında özgün eserler vermiştir.[5] Divanında Hâfız-ı Şirâzî, Sadî-i Şîrâzî ve Molla Câmî gibi klasik şairlerden etkilenmiş, İslam felsefesi, astronomi, fıkıh ve kelam gibi konulara yer vermiştir.[6] 1640 yılında Cizre’de vefat eden Molla Ahmed el-Cizîrî’nin kabri, Kırmızı Medrese'nin bahçesinde bulunmaktadır.[7]

Doğum ve Ölüm Tarihi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Tam adı Ahmed ibn Mela Muhammed el-Botî el-Cezerî[1] [8] olan Melayê Cizîrî, Kürt edebiyatının en önemli klasik şairlerinden biridir. Daha çok Melayê Cizîrî lakabıyla tanınan şair, adındaki el-Botî ifadesini, Cizre’de yerleşik Botan aşiretine mensup olması nedeniyle almıştır. Melayê Cizîrî, Botan aşiretine olan aidiyetini şiirlerinde açıkça vurgulamıştır. [9]

Kürtçe
Gulê baxê iremê Bohta nim

 
Botan cennetinin bağının gülüyüm[9] [10]

Kendi kimliğini ve kökenini ifade ederken, Botan’la olan bağını güçlü bir şekilde dile getirmiştir. Botan aşireti, Cizre ve çevresinde uzun yıllardır varlığını sürdüren, büyük ve köklü bir aşirettir. "Cezîr" kelimesi Arapçada "ada"[11] anlamına gelmekte olup, şairin Cizre ile olan bağını ifade etmektedir. Melayê Cizîrî, yalnızca bir şair değil, aynı zamanda felsefi ve tasavvufi derinliğiyle Kürt edebiyatında kalıcı bir iz bırakan önemli bir düşünür ve mutasavvıftır.[8]

Melayê Cizîrî’nin doğum ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Farklı kaynaklarda çeşitli görüşler öne sürülse de, üzerinde uzlaşılan net bir tarih yoktur. Eserlerinde verdiği ipuçları, onun 16. ve 17. yüzyıllar arasında yaşadığını göstermektedir, ancak yaşam süresiyle ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadır.[12] Wezîrê Nadirî, Melayê Cizîrî’nin 1690-1756 yılları arasında yaşadığını öne sürmektedir.[13] Rus Oryantalist Alexander Jaba, 1732-1733 yıllarında doğduğunu ve 1747-1748 yıllarında öldüğünü öne sürmektedir. Ancak bu tarihlerin doğruluğu tartışmalıdır, çünkü bu görüşe göre Melayê Cizîrî’nin yalnızca 15 yaşında vefat etmiş olması gerekir, ki bu da edebi ve felsefi birikimi göz önüne alındığında mantıklı bir iddia olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle, Jaba’nın verdiği tarihler genel kabul gören kaynaklarla uyuşmamaktadır.[12] Kürt edebiyatçısı Alâeddîn Seccâdî ve Abdulkadir bin Ali İmadî, Melayê Cizîrî’nin Miladi, 1407’de doğup 1481’de vefat ettiğini belirtmektedir.[14]

Melayê Cizîrî’nin eserlerinde alıntıladığı Arapça bir beyitin, 1459 yılında vefat eden Osmanlı şairi Hızır Bey ve 1497 yılında ölen Ahmed Paşa İbn Veliyüddin el-Hüseynî’ye ait olduğu bilinmektedir. Bu durum, Melayê Cizîrî’nin 15. yüzyılın sonlarına kadar hayatta olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, onun 1407-1481 yılları arasında yaşadığını öne süren görüşlerin doğruluğu tartışmalı hale gelmekte, daha geç bir dönemde yaşamış olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.[15] Bazı kaynaklar, Melayê Cizîrî’nin doğum tarihini Hicrî 975 (Miladî 1567-1568) olarak göstermektedir. Bu tarih, şairin bir mısrasında geçen harflerin ebced hesabına göre hesaplanmasına dayanmaktadır. Ancak bu yöntemin kesin bir biyografik veri olarak kabul edilmesi tartışmalıdır. Bununla birlikte, 16. yüzyılın sonlarında doğduğu görüşü, onun eserlerinde yer alan tarihsel ve edebi referanslarla daha uyumlu görünmekte ve 15. yüzyıla ait tarihlemelerin doğruluğunu sorgulamaktadır.[16] Feqîyê Teyran ile Melayê Cizîrî arasında gerçekleşen müseddesin son bendinin ikinci mısrasında geçen 1031 (Miladî 1622) tarihi, Melayê Cizîrî’nin bu tarihe kadar hayatta olduğunu göstermektedir. Bu bilgi, daha önce öne sürülen 15. yüzyıla ait doğum ve ölüm tarihlerini çürüterek, şairin 16. yüzyılın sonlarında doğmuş ve 17. yüzyılda yaşamış olabileceğini desteklemektedir.[17] Feqîyê Teyran’ın, Melayê Cizîrî’nin vefatı üzerine yazdığı ve 24 bentten oluşan "Îro werin lêzim werin" dizeleriyle başlayan mersiyesinde, "Heft ‘ayn û lam bûne cuda" mısrası yer almaktadır. Bu mısranın ebced hesabına göre, Melayê Cizîrî’nin Hicrî 1050 (Miladî 1640) yılında vefat ettiği düşünülmektedir. Bu bilgi, onun 17. yüzyılın ortalarına kadar yaşadığını göstermekte ve daha önce öne sürülen 15. yüzyıla ait ölüm tarihlerini geçersiz kılmaktadır.[18] Melayê Cizîrî, II.Şeref(Xan Şeref)'in döneminde yaşamış ayrıca 1640'ta vefat edinceye dek yıllarca müderrislik yaptığı Kırmızı Medrese'nin güneyinde defnedilmiştir.[19]

Yetiştirilme Tarzı

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kürtlerde yaygın bir gelenek olarak, Melayê Cizîrî dönemin medrese eğitim sistemine uygun şekilde tüm dini ilimleri tahsil etmiştir. Ana dili Kürtçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça'ya da tam anlamıyla hakim olmuş, bu dillerde şiirler ve eserler kaleme almıştır. Arap dili ve edebiyatında derin bir bilgiye sahip olduğu gibi, Fars edebiyatına da vakıf olduğu, yazdığı kasidelerden açıkça anlaşılmaktadır.[20]

Melayê Cizîrî’nin hayatı ve yetişme tarzına dair tarihî kaynaklarda detaylı ve kesin bilgilere ulaşmak zordur. Ancak, Muhammed Ali Avni (1897-1952) bazı şifahi kaynaklara dayanarak onun eğitim sürecine ilişkin bilgiler vermektedir. Avni'ye göre, Kürt çocuklarının geleneksel eğitim sürecine uygun olarak, Melayê Cizîrî henüz çocuk yaşta mescit ve medreselere girmiştir. Babasının yönlendirmesiyle Kur'an-ı Kerim ve temel dini metinleri öğrenmiş, ardından ilim tahsili için Hakkâri, Diyarbakır ve İmadiye’ye gitmiştir.[20]

32 yaşında, Diyarbakır’a bağlı Sitrebas köyünde bulunan Mela Taha adlı alimden icazet almış, ardından Serba köyünde imamlık ve müderrislik yapmıştır. Daha sonra Hasankeyf’e geçerek burada medrese hocalığı yapmış, birçok öğrenciye icazet vermiştir. Bir süre sonra memleketi Cizre’ye dönmüş ve hayatının sonuna kadar ilimle uğraşmaya devam etmiştir. 75 yaşında vefat edene kadar birçok talebe yetiştirmiştir. Şifahi rivayetlere göre, Melayê Cizîrî hayatı boyunca hiç evlenmemiş ve kendini tamamen ilme ve tasavvufa adamıştır.[20]

Melayê Cizîrî'nin İlmi Kişiliği

[değiştir | kaynağı değiştir]

Melayê Cizîrî, Cizre’de bulunduğu süre boyunca dönemin en önemli ilim merkezlerinden biri olan Medresa Sor (Kırmızı Medrese)’de müderrislik yapmıştır. Burada, Usûl, Fıkıh, Tefsir, Hadis, Sarf, Nahiv, Mantık, Felsefe, Belagat, Matematik, Kelâm ve Astronomi gibi ilimlerde üstün bir maharet ve derin bir bilgiye sahip olduğu kabul edilmiştir.[21]

Sadece döneminin ilmi disiplinlerine değil, aynı zamanda coğrafyanın farklı dillerine de hâkim bir âlimdir. Divanı incelendiğinde, şiirlerinde Kürtçe, Arapça, Farsça ve Osmanlı Türkçesini ustalıkla kullandığı görülmektedir. Klasik medrese eğitiminde öğretilen alet ilimlerine sadece vakıf olmakla kalmamış, aynı zamanda tasavvuf alanında derinleşerek mutahassıs (uzman) bir şahsiyet haline gelmiştir.[22] Tasavvuf, onun şiirlerinin ana temasını oluştururken, diğer İslami ilimlere dair konuları da tasavvufi bir bakış açısıyla ele almıştır. Şiirlerinde tasavvufi kavramları geniş bir literatürel altyapıyla işlediği açıkça görülmektedir. Bu yönüyle Melayê Cizîrî, tasavvufi şiir anlayışıyla dönemin diğer ilmi disiplinleri arasında köprü kurarak, eserlerine derinlik ve çok yönlülük kazandırmıştır.[23]

Melayê Cizîrî, bilgin, mutasavvıf, şair ve kimliğinin farkında olan önemli bir şahsiyettir. Zengin divanında, Kürtçe'yi ustalık ve incelikle kullanmış, eserlerinde diline olan bağlılığını açıkça ortaya koymuştur. Şiirlerinde metaforik bir anlatım benimseyerek Kürt edebiyatı geleneği içinde güçlü bir yer edinmiştir. Döneminin edebi anlayışına ve klasik Kürt şiirine hakim bir isim olarak kabul edilmektedir.[24] Sadece bir şair değil, aynı zamanda felsefe, tasavvuf, fıkıh, mantık, astronomi, tarih, coğrafya, siyaset, tıp, güzel sanatlar ve dini ilimler gibi birçok alanda bilgi sahibi olan derin bir entelektüel ve önemli bir düşünürdür. Filozof, usta bir edebiyatçı ve sofistike bir şair kimliğiyle Kürt edebiyatında kalıcı bir iz bırakmış, eserleriyle hem edebi hem de ilmi miras açısından önemli bir değer olmuştur.[24]

Melayê Cizîrî'nin Edebi Kişiliği

[değiştir | kaynağı değiştir]

Melayê Cizîrî, Mela unvanını taşımasıyla da anlaşıldığı gibi, dönemin medrese eğitiminden geçmiş bir âlim, düşünür, mutasavvıf ve şairdir. Ancak onun ilmi birikimi yalnızca dini ilimlerle sınırlı kalmamış, aynı zamanda edebiyat ve tasavvuf alanında derinleşerek büyük bir entelektüel kimlik kazanmıştır. Kürtçe'ye olan hâkimiyetinin yanı sıra, Arapça ve Farsça'yı da ileri seviyede bilmiş, bu dillerde eserler ve şiirler kaleme almıştır. Bununla birlikte, şiirlerinde Türkçe'den bazı kelimelere de yer vererek, dilin sınırlarını genişletmiştir. Onun şiirlerinde ilahi aşk ve derin bir manevi atmosfer öne çıkmaktadır. Ruhsal vecd ve tasavvufi bir coşkunluk içinde yazdığı dizeler, şairin duygularını yoğun bir şekilde yaşadığını ve ilahi aşkla bütünleştiğini göstermektedir. Şiirlerinde coşku ve hüzün iç içe geçmiş, okuyucuda derin bir huşu ve manevi heyecan uyandırmıştır.[25]

Kaleme aldığı eserler, sadece edebi bir değer taşımakla kalmamış, aynı zamanda tasavvufi öğretilerin anlaşılması ve aktarılmasına da hizmet etmiştir. Melayê Cizîrî, Allah’ı bilme ve tanıma (marifetullah) yolunda ilerleyen bir mutasavvıf olarak, büyük bir manevi olgunluğa erişmiş ve "Arif-i Rabbanî" olarak anılmıştır. Şiirlerinde, Hafız-ı Şîrazî ve Molla Câmî gibi önemli şairleri överken, kendisini onların seviyesinde hatta daha üstün gördüğünü şu dizelerle dile getirmiştir:[25]

Kürtçe
Ger luᵓluᵓê mens̱ûr ji neẓmê tu di xwazî
Wer şiᶜrê Melê bîn te bi Şîrazî çi ḥacet

 
Eğer nazımdan saçılmış incileri istiyorsan,
Gel, Mela'nın şiirlerini gör, Şirazi'ye ne hacet

Melayê Cizîrî, bu beyitte şiirlerini okuyan herkesi, eserlerinin inceliklerini keşfetmeye davet etmektedir. Okuyucularına, dizelerinin ahengini, estetik zarafetini, derin anlam katmanlarını ve büyüleyici etkisini görmeleri için seslenir. Şiirlerindeki benzersiz yapıyı ve anlam zenginliğini vurgularken, sanatına duyduğu güveni de ortaya koyar. Onun gözünde şiir, sadece sözcüklerden ibaret değil, bir ruh, bir ahenk ve bir derinlik taşıyan bir sanat eseridir. Şiirlerinin **büyüleyici ve eşsiz olduğunu ise şu beyitte açıkça dile getirir:

Kürtçe
Durrê na-sufte dirêjim ji lebê leᶜlê Melê
Ger rewan-bexş nebit neẓmê ker u lal çi ḥeẓ

 
Mela’nın laᶜl gibi kırmızı dudaklarından şu ana kadar delinmemiş ve ipe dizilmemiş yepyeni inciler saçarım.
Eğer can bağışlayan olmazsa dilsiz ve sağır nazmın ne hazzı olur.

Melayê Cizîrî, mazmunları ustalıkla kullanarak özellikle tasavvufi temalara ağırlık vermiştir. Derin bir tasavvufi birikime sahip olan şair, bu öğretileri şiirlerine zarif bir üslupla yansıtmıştır. Şiirleri lirik, akıcı ve anlaşılır bir dille kaleme alınmış olup, divanı medreselerde yüzyıllarca sevilerek okunmuştur. Pek çok şiiri bestelenerek gazel formunda söylenmiş, halk arasında büyük ilgi görmüştür. 16. yüzyılın ortalarında yaşayan Melayê Cizîrî, Kürt edebiyatının kurucu isimlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Başta Feqîyê Teyran olmak üzere birçok şair tarafından övgüyle anılmış, Klasik Kürt Edebiyatı’nın öncüsü sayılmıştır.[26] Melayê Cizîrî, kısa ve özlü cümlelerle derin anlamlar ifade edebilme yeteneğine sahiptir. Bu özellik, hem yaşadığı dönemin etkisini taşımasından hem de hakikati mecazi bir dille anlatma eğiliminden kaynaklanmaktadır. Tarihe ve döneminin olaylarına hâkim olması, onu sadece bir şair değil, aynı zamanda dönemini kavrayarak fikirlerini zamana uygun biçimde şekillendiren bir düşünür haline getirmiştir. Ondan sonra gelen bilim insanları ve şairler onun fikirlerinden beslenmiş, sunduğu hakikatler zaman içinde değerini korumuştur. Melayê Cizîrî’nin üslubu nazik, hoşgörülü, alçakgönüllü ve samimi bir tonda şekillenmiştir. 50 bentten oluşan müseddes tarzındaki edebi diyalogda, Feqîyê Teyran’ın kendisine hitaben yazdığı ilk bendine nazik bir üslupla karşılık vermiş, son bendinde onu övgüyle anmıştır. Bu karşılıklı atıflar, onun nezaket dolu ruhunu ve edebi zarafetini gözler önüne sermektedir.[27]

Melayê Cizîrî'nin Kullandığı Mahlaslar

[değiştir | kaynağı değiştir]
Melayê Cizîrî'nin Türbesi. Şırnak - Cizre

Molla Ahmed el-Cizîrî, yaşadığı dönemin birçok yazarı gibi farklı mahlaslar kullanmıştır. O dönemde mahlas kullanımı bir gelenek haline gelmiş olup, Cizîrî de eserlerinde sıklıkla Mela/Mele, Nişanî ve Ahmed mahlaslarına yer vermiştir. [9]

  • Nişanî[not 2]: Cizîrî’nin bir diğer mahlası Nişanî olup, nişan kelimesinden türetilmiştir. Nişan kelimesi hedef, alamet veya yüzdeki ben anlamlarına gelir. Melayê Cizîrî, bu mahlası iki farklı anlamda kullanmıştır: Bazen ilahi aşkın hedefi olduğunu ifade etmek için, bazen de sevgilisinin yüzündeki beni tasvir etmek amacıyla. Gençlik döneminde Nişanî mahlasını sıklıkla kullanırken, ilerleyen yıllarda Mela mahlasına daha fazla yer vermiştir.[29] Bu nedenle halk arasında Melayê Cizîrî olarak tanınmıştır.[30]
  • Ahmed: Cizîrî’nin üçüncü mahlası kendi adı olan "Ahmed" olup, özellikle Arapça şiirlerinde ve mülemmalarında (birden fazla dilde yazılan şiirlerde) bu mahlası tercih etmiştir.[30]

Mola Ahmed Cizîrî’nin hayatı hakkında kesin ve yeterli bilgiler bulunmamaktadır. Onun divanını Türkçe'ye çeviren Osman Tunç, doğu dünyasında tarihî şahsiyetlerin hayatlarının genellikle kayıt altına alınmadığını belirtir. Bu durum, Doğu toplumlarının mistik bir yaşama duyduğu ilgiden kaynaklanmaktadır.[not 3] Kayıtlı bir biyografinin olmaması, o kişinin etrafında daha gizemli ve mistik bir atmosfer oluşmasına neden olmuş, bu da bölge insanının ilgisini daha çok çekmiştir.[30]

Melayê Cizîrî'nin Eserleri

[değiştir | kaynağı değiştir]

Mevcut araştırmalar ve elde edilen bilgiler doğrultusunda, Melayê Cizîrî'nin günümüze ulaşan tek eseri onun divanıdır. Bunun dışında, herhangi bir ilmi çalışmasının veya farklı bir eserinin günümüze ulaştığına dair bir kayıt yoktur. Şiirlerinin bir araya getirilerek divan formatına dönüştürülmesi oldukça erken bir dönemde gerçekleşmiştir.Farklı yazma nüshalar incelendiğinde, şiirlerin sıralamasında büyük ölçüde benzerlik olduğu göze çarpmaktadır.Kafiye düzeninde Arap alfabesindeki birçok harfi kullanmış, ancak zel, ayn ve ğayn harflerine yer vermemiştir. Bunun yanı sıra, Arap alfabesinde bulunmayan pe ve gaf gibi Kürtçe'ye özgü harfleri de şiirlerinde kafiye olarak kullanması, onun dil zenginliğini ve edebi özgünlüğünü gözler önüne sermektedir.[31]

Melayê Cizîrî’nin divanı, ilk kez 1904 yılında Alman doğubilimci Martin Hartmann tarafından Berlin’de yayımlanmıştır. Ardından, 1919’da Muhammed Şefik Ervasi tarafından İstanbul’da basılmıştır. 1941-1943 yılları arasında Suriye merkezli Hawar dergisinin yazarlarından Celadet Ali Bedirhan’ın bölümler halinde yayımladığı bilgisi yaygın olsa da, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki araştırmalar, eserin el yazma nüshalarının çok daha eski dönemlere ait olduğunu göstermektedir.[32] Kütüphanelerde birçok yazma nüshası olan dîvânın Arap harfleriyle baskıları da mevcuttur. Bu eser üzerine Türkçe, Kürtçe, Farsça ve Arapça şerhler de bulunmaktadır. [33]

Melayê Cizîrî’nin Divanı, yalnızca bir edebi eser olmanın ötesinde, döneminin fikri ve ahlaki eğilimlerini yansıtan, Doğu tasavvuf edebiyatının en köklü geleneğini temsil eden önemli bir metindir. Ortaçağın düşünsel atmosferini yansıtan bu eser, Kur’an’dan yapılan alıntılarla zenginleştirilmiş güçlü bir manevi üsluba sahiptir. Melayê Cizîrî, şiirlerinde tasavvufi bir bakış açısıyla evreni ilahi aşkın penceresinden değerlendirir. Onun düşüncesinde kalp bir, aşk bir, sevgili bir ve varlığın nedeni de birdir. Mecazi aşkın, ilahi aşka ulaşmada bir köprü görevi gördüğünü açık bir şekilde dile getirir. Ancak, divanı yalnızca tasavvuf ve tasavvuf felsefesiyle sınırlandırmaz, farklı ilim dallarına da göndermelerde bulunarak tasavvufi anlayışını disiplinler arası bir yaklaşımla ele alır. Şair, tasavvufi düşüncede Hallâc-ı Mansûr ve Şeyh-i San’anî’ye duyduğu hayranlığı dile getirirken, sûfî şairlerden Hafız-ı Şîrazî ve Molla Câmî’yi de övgüyle anar. Hafız’ı o kadar benimsemiştir ki, sûfî şairler arasında kendine tek rakip olarak onu kabul eder.[34]

Melayê Cizîrî, Vahdet-i Vücud anlayışını benimsemiş olmakla birlikte, kitap ve sünnet çizgisinden ayrılmadığını özellikle vurgular. Ona göre, varlığın her şekli, her hali ve her biçimi, Allah’ın güzel isimlerinin bir yansımasıdır. Bu anlayış doğrultusunda, akıl ve felsefi ilimleri kullanarak Allah’ın varlığını ve birliğini Esma-ül Hüsna üzerinden açıklamaya çalışmış, kendine özgü bir kelami ispat yöntemi geliştirmiştir.[34] Melayê Cizîrî’nin Divanı, içerdiği derin anlamlar ve geniş konu yelpazesiyle Kürt tasavvuf edebiyatının bir şaheseri olarak kabul edilmektedir. Ancak, bu eseri tam anlamıyla kavrayıp içindeki derinlikleri keşfetmek büyük bir çaba gerektirir. Çünkü divanda tasavvuf, felsefe, tarih, estetik, belagat, psikoloji, kozmoloji, astronomi, epistemoloji ve eskatoloji gibi hem fizik hem de metafizikle ilgili konular iç içe işlenmiştir. Bu disiplinler arası sentezci yaklaşımıyla, Melayê Cizîrî rabbanî bir mutasavvıf, büyük bir şair, seçkin bir İslam bilgini ve hakikat arayışına kendini adamış bir filozof olarak tanınmıştır. Onun en büyük başarısı, tasavvuf felsefesini açık, anlaşılır ve etkileyici bir biçimde özetleyebilmiş olmasıdır.[35]

Özellikle Vahdet-i Vücut doktrini gibi karmaşık konuları, Kürtçe'nin anlatım gücünü ustalıkla kullanarak, çarpıcı ve ikna edici bir şekilde ifade etmiştir. Bunun yanı sıra, kelami konuları alışılmışın dışında, kendine özgü bir yöntemle ele almış, tasavvuftan gelen duyarlılıkla bu konuları yumuşak ve kolay anlaşılır bir biçimde aktarmayı başarmıştır.[35]

Divan’ın Dil Yapısı

[değiştir | kaynağı değiştir]
Melayê Cizîrî 'nin Cizre'de müderrislik yaptığı Kızıl (Kırmızı) Medrese

Mistik tecrübe, duyusal algı ve akılcı bilgi sınırlarını aşan, doğrudan gözlemlenemeyen bir olgudur.[36] Bu nedenle, sıradan dil ile tam anlamıyla ifade edilmesi zor olup, ancak özel anlatım biçimleriyle dile getirilebilir. Pek çok sûfî, bu tür deneyimleri sanatsal bir forma dökme yeteneğine sahip olmadığından sessizliği tercih etmiştir. Ancak, bazı mutasavvıflar mistik tecrübelerini özgün anlatım yollarıyla ifade etmeye çalışmışlardır.[37] Bu yaklaşımı benimseyen sûfîlerden biri de Kürt edebiyatının önemli isimlerinden Melayê Cizîrî’dir. Ona göre, mistik deneyimler günlük dilin sınırlarını aşan bir derinliğe sahiptir ve ancak özel anlatım teknikleriyle aktarılabilir. Bu çerçevede, mistik düşüncenin ifade edilmesinde üç temel dil biçimi öne çıkmaktadır: Paradoksal dil, negatif dil ve sembolik dil. Bu anlatım biçimleri, mistik tecrübelerin anlamını derinleştiren ve doğrudan ifade edilmesi güç olan hakikatleri aktarabilen yöntemler olarak kullanılmaktadır. [35]

Paradoksal dil, mantıksal olarak çelişkili gibi görünse de, aslında kendi içinde bir bütünlük taşıyan anlatım biçimidir. Bu dilin aykırılığı, gerçek anlamda bir mantık hatasından değil, geleneksel düşünce kalıplarının dışında olmasından kaynaklanır. Sufîler, dikkat çekmek, duyguları harekete geçirmek veya anlatımlarına derinlik katmak için paradoksal ifadeleri sıkça kullanmışlardır. Aynı zamanda, bazı mistik gerçekleri doğrudan açıklamanın zor olduğu durumlarda veya bazı sırları gizli tutmak istediklerinde bu dili tercih etmişlerdir.Paradoksal dil, özellikle dünya ile hakikat arasındaki farkı vurgulamak için güçlü bir araçtır. Sûfîler, görünen âlemin geçiciliğini ve hakiki varlığın sadece mutlak bir gerçeğe ait olduğunu anlatmak için bu yönteme başvurmuşlardır. Dünyayı bir hayal perdesi, hakikati ise bu perdenin ardındaki asıl gerçeklik olarak gören sûfî düşüncesi, bu dili kullanarak okuyucuyu derin bir düşünce sürecine yönlendirmeyi amaçlamıştır.[38]

Melayê Cizîrî de benzer bir anlayışla, evrenin aslında bir gölge olduğunu ve tüm varlıkların bir hakikate bağlı bulunduğunu savunur. Ona göre, görünen dünya, görünmeyen hakikatin bir yansımasıdır. Bu düşüncesini ise şu beytinde açıkça dile getirir:

Kürtçe
Pehnîya vê çerx û dolabê dine
Nusxeê âlem hemî ‘inwanekê
Nisbeta erbabê ‘urfanê xelet
Nuqteyek nabit di ‘inwanê xelet

 
Bu sonsuz feza, bu dönüp duran evren çarkı
Tümüyle birdir unvanı bu kainat kitabının
Bir hayaldir aslında irfan ehli nazarında
Bulunmaz bir tek hata bile yanlışlıkla onda

Melayê Cizîrî’nin dilini benzersiz kılan en önemli özellik, çift yönlü bir anlam taşımasıdır. Kullandığı dil, açık ve anlaşılır olmasına rağmen, aynı zamanda derin ve çok katmanlı bir anlam yapısına sahiptir. Bu yüzden onun şiirlerini tam olarak kavrayabilmek için özel anlatım biçimlerine ve tasavvufi terminolojisine aşina olmak gerekmektedir. Onun bakış açısını doğru anlamak ve yanlış yorumlardan kaçınmak için sadece kelimelerin yüzeysel anlamına değil, onların taşıdığı derin ruhsal ve felsefi anlamlara da nüfuz etmek gerekir. Sûfîler gibi, Melayê Cizîrî de paradoksal dili ustalıkla kullanmış ve bu dili, tasavvufi düşünceyi ifade etmek için bir araç haline getirmiştir. Onun paradoksal ifadeleri, sufilerin vecd halindeyken söyledikleri şathiyelere benzetilmektedir. Bu anlatım tarzı, tasavvuf felsefesinin özünü yansıtmak ve zihinleri alışılmış düşünce kalıplarının ötesine taşımak için bir yöntem olarak kullanılmıştır. Şiirlerinde, varlık ve yokluk, evvel ve ahir, zahir ve batın, iman ve küfür, ödül ve ceza gibi zıt kavramları paradoksal bir anlatımla ele almıştır. Bu tür ifadeler, aslında onun varlık âlemindeki ikiliğin özünde bir olduğunu anlatma çabasının bir yansımasıdır. Melayê Cizîrî’nin iman ve küfür paradoksunu nasıl dile getirdiği ise şu dizelerinde açıkça görülmektedir:[40]

Kürtçe
Herdu birhên te ne mihrab çi îman û çi kufr
Bûd û nabûd ku yek in ev çi sewab û çi ‘iqab

 
İmanda da küfürde de mihrap senin her iki kaşındır
Olmakla olmamak bir ise eğer bu sevapla bu azap nedir

Divan’ın el yazma nüshaları

[değiştir | kaynağı değiştir]

Melayê Cizîrî’nin Divan’ına ait en eski ve önemli el yazma nüshaları, farklı dönemlerde ve çeşitli isimler tarafından kaleme alınmıştır. Bu el yazmaları, Kürt edebiyatının klasik metinlerinin korunmasında önemli bir rol oynamaktadır.[32]

Bu el yazmaları, Divan’ın farklı dönemlerde ne şekilde derlendiğini ve kopyalandığını göstermesi açısından Kürt edebiyatı araştırmaları için büyük bir önem taşımaktadır.[32]

  1. ^ Melayê Cizîrî diwanının değişik yerlerinde çoğunlukla da şiirlerinin son beyitlerinde 146 kez Mela/Mele mahlasını kullanmıştır.[9]
  2. ^ Cizîrî, Nişanî mahlasını diwanın 14 yerinde kullanılmıştır.[9]
  3. ^ Mela’nın mistik yönüne dair bir sürü mankıbe ve rivayetler anlatılmaktadır. Anlatılanların ilmi bağlayıcılı olmasa da onun edebi kişiliğinin etkisini yansıtma babından şu mankıbe manidardır. Şifahi rivayete göre Mela, Divanını Medrasa Sor (Kırmızı Medrese)’in karşısında dicle nehrinin kenarında bulunan bir taşa yaslanarak yazarmış. Mela’nın aşk terennümlerinden cezbe gelen taş bir kor gibi ısınıp kızarırmış. Bu durumu fark eden Cizreli yaşlı bir bayan her seferinde yoğurduğu hamurunu tandır yerine Mela’nın aşk heybetiyle ısınan taşa yapıştırıp pişirirmiş. Anlatılan hikâye her ne kadar bilimsel kaydı bulunmayan şifahi ve mistik olsa da Mela’nın şiirleri yürekleri okşadığı gibi taşları ısıtıp yumuşatacak kadar etkileyicidirler.[9]
Özel
  1. ^ a b c Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 10.
  2. ^ Öz, Ruhullah (2019). Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği). Şırnak Üniversitesi Yayınları. s. 33-35. ISBN 978-605-80962-1-9. 
  3. ^ Öz, Ruhullah (2019). Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği). Şırnak Üniversitesi Yayınları. s. 21. ISBN 978-605-80962-1-9. 
  4. ^ Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 10-11.
  5. ^ Öz, Ruhullah (2019). Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği). Şırnak Üniversitesi Yayınları. s. 25. ISBN 978-605-80962-1-9. 
  6. ^ Öz, Ruhullah (2019). Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği). Şırnak Üniversitesi Yayınları. s. 113. ISBN 978-605-80962-1-9. 
  7. ^ Öz, Ruhullah (2019). Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği). Şırnak Üniversitesi Yayınları. s. 17. ISBN 978-605-80962-1-9. 
  8. ^ a b Azarkan, Muhammed Şerif. Melayê Cizîrî'nin Dîvânı'nın tenkitli metni ve Fuzûlî'nin Türkçe Dîvânı ile şekil bakımından karşılaştırılması (Doktora Tezi). 2021 (Tez). Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı. s. 15. 29 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2025. 
  9. ^ a b c d e f g Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 11.
  10. ^ Molla Ahmed Cizîrî, Diwan, Daru Nuru’s-Sabah, Şam, 1996, s. 231
  11. ^ Arif Erkan, El-beyan Arapça-Türkçe Büyük Sözlük, Yasin Yayınları, İstanbul 2012, s.923.
  12. ^ a b Muhammed Şerif Azarkan & Melayê Cizîrî'nin Dîvânı'nın tenkitli metni ve Fuzûlî'nin Türkçe Dîvânı ile şekil bakımından karşılaştırılması 2021, s. 15.
  13. ^ Doru, Mehmet Nesim (2017). Melaye Cıziri Felsefi ve Tasavvufi Görüşleri. Nûbihar Yayınları. s. 15. ISBN 9786055402389. 
  14. ^ Muhammed Şerif Azarkan & Melayê Cizîrî'nin Dîvânı'nın tenkitli metni ve Fuzûlî'nin Türkçe Dîvânı ile şekil bakımından karşılaştırılması 2021, s. 16.
  15. ^ Doru, Mehmet Nesim (2017). Melaye Cıziri Felsefi ve Tasavvufi Görüşleri. Nûbihar Yayınları. s. 17-18. ISBN 9786055402389. 
  16. ^ Turan, Prof.Dr.Abdulbaki (2017). Melayê Cizîrî Dîvânı ve Şerhi. Nûbihar Yayınları. s. 16-17. ISBN 9789944360869. 
  17. ^ Muhammed Şerif Azarkan & Melayê Cizîrî'nin Dîvânı'nın tenkitli metni ve Fuzûlî'nin Türkçe Dîvânı ile şekil bakımından karşılaştırılması 2021, s. 17.
  18. ^ Turan, Prof.Dr.Abdulbaki (2017). Melayê Cizîrî Dîvânı ve Şerhi. Nûbihar Yayınları. s. 17. ISBN 9789944360869. 
  19. ^ Turan, Prof.Dr.Abdulbaki (2017). Melayê Cizîrî Dîvânı ve Şerhi. Nûbihar Yayınları. s. 18. ISBN 9789944360869. 
  20. ^ a b c Prof.Dr.Abdulbaki Turan & Melayê Cizîrî Dîvânı ve Şerhi 2017, s. 18.
  21. ^ Kurdo, Prof. Dr. Qanatê (2017). Tarîxa Edebiyata Kurdî (Kürtçe). Lîs Yayınları. s. 92. ISBN 9786055683245. 
  22. ^ Tunç, Osman (2012). Mele Ahmedê Cezerî Diwan. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü. s. 18. ISBN 9789751736123. 
  23. ^ Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 22.
  24. ^ a b Eminoğlu, Nevzat. Mela Ehmedê Cızîrî'nin gazellerinde kullanılan edebi sanatlar(Yüksek Lisans Tezi). 2017 (Tez). Muş Alparslan Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü. s. 13. 29 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2025. 
  25. ^ a b c Muhammed Şerif Azarkan & Melayê Cizîrî'nin Dîvânı'nın tenkitli metni ve Fuzûlî'nin Türkçe Dîvânı ile şekil bakımından karşılaştırılması 2021, s. 21.
  26. ^ a b Muhammed Şerif Azarkan & Melayê Cizîrî'nin Dîvânı'nın tenkitli metni ve Fuzûlî'nin Türkçe Dîvânı ile şekil bakımından karşılaştırılması 2021, s. 22.
  27. ^ Muhammed Şerif Azarkan & Melayê Cizîrî'nin Dîvânı'nın tenkitli metni ve Fuzûlî'nin Türkçe Dîvânı ile şekil bakımından karşılaştırılması 2021, s. 22-23.
  28. ^ Tahsin İbrahim Doskî, Mu’cemu Şuerai’l-Kurd, Spirez Yay., Duhok, 2008, s. 61.
  29. ^ Ferhad Shakely, Melayê Cizîrî Şiirinin Estetik Boyutları, Çev. Ayet Aram; Halid Cemil Muhammed, Şairü’l- Hubbi ve’l-Cemal (Melayê Cizîrî Sevgi Ve Güzelliğin Şairi), çev. Ümit Demirhan, Hivda Yay., İstanbul, 2008, s.13.
  30. ^ a b c Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 12.
  31. ^ Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 25.
  32. ^ a b c d e f g h Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 26.
  33. ^ Muhammed Şerif Azarkan & Melayê Cizîrî'nin Dîvânı'nın tenkitli metni ve Fuzûlî'nin Türkçe Dîvânı ile şekil bakımından karşılaştırılması 2021, s. 28.
  34. ^ a b Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 34.
  35. ^ a b c Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 35.
  36. ^ Ebu’l-Ala Afifi, Tasavvuf İslamda Manevi Devrim, çev. Kaçar, H.İbrahim, & Sülün Murat, Risale Yay., İstanbul, 2004, s. 271.
  37. ^ Tahir Ulaç, İbni Arabi’de Sembolizm, İnsan Yay., İstanbul, 2009, s. 33.
  38. ^ Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 36.
  39. ^ Tunç, Osman (2012). Mele Ahmedê Cezerî Diwan. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü. s. 333. ISBN 9789751736123. 
  40. ^ Ruhullah Öz & Sufinin Akidesi (Molla Ahmed el-Ciziri Örneği) 2019, s. 36-37.
  41. ^ Tunç, Osman (2012). Mele Ahmedê Cezerî Diwan. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü. s. 64. ISBN 9789751736123. 
Genel